26 Şubat 2017 Pazar

GÜNÜMÜZDE KAVGAYA DEĞİL, SÜREKLİ HOŞGÖRÜ ORTAMINA İHTİYACIMIZ VARDIR..


GÜNÜMÜZDE KAVGAYA DEĞİL, SÜREKLİ HOŞGÖRÜ ORTAMINA İHTİYACIMIZ VARDIR..



Dr. Tahir Tamer Kumkale, 
21 Şubat 2017


Cumhuriyetimiz öyle zannedildiği gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında cumhuriyet müesseselerimizi müdafaa için lazım olan yapmaya hazırız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923)
————————————

Müjdat Gezen Sanat Merkezini kundaklamanın akla, mantığa , edebe, ahlaka ve özellikle de hukuka uygun bir yanı yoktur. Yapanı ve yaptıranları şiddetle kınıyorum.

Bu olay içinde bulunduğumuz çok kritik siyasi ve sosyal ortamda vah vah diyerek geçiştirilemeyecek kadar önemlidir.

Anayasalar, bir partinin ve bir zümrenin malı değildir. Tüm toplum bireylerinin bu coğrafyada müşterek yaşam şartlarını düzenleyen temel belgelerdir. Toplumu ayrıştıran değil, bir arada tutmayı sağlayan ana kurallara halkın çoğunluğun verdiği destek ile Anayasalar canlı ve uzun ömürlü olurlar..

EVET kadar HAYIR oyları’da yasal ve kutsaldır. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu başta olmak üzere devlet erkini elde tutan kişilerin toplumsal uzlaşıyı sağlayacak yerde devletin tüm organlarının imkan ve kabiliyetini HAYIR cephesini terörist ilan eden şekildeki ifadeleri toplumu çok germiştir. Bu gerginliğin ipler kopmadan gevşetilmesi acil sorun olarak ortadadır.

Çok basit bir halk iradesinin tespit edilmesi işlemini toplum kesimlerini birbiri ile çatıştırmak için kullanmak çok tehlikelidir. Referandum yarışında taşlar, sopalar, baltalar ve bombalara asla yer yoktur.

16 Nisan’a kadar ortam daha da gerilmeden toplumun sinir sistemini yatıştırıcı davranışlar içine girilmesi yönetimin öncelikli sorumluluğu ve görevidir.

İşte böyle durumlarda daha çok hoşgörülü olmaya, yani sanata ve sanatçıya, yani Müjdat Gezen gibi sanatçı kişilere çok ihtiyacımız vardır. Referandum yarışında tüm sanatçılarımızın sazıyla, sesiyle, sözüyle, şiiriyle, şarkı ve türküsü ile, resmi ve karikatürü ile, tiyatro ve sineması ile yer alarak ortamın bir bayram havasına dönmesini sağlamak mevcut yönetimin öncelikli ve kaçınılmaz görevidir.

İnşallah Müjdat Gezen Sanat Merkezine yapılan kundaklama saldırısı, sanatçılarımızla yaratılacak hoşgörü ortamı için seferberlik ilan etmeleri yolunda ciddi bir uyarı olur..

https://kumkale.wordpress.com/2017/02/21/773/



***

ADALETİN ÇIĞLIĞI


ADALETİN ÇIĞLIĞI 


24.2.2017
Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com

Rusya,Türkiye ve İran öncülüğünde Astana toplantıları, Suriye'de güvenlik
tesis edilmeden reformların yapılamayacağı esasında bir ateşkes süreci
sağladı.
Güvenliğin tesis edilmesinden anayasal, kanuni ve meşru sorumluluğu olan
Esad hükümetini sorumlu tuttu.
Suriye'nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü başlığında, BM garantisiyle
savaşan muhalif silahlı güçlere lojistik kesildi ve sınırlarda denetim
kuruldu.

*
Şimdi Özel Temsilci S.de Mistura öncülüğünde "Suriye'de Siyasi Çözüm"
arayışı için Cenevre'de BM bürosunda Cenevre-IV görüşmeleri yapılıyor.
Mistura, görüşmelerin dönüm noktası olarak algılanmaması gerektiğini
söylüyor.
Öncelikle ateşkesin devam ettirilmesi ve kurallarına uyulması amaçlanıyor.
Bir sonraki turunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz belli değildir ama
taraflar bu yüzyılın en büyük insanî trajedisinin temel nedenleriyle başa
çıkmaya hazır olduklarına dair açık işaretler veriyor...

*
1-ABD'nin küresel egemenliğini sürdürme temel stratejik hedefi,
2-İsrail'in güvenliği için "işgal durumunda Arap direnişlerinin
desteklenmesi ve Filistin'in temel mesele olarak kabul edilmesi" ilkesine
dayanan Suriye'nin dış politikasına tepkisinin bileşkesinde;
Batı Koalisyonu: kirli planlar, komplolar düzenleyerek ve İslamcı vekil
güçlere bel bağlayarak Suriye'de rejim değişikliği operasyonları
düzenledi...

*
Sonra bu operasyonları dünya kamuoyuna;
Suriyelilerin 1970'den beri kendi uluslarına egemen olan bir rejime karşı
güvenlerinin hızla kaybolması, rejime imanlarının kalmadığı biçiminde
takdim ettiler.
Ama Suriye trajedisinin tahammülleri aşması ve vekil güçlerin uluslararası
İslamcı Cihad terör örgütlerine dönüşmesi;
Bu adi savaşın Amerikan halkına ve tüm dünya kamuoyuna bir insani müdahale
olarak satılması girişimlerini bütünüyle başarısız kıldı...

*
Rusya da liderliğini sürdürmek üzere Doğu Akdeniz enerji denklemindeki
yerini sağlamlaştırmak zorundaydı.
Esad'ın yerine alternatifin olmayışından ve krizin çözülmesi için Batı ile
ortak düşmanları olan terörizme karşı çabaların birleştirilmesi
gerektiğinden,
Bunu daha önce ideoloji farklılıklarına rağmen II. Dünya Savaşı sırasında
Nazi faşizmine karşı yaptıkları ve başarılı oldukları gerçek bir örnekten
hareketle Suriye'ye müdahale etti.

*
Batılı ve bölgesel ortakların jeopolitik mühendislik yapmaya son vermeleri,
Suriye Arap Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı ile toprak bütünlüğüne saygı
duymaları yönünde çağrılar yapıldı.
Giderek Suriye'deki çatışmayı ancak Suriyelilerin çözebileceği fikri
pekişti.
ABD Başkanı D.Trump dış politika ekibinden uygulanabilir adımlar atmasını
ve işbirliğinin yapıcı olmasını istedi...

*
Yakın zamana kadar Rusya ve İran, B.Esad'ın ayrılığını pazarlıksız
görüyordu.
Eski ABD Başkanı B.Obama'nın yönetimi haricinde Batı koalisyonu da bunun
barışçıl bir çözüm bulunması için asıl bir gerekçe olmadığı noktasındaydı.
Bu arada Rusya ve İran'da da beklenmedik biçimde B. Esad'ın iktidardan
ayrılmasının kaçınılmaz olduğuna ilişkin bir fikir birliği şekillenmeye
başladı.

*
Bugün taraflar pozisyonlarını değiştirmektedir.
Başkan D.Trump ve İngiltere Başbakanı T.May, Esad'ın barışçı bir çözümün ön
koşulu olarak denklemden çıkarılması sinyalleri gönderiyor.
Rusya ve İran, Esad'a nihaî bir emeklilik konusunda herhangi bir konuşmayı
reddetmiyor...

*
Ne ki, Esad'ı denklemden çıkarmanın zorlukları bulunuyor.
1- Esad'ın ayrılması için bir geçiş süresi gerekiyor.
2- Esad başkanlık görev süresinin sonuna kadar en az beş yıl daha kalmayı
istiyor.
Batı koalisyonu ise 12 ilâ 18 aylık bir geçişte ısrar ediyor...

*
İngiltere Dışişleri Bakanı B.Johnson, kısa bir geçiş sonrasında Esad'ın
yeniden seçilmek isteyeceğini,
Ama teklifinin, Esad'ın kendisi tarafından organize edilmemiş bir seçimde
herhangi bir şansı olmayacağı düşüncesine dayandığını söylüyor.
Esad'ın boşluğunu Batı güçleri ile Rusya liderliğindeki tarafların
doldurabileceğini ileri sürüyor...

*
Ama geçiş süreci tek sorun değildir!
Esad'ın,yakınlarının ve koruyucularının hayatlarının geri kalan kısmını
nerede yaşayacakları da çözüm bulunması gerekli bir husustur.
Ne Rusya ne İran'ın, savaşta acı çekenler tarafından intikam operasyonları
için mıknatıs olacak bu gruba ev sahipliği yapmak istemeyeceği öngörülüyor.
Esad'ın ve yakınlarının güvenliğini sağlayacak ev sahibi ülke bulmanın
kolay iş olmadığı anlaşılıyor.

*
Cenevre sürecleri devam ederse ulusal bir misak çerçevesinde egemenlik,
bağımsızlık, toprak bütünlüğüne tutunan yeni bir Suriye resmedilecektir.
Anayasa ve yargı sistemini öne koyabilmek için savaş ve insanlık suçları
işleyenlerin ayırt edilmesi,
İşlenen suçların savaş ve terörle mücadele hukukunun gelişmesi
doğrultusunda kategorize edilmesini sağlayacak bir yargılama mekanizmasının
oluşturulması gerekiyor.

*
Bunca trajedik yaşama rağmen, Esad ya da başka bir devletin yetkilisinin
Suriye topraklarında işlediği savaş ve insanlık suçlarıyla kovuşturulmaları
konusu da karmaşıktır.
Bu suçlarla ilgili uluslararası hukukun son yıllarda gelişen biçimi, bir
kovuşturmanın hayal edilmesinin dahi zor olduğunu düşündürüyor...

*
Mesela B.Esad ya da savaş ve insanlık suçuna bulaşmış her kimse, ne kadar
süre yaşarsa yaşasın ilgili savcılığın daimi bir hedefi olacaktır.
Ancak Nürnberg'teki Nazi partisi liderlerinin davası bugün önemli derecede
aşınmıştır.
BM üyelerinin çoğunluğunun onayladığı Roma Protokolleri ve Uluslararası
Ceza Mahkemesinin kurulmasına yol açan yeni bir fikir birliği
şekillenmiştir.
Şimdi "Egemen Dokunulmazlık" kavramı hükümetler ve liderleri savaş suçları
ve insanlık suçlarına karşı koruyor.
Nadir durumlar dışında "Egemen Dokunulmazlık İlkesi" bir devletin üst düzey
yetkilileri bile kapsıyor; devlet yetkililerini kovuşturmak imkansız hale
gelmiştir...

*
Üstelik bir kaç yıl öncesine kadar savaş suçları olarak sınıflandırılan
fiiller de bugün sınırlandırılmıştır.
Bu geçmişte savaş suçu kabul edilen bir çok fiilin bugün yargılamaya konu
olmayacağı anlamına geliyor.
Sırbistan liderleri S.Miloseviç, R. Karadziç ve R. Mladiç davaları bu
gerçeği çarpıcı biçimde tespit etmişti...

*
Başka bir değişiklik, "Kanıt Kuralları"na yeni yaklaşımın geliştirilmesiyle
ilgilidir.
Mesela Kamboçya'da Kızıl Khmer [Khmer Rouge] liderlerinin savaş suçları
davasında sunulan delillerin tamamı çapraz soruşturmayı gerektiren
mağdurlar ya da hayatta kalanlar tarafından yapılan ifadelerden
oluşuyordu...

*
Ancak şimdi birçok hükümet, savaş suçları ve insanlık suçlarıyla ilgili
sistematik kanıtlar topluyor.
Mesela ABD Dışişleri Bakanlığı bu tür suçları kanıtlamak üzere danışmanlık
hizmeti veren bir Küresel Ceza Adalet Bürosu [Office of Global Criminal
Justice] ile çalışıyor.
Bu büro Esad'ın savaş suçları ve insanlık suçları iddialarıyla ilgili
kanıtlar topluyor.

*
Mesela Danimarka ve Almanya da Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu
[Independent International Commission of Inquiry on Syria -IICIS] ile
birlikte Suriye İç Savaşında Esad ve Türkiye'deki liderler
aleyhine kanıtlar topluyor.
Almanya Başbakanı A.Merkel, Suriye'de savaş suçu ve insanlığa karşı suç
işlemesinin göz ardı edilemeyeceğini açıkça belirtiyor.
Sivil toplum örgütleri ve çoğu Suriye'den oluşan binlerce insan hakları
savunucusu da yıllardır kanıtlar topluyor...

*
Fakat en önemli kanıtlar;
1- Rusya'nın, Türkiye'deki iktidarın İŞİD ile ilişkilerinin araştırılması
için BM Güvenlik Konseyine teslim ettiği;
Irak'ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti: Suriye'ye
gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin
kolaylaştırılması: Suriye'de harekât yürüten terörist gruplara silah
tedâriki: IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı: Türkiye'den
Suriye'deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane
sevkiyatına ilişkin istihbarat raporları,
2- İstihbarat örgütlerinin ele geçirdiği ABD'de H.Clinton'ın kişisel
elektronik posta hesapları ki;
ABD ve NATO'nun Libya müdahalesi: 2011'de Esat'ı devirmek ve ardından
Irak'a saldırmak için Suriye'ye geçen IŞİD teröristlerinin finanse
edilmesi, silahlandırılması ve operasyonlarda görevlendirilmeleri: Pentagon'un,
Batılı kimi ülkenin, Körfez'deki devletlerin ve Türkiye'nin Suriye'nin doğu
bölgelerini denetimleri altına almaya çalışan bu güçleri nasıl
desteklediğini gösteren kanıtlardır.

*
Daha dün Başkan Trump'ın terörle mücadele ve ekonomik sorunları çözmek için
Rusya ile anlaşma yapmak istediği açıklanmıştır.

Bu, eski Başkan Obama zamanında ABD ve Rusya arasındaki bir zımni
uzlaşmayla Astana ve bugün Cenevre-IV görüşmelerine gelinmesi sürecinin,
Başkan Trump döneminde yürütüleceği anlamına geliyor.

Böyle bir sürecte tarafların ilgili kanıtlar üzerinden Suriye'de Siyasi
Çözüm sağlamak yolunda ilerleyecek görüşmelerinin bir sırasında;
Suriye'de savaş suçu ve insanlık suçları işleyenlerin yargılanması
konusunda ön alacakları kuşkusuzdur.

Çünkü genel bir kural işliyor: "Adaleti çiğneyen devlet adamlarını
cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır."

*
Öyleyse, " İyiyi" yüreklendirmek ve alkışlamak, " Kötüyü " ayıplamak ve ceza
vermek gerekiyor.

O yüzden bendeniz, bu yüce milletin bir ferdi olarak "Hayır, Efendim Hayır"
diyorum...

24.2.2017
Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com

***

Üniformayla Türban Olur mu?


Üniformayla Türban Olur mu?



*Milli Savunma Bakanlığı*’nın düzenlemesine ve Kuvvet Komutanlıklarına
gönderdiği talimata göre; kadın subay ve astsubaylar türban takabilecek. Bu
düzenleme, askeri öğrencileri de kapsamaktaymış.

Öncelikle şunu vurgulamak isteriz; *Milli Savunma Bakanlığı*’nın Kuvvet
Komutanlıklarına gönderdiği talimat yasadışıdır. Ben kuvvet komutanı olsam,
böyle bir talimatı uygulamam. Çünkü; Anayasamızın çizdiği sınırların
dışında ve gayri hukuki!

*Referandum Hamlesi!*

*Türk Silahlı Kuvvetleri*’nin komuta yapısı ve birliği, 15 Temmuz
sonrasında çıkarılan KHK’larla tahrip edilmiş ve bozulmuştur. KHK’larla
yapılacak düzenlemeler, olağanüstü halin amacını ve sınırlarını aşamaz.
Burada, KHK’larla yok edilmiş komuta yapısını fırsat bilerek, karşı darbe
ve referandum hamlesi yapılmıştır.

Dünyanın hiçbir yerinde, çağdaş ve ileri gitmiş bir ülkenin silahlı
kuvvetlerinde görev yapan kadınların, üniforma beraberliğini ve
birlikteliğini bozan bir farklılık yaratmasına müsaade edilmemiştir.

*Düşman Seviyesinde Saldırı*

Üniforma; mesleki ve kurumsal gerekçelerle giyilen, tek tip kıyafettir.
Asker, polis, itfaiyeci, doktor, hemşire ve öğrenci üniforması gibi
çeşitleri vardır. Aynı mesleğe sahip olan kimselerin üniformaları genel
olarak aynı olmasına rağmen; çeşitli renk ve aksesuar farklılıkları
olabilir. Ama bu farklar; cinsiyet, rütbe, kıdem, branş, bölüm ve başarı
gibi farklılıklarla belirlenir. Örneğin; inanç ve inancın gerektirdiğine
inanılan kıyafetler bu farklılıklardan olamaz.

Olursa, onun adı üniforma olmaz. Birlik, beraberlik ve uyum bozulur. Aynı
üniformayı giyiyor olmanın getirdiği aidiyet duygusu yok olur ve çözülür.
Üniforma sözcüğü, *Türkçemize İtalyancadan* geçmiştir. *“Üni”* tek
anlamında, *“Forma”* ise biçim anlamındadır. Yani *“üniforma”* tek biçim
demektir. “İsteyen türban takabilir” demek; *Türk Silahlı Kuvvetleri’*nin
tek biçimliliğine, birlikteliğine, aidiyet duygusuna ve dayanışmasına
yönelik düşman seviyesinde bir saldırıdır.

*Nerem Doğru ki?*

Çok arayan oldu; *“Ne diyorsun Türk Silahlı Kuvvetleri subay ve astsubaylarında serbest bırakılan türban işine?”* diye. Ne diyeyim ki!
Deveye sormuşlar; 
*“Boynun neden eğri?”* diye. Deve de *“ Nerem doğru ki?” * demiş.

Gerçekten, deve misalinde olduğu gibi! Bu iktidarın nesi doğru ki! İflas ettirdikleri ekonomiden işsizliğe, hırsızlıktan yolsuzluğa, teröre ve
darbeye kadar, ülkemizin içine ettiler. Şimdi, utanmadan sultanlık yetkisi istiyorlar! Sanki ülkemizi yaklaşık 15 yıldır yöneten, onlar değilmiş gibi!
Niçin biliyor musunuz; iktidardan düşer ve koltuklarından kalkarlarsa, alttan pislik çıkacak!

*“Hayır”lar Çok Önde!*

Kamuoyu yoklamaları ve çalışmalarımız gösteriyor ki; 
*“Hayır”*lar en az yüzde 60 seviyesinde. Bu, iktidarı çıldırtıyor. 
*“Evet”* için yapmadıkları ve yapamayacakları hile, desise ve melanet yok! Onlar açısından işin kötüsü; 
* AKP *’ye 2002’den bu yana oy vermiş seçmenin en az yüzde 15’i
*“Evet”*oyu vermeyecek, yüzde 10’u ise kararsız, aklı gidiyor ve geliyor!

İşte bu Ortamda; 

*Türk Silahlı Kuvvetleri*’nde türban serbestisinigetirerek, referandum için hamle yapıyorlar. Yine tartışma çıksın, insanlar
kamplaşsın ve gerginlik artsın diye. Temiz duygulara sahip dindarlarımızıve türban giyen kadınlarımızı ve kızlarımızı; 

*“Bakın işte, bunlar size karşı” 

* Diyerek kandırmak ve aldatmak için! Ülke ve toplum 

*“ Çat ” * diye ortadan ikiye ayrılmış; umurlarında değil.

* Hafta Sonu İnegöl’deyiz 

* Ne yazık ki; iktidar kin ve nefret söylemlerinden medet umuyor. Bugünülkemizin istikrarı ve güvenliği için en büyük sorun; halen ülkemizi gayri
anayasal ve gayri hukuki olarak yöneten iktidar iradesidir. 16 Nisan’da yapılacak 

*“Halk Oylamasında”* vereceğiniz *“Hayır”*oyu; ülkemizin felakete doğru gidişine dur demek olacaktır.

Hafta sonu, niçin “Hayır” dediğimizi ayrıntıları ile anlatmak için İnegöl
ve köylerinde olacağız.


*Türker Ertürk*
E. Amiral, Araştırmacı - Yazar


*RESMİ İNTERNET SİTESİ:*

http://www.turkererturk.com.tr


http://www.turkererturk.com.tr/uniformayla-turban-olur-mu/

***



Al Sana Türk Tipi Başkanlık,


Al Sana Türk Tipi Başkanlık,


YILMAZ ÖZDİL 
23 Şubat 2017.

Azerbaycan cumhurbaşkanı Aliyev, eşi Mihriban'ı birinci cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atadı. Kocasına bi şey olursa, Azerbaycan'ı Mihriban yönetecek.
*
Memleket babasının malıydı.
Tapusunu eşinin üstüne yaptı.
*
Yönetim Tek Elde toplanmıştı.
Artık " Tek Evde "  Toplanmış oldu!
*
Çünkü…
*
Ebulfez Elçibey.
Azerbaycan'ın elbet bir gün bağımsız olacağına, halk egemenliğine dayalı demokratik bir cumhuriyet olacağına inanıyordu.
Rol modeli Mustafa Kemal'di.
"Men Atatürk'ün esgeriyem" diyordu.
Tutuklandı.
1.5 yıl hapis cezası verdiler.
KGB zindanlarında, taş ocaklarındaki ağır şartlarda hayatta kaldı.
"Çok işkence gördüm, çok çektirdiler, hiçbirine yanmam da, Atatürk rozeti vardı yakamda, onu aldılar elimden, ona yanarım" diyordu.
Çıkar çıkmaz, bağımsızlık mücadelesine kaldığı yerden devam etti. Azerbaycan Halk Cephesi'ni kurdu. Bir yandan özgürlük, bir yandan Ermenistan'a bırakılan Türk topraklarını geri almak için boğuştu.
Sovyetler dağılınca, Azerbaycan cumhurbaşkanı oldu.
İlk resmi seyahatini Türkiye'ye yaptı, Anıtkabir'e gitti, şeref defterine "ey böyük Türk'ün böyük komutanı, seni ziyaret etmekle özüm ve bütün milletim adına şeref duydum" diye yazdı ve aynen şöyle imzaladı, "senin esgerin, Ebulfez Elçibey."
Anıtkabir'den sonra TBMM'ye gitti, kürsüye çıktı, milletvekillerimize hitaben aynen şunları söyledi: "Biz bu mücadeleye başlarken, bana sordular, ne yapacaksınız, onlara dedim ki, yolumuz Mustafa Kemal'in yoludur, demokrasi devleti kuracağız!"
Böylesine yurtsever…
Böylesine demokrasi aşığıydı.
Sözde değil, özde Atatürkçüydü.
Atatürk devrimlerini Azerbaycan'da gerçekleştirmeye başladı, Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçti, devletin resmi dilini Türkçe yaptı, milli para bastı, Ruble'den Manat'a geçti, Rus ordusunu Azerbaycan topraklarından çıkardı, petrol ve doğalgazda "milli menfaatler" çerçevesinde anlaşmalar imzalamaya başladı.
E haliyle…
Düğmeye basıldı.
Elçibey'den acilen kurtulmak gerekiyordu.
İşbirlikçi subaylarla ayaklanma başlatıldı.
Memleket kaosa sürüklendi.
Elçibey telefona sarıldı, Ankara'dan yardım istedi.
Ancak… Büyük hayal kırıklığına uğradı.
Çünkü, Ankara kılını bile kıpırdatmıyordu, ne silah veriyordu, ne para veriyordu, ne de diplomatik destek veriyordu. Tuhaf bi durumdu.
*
Elçibey henüz bilmiyordu ama… ABD'nin kucağında oturan Ankara siyasetçileri, maalesef, bağımsız Azerbaycan'ı satmıştı!
*
Elçibey'e bizzat Ankara tarafından akıl verildi, "Haydar Aliyev'i göreve davet et, meclis başkanı yap, Rusları yakından tanıyor, çok tecrübelidir, ayaklanmayı bastırsa bastırsa o bastırır" denildi.
Haydar Aliyev, KGB generaliydi, Sovyetler Birliği'nde 20 sene milletvekilliği yapmıştı, Gorbaçov tarafından görevden alınmıştı, Nahçıvan'da Yeni Azerbaycan Partisi'nin başkanıydı.
*
Elçibey çaresizdi, adeta eli mahkumdu, Aliyev meclis başkanı oldu.
"Kumpas" tamamdı…
Aliyev koltuğa oturur oturmaz, ayaklanmayı başlatan subaylarla el sıkıştı, yangına körükle gitti, ülke iç savaşın eşiğine getirildi.
Azerbaycan halkı tarihi bir hata yaptı… Elçibey'in yanında durmak yerine, korkuya boyun eğdi, baskıya, şiddete teslim oldu.
Atatürk'ün esgeri yapayalnızdı.
Çekilmek zorunda kaldı.

*

Darbe kumpasıyla, memleket tek adam'a bırakılmıştı.

*

Haydar Aliyev cumhurbaşkanı oldu, darbeci albayı da başbakan yaptı. Bismillah ilk iş… Elçibey döneminde imzası atılan milli petrol-doğalgaz anlaşmalarını iptal etti, Azerbaycan kaynaklarını Amerikan, İngiliz, Rus petrol şirketlerine kapış kapış paylaştırdı.

*
Elçibey tamamen tasfiye edildi, henüz 61 yaşındayken GATA'da şak diye rahmetli oldu. Cenaze törenine bir milyon kişi katıldı ama, iş işten geçmişti. Azerbaycan artık Azerbaycan halkının değildi.

*

Bundan sonra yapılacak olan seçimler elbette formaliteden ibaretti. Azerbaycan halkı ne oy verirse versin, Haydar Aliyev yüzde 80, yüzde 90 gibi oranlarla kazandı. 11 Sene tek başına yönetti. Oğlunu önce milletvekili, sonra başbakan yaptı. Öldüğünde de, memleketi oğluna bıraktı. Oğlu 14 senedir tek başına yönetiyor. Eşi Mihriban'ı önce milletvekili yaptı, dün itibariyle de, birinci başkan yardımcısı yaptı. Muhtemelen Mihriban da, memleketi ya kızına bırakır, ya torununa.

*
Tam Referandum Arefesinde, Allah'ın Lütfudur, ibrettir bu.

*
"Atatürk'ün esgeri"ne sahip çıkmayan milletin hazin akıbeti, "Mustafa Kemal'in Askerleri"ne kulak vermeyenlere, ibret olmalıdır.

*

Birey olarak kalın Kardeşim…
Baba-sının Malı Olmayın.


http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/yilmaz-ozdil/al-sana-turk-tipi-baskanlik-1695201/

***

24 Şubat 2017 Cuma

Türkiye'nin AKP Talihsizliği


Türkiye'nin AKP Talihsizliği



Hasan DEMİR
19 Haziran 2007

Terörle mücadelede Türkiye’nin en büyük talihsizliği Başbakan Erdoğan’dır, Abdullah Gül’dür, Egemen Bağış’tır, yani AKP kadrolarıdır. 

Çünkü PKK demek, kim ne derse desin ABD demektir, Büyük Ortadoğu Projesi demektir, Irak’ın kuzeyinde Kürdistan demektir ve ne yazık ki gerçekler böylesine apaçık ortada, bunun böyle olduğuna dair bilgi ve belgeler alabildiğine Hükümet, MİT ve Genelkurmay arşivlerinden taşmış, gazete ve dergi sayfalarına ulaşmış iken, işte bu AKP kurmayları hâlâ, “ABD stratejik ortak” diyebilmekte ve hâlâ, “Büyük Ortadoğu Projesi’nde Eş Başkanlık ” hizmeti verebilmektedirler. 

İşte bu “ Hizmetin Gereği ” Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, “ Türkiye’de dağlarda 5 bin terörist, Kuzey Irak’ta 500 terörist var. E şimdi Türkiye’deki 5 bin terörist bitti de Kuzey Irak’taki 500 kişi ile mi mücadele edilecek ” diyebilmektedir. Söyler misiniz Allah aşkına, bu ne biçim laftır? Bu ifadeler yeni bir “ Kelle ” ve yeni bir “ Yan gelip Yatma ” gafı değildir de nedir? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı “ Kuzey Irak’ta 500, Türkiye’de 5 bin terörist var! ” diyerek Irak’ın kuzeyinde PKK’ya hamilik yapan ABD ve Barzani’yi bir güzel aklamıştır. Öyle ya, sen 500 bin kişilik ordunla kendi ülkendeki 5000 teröristle uğraşamaz, baş edemezsen, nasıl olur da sınırlarının ötesinde var olduğunu iddia ettiğin ve hangi kovuğa saklandığı belli olmayan 500 teröristin derdest edilmesini isteyebilirsin, diye sormazlar mı adama? 

Bu birinci tespit. 

İkinci tespit ise rakamlar doğru değil zira; 5 bine yakın teröristin Irak’ın kuzeyinde olduğunu MİT biliyor, Genelkurmay söylüyor. Türkiye içerisinde ise kışın birkaç yüz, yazın ise 500 ila 2 bin arasında PKK militanı giriş-çıkış yapıyor. Erdoğan ABD’ye, “Türkiye sınırları içerisinde 100 El Kaide militanı olsa senin tavrın ne olur?” diye soracağı yerde PKK’ya hamilik yapan ABD’ye, “Türkiye’de 5 bin terörist var, Irak’ta 500 tane olmuş çok mu?” rahatlığı sağlıyor. İşte Türkiye’nin talihsizliği bu. Daha vahim olan hata ise Erdoğan ve kurmaylarının tırmanan terörün sebebi olarak, “Kaldı ki, biliyorsunuz 1 Mart tezkeresinde Erdoğan’ın düşüncesi (..) bellidir ve o zaman kimlerin buna olumsuz refleks gösterdiği de bellidir. O gün tezkereye hayır diyenler şimdi Kuzey Irak’la ilgili sürekli bir şeyler söylüyorlar” diyerek, 1 Mart tezkeresinin geçmeyişini göstermesidir ki, Allah(c.c.) bu milleti işte tam da bu düşünceden korusun. 

Çünkü bu zihniyet bu millete PKK teröründen çok daha ağır faturalar ödetebilecek bir zihniyettir. 

Bu sözlerin açılımı, “ABD, PKK’ya hamilik etmekle haklı, çünkü biz 1 Mart tezkeresini geçirmedik” değildir de nedir? O ABD ki, elçilik görevlileri Güneydoğu’da Kürt kardeşlerimize “Türklere isyan edin” aklı veriyor, o ABD ki, Türkiye’nin Güneydoğu sınırlarını da çizen Lozan Anlaşması’nı imzalamamış bir ABD ve o ABD ki, yönetimlerinde Erdoğan’a “cesaret ödülü” veren Yahudi lobileri hakim ve o Yahudi lobilerinin en ünlü sözcülerinden William Safire ki 1999’da The New York Times gazetesine “Kürt devletine giden yol” başlıklı bir yazı yazıyor ve “Türkiye’ye PKK’nın kellesi verilmeli ve karşılığında Kuzey Irak’ta kurulacak Kürt devletinin kabul edilmesi Türkiye’den istenmelidir!” diyor ve bu senaryo aynen uygulanıyor, Öcalan Türkiye’ye CIA kanalıyla teslim ediliyor. 

Daha da beteri Yüce Katırcıoğlu’nun özel ilişkileri ile elde ettiği ve bugüne kadar yalanlanamayan 1993 yılındaki o meşhur ve meş’um İncirlik Brifingidir. 

1993 yılının ilk aylarında NATO Başkomutanı ve ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Jhon Shalikashvili’ye İncirlik üssünde verilen gizli brifingde Amerikalı subay, “PKK’nın görevi Kürt devletinin kuruluş süreci boyunca Türkiye’yi angaje tutmaktır” demiş ve ABD Genelkurmay Başkanı da, bu bilgiye hiç itiraz etmemiştir. 

Uyan ey Millet. 

http://www.ulkucudunya.com/index.php?page=altin-yazi-detay&kod=399

AH BE GÜZEL ÇOCUK


AH BE GÜZEL ÇOCUK,





Prof.Dr. Tülay ÖZÜERMAN


15 Mart 2014, 10:47


    Biz daha önce de yaşadık bunu. Birkaç genç toplandı önce Gezi Parkı'nda."Ağaçlar ölmesin" diye siper ettiler gövdelerini. Dizildik arkalarına kocaman yüreklerin. Korku dehlizinin içine gizlenen fısıltılardan çıkılıp, bağırtı olup yankılandı sesler sokaklarda.

Ağaçlara ve gençlere tutunarak ayağa kalktı birikmiş olan tüm öfke. Baskıya, haksız tutuklamalara, hukukun yok edilişine, yolsuzluklara, yoksulluğa, işsizliğe her şeye boyun eğmiş görüntünün gerisinde müthiş bir tepkinin biriktiğini gösterdi. Gezi parkında toplanan birkaç genç o gündür bugündür, tazyikli su,  biber gazı yaşamımızda iyice yer edindi. Hep söylediğimiz görünür oldu. Polis devleti olmamız için on yıl gibi bir süre yetmişti.

Hukuk hepimizin tanıklığı ile yok edilirken, korkularını korkutarak bastıranların sığındıkları kale oldu yasalar. Yasalar yönetenlerin kalkanı oldukça, bizlerin kâbusu olup çıktı.
Ağaçların ölmesine direnen genç filizlerimizden bazıları yaralandı, bazıları da canlarını verdiler. Komşunuzu şikâyet edin, Atatürklü bayrak asmayın komutları vermeye başladı... Yine bir sessizliğe gömüldü ülke... Sonra birden kendi derin devletlerini kurduklarını itiraf ettikleri gelişmeler yaşandı. Paralel diyordu, derinleşmesine katkı koyup, derinleşenle yerleşen.
Ve 17 Aralık gelip çattı. Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluğu denilen olay patlak verdi. Çıkmadı sokaklara hiç kimse. Yine fısıltılar yayıldı dört bir yana... 
Ve sen çocuk... Sen, evinden çıkmış masumca ekmeğe doğru giden sen. Vurulan çocuk bedenini unutmuş, Gezi' den çoktan çıkmış, yeniden korku dehlizine çekilmiş kitlelerin sesi oluverdin birden yitirdiğin canınla. Kutu kutu yolsuzluklara akın akın olamayanlar, yığıldılar senin mağduriyetine.
En çok içim buna yanıyor bilesin...
Söylemek istedikleri her şey oluverdin birden.
Çok içten dökülen gözyaşları gördüm sokaklarda. Her yaştan insan sel olup akıyordu.
Yaşıtların vardı aralarında ellerinde " Berkin yaşıyor " pankartı ile dolaşan, oturup eylem yapan...
Demem o ki güzel çocuk, dilim dilim ayrıştırılarak edilgenleşen kitleleri, her yaş ve düşünceden herkesi bir araya yeniden getirdin sen. 
Güzel yavrum sen umudunu kaybetmiş toplumun umudu oluverdin birden. Melih Cevdet Anday'ı anımsadım sen ve senin gibi filizlerimizle." Umut bir ağaçtır, gökleri sarar" demişti şair. İçimdeki isyanla yazıyorum bu satırları; umut için ille can mı vermek gerek? 

Biz seni yaşatamadık ama sen küçücük bedeninle kocaman bir umudun dirilişine sebep oldun. 
Çok öncesi çıkması gereken sesler oldun. Ne kadar çok olduğumuzu görmemizi sağladın ve yine cesaret geldi iktidara çanak tutan birilerine. Fareler bastı ortalığı yeniden... Medya fareleri kendi döngü katsayılarını katladılar yine... Ah be çocuk, seni sizi yitirmeden dökülemedik sokaklara, caddelere, bizlerin kalemi yetmedi cesaretlendirmeye... Sen gittin biz kaldık geride, ne kalmışsa ömrümüz... İnsanca olmaktan çıkmışsa ömrümüz... İnsanca olmaktan çıkmışsa yaşamak, ömür dediğin nedir ki? 
Ah be çocuk... 
Ah be çocuklar içimizi yakıp gittiniz.
Başka evlatların peşinden ağlamamak için, yapmamız gereken bir ödev verdiniz bize... 
Yaşayamadığınız yılları geri veremeyiz, başka gençlerimiz için bir umut olabiliriz ancak. Yeniden içimize kaçıp, fısıltılarımıza çekilmemeliyiz! Ve sizin aramızdan ayrılışınıza sebep olanlara daha gür seslenmeli: "Polis devletini al da git! Biz hukuk devletimizi, TC'mizi geri istiyoruz" diyebilmeliyiz. 
Siz bize umut ışığı oldunuz...
Umut bir ağaç olup gökleri saracak!

http://www.haberekspres.com.tr/ah-be-guzel-cocuk-makale,2229.html

**


PKK YA EVET DİYEN KİM, UNUTULANLARI HATIRLATALIM



 PKK YA EVET DİYEN KİM



Yılmaz Özdil
7 Şubat 2017 




“ Pkk'yla görüştüğümüzü iddia edenler Şerefsizdir ” dedikten sonra, “tabii görüşülüyor, MİT müsteşarımızı Oslo'ya gönderen benim, İmralı'ya gönderen benim” diyen kim? Asrın liderimiz.

*

“Öcalan'ın düşünceleri bizim de düşüncelerimiz” diyen, “Öcalan'la direkt diyaloğumuz var” diyen, “Kandil'le de direkt görüşülmesini arzuluyorum” diyen 
kim? Başbakan yardımcısı Beşir Atalay.

*

“Görüşmeler aracı ülkelerle yapılıyordu, aracıları aradan çıkardık, Ak Parti kendisi görüşüyor” diyen kim? Akp'nin içişleri bakanı Efkan Ala.

*

“Sayın Öcalan demeyi, posterini taşımayı, Pkk bayrağı açmayı suç olmaktan biz çıkardık, cezalarını erteledik” diyen kim? Bülent Arınç… “Abdullah Öcalan oruç 
tutardı, camiye giderdi, namazında niyazında çocuktu, kandırıldı, kurban edildi” diyen kim? Gene Bülent Arınç.

*

“Pkk'ya katılan çocuklar benim canım ciğerim” diyen kim? Akp milletvekili Cuma İçten.

*

“Yerel yönetimlerin güçlendirildiği bir modelde Pkk seçime girsin ve seçilsin, Öcalan şanstır” diyen kim? Akp milletvekili Galip Ensarioğlu.

*

“Öcalan, Türkiye'nin reel politiğini sağlıklı değerlendiriyor, yaklaşımı pozitif” diyen kim? Akp'nin adalet bakanı Sadullah Ergin.

*

“Abdullah Öcalan kadar ilkeli olun” diyen kim? Akp'nin spor bakan yardımcısı Abdurrahim Boynukalın.

*

“Öcalan Türkiye'nin önünü açıyor” diyen kim? Asrın liderimizin danışmanı Yiğit Bulut.

*

“Türk yoktur” diyen, “Öcalan geleceği iyi okuyor” diyen kim? Akp genel başkan yardımcısı Yasin Aktay.

*

“Öcalan demokrasiye katkı sağlıyor” diyen, “bağımsız Kürdistan için silah kullanabilirsiniz” diyen kim? Akp milletvekili Mehmet Metiner.

*

“Öcalan'ın olayları okuma kabiliyeti var, tecrübesi var, düşünceli ve hassasiyet sahibi” diye öve öve bitiremeyen, “Öcalan kendisi için bir şey istemiyor” diyen 
kim? Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan.

*

“Pkk terör örgütü değildir, kendi topraklarında politik harekettir” diyen kim? Akp milletvekili Orhan Miroğlu.

*

“Yolda gördüğüm çobanla konuştum, çözüm süreci sayesinde hayvanlarının yüzünün güldüğünü söyledi, çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış ama bazı insanlar 
anlamıyor” diyen kim? Akp milletvekili Ahmet Gündoğdu.

*

“Öcalan nadir insanlardan birisi, çok prestijli, karizmatik, gerçekten bir rehber ve lider” diyen kim? Akp'nin akili Etyen Mahçupyan.

*

“Bakın ben garanti veriyorum, ülke bölünmeyecek, bölünme olduğu zaman gelin benim yakama yapışın” diyen kim? Akp'nin akili Can Paker.

*

“Ulus devlet bizim başımızda Allah'ın belasıdır, Türk üst kimliği bölücüdür, Öcalan'ın eli rahatlatılmalı” diyen kim? Akp'nin akili Baskın Oran.

*

Murat Karayılan'ın basın toplantısını Kandil'den canlı yayınlayan kim? Akp'nin Anadolu Ajansı.

*

Kandil'de Murat Karayılan'ın yanına sırayla oturarak, sırıta sırıta hatıra fotoğrafı çektiren, Murat Karayılan hakkında “çatık kaşlı olacağını düşünmüştüm, 
halbuki sohbet boyunca gülümsüyor, kariyer hırsı yok, bir lokma bir hırka, saygılı, kültürlü, bilimsel konuşuyor” diye döktüren kim? Akp medyası.

*

“Barutun kokusu düştü burnuma / dört bir yana istiyorum dibinden patlatayım / adamlar gibi dağlara düşeyim / tutmak istiyorum Kürdistanımı / ya ölüm ya 
kurtuluş / uyanın uykudan çabuk, artık savaş zamanıdır” şeklinde hümanist (!) 
şarkılar söyleyen Şivan Perver'e barış güvercini muamelesi yapan kim? Akp hükümeti.

*

Pkk'yı tanık, TSK'yı sanık yapan kim? İsmet İnönü hükümeti mi?

*

Pkk'nın evsahibi Barzani'yi onur konuğu yapıp, Türkiye seninle gurur duyuyor diye tezahürat yapan kim? Akp kongresi.

*

Bugün “ Hayır ” diyenler, o günlerde de “ Hayır ” diyerek, Allah aşkına yapmayın, memlekete yazık etmeyin diye yalvarırken… “Ulus devlet ayrıştırıcıdır, 
ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi, bana serok Ahmet diyorlar, Kobani'ye selam ediyorum, Kobani'deki kardeşlerimin alnından öpüyorum” diyen kim? Akp'nin başbakanı Ahmet Kiziroğlu.

*

Hal böyleyken… Ne diyor şimdi Binali Yıldırım?
“Pkk hayır dediği için, bölücülere karşı biz evet diyoruz” diyor.

*

Şöyle de diyebilirdi aslında…“ Pkk'ya Evet dediğimizi iddia edenler Şerefsizdir” filan.

  Nalıncı Keseri
   
  22 Şubat 2017
   
  Özgürlük kapısı!
   
  21 Şubat 2017
    
  Mustafa Kemal’e hakaret ederken, Akp hükümetine Yunan diyen Akp’li!
   
  19 Şubat 2017
   

http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/yilmaz-ozdil/pkkya-evet-diyen-kim-1663989/


 "Pkk’ya Evet Diyen Kim?", " Name ": " Pkk’ya evet diyen kim? ", 

BUNLARI DİYEN KİM.?

"“Pkk'yla görüştüğümüzü iddia edenler şerefsizdir” dedikten sonra, “tabii görüşülüyor, MİT müsteşarımızı Oslo'ya gönderen benim, İmralı'ya 
gönderen benim” diyen kim? Asrın liderimiz.. 

*. “Öcalan'ın düşünceleri bizim de düşüncelerimiz” diyen, “Öcalan'la direkt diyaloğumuz var” diyen, “Kandil'le de direkt görüşülmesini arzuluyorum” diyen kim? 

Başbakan yardımcısı Beşir Atalay.. 

*. “Görüşmeler aracı ülkelerle yapılıyordu, aracıları aradan çıkardık, Ak Parti kendisi görüşüyor” diyen kim? Akp'nin içişleri bakanı Efkan Ala.
*. “Sayın Öcalan demeyi, posterini taşımayı, Pkk bayrağı açmayı suç olmaktan biz çıkardık, cezalarını erteledik” diyen kim? Bülent Arınç; “Abdullah Öcalan oruç 
tutardı, camiye giderdi, namazında niyazında çocuktu, kandırıldı, kurban edildi” diyen kim? Gene Bülent Arınç.. 
*. “Pkk'ya katılan çocuklar benim canım ciğerim” diyen kim? Akp milletvekili Cuma İçten.. 
*. “Yerel yönetimlerin güçlendirildiği bir modelde Pkk seçime girsin ve seçilsin, Öcalan şanstır” diyen kim? Akp milletvekili Galip Ensarioğlu.. 
*. “Öcalan, Türkiye'nin reel politiğini sağlıklı değerlendiriyor, yaklaşımı pozitif” diyen kim? Akp'nin adalet bakanı Sadullah Ergin.. 
*. “Abdullah Öcalan kadar ilkeli olun” diyen kim? Akp'nin spor bakan yardımcısı 
Abdurrahim Boynukalın.. 
*. “Öcalan Türkiye'nin önünü açıyor” diyen kim? Asrın liderimizin danışmanı Yiğit Bulut.. 
*. “Türk yoktur” diyen, “Öcalan geleceği iyi okuyor” diyen kim? Akp genel başkan yardımcısı Yasin Aktay.. 
*. “Öcalan demokrasiye katkı sağlıyor” diyen, “bağımsız Kürdistan için silah kullanabilirsiniz” diyen kim? Akp milletvekili Mehmet Metiner.. 
*. “Öcalan'ın olayları okuma kabiliyeti var, tecrübesi var, düşünceli ve hassasiyet sahibi” diye öve öve bitiremeyen, “Öcalan kendisi için bir şey istemiyor” diyen kim? 

Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan.. 

*. “Pkk terör örgütü değildir, kendi topraklarında politik harekettir” diyen kim? Akp milletvekili Orhan Miroğlu.. 
*. “Yolda gördüğüm çobanla konuştum, çözüm süreci sayesinde hayvanlarının yüzünün güldüğünü söyledi, çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış ama bazı insanlar anlamıyor” diyen kim? Akp milletvekili Ahmet Gündoğdu.. 
*. “Öcalan nadir insanlardan birisi, çok prestijli, karizmatik, gerçekten bir rehber ve lider” diyen kim? Akp'nin akili Etyen Mahçupyan.. 
*. “Bakın ben garanti veriyorum, ülke bölünmeyecek, bölünme olduğu zaman gelin benim yakama yapışın” diyen kim? Akp'nin akili Can Paker.. 
*. “Ulus devlet bizim başımızda Allah'ın belasıdır, Türk üst kimliği bölücüdür, Öcalan'ın eli rahatlatılmalı” diyen kim? Akp'nin akili Baskın Oran.. 
*. Murat Karayılan'ın basın toplantısını Kandil'den canlı yayınlayan kim? Akp'nin Anadolu Ajansı.. 
*. Kandil'de Murat Karayılan'ın yanına sırayla oturarak, sırıta sırıta hatıra fotoğrafı çektiren, Murat Karayılan hakkında “çatık kaşlı olacağını düşünmüştüm, halbuki sohbet boyunca gülümsüyor, kariyer hırsı yok, bir lokma bir hırka, saygılı, kültürlü, bilimsel konuşuyor” diye döktüren kim? Akp medyası.. 
*. “Barutun kokusu düştü burnuma / dört bir yana istiyorum dibinden patlatayım / adamlar gibi dağlara düşeyim / tutmak istiyorum Kürdistanımı / ya ölüm ya kurtuluş / uyanın uykudan çabuk, artık savaş zamanıdır” şeklinde hümanist (!) şarkılar söyleyen Şivan Perver'e barış güvercini muamelesi yapan kim? Akp hükümeti.. 
*. Pkk'yı tanık, TSK'yı sanık yapan kim? İsmet İnönü hükümeti mi?. 
*. Pkk'nın evsahibi Barzani'yi onur konuğu yapıp, Türkiye seninle gurur duyuyor diye tezahürat yapan kim? Akp kongresi.. 
*. Bugün “hayır” diyenler, o günlerde de “hayır” diyerek, Allah aşkına yapmayın, memlekete yazık etmeyin diye yalvarırken; 
“Ulus devlet ayrıştırıcıdır, ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi, bana serok Ahmet diyorlar, Kobani'ye selam ediyorum, Kobani'deki kardeşlerimin alnından öpüyorum” diyen kim? Akp'nin başbakanı Ahmet Kiziroğlu.. 
*. Hal böyleyken…. Ne diyor şimdi Binali Yıldırım?. “Pkk hayır dediği için, bölücülere karşı biz evet diyoruz” diyor.. 
*. Şöyle de diyebilirdi aslında…. “Pkk'ya evet dediğimizi iddia edenler şerefsizdir” filan.. ", "": 

"Yılmaz Özdil", "

http://i.sozcu.com.tr/wp-content/uploads/2017/02/yilmaz-ozdil-4.jpg

SONUÇ; UYUYAN BİR MİLLET İÇİN NASIL AMA.. Her Tarafta Yazilmayan Haberler,



SONUÇ; UYUYAN BİR MİLLET İÇİN  NASIL  AMA..

'' Her Tarafta Yazilmayan Haberler, !! ''




Demirel’den Paket Uyarısı: 'Millet Bilincimiz ortadan Kalkar'

Devletin henüz Türkçe Eğitimin bile altından kalkamadığını belirten 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ' Demokratikleşme Paketi'nin reform içermediğini Türkiye'yi geriye götürdüğünü söyledi.

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı ve içinde Kürtçe eğitimin de yer aldığı demokratikleşme paketine sert tepki gösterdiği ortaya çıktı. Demirel, "demokratikleşme paketi" konusundaki görüşlerini, MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkan ile paylaşırken, “Burada reform diye sunduğu tek şey var, millet bilincini ortadan kaldıracak Andımız'ı yasaklamak” dedi.
Demirel’i önceki gün ziyaret eden Türkkan, görüşmenin ayrıntılarını kamuoyu ile paylaştı. 

'Devlet Türkçe Eğitimin altından kalkamıyor'

Türkan, Demirel’in Erdoğan’ın açıkladığı demokratikleşme paketi için genel olarak bir reform içermediğini, aksine Türkiye'yi geriye götürme çabası olduğunu ifade ettiğini bildirdi. Türkan, Demirel’in paketi “ Romanlar'a okul açmak mıdır reform, W ve Q harflerini alfabeye dahil etmek midir reform, devlet halen Türkçe eğitimin altından kalkamaz iken Kürtçe özel okul açmak mıdır reform? Burada reform diye sunduğu tek şey var, millet bilincini ortadan kaldıracak Andımız’ı yasaklamak ” dediğini aktardı.  

Erdoğan " Andımız "ı Hedef aldı

Başbakan Tayyip Erdoğan, Adana'daki açılış töreninde konuştu. Erdoğan "andımız"ı hedef aldı.

Erdoğan, andımızdaki " Türküm, doğruyum, çalışkanım " ifadelerini eleştirdi. "Her sabah çocukları sıraya dizip o çocuklara 33’lü yıllardan kalma soğuk savaş döneminin demir perde döneminin sloganlarını attırmak milliyetçilik değildir. Milliyetçilik, o çocuklara insanca eğitim görecekleri sınıflar inşa etmek, çocuklara slogan attırmak değil, onlara vizyon sunmakdır. Doğruyum dediler, Türkiye’yi yolsuzluklara muhtaç ettiler... Çalışkanım dediler, yıllarca yan gelip yattılar..." ” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Demokrasi Paketi‘ni eleştiren muhalefete de yüklendi. Erdoğan, "kızlarını halkın yüzde 99'u Müslüman olan Türkiye’de başörtülü oldukları için okutamadığını, şimdi üniversitelerde böyle bir sorun kalmadığını" söyledi. Erdoğan, pakete karşı çıkanlara “Başörtülü bacılarım kamuda rahat çalışacak diye mi karşı çıkıyorsun?” diye sordu. (Benim kızım başörtülü olduğu için Üniversite'de okuyamadı diyen Başbakan; "Senin kızın başörtülü olduğu için değil, Puanı (zekası) yetmediği için Türkiye'de üniversite okuyamadı ve Amerika ya gitti..")

Erdoğan, devlet imkanlarıyla parti mitingi yaptı. Açılış adı altında, parti bayrağı taşıyan AKP'liler meydandaydı.

Erdoğan'ın gelişi için hazırlıklar günler öncesinden başladı. Adana Valiliği'nin ve Ceyhan Kaymakamlığı'nın, okullara resmi yazı yazarak yönetici ve öğretmenleri miting alanına gitmeleri için zorladığı ortaya çıktı.

CHP Milletvekili Nur Serter, Adana Valiliği'nin telefon zinciri oluşturarak okullarda öğrenci taşıyan servisleri, miting alanına memurları ve halkı ücretsiz taşımaları konusunda görevlendirdiğini söyledi.



Anayasa'yı Deldik!

AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı deldiklerini itiraf etti.“ Mevcut anayasa yürürlükteyken 42. Madde, ana dilde eğitim yasağı varken, bu seçmeli ders dahil, aslında bir şekilde arkadan dolanıp bu hakkı tanımaktır. Ancak bugün BDP de iktidar olsa, PKK de iktidar olsa parti kurup iktidar olsa, ana dilde eğitimi bundan fazla veremezdi. Ya anayasayı değiştirecek ya bunu yapabilecek. Evet benim de talebim, ana dilde eğitimin devletin parasız, resmi okullarında verilmesidir.” Dedi.

Bakan'dan Çelişkili Savunma,

Gümrük Bakanı Hayati Yazıcı, Andımız'ın açılım paketiyle kaldırılmasını savundu. Ancak AKP'li Bakan'ın sözleri şaşırttı. Bakan, önce " Türk milleti ırk ifade etmez " dedi, ardından ise Andımız'da ırkçı sözlerin olduğunu iddia etti. Yazıcı'nın sözleri "Andımız insanın doğasına aykırı" ifadesiyle devam etti.
 Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, AKP'nin açılım paketiyle Andımız'ın ilköğretimden tamamen kaldırılmasını savundu.
Yazıcı önce " Türk bu Milletin adıdır, ırk ifade etmez " dedi. 
Bakan Yazıcı, ardından ise, Andımız ile ırkçılık yapıldığını iddia etti. 
Hayati Yazıcı, bir adım daha attı ve Andımızın insanın doğasına aykırı olduğunu söyledi.

Danıştay'ın 18 Şubat 2011 tarihli kararı:

 "Türk kelimesi bir ırkın değil, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan; dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi ne olursa olsun, tüm vatandaşların bir araya gelerek oluşturdukları ve herkesi kucaklayan milletin ortak adı olup, aksi yöndeki davacı iddialarına itibar edilmemiştir.Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür"

Amerika Birleşik Devletlerinin Ana Okullarindan Lise son sınifa kadar ABD Andi okunur, bu And Asagidaki gibidir. (Ama bize Yasak)

OATH
“I pledge allegiance to the flag of the United States of America, and to the Republic for which it stands:
one Nation under God, indivisible, with Liberty and Justice for all.”

Yani Diyorlar ki:

OATH. Yemin(And)

“Amerika Birleşik Devletleri’nin BAYRAĞINA Ve o bayrağın simgelediği CUMHURİYETE Bağlılık için and içiyorum.
Herkes için özgürlük ve adaletle, TANRI’nın Gözetiminde, BÖLÜNMEZ, TEK VATAN için.”


TSK ve Yargıya da Türban geçirmeye hazırlanıyor


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı Televizyon Programında haftabaşında açıkladığı paketle ilgili maddeleri ele aldı. Başörtüsüyle ilgili olarak "Başörtülü adayımız olacak" diyen Erdoğan, bu konuda "temayül yoklaması" yaptıklarını açıkladı.

Başörtüsü yasağının TSK, Emniyet ve yargıda da kaldırılabileceğinin işaretini veren Başbakan, "İstedikleri zaman istedikleri düzenlemeyi yapabilirler. Onlar kendi tasarruflarında adımlarını atarlar" diye konuştu ve "Önce direkt olarak süratle aşabileceğimiz kamu dairelerindeki adımları atalım, çözelim. Belli aşamaları dökmeden kırmadan götürmek gerek" dedi. 

Kürtçe ile iş bitmiyor,

Programda, pakette öngörülen "özel okullarda anadilde eğitim" maddesini de irdeleyen Erdoğan, açılımın sadece Kürtçeyi kapsamadığını, birçok etnik kökeni kapsadığını söyledi. Erdoğan "özel okullarını kendileri kuracak" dedi. Başbakan, resmi dilin Türkçe olacağını, ancak Kürtçe'nin de seçmeli ders olarak devletin okulunda okutulabileceğini söyledi.

Bayrama kadar Bakanlar Kurulu kararları ,

Seçim sisteminde değişiklik konusunda yine net konuşmayan Erdoğan, barajın kaldırılması ya da yüzde 5'e indirilmesi seçeneklerinden söz etti ve "kamuoyu araştırması yapacağız, ona göre adım atmayı planlıyoruz" dedi. Seçim düzenlemelerinin bayrama yetişmeyeceğini açıklayan Erdoğan, diğer kararların bayrama yetişeceğini duyurdu.

Referandum Yaparız,

Cumhurbaşkanlığı adayı olup olmayacağı da sorulan Erdoğan, "Böyle bir kararım kesin olarak yok" açıklamasını yaptı. Bugüne kadar bütün basamakları tırmanarak geldiğini vurgulayan Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçim sisteminde olası bir değişiklik konusunda ise, "330'u garanti ettikten sonra halka götürürsünüz. O zaman halkımızın evet diyeceğine inanıyorum" dedi. Kendi adaylığına ilişkin de "Hiçbir zaman isteyen olmadım. Biz hep görevlendirme noktasında olduk" açıklamasını yaptı. Erdoğan, seçim aralığı konusunda da "Ben 4 yılı bir siyasi iktidarda yeterli süre olarak görmüyorum. 5 yılın olması lazım" ifadesini kullandı. 

Çin kararını savundu,

Başbakan Erdoğan, ABD'den tepkiyle karşılanan Çin füzelerinin alımı kararını ise savundu ve gerekçelerini açıkladı. "En düşük fiyatı Çin verdi, üstelik ortak üretim teklif etti" diyen Erdoğan, teslim süresinin de Çin'in teklifinde daha kısa olduğunun altını çizdi. 

Şimdi de Şehir Müzesi,

Haziran ayaklanması sürecinde, bir tür geri adım atan Erdoğan, "Çevre duyarlılığına saygılıyız" dedi ve vandallık söylemini tekrarladı, "Ağaç isteyen gençlere değil, vandallığa karşıyız" dedi. Taksim projesini savunan Başbakan, amaçlarının İstnbul'a bir meydan kazandırmak ve şehir müzesi kurmak olduğunu söyledi ve AKM'yi yenileyeceklerini kaydetti. Yeni Anayasa çalışmalarına da değinen Erdoğan, diğer partilerin "ipe un serdiğinden" yakındı. 

Kılıçdaroğlu'ndan '' Türbanlı Adaya Yeşil ışık ''

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu partisinin yerel seçimde izleyeceği stratejiye ilişkin soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu 'Seçimlerde türbanlı adayınız olacak mı?' sorusuna, “Aday kazanacaksa niye olmasın? Milletvekili seçimleri için de, belediye seçimleri için de başörtülü adayımız olabilir” dedi.

Gaziantep ziyaretini takip eden gazetecilerle Uçakta sohbet eden CHP lideri yerel seçimdeki partisinin öncelikleri ve tercihleri hakkında konuştu. Sarıgül'ün adaylığı konusunda belirsizliğin sürdüğünü belli eden Kılıçdaroğlu “Sosyal demokratların demokrasi ve cumhuriyetin tehlikede olduğu bir dönemde ayrışma lüksü yok. Güçbirliği yapmamız lazım. Sarıgül gelecekse bizim bir sorunumuz yok. Başarılı bir belediyeci. Önce partiye gelsin. Büyük ihtimalle aday adayı olur, diğer adaylarla yarışır” dedi. 

'Neden kaldırdılar bilmiyorum!'

Erdoğan'ın 'açılım paketi'nde yer alan ve PKK uzun süredir kaldırılması için ısrarcı olduğu 'Andımız'ın neden kaldırıldığını bilmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu “Hangi gerekçeyle kaldırdığını bilmiyorum. Ant olmayacak. Ne olacak peki?

İlköğretim birlikte olma duygusunu geliştirir. Ağacın gövdesini yok etmek istiyor. Atatürk vurgusu, Ulusal Kurtuluş Savaşı, bağımsızlık vurgusundan kimsenin rahatsızlık duymaması gerekir” değerlendirmesi yaptı.


İyi Çalışmalar, Saygı ve Sevgiler

Murat Binzet

Mailto:m1000zet@gmail.com

https://groups.google.com/forum/#!topic/m1000zet/vT8hMKwHPYc

***
SONUÇ; UYUYAN BİR MİLLET İÇİN  NASIL  AMA..