Mesud Barzani etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mesud Barzani etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ocak 2021 Çarşamba

ABD BAŞKAN ADAYI JOE BIDEN’IN TÜRKİYE HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

 ABD BAŞKAN ADAYI JOE BIDEN’IN TÜRKİYE HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ


ABD BAŞKAN ADAYI, JOE BİDEN, TÜRKİYE HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ,Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ,Trump,Delaware, İrlanda kökenli, Katolik Hıristiyan,
Neilia Hunter, Jill Jacob,Derviş Eroğlu,Mesud Barzani,

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
13 AĞUSTOS 2020  

1. Giriş

3 Kasım 2020 Salı günü düzenlenecek olan 59. ABD Başkanlık seçimlerinde, mevcut Başkan ve Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump’ın karşısında yarışacak olan Demokrat Parti adayı Joe Biden, Amerikan siyasetinde yarım asırdır var olan ve oldukça sevilen-sayılan bir kişidir. Biden, son günlerde Başkanlık kampanyasına hız vermeye başlamış[1] ve bu hafta Amerikalı siyahi kadın Senatör Kamala Harris’i de Başkan Yardımcısı adayı olarak ilan etmiştir. Biden, anketlerde Başkan Trump’ın epey önünde gözükmekte ve şu an için seçimin favorisi olarak yarışa devam etmektedir.[2] Ancak Joe Biden, ilginç bir şekilde, ABD’nin tarihsel müttefiklerinden olan Türkiye’ye yakın bir siyasetçi olarak bilinmemektedir. 

Bu yazıda, Joe Biden’ın biyografisine ve siyasi kariyerine göz attıktan sonra, kendisinin Türkiye hakkındaki bazı temel görüşlerini özetlemeye çalışacağım.
 

ABD’de yapılan son anketlerde Biden ve Trump’ın destek oranları

2. Joe Biden’ın Biyografisi[3]

20 Kasım 1942 Scranton-Pennsylvania doğumlu olan Joseph Robinette Biden Jr. veya kısaca Joe Biden, İrlanda kökenli Katolik Hıristiyan bir ailenin -ebeveynleri Catherine Eugenia Finnegan Biden ve Joseph Robinette Biden Sr.’dır- 4 çocuğundan ilki olarak İkinci Dünya Savaşı halen devam ederken dünyaya gelmiştir. Ailenin finansal durumu kötü olmamakla birlikte, savaş koşulları nedeniyle o dönemde oldukça zorlanan aile, 1953 yılında Claymont-Delaware’e taşınmıştır. Burada da ekonomik sıkıntıları devam eden aile, birkaç yıl sonra Wilmington-Delaware’e taşınacak ve burada Joseph Robinette Biden Sr.’ın ikinci el araba ticaretinde gösterdiği başarı sayesinde ekonomik açıdan gelişim gösterecektir.
 


Bidenların Delaware’e taşındıkları yıl henüz 10-11 yaşlarında olan Joe Biden
İlkokul, ortaokul ve liseyi Claymont’da okuyarak 1961 yılında mezun olan Joe Biden ise, lise eğitimi sonrasında 1961’de Delaware Üniversitesi’nden Siyaset Bilimi ve Tarih alanlarında çift anadal eğitimi almaya başlamış ve 1965 yılında bu üniversiteden başarıyla mezun olmuştur. Üniversite öğrenciliği döneminde, Biden, Blue Hens adlı üniversitenin Amerikan futbolu takımında da (defansif takımda) oynamıştır. Biden, ilk karısı eğitimci Neilia Hunter’la da bu dönemde tanışmış ve 1964 yılında onunla evlenmiştir. Ardından Syracuse Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Hukuk eğitimi almaya başlayan ve avukat olarak 1968 yılında mezun olan Joe Biden, 1969 yılında Delaware Barosu’na bağlı olarak Wilmington hukuk firmasında çalışmaya başlamıştır. Biden, Hukuk eğitimini oldukça “sıkıcı” bulduğunu ilerleyen yıllarda söylemiştir.
 


Joe Biden Delaware Üniversitesi’ndeyken
Joe Biden’ın Neilia Hunter’la evliliğinden 3 çocuğu olmuştur: Joseph R. “Beau” Biden (1969), Robert Hunter (1970) ve Naomi Christina (1971). Ancak 1972 yılı Christmas döneminde, tam da Biden ilk kez Senatör olarak seçilmişken, eşi Neilia Hunter ve çocuklarının geçirdiği trafik kazasında, Hunter ve Biden’ın 1 yaşındaki kızı Naomi ölmüş; Biden’ın iki oğlu ise kazayı ağır yaralarla atlatmayı başarmışlardır. Ancak Biden’ın hayatındaki trajediler bu olayla son bulmamıştır; nitekim 2015 yılında Başkan Yardımcısı iken de oğlu Beau Biden, beyin kanseri nedeniyle genç yaşta vefat edecektir.
 

Neilia Hunter ve Joe Biden
Siyasetle üniversite yıllarından itibaren ilgili olan Biden, üniversite öğrenciliğini geçirdiği 1960’larda sivil haklar hareketi savunucusu rahip Martin Luther King Jr., Başkan John F. Kennedy ve onun kardeşi Senatör Robert Kennedy gibi ilerici kişilerden etkilenmiş ve siyasete girme kararı almıştır. Nitekim Demokrat Parti içerisinde hızla yükselen genç Biden, 1970 yılında New Castle County Meclisi’ne seçilmiş, 1973 yılında da Delaware Senatörü olmuştur. O dönemde 31 yaşında ABD tarihinin 6. en genç Senatörü olan Biden, Başkan Yardımcısı olduğu 2009 yılına kadar aralıksız Delaware Senatörü olarak (genelde yüzde 60 civarında oy alarak) görev yapmıştır. Senatörlüğü döneminde, Biden, Hukuk Komitesi Başkanlığı (1987-1995) ve Dış İlişkiler Komitesi Başkanlığı (2001-2003, 2007-2009) gibi önemli görevler üstlenmiş ve kendisini adeta Başkan, Başkan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı gibi en üst düzey görevler için deneyimli ve hazır hale getirmiştir.
 


Biden, Senatör seçildikten sonra yeminini hastane odasında oğlu Beau Biden tedavi görürken yapmak zorunda kalmıştır

Büyük bir trajedi yaşamasına karşın hayata tutunmayı başarması, Joe Biden’ın Amerikan halkı ve kamuoyu nezdinde destek bulmasını sağlamış ve Biden, 1977 yılında öğretmen ve akademisyen Jill Jacobs’la (Jill Biden) ikinci evliliğini yapmıştır. Biden-Jacobs çiftinin 1980 yılında Ashley Biden adlı bir kızları dünyaya gelmiştir. Senatörlüğü döneminde ilerici fikirleriyle gündem olan Biden, 1974 yılında ünlü Time dergisi tarafından “geleceğin 200 önemli yüzü”nden biri olarak lanse edilmiş ve yüksek özgüveni ve hırslı kişiliğinin altı çizilmiştir.[4] Biden, ayrıca, bu dönemde, SALT II yani Stratejik Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri’ne katılmak için Moskova’ya giden heyet içerisinde yer almış ve ABD ve Sovyetler Birliği arasında varılacak uzlaşma sonucu nükleer silahların azaltılması yönünde aktif çaba göstermiştir. Bunların yanı sıra, Biden, 1970’lerden başlayarak “iklim değişikliği” konusunu ciddiye alan öncü Senatörlerden biri olmuştur. Biden’ın bir diğer önem verdiği konu da kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi ve kadın hakları olmuştur. 1980’lerde ise, Biden, ülkesinin “apartheid” rejiminin devam ettiği Güney Afrika ile yakın ekonomik ilişkiler geliştirmesine tepki göstermiş ve Cumhuriyetçi Ronald Reagan yönetimiyle ters düşmüştür.[5] Bu sayede, Joe Biden’ın Afrikalı Amerikalılar ve ırkçılık karşıtı çevrelerde prestiji yükselmiştir.
 

Joe Biden ve ikinci eşi Jill Jacobs
Joe Biden, ilk kez 1988 yılında ABD Başkanlığına aday olmuştur. 45 yaşında adaylığını açıklayan Biden, böylelikle John F. Kennedy’den sonra en genç ABD Başkanı olmayı ummuştur. Başkan adaylığı kampanyası döneminde oldukça başarılı olan ve yüksek maddi destek sağlamayı başaran Biden, buna karşın Michael Dukakis’e geçilmiş ve Demokratların Başkan adayı olamamıştır. Ancak Dukakis de, Başkanlık seçimini Cumhuriyetçi George H. W. Bush (baba Bush) karşısında farklı kaybetmekten kurtulamamıştır. 1988 yılından beyniyle ilgili ciddi sağlık sorunları da atlatan Biden, buna karşın yılmadan siyasi kariyerine devam etmiş ve özellikle 2000’lerin başında ABD Senatosu’nun Dış İlişkiler Komitesi Başkanı olunca Amerikan toplumu ve uluslararası kamuoyunca daha iyi tanınır hale gelmiştir. Biden’ın 1990’larda Yugoslavya’nın dağılması sürecinde Boşnak ve Hırvatlara yönelik işlenen savaş suçlarının araştırılması ve ABD’nin bu bölgeye yönelik insani müdahale politikaları geliştirmesi yönünde yaptığı siyasi baskılar da, onun, Müslüman dünyasında destek bulmasına zemin hazırlamıştır. Nitekim Biden, 1999-2000 döneminde Başkan Bill Clinton’ın kararıyla yapılan Kosova müdahalesini de açıkça desteklemiştir. 11 Eylül (9/11) faciası sonrasında Başkan George W. Bush’un (oğul Bush) başlattığı “teröre karşı savaş”a da destek olan Biden, Başkan Bush dönemindeki 2003 Irak Savaşı’na da destek vermiştir. Ancak Biden, savaşın ardından ve güncel tarihli Demokrat Parti ön seçimlerinde, Irak Savaşı’na yönelik eleştirel söylemlerde bulunmuştur.
 


Barack Obama ve Joe Biden
Joe Biden, ikinci defa 2008 yılında ABD Başkanlığı için adaylığını açıklamıştır. Kampanyası döneminde Irak Savaşı’nı ve ABD’nin Ortadoğu politikasını eleştiren Biden, buna karşın anketlerde çok iyi performans gösteremeyince (o dönemde önseçimlerde 5. sırada yer alıyordu), o dönemin hızla yükselen siyasal yıldızı Barack Obama lehine Başkan adaylığından çekilmiş ve Obama’nın Başkan Yardımcısı adayı olmuştur. ABD tarihinin 47. Başkan Yardımcısı olarak Cumhuriyetçi John McCain’i geçen Barack Obama ile 8 yıl boyunca gayet uyumlu çalışan Joe Biden, ABD’nin bu dönemdeki başarılarına ortak olmuştur. 2016 yılında Başkan adayı olması beklenen Biden, buna karşın aday olmamış ve ABD’nin ilk kadın Başkanı olmak için yola çıkan favori aday Hillary Clinton’ın adaylığını desteklemiştir. Clinton’ın Cumhuriyetçi aday Donald Trump tarafından mağlup edilmesi sonrasında yeniden gözlerin çevrildiği Joe Biden, bu dönemde aktif siyasetten uzak kalmış; ancak Başkan Trump’ı eleştiren açıklamalar yapmaktan da geri durmamıştır. 2020 seçimi öncesinde üçüncü defa Başkan adaylığını açıklayan Biden, önseçimlerde başlarda oldukça arkada kalmasına karşın, Vermont Senatörü ve aşırı sol/sosyalist çizgideki Bernie Sanders’ın hızlı çıkışı karşısında partideki merkez çevrelerde yeniden umut haline gelmiş ve neticede önseçimi kazanarak, ABD’nin en yaşlı Başkanı olmak için seçime girmiştir.
 


Joe Biden ve Kamala Harris
ABD Başkan adayı Joe Biden’ın siyaset kariyerinin ve siyasal eğilimlerinin genel bir değerlendirmesini yapmak gerekirse; (iyi özellikleri olarak) çok tecrübeli, dış politikada bilgili, liberal sol eğilimli ve merkeze yakın bir figür olduğu, Afrikalı Amerikalılar ve azınlıklardan çok destek aldığı, Amerikan halkınca çok iyi tanındığı ve genel olarak sevgi ve saygı uyandırdığı ve ilerici fikirleri savunmaktan (örneğin eşcinsel evliliklerinin yasalaşması) korkmadığı, ancak (kötü özellikleri olarak) epey yaşlı ve dinamik olmayan bir yapıda olduğu, sık sık konuşmalarında gaf yapabildiği/pot kırabildiği[6], dış politikada zaman zaman gerçeklerden ziyade ideallerin peşinden sürüklendiği ve Türkiye’ye pek sıcak yaklaşmadığı gibi yorumlar yapılabilir.

3. Joe Biden’ın Türkiye Hakkındaki Görüşleri

A-) Rum/Yunan Lobisine Yakınlık ve Kıbrıs Sorunu’nda Çözüm İradesi: Joe Biden, Yunan-Rum lobisine yakın bir isim olarak bilinmektedir. Bu, içi boş bir söz veya haksız bir suçlama değildir; nitekim ünlü İngiliz medya kuruluşu BBC de Biden’ı bu şekilde lanse etmiştir.[7] Bunun sebebi ise, Biden’ın on yıllar boyunca Senatörlük yaptığı Delaware’de yoğun Yunan-Rum nüfusun yaşaması ve Biden’ın uluslararası hukuk gereğince Kıbrıslı Rumların 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında Türkiye tarafından mağdur edildiğini düşünmesidir.[8] Biden, Senato Dış İlişkiler Komitesi’ndeyken Kıbrıs Sorunu’nun çözülememesinden Türkiye’yi sorumlu tutan bazı açıklamalar da yaparken, ayrıca 1999 yılında Türkiye’ye yönelik 5 milyar dolarlık yardım paketinin serbest bırakılmasını da Dış İlişkiler Komitesi Başkanı olarak veto etmiştir.[9]
 


Joe Biden-Derviş Eroğlu
Bunların yanı sıra, Joe Biden, 2014 yılı Mayıs ayında Kıbrıs’a gelerek tarihi bir ziyarette bulunmuş ve her iki toplum lideri veya Devlet Başkanı ile de (Güney Kıbrıs Rum Kesimi Devlet Başkanı Nikos Anastadiades ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu) bir araya gelerek, Kıbrıs’ta çözüm yönündeki istencini tüm açıklığıyla ortaya koymuştur.[10] Ancak bence hem Kıbrıs’taki durum Sayın Biden’ın anladığı kadar basit değildir (Nitekim 2004 yılında düzenlenen Annan Planı referandumunda adadaki çözümü Kıbrıslı Rumlar engellemiş ve burada yaşayan Türkleri adeta “apartheid” rejimine benzer şekilde ekonomik ve siyasi ambargolarla yaşamaya mahrum bırakmışlardır), hem de Türkiye gibi önemli bir NATO ve ABD müttefikinin Kıbrıs’taki askeri varlığı -Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin NATO üyesi olmadığı ve Rusya’ya yakın olduğu da düşünülürse- Washington ve genel olarak Batı dünyası için önemli bir kazanımdır.

B-) Ermeni Meselesi: Joe Biden, ABD’deki Ermeni toplumunca da aktif olarak desteklenen bir isimdir. Bunun sebebi, Biden’ın 1915 yılında yaşanan trajik olayları “soykırım” olarak değerlendirmesi ve ülkesinin bu olayları “soykırım” olarak tanıması yönünde aktif çaba içerisine girmesidir. Nitekim Biden, Başkan seçilirse Ermeni Soykırımı’nı tanıyacağını açıkça ilan etmiştir.[11]
 


Joe Biden’ın Ermeni Sorunu’nda Senatör ve Başkan Yardımcısı olarak yaptıkları
Kaynak: Amerika Ermeni Ulusal Komitesi – ANCA[12]
Elbette, Başkan seçilirse, deneyimli bir siyasetçi olan Joe Biden’ın reelpolitik dengelere göre hareket etmesini beklemek daha doğru olur. Nitekim Başkan Yardımcısı olarak görev yaptığı dönemde (2009-2017), Obama-Biden ikilisi, Ermeni Soykırımı’nı tanımaya yönelik yasa tasarılarının geçmesine birlikte engel olmuşlar ve “soykırım” ifadesi yerine “Meds Yeghern” (Büyük Felaket) terimini kullanmayı tercih etmişlerdir. Ancak herşeye rağmen, Demokrat Başkan adayının tarihi açıdan tartışmalı meselelere bu kadar tarafgir yaklaşıyor olması, kuşkusuz, Türkiye, Azerbaycan, Türk dünyası ve hatta İslam dünyasında kendisine yönelik tepkileri arttıracak ve Başkan Trump’ın dış desteğini ve kazanma ihtimalini yükseltecektir. Dahası, uluslararası hukuka saygılı bir politikacı olan Joe Biden, Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını görmezden gelerek, Kıbrıs Sorunu’ndaki duruşuyla da çelişir bir görüntü sergilemekte ve bu şekilde “Türk düşmanı” olarak algılanma riski yaşamaktadır.

C-) Türkiye’ye Eleştirel Yaklaşım: Demokrat Başkan adayı Joe Biden’ın tarihsel bir Amerikan müttefiki olan Türkiye’ye yönelik siyaseten pek de sıcak yaklaşmadı ğı düşünülmektedir. Örneğin, ünlü gazeteci Uğur Dündar, Türkiye’nin eski Washington Büyükelçisi (1979-1989) Şükrü Elekdağ ile özel bir görüşme yaparak kaleme aldığı yakın tarihli bir köşe yazısında, Elekdağ’ın kendisine, Biden’ın Senatörlük günlerinden itibaren Yunanistan’a ve Rumlara yakın bir siyasetçi olduğunu ve Elekdağ’ın Büyükelçilik döneminde yaptığı tüm çabalara rağmen, Biden’ın -Rum seçmenlerinin de etkisiyle- görüşlerini değiştirmediğini söylediğini yazmıştır. [13]
 


Joe Biden ve Recep Tayyip Erdoğan
Biden, 2016 yılı Ocak ayında yaptığı Türkiye ziyaretinde de, bu ülkedeki ifade özgürlüğü kısıtlamalarını eleştirmiş ve Türkiye’nin uyguladığı politikalarla Müslüman bir demokrasi modeli olmaktan hızla uzaklaştığının altını çizmiştir.[14] Biden, Türkiye’nin bu şekilde baskıcı politikalar izlemesinin diğer Ortadoğu ülkelerine de olumsuz etki yaptığını belirterek, medya, akademik ve internet özgürlüklerine vurgu yapmıştır. Biden’ın eleştirileri, aslında Türkiye’de CHP ve İYİ Parti gibi muhalif partilerce ifade edilen görüşlerle benzer olmasına karşın, bunun başka bir ülkenin üst düzey devlet adamlarınca yapılması, Türk toplumunda zaman zaman tepki çekebilmektedir. Buna karşın, Biden, Başkan Yardımcısı olarak Türkiye’yi oldukça sık (4 defa) ziyaret etmiş (Aralık 2011, Kasım 2014, Ocak 2016 ve Ağustos 2016) ve ziyaretlerinde nazik bir üslup kullanmaya özen göstermiştir. Ayrıca, Biden, Türkiye’den iki defa özür de dilemiştir. Bu özürlerden ilki, Biden’ın 2014’te Harvard Kennedy School’da yaptığı konuşmada Türkiye’yi Suriye’de radikal İslami hareketlere destek veren “sorunlu bir müttefik” olarak tanımlaması nedeniyle, ikincisi de son Türkiye ziyaretinde 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından ABD’den Türkiye’ye yönelik taziye mesajının gecikmesi nedeniyle olmuştur.[15] Biden, ayrıca, 2019 yılı Aralık ayında New York Times gazetesi editörlerine verdiği bir röportajda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “otokrat” olarak nitelendirmiştir.[16] Sonuç olarak, Türkiye’de Sabancı Üniversitesi’nde çalışan Amerikalı akademisyen Adam McConnel’ın da belirttiği üzere, Biden’ın Türkiye’ye yönelik önyargıları ve olumsuz fikirleri nedeniyle, Başkan seçilmesi durumunda Türk-Amerikan ilişkilerinin olumsuz yönde gelişebileceğinden endişe edilmektedir.[17]
Ç-) Suriye Sorunu ve Kürtlere Bakış: ABD Başkan adayı Joe Biden, Suriye içsavaşı süresince Türkiye’nin bu ülkeye yönelik olarak uyguladığı politikaları eleştirmektedir. Örneğin, Biden, 2014 yılı Ekim ayında, “Türkiye, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Beşar Esad’la savaşması için dünyanın birçok farklı bölgesinden gelen El Kaide ile bağlantılı cihatçı radikal unsurlara milyonlarca dolar ve on binlerce ton silah desteği sağladılar” açıklamasını yaparak, radikal İslami hareketlere ve Türkiye’nin Suriye politikasına yönelik tepkisini belli etmiştir.[18] Ancak Biden, daha sonra bu açıklaması nedeniyle Türkiye’den özür dilemiştir. Biden, daha yakın tarihlerde, Başkan Trump’ın Suriye’den asker çekme politikasını da eleştirmiş ve bu karar nedeniyle bölgede IŞİD’in yeniden güçlenebileceğini ve Türkiye’nin ABD müttefiki Kürtlere yönelik sert politikalar geliştirebileceğini söylemiştir.[19]
 


Joe Biden ve Mesud Barzani

Bir anlamda 44. ABD Başkanı Barack Obama’nın siyasi mirasını sürdürmek amacındaki ABD Başkan adayı Joe Biden, görev yaptığı dönemde Türk muhataplarıyla yaptığı görüşme ve konuşmalarda, IŞİD ve PKK’yı terör örgütleri ve ortak düşmanlar olarak işaret ederken, PYD/YPG konusunda genelde sessiz kalmayı tercih etmiştir.[20] Türkiye’nin bu konudaki rahatsızlığını anladığını belirten Biden[21], buna karşın seçilirse bölgedeki 1.000 kadar Amerikan askerini tutmaya devam edeceğini ve IŞİD’e karşı savaşan Kürtleri koruyacağını söylemiştir.[22] Ayrıca, Biden, 2015 yılında dönemin Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin Beyaz Saray ziyaretinde, ona “Müsterih olun, ömrümüz Kürt devletini görmeye yetecek” ifadesiyle hitap ederek, Kürt Devleti’nin kurulmasına gayet sıcak yaklaştığını göstermiştir.[23]
D-) Rusya’ya Yönelik Sert Duruş: Joe Biden, Rusya’ya karşı ise Donald Trump’tan daha sert politikalar geliştirebilir. Nitekim Rusya’nın Suriye ve Ukrayna müdahalelerini eleştiren Biden, 2015 yılı Aralık ayında Kiev’e gitmiş ve Rusya’nın müdahaleleri nedeniyle zor günler geçiren Ukrayna’ya yönelik Amerikan desteğini göstermek için Ukrayna parlamentosu Rada’da bir konuşma bile yapmıştır.[24] Bu nedenle, Joe Biden’ın olası Başkanlığı döneminde Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alması ve Rusya ile enerji başta olmak üzere birçok konuda yakın işbirliği içerisine girmesi, Türk-Amerikan ilişkilerinde Trump dönemine kıyasla daha büyük krizler yaratabilir. Bu noktada, Biden ve ABD Kongresi’nin en büyük avantajı ise, Türkiye’ye yönelik CAATSA (ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) yaptırımlarını devreye sokmak olacaktır. Ancak bu da, Türkiye’de büyük tepki çekebilir ve iki müttefiki -ilişkilerin tamamen kopacağı- zor bir döneme sürükleyebilir.
4. Sonuç
Sonuç olarak, anketlere göre büyük ihtimalle yakında ABD Başkanı seçilecek olan Joe Biden, Türk-Amerikan ilişkilerinde krizlerin devam edeceği bir Başkanlık dönemi yapacak gibi gözükmektedir. Bunun nedeni, iki ülkenin çıkarlarının farklılaşması ve Biden’ın Türkiye ile ilgili meselelerde Ankara’nın haksız olduğunu düşünmesidir. Ancak Amerikalı üst düzey siyasetçilerin tamamının pragmatizmle yoğrulmuş oldukları ve ülkelerinin çıkarlarına göre hareket ettikleri düşünülürse, seçim döneminde söylenen sözler ya da atılan yumrukların çok da bir önemi yoktur. Önemli olan, seçim sonrasında atılacak somut adımlardır. Bu konuda da, Türkiye, güçlü diplomasisi ve yaşatılmaya çalışılan demokratik sistemiyle Biden’ı etkileyebilir ve onun fikirlerini müspet yönde değiştirebilir. Ayrıca Donald Trump’ın seçimi kaybedeceği de kesin değildir; hatta son dönemde, Trump, aradaki farkı kapatmaya başlamıştır. Bu nedenle, Ankara için seçim sonucunu beklemek ve seçimin ardından tartışmalı konuları uzlaşmayla çözmeye çalışmak en doğru yöntemdir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

DİPNOTLAR:
 
[1] Joe Biden’ın Başkan adaylığı web sitesi için; https://joebiden.com/.
      Twitter hesabı için; https://twitter.com/joebiden.
[2] BBC Türkçe (2020), “ABD Başkanlık seçimleri: Anketlerde hangi aday önde görünüyor?”, 13.08.2020, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53759256.
[3] Joe Biden’ın biyografisi şu kaynaklardan derlenmiştir:
https://joebiden.com/joes-story/
https://en.wikipedia.org/wiki/Joe_Biden
https://tr.wikipedia.org/wiki/Joe_Biden
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52973052
https://www.npr.org/sections/itsallpolitics/2015/10/21/450547349/5-things-to-know-about-joe-biden
[4] Time dergisinin o haberi için bakınız; http://content.time.com/time/magazine/article/0,9171,879402,00.html.
[5] Biden’ın o dönemde yaptığı önemli bir konuşma için bakınız; https://www.youtube.com/watch?v=8BhIAtgfUiU.
[6] Nitekim ABD Başkanı Donald Trump, rakibi Biden’a “Sleepy Joe” (Uykulu Joe) lakabını takmış ve onun gaflarını seçim öncesinde aleyhine kullanmaya çalışmaktadır. Bakınız; https://www.youtube.com/watch?v=sGZD7-El4xE.
[7] BBC Türkçe (2020), “Joe Biden kimdir: Türkiye’den iki kez özür dileyen ve ABD’de Yunan lobisine yakınlığıyla bilinen Demokrat başkan adayı”, 09.06.2020, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52973052.
[8] BBC Türkçe (2020), “Joe Biden kimdir: Türkiye’den iki kez özür dileyen ve ABD’de Yunan lobisine yakınlığıyla bilinen Demokrat başkan adayı”, 09.06.2020, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52973052.
[9] BBC Türkçe (2020), “Joe Biden kimdir: Türkiye’den iki kez özür dileyen ve ABD’de Yunan lobisine yakınlığıyla bilinen Demokrat başkan adayı”, 09.06.2020, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52973052.
[10] Ozan Örmeci (2014), “Biden’s Historic Visit and Cyprus Settlement Talks”, Uluslararası Politika Akademisi, 22.05.2014, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2014/05/22/bidens-historic-visit-and-cyprus-settlement-talks/.
[11] Ramsen Shamon (2020), “Biden pledges to recognize 1915 Armenian genocide”, 24.04.2020, Politico, Erişim Tarihi. 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.politico.com/news/2020/04/24/biden-armenian-genocide-207587.
[12] Bakınız; https://anca.org/press-release/joe-biden-calls-for-reaffirmation-of-u-s-record-on-the-armenian-genocide/.
[13] Uğur Dündar (2020), “ABD başkanı kim olacak?”, Sözcü, 12.06.2020, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/ugur-dundar/abd-baskani-kim-olacak-5869614/.
[14] David Dolan (2016), “Vice President Biden chides Turkey over freedom of expression”, Reuters, 22.01.2016, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.reuters.com/article/us-usa-turkey-biden-idUSKCN0V01PC.
[15] BBC Türkçe (2020), “Joe Biden kimdir: Türkiye’den iki kez özür dileyen ve ABD’de Yunan lobisine yakınlığıyla bilinen Demokrat başkan adayı”, 09.06.2020, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52973052.
[16] Adam McConnel (2020), “ANALYSIS – Joe Biden confronts Turkey in the vast external realm”, AA, 29.05.2020, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/en/analysis/analysis-joe-biden-confronts-turkey-in-the-vast-external-realm/1857519.
[17] Adam McConnel (2020), “ANALYSIS – Joe Biden confronts Turkey in the vast external realm”, AA, 29.05.2020, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/en/analysis/analysis-joe-biden-confronts-turkey-in-the-vast-external-realm/1857519.
[18] Gopal Ratnam (2014), “Joe Biden Is the Only Honest Man in Washington”, Foreign Policy, 07.10.2014, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://foreignpolicy.com/2014/10/07/joe-biden-is-the-only-honest-man-in-washington/.
[19] Tom McCarthy (2020), “Biden warns Isis fighters will strike US over Syria withdrawal”, The Guardian, 16.10.2019, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/us-news/2019/oct/15/biden-isis-syria-attack-trump-withdrawal-warning.
[20] Hürriyet (2016), “Joe Biden PKK’ya vurdu, PYD’ye sustu”, 23.01.2016, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.hurriyet.com.tr/gundem/joe-biden-pkkya-vurdu-pydye-sustu-40044458.
[21] Ken Bredemeier (2016), “Biden: US Recognizes Kurdish Threat to Turkey”, VOA News, 23.01.2016, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://www.voanews.com/middle-east/biden-us-recognizes-kurdish-threat-turkey.
[22] North Press Agency (2020), “Joe Biden vows to protect the Syrian Kurds in case he wins the U.S. presidential elections”, 12.03.2020, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://npasyria.com/en/blog.php?id_blog=2008&sub_blog=10&name_blog=Joe%20Biden%20vows%20to%20protect%20the%20Syrian%20Kurds%20in%20case%20he%20wins%20the%20U.S.%20presidential%20elections.
[23] Sputnik Türkiye (2015), “Biden’dan Barzani’ye: Müsterih olun, ömrümüz Kürt devletini görmeye yetecek”, 18.05.2020, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: https://tr.sputniknews.com/abd/201505181015530099/.
[24] Newtimes.az (2015), “Biden’ın Kiev Mesajları”, 27.12.2015, Erişim Tarihi: 13.08.2020, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2015/12/27/bidenin-kiev-mesajlari/.

Uluslararası Politika Akademisi – (UPA) – 

11 Ağustos 2018 Cumartesi

1 Mart 2003 IRAK Tezkeresi İntikamı Baykalmı., SORUNLU ORTAKLIK.., BÖLÜM 6

1 Mart 2003  IRAK Tezkeresi İntikamı Baykalmı., SORUNLU ORTAKLIK.., BÖLÜM 6







Türk yetkililer ile Barzani arasında dört yıl içinde temas var.

O zamandan beri Türkiye arasında yeni bir yakınlaşma işareti ve KBY artmıştır. 14 Mart 2009'da, Türk Başkanı Abdullah Gül, bir Türk tarafından Irak'a ilk ziyareti Bağdat'a ziyaret etti 33 yıl içinde devlet başkanı. Ziyareti sırasında Gül, KRG ile bir araya geldi Başbakan Nechiryan Barzani, Kürdistan Demokrat Başkanı Parti. Bu, bir Türk liderinin resmi olarak bir araya geldiği ilk kez oldu.

KBY'nin Üst düzey lideri.

Gül’ün ziyareti, Türk’de önemli bir evrimi simgeledi KBY ile başa çıkma yaklaşımı. Ziyaret sırasında Gül'ün bildirdiği gibi Kürdistan'ı KBY'ye atfen kullandı. 
Bu temsil Türkiye'nin, Kürt kimliğini ve KBY'nin toprak bütünlüğünü inkar eden on yıllardır süren politikasından önemli bir kopuş. Gül'ün sözleri
Türk siyasi çevrelerinde büyük bir heyecan yarattı ve “Kürt tabu” nun önemli ölçüde hafifletilmesi. ”15

İstanbul Milliyet gazetesi ile gazeteci Fikret Bila'nın gerçekleştirdiği manzaralar büyüleyici Türk ordusunun 24 yıllık mücadelesi boyunca düşüncesine 
ve yaklaşımına bakış PKK'ya karşı. Yalman’ın düşünceleri için bkz. “PKK Meselesi Onun İçinde Çözülmelidir” Sosyal Sahne, ”Turkish Daily News (İstanbul), 
12 Kasım 2007. Evren’in açıklamaları için bkz. “Kürtleri Yasaklama Bir Hata Oldu”, Turkish Daily News (İstanbul), 16 Kasım 2007.

Gül, yakınlaşmanın en güçlü savunucularından biri oldu KBY ile birlikte “tarihi bir fırsat” bulunduğunu ileri sürdü.
Kürt meselesini çözebilir.16 Bu fırsat ortaya çıktı Gül, Türkçede “yeni bir fikir birliği” nin ortaya çıkması sonucu sivil ve askeri liderlik ve yakın koordinasyon
yetkililer. TGS, önceki itirazlarını düşürmüş görünüyor. KBY makamlarıyla doğrudan diyaloğa son vermek - veya en azından azaltma - hükümetin engellediği  iç farklılıklar Geçmişte KBY'ye yönelik tutarlı bir politikanın takibi. Aynı zamanda, tutumda bir değişim belirtileri olmuştur.

Iraklı Kürtlerin PKK'ya karşı. Gül’ün daha büyük çağrılarına cevap olarak Türkiye ile KBY arasındaki işbirliği, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, PKK'ya silahlı kuvvetini durdurması için açıkça çağrılan bir etnik Kürt mücadele ederek, “ya ​​kollarını yatıracaklar ya da yapacaklar.
Bölgemizi terk edelim. ”17 Ayrıca Gül'ün ziyareti sırasında iki taraf tartışıldı yeni dahil ticaret ve enerji işbirliğini genişletmenin yolları KBY'de Türk yatırımları.18

Son olarak, PKK içinde silahlı mücadelenin değerinin yeniden düşünülmesine dair göstergeler olmuştur. 
Saygın bir röportajda Mayıs ayında Türk gazeteci Hasan Cemal, PKK’nın en üst düzey askeri lideri Murat Karayilan’ın Kürt meselesi ve Erdoğan hükümetinin 
barış elini uzatması durumunda, böyle bir jestin PKK tarafından karşılanacağını söyledi.19

Irak ve Kürt Meselesi 

Kısacası, Türkiye ve KBY uyruk tarafından kenar gibi görünmekte ve yakın ilişkiler kurmaya başlamaktadır. Bir düşman ve güçlü ile karşı karşıya
İran, bölgesel emelleri, Bağdat'taki Shiadomlu merkezi hükümetin artan gücü ve ana akımlarının zayıf etkisi ile ABD’nin patronu olan Iraklı Kürtler, 
Türkiye’ye çitler bağlamaları gerektiğini belirttiler.
Bununla birlikte, Türkiye ile herhangi bir yakınlaşma, KBY yetkililerinin PKK'ya daha ağır bir şekilde saldırmasını ve sınır ötesi saldırılarını azaltmalarını 
gerektiriyor.
Türkiye'ye karşı. Talabani’nin Gül’ün Bağdat’a yaptığı ziyaretinin ardından yaptığı açıklamalar, KBY yetkililerinin artık daha güçlü bir eyleme geçmeye 
hazır olabileceğini gösteriyor.
PKK'ya karşı. Aynı zamanda Türkiye, PKK sorununun ilişkilerinde bir iyileşme olmaksızın çözülemeyeceğini kabul etmiş görünüyor.

KRG'ye. Bu gelişmeler, PKK meselesini etkisiz hale getirmek ve Ankara arasında yakın ilişkiler kurmak için yeni umutların açılabileceğini gösteriyor.
ve KRG. Türkiye ile KBY arasındaki yakınlaşma her iki tarafın çıkarınadır. Türkler ve Iraklı Kürtler ortak. Her ikisi de ağırlıklı olarak Sünni, laik ve yanlısı Batılı. 
Ne de İran'la müttefik bir Irak'ı görmek istemiyor. Ekonomileri İki varlık birbirine sıkı sıkıya bağlıdır ve birbirine bağlıdır. KBY'de satılan malların yaklaşık 
yüzde 80'i Türkiye'de üretiliyor.
Halihazırda inşaat halinde olmakla birlikte petrol aramalarında da Kuzey Irak'ta yaklaşık 1.200 Türk şirketi faaliyet göstermektedir.
2 milyar doların üzerinde ticaret ve yatırım yarattılar ve KBY makamlarının 100 milyar dolarlık yatırım başlatma planının başlıca faydalanıcıları olmaya devam 
ettiler yeni altyapı projeleri.

“Türkiye’nin Kürtleri: Bir Çözüm Doğru”, Türkiye’de, ABD’nin Alman Marshall Fonu, 4 Haziran 2009’da.

 Sorunlu Ortaklık, Irak petrolünü Avrupa pazarlarına kavuşturmak anlamına gelmektedir. Böylece, her iki tarafın siyasi bir konaklama bulmak için güçlü teşvikleri  var Henri Barkey'in uzun vadede “büyük pazarlık” dediği Temmuz 2009 Kürt Seçimlerinin Etkisi Temmuz 2009'daki Kürt parlamentosu ve cumhurbaşkanlığı  seçimlerinin sonuçları, iç güç üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir.
KBY'de dinamikler. Birinci Körfez Savaşı, Kürdistan Demokratının sonundan beri KBY'yi yöneten iki lider Kürt partisi Barzani başkanlığındaki Parti ve Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Kürdistan Listesi'nde ortak bir platform üzerinde koştu.
İlk kez geldi, Temmuz ayında yapılan parlamento seçimlerinde yüzde 57 oy aldı.

Bununla birlikte, Gorran [Değişim], KYK kurucularından Nishurwan Mustafa tarafından yönetilen ve reform gündemini savunan bir parti yaptı.
beklenenden çok daha iyi ve ikinci sırada geldi, oyların yüzde 23'ünü topladı, partiyi 111 kişide 25 sandalyeye verdi Kürt parlamentosu. Arttırılmış gücünün büyük bir kısmı, son zamanlarda iç çarpışmalarla zayıflamış olan PUK'nın pahasına geldi.
yıl. Özellikle Sulaymaniya'da, KYB'nin kalesi olan Gorran'ın güçlü gösterisinin iç dağılımını etkilemesi muhtemeldir.
KBY'deki güç, Barzani'nin konumunu güçlendirirken Talabani'nin gücünü zayıflatıyor. Gerçekten de, KYB’nin seçimlerdeki performansı, Talabani’nin azalan sağlığı ile birlikte, KYB’nin liderliği için bir mücadeleye yol açabilir.

Irak ve Kürt Meselesi 

Kerkük'ün Sorunu

Kuzey Irak'taki antik Osmanlı kenti Kerkük'ün statüsüne ilişkin farklılıklar, özellikle önemli bir faktör olduğunu kanıtlayabilir.
Türkiye ile KBY arasındaki ilişkiler.21 Kerkük, Kürtler, Araplar ve Türkmenlerden oluşan karma bir nüfusa sahip ve üstte oturuyor
Dünyanın en büyük petrol yataklarından birinin.22 KBY, Kerkük'ün eninde sonunda ümit içinde bilinçli bir “Kürtleşme” politikası izledi.
kontrolü altındaki bölgeye şehri dahil etmek. Son birkaç yılda, tahliye edilen yüz binlerce Kürt Saddam Hüseyin'in 1974 Kürt ayaklanması 
sonrası Kerkük'ü “Araplaştırmak” çabalarının bir parçası olarak evlerini geri almak için Kerkük'e döndü.
ve mülk, kentteki etnik dengeyi değiştirerek birçok Arap ve Türkmen'i terk etmeye zorluyor.

Türkler, Kürtlerin Kerkük'te Kürt kontrolünü kurmaları için hesapladıkları stratejinin bir parçası olarak Kürtleşme sürecini görüyorlar.

  Mayıs 2009'da yayımlanan Birleşmiş Milletler (BM) raporunda, ortak Arap ve Kürt de dahil olmak üzere Kerkük'ü tedavi etmek için çeşitli seçenekler açıklandı.
şehrin kontrolü. Rapor genel olarak Ankara tarafından olumlu görüldü. 24

Ancak, Türk, Irak ve ABD'li yetkililer, Kürt parlamentosunun yeni bir anayasa taslağının çıkmasına ilişkin endişelerini dile getirdi.
24 Haziran 2009. Anayasa, Kerkük'ün yanı sıra, Nineve ve Diyala'nın tartışmalı illeri için de iddiada bulunuyor. Eğer mevcutsa onaylanırsa Biçim, Iraklı Kürtler ve Araplar arasındaki etnik ve siyasi gerginliği ve Türkiye ile kıvılcım gerginliğini artırabilir.

İç Kürt Boyutu

Gelecekte Ankara ve KBY arasındaki ilişkiler de, özellikle Türkiye içindeki iç gelişmelerden önemli ölçüde etkilenecektir.

Türk hükümeti, Türkiye'deki Kürt topluluğunun mağduriyetlerini gidermeye istekli. İktidara geldiğinden beri, AKP Bu şikayetleri ele almak için tasarlanmış bir dizi reform başlattı. Ağustos 2002'de, Kürtçe yayın sınırlı bir şekilde tanıtıldı. 
Ayrıca, aynı reform programının bir parçası olarak, Kürtçe yapılan sınıflar da sınırlı olarak onaylandı.
Bu reformlar başlangıçta AKP'nin, Kürtlerin yaklaşık yüzde 20'sini oluşturan Kürtler arasında siyasi desteğini geliştirmesine yardımcı oldu.

Petrol gelirlerini kimin kontrol edeceği ve bu gelirlerin nasıl dağıtılacağı tartışmalı bir konudur. Şubat 2007’de Irak’taki bir anlaşmaya göre gelirler Irak ulusal hükümeti tarafından kontrol edilecek ve Irak halkı arasında eşit olarak dağıtılacaktır. Exxon Mobil, Chevron gibi büyük  uluslararası firmalar ve BP, siyasi ve yasal belirsizlikler nedeniyle sözleşme imzalamayı reddetmiş, bir dizi küçük firma üretim ve keşif sözleşmelerini  imzalamak için acele etmiştir.

Irak ve Kürt Meselesi 

PKK ile yakın temasta bulunan Demokratik Toplum Partisi (DTP).

Ancak reformlar parça parça olarak tanıtıldı. ve bunların bürokratik engeller tarafından engellenmesi ve bürokrasi. Örneğin, düzenleyici yapmak iki yıl sürdü
Türk devleti tarafından Kürtçe yayın yapılmasına izin verecek değişiklikler istasyonları. Özel televizyon istasyonları iki yıl daha beklemek zorunda kaldı.
evraklarını onayladıktan sonra programlama Günde sadece 45 dakika. Kürt bölgelerinde eğitim benzer gecikmeler ve engeller.25

Bu gecikmeler politikayı azaltmaya hizmet etti reformların etkisi ve birçok arasında belli bir sinizm doğurdu Kürtler, Türk devlet yetkililerinin çabalarının 
samimiyetiyle ilgili olarak Kürt şikayetleri. 2005'ten bu yana Kürt bölgelerinde hoşnutsuzluk artmıştır.

   Ağustos 2005'te Diyarbakır ziyareti sırasında - en önemlisi Türkiye’de Kürt şehri - Erdoğan açık silahlarla karşılandı. daha açık ve daha toleranslı olması 
nedeniyle kentin vatandaşları Kürt haklarına ve kimliğine yaklaşım. Ancak, onun ziyareti sırasında Ekim 2008'de aynı şehir olan Erdoğan, büyük bir boykotla 
karşı karşıya kaldı.
Kentin vatandaşları. Toplu taşıma operasyonda değildi ve yüzde 90 Şehrin mağazalarının ziyareti protesto etmek için kapatıldı. Boykot Türkiye'nin Kürtçesindeki ruh halinin ne kadar dramatik olduğunu canlı bir şekilde gösterdi Son birkaç yılda bölgeler değişti.

   Ağustos 2005'te Erdoğan'a Diyarbakır'da verdiği sıcak karşılama yansıyan Kürt umutlarını yansıtan, daha hoşgörülü bir tutuma dayanan AKP, Kürt endişelerine ve mağduriyetlerine doğru, yeni bir çağın Türk makamları ve Kürtler arasındaki ilişkilerde açılışı nüfus. Ancak, bu umutlar büyük ölçüde hayal kırıklığına uğramıştı. İçinde PKK'nın hızlandırılmış saldırılarına tepki olarak, Erdoğan giderek Kürtçe daha  milliyetçi ve devletçi bir yaklaşım benimsedi. Konu Türkiyede . Bu değişim, AKP ve orduda Kürt nüfusuyla gerginliği artırdı .26

Büyüyen Kürt hoşnutsuzluğu belediyeye yansıtıldı seçimler Mart 2009 sonunda yapıldı.
AKP'yi mağlup etti ve Kürt milliyetçiliğinin devam ettiğini gösterdi yükseliş. Temmuz 2007 seçimlerinde AKP, kentlerin çoğunu kazandı.
ağırlıklı olarak Kürtçe güneydoğu. Ancak, Mart 2009'da belediye seçimleri, AKP'nin güneydoğuda DTP'ye kötü bir şekilde kaybettiği, Kürt kültür kimliğinin bir platformu üzerinde kampanya yürüttü.

AKP'nin kayıpları, belediye başkanının bulunduğu Diyarbakır'da özellikle belirgindi. DTP üyesi Osman Baydemir, yüzde 65.4 ile yeniden seçildi.
oy. AKP adayı Kutbettin Arzu, sadece yüzde 31,6 oy aldı. DTP ayrıca Diyarbakır'ın 17 ilçesinden 14'ünü kazandı.
Seçimde Kürt bölgelerinden gelen mesaj yüksek sesle ve açık: Kürt kimliği Türkiye’nin Kürtleri için daha önemlidir başka bir sorun. Bu malları buzdolapları olarak dağıtarak seçim öncesinde kömür, AKP tarafından Kürt seçmenler kurmaya çalıştı. Mal ve hizmet tedarik etme yeteneğini vurgulamak. Ama bu strateji işe yaramadı. Kürtler DTP için ezici bir oy kullandı, maddi refahı değil, Kürt kültürel kimliğini vurguladı.

Belediye seçimlerinin sonucu keskin bir uyandırma çağrısıydı. AKP için ve bunun için yoğun bir çaba gerektiğine Kürt şikayetleri ve endişelerini gidermek. Belediye seçimlerinden beri, Erdoğan hükümetinin artan işaretleri var.
Kürtlere hitap etmek için kapsamlı bir girişim başlatmak niyetinde konu. Hükümet birçok unsuru olan geniş bir diyaloğu başlattı Türk toplumunun büyük siyasi partiler ve ordu da dahil olmak üzere, inisiyatifin içeriğini şekillendirmek ve yaratmak için bunun için kamu desteği. Hükümetin Kürt inisiyatifi önemli bir gelişmedir. Özal dönemi Kürtlere hitap eden ilk ciddi girişimdir.
konu. Girişim başarılı olursa, önemli sonuçlar doğurabilir. Türkiye'nin siyasi evrimi için ve en Türkiye'nin iç istikrarına yönelik ciddi tehditler.
AB üyeliği yeni ivme kazandı. Ancak, girişim güçlü karşı karşıya milliyetçi haktan muhalefet, özellikle Milliyetçi Eylem Parti ( MHP  )ve CHP'nin bölümleri. 

Böylece, nihai etkisi Erdoğan hükümetinin güçlü bir gelişme yeteneği üzerinde büyük bir önlem inisiyatif için siyasi uzlaşma.

DİPNOTLAR;

1 Bob Woodward, Plan of Attack, New York: Simon & Schuster, 2004, p. 325.
2 El-Süleymaniye olayını çevreleyen kesin şartlar hâlâ karışık.
Sorunun büyük kısmı, ABD ve Türk kuvvetleri arasındaki iletişimin zayıf olmasından kaynaklanmış gibi görünüyor. Her ne kadar ABD, en azından 
Türk gözünde olayla ilgili suçlamaların çoğunu ele geçirse de, Türkler kendi gündemlerini takip ediyor ve ABD komutanlarına planlarına bakmadan 
hareket ediyor gibi görünüyorlar. Olayı kurgudan ayırmak için iyi bir iş çıkaran olayla ilgili detaylı bir tartışma için bkz. 
James E. Kapsis, “Çöl Fırtınadan Metal Fırtına'ya: Irak ABD-Türkiye İlişkilerini Nasıl Bozdu”, Güncel Tarih, Kasım 2005, pp. 380–389.
3 Bu korku, birçok Türk tarafından derinden tutulmuş olsa da, abartılmış olabilir. Stratejik ve sosyal çalışmalar yürüten bağımsız bir merkez olan 
MetroPOLL tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, Türkiye'nin güneydoğusundaki çoğunluğun Kürt kökenli olduğu 14 şehirde, katılımcıların sadece 
yüzde 1'i kuzey Irak'ta yaşamayı tercih ediyorlar. orada bağımsız bir Kürt devleti kuruldu. Bkz. Göksel Bozkurt, “Türk Devletinde Kürt Umutları”, 
Turkish Daily News (İstanbul), 12 Kasım 2007.
4 PKK'nın kökenleri, yükselişi ve hedefleri konusunda, bkz. Aliza Marcus, “Türkiye’nin PKK'sı: Yükseliş, Düşüş ve Yükselişin Tekrarı” 
Dünya Politika Dergisi, Cilt. 24, No. 1, Spring 2007b, sayfa 75–84. 
Ayrıca bkz. Henri J. Barkey ve Graham E. Fuller, Türkiye'nin Kürt Sorunu, Lanham, Md . Rowman & Littlefield Publishers, 1998.
5 Pew Küresel Tutumlar Projesi, 2007. Transatlantik Eğilimlerdeki verilere bakınız. Transatlantik Eğilimler: Temel Bulgular 2006, Washington, D.C .: 
Alman Marshall Fonu Amerika Birleşik Devletleri, 2006, s. 18–19; Amerika Birleşik Devletleri.
6 Semih İdiz, “PKK Herkes için Berbat Gelişmeler Sağlıyor,” Turkish Daily News (İstanbul), 15 Haziran 2007a.
7 Bkz. Pew Küresel Tutumlar Projesi, Obama Asansörlerindeki Güven ABD Görüntüsünü Dünya Çapında: Pek Çok Müslüman Kamusal Kolayca Taşınmadı, 
Pew Araştırma Merkezi, 23 Temmuz 2009, özellikle s. 5 ve 17. Pew araştırmasına göre, sadece yüzde 14 ankete katılan Türklerin ABDpolisi, 2008 yılına 
göre yüzde 2'lik bir artışa olumlu bakıyordu. Bu, Avrupa'nın en düşük yüzdesi ve en düşük artışıydı.
8 Avrupa'da anti-Amerikan hissi ile Türkiye'de de önemli bir fark var. Avrupa'da, 2003 sonrası tanıklık eden Amerikan karşıtı düşünceler aslında 
“anti-Bush” hissini temsil ediyordu ve öncelikli olarak Bush'un politikalarına karşı Avrupa muhalefetine dayanıyordu. 
Böylelikle, Bush yenilgiye uğratıldığında ve Başkan Barack Obama, iklim değişikliğine daha fazla destek olmak, bir hazırlık olmak gibi Avrupa politikaları 
ile uyum politikalarını benimsemeye başladı.
Ayrıca, Türkiye'de anti-Amerikancılık, derin bir şüphe ve güvensizlik çekiyor.
Batılı güçlerin Osmanlı imparatorluğunun çöküşü ve yıkılmasında oynadığı rol nedeniyle (“Sevres Sendromu”) Batı. Örneğin, İstanbul Bahçeşehir 
Üniversitesi'nden Yılmaz Esmer tarafından 2009 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre, Türk katılımcıların yaklaşık yarısı (yüzde 47) ABD'nin Türkiye'yi 
bölmek istediğine inanıyor. Bu farklı siyasi ve kültürel bağlam, ABD'nin ABD'nin politikacı algılarının Avrupa'nın başka yerlerinden çok daha yavaş değişme 
olasılığını açıklamaya yardımcı oluyor. Esmer'in çalışmasının sonuçları için bkz. “Mahalle Komşuları”, Hürriyet Daily News and Economic Review (İstanbul), 
5 Haziran 2009.
9 Iraklı Kürtler. Bkz. Mehmet Ali Birand, “ Bush Türkiye'yi Risk Altında Kalmadı”, Turkish Daily News (İstanbul), 7 Kasım 2007. Ayrıca bkz. Cengiz Çandar, 
“Beyaz Saraydan Sonuçlar; PKK’nın Eliminasyon Süreci, ”Turkish Daily Haberler (İstanbul), 9 Kasım 2007b; Semih İdiz, 
“Erdoğan-Bush Sohbetleri: Başarılı mı Değil mi?” Türk Daily News (İstanbul), 9 Kasım 2007b.
10 Ümit Enginsoy, “PKK’ya Yapılan Grevde ABD’li Intel’in Yardımları”, Turkish Daily News (İstanbul), 3 Aralık 2007; Ümit Enginsoy ve Burak Ege Bekdil, 
“Türkiye, Türkiye'nin Anti-PKK Grevlerini Destekliyor”, Savunma Haberleri, 10 Aralık 2007e; Ann Scott Tyson ve Robin Wright, “ABD. Türkiye’nin Irak’ta 
isyancı Kürtlere yardım etmesine yardım ediyor, ”Washington Post, 18 Aralık 2007.
11 Transatlantik Eğilimler, Transatlantik Eğilimler: Temel Bulgular 2008, Washington, D.C .:Amerika Birleşik Devletleri Alman Marshall Fonu, 2008, s. 20.
12 Kasım 2007'de yapılan bir röportajda, örneğin, 1998 yılında İkinci Ordu Komutanı General Aytaç Yalman, Türk ordusunun, Kürt çatışmasının “toplumsal 
boyutu” nın önemini, Kürtlerin kendi isteğindeki önemini küçümsediğini kabul etti. Kürtçe ve kültürel ifadede ifade. Bu sosyal yönlerin daha önce daha 
iyi anlaşılsaydı, PKK sorununun çözülmesi daha kolay olurdu ve PKK'nın şiddete dönüşmemiş olabileceğini öne sürdü. Buna ek olarak, 1980 askeri 
darbesini yöneten TGS Genel Başkanı ve daha sonra Türkiye Cumhurbaşkanı General Kenan Evren, geriye dönük olarak, Kürt dillerini yasaklama kararının 
mahmuzda yapılmış bir hata olduğunu kabul etti. anı, yeterli anlayışı olmadan uzun vadeli siyasi yankılar. Bu kabuller, PKK ile mücadelede rol oynayan 
önde gelen Türk askeri komutanlarının bir dizi röportajında yer almaktadır. 
13 Sinan Salaheddin, “Türk Yetkilileri Bağdat'ta Iraklı Kürtlerle Buluşuyor”, Ekim ayında Boston Globe  15, 2008. 
Ayrıca bkz. Gareth Jenkins, “Türkiye, Bullet Bites”, Avrasya Daily Monitor, Vol. 5, No. 196, 14 Ekim 2008b.
14 Bkz. “Irak'taki Kürtçe Deal Tezgahının Anahatları” Hürriyet Daily News and Economic İnceleme (İstanbul), 19 Mart 2009; Charles Recknagel, 
“Irak, Türkiye Deal'a Gitti Bases'in PKK'sından mahrum bırak, ”Radio Free Europe / Radio Liberty, 24 Mart 2009; Semih İdiz,
“Türk Kürt Bağları'nda Yeni Bir Dönem” Hürriyet Daily News and Economic Review (İstanbul), 20 Mart 2009.
15 Bkz. Şaban Kardaş, “Irak Ziyareti Sırasında“ Kürdistan ”diyen Gül,“ Avrasya Daily Monitor, Vol. 6, No. 60, 30 Mart 2009a.
16 Bkz. Şaban Kardaş, “Muhalefet, Gül'ün Kürt Meselesi Üzerine Mutabakat İçin Çağrısını Reddetti”, Avrasya Daily Monitor, Vol. 6, No. 96, 19 Mayıs 2009c.
17 Emrullah Uslu, “Gül’ün Bağdat’a Ziyareti: Kürtlerle Mücadele Anlaşması” Avrasya Daily Monitor, Vol. 6, No. 56, 24 Mart 2009a.
18 Uslu, 2009 a.
19 Emrullah Uslu, “PKK Lideri Murat Karayilan, Türk Basınıyla Nadir Görüşme Yapıyor” dedi Avrasya Daily Monitor, Vol. 6, No. 88, 7 Mayıs 2009c. 
    Ayrıca bkz. Amberlin Zaman,
20 Bkz. Henri J. Barkey, “Kürdistan Anlaşması”, Ulusal Çıkar, Temmuz / Ağustos 2007a, ss 51–57.
21 Kerkük sorunu son derece karmaşıktır ve burada ayrıntılı olarak ele alınamaz. Kapsamlı ve dengeli bir tartışma için bkz. Uluslararası
Kriz Grubu, “Irak ve Kürtler: Kerkük Krizi'nin Çözümlenmesi, ”Middle East Raporu No. 64, Washington, D.C .: Uluslararası Kriz Grubu, 19 Nisan 2007b.
22 Kerkük'ün altında ne kadar petrol yatıyor? Irak Petrol Bakanlığı Kerkük'ün yaklaşık 15 milyar varil petrol içerdiğini tahmin ediyor.
Irak’ın toplamının (ve dünya toplamının yüzde 2’si) kanıtlanmış rezervlerinin yüzdesi. Batı petrol şirketleri tarafından yapılan tahminler 5,5 milyar ila 10,0 milyar arasında
varil. Bkz. Timothy Williams ve Suadad Al-Salhy, “Kerkük Üzerinden Bulutlar Toplama”, Uluslararası Herald Tribune, 29 Mayıs 2009.
23 Sadece Kürtlerin değil, Arap ve Türkmenlerin de desteklediği şehirdeki tüm etnik gruplar arasında güç paylaşılmasını istiyorlar.
ve Kerkük'te yaşayan diğer Iraklı Azınlıklar.
24 “Türkiye BM Raporuyla Tamam”, Hürriyet Daily News and Economic Review (İstanbul), 8 Mayıs 2009.
25 Aliza Marcus, Kan ve İnanç: PKK ve Kürt Bağımsızlık Mücadelesi, New York: New York Üniversitesi Yayınevi, 2007a, ss. 293–294.
26 Erdoğan’ın 2008’in başlarında Hakkari’deki konuşması, özellikle 26 Kürt’ten rahatsız oldu. Devletçi sloganını “bir millet, bir bayrak, bir anavatan ve 
bir devlet” çağrısında bulundu ve öfkeyle, “buna karşı çıkanların gitmesi gerektiğini” talep etti. Bkz. “Erdoğan, Kreuzfeuer der Kritik, ”Neue Zürcher Zeitung,  2 Kasım 2008.
27 Mustafa Akyol, “Yükselişte Kürt Milliyetçiliği Önerdi” Hürriyet Daily News ve Ekonomik İnceleme (İstanbul), 31 Mayıs 2009.
28 Erdoğan hükümetinin Kürt inisiyatifi, Türk basınında geniş çaplı bir tartışma başlattı ve bazıları oldukça şaşırtıcı ve sıra dışı olmak üzere çok çeşitli görüşler ortaya koydu. İdiz'in de belirttiği gibi, tartışmalarda açıkça dile getirilen görüşlerin bir kısmı beş yıl önce bile düşünülemezdi ve Türkiye'nin son 10 yılda Kürt meselesine ve ifade özgürlüğüne yönelik tutumlar açısından ne kadar ilerlediğini gösteriyordu. Bkz. Semih İdiz, “Kürt Açılımı Açılıyor Zihinler”, Hürriyet Daily News and Economic Review (İstanbul), 14 Ağustos 2009 b.
29 Boston Globe, 14 Ocak 2007, John Daly, ABD-Türkiye İlişkileri: Stres Altında Stratejik Bir İlişki, Washington, D.C .: Jamestown Vakfı, Şubat 2008, s. 47.
30 En ciddi olaylardan biri, 28 Haziran 2009'da, KBY hükümetine bağlı askerlerin, Irak'ın kuzeyinde Musul ve Kerkük arasında yer alan ağırlıklı bir Kürt kasabası olan Makhmur'a yaklaşan Arap liderliğindeki bir ordu birimi ile karşı karşıya kaldıklarında meydana geldi. Bu durumda, diğerlerinde olduğu gibi, Kuzey Irak'ta bulunan ABD askeri kuvvetleri tarafından aktif ve zamanında arabuluculuk yoluyla askeri bir çatışma kaçınılmıştır. Bkz. Anthony Shadid, “Kürt Liderleri Maliki'le Suşların Uyarılması”, New York Times, 17 Temmuz 2009.
31 Ayrıntılı bir tartışma için bkz. Semih İdiz, “Irak ve Kürtler: Tetik Hattı Boyunca Sorunlar”, Orta Doğu Raporu No. 88, Washington, D.C .: 8 Temmuz 2009 a.
32 Ümit Enginsoy ve Burak Ege Bekdil, “Türkiye ABD'den Çekilmeye Yardım Etmeyi Kabul Ediyor
    Irak, ”Savunma Haberleri, 30 Mart 2009 a.

7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,


****

1 Mart 2018 Perşembe

MİLLETE HİZMET YOLUNDA

MİLLETE HİZMET YOLUNDA


Rifat Serdaroğlu
01 Ocak 2014


Eşine ancak Faşist ve Komünist rejimlerde rastlanan, çok eskilerde kalmış, basit, ilkel ve izlenme oranı binde birlerin altında sürünen bir programın adıdır, “Millete Hizmet Yolunda” safsatası.

Erdoğan’ın danışmanları ve propaganda uzmanları aldıkları milyonlarca lira karşılığında her ay bu programları hazırlarlar, Erdoğan’a ve ailesine beğendirirler ve yazdıklarını Erdoğan’a okuturlar.
 Erdoğan, cama yazılanları “Bizim oğlan bina okur, döner-döner gene okur” deyişindeki gibi, bir “Sultan” edasıyla okur, ama kendisini ailesi-yandaşları ve yağcılarından başka kimse seyretmez.

Gazetelerden okuduğumuza göre Erdoğan, 2013 yılını değerlendirdiği son “Millete Hizmet Programında”, artık alışkanlık haline getirdiği “Türk Milletine Doğruları Söylememek” gibi çok çirkin olan davranışına devam etmiş ve
3 önemli konuda Türk Milletini yanıltmaya kalkmıştır.
 Söylenenleri ciddi bulduğumuzdan değil, fakat tarihe doğru notlar düşmek adına bu üç vahim çarpıtmayı, yeni yılın ilk günlerinde sizlerle paylaşmak istedik…

1) Diyarbakır’da Tarihi Bir Buluşmaya Şahit Olduk. (R. T. Erdoğan)
 Erdoğan; “Diyarbakır’da Sayın Barzani, 38 yıldır ülkesinden uzak kalan Şivan Perver, değerli sanatçımız İbrahim Tatlıses ve on binlerce Diyarbakırlı ’nın bulunduğu tarihi buluşmaya şahit olduk. Diyarbakır ve diğer 80 İl’de insanlar sevinç gözyaşları döktüler. 76 milyon bu buluşmayı Yeni Türkiye’nin güçlü, büyük ve kardeşlik içindeki Türkiye’nin buluşması olarak gördüler” dedi.

*Türk Milleti’nin Diyarbakır’da gördüğü tablo net olarak şudur;

 TC Başbakanı Erdoğan, Türk Milletinin binlerce askerini- binlerce polisini-kundaktaki bebeklerden, yaşlı ninelere-dedelere kadar on binlerce günahsız insanını acımadan katleden bir çeteyi kendi hâkimiyetindeki topraklarda barındırıp-besleyen ve üzerimize gönderen bir kanlı katil olan eşkıya başı
Barzani, Türkiye’ye “Terörist Devlet” diyen bir bölücü olan Şivan Perver, karısını bir tetikçiye bacağından vurduracak kadar zavallı bir insan İbrahim Tatlıses, el ele vermişler ve beraberce Türk Millet ile alay ediyorlar! İşte Türk Milletinin Diyarbakır’da gördüğü “İhanet Tablosu” budur.
 Bu tablo tüm Türk Milletini derinden yaralamış, şehit-gazi yakınları ve bu kahramanları kendi evlatları gibi gören Türk Milleti kahrından ve üzüntüsünden gözyaşı dökmüştür.
 Gerisi bu aziz vatana yapılan ihaneti saklama- örtme çabalarıdır…

2) Gezi Olayları Ağaç-Çevre Kılıfına Saklanmış Suikast Girişimidir. ( R. T. Erdoğan)
   Erdoğan bizzat kendi emriyle Polise aşırı güç kullandırarak, 7 gencimizin öldüğü-12 gencimizin gözlerini kaybedip kör olduğu, 7 binden fazla gencin işkence gördüğü, binlercesinin gözaltına alındığı, AKP Hükümetinin yüz karası eylemlerini örtmek amacıyla Gezi Olayları için, “Suikast” kelimesini kullanmaktan çekinmemiş ve Türk Milletine bir kez daha hakaret etmiştir.

*Türk Milletinin Gezi Olayları hakkındaki düşüncesi net olarak şudur;
 Gezi Olayları Türk Milletinin hem Çevre hassasiyetini hem de insan haklarını- toplantı gösteri yürüyüş haklarını hiçe sayan faşist bir anlayışa sahip iktidara karşı gerçekleştirdiği onurlu bir direniş ve demokratik tepki hakkını kullanmasıdır. Biat Kültürü ile yetişenlerin, demokrasiden nasibini almamışların, Türk Milletinin ve Türk Gençliğinin bu davranışını anlamamaları gayet doğaldır.

3) 17 Aralık Komplosu, yolsuzluk ambalajına gizlenmiş bir suikast girişimidir.
 (R. T. Erdoğan)
 Erdoğan; “17 Aralık komplosu milletin hükümetini hedef almıştır. Bunun da ötesinde, milli iradeyi, demokrasiyi, sandığı hedef almıştır.
 Yargı ve Emniyet başta olmak üzere, devlet kurumları içine yerleşmiş bir örgüt, dışarıdan aldığı talimatlarla, Türkiye’nin istikrarına, güven ortamına, Türkiye’nin büyüyen ekonomisine ve kardeşliğine suikast girişiminde bulunmuştur” dedi…

*Türk Milletinin 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu ilgili kanaati net olarak şudur;
 - Bosna’ya Yardım- Deniz Feneri e.V(Asrın en büyük yardım soygunu)- Mısır’daki Müslüman Kardeşler Örgütüne Yardım olaylarında olduğu gibi, 17 Aralık’ta ortaya çıkan yolsuzluk olayları da gerçektir.
- Erdoğan, nasıl Deniz Feneri Davasını örtmeye çalıştı ise, bu yolsuzluğu da örtmeye çalışmaktadır.
-Bu 87 Milyar Dolarlık yolsuzluk olayı, önce Erdoğan’ın ailesine, sonra da doğrudan Savcıların “Hırsızlar İmparatoru” dediği kişiye ulaşacaktır.
- Binlerce polisin yer değiştirilmesi, Savcılara çok ağır hakaret ve tehditler, “Hırsızlığı Örtme” çabasıdır.
- Eğer devlet kurumları içinde yabancı bir yapı var ise, bu kanunsuz yapı 12 yıldır “TEK BAŞINA” iktidar olan AKP tarafından devletin en hassas birimlerine sokulmuştur.
- Erdoğan hala çarpıtmalar yapmakta ve aklı sıra Türk Milletinin hafızası ile alay etmektedir. Referandum öncesi “Mezarlıktakiler bile oy kullansın” diyen Cemaat önderine, referandumdan sonra kim “Okyanus ötesindeki dostumuza teşekkür ve minnetlerimi sunuyorum” dediyse, iyi bilin ki, bu kanunsuz yapıyı devletin içine sokan da aynı kişidir.
- Türk Milletinin kendilerine verdiği Yüce Makamları, “yol bulma-rüşvet alma-zengin olma-adam kayırma amacıyla kullananlar, iyi bilinsin ki, önümüzdeki seçimlerde “Oy Çalmak” dâhil, her türlü kumpası yapacak tıynettedirler.

Erdoğan; “Milletin ve Allah’ın huzuruna alnımız AK çıkmak, bizim yegâne gayemizdir” demektedir.

 Almanya’da gerek Almanlar, gerekse Almanya’da yaşayan Türklerin, “Türkiye’nin Hitleri” adını yakıştırdıkları Erdoğan, bu yolsuzluk soruşturmalarına engel olmaya devam ettiği sürece, Türk Milleti nezdindeki azalan itibarını tamamen kaybedecek ve sokağa çıkamaz hale gelecektir…

Sağlık ve başarı dileklerimle 
01 Ocak 2014
Rifat Serdaroğlu

https://rifatserdaroglu.com/2014/01/01/millete-hizmet-yolunda/


***


19 Eylül 2017 Salı

Barzaninin Kerkük ve Musulu istemesi Ankara Antlaşmasına Aykırı,



   Barzaninin Kerkük ve Musulu istemesi Ankara Antlaşmasına Aykırı,



Barzani'nin Kerkük ve Musul'u istemesi, Ankara Antlaşması'na aykırı

Ali Serdar Bolat 

10 Aralık günü Barzani, Partisinin kongresinde, " Kerkük Kürdistan'ındır, bunu tartışmaya dahi açmıyoruz " dedi.

Salondaki AKP, CHP Miletvekilleri ve elçilerimiz bu iddiaya cevap veremediler.
Musul ve Kerkük Misak-ı Milli'ye dahildir.
İngilizler, Şeyh Sait'e isyan çıkarttırarak ordumuzu meşgul ettiler ve bu yüzden Musul'a askeri harekat yapamadık.
1926 Ankara Antlaşması ile de Musul'u Irak'a bıraktık.
Yani Musul ve Kerkük, Irak Devleti'ne bırakılmıştır.
Musul ve Kerkük'ün Barzani Devleti'nin kontroluna geçmesi Ankara Antlaşması'nın açık ihlalidir.

Bu durumda Türkiye, Antlaşmaya aykırı olan bu emrivakiyi kabul edemez.
Musul ve Kerkük eğer Irak Devleti'nin kontrolünde olmayacaksa, Türkiye bu bölgeler üzerindeki hak iddiasını tekrar öne sürebilir.

Kesinlikle Barzani Devleti sınırları içine sokulamaz.

Bu konuyu bilen Dışişleri bürokratları yok mudur? Siyasi partilere bu konuda bilgi vermemekte midirler?

Antlaşma metnini bulamadım. Antlaşmada Kerkük ile ilgili bölüm var mıdır? Bulan arkadaş varsa lütfen göndersin, inceleyelim, siyasal bilgiler mezunlarından görüş isteyelim.


Beschreibung: Beschreibung: cid:image001.png@01CB9F1E.2F2329E0

KDP (Kürdistan Demokrat Partisi) Başkanı Mesud Barzani, aynı zamanda KDP ve KYB bölgelerini kapsayan Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Başkanı
KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği) Başkanı Celal Talabani, aynı zamanda Irak Cumhurbaşkanı


Beschreibung: Beschreibung: cid:image002.png@01CB9F1E.2F2329E0

          Bölge                      Şehir

1.      Bağdat () (Bağdat)
2.      Selahattin () (Tikrit)
3.      Diyala () (Bakuba)
4.      Vasit () (Kut)
5.      Maysan () (Amara)
6.      Basra () (Basra)
7.      Zi Kar () (Nasiriye)
8.      Mutanna () (Samava)
9.      Kadisiye () (Divaniye)
10.  Babil () (Hilla)
11.  Kerbela () (Kerbela)
12.  Necef () (Necef = An Nacaf)
13.  Anbar () (Ramadi)
14.  Nineve () (Musul = Al Mawsil)
15.  Duhok () (Duhok = Dahuk)
16.  Erbil () (Erbil = Arbil))
17.  Kerkük () (Kerkük = Kirkuk)
18.  Süleymaniye () (Süleymaniye)


Lozan Barış Antlaşması'ndan sonra Türkiye'nin uğraştığı sorunlardan biri de Irak sınırı ve Musul sorunudur.İngiltere ile Türkiye arasında barışı tehlikeye sokan Musul sorunu zorlukla çözümlenebildi. Musul Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalandığı sırada Osmanlı Devleti'ne bağlıydı.Yüzyıllarca Türk egemenliğinde kalan ve yüzde doksanı Türk olan Musul daha sonra Misak- Milli sınırları içinde de yer aldı.

İngiltere,Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 7.maddesine dayanarak, antlaşmanın imzalanmasından birkaç gün sonra Musul'u işgal etti.Milli Mücadelenin zor koşulları  içinde TBMM Hükümeti bu bölge ile ilgilenemedi.
Türkiye, Lozan Konferansı'nda Musul'un Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer aldığını söyleyerek İngiltere'den Musul'un kendisine bırakılmasını istedi. 


İngiltere,bu bölgenin  Milletler Cemiyeti'ne götürülmesi kararlaştırıldı.

Musul sorununun çözümlenmesi için İngilizlerle ilk kez 1924 yılında İstanbul'da Haliç Konferansı'nda görüşmeler yapıldı.Bu görüşmelerde İngilizler çok fazla istekte bulunduklarından dolayı anlaşmaya varılamadı.Haliç Konferansı'nın başarısızlıkla sona ermesinden sonra İngilizler isteklerini zorla kabul ettirmek için bazı olayları bahane ederek Türk Hükümeti'ne bir ültimatom verdiler.   Ültimatomda,istekleri kabul edilmeyecek olursa askeri girişimlerde bulunacaklarını açıklıyorlardı. 

Türk Hükümeti bu ültimatoma verdiği karşılıkta,sınırlarını ve bağımsızlığını korumak için her türlü önlemi alacağını bildirdi.Bu kesin karar karşısında, İngiltere Hükümeti herhangi bir harekette bulunmaya cesaret edemedi.Fakat Şeyh Sait İsyanı nedeniyle gerekli askeri harekat yapılamadı.

Bunun üzerine,1926 yılında Musul Sorunu Milletler Cemiyeti'ne götürüldü.Sorun burada da çözümlenemeyince Yüksek Adalet Divanı'na verildi.Ama burada da olumlu bir sonuç alınamadı. Nihayet, İngilizlerle Ankara'da bu konu üzerinde yapılan görüşmeler bir anlaşma ile sona erdi.
Sonuç olarak 5 Haziran 1926 tarihinde Ankara Antlaşması imzalandı.

Ankara Antlaşması'na göre;

·         Musul Irak'a ait olacak.
·         Irak Musul'dan elde ettiği petrol gelirinin % 10'unu 25 yıllık bir süre için Türkiye'ye verilecek.
·         Hakkari sınırında Türkiye lehine düzeltme yapılacaktı.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ankara_Antla%C5%9Fmas%C4%B1_(1926)


Barzani hedefini açıkladı: Birleşik Kürdistan

Ali Serdar Bolat


 Beschreibung: Beschreibung: cid:image005.jpg@01CB9F1E.2F2329E0

Irak'ın kuzeyinde Amerika'nın desteği ile kurulmuş olan Kukla Devletin başında peşmerge reisi Mesud Barzani var.
Barzani'nin lideri olduğu Irak Kürdistan Demokrat Partisi'nin (IKDP) kongresi 10 Aralık günü Kukla Devletin başkenti Erbil'de toplandı.
Kongreye 1500 delege ve 1000 civarında diplomat, siyasetçi ve gazeteci katıldı.
Barzani, kongrede yaptığı konuşmada Kerkük hakkında şunları söyledi:
“Sorunlu bölgeler özellikle de Kerkük tüm halkların yaşam kenti olacak.
Kerkük Kürdistanındır, bunu tartışmaya dahi açmıyoruz. Sorunlu bölgelerin bizim tarafa geçmesi, orada yaşayanlar için olumlu olur”

Birleşik Kürdistan oluşturmak istediklerini söyleyen Barzani bu konuda şunları kaydetti:
“Birleşik Kürdistan istiyoruz.
Kürtler tek parça ve bölünemezler. Kürtler parça parça olamazlar artık.
Kürtler tek vücuttur ve dil ekseninde bölünemezler. Çok farklı lehçeler olsa bile, Kürtçe tek dildir."

Kurultaya Türkiye'den katılanlar;

AKP Genel Başkan Yardımcıları Ömer Çelik ve Abdülkadir Aksu ile Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik, özel bir uçakla Ankara'dan Erbil'e uçtular.
Onları Erbil havaalanında Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen ve Kürdistan Demokrat Partisi Dış İlişkileri Sorumlusu 
Sefin Dizayi karşıladı.



Diğer katılımcılar:

CHP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer, BDP’li Bengi Yıldız, Hamit Geylani ve Eski DEP milletvekili Leyla Zana
Kurultaya katılan Irak yöneticileri
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Başbakan Nuri el-Maliki
Abdülkadir Aksu: "İlişkilerimiz derinleşiyor"
Kongrede konuşma yapan AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu şunları söyledi:
“Irak Kürt bölgesi ile önceliklerimiz örtüşmektedir. Ekonomilerimiz birbirini tamamlamaktadır. Erbil Başkonsolosluğumuz, bu yılın mart ayında açılmıştır. 
Başkan Barzani’nin liderliğindeki Irak Kürt bölgesel yönetiminin ülkemizle olan ilişkilerini derinleştirme, çeşitlendirme ve geliştirmeye katkısını önemsiyoruz. 
Diğer taraftan bölgemizde artık radikal ideolojiler ve terör yöntemlerinin miadı dolmuştur. Türkiye Iraklı Kürt kardeşleriyle dayanışma içinde olmaya devam edecektir”

(Yukardaki bölüm http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=43271 sayfasından derlenmiştir ASB)

Türkiye'den katılanlar, Kerkük'ün Kürdistan'a ait olduğunu söyleyip Türkiye'den toprak isteyen Barzani'yi kuzu kuzu dinleyip alkışladılar.
Aksu da "Başkan Barzani" yi yıkayıp yağladı. Mesut Değer sesini çıkarmadı, BDP'liler zevkten beş köşe oldular.

"Kürt açılımı" böylece birkaç adım birden ileri gitmiş oldu.

Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin Başkanıdır.
Yani Öcalan'ın Türkiye Cumhurbaşkanı olduğunu düşünün. İşte aynen öyle.
Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari de Barzani'nin partisinden.
Bölücüler Irak'ın başına geçmiş Amerika sayesinde...


https://groups.google.com/forum/#!topic/turkcutavir/JF7ikPFG0Y8


***