29 Temmuz 2015 Çarşamba

Türk Milleti Çuval Olayını Unutmayacak! (4 Temmuz 2003)




Türk Milleti Çuval Olayını Unutmayacak! (4 Temmuz 2003)


 
İşgalci güçlerle Kürt işbirlikçilerinin hazırladığı hain bir plan Süleymaniye’ de uygulamaya konuluyordu. 2003 yılının 4 Temmuz Cuma günü ABD’nin 173. Hava indirme tümenine bağlı askerlerle onlara destek veren Kürtlerin, Süleymaniye’ deki Türk Özel Kuvvetleri Bürosuna yaptıkları baskın sırasında 11 Türk askeri (3’ü subay 8’i astsubay olmak üzere) esir alıyordu.
Türk askerlerine silah doğrulttular. Yüzükoyun yatırılarak, bilekleri kelepçelenen Türk grubu bahçeye indirildiğinde, baskıncıların bir bölümü bina çevresinde de emniyeti almış ve içerdekilerin büyük bir kısmı da evin her noktasında arama yapıyordu. Amerikalıların yaptıkları her işlem için yardımcıları, daha doğrusu öncü kuvvetleri peşmergelerdi.
Türk Askerlerine reva görülen muamele en iyimser ifade ile “fena” kavramını aşıyordu. Fakat artık yapılacak hiç bir şey yoktu, çünkü eller kelepçelenmişti. Amerikalılar esir aldıkları Subay, Astsubay ve görevliler ile baskın sırasında büroda bulunanların başına “Çuval” geçirdiler! Başa çuval geçirilmesi, esir alınanların, Iraklıların etrafı görmemeleri için yapılan bir uygulama idi. Fakat bu kez özellikle amaç sindirme, güç gösterisi ve psikolojik baskı oluşturmaktı.
8 araçlık (3 kamyon, 5 Hummer) baskın konvoyunun yanlarında peşmergelerde olduğu halde ABD’nin karargahı olarak kullanılan, Kerkük Hava alanına götürdüler.
2 kamyonun içinde 24 esir bulunuyordu. Esirler; 11 Türk özel Timi mensubu, 2 Sivil Türk, 4 Kürt muhafız, 2 Türkmen erkek, 2 Türkmen kadın, 1 Kürt, 1 Türkmen çocuk ve İngiliz vatandaşı Michael Todd’du. Kamyonların birinde 6, diğerinde 5 Türk askeri vardı.
5 Temmuz günü Kerkük Havaalanında sorgulama yapıldıktan sonra, Amerikalılar helikopterlerle Türk askerlerini Bağdat’a götürdüler. Irak’ın kuzeyinde Türk Özel Kuvvetleri mensubu 11 Türk askerinin ABD’liler tarafından esir alınmasıyla başlayan kriz yoğun diplomatik çabalar sonucu ancak 60 saat sonra çözülebildi.
Serbest bırakılan Türk askerleri “Amerikalılar bize El-Kaide muamelesi yaptı. En yakın müttefikine nasıl terörist gibi davranırlar?”
Türk Özel Kuvvetleri Komutanı Binbaşı Aydın Eser. “4 Temmuz Cuma günkü baskını önce Amerikalıların Iraklılarla bir çatışması sandığını” söyledi. “Amerikalılar havaya ateş açıyorlardı. Önce sokakta çatışma çıktı sandım. Kapıyı açıp onlara yardım etmek istedim. Bir baktım bize doğru ateş ediyorlar.”
“Amerikalılar bize doğru gaz bombası attılar. Olayın değişik boyutlara girmemesi için teslim olduk”. Binbaşı Aydın, dayaktan incinmiş kaburga kemiğini gösterirken: “Biz burada yasal olarak bulunuyoruz. Benim rütbemi hiçe sayıp Kerkük ve Bağdat’ta kötü muamele ettiler. Kafalarımıza çuval geçirildiği gibi ellerimizi de kelepçelediler.” Türk Özel Kuvvetleri Timinin Komutanı Binbaşı Aydın Eser’nin son sözü ise “Bizi Kürtler gammazladı.” oldu.
Saat 14:30’da Türk Özel Kuvvetleri Bürosu terk edilirken 100 metre ilerde beyaz Jeep içindekiler, Amerikalı yarbay tarafından bir kez daha tebessümle selamlandılar. Jeep’in içinde bekleyen rehber, görevini ifa etmenin huzuru ile (!) KYB Dış ilişkiler Bürosunun yolunu tutarken, konvoy Süleymaniye sokaklarında yeniden bir geziye çıktı. İçerde çuvallanmış Türk Askeri vardı. Başlarında ise Coni’ler ve peşmergeler…
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin ısrarla “haberimiz yok” dediği Türk Özel Kuvvetleri Timine karşı yapılan baskında, Celal Talabani’nin oğlu zaten başından sonuna kadar bu çuval baskınının içinde yer alıyordu. Bölgede babadan oğula geçen siyaset geleneği içinde küçük Talabani önemli bir figür olma özelliğini doğuştan taşıyordu. İşte bu Bafel Talabani, operasyon boyunca elindeki telefonla hem babasını bilgilendirmiş hem de Amerikalı konvoya yol gösterirken, aynı anda da baskını saniye saniye görüntülemişti. Hatta Bafel işi iyice abartmış, Amerikalıların Türk Özel Kuvvetleri Timi’ni götürmelerinin ardından baskın sonrasını da görüntülemişti.
ALİ KERKÜKLÜ
Habertürk Televizyonunda Basın Kulübü programına katılarak konuşan dönemin Genelkurmay başkanlığı eski harekât başkanı emekli korgeneral Köksal Karabay, 4 Temmuz 2003 günü Irak’ın Kuzeyinde Süleymaniye şehrinde (Kürtlerin yoğun yaşadığı şehir) yaşanan çuval olayını şöyle anlattı:
Kerkük Valisi’ne suikast yapılacağı ihbarı üzerine Kerkük’ten gelen ABD askerlerinin Talabani’nin Sarayı’nın çevresinde ilerlerken Türk timinin bulunduğu sokağa da girdiler. ABD askerlerinin arasında Türkiye’nin ekmeğini yiyen Talabani’nin oğlu (Bafel Talabani) da bulunuyordu. Tim komutanı(Aydın Eser) kapıya çıkıyor ’Hoş geldiniz’ diyor. Üzerine çullanıyorlar. Bu esnada herkes ateş etmeye hazır. Tim komutanı Binbaşı Aydın Eser elini kaldırıp ateş etmeyin diyor. Hiç böyle bir şey olacağını tahmin etmemişler. Çünkü daha önce birlikte çay içmişler ve oturmuşlar.


Kaynak: İnternetajans

Hilmi Özkök’ten Başına çuval geçirilen Türk askerine şok Emir..



Hilmi Özkök’ten Başına çuval geçirilen Türk askerine şok Emir..


  




Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün, 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde Amerikan askerleri tarafından Türk Özel Kuvvetleri Bürosu’na yapılan baskınla, 11 Türk askerinin başlarına çuval geçirilip kelepçelenerek esir alınması olayını öğrendiğinde, esir alınan askerler için“Mukavemet etmesinler” dediği ortaya çıktı.
E.Amiral Türker Ertürk, soğuk savaş yıllarında olduğu gibi taşeronluk yapmayan ve hizadan çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı tetiğe 1 Mart tezkeresinin reddi üzerine 3 ay sonra 4 Temmuz 2003’te basıldığını ve Türk askerinin başına çuval geçirildiğini belirtti.  
ÖZKÖK’TEN “MUKAVEMET ETMESİNLER” EMRİ
Ertürk, 4 Temmuz 2003 günü, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün, olayın kendisine bildirildiği sırada odasında yaşananları ve Özkök’ün olayı öğrendikten sonra verdiği emri açıkladı. Ertürk, şöyle dedi:
“Bugün Almanya’da siyasi mülteci olarak yaşayan E. Dz. İk. Kur. Alb. Ali Gözenek o gün (4 Temmuz 2003) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e bir konuyu anlatmaktadır. Komutana bir konu anlatılırken makama bir başkasının girmesi normal değilken zamanın Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Köksal Karabay durumun ivediliği nedeniyle içeri girer ve Irak’ta gelişen acil durumu anlatır ve emir beklediklerini rapor eder. Hilmi Özkök’ün suratı simsiyah olur ve ‘Mukavemet etmesinler’ diye emir verir.”
Özkök’ün, bu olayın, yaşanan Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk, Amirallere Suikast gibi davalar sürecine değin geleceğini fark etmediğini dile getiren Ertürk, şöyle devam etti:
“Özellikle soğuk savaştan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinin durduğu yer Türk halkının yanıdır, hizasıdır. Türk halkının çıkarlarının yanında, doğru yerde durmuştur. Hatta bunu yaparken,dönemin Savunma Bakan Yardımcısı ‘Türk generalleri hizadan çıktı’ demiştir. Bunu, 1995’teki Çelik Harekatı nedeniyle söylemiştir. Soğuk savaştan, 1990’dan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri, emperyalizmin uşaklığını, taşeronluğunu yapmamışve en sonunda da bardağı taşıran damla olarak, 1 Mart 2003 Tezkeresi’nin Meclis’ten geçmemesi görülmüştür.Esasında Türk Silahlı Kuvvetleri Meclis’in o tercihine hiç karışmamıştır. Ama bu bir demokratik tercih olmasına rağmen, ‘Türk Silahlı Kuvvetleri liderlik görevini yapmadı’ demişlerdir. O zaman buradan şunu anlıyoruz; bizim müttefiklerimizin demokrasi tercihini, demokrasiyi görmek gibi bir arzuları yoktur. Türk Silahlı Kuvvetleri baskı yapsın, 1 Mart Tezkeresi’ni Meclis’ten geçirsin istemişlerdir. Türk Silahlı Kuvvetleri baskı yapmamıştır, demokrasinin kurallarına ve işleyişine bırakmıştır. Türk halkının Meclis’teki temsilcileri de, 1 Mart Tezkeresi’ni geçirmemişler. O zaman işte ‘Amerikalı müttefiklerimiz’, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni itibarsızlaştırmaya, etkisizleştirmeye ve kafesin arkasına atma kararını vermişlerdir.(CIA ajanı) HenriBarkey, ‘Biz AKP ile Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kafesledik’ diyor.”
“BAŞINIZA ÇUVAL GEÇİRİLİYORSA MUKAVEMET ETMEK ZORUNDASINIZ, GEREKİRSE ÖLMEK ZORUNDASINIZ”
4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de yaşanan Çuval Olayı’nın tek amacı olduğunu dile getiren Ertürk, bu amacı şu sözlerle açıkladı:
“Amacı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgede ve Türk halkı gözündeki itibarını beş paralık etmektir. Siz empatiyapın ve kendinizi Ankara’da, Genelkurmay Başkanı olarak düşünün. Size böyle bir operasyon yapıyorlar. Askere, tetiğe basmak düşer. Eğer birisi sizin itibarınızı beş paralık etmeye kalkıyorsa, sizin kafanıza çuval geçirmeye kalkıyorsa, mukavemet etmek zorundasınız. Gerekirse, ölmek zorundasınız.
Gelinen noktada, Türk Silahlı Kuvvetleri itibarsızlaştırıldıysa, etkisizleştirildiyse, ne içindir? Suriye’ye terör ihraç etmek için, Orta Doğu’da taşeron olarak kullanmak içindir. Bunun başlangıcı, Süleymaniye’de Türk askerinin kafasına çuval geçirilmesiydi. İşte burada komutanlık görevini kim yapamamıştır? Zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök yapamamıştır.”
Bundan sonraki süreçte yaşanan Ergenekon ve Balyoz davalarının çok açık olarak operasyon olduğunun günümüzde bilindiğini de vurgulayan Ertürk, “Bunu Başbakan Erdoğan bile söylüyor. Ama ne yazık ki bu süreçte Hilmi Özkök silah arkadaşlarına sahip çıkmamıştır. Hatta ‘Ben kasaptaki ete soğan doğramam’ demiştir, mahkemelere gitmemiştir, tavır göstermemiştir. Bu gelişmeler gösteriyor ki, zamanında Hilmi Özkök, bir komutandan, bir Mustafa Kemal’in askerinden beklenen tavrı, hem başlangıçta göstermemiştir, hem de gelişim sürecinde göstermemiştir.”dedi.
Ankara’da 4 Temmuz 2003 günü, Özkök’ün ‘Mukavemet etmesinler’ emrine bizzat tanıklık eden bir subaydan, bir askerden öğrenerek Türk halkına ilettiğiniifade eden Ertürk, Çuval Olayı’nınbugüne değin hep ‘neler olduğu-askerin direnip-direnmediği’ bağlamında merak edilen bir konu olduğunu da anımsatırken, “Zannediyorum bu haberle birlikte bu konu biraz daha açıklığa kavuşmuştur”diye konuştu.
“BÖYLE BİR KARAR, BÖYLE BİR EMİR MUTLAKA YARGILANMALIDIR”
Ertürk, “Özkök'ün daha önce de Irak'a ABD'nin özel timini Meclis izni olmadan geçirdiği, sonra da bu timin yeniden ülkemiz üzerinden geçtiği ortaya çıkmıştı.  Şimdi de siz,‘Mukavemet etmesinler’ direktifini aktarıyorsunuz. Böylesine bir durumu, gerçek anlamda bir bağımsız yapıya kavuşmasını dilediğimiz yargı mı yargılamalı, yoksa bu konuda verilecek en gerçek hüküm tarihin yargısı mı olacak?” sorusuna da, şu yanıtı verdi:
“Türk askerine yakışan, Türk halkının çıkarlarından yana tavır koymaktır. Bu ülkenin güvenliğinden ve refahından yana tavır koymaktır. Eğer bunun için tetiğe basmak gerekiyorsa, ölmek ya da öldürmek gerekiyorsa; Türk askerinden bu beklenmelidir. Ama ne yazık ki Süleymaniye’de Türk askeri bu görevini yapamamıştır. Bunlar Orta Doğu’da, ülkemizi de içine alan bir planı gerçekleştirmek için yapıldı. Türkiye’yi bölüp parçalayabilmek için yapıldı.Türkiye’de terörü azdırmak, ülkede bölünme ve parçalanmanın şartlarını oluşturabilmek için hazırlandı. İşte bugün ülkemizin yaşadığı zorlukların başlangıcı budur. Esasında böyle bir karar, böyle bir emir mutlaka yargılanmalıdır. Ama yargılayabilmeniz için, bu ülkede, bu toprakların gözüyle bakan bir iktidarı getirmeniz lazımdır. Eğer bunu getiremezseniz; bu tip hainlikleri, bu tip yanlış kararları yargılayabilmeimkanına kavuşamazsınız. Ancak tarihte bir vaka olarak, okuduğunuz bir gerçek olarak kalır. Onun ötesinde ne yazık ki hiçbir geçerliliği olmaz.”
“KİMİ ZAMAN ORDUNUN EN TEPESİNDEKİ BİR ŞAHIS BİLE, BİR RÜTBESİZ ERİN GÖSTERDİĞİ KAHRAMANLIĞI GÖSTEREMEZ…”
E. Amiral Türker Ertürk, “Bir tarafta, kendisine atılı iddiaları hem kendine, hem de üniformasına yakıştıramadığı için, ‘Ben bu hukuksuzlukla yaşayamam’ diyerek intihar eden bir Yarbay Ali Tatar örneği, diğer tarafta da sizin aktardığınız bilgiden hareketle Amerikalılar kendi askerini esir almışken ‘Mukavemet etmesinler’ emri veren bir Genelkurmay Başkanı duruyor. Buna, Türk askerinin karakteri bakımından nasıl bir değerlendirme yapacaksınız?” sorusu üzerine de, şunları kaydetti:
“Askerin görevi, zamanı geldiğinde, şartlar oluştuğunda vatanı için ölmektir. Bazen bunu bir üsteğmen, bazen bir astsubay, başçavuş, bir rütbesiz er layıkıyla yapar ve kahraman olur. Ama kimi zaman ordunun en tepesindeki bir şahıs, en tepesindeki bir komutan bile, bunu yapamaz, bir rütbesiz erin gösterdiği kahramanlığı gösteremez. Bu tarihte çeşitli seferler olmuştur. Yalnız ülkemizde değil, diğer ülkelerde de olmuştur. İşte bu gördüğünüz vaka da, kötü örneklerden birisidir.”
*Odatv Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız,Özkök’ün, ABD Özel Kuvvetleri’nin Türkiye’den, Irak’a geçişini (TBMM yetkisinde olmasına karşın ve Özkök’ün kendi ifadesiyle ‘Yasal süreç izin vermemesine rağmen’) sağladığını yazmıştı: http://www.odatv.com/n.php?n=abd-taburunu-haburdan-yasadisi-geciren-komutan-kim-0912131200
Sabriye Aşır
Odatv.com



http://odatv.com/n.php?n=mukavemet-etmesinler-1703141200

TÜRK MİLLETİ ÇUVAL OLAYI’NI (4 Temmuz 2003) UNUTMAYACAK!




TÜRK MİLLETİ
ÇUVAL OLAYI’NI (4 Temmuz 2003) 
UNUTMAYACAK!

image0014.jpg










İşgalci güçlerle Kürt işbirlikçilerinin hazırladığı hain bir plan Süleymaniye’de uygulamaya konuluyordu.
      2003 yılının 4 Temmuz Cuma günü ABD’nin 173. Hava indirme tümenine bağlı askerlerle onlara destek veren KürtlerinSüleymaniye’deki Türk Özel Kuvvetleri Bürosuna yaptıkları baskın sırasında 11 Türk askeri (3’ü subay 8’i astsubay olmak üzere) esir alıyordu
Türk askerlerine silah doğrulttular. Yüzü koyun yatırılarak, bilekleri kelepçelenen Türk grubu bahçeye indirildiğinde, baskıncıların bir bölümü bina çevresinde de emniyeti almış ve içerdekilerin büyük bir kısmı da evin her noktasında arama yapıyordu. Amerikalıların yaptıkları her işlem için yardımcıları, daha doğrusu öncü kuvvetleri peşmergelerdi.
Türk Askerlerine reva görülen muamele en iyimser ifade ile “fena” kavramını aşıyordu. Fakat artık yapılacak hiç bir şey yoktu, çünkü eller kelepçelenmişti. Amerikalılar esir aldıkları Subay, Astsubay ve görevliler ile baskın sırasında büroda bulunanların başına “Çuval geçirdiler! Başa çuval geçirilmesi, esir alınanların, Iraklıların etrafı görmemeleri için yapılan bir uygulama idi. Fakat bu kez özellikle amaç sindirme, güç gösterisi ve psikolojik baskı oluşturmaktı.
8 araçlık (3 kamyon, 5 Hummer) baskın konvoyunun yanlarında peşmergelerde olduğu halde ABD’nin karargahı olarak kullanılan, Kerkük Hava alanına götürdüler.
2 kamyonun içinde 24 esir bulunuyordu. Esirler; 11 Türk özel Timi mensubu, 2 Sivil Türk, 4 Kürt muhafız, 2 Türkmen erkek, 2 Türkmen kadın, 1 Kürt, 1 Türkmen çocuk ve İngiliz vatandaşı Michael Todd’du. Kamyonların birinde 6, diğerinde Türk askeri vardı.
5 Temmuz günü Kerkük Havaalanında sorgulama yapıldıktan sonra, Amerikalılar helikopterlerle Türk askerlerini Bağdat’a götürdüler. Irak’ın kuzeyinde Türk Özel Kuvvetlerimensubu 11 Türk askerinin ABD’liler tarafından esir alınmasıyla başlayan kriz yoğun diplomatik çabalar sonucu ancak 60 saat sonra çözülebildi. Serbest bırakılan Türk askerleri “Amerikalılar bize El-Kaide muamelesi yaptı. En yakın müttefikine nasıl terörist gibi davranırlar?
Türk Özel Kuvvetleri Komutanı Binbaşı Aydın Eser. “4 Temmuz Cuma günkü baskını önce Amerikalıların Iraklılarla bir çatışması sandığını söyledi. “Amerikalılar havaya ateş açıyorlardı. Önce sokakta çatışma çıktı sandım. Kapıyı açıp onlara yardım etmek istedim. Bir baktım bize doğru ateş ediyorlar.
Amerikalılar bize doğru gaz bombası attılar. Olayın değişik boyutlara girmemesi için teslim olduk”. Binbaşı Aydın, dayaktan incinmiş kaburga kemiğini gösterirken: “Biz burada yasal olarak bulunuyoruz. Benim rütbemi hiçe sayıp Kerkük ve Bağdat’ta kötü muamele ettiler. Kafalarımıza çuval geçirildiği gibi ellerimizi de kelepçelediler.” Türk Özel Kuvvetleri Timinin Komutanı Binbaşı Aydın Eser’nin son sözü ise “Bizi Kürtler gammazladı.” oldu.
Saat 14:30’da Türk Özel Kuvvetleri Bürosu terk edilirken 100 metre ilerde beyaz jip içindekiler, Amerikalı yarbay tarafından birkez daha tebessümle selamlandılar. Jip’in içinde bekleyen rehber, görevini ifa etmenin huzuru ile(!) KYB Dışilişkiler Bürosunun yolunu tutarken, konvoy Süleymaniye sokaklarında yeniden bir geziye çıktı. İçeride çuvallanmış Türk Askeri vardı. Başlarında ise Coni’ler ve peşmergeler
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin ısrarla “haberimiz yok” dediği Türk Özel Kuvvetleri Timine karşı yapılan baskında, Celal Talabani’nin oğlu zaten başından sonuna kadar bu çuval baskınının içinde yer alıyordu. Bölgede babadan oğula geçen siyaset geleneği içinde küçük Talabani önemli bir figür olma özelliğini doğuştan taşıyordu. İşte bu Bafel Talabani, operasyon boyunca elindeki telefonla hem babasını bilgilendirmiş hemde Amerikalı konvoya yol gösterirken, aynı anda da baskını saniye saniye görüntülemişti. Hatta Bafel işi iyice abartmış, Amerikalıların Türk Özel Kuvvetleri Timi’ni götürmelerinin ardından “baskın sonrasını da” görüntülemişti.
ALİ KERKÜKLÜ
Habertürk Televizyonunda Basın Kulübü programına katılarak konuşan dönemin Genelkurmay başkanlığı eski harekat başkanı emekli korgeneral Köksal Karabay, 4 Temmuz 2003 günü Irak’ın Kuzeyinde Süleymaniye şehrinde (Kürtlerin yoğun yaşadığı şehir) yaşanan çuval olayını şöyle anlattı:  
“Kerkük Valisi’ne suikast yapılacağı ihbarı üzerine Kerkük’ten gelen ABD askerlerinin Talabani’nin Sarayı’nın çevresinde ilerlerken Türk timinin bulunduğu sokağa da girdiler. ABD askerlerinin arasında Türkiye’nin ekmeğini yiyen Talabani’nin oğlu (Bafel Talabani) da bulunuyordu. Tim komutanı(Aydın Eser) kapıya çıkıyor ’Hoşgeldiniz’ diyor. Üzerine çullanıyorlar. Bu esnada herkes ateş etmeye hazır. Tim komutanı Binbaşı Aydın Eser elini kaldırıp ateş etmeyin diyor. Hiç böyle birşey olacağını tahmin etmemişler. Çünkü daha önce birlikte çay içmişler ve oturmuşlar.”
KAYNAK: İnternetajans
image0021.jpg











Çuval skandalının başka bir Türk tanığı konuştu:

image0031.jpg









Öngel, askerlerimize su, yemek ve sigara götürdüğünü söyleyerek, “Binbaşı Aydın E. yapılan muameleye çok kızmıştı. Bu yüzden ABD’liler onun üzerine gidiyordu” dedi.
Kuzey Irak’ta, 11 Türk askerinin ABD askerleri tarafından gözaltına alınıp başlarına çuval geçirilerek alıkonulması olayının bilinmeyen bir tanığı ortaya çıktı. O dönemde Amerika Birleşik Devletleri adına tercümanlık yapan 32 yaşındaki Metin Öngel, 4 Temmuz 2003 günü yaşananları tüm ayrıntılarıyla ilk kez Hürriyet’e anlattı.
Öngel, gözaltına alınan askeri personelden bildiği isimleri de sıraladı. Türkiye’de vatan hainliğiyle suçlanma korkusu nedeniyle ABD’ye iltica eden kendisi gibi tercüman Tuncay Çelik ve Savaş Dalkılıç’ı eleştiren Öngel, “Koca Türkiye, bu iki tercümanla mı uğraşacak?” dedi. Halen Kocaeli Derince’de ticaret yapan Öngel, 4 Temmuz günüyle ilgili şu bilgileri verdi:
KAAN YÜZBAŞI’NIN BARBEKÜ PARTİSİ
4 Temmuz günü, biz ABD ordusu hesabına tercümanlık yapıyorduk. O gün ABD’nin resmi bayramı olduğu için, Kerkük’teki ABD üssü içinde bulunan Türk Özel Kuvvetleri’ne ait ofiste Kaan Yüzbaşı da bir barbekü partisi veriyordu. Kaan Yüzbaşı, partiye bizi de davet etti. Yemekleri yedik, sonra bir Amerikalı asker geldi. ’3-4 Türkçe tercüman lazım’ dedi. Süleymaniye’den bazı insanları gözaltına almışlar. Biz hemen o askerle Kerkük’teki gözaltı merkezine gittik. Yanımda, Amerika’ya sığınan Tuncay Çelik ve Savaş Dalkılıç ile Gülay Kıramer adlı kızıl saçlı bir Türk kızı daha vardı. Gülay Kıramer, bir emekli astsubayın kızıydı ve Amerika’dan gelmişti. Emin değilim, sanıyorum daha önce bir Amerikalı ile evlilik geçirmişti.
ELLERİ ARKADAN PLASTİK KELEPÇELİ
Gözaltı merkezinde, buraya getirilen 33 kişi vardı. Bunların sorgusunu yaptılar. Ben gözaltına alınanları Kuzey Iraklı Türkmen sanıyordum, sonra 11 Türk askerinin de gözaltına alındığını gördüm. Türk askerleri, Süleymaniye’de Dışişleri İrtibat Bürosu’nda görevliydiler. Sivildiler ve hepsinin ellerini arkadan plastik kelepçeyle kelepçelemişlerdi. Kafalarına çuval geçirilmişti. Gözaltı merkezinde değişik odalar vardı. Bunları, 3-4 ayrı odaya dağıttılar. Gözaltına alınanlar arasında, bir temizlikçi kadın ile 14 yaşındaki oğlu bile vardı. Kimi buldularsa getirmişlerdi. 2 Kürt koruma ve oradaki dönerci dükkánında oturanlar bile vardı.
ASKERLERİMİZE YİYECEK VE SİGARA GÖTÜRDÜM
İlk sorgu sırasında ben, bizimkilere su, yemek ve sigara götürdüm. Amerikalılar, getirilenler arasında Türk askeri olduğunu biliyorlardı; ama bilmezlikten geliyorlardı.
TÜRK BİNBAŞI ÇOK KIZMIŞTI
Binbaşı Aydın E., çok sinirliydi, agresif davranıyordu. Yapılan muameleye kızmıştı. Bu yüzden Amerikalılar da onun üzerine gidiyordu. Kerkük’te 1 ya da 2 gün kaldılar. Sonra uçakla tüm ekibi Bağdat’a uçurdular. Havaalanına götürürken, turuncu kıyafet giydirmişlerdi.Kamyonun arkasında taşındılar. 2’nci sorguya, tercümanlardan sadece Tuncay Çelik ve Savaş Dalkılıç gitti. Biz gitmedik, daha doğrusu gitmek istemedik.
’ÇUVAL’DAN SONRA İSTİFA ETTİK, DÖNÜYORDUK
Çuval olayı üzerine Türk tercümanlar olarak hepimiz istifa ettik, geri dönüyorduk. Ancak Türk Özel Kuvvetleri Komutanlığı, ’Colin Powell özür diledi, olay diplomatik olarak çözüldü’ deyince istifadan vazgeçtik. Bir ay sonra Türkiye’ye döndük.
TÜRKİYE’NİN İTİBARI İLE OYNAMASINLAR
Tuncay Çelik ve Savaş Dalkılıç, ABD’de kalabilmek için Türkiye’de vatan hainliğiyle suçlanma iddiasını gündeme getirdiler. ABD’ye kapağı atmak için bunu bahane ettiler. Ülkenin itibarıyla oynamasınlar. Kimse onları tehdit etmedi. Koca Türkiye Cumhuriyeti zaten böyle iki tercümana mı kaldı. Tercümanların lideri konumunda, Helinka Pepison adlı bir ABD’li kadın vardı. Helinka, Tuncay ve Savaş’ı ABD için ikna etti. Onlara akıl verdi. Zaten Tuncay, Helinka’nın asistanıydı. Bizi kimse tehdit filan da edilmedi. Ortalığı bulandırmasınlar.
GÖZALTINA ALINAN TÜRK ASKERLERİ
Tim Komutanı Binbaşı Aydın E.
2 üsteğmen. Birinin adı veya soyadı Bozkurt.
5 astsubay başçavuş
3 kıdemli üstçavuş.
AMERİKA’DA 10 YIL KALDIM
Metin Öngel, ABD’de 10 yıl kaldığı için İngilizce’yi çok iyi bildiğini söyledi. Kuzey Irak’ta ABD için çalışan 4 ayrı kategoride tercüman olduğunu anlatan Öngel, “Her kategorideki tercüman, belli gizlilik seviyesine göre yetkiliydi. Biz en düşük yetkide tercümanlardık” diye ekledi. Öngel, nasıl tercüman olduğunu ise şöyle anlattı: “Askerden dönmüştüm. Bir arkadaşım, bu işten haberdar olmuş, CV gönderdik. Gaziantep ve İskenderun’da çalıştırmak için tercüman arıyorlardı. Ankara Hilton’da toplantı yaptılar, evrak verdik, kabul ettiler. Mardin’de 15-20 gün kaldık. Sonra geri döndük. Bir daha arayıp Irak teklifi yaptılar. Ticari bağlantı kurarım diye kabul ettim. Tuncay Çelik benden bir hafta önce gitmişti, Savaş Dalkılıç’la aynı dönemde gittik.”
KEBAP PARTİSİ
Türk tercüman Metin Öngel, kendilerine iş veren ABD’li şirketin yöneticisi Helinka Pepison ile bir Irak dönüşü Mardin’de kebap partisinde.
image004.jpg
BİRLİKTE GÖREV
Tercüman Metin Öngel, ABD’ye iltica eden diğer tercüman Savaş Dalkılıç ile Kuzey Irak’ta birlikte görev yaptığını anlattı.
Öngel ve Dalkılıç’ın birlikte pek çok fotoğrafı var. Öngel, ABD’ye iltica eden Savaş Dalkılıç ile Tuncay Çelik’in davranışlarını doğru bulmadığını söylüyor.
KAYNAK: HÜRRİYET USA
MUAVENET OLAYINI DA UNUTMADIK!
image005.jpg










1 Ekim 1992’de Ege’de NATO ortak tatbikatı yapılıyordu. Amerikan uçak gemisi Saratoga’dan bir gece iki füze fırlatıldı ve Türk savaş gemisi Muavenet’in kaptan köşkü vuruldu. Biri gemi komutanı üç şehit verdik, 27 askerimiz de yaralandı…
HAZIRLAYAN: YILMAZ KARAHAN  .,
http://www.yenidenergenekon.com/130-turk-milleti-cuval-olayini-4-temmuz-2003-unutmayacak/