30 Kasım 2014 Pazar

UNUTULANLAR DIŞINDA DEĞİŞEN BİRŞEY YOK



UNUTULANLAR DIŞINDA DEĞİŞEN BİRŞEY YOK




Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı, emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu, Başbakan Erdoğan’a ‘’Kamyondan düşmüş, un çuvalı’’ dedi.

Pamukoğlu yaptığı açıklamada PKK’nın, siyasi amaçlarını gerçekleştirmeden silah bırakıp geri çekilmeyeceğini ve eylemden de vazgeçmeyeceğini savundu. Genelkurmay Başkanlığına da çatan Pamukoğlu şunları söyledi:
EMRİ BEN VERDİM: İnsanlar dilenciye ne kadar acırsa, dilenci de o kadar kazanır. On yılı aşkın bir süredir, Türkiye’nin başında da bir siyasi dilenci var.. Saman ekmeği neslinden geldiği için, Gezi Parkı eylemlerini anlayabilmek bir yana, 4 kişinin öldüğü, 8 bin insanın yaralandığı olaylarda ‘Emri ben verdim’ diyecek kadar da aymaz.
TOPLAMA KALABALIK: O şehirden bu şehire toplama kalabalıklarla kendini tatmin etmeye çalışıyor, dini söylemlerle nifak sokarak kin ve nefreti körüklüyor. Bu bölücülüktür, bunu Başbakan sıfatı altında işliyor. Görüntüsü, hal ve hareketleri ile söylemleriyle, duvara toslamış, kamyondan düşmüş bir un çuvalından farksız..
GENELKURMAY’A ‘VAH EVLADIM’: PKK çekilmez, gelir gider. Yüksekova İkiyaka dağları üzerinde uçan bir helikoptere ateş açtı. Bu PKK’nın İkiyaka Hisar yaylasındaki kampta halen tam kadro bulunduğunun kanıtıdır. Genelkurmay açıklamasına bak ve acı. ‘Helikopter kaçış manevrasıyla bölgeden uzaklaşmış’ Vah evladım. Günü gelince bakalım kendinizi nasıl savunacaksınız?.
İMRALI FIRILDAĞI: Diyarbakır’da İmralı fırıldağının talimatıyla konferanslar düzenleniyor; Halk, bu hükümetin PKK ile işbirliği yaptığını çok yakında ayan beyan görecek. Ve işte sen o zaman gör çıngar nasıl çıkarmış ve bunların sonu nasıl getirilirmiş.. Halkı dini söylemlerle, anayurdu PKK ile işbirliği yaparak bölüyorlar.

Bize Katılın
↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓↓

https://www.facebook.com/hakveesitlik.resmi.sayfa/photos/a.121425877976355.21684.118828114902798/424093984376208/?type=1


..

Yakaya Atatürk rozeti takarak Atatürkçü olunmaz!


Yakaya Atatürk rozeti takarak Atatürkçü olunmaz!









Bir de Türk milletinin akilleri, aydınları var. 
Kendilerini siyaset üstü olarak tanımlayan, konferanslar veren, verdikleri konferanslarda zaten bildiklerimizi, yaşadıklarımızı anlatan, teşhis koyan ancak tedaviyi söylemeyen, söylemekten çekinen bu aydınlar seçime 6 - 7 ay kalmış hala Milli İrade Birliği kurma peşindeler. Yakaya Atatürk rozeti takarak Atatürkçü olunmaz. 
Atatürk'ü anlamak, yaşamak gerekir bunun için.
Ben günümüzdeki tüm siyasi liderleri araştırdım. Belli başlı tarihlerde neler söylediğini şimdi neler anlattığını not aldım. Kimileri var sabah söylediğini akşam yalanlıyor. Aldığım notlarda HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu'nun 2008'de ne söylediyse şimdi de aynı şeyleri söylediğini, çizgisinden sapmadığını gördüm. Bu nedenle HEPAR çatısı altındayım.

rekortmen milli yüzücümüz
Alper SUNAÇOĞLU
Anadolu Kartalları Derneği
Gençlik ve Spor Birimi Başkanı

http://youtu.be/0JwJ1whHjl8

BUYURUN ( CHP ARTIK ATATÜRKÇÜ PARTİ DEĞİL DERKEN YANILMAMIŞIZ )


BUYURUN ( CHP ARTIK ATATÜRKÇÜ PARTİ DEĞİL DERKEN YANILMAMIŞIZ )




BUYRUN ( CHP ARTIK ATATÜRKÇÜ PARTİ DEĞİL DERKEN YANILMAMIŞIZ ) NE DERSİNİZ KE - MAL YALANLASIN HAYDI BULUŞMADIK DESİN..?

Tarih 18 Ekim 2014, İstanbul’un en lüks oteli ve en lüks lokantalarından birinde, CHP’den yolsuzluk ve rüşvet nedeniyle kovulup şimdiler de de partinin meclisinde olan eski Şişli Belediye başkanı, HDP’li belediye başkanlarıyla görüşüyor.. HDP’li belediye başkanlarını kim karşılayıp, eskortladı; CHP’nin Beşiktaş Belediye Başkan Yardımcısı olan vatandaş! Ne konuşuldu? 2015 genel seçimlerinde işbirliği yapmak!. Şu, 6-8 Ekim’de çağrılarla Güneydoğu’yu altına üstüne getirenler ve 40’a yakın insanın ölümüne sebep olan HDP (PKK’nın legal kolu) ile seçim ittifakı. Niye şaşırıyorsunuz? Partinin Genel Başkanı demiyor mu? “Biz 1930’ların (yani Atatürk dönemi) değiliz diye..

BUGÜNLERE < BU GÖRÜNTÜLERLE GELDİK.. >




BUGÜNLERE < BU GÖRÜNTÜLERLE GELDİK.. >

16 Kasım 2013 Cumartesi 17:39
Barzani 21 yıl sonra, Şivan Perwer de 37 yıl sonra Diyarbakır'da buluştu. İşte Günün Fotoğrafı Günün fotoğrafı Diyarbakır'dan geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, (KBY) Başkanı ve (KDP) lideri Mesud Barzani, 37 yıl sonra Türkiye'ye dönen Şivan Perwer ve İbrahim Tatlıses Diyarbakır'da buluştu. İşte Diyarbakır'da çekilen o fotoğraf; şte Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları; Diyarbakır, ey Diyarbakır, kardeşlik şehri Diyarbakır, sizi yürekten, hasretle selamlıyorum. Bağlar, Bismil, sizi kalpten selamlıyorum. Dicle, Ergani, Hani, Hazro, sizi gönülden selamlıyorum. Kulp, Lice, Silvan, Yenişehir, sizi kalpten selamlıyorum. Bugün buuradan Şanlıurfa'yı, Mardin'i, Hakkari'yi, Bitlis'i, Van'ı, 81 vilayetimizi selamlıyorum. Diyarbakır'ın kardeşi Erbil'i buradan selamlıyorum. O KİŞİ MOLLA BARZANİ'YDİ Bundan 81 yıl önce 21 Haziran 1932'de Şemdinli'den, sınırdan çok önemli misafirlerimiz gelmişti. Toprakları bombalanmış, eşleri, akrabaları katledilmişti. Sürgüne hüküm giymişlerdi. Şemdinli'den kardeşlerinin yurdu Türkiye'ye geldiler. Buradaki kardeşleri onları muhabbetle karşıladı. Tarih boyunca yaptıkları gibi sofradaki ekmeklerinii onlarla paylaştılar. Gelenlerden bir tanesi, 'Biz Türkiye'de idam edilmeyi bekliyorduk. Zira üzerlerinde bizi asmaları için baskı vardı. Ama biz Türkiye'ye seve seve geldik. Ölsek de Türkiye'de ölelim diye geldik' diyordu. Bunu söyleyen Molla Mustafa Barzani'ydi. İşte O barzani 81 yıl önce kardeşlerinin ülkesi Türkiye'ye misafir oldu. Bugün de Molla Mustafa Barzani'nin oğlu, değerli dostum Mesud Barzani'yi Diyarbakır'da misafir ediyoruz. Tıpkı babanız, amcanız gibi, kardeşlerinizin toprağına, Diyarbakır'a hoşgeldiniz. Sizin şahsınızda kardeşlerimizi de selamlıyoruz. Biz Erbil'de kendimizi kendi şehrimizde hissettik. Sevgili Diyarbakırlılar bugün hasrete vatan hasretini, anne, baba, kardeş hasretine burada son veriyoruz. Bugün büyük kucaklaşmaya şahit oluyoruz." KEŞKE BİRİ DAHA ARAMIZDA OLSAYDI" Tam 37 yıl süren anlamasız, acı, kederli özleme bugün son veriyoruz. Türkiye'nin sesini, bu toprakların sesini bugün vatanıyl, aşkıyla, sevdasıyla buluştuyoruz. Hoşgeldin şivan Perver diyorusz. Evine, anne baba ocağına, vatanına hoş geldin diyoruz. Bugün biri daha aramızda olsaydı. Bu toprakların bir başka sesi bir başka nefesi de aramızda olsaydı. Ne var ki vatana hasret, dosta hasret şekilde 13 yıl önce bugün bir 16 Kasım'da gurbette hayata veda etti. Ahmet Kaya'yı vefatının 13. seneyi devresinde rahmetle anıyorum. Ah diyorum o da burada olaydı. Ben Pınarhisar'a giderken o da gelmişti. O da şarkı ve türkülerde bu kardeşinizi uğurlamaya gelmişti. öyle bir kardeşlik vardır.

ÖNEMLİ NOT; ALTTAKİ WEB SAYFASINDAN DİĞER FOTOGRAFLARI GÖREBİLİRSİNİZ..
Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele 3
Başbakan Erdoğan Diyarbakır'da Barzani 21 yıl sonra, Şivan Perwer de 37 yıl sonra Diyarbakır'da buluştu. İşte Günün Fotoğrafı
Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele 2

Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele 5
Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele 6

Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele 8
Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele 10
Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele 15
Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele 17

RESİM 1
Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele 3Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele
RESİM 2Erdoğan,
Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele
5Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele
RESİM 6Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele 8Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele
RESİM10Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele
RESİM15Erdoğan, Tatlıses ve Şıvan Perwer Elele
Başbakan Erdoğan Diyarbakır'da Barzani 21 yıl sonra, Şivan Perwer de 37 yıl sonra Diyarbakır'da buluştu. İşte Günün Fotoğrafı
.

CUMHURİYET GÜCÜMÜZDÜR. GÜCÜMÜZÜ BİLELİM VE DİK DURALIM.

CUMHURİYET GÜCÜMÜZDÜR. GÜCÜMÜZÜ BİLELİM VE DİK DURALIM.



Türk Milletinin tabiat ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.(Gazi Mustafa Kemâl Atatürk – 1924
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde verilen ölüm-kalım mücadelesi ile kurulan Türkiye Cumhuriyetinin temel vasfı “Tam Bağımsız” olmasıdır. Geçen asrın sömürgecilerine karşı verilen milli mücadele sonrasında yurdumuzu işgâl eden düşman askerleri ile birlikte ülkeyi her alanda teslim alan kapitülasyonların LOZAN Barış Antlaşması ile def edilmesi ile tam bağımsızlık kazanılmıştır.
Tamamen milli kuvvetlerle( Kuvvay-ı Milliye), milli hukuka ( Müdafa-i Hukuk) dayalı olarak tam bağımsızlık temeli üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti 91 yıl sonra kuruluş günlerindekine benzer sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır.
23 Nisan 1920’de 600 yıllık padişahlık gerçeğine rağmen TBMM’ne astığı “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” ibaresinin fiilen hayata geçirilmesine 29 Ekim 1923 ‘te cumhuriyetle kavuşan Türk milleti, 91 yıl sonra her alanda dışarıya bağımlı olmanın sancılarını yaşamaktadır.
Ekonomimiz IMF ve Dünya Bankasına, hukuk sistemimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, iç politikamız AB uyum yasaları ile Avrupalılara, dış politikamız ABD’ne, dilimiz İngilizceye, kültürümüz küresel değerlere, ordumuz NATO’ya bağımlıdır. 100 milyar doları geçtiği için bayram yaptığımız ihracatımız dahi % 70’i ile ithal mallarına bağımlıdır.
Bugün cumhuriyetimize karşı savaş açan PKK terör örgütü; çözüm sürecine zarar gelmesin diyerek boş bırakılmış meydanda Kürdistan’ı inşa etme yolunda eld ettiği başarının sarhoşluğu içinde hızla kendi felaketine sürüklenmektedir.
2014’te Türkiye’nin milli güç unsurlarının ulaştığı seviye 1920’ler ile mukayese edilemeyecek kadar büyüktür. Bu muhteşem potansiyele rağmen siyasi alandaki tavizkar ve bağımlı tutum ve davranış bugün tam bağımsız Türkiye Cumhuriyetini her alanda dışa bağımlı tipik bir sömürge görünümüne getirmiştir.
Cumhuriyetimizin 91 inci zafer yılında içinde bulunduğumuz kaos ve kargaşa ortamını Türk milleti olarak haketmiyoruz. Biz bugünkü mevcut milli gücümüzle sömürge olmayı, itilip kakılmayı, yönetilip yönlendirilmeyi asla kabul etmiyoruz. Atatürk’ün 15 yılda dünya devleti haline getirdiği ülkemizin beceriksiz yöneticiler elinde içine düşürüldüğü aciz durumu görünce O’nun Anıtkabirde kahrolduğunu hissedebiliyorum.
Birilerinin kolayca yıkabileceğini sandığı Cumhuriyetimiz; Anadolu’daki Türk milli varlığının ortaya koyduğu, geliştirdiği ve yücelttiği bir milli oluşumdur. Tarihi ömrünü tamamlamış büyük Cihan İmparatorluğu içinden yeni ve bağımsız bir milli devlet yaratma çabalarının neticesidir. Bu muhteşem oluşum, dünün sömürgeci, bugünün küresel güçleri tarafından hazmedilememektedir. Tüm olumsuz şartlarına rağmen Cumhuriyetimiz; sahip olduğu milli güç potansiyeli ve konumundan aldığı özelliklerle dünya çıkar çevrelerinin hâlâ göz diktiği stratejik bir varlıktır.
Cumhuriyetimizin 91 yılda ulaştığı gelişmişlik seviyesi kolay olmamıştır.
Topraklarımızda çıkarı olan devletler ile bunların içimizdeki gizli uzantılarına karşı verdiğimiz kıyasıya mücadele devam etmektedir. Bu topraklarda kaldığımız sürece bu amansız mücadelenin bitmeyeceği de bir gerçektir.
Cumhuriyet idaresi; halkımızın kendi hakkında karar vermesinin bütün siyasi araçlarını bünyesinde taşımaktadır. 23 Nisan 1920’de açılan TBMM ile başlayan “Milli Hâkimiyet fikri ve bu hâkimiyetin kayıtsız şartsız Türk milletinde olduğu” esası; cumhuriyetin yaratıcı unsuru ve itici gücüdür. 12.000 yıldır tarih sahnesinde yer alan Türk milletinin kendi idaresini kendi seçtikleri ile sağlayabilmesi ancak Cumhuriyet ile gerçekleştirilmiştir. Halk idaresinin bölünmezliği cumhuriyetin doğal bir sonucudur. Bu yönetim biçimi kendi içinde paralel vs. gibi oluşumları kabul etmez.
Türkiye Cumhuriyeti; tarihin çok çetin tecrübelerinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu çıkışta dökülen on binlerce şehidin kanı vardır. Gazilerimizin üstün gayreti, alın teri ve döktükleri kanın katkısı vardır. Cumhuriyetin ilanı ile tarihten silinmek istenen bir milletin yitirilmiş sanılan tüm öz yetenekleri, yeterince anlaşılamayan özellikleri belirgin bir şekilde yeniden dünyaya ispat edilmiştir.
Türk milleti için cumhuriyet sadece bir idare tarzı değildir. Bağımsız cumhuriyet ayni zamanda bir milli varlık ilkesi ve var oluş belgesidir..
Cumhuriyet; milletçe yükselme şuurunun temel taşıdır. Cumhuriyet; Tarihin Türk milletine kazandırdığı milli kültür kaynakları ile meydana gelen milli birlik ve beraberlik duygusunun tabii bir sonucudur. Aslında bu şuurlu yapıya sahip olunmasa idi, bugün özgürlükler ve bağımsızlıktan bahsetmek mümkün olmazdı.
Cumhuriyetimizin özelliği; Türk milletinin dünyanın en büyük kuvvetlerine karşı tamamen yalnız kaldığı anda; kendisini sömüren güçlerin yönettiği bir ortamda harekete geçerek kurduğu tamamen kendine özgü bir sistem olmasıdır. Bu özelliğinden dolayı kendisinden önceki ihtilâller ve siyasi hareketlerle kıyaslanarak açıklanamayacağı gibi her birinin ulaştığı sonuçlar açısından da değerlendirilemez.
Cumhuriyetimiz içeriden ve dışardan pek çok saldırı almasına rağmen 91 yıl boyunca nesilden nesile devredilen kuruluş temel ilkelerini aynen korumuştur. Bu ilkeler daima milletin güvenlik, mutluluk ve refah isteklerinin kefili olmuştur.
91 yılda Cumhuriyetin iç ve dış düşmanları ortadan kalkmamıştır. Bundan sonrada kalkmayacaktır. Ancak cumhuriyetimizin dayandığı milli güç unsurları ile Anadolu Türk toplumunun toprağına ve devletine bağlılığı dolayısıyla T.C’nin dünya üzerindeki yeri, üniter yapısı, önemi ve gücü hiç bir şekilde düşmanlarının fiil ve hareketleri ile değiştirilemeyecektir.
Cumhuriyete yönelik saldırıları etkisiz kılan Ordu-Millet karakterli Türklerin milli gücü; binlerce yıllık tarih tecrübesinden süzülerek gelen ve elde kalan tek varlıktır. Kurtuluş Savaşı verilerek kanla ve canla oluşturulan, “Tam bağımsızlık” ve “Millet egemenliği” ilkesi üzerine inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti; 3 Ekim 2005 tarihinde başlayan AB ile üyelik müzakereleri ile bu iki temel vasfını AB yönetimine devretmek üzere yola çıkmış, fakat yöneticilerinin kabul ettiği bu husus Türk Toplumuna kabul ettirilememiştir. Tam bağımsızlık ateşi milletin gönlünde yanmaya devam etmektedir.
29 Ekim 2014’de milletimizin önünde cumhuriyetin korunup-kollanması gibi hayati bir görev bulunmaktadır. Türk milleti Cumhuriyetin elinde kalan tek ve yıkılmaz güç olduğunu bilmeli dik durarak bu gücünü korumalıdır.
Günümüzde de milletimizin yolunu yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk aydınlatacaktır. Ata’nın aydınlatma emirleri özetle “Gençliğe Hitabe’de” mevcuttur. Milletçe bu hitabeyi yeniden okumak ve gereğini yapmak durumundayız.
Aziz milletimin Cumhuriyet Bayramını kutluyorum..
Dr. Tahir Tamer Kumkale

İstiklal Savaşı’na gönderilen parayı yiyenlerden hesap soruldu mu?

İstiklal Savaşı’na gönderilen parayı yiyenlerden hesap soruldu mu?

  • Yakın tarihimizin karartılan yolsuzluk sayfalarından biri de Milli Mücadele’ye yardım için Sovyetler Birliği’nden gönderilen paraların bir kısmının Almanya’da sırra kadem basmasıdır.
Meclis’te Kâzım Karabekir Paşa başkanlığında bir araştırma komisyonu kurulmuş ve hazırladıkları raporda her ikisi de Mustafa Kemal Paşa’nın yakınları olan Safvet (Arıkan) ve Nuri (Conker) kusurlu bulunmuşlardı.
Bulunuldular da ne oldu peki? Haklarında herhangi bir hukukî işlem yapıldı mı? Tüyü bitmemiş yetimin hakkının hesabı sorulabildi mi? Ne gezer!
Sabahattin Selek’in “Anadolu İhtilali” (Burçak: 1968, s. 133) adlı araştırmasına göre üç parti hâlinde gerçekleşen Rus yardımı, toplam 1 milyon altın rubleydi. İkinci parti olarak alınan 500 bin altının 100 bini askerî müşavir olarak Moskova’ya giden Safvet (Arıkan) ve Nuri (Conker) beylere teslim olunarak silah, uçak ve mühimmat satın almak üzere Almanya’ya gönderilmişti.

Safvet Arıkan
 Lakin savaştan ağır bir tazminat yüküyle çıkmış olan Almanya’da piyasaların ensesinde enflasyon canavarı vardır, her enflasyonist ekonomide olduğu gibi borsa kârlı bir spekülasyon aracıdır (tabii işi bilene).
Güya Mark’a çevirdikleri parayla kapı kapı dolaşmakta olan Safvet ve Nuri beyler, bu sırada uyanık bir Alman borsacıyla tanışır. Borsacı, kendilerine, ellerindeki parayı çoğaltmak yerine niye beklettiklerini sorar. Üstelik enflasyon, ellerindeki meblağı günden güne eritirken... Sonuçta borsada kazandıkları parayla vatanlarına hizmet etmeyecekler midir?
Gayet mantıklı gelen bu teklifi kabul ederler ve o sırada Milli Mücadele’nin su gibi, ekmek gibi ihtiyaç duyduğu silah parasını olduğu gibi borsaya yatırırlar. Sonuç tam bir fiyaskodur. Paralar Alman borsasında batar. Sözde yanlış kâğıda oynamışlardır(!)
Neticede Alman borsacının, borsa nedir bilmeyen gafil(!) subaylarımızı aldattığı anlaşılır ve milletin parasını batırmış olarak dönerler Ankara’ya.
“Tekâlif-i Milliye” kanunuyla fakir Anadolu halkının 2 ineğinden birine, 10 çuval unundan 4’üne zorla el konulduğu bir dönemde Türk parasına çevrildiğinde tam 1 milyon lira tutan bu muazzam miktardaki paranın göz göre göre çarçur edilmesi tabii ki, Meclis’te şiddetli bir tepki uyandıracaktır. Nuri ve Safvet beyler, Divan-ı Harb’e verilirler. Lakin sonuç çıkmaz ki, neden çıkmadığı daha önemlidir.

Nuri Conker, Mustafa Kemal ile yurt gezilerine çıkardı.


Garibanlar, en ufak bir kusurlarında darağacını boylarken iki ahbap çavuşun Almanya’da para batırmasında nasılsa kasıt unsuru bulunamamış, skandal bir “kaza” olarak değerlendirilmiştir. Gazi’nin yakın silah arkadaşları olup Cumhuriyet döneminde vekillik, bakanlık ve CHP genel sekreterliği dahil kritik roller oynayacak ikilinin “irtikâb” suçu ne yazık ki Mustafa Kemal Paşa tarafından örtbas edilmiştir.
İstiklal Savaşı’nı anlatan yüzlerce kitap yaz ama bu müthiş skandaldan tek bir cümleyle bahsetme! İşte inkılap tarihimizin yalancı yüzü!
     
Rıza Nur, şifreyi çözüyor
Biri gayri resmi, diğeri resmi iki kanıtla içyüzünü ortaya koyalım bu skandalın. (Konuyu daha önce 2007 yılında “Yakın Tarihin Kara Delikleri” adlı kitabımda dile getirmiştim.)
Dr. Rıza Nur “Hayat ve Hatıratım”ının 3. cildinde bu skandalın içyüzünü şöyle yazar:
“Vaktiyle Moskova’da Ruslardan aldığımız paradan 100 bin Rus altınını Safvet alıp Almanya’ya gitmiş. Avrupa’da bu parayı kâmilen ve Nuri ile beraber zevkle yemiş. Devletin cephaneye o şiddetli ihtiyacı zamanında bir tane fişek bile göndermemişti. Müdafaa-i Milliye Vekaleti’nde (Milli Savunma Bakanlığı’nda) Divan-ı Harp Safvet’in taht-ı muhakemeye alınmasına (yargılanmasına) karar vermişti. Tahkikat için Almanya’ya heyetler gönderilmişti. Bunlar Safvet’in irtikâbını tesbit etmişler, lüzum-i muhakemesi (yargılanması) için raporlar vermişlerdi.”
Rıza Nur araştırmaya memur edilenlerden Celal (Bayar) Bey’e Lozan’a geldiğinde bu meseleyi sorduğunu ve Bayar’ın “Sarih (açık) bir surette irtikâptır” dediğini aktarır. Daha sonra Bakanlar Kurulu’nda Savunma Bakanı Kâzım (Özalp) Bey’e aynı soruyu yönelttiğini, Bakan’ın ısrarla sustuğunu söyledikten sonra şunları yazar: “O parayı Ruslardan biz aldık. Sonra fuhşiyat ile yensin… Olur mu?”
Derken bir gün Mustafa Kemal hastalanır, Latife Hanım da Dr. Rıza Nur’u çağırır. “Gittim” der, “Yatak odasına aldılar. Baktım, Safvet ve Nuri, Mustafa Kemal’in yanında.” O anda şifreyi çözmüştür: “Nuri Selaniklidir. Oradan Mustafa Kemal’in ahbabıdır. En sadık adamıdır…” (Devamını malum kanun yüzünden aktaramıyorum.) Meğerse Savunma Bakanı Kâzım Bey’in susması Mustafa Kemal’in korkusundanmış!
Şimdi de Kâzım Karabekir’in yazdıklarına bakalım.



Maarif Vekili Safvet Arıkan, 1937 yılında yapılan 2. Türk Tarih Kongresi’nde konuşurken.  


‘Müthiş bir facia’

Karabekir Paşa 1933 Mayıs’ında bir gazetede kendisine iftira atan Nuri Conker’in vaktiyle yardım paralarını nasıl yediğini, buna karşılık Mustafa Kemal tarafından nasıl korunduğunu ve şimdi neden tetikçilik yaptığını olanca netliğiyle ortaya koyar.
Nuri ile Harp Okulu’nda aynı sınıfta okumuş, Manastır’da İttihad ve Terakki’ye kendisi kaydettirmiştir. Fakat hiçbir görevinde başarı gösterememiş, hatta Muş’ta tümenini bırakıp kaçmış, kolordu komutanı Mustafa Kemal ise bu samimi arkadaşını o sırada “aklını kaçırdığını” ileri sürerek kurtarmıştır! İstiklal Savaşı sırasında kendisine silah, mühimmat ve uçak alması için verilen tam 1 milyon lirayı Almanya’da eritmiş, sonra da ‘Eyvah dolandırıldık’ diye eli boş dönmüştür.
Karabekir’e göre Nuri Conker’i kurtaran yine Gazi olmuş, o da efendisine sadakatini ispatlamak için kendisine karşı hayasızca saldırmıştır. “Şimdi ise birtakım kusurları olan adamlar Gazi’nin etrafını sarmışlar, buna settâru’l-uyûb (ayıpları örten) diye tapınıyorlar. O da tapdırıyor.” (Bir Düello Bir Suikast, Timaş: 1991, s. 86-87)
Karabekir’e göre Nuri’nin kendisine saldırması işte o 1 milyon liranın ‘şükran bedelidir’. Kendisinden 1924 yılında hesap sormaya kalkan komisyon başkanı Karabekir’den intikamını böyle almaktadır.
Ancak Komisyon 18 Mayıs 1924’te raporunu Bakanlığa vermiş, Nuri ve Safvet’ten batırdıkları veya yedikleri paranın hesabının sorulmasını beklemiş, ne yazık ki, Rıza Nur’un tahkikatına göre “Mustafa Kemal bunların muhakeme evrakını Müdafaa-i Milliye’den almış ve işin durdurulmasını Kâzım’a (Özalp) emretmiş”tir (s. 1185).
İstiklal Savaşı’mızın nice karanlıkta kalmış, unutulmuş, daha doğrusu unutturulmuş sayfası vardır. Üstü örtülen bu irtikâp suçu dahi ol sahifelerdendir.
Not 1: Kâzım Karabekir’in başkanı olduğu TBMM komisyonunun resmi raporu künyesini verdiğimiz “Bir Düello bir Suikast” adlı kitabın sonunda bulunabilir.
Not 2: İrtikâb: Bir tür rüşvet. Yiyicilik.  
  • http://www.zaman.com.tr/mobile_detail.action?newsId=2260970
..

Hilâl ile Artı Muhabbet Programı Osman Pamukoğlu 28 Kasım 2014

Hilâl ile Artı Muhabbet Programı  

Osman Pamukoğlu  28 Kasım 2014








OSMAN PAMUKOĞLU Hilal'le artı muhabbet 28 Kasım 2014


Genel Başkanımız Sn. Osman Pamukoğlu,
artıbir tv'de Hilâl Ergenekon'un sunduğu
Hilâl ile Artı Muhabbet programında yaptığı
açıklamalardan bazı başlıklar

Halk istiyor diye MHP ve CHP ile görüşme teklif ettim.
MHP tabir-i caizse sipere girdi, kaçındı.
CHP Genel Başkanı Dersimli Kemal ile 1 saat 10 dakika görüştüm. Ülkenin durumunu anlattım. 30 Ekim'e kadar süre verdim.
Geri dönüş olmadı.

Ben de üzerimdeki ''Oylar bölünmesin.'', ''İttifak yapın.'' baskısını attım.

CHP Cumhurbaşkanlığı seçimiyle son barutunu kullanarak halkın gözünde bitmiştir.

Muharrem İnce, benimle Halk Arenası programına çıktığına pişman oldu.
Programda da Uğur Dündar'a dönüp '
'Tek tek konuk edin bizi diye söylemiştim.'' dedi.
Programı izleyen halkın da görüşleri ortada.
Yalova seçiminde beni aradı adayımı çekmem için ben de çektim. Yalova'yı kimin oylarıyla aldıkları ortada.
''Ben de sizle gelip Yalova'da propaganda yaparım.'' dedim.''
Benimle birlikte görüntü verince,


((( PKK'lıların oylarını, desteğini alamamaktan korktular.)))

Twitter ile bana yazıp çizmeyeceksin gelip karşımda konuşabiliyor musun?

Emine Ülker Tarhan partimize gelebilirdi, gelseydi kabul ederdik.

Dersim tartışması saçmalıktır.

Oy için Alevi vatandaşlarımızın üzerinden oyunlar oynamaya çalışıyorlar.

Ben yurdu geziyorum insanlar tamamen bu muhalefete öfkeliler..
Vatandaşlar bunlardan bıkmış durumda..

Bilinçli yurttaş konusunda millet olarak sıkıntılarımız var.
İnsanlarımız parti programlarına biraz baksınlar..

Beslenme bir toplum için çok önemli,
tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi ilk hedefimiz olacaktır.

Türkiye'de vergi adaleti diye bir şey yok.
TRT'ye elektrik faturasından vergi mi ödenir?

Harçlar kaldırılacak eğitim ücretsiz hale getirilecektir.

Devlet adalet ve güvenlik için vardır.
6 – 7 Eylül ayaklanmasında güvenliği sağlayabildiniz mi?
Kamu düzeninden bahsediyorlar.
Ne düzeni sokak ortasında askerlerimizi infaz ediyorlar.
Rejim ve toprak bütünlüğümüz tehlike altında.
Göz göre göre de gidiyor.
Anlaşmalara göre bebek katili dışarı çıkacak.
Kandil’dekiler böyle söylüyor.
10.000 asker şehit edildi.
30.000 çoluk çocuğu öldürdüler.
78 öğretmeni şehit ettiler.
Türk milleti sessiz mi kalacak sanıyorlar.
Bölünmenin sonunda ne olacağı bellidir.

((( Bunun sonucu kaos ve iç savaştır.)))

Sokaklarda Kobani denen hareketlenmeler bir kalkışma hareketidir.

Türkiye, Fırat'ın doğusunda egemenliğinin % 70'ini kaybetmiştir.

Kobani'ye giden silahların ilerleyen zamanlarda
kime döneceğini herkes görecek.

Türk askerlerinin Suriye'de işi yok.
Çok meraklılarsa kendi çocuklarını göndersinler oraya..

IŞİD bölgede kalacak. Hava bombardımanlarıyla bu iş çözülemez.

Bu bölgenin karışıklığından en fazla çıkar sağlayan
İsrail ve İran'dır.
Çözüm süreci denen şey ülkenin bölünmeye götürülmesidir

Terörist başını dışarı çıkarmak için pazarlıklar yapılıyor. Bu yol, yol değil..

HDP denen şey PKK'nın meclisteki uzantısından başka bir şey değildir.

Halk bize gerekli desteği versin,
HEPAR meclise girsin, bu bölücülere adım attırmayız.

HEPAR Genel Başkanı olarak söylüyorum teröristlerle müzakereler derhal kesilecek.

Bizim parti programımız belli teslim olmazlarsa yerleri belli, gidip hepsini alacağız.

Biz meclistekiler gibi kurusıkı laf yapanlardan değiliz.
Bunların dertleri koltuk sevdası..

Başbakan olursam ilk icraatım
huzur ve güvenliği sağlamak olacaktır.

Genelkurmay Başkanı
görevini iyi idare edemediğini düşünüyorsa bıraksın.
Görevini yapamıyorsan istifa edersin,
aksi halde sen de tependekilerle beraber gidersin.

Ordumuza kumpaslar kurulurken
Genelkurmay Başkanı olarak duruş göstermiyorsan
orayı işgal etmeyeceksin.

TSK kumpaslarla fazlasıyla yıpratılmıştır.

MGK, YÖK ve RTÜK kaldırılacaktır.

Yüzde on barajının olduğu yerde
demokrasiden bahsedilemez.

Ben HEPAR'ı, AKP ile mücadele etmek için kurdum.

Bunları iktidardan indirecek bir oluşumun gerçekleştirilmesi şarttır.

Yolsuzluk, yoksulluk ve cehaletten nemalanan bir siyasi iktidar var.

Yolsuzluk ve rüşvet yiyenlerin
devlet yönetimine getirilmemesi gerekir.

Bunlar müslüman diye diye kalıplaştırılmış bir siyasi iktidar var.
Bu ülkenin bütün değerleri yozlaştı.

(((( Devrimler sonuçlanmadı. )))

Atatürk'ten sonra gelenler de devrimleri kemirdiler.
O nedenle Anıtkabir Özel Defteri'ne

(((''Bugün bizim için 11 Kasım 1938'dir.'' yazdım.))) 

Yarım kalan devrimleri tamamlamak için HEPAR'ı kurdum.

MHP, bedelli askerlik konusunda eveleyip, geveliyor.
Karşıyız desene! Nerede sizin milliyetçiliğiniz,
nerede vatanseverliğiniz!

Sarayların yanında uçakların,
Mercedes'lerin sayısı gün geçtikçe artıyor.
Almanlar bile bunlar kadar Mercedes'e binmiyor.
Bunun adı görmemişliktir.
Sanki sultan soyundan geliyor.

HEPAR, Türk milleti için 2015 Genel Seçimi'nde bir şans.
Bu şansı değerlendirip, değerlendirmemek Türk milletinin elinde. HEPAR'ın doktrini ortada, yapacakları ortada.
Değerlendirmedikleri takdir de benim kaybedeceğim bir şey yok. Olacaklar ortada.

Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi Hepar
Genel Başkanı
28 Kasım 2014 saat: 20:30

Hilâl ile Artı Muhabbet programı

Genel Başkanımız Osman Pamukoğlu,
+1 TV'de Hilal Ergenekon'un konuğu oldu.
Emeği geçen herkese teşekkür ederiz.



Programıma sizi konuk edeceğimi duyururken
 ''Efsane Komutan'' unvanınızı kullandım.
Çünkü sizi emekli bir asker olarak görmüyorum.
Siz hala benim komutanımsınız
ve sonsuza kadar da öyle kalacaksınız.

Hilal Ergenekon

http://youtu.be/0bUaUWYbu2Q