24 Şubat 2018 Cumartesi

AMERİKA’DA ERMENİ MESELESİNİN DOĞUŞU

AMERİKA’DA ERMENİ MESELESİNİN DOĞUŞU 

Dr. M. Galip BAYSAN 

 2015 yılı hem yurt dışı ve hem de yurt içinde yaşayan vatandaşlarımız için çok çetin bir yıl olacak. Hiç şüphe edilmemeli ki Diyaspora Ermenileri ve onlara destek veren toplumlar ve kurumlar Ermeni Tehcir olayının 100 ncü yılını ülkemize ve halkımıza nefret tohumları ekerek anacaklar. Diğer ülkelerde olduğu gibi ABD halkı da bu faaliyetlerle yoğun bir şekilde meşgul olacak. Amerikan halkının bu konuya neden bu kadar ilgi gösterdiği ve 1915 olaylarını bir soykırım olarak tanımaya neden bu kadar hazır olduğu Türk kamuoyunca pek bilinmeyen ve garipsenen bir durumdur. Ancak geçmişte Ermeni olaylarının en fazla işlendiği toplum Fransa ve İngiltere’den de çok Amerikan halkıdır. Günümüzde ABD ‘de meydana gelecek gelişmeleri değerlendirebilmek için olayların başlangıcı ile ilgili bilgilerin hatırlanmasının yararlı olacağına inanıyoruz

J. B. Gidney “A Mandate for Armenia/Ermenistan için bir Manda” adlı kitabında, Amerikalıların Ermeni meselesi ile nasıl tanıştığını şöyle anlatıyor: 

  “Bu çalışmamdan haberi olan tanıdık herkes, Ermeniler hakkında çocukluğunda çok şey duyduğunu belirtmektedir. Önüne konan her şeyi yemek istemediği zaman annesinin hemen Ermenileri öne sürdüğünü, Ermeniler bunları bulsalar ne kadar memnun olurlar veya “Ermeniler açlık çekerken bu yiyecekleri bırakmaktan utanmalısın” diye çıkıştığını söylemekteydiler. Bu sözler diğer kişilerin hatıralarıyla uyuşuyor. Hatta bu gün bile herhangi bir kişinin, “Ermeniler hakkında bütün bildiğim onların açlık çektiğidir” dediğini duyabilirsiniz. Bu gibi ve benzer mütalaalar onların hikâyesini anlatır. 

Bir dönemde Amerika’da Ermeniler için yaygın bir sempati oluştu. Bu sempati misyoner gayretleriyle beslendi, sadece kiliseler tarafından değil gazete ve dergilerde canlı tutuldu ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Türklerin zulmü nedeniyle acı çeken Ermenilere yardım kampanyaları düzenlendi. Sempati anlayışa mani oldu. Hatta bugün bile milyonlarca Amerikalıların çocuklarında “Türklerin Allah adıyla isimlendirilen sahte bir tanrıya taptıklarını, ona en büyük hizmetin, ona inanmayan herkesin öldürülmesi olarak kabul ettiklerini öğrendiklerini” söyleyebiliriz. 
İşte bu nedenle “Ermeniler, Hıristiyanlığa bağlılıkta sadakat gösterdikleri için öldürü- lüyorlar.” deniyor (1) 1920 yılından itibaren çocuklara Pazar okulları ve İncil derslerinde iyi Somaritan’ların zulme uğrama sahneleriyle süslü hikâyeler, Ermenilerin durumunun anlatılmasına yardımcı oluyordu. ... 

  Kısaca söylemek gerekirse Amerikalılar Ermenilere Türkler tarafından yapılan çirkin muamelelerin nedenleri hakkında tamamen yanlış bilgilere sahipti ve gerek kendi ülkelerinin gerekse diğer Hıristiyan ülkelerin oynadığı rol hakkında bilgileri yoktu. Ermenilere karşı duyulan sempati, Türklere karşı duyulan nefretten fazla genel değildi. Avrupa güçleri de Ermenileri koruyamadıkları için sert biçimde tenkit ediliyordu.” (2) “Ermenilerin kaderi ile ilgili olarak 1896 yılında Kongre’ye birkaç yasa teklifi verildi. Yazarlar aşırı milliyetçilik ve Monroe Doktrinini değiştirip nefret edilen İngilizlerle müşterek çalışma imkânı doğuncaya kadar konuyu tahrik etmenin uygun olmayacağını anladılar. 

Bu anlayış sağlanıncaya kadar Ermeniler dinlerine bağlılıkları nedeni ile öldürülüyorlardı.” (3) Bu anlayış Türkiye’deki Amerikan misyonerlerin öğretilerinden farklı değildi. İlkel dinsel fanatizmi, devamlı okşayan, olayları daima Türk ve Müslümanların aleyhine olabildiğince egzejere edilerek aktarmayı cazip gören, kolay, sadece inanca dayanan, güç- lü fakat gerçek dışı bir anlayış. Oysa gerçek durumu yakından incelenmiş olan bir rahip Y. G. Cark, 1953 yılında yayınlanan eserinde “Eğer Türkler İstanbul’a gelmemiş veya gelmeleri gecikmiş olsaydı. Ermenilerin İstanbul’a yerleşmeleri ve gelişmeleri pek şüpheli olacak, hatta belki de izleri bile bulunamayacaktı.” (4) sözleri ile bazı gerçekleri hatırlatacaktır. Yer yer temas ettiğimiz gibi, psikolojik olarak Avrupa gibi Amerika da beyaz ırkın ve Hıristiyanların üstünlüğüne inanıyordu. Bu nedenle Batı diğer ırk ve milletleri yönetme, eğitme ve medenileştirmenin kendileri için tabii bir hak olduğu inancını taşıyorlardı. 

Batılılar diğer halkları, Hıristiyanlaştırma ve Batı kültürü anlayışı ve yaşamına kavuşturmayı bir insanlık görevi olarak telakki ediyorlardı (5) ve biz bunu nasıl yapmaya çalıştıklarını bazı yazılarımızda anlatmaya çalıştık. Dinsel anlayışlarda özgürlüğe ve tek ve çok tanrı- lı bütün dinlere saygılıyız ancak İslâm dini için haksız yere yanlış iddialar için basit bir örnek sunmak istiyoruz. Osmanlı Kanunnamelerinde yüzlerce yaşta olan bir madde, Türklerin Hıristiyanları bırakın öldürmeyi veya baskı altına almayı, tam tersine kendi dinlerine saygılı olmayı teşvik ettiğinin bir göstergesidir. Kanun şunu emrediyor: “Hıristiyan olan bir şahıs, sonradan papaz olur ve bunu da Hıristiyanların menfaati için yaparsa, ispençe ve haraç (Hıristiyanlardan alınan vergiler) alınmaz”. (6) 
Merak ediyor ve sormak istiyoruz, acaba Avrupa veya Amerika’nın hangi beyaz, hangi medeni Hıristiyan ülkesinin kanunlarında, ülkedeki diğer dinler, mezhepler veya milletler için buna benzer bir hak tanıyan madde var? Profesör Yurga’nın Türk-Ermeni ilişkileri ile ilgili gözlemleri şöyledir: “Türkler tarafından Ermenilere başka milletlere gösterilmeyen hürmet ve saygı gösterilmektedir. Ermeniler, Rumlardan fazla Türklere verilmiş mezhep hürriyetine sahiptirler” (7) Bu gerçek nasıl unutulabilir ki? 

DİPNOTLAR: 

(1) James B. Gidney, A Mandate For Armenia, s.41-42 (The Kent State University Press, Ohia –196). 
(2) Aynı Eser, s.42. 
(3) Aynı Eser, s.42-43. 
(4) Y. Çark, Türk Hizmetinde Ermeniler, S1 (İstanbul – 1953). 
(5) The Eastern Question: imperialism and The Armenion Community, Bayram Kodaman, s.7 (İnstitute for the Study of Turkish Culture, Ankara – 1987). 
(6) Cemal Anadol, Tarihin Işığında Ermeni Dosyası, s.56 (İstanbul – 1982). 
(7) Prof. N. Yurga, Geschichte des Osmanischen Reciches, Cilt-5, s.606.

http://www.tesud.org.tr/uploads/yayin/dosya/207.pdf

***

SURİYEDEKİ İÇ SAVAŞIN GERÇEK YÜZÜ VE TÜRKMENLER,

SURİYEDEKİ İÇ SAVAŞIN GERÇEK YÜZÜ VE TÜRKMENLER, 


Suriye’deki iç savaşın gerçek yüzü ve Türkmenler.. 
Doç.Dr.Sait Yılmaz 

15 Nisan 2017 

 Suriye.deki iç savaş altıncı yılında. Son olarak, İdlib bölgesinde sivillere yönelik kimyasal gaz kullanımı ve buna reaksiyon olarak, ABD.nin Doğu Akdeniz.deki bir savaş gemisinden yaptığı füze saldırısı gündeme oturdu. Suriye.de 2005-2011 yılları arasında alt yapısı hazırlanan “diktatörü kovma” senaryosu, Libya.daki başarılı olamadı. Esat düşünüldüğünden daha dayanıklı çıktı ve bu sefer, Rusya seyirci kalmadı. Bugüne kadar, Suriye deki çatışmaların ana dönüm noktalarını aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz; 

 - Esat rejim güçleri ile 90 ülkeden savaşçıların yer aldığı muhalif grupların (El  Kaide uzantısı El Nusra cephesi) savaşı (2012). 

 - Lübnan Hizbullah ı ve İran ile bağlantılı güçlerin çatışmaya dâhil olması; 2013 yılında ortaya çıkan IŞİD ın 2014 de Musul u ele geçirmesi ve savaş alanında en 
önemli hedef olması. 

 - ABD, Ekim 2014 de ortaya çıkan PYDyi Suriyenin işgalinde kullanmaya başlaması ve PKK uzantısı YPG yi meşru güç kabul etmesi, 

- Rusya.nın Ekim 2015.de iç savaşa müdahil olması ve Suriye haritasının Esat lehine değiştirmeyi başlaması; Halep bölgesinde büyük ölçüde kontrolü sağladıktan sonra Batıya doğru ilerlemesi. 

 - Türkiye.nin 2016 yılında Suriye.nin kuzeyindeki ara bölgeye girmesi ve Rusya inisiyatifinde Astana Sürecinin başlaması ve Suriye nin doğusundaki çatışmalar için Rusya ve Türkiye.nin garantörü olduğu ateşkes ilan edilmesi. 

 Gelinen aşamada Rusya ve İran.ın arkasında Esatın rejim güçleri bir yandan başta İdlib ve Şam bölgesi olmak üzere Suriye.nin Batısında Suudi Arabistan ve 
Katar.ın arkasında olduğu İslamcı güçlerden bölgeyi temizlemeye çalışırken, diğer yandan Doğu.ya doğru ilerledi ve Münbiç ile birleşti. Doğu.da Rakka ve IŞİD.a yönelik operasyonların sonucu beklenirken, Rusya ise yeni Suriye Anayasası ve barış süreci ile ilgili inisiyatif almış durumda. Son 5 yılda Suriye den büyük göç alan Ankara ise Fırat Kalkanı ile Kürt koridorunu kestiği iddiasında ama bu koridoru zaten Kürtlerle anlaşma niyetinde olan Ruslar ve Esat El Bab.ın güneyinden zaten kurdular. 

Türkiye.nin ara bölgede ne kadar kalacağı tartışılırken, Suriye deki Türkmenlerden bahseden yok. 
Bu makalede, Suriyedeki iç savaşın gerçek yüzü yanında tıpkı Irak.ta olduğu gibi yüzüstü bırakılan Suriyeli Türkmen kardeşlerimizin durumunu ortaya koyacağız. 

 Suriye’deki iç Savaşın Kısa Geçmişi.. 

ABD nin Suriye.de 2012 de başlattığı iç savaşın geçmişi 1940 ve 1950.lere dayanıyor. CIA, 1940 ların sonunda Suriye hükümetine topraklarında bir ABD 
şirketine petrol boru hattı inşa etmesini istemiş, reddedilince de Batı düşmanı ve Komünist olmakla suçlamaya başlamıştı. Önce Şam.da bazı askeri liderler ile 
buluşarak darbe yapmayı denediler1. CIA nın Suriye deki ilk askeri darbe girişimi Mart 1949.da oldu. Aslında Suriyeliler, Fransız sömürgecilerden kurtulunca Mart 1949 da tam da Amerikan modeline uygun bir laik demokrasi kurmuşlardı. Ancak, Suriye nin demokratik seçimle başkanı seçilen Şükrü El-Kuvvetli Amerikalıların Trans-Arap boru hattını onaylama konusunda tereddüt etmişti. Amerikan projesine göre, boru hattı S.Arabistan.daki petrolü Suriye üzerinden Lübnan limanlarına taşıyacaktı. CIA, bir darbe ile Şükrü El-Kuvvetli nin yerine Hüsni El Zaim isimli bir diktatör oturttu 2. Bu şahıs önce Amerikan projesini onayladı ve ardından dört buçuk aylık parlamentoyu dağıttı. Takip eden birkaç darbeden sonra Suriye halkı tekrar demokrasi istedi ve 1955.de tekrar El-Kuvvetli yi ve onun Ulusal Partisi ni seçti. Ancak, yıllar içinde  Amerikan sevgisinin yerini Sovyet eğilimleri almıştı. Dulles hemen Şama iki darbe sihirbazı gönderdi. Musadık.ın devrildiği, İrandaki Operasyon Ajax darbesinden sonra sıra Suriyeye gelmişti. 1957 de CIA ve MI6 birlikte 3 üst düzey Suriyeli lidere suikast planladılar. Suriye istihbarat başkanı, genelkurmay istihbarat başkanı ve Komünist Partisi başkanı suikast ile öldürüldü. Amaç, sadece Suriye deki rejimi devirmek değil, o sıralarda CIA kontrolünde olan Irak ve Ürdün tarafından işgalini de sağlamak tı 3. 

Bu dönemde bugünküne benzer şekilde siyasi olarak Özgür Suriye Komitesi ve buna bağlı askeri direnişçi gruplar oluşturuldu. Ordu dağılacak ve ülke karışacaktı. 

Suriye.de, CIA tarafından Temmuz 1957.de düzenlenen darbe girişimi başarısız oldu. Amerikalılar Suriye.den kovulmuştu ama seçimle iş başına gelmiş Baas rejimine yönelik CIA oyunları devam etti4. 1961.de ABD ve bölge ülkelerinin desteklediği darbe ile Suriye, Birleşik Arap Cumhuriyetinden ayrıldı ama iki yıl sonra yapılan ikinci darbe ile bu kez Baasçılar iktidarı ele geçirdi. 

1976-1982 döneminde Suriye.de ayaklanan Müslüman Kardeşler.in arkasında CIA vardı ve CIA tüm operasyonu Amman.dan yönetiyordu5. Bu dönemde Suriye de Müslüman Kardeşler militanları Baas yanlısı gördükleri birçok aydın, gazeteci, asker, üniversite hocası ve memuru sokakta öldürdü. Hafız Esat.a karşı iki kez başarısız suikast girişiminde bulundular. Ardından Halep ve Hama.da ayaklanma başlatarak, iktidarı ele geçirmek istediler. 2 Şubat 1982.de Esat.ın Hama.da Müslüman Kardeşlere karşı başlattığı ve 10 gün süren harekât bugün İslamcıların Hama Katliamı dedikleri olaydır6. Müslüman Kardeşler, 2011 de gene Hama.da ayaklanma ile iktidarı ele geçirme savaşında ABD ve bölge ülkelerinin vasıtası oldular. Suriye.deki rejim, Esat ailesi tarafından yönetilen bir Alevi rejimi değildir. Baba Hafız Esat zamanında ülke güvenliği Alevi subaylarla Sünni iş adamlarının bulunduğu bir askeri-tüccar kompleksinin elinde idi. Baba Esat, bu iki kesimin çıkarları arasında her zaman bir denge gözetiyordu. Şam.daki ayaklanmalar ABD büyükelçisi Robert Ford tarafından tetiklenene kadar, Beşar Esat, teknoloji ile arası iyi olan, liberal ve demokrat yani Batılı biri idi. Suriye rejimi oldukça laikti ve yüzde 80.i Sünni olan ülkede, Esat ailesine sadık güçlü bir ordu ve istihbarat örgütü kurulmuştu. Beşar Esat ülkesini liberal değerlere göre geliştirmeye çalışıyordu ve Ortadoğudaki en ılımlı rejime sahipti. Suriye ile ilgili ilk işaret, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Albülhalim Haddamın Aralık 2005te Parise kaçması ve muhalefet bayrağını açması oldu. Suriye.deki ayaklanma Tunus ve Mısırdaki hareketlere göre zamanlanmış ve 
koordine edilmişti 7. Wikileaks belgelerinde ABD nin 2006-2011 döneminde yani ayaklanma başlamadan beş yıl önceden beri Suriye.deki muhalif grupları finanse ettiği ve silahlandırdığı yer almakta idi 8. 

2011 yılında Tunus, Mısır, Libya ve Yemen.de ayaklanmalar başladığında CIA, Suriyede çoktan yerini almıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı ve NED, 2006 yılından beri Suriye.deki muhalif grupları fonları ile destekliyordu 9. Ortada gene Batı tarafından eğitilmiş ve donatılmış İslamcılar vardı. Bunların bir kısmı Libya.dan gelip, Suriyeye geçti. Nisan 2011.de Suriyeli Müslüman Kardeşler Örgütü üyelerinin ülkeye kabulü ve siyasete girmesinin sağlanması teklifini Esat reddedince10; Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) tugayları kurulmaya başlandı. İsyancılara hedef olarak Halep.i gösterilmişti ve Esat ın altı ay içinde düşeceğini hesaplanmıştı Suriyede ise Mart 2011.de Derada başlayan ayaklanmaların arkasındaki kilit oyuncu, ABD.nin sessiz ve gölgede kalmayı seven diplomatlarından Robert Ford idi. 17-18 Mart 2011 de Dara da ayaklanma 
başlatıldığında tıpkı Ukrayna.da Maydan Meydanı.nda olduğu gibi çatılara yerleştirilmiş keskin nişancılar (sniper) polise ve göstericilere ateş ederek, eylemleri tetikliyordu. CIA ve diğer istihbarat örgütleri yeni cihatçı bulmak için seferber olmuşlardı. Beş yıl içinde yaklaşık 80 ülkeden sayısı 100 bini bulan terörist Suriyeye geçti. Hem Esat a zarar verecek hem de çoğu ölecek, bir taşla iki kuş vuracaklardı. Batının hesabı tutmadı; yeni dalgalarda daha fazla cihatçı geldi, sayı arttı, IŞİD ve El Nusra güçlendi. ABD yardımları ve bu savaşçılar yıllarca önce El Kaide uzantısı El Nusraya sonra da ondan doğacak olan IŞİD a gitti. 2 Ekim 2013.de CIA, eğit-donata tabi ettikleri 100 bin kadar militanın 20 binin radikal İslamcı olduğunu itiraf etti. Kasım 2014.de ÖSO.nun yenilmesi ve 14 bin militanının Halep.ten çekilmesi Suriye askeri planının iflasının resmi kanıtı oldu. ABD, ılımlı İslamcılar ile radikal İslamcılar arasında çok ince bir çizgi olduğunu fark etti. Esat.ı devirmek için çalışan muhalif gruplar; El Nusra, Ahrar Eş Şam ve İslami Cephe artık ABD için terör örgütü idi. IŞİD, 12 Eylül 2013.te ÖSO ile savaşa başladığını açıkladı. Libya ve Suriyede bizzat ABD nin kurduğu ve desteklediği bazı gruplar zaman geçtikçe patronlarına cephe almaya başladılar. 

 Suriye’deki iç Savaşın Bugünü.. 

Türkiyenin Suriye politikası iç savaşın başlangıcından beri Katar ile aynıdır ve hala değişmemiştir; Esatın gitmesi ve yerine İhvan (Müslüman Kardeşler) 
yönetiminde bir devlet kurulması. Suudi Arabistan, Müslüman Kardeşler ile dost olmadığı için bu hedeften ayrı düşmüştür; Esatın gitmesini, yerine Vahabi birinin gelmesini istemektedir. ABD ise Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar.ın hedefleri karşısında “politikasızlık politikası” izledi ve hiçbirini desteklemedi. Kendisi için en tutarlı vasıta olarak Kürtleri seçti. 

İç savaşın başında Suriye, kendi gücüne uygun bir askeri strateji seçmişti. Bütün Suriyeyi elde tutacak güçleri olmadığından ülkeyi savunmayı üç öncelik 
bölgesine ayırdılar; 

- Bazı bölgelerden vazgeçtiler ve boşaltılar; bunlar Suriye.nin doğusunda IŞİD.İn ele geçirdiği savunmasız bölgeler oldu. 

- Bazı bölgeleri eski müttefiklerine devrettiler; PYD bölgesi. 

- Önem verdikleri bölgeleri (Şam-Halep) olduğu korumak için iç kesime çekildiler, buralarda toparlandıktan sonra saldırıya geçtiler. Şimdi kuzey (İdlib), Şam güneyi ve Doğuda IŞİD.ın elindeki bölgeleri aldıktan sonra sıra PYD bölgesine gelecek. 

Batı Cephesi; 

Suriyede savaşan İslamcı güçleri en radikal olanlardan başlayarak şu şekilde sıralayabiliriz; 

- IŞİD, 

- El Nusra (İdlib), 

- Ahrar Eş Şam (İdlib, Humus), 

- İslam Ordusu (Şam), 

- Güney Cephesi (Deraa), 

- İhvan Grupları (Feylak, Şam ve Rahman lejyonları) (Şam, İdlib) 

Bu örgütlerden yeni ismi Şam Tahrir Örgütü olan El Kaide uzantıları şu gruplardan meydana geliyor; 

- Şam Fetih Cephesi (El Nusra), 

- Nurettin Zengi Grubu, 

- Ahrar Örgütünden ayrılanlar, 

- ÖSO.dan bazı gruplar. 

Türkiye.nin desteklediği ÖSO ise şunlardan meydana geliyor; 

- Türkmenler (1500 kişi), 

- Şam Cephesi (3 bin), 

- Feylak-ı Şam (Bin), 

- Hamza Grubu (3 bin). 


Tablo 1: Suriye’de Kim Nerede ve Kim Destekliyor? 

Muhalif İslamcı güçlerin ya da diğer adı ile Özgür Suriye Ordusu çatısı altındaki unsurların bulunduğu bölgelerdeki sivil nüfus yaklaşık rakamlar ile şu şekilde 
sıralanabilir; 

- İdlib (1 milyon 250 bin), 

- Şam banliyösü (500 bin), 

- Deraa (200 bin), 

- Fırat Kalkanı bölgesi (750 bin), 

- Humus (60 bin). 

Doğu Cephesi; 

ABD ve PYD.nin askeri kanadı olan YPG/PKK, devam eden çatışmalar ile Rakka şehrini ele geçirmeye hazırlanırken, Türkiye de bu harekâta müdahil olmak, 
ara bölgedeki konumunu güçlendirmek istedi ama bunu ne ABD ne de Rusya istemedi. IŞİD.in 200.ü El Bab bölgesinde olmak üzere Suriye.de 5 bin, Irak.ta 10 bin militanı var. IŞİD in kontrolü altındaki Rakka-Deyrizor arasındaki bölgede 500 bin kişi civarında sivil halk yaşadığı değerlendirilmektedir. Suriye sınırları içindeki Kürt kökenlilerin dağılımı ise yaklaşık olarak şu şekildedir; Afrin (300 bin), Münbiç (150 bin), Kobani (50 bin) ve Kamışlı (500 bin). PYD, bölgesinde PKK dışında diğer Kürt özellikle Barzani gruplarını bile istemiyor. Ancak, tüm gücü ABD.ye endeksli ve onlar çekilirse kısa zamanda yok edileceklerini biliyorlar. Petrol, Haseki ile Rakka arasındaki bölgede ve PYD.nin eline geçmiş durumda. PYD bölgesinde hem petrol hem de tarım olduğundan, bunları iç piyasaya (Esat, Barzani ve IŞİD) satarak para kazanıyorlar. Rakka.ya gitmeye ve IŞİD i temizlemeye çok gönüllü değiller ama ABD nin desteğinin sürmesi, IŞİD üzerinden meşruiyet sağlamak ve kendi alanlarını 
genişletmek için savaşa devam ediyorlar. 


Harita 1: Suriye’de Durum (6 Nisan 2017) 


 Türkiye.nin Suriye.deki rolü Ateşkes garantörlüğüne yani ateşkesi gözetlemeye indirgendi. Rusların YPG ile dostluğu onun içinde askeri varlık bulunduracak düzeye ulaştı. Kürt Koridorunun kurulması için Esat güçlerini Münbiç.e taşıyan Rusya, yeni Suriye Anayasası.nda Kürtlere güçlü bir otonomi (güvenlik, dış politika ve enerji kaynakları üzerinde söz hakkı hariç) vermeye hazırlanıyor. Esat, sınır boyunca özerklik vereceği Kürtlerden Türkiye.ye karşı bir tampon bölge kurmaya sıcak bakıyor. Rusya YPG.yi hem ABD.nin elinden almak, hem de Esat.ın gücü yetmeyeceği için Kürtleri bir şekilde Suriye.ye entegre etme hesabı peşindedir. 


ABD.nin bu durumda Kürtleri ne yapacağı, Rakka.dan sonra planının ne olduğu önemli. ABD.nin Kürtlere vereceği Rusya.nın kinden az olmamalı ki etkisi sürsün. PYD bölgesinde 100 bin kadar savaşçı var ve bunun 4.500 kadarı Türkiye.den YPG/PKK.ya katılanlar. Rojava Peşmergeleri ya da diğer deyimle Barzani.nin PYD bölgesindeki güçleri sanıldığı kadar etkili değil. Arap aşiretleri ile YPG bölgesinde etkin olma gayreti ise sadece Türkiye.nin iç politikaya yönelik bir beyhude uğraşıdır. 

 Türkiye şu an girdiği ara bölgede Sünni Arapların muhafızlığını yapıyor. Türkiye.nin Suriye.deki çıkmazları; Ruslar, Fırat Kalkanı ve İdlib. PYD bölgesi zaten hiçbir zaman hedef alınmadı. Kürt koridorunu önleme söylemi, Arap bölgesi açmanın bahanesi oldu. Türkmenler ise Suriye.de yok sayıldı. İran, Rusya ve Irak; Esat.ın yanında, ABD ve Rusya, YPG/PKK.nın yanında ve gelinen aşamada Barzani de Türkiye ile yolları ayırmak istiyor. Afrin.de PKK ile kucaklaşan Ruslar, Ateşkes Gözlem Merkezi kurduklarını iddia ediyor. Ruslar; İdlib.deki İslamcıların silahlarını teslim edip, masaya gelmesini istedi. Rusların, Türkiye.den istekleri; ÖSO.yu çek, ara bölgeden çık, Rakka.yı unut. İdlib.tekiler Türkiye.yi artık dinlemiyor, Astana.ya bile gelmediler. Esat, Kürtleri Anayasayı görüşmeye davet etti. Sonuçta Suriye.de Rusya ve Esatın dediği olacak, Kürtlere güçlü bir özerklik ile Suriye sahnesini düzenleyecekler. Yakında İdlib bölgesinde çetin çatışmalar olacak ve Sünni savaşçılar biraz uzun sürse de sahneden gidecek. Esat, Erdoğan.dan 15-20 milyar tazminat istemeye hazırlanıyor. ABD ise Rakkadan sonra tamamen Irak.a yüzünü dönecek. 

 Suriye Halkı ve Türkmenler.. 

Suriye.de yaşayan Türkmenlerin sayısı ile ilgili resmi bir rakam yok. Çünkü Suriye.de yapılan nüfus sayımınde etnisite dikkate alınmıyordu. 2004 yılında yapılan Suriye genel nüfus sayımına göre ülke nüfusu 17 milyon iken, savaş başlamadan hemen önce yani 2011 yılında bu sayının 23 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu nüfustan; 500 bin kişi savaş esnasında öldü ve yaklaşık 11,5 milyon kişi (%50) ülke içinde (7 milyon kişi) yer değiştirdi veya ülke dışına (4.5 milyon kişi) göç etti. Bugünkü Suriye nüfusunun dağılımına bakarsak; 12 milyon kişi Esat yani rejim güçlerinin kontrolündeki bölgede yaşıyor. 

CIA kayıtlarına göre Suriye.de %3 Türkmen var ama gerçek rakam bu değil. Suriye.deki Türkmen sayısı 3.5 milyon (%15.2) civarındadır. Bu Türkmenleri üç gruba ayırabiliriz; 

(1) Türklük bilinci olup, Türkçe konuşanlar (1.5 milyon), 

(2) Türklük bilinci olup, Türkçe bilmeyenler (1 milyon), 

(3) Türklük bilincini kaybetmiş ve Türkçe bilmeyenler (1 milyon). 

Bu gruplardan ilk ikisi bugün daha çok muhalif grupların bölgeleri (İdlib, Humus) içinde ya da Türkiye.ye gelmişlerdir. Üçüncü grup ise çoğunlukla Esat 
güçlerinin (Halep, Hama) kontrolü altındaki bölgelerdedir. 

Suriye.de iç savaş çıkmadan önce Türkmenlerin bir etnik kimliği yoktu. Suriye rejimi onları Türkiye.nin bir uzantısı olarak görmüş, Türkçe kitap, kaset vb. her şey yasaklanmıştı. İddia edilenin ekonomik bakımdan ve eğitim seviyesi olarak en geri durumda bırakıldılar. Suriye Türkmenlerinin tamamı (10 bin kişilik Abdal grubu gibi birkaç küçük grup hariç) Sünni mezhebindendir. Türkmenler yedi bölgeye dağılmış olduğu gibi, bu bölgeler içinde de dağınık durumdadırlar. Türkmenlerin Suriye içi dağılımı aşağıdaki gibidir; 


Harita 2: Suriye’de Etnik durum 

- Halep (1 milyon 250 bin), 

- Hama ve Humus (1 milyon), 

- Bayır Bucak (Lazkiye) (250 bin), 

- Şam (750 bin), 

- Golan (40-50 bin), 

- Rakka (50 bin), 

- İdlib (50 bin). 

Türkiye.ye gelen 2.5 milyon Suriyeli yanında 500 bin civarında da Türkmen var. Suriye Türkmenleri en çok İstanbul (300 bin), Antep (50 bin), Osmaniye (50 bin), Hatay (30-40 bin), İzmir (20 bin), Malatya (20 bin) ve Konya.da (15 bin) yaşamaktadır. 150 bin civarında Suriyeli Türkmen.in Lübnan.a göç etmek zorunda kaldığını da not edelim. 

Ankara.daki iktidar için Türkmenler hep bir iç politika malzemesi olarak kullanıldı. Mezhep esaslı Suriye politikası içinde Türkmenler için ayrı bir sayfa olmadı. 
Gelecekte de Türkmenlerin ne olacağı umurlarında değildir. Suriye Türkmenlerinin en önemli sorunu Ankara.nın kendileri ile ilgili hiçbir politikası olmaması, sadece sahada ihtiyaç halinde kullanılmalarıdır. Türkiye.ye gelen Suriyeli Araplar vatandaşlığa geçebilmekte, 300 bin civarında kişinin vatandaşlığa alınma hedefi var. Türkmenler, birkaç istisna (akrabası olanlar) dışında bu hakka sahip değildir. Türkiyedeki Suriyeli Türkmenler, vatandaş olmak en azından çifte vatandaşlık istiyorlar. Suriye.ye gidip gelmek istiyorlar ama izin verilmiyor. Suriyedeki Türkmenlerin ise çıkışına izin verilmiyor. Gelen Türkmenler Suriyede özel sektörde meslek sahibi olduklarından, Türkiyede kendi işlerini kurdular ve geçim sorunları yok. Halep.teki sanayi erbabı işlerine Türkiye.ye özellikle İstanbul, Konya ve İzmir.e taşıdı. Devlet, Türkmenlere 
para vermiyor yani maddi destekleri yok. Diğer Suriyeliler ise BM.nin para desteği ile birlikte PTT kart ve Kızılay.dan 700-900 TL arası para yardımı alıyorlar. Bunlara ayrıca ev kirası ve gıda desteği veriliyor. Türkiye.deki 3 milyon Suriyeli göçmenin geleceğini şöyle öngörebiliriz; bunların bir kısmı barışın sağlanması halinde geri dönecek, bir kısmı vatandaş olacak. Bir seçenek de bunların Avrupa.ya gönderilmesi kozu ancak bu işleyecek gibi gözükmüyor. Öte yandan, Ruslar ve Esat güçleri, İdlib.i sıkıştırmaya başladı ve muhtemelen oradan da bir milyonu aşkın göçmen gelebilir. 

Sonuç.. 

Suriyedeki iç savaşın geleceğine bakacak olursak; 

- İdlib.de içlerinde barışı hiçbir zaman istemeyen El Nusracıların bulunduğu gruplar sonuna kadar direnmek niyetinde ve Astana görüşmelerine bile gitmediler. 

- Daha güneydeki gruplar, zamanla Esat güçleri tarafından eritilecek. 

- Kürt bölgesi en sorunlu özerk bölge olacak; Suriye rejimi ile PKK uzantısı PYD ilişkileri geçmişte iyi idi. PYD yi 2003 yılında Suriye istihbaratı PKK yı 
barındırmak için kurdu. PYD, özerkliğe daha sıcak bakıyor ama zamanla bağımsızlık elde etmek stratejisi izliyorlar. Bunun için belirleyici unsur, denize çıkış koridoru bulmaları. 
Bunun için iki yol var; 
Ya Hatayı ele geçirmek ya da Türkmen Dağı üzerinden Suriye içinde denize bir koridor açmak. Akdenize açılmayan bir Kürt devletinin Suriye de yaşamayacağını hesaplıyorlar. 

Irak.ta asimile olmasına ve dağılmasına göz yumulan 3.5 milyon Irak Türkmeninin kaderi Suriye Türkmenlerine benziyor. Bir zamanlar çoğunlukla yaşadığı Türkmenlerin yaşadığı, tarihi Türk şehirleri Kerkük ve Musul gibi yerlere Barzani.nin uydurma Kürt devletinin bayrağı asılırken sessiz kalıyoruz. Suriye.de bir milyon toplama Kürt devlet ya da özerk bölge kurmaya çalışırken 3.5 milyon Suriye Türkünün esamesi okunmuyor. Bunun temelinde yatan neden ise Ankara.daki iktidarın ideolojisi yani dinin, Türklüğün önünde gelmesi. Barzani.nin Sünni olmasıdır. Suriye de Türkmenlerden çok daha az nüfusu olan Kürtler, devlet kurma en azından kuvvetli bir özerklik peşinde iken; Fırat Kalkanı ve İdlib bölgesinde Arap bölgesi kurmak için alt yapı çalışması yapan Türkiye.nin aklına ne Irakta ne Suriye.de bir Türkmen devleti ya da bölgesi kurmak gelmiyor. Asıl düşünülmesi gereken nokta; Suriyede Esata karşı olmak, Irak.ta ise Barzani nin yanında olmak bu ülkelerin bölünmesinin taraftarı olmak demektir. 

Türkiye, bölge ülkeleri kadar bölgedeki büyük güçler ile de ilişkilerini normalleştirmek ve rasyonel bir politikaya dönmek istiyorsa mezhep esaslı bir 
politikadan vazgeçmelidir. Türkiyenin bir Türkmen politikası olmalı ve İran ile dostluğun bu coğrafyada bizim için bir zorunluluk olduğu unutulmamalıdır. İhvan ve mezhepçi bir politikaya devam edildiği sürece Esat düşmanlığı devam edecek, ABD ve Rusya ile de ortak bir projede buluşmak mümkün olmayacaktır. Rusya-Türkiye ilişkileri gittikçe kötüleşebilir çünkü İdlib.te muhtemelen kitlesel ölümler yaşanacaktır. Öte yandan, Türkiyenin ara bölgede kalması uluslararası hukuk bakımından gittikçe daha zor olacaktır. ABD ve PYD.nin Rakka.ya yönelik başlattığı operasyon doğuya doğru gidiyor ve Musul.da devam eden operasyon ile birlikte IŞİD buralardan çıkarılabilir. Ancak, IŞİD, yok olmayacak, muhtemelen Rakka güneyine, çöle çekilecektir. IŞİD, her devletin kendi planını uygulamak için faydalı terör örgütü olmaya devam ediyor. Son sözümüz, eğer Suriye ve Irak bölünecekse Türkiye, Sünni diye Arap ve Kürtlere değil, Türkmenlere bir devlet ya da özerk bölge kurmanın alt yapısını hazırlamalıdır. 

http://www.21yyte.org/assets/uploads/files/Suriye%E2%80%99deki%20i%C3%A7%20sava%C5%9F%C4%B1n%20ger%C3%A7ek%20y%C3%BCz%C3%BC%20ve%20T%C3%BCrkmenler..%20%281%29.pdf

 ****

Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısında rakip olabilecek tek bir lider bile yok.

Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısında rakip olabilecek tek bir lider bile yok.

 Faruk Acar,
5 Oca 2018 tarihinde yayınlandı

Ahu Özyurt'un sunduğu Türkiye'nin Gündemi programında 2019 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi masaya yatırıldı. 
Programın konuklarından ANDY-AR Araştırma Şirketi Başkanı Faruk Acar, seçimle ilgili yaptığı değerlendirmede, "Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısında rakip olabilecek tek bir lider bile yok. Tek. Değişik şartlar ve değişik dinamikler dolayısıyla bir ortak alanda buluşulduğunda Erdoğan'a karşı bir mücadele söz konusu. 
Yoksa o adayın, Erdoğan profilinde bir aday olduğu düşünülemez. Yarın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de göreceğimiz gibi" dedi.



https://www.youtube.com/watch?v=Mrq63NcShR0



***

ABD Ordusunu Bu Videodan İzleyin,

ABD Ordusunu Bu Videodan İzleyin,

Kendi Askerinin başına çuval geçirilince,  ABD'ye bir Nota bile veremeyen Tayyip Erdoğan'ın, Askerini korumak için kitleleri feda edebilen bir ordu ABD ordusu. Bir çocuğu korumak için kendini feda eden bir manga Türk askerinden ayrılan en önemli özelliği de bu. Bir gün karşı karşıya geldiklerinde Türk Ordusu'nun önünde dağılacak olmasının sebebi de bu.

İşte bu ordunun insan kalitesini ortaya koyması açısından aşağıdaki videoyu izlemenizi tavsiye ediyoruz. Bu bir çürük elma videosu değil. Neticede bizim ordumuzda da bir dizi çürük elma örneği çıkabilir. Aksine bu video bir ordunun karakterini ortaya koyuyor, egemen kültürünü yansıtıyor. Sepetteki çürük elmayı değil, sepetin dokusunu açığa çıkarıyor.

 Kendi Askerinin Başına çuval geçirilince, ABD'ye bir Nota bile veremeyen Tayyip Erdoğan,


https://www.youtube.com/watch?v=9LW48zH3ntQ

ABD ordusunu tanımak zorundayız. Kurmayından vatandaşına, ABD'nin dış politikasının hedef tahtasına oturtulmuş bir milletin , bu dış politikanın en önemli aracı olan ABD ordusunu her yönü ile tanıması gerekiyor.

 ABD ordusunu katliamları, işbirlikçilerle birlikte gerçekleştirdiği darbeleri, yargısız infazları, kitle imha silahları , suikastleri ile tanıyoruz. Son teknoloji silah sistemleri ve savaş tarihinin en başarısız muharip güçlerinden biri oluşu ile de. Taktik ve stratej başarısızlıklarını orantısız ateş gücü , açık ara teknolojik üstünlüğü ve küresel propaganda gücü ile kapatan bir ordu ABD ordusu. 

 Askerini korumak için kitleleri feda edebilen bir ordu ABD ordusu. Bir çocuğu korumak için kendini feda eden bir manga Türk askerinden ayrılan en önemli özelliği de bu. Bir gün karşı karşıya geldiklerinde Türk Ordusu'nun önünde dağılacak olmasının sebebi de bu.

İşte bu ordunun insan kalitesini ortaya koyması açısından aşağıdaki videoyu izlemenizi tavsiye ediyoruz. Bu bir çürük elma videosu değil. Neticede bizim ordumuzda da bir dizi çürük elma örneği çıkabilir. Aksine bu video bir ordunun karakterini ortaya koyuyor, egemen kültürünü yansıtıyor. Sepetteki çürük elmayı değil, sepetin dokusunu açığa çıkartıyor. 

 Video ABD'nin Enterprise uçak gemisinin komutanı ve yardımcılarını gösteriyor. Video da, kaptan Owen Honors ve yardımcıları bir subaya, hele hele komuta düzeyinde bulunan bir subaya hiç bir şekilde yakışmayacak söylemlerde ve hareketlerde bulunuyorlar. İzleyip görmeniz lazım.

 Ve daha da önemlisi bu video ve benzerleri Enterprise uçak gemisinin kapalı devre sisteminde gösterilmek üzere çekiliyor. Bu tarz videoların toplu gösterim alışkanlığı, sözkonusu videoların bir kaç çürük elmanın saçmalaması değil, kurumsal dokunun bir göstergesi olduğunun önemli bir kanıtı.

Peki gösteriliyor da ne oluyor?

Şikayet üzerine, ABD Savunma Bakanlığı Enterprise gemisi kaptanına sözkonusu videoların gösteriminin durdurulmasını emrediyor fakat disiplin cezası vermiyor.

 Ne zaman ki bu videolar dışarı sızıyor, işte o zaman ABD Savunma Bakanlığı görüntüyü kurtarmak için Enterprise'ın askeri kariyeri başarılarla dolu kaptanını görevden alıyor ve masa başı görevine atıyor.

Şu anda Owen Honors'ı desteklemek ve kaptanın haksız yere cezalandırıldığını savunan facebook grubunun üye sayısı 27.000.

 Türk Milleti'nin ABD Milletinden ayrıldığı noktada burası sanırız. Türk Milleti, askerine sahip çıkar ama yanlış yapan çürük elmalara asla. Askerlerine moral vermek için çıplak duş sahneleri çekip yayınlayan askerin/subayının  ise suratına tükürür. Bırakın 27.000 , 27 kişi bile üye  olmaz destek grubuna.

 Kendi askerinin başına çuval geçirilince ABD'ye bir nota bile veremeyen Tayyip Erdoğan'ın Irak'ı işgali sırasında başarısı için duacı olduğu ABD askerini bu video ile biraz daha tanıyın...


http://acikistihbarat.com/Goruntule.aspx?id=9351



***

PUTİNDEN 15 TEMMUZ DEĞERLENDİRMESİ.

PUTİNDEN 15 TEMMUZ DEĞERLENDİRMESİ.


Putin'den flaş '15 Temmuz Darbe girişimi' çıkışı!



DÜNYA HABERLERİ  | 17.06.2017 10:00 | Son Güncelleme 27 Kasım 2017 

Rusya Devlet Başkanı Putin 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili, 
" Gülen bu darbe girişiminde gerçekten yer aldıysa.! 
ABD İstihbarat güçlerinin bundan habersiz olması imkansız" 
ifadelerini kullandı. 

Türkiye’de ABD’nin taktik nükleer silahlarının bulunduğunu ve darbe girişimi nedeniyle bu konudaki endişesini de dile getiren Putin, “Böyle dramatik olaylar yaşandığı zaman, akla şu soru işareti geliyor: Bu nükleer silahların başına neler gelebilir?” dedi.

'The Putin Interviews' (Putin Röportajları) belgesel filmi için ABD'li ünlü yönetmen Oliver Stone'a demeç veren Putin, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin şu ifadeleri kullandı: "Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin darbe girişiminde yer aldığını hiçbir zaman bana söylemedi. Ama ben şu mantıktan yola çıkabilirim: 

Eğer Gülen, gerçekten de darbe girişiminde yer aldıysa ki bu konuda bir fikrim yok-, o zaman ABD istihbarat güçlerinin olup bitenlerden haberdar olmamasını tasavvur etmek çok zor."

Konuşmasında İncirlik'e de değinen Putin, "Bu arada Amerikan Hava Kuvvetleri, Türkiye’de İncirlik üssünde bulunuyor. Ki İncirlik’teki askerler darbe girişiminde faal görev aldılar" dedi.

'TÜRKİYE’DEKİ ABD'YE AİT NÜKLEER SİLAHLARIN BAŞINA NELER GELEBİLİR?'

Türkiye’de ABD’nin taktik nükleer silahlarının bulunduğunu ve darbe girişimi nedeniyle bu konudaki endişesini de dile getiren Putin, “Böyle dramatik olaylar yaşandığı zaman, akla şu soru işareti geliyor: Bu nükleer silahların başına neler gelebilir?” dedi.


http://www.mynet.com/haber/dunya/putinden-flas-15-temmuz-darbe-girisimi-cikisi-3098561-1


***

22 Şubat 2018 Perşembe

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ, BÖLÜM 11

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ,  BÖLÜM 11


 



Ek-7: Atatürk Ve Recep Çavuş 

ATATÜRK, İstiklal Savaşının kazanılmasından sonra Adana’ya 
gitmişti. Yanındaki kurmaylarıyla birlikte şehri geziyordu ve 
dikkatini çeken güzel binalarla ilgileniyor idi. Kendisine Adana’yı 
tanıtan vatandaşa bu güzel binaların sahiplerini sordu. 

- Bu villa kimin? 
- KİRKOR EFENDİ'NİN PAŞAM! 
- Şu Köşk? 
- DİMİTRİ EFENDİNİN PAŞA HAZRETLERI! 
- Ya şu ilerideki konak? 
- SALAMON EFENDİ'NİN! 

ATATÜRK bu kez, az ötedeki toprak damlı, virane bir evin sahibini 
öğrenmek için sorunca, Adanalı gazi cevap verdi: 

- RECEP ÇAVUŞ'UN PAŞAM! 

ATATÜRK bu duruma biraz üzülmüş, biraz da sinirlenmiş 
idi. Yanındakilere emir verdi: 

- ÇAĞIRIN ŞU RECEP ÇAVUŞ'U! 

Recep Çavuş gelince bir asker selamından sonra, "EMREDİN 
PAŞAM" dedi. Ata, bu kez Recep Çavuş’a sormaya başladı: 

- Bu villa KİRKOR Efendinin, bu köşk DİMİTRİ Efendinin, şu 
konak SALAMON Efendinin, o virane de senin! Bu 
ERMENİLER, RUMLAR, YAHUDİLER ŞU BİNALARI DİKERKEN 
SEN NEREDEYDİN? 

Recep Çavuş yıllarca savaş meydanlarında koşturmanın verdiği 
gönül yorgunluğuyla cevap verdi: 

- SİZİNLE BERABERDİM PAŞAM! TRABLUSGARP'TA, 
ÇANAKKALE'DE, SAKARYA'DA!.. 

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, bu cevap karsısında gözyaşlarını 
yanaklarına değil, yüreğinin derinliklerine akıtır! RECEP ÇAVUŞ 
HAKLIDIR. Trablusgarp'ta, Çanakkale'de, Sakarya'da TÜRK'ÜN 
istiklalini korumak için savaşırken Adana'da toprak damlı bir 
kulübe yapmayı ancak becerebilmiştir. 

RECEP ÇAVUS, TÜRK'ÜN YALNIZ İSTİKLALİNİ DEĞİL; NAMUS VE ŞEREFİNİ DE KORUMUŞTUR. MEMLEKETİN BÜTÜN ZENGİNLİKLERİNE SAHİP OLAN BAZI AZINLIKLAR DA ÖNCELİKLİ OLARAK PARA VE MÜLKLERİNİN ÜSTÜNE YENİLERİNİ YIĞMAKLA MEŞGUL OLMUŞLARDIR (*). 

Kaynak: 

http://www.kurtulustv.itgo.com/ 


(*): Yukarıda dile getirilen “Bazı Azınlıklar” ifadesi geçmişte Devletimizin zayıf düştüğü dönemlerde düşmanla işbirliği yapan, Ülkemize ihanet eden, Milletimize mensubiyet duygusu taşımayan, Ülkemizle ilişkisi sadece menfaati ile sınırlı olan kişiler içindir. Ülkemize sadık kalan, Milletimizle kader birliği eden, alın 
teri ile üretim yapan, vergilerini ödeyen ve istihdam yaratan tüm vatandaş larımızı yukarıdaki ifadeden tenzih ederiz. Bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Ülkemize vatandaşlık bağı ile bağlı olan her yurttaşımızı azınlık değil Milletimizin birinci sınıf mensubu olarak bağrımıza basarız. 

KAYNAKLAR 

. 1915 Mayıs Tarihli Bakanlar Kurulu Talimatı, Başbakanlık Arşivi, İstanbul Meclis-i Vükelâ Mazbataları, Cilt 198. Karar No. 1331/163. 
. AKÇORA, Ergünöz. 2007. Van ve çevresinde Ermeni isyanları, 1896-1916. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı. 
. AKÇURA, Yusuf. 1985. Osmanlı İmparatorluğunun Dağılma Devri, Ankara. 
. AKYOL, Ahmet. 2014. ERMENİ SOYKIRIM TİCARETİ: 
  http://www.ahmetakyol.net/ermeni-soykirim-ticareti/ 
. ANDONIAN, Aram. 1920. Documents officels concernants les Massacres Armeniens, Paris. 
. Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi (I., II., III. VE IV. Ciltler). 1995. 1995. 1997. 1998. T. 
C. Başbakanlık Devlet Arşivleri, Yayın No: 23, 24, 34, 35. 
. ASLAN, Kevork. 1914. Ermenistan ve Ermeniler, İstanbul. 
. ASLAN, Doç. Dr. Yasin. 1997. Ermenistan Tarihi Yol Ayrımında, Ankara. 
. ASLAN, Yavuz. 2001. “Rus İstilasından Sovyet Ermenistan’ına Erivan (Revan) Vilayetinin Demografik Yapısı (1827–1922), 
Yeni Türkiye, S: 38 
. ATA, Feridun. Divân-ı Harb-i Örfî Mahkemelerinde Ermeni Tehciri Yargılamalarına İstatistiksel Bir Bakış (1919-). 
   http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-62/divan-i-harb-i-orfi-mahkemelerinde-ermeni-tehciri-yargilamalarina-istatistiksel-bir-bakis-1919-1921 
. ATAÖV, Türkkaya. 2006. Mavi Kitaba Yanıt. İleri Yayınları. İstanbul. 
. ATAÖV, Türkkaya. 2006. Ermeni Belge Düzmeciliği. İleri Yayınları. İstanbul. 
. ATAÖV, Türkkaya. 2007. Osmanlı Ermenilerine Ne Oldu. İleri Yayınları, No: 129. İstanbul. 
. ATAÖV, Türkkaya. 2012. Ermeni Soykırımı Yalanı ve Gerçekler: 
http://www.guncelmeydan.com/pano/ermeni-soykirimi-yalani-ve-gercekler-prof-dr-turkkaya-ataov-t32902.html 
. AYDEMİR, Şevket Süreyya. 1985. Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa, C. 3: 1914-1922, Remzi Kitabevi, İstanbul. 
. AYMALI, Ömer. Van isyanı, 24 Nisan 1915 ve Ermeni tehciri: 
http://www.dunyabulteni.net/haber/296379/van-isyani-24-nisan-1915-ve-ermeni-tehciri 
. AYTEKİN, Halil. 2000. Kıbrıs’ta Monarga (Boğaztepe) Ermeni Lejyonu Kampı. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu. 
Türk Tarih Kurumu Yayınları. VII. Dizi – Sayı 193. Ankara. 
. Başbakanlık Osmanlı Arşivi HR. MİJ. 43/ 17. 
. BEYDİLLİ, Kemal. 1988. “1828–29 Osmanlı-Rus Savaşında Doğu Anadolu’dan Rusya’ya Göçürülen Ermeniler”, Belgeler, 
Türk Tarih Belgeleri Dergisi, XIII/17 (1988). 
. CARRIERE, Auguste. 1896. Moise de Khoren et la Généalogie Patriarcale, Paris. 
. CARTHY, Justın Mc. 1989. Otoman Archives Yıldız Collection The Armenian Question, İstanbul. 
. DELİORMANLI, Altan. 1975. Türklere Karşı Ermeni Komitecileri, İstanbul. 
. DUYGULU, Abdüllatif. Ermeni Mezalimi. 
  http://www.cilehane.com/yazilar/ch1303.html 
. Ermeni Komitelerinin Amâl ve Harekât-i İhtilâliyesi, İstanbul 1917. 
. Ermeni Sorunu İddialar Gerçekler: 
  http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/ozet/index.html 
. GRİBODAYEV. 1972. Rusya Anıları, s. 73, Tahran, 1901- Tahran 
. GİYASİ, Prof. Dr. Cafer A. 2000. Iğdır Soykırım Anıt ve Müzesi, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 
. GÖKÇE, Yard. Doç. Dr. Mustafa. Karabağ ve Ermeni Sorunu Aksaray Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim. 
  http://farukarslan.com/dosyalar/658-2/ 
. GÜRKAK, Uluç. 2014. Malta Yargılaması Özgün İngiliz Belgeleriyle. Kaynak Yayınları. 
. GÜRÜN, Kamuran. 1983 Ermeni Dosyası, TTK Basımevi, Ankara. 
. HALAÇOĞLU, Prof. Dr. Yusuf. 2001. Ermeni Tehciri ve Gerçekler (1915). TTK Yayını. Ankara 
. HALAÇOĞLU, Prof. Dr. Yusuf. 2013. Ermeni Tehciri. İstanbul: Babıali Kültür Yayıncılığı. 
. HOCAOĞLU, Mehmet. 1976. Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul 1976 
. İNAL, Halil İbrahim. 2011. Osmanlı Tarihi. Üçüncü Baskı. Nokta Kitap. İstanbul. 
. İslam Ahalinin Duçar oldukları Mezalim Hakkında Vesaika Müstenid Malumat, İstanbul, 1918. 
. KARPAT, Kemal H. 1985. Ottoman Population 1830-1914 Demographic and Social Charsetistic, The University Of Winsconcin Press, London 
. KIRZİOĞLU, Prof. Dr. M. Fahrettin. 1999. Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezalimi (1918-1920), KÖKSAV Yayınları, Ankara. 
. KOÇAŞ, Sadi. 1967. Tarih Boyunca Ermeniler ve Türk - Ermeni İlişkileri. Ankara. 
. KORKODYAN. 1937. Ermenistan’ın Nüfusu: 1831-1931, Erivan. 
. LAÇİNER, Sedat. 2005. Türkler ve Ermeniler: Bir Uluslararası İlişkiler Çalışması. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Derneği (USAK). 
. LORIS-MELIKOFF, Dr. Jean. 1920 La Revolution Russe et les Nouvelles Repobliques Transcaucasiennes, Paris. 
. LOWRY, Heath H. 1990. The Story Behind Ambassador Morgenthou’s Story. Isis Press. Istanbul. 
. MALET, Albert. 1909. "L'epoque Contemporaine", Hachette, Paris 
. MAZICI, Nurşen. 1987. Belgelerle Uluslar arası Rekabette Ermeni Sorunu, İstanbul. 
. MEHMETZADE, Mirza Bala. 1991. Milli Azerbaycan Hareketi, yay. Hzl. Ahmet Karaca, Ankara 
. Memalik-i Osmaniye'nin 1330 [1914] Senesi Nüfus İstatistiki, Dâhiliye Nezareti Sicil İdare-i Umumiyesi, Hilal Mat. 1336 [1920]. 
. METİN, Halil. 1997. Türkiye'nin Siyasi Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Olayları, M. Eğitim Yayını, İstanbul. 
. NALBANDIAN, Luase. 1963. Armenian Revolutionary Movement University of California Press. 
. NALBANDYAN, V. S. 1976. Ermenistan Literatürü, s. 23, Erivan 
. OKTAY, Doç. Dr. Hasan; www.ermenisorunu.gen.tr/makaleler 
. OREL, Şinasi; Yuca SÜREYYA. 1983. Ermenilerce Talat Paşa'ya Atfedilen Telgrafların Gerçek Yüzü, TTK Yayını, Ankara. 
. Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920). 1995. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları 
. Osmanlıdan Günümüze Ermeni Sorunu, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2000. 
. ÖZTUNA, Yılmaz. 1978. Büyük Türkiye Tarihi, Ötüken Yayınevi c. 7. 
. PAPAZIAN K.S. 1934. Patriotism Perverted, Boston, Baikar. 
. PAŞA, Hüseyin Nazım. 1994. Ermeni Olayları Tarihi, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları. 
. REFİK, Ahmet. 1992. Kafkas yollarında, Öncü Kitap, Ankara 1992 
. SAKARYA, Em. Tümg. İhsan. 1984. Belgelerle Ermeni Sorunu, Genelkurmay ATASE Yayınları, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2. Baskı 
. SCHEMSI, Kara. 1919. Turcs et Armeniens devant l'Histoire, Genere. Imprimeric Nationale. 
. SOYSAL, Mümtaz. 1985. Orly Saldırısı Davası 19 Şubat-2 Mart 1985, Şahit ve Avukat Beyanları, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi. 
. ŞAHHATUYAN, Hovhannes. 1921. Ecmiadzin Vilayetinin ve Ararat Baş Kazasının Tarihi, c. 2, s. 765/766, Erivan. 
. ŞİMŞİR, Bilal, Şehit Diplomatlarımız, Bilgi Yayınevi, Ankara 2000, 2 Cilt. 
. ŞİRACİYAN, Arşavir. 1997. Bir Ermeni Teröristin İtirafları. Kastaş Yayınları. 
. Tarih boyunca Ermeni Meselesi. 1979. Genelkurmay yayınları, Ankara. 
. TOSUN, Kadir. 2013. İrandan Turana. İletişim: kadirtosunn@hotmail.com, Ankara. 
. TOKSOY, Ahmet. 2014. XIX. Yüzyılda Rusya’nın Kafkas Politikası ve Ermeniler: 
  http://ekoavrasya.net/duyuru.aspx?did=136&Lang=TR 
. TOKSOY, Nurcan. 2007. Revan’da Son Günler, Türk yönetiminden Ermeni Yönetimine, Ankara. 
. URAS, Ahmet Esat. 1987. Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul. 
. URAS, Ahmet Esat. 1987. The Armenians in History and the Armenian Question, Belge Yayınları, İstanbul. 
. VARANDIAN, Mikayel. 1932. History of the Dashnagtzoutune, Paris 
. YILDIRIM, Dr. Hüsamettin 2000. Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Ankara: 
  http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/ozet/index.html 



Emperyalizmin Sevr Haritası 


“Emperyalistler gelir, çıkarlarını düşünür, bizi birbirimize düşürür, sonra da çekip giderler. Olan burada kalan bizlere olur. Gelin bir arada yaşamı savunalım”. Hrant DİNK Ermenilerle beraberliğimiz 1064’de başlamış. Osmanlı onlara sâdık tebaa demiştir. Sekiz asrı aşan uyum ve barışı, “size Doğu Anadolu’da devlet kurduracağız” vaadiyle onları aldatan Rus, İngiliz ve Fransızlar bozdu. 

Birinci Dünya Harbi ve sonrasında (1914-1922), Ermeniler üzerinden yaşatılan acıların gerçeği böyledir. Bu faciaların yarattığı hastalıklı Ermeni kimliği hükmünü, zamanımızda da sürdürmektedir. Bunu; ASALA terör örgütünün, 1974-85 yılları arasında Batı ülkelerinin büyük şehirlerinde katlettiği masum Türk diplomatları ve kardeş Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinin işgali ve Hocalı soykırımında gördük. 

Bu gün Ermeni kimliği neredeyse Türk’e duyulan “nefret ve kin’den ibaret hale getirilmiştir. Türk düşmanlığını çekip çıkarırsanız; Diaspora’dan da, Ermenistan Ermeni kimliğinden de geriye pek az bir şey kalır. 



HARİTA; İşgal Altında Azerbaycan Toprakları 


Kaynak: DEVLET ARŞİVLERİ 
Kaynaklar: 
1) Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, 1995. 
2) Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, 1994. 
3) Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar'da ve Anadolu'da Ermeni Mezalimi 


Elinizdeki “Aldatılan Kimlik” kitabı bu gerçekleri kamuoyunun dikkatine sunmakta dır. 


 ****

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ, BU DEFA DA HOCALI KATLİAMI, BÖLÜM 10

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ, BU DEFA DA HOCALI KATLİAMI,  BÖLÜM 10


EKLER 

Ek-1: TSK Genel Kurmay Başkanlığı arşivinde bulunan belgelerde Vilayet ve sancaklara göre 1914 Müslüman, Ermeni ve Rum nüfus sayıları 








































Kaynak: DEVLET ARŞİVLERİ 
Kaynaklar: 
1) Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, 1995. 
2) Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, 1994. 
3) Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar'da ve Anadolu'da Ermeni Mezalimi 

11 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ, BU DEFA DA HOCALI KATLİAMI, BÖLÜM 9

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ, BU DEFA DA HOCALI KATLİAMI,  BÖLÜM 9


Ermeni-PKK İlişkileri 

Ermenistan Taşnak Partisi'nin Erivan temsilcisi Kiro Manoyan Erivan’da 1915 olaylarının yıldönümü vesilesiyle düzenlediği basın toplantısında; “Ermenistan’ın iade edilmesini istediği topraklar şu anda Türklerin egemenliği altında. Yarın bizim iade edilmesini talep ettiğimiz Ermeni toprakları Kürtlerin eline geçerse onlardan geri vermelerini talep ederiz. Bölgemizde gerçekleşebilecek köklü değişimleri seyirci olarak izleyebileceğimiz gibi, gidişatı yönlendirmek de elimizde. 
Gelişmeleri yakından takip ederek hareket etmeliyiz” ifadesiyle Türkiye toprakları üzerindeki Ermenistan-Kürdistan planlarının örtüştüğüne vurgu yapmış ve Ermenistan’ın bölgede köklü değişimlere hazır olması gerektiğini belirtmiştir. Manoyan’ın açıklamaları 18 Nisan 1980’de PKK ile ASALA sorumlusu Hermez Samurouyan arasında yapılan toplantıda alınan; “muhtemel 
devrimden sonra elde edilecek topraklar Ermeniler ile Kürtler arasında eşit olarak bölüşülecektir” kararıyla örtüşmektedir. 

İki unsur arasındaki işbirliğinin bir diğer göstergesi BDP’nin 28 Ekim - 1 Kasım 2013 tarihleri arasında ABD’ye yaptığı ziyarette ortaya çıkmıştır. Ziyaret sırasında BDP heyeti ile Ermeni Devrimci Federasyonu (ARF) ve Washington’daki Armenian National Committee of America (ANCA, Amerika Ermeni Milli Komitesi) temsilcileri arasında görüşmeler yapılmış. Görüşmede ‘‘Ermeni-Kürt ortaklığının geliştirilme imkânları ile milli ve demokratik hedeflerinin tartışıldığı’’bildirilmiştir. 

Görüşmelere katılan ARF temsilcisinin; BDP heyeti ile yapılan toplantılar hakkında; 

. ’’Görüşme, Ermeni-Kürt ortaklık imkânları, Batı Ermenistan ve Kürdistan ile ulusal ve demokratik hedeflerdeki Ermeni ve Kürt Ulusları için yararlı bir diyalog fırsatı sundu’’ ifadesini kullanması; 
. PKK’nın 18 Nisan 1990 tarihinde PKK-ASALA ilişkilerinden sorumlu Hermez Samurouyan’la Lübnan’da yaptığı toplantıda alınan; 
“Muhtemel devrimden sonra elde edilen topraklar Ermeniler ile Kürtler arasında eşit olarak bölüşülecektir” kararının 

Washington’da yeniden ele alınarak değerlendirildiğini göstermektedir. Bu husus BOP projesi kapsamında Türkiye’nin önce federasyona dönüştürülmesi, kurulacak Kürt özerk bölgesinin ileride bağımsız devlete dönüştürülmesi ve uygun ortamda Irak’taki Kürt özerk bölgesi ve mümkün olabilirse Suriye ve İran’da kurulacak Kürt özerk bölgeleri ile de birleştirilerek 4 devletten koparılacak topraklar üzerinde Büyük Kürdistan’ın kurulması hedefi ile örtüşmektedir. Esasen kurulması tasarlanan devlet Kürdistan’dan ibaret olmayıp, Wilson Prensiplerinde geçen vilayat-ı sitte denilen topraklar üzerinde Van şehrini ve Ağrı dağını da içine alan Büyük Ermenistan kurulması hedefini de içermektedir. 

12 Kasım 2013’da İstanbul’da BDP tarafından düzenlenen toplantıya “Ermenistan Taşnak Partisi Gençlik Organizasyonu” yetkilileri davet edilmiş. İki kuruluş arasındaki görüşmelere BDP dış ilişkiler sorumlusu Nazmi Gür ile Van milletvekilleri, Ermenistan tarafından ise Taşnak Gençlik Örgütü Başkan Yardımcısı Mario Nalpatyan başkanlığındaki Taşnak temsilcileri katılmış. “The Armenian Weekly” adlı dergi, söz konusu toplantıyı haberleştirirken “Ermeni Taşnak örgütü temsilcilerinin 

İstanbul’daki toplantısı 1923 yılından bu yana bir ilk olma özelliği taşımaktadır” ifadesini kullanmıştır. Söz konusu toplantıda; “Batı Ermenistan ile Kürdistan toprakları konusunda Ermeni–Kürt işbirliği imkânlarının araştırılmasının yanı sıra iki millet arasında diğer işbirliği konularının ele alındığı” bildirilmiştir. 

Sevr Anlaşmasına göre Ermenilere ve destekçileri İşgalcilere verilmesi planlanan Türk toprakları (Ermenilere verilmesi planlanan bölge, Amerika’da Ermenilerin danışmanlığında çizilip dönemin ABD Başkanı Woodrow Wilson tarafından Versay Barış Toplantısına ve Sevr’e teklif olarak yollanmıştır). 

30 Kasım-2 Aralık 2013 tarihleri arasında Diyarbakır’da BDP tarafından düzenlenen BDP Gençlik Kolları Kongresi’ne yine ARF (Ermenistan Taşnak Partisi) Gençlik Teşkilatı temsilcileri davet edilmiş. Toplantıda taraflar arasında Washington ve İstanbul toplantılarında ele alınan konuların tartışıldığı bildirilmiş ve Taşnak Partisi temsilcilerine BDP tarafından plaketler verilmiştir. 
Sevr paçavrası “anlaşması” ile Ermenilere peşkeş çekilmek istenen vatan topraklarının günümüzde tekrar bölüşüm planları hazırlanırken aynı zamanda bir Ermeni-Bölücü rekabeti de başlatılmıştır. 

Yukarıda belirtilen hususlar; 

. Ermenistan’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne soykırımı kabul ettirme çabalarının sadece soykırımla sınırlı kalmayacağını, 
. İlk aşamada soykırımın kabulünden sonra zaman içinde tazminat ve toprak taleplerinin de gündeme taşınacağını ve 
. Türkiye’den toprak kopartma gayreti içindeki Ermenistan’ın ileride Türkiye’den kopartılacak toprakların paylaşımını; 
. Bölgedeki Kürt bölücü hareketi liderleriyle kendi aralarında halledilecek bir konu olarak düşündüklerini, 
. Başka bir deyişle Ermeni ve Kürt bölücü hareketlerinin , Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki hedeflerinin büyük ölçüde örtüştüğünü göstermektedir. 

2013 yılı Haziran ayı içinde Diyarbakır’daki BDP’li Belediye Başkanları’nın sokakların isimlerini değiştirerek, buralara Ermeni yazarlar ve kiliselerin adlarını vermeye başlaması; PKK içindeki Ermenilerin, bölgeyi BDP eliyle Ermenileş tirmeye çalışması yukarıdaki endişelere haklılık kazandırmaktadır. 

NE YAPMALIYIZ 

1915 yılının yüzüncü yılı yaklaşırken Türkiye üzerinde hesabı olanlar her gün yeni bir senaryoyu gündeme taşımakta ve Türkiye’nin kendi isteğiyle soykırımı kabul etmesi konusunda baskılarını giderek arttırmaktalar. Türkiye Cumhuriyeti yönetim kadrolarının ve halkımızın; 

. Tehcir kararı ve uygulamalarının dayandığı sebepler ile Ermeni tehcir olayının gerçek yüzünü ve 
. Ermenistan, Kürdistan kurma hedeflerinin örtüşen yönlerini bilmesi önem kazanmaktadır. Bu konulardaki bilinçlendirme, milletimizin ulusal menfaatler etrafında tek vücut olmasına, tehlikeyi görecek vicdanların oluşturacağı kamuoyu baskısı ile yöneticilerin riskli kararlar almasının engellenmesine vesile olacaktır. 

Türkiye Cumhuriyeti tarafından Ülke ve Dünya kamuoyunu doğru bilgilerle aydınlatmak, Ülkemiz hakkında düşmanca davranışları olanları caydırmak için alınması gereken tedbirlere ilişkin öneriler aşağıda sunulmuştur: 

Devlet ve Kamu Kuruluşlarının Yapması Gerekenler 

1. Ermeni tehcirine neden olan olaylar detaylı olarak incelenmeli ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan olayların içyüzü tarihi vesikalara dayanılarak Türk ve dünya kamuoyuna açıklanmalıdır. 

Bu çerçevede: 

.  Ermeni tehcirinin uygulanışı sırasında Osmanlı devletinin aldığı insancıl tedbirler tarihi vesikalara dayanılarak Türk ve dünya kamuoyuna açıklanmalı ve tehcir olayının Ermenilerin iddia ettiği gibi bir katliam olmadığı ispatlanmalıdır. 
.  Devlet arşivlerinde bulunan ve Ermeni tehcirini vesikalara dayanarak anlatan Osmanlıca ve Türkçe kitapların yabancı dillere çevrilmesi ve yurt dışındaki  kültür ataşelik lerimiz kanalıyla bütün dünya ülkelerine dağıtılması sağlanmalıdır. 
.  Ermenistan, Rusya Federasyonu, ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya gibi yabancı ülkelerin devlet arşivlerinde bulunan Ermeni sorunu ile ilgili 
tarihi belgeler ortaya çıkarılarak diğer dillere tercüme ettirilmeli ve yabancı ülkelerin basınında yayınlanmaları sağlanmalıdır. 
.  Üniversitelerarası kültür iletişiminden istifade ile diğer ülke üniversitelerinde düzenlenecek konferans ve sempozyumlarda yabancı ülke öğretim üyelerine ve halkına Ermeni olaylarının gerçek yüzü anlatılmalıdır. 
.  Ermeni meselesinde gerçekleri ortaya çıkarmak için çaba harcayan Sivil Toplum Kuruluşları ve internet sitelerine devlet tarafından mali ve teknik yardım  ile doküman desteği sağlanmalıdır. 
. Özellikle sözleşme hukuku, uluslar arası ceza hukuku ve uluslararası insancıl hukuk konularında ihtisaslaşmak üzere ihtiyaç duyulan bilim adamlarının  yetiştirilmesi için akademik personelin uluslar arası hukuk alanında yabancı ülkelerde master ve doktora çalışmaları yapmaları üniversitelerimiz ve devlet 
tarafından desteklenmelidir. 
. Ermeni sorununun gerçek yüzünü bilen ve Türkiye'nin haklılığını kabul eden yabancı bilim adamlarının çalışmaları devlet tarafından desteklenmeli ve Türk 
tezinin yabancı bilim adamları tarafından kendi halklarına anlatılması sağlanmalıdır. 
. Ermenilerin katliam yaptıkları Türk şehirlerinde ve ilçelerinde ortaya çıkarılan toplu mezarların hemen yakınında Ermenilerin o bölgede yaptıkları katliama ait 
belgeler ve katledilen Türklere ait eşyaların bölge halkına tanıtılması için soykırım müzeleri açılmalı ve Ermenilerin yaptığı katliam Türk halkına ve bölgeyi ziyaret eden yabancılara anlatılmalıdır. 
. Ermenilerin Türk topraklarında uyguladıkları katliamın canlı tanıklarından halen hayatta bulunanların yaşadıkları olaylar filme alınmalı ve gerek kurulacak müzelerde ve soykırım anıtlarında müze ve anıtı gezenler tarafından, gerekse Türk ve yabancı televizyon kanallarında halk tarafından izlenmesi sağlanmalıdır. 
. Ermeni olaylarının ve tehcirin gerçek nedenleri ile Türkiye'nin buna karşı neler yapması gerektiği ilkokul çağlarından itibaren okullarda ders olarak okutulmalı ve yetişen her Türk gencinin Ermeni meselesi hakkında yeterli bilgiye sahip olması sağlanmalıdır. 
. Dışişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve üniversitelerimizin ortak çalışmaları sonucu Ermeni meselesinin iç yüzünü anlatan ve Ermeni terörünün hangi ülkelerin amacına  hizmet ettiğini açıklayan kitap, dergi ve broşürlerin basılması ve yabancı ülkelerde ücretsiz olarak dağıtılması ve okunması, yabancı dillerde hazırlanacak makalelerin verilecek ücret mukabilinde yabancı basında yayımlanması sağlanmalıdır. 

2. Ermeni tehcirini katliam olarak kabul eden, bu konuda meclis kararı alan, ülkesinde soykırım anıtı açan, Ermeni ve bölücü araştırma merkezleri kuran devletlere misilleme yapılmalı. 

Bu Devletlerin; 

. Kendi tarihlerindeki soykırım ve katliam olayları ortaya çıkarılarak TBMM’nde karşı kararlar alınması sağlanmalı, 
. İşledikleri soykırım ve katliamlar konusunda çalışan akademisyen ve araştırmacılarının kitapları Türkçeye tercüme edilmeli ve bunlar Türkiye’ye davet edilerek düzenlenecek konferanslar ve televizyon programlarıyla bu gerçekleri Türk halkına ve Dünya kamuoyuna anlatmaları sağlanmalı; 
. Kendi ülkelerindeki etnik ve mezhepsel sorunlarını araştırmak üzere Türkiye’de araştırma merkezleri kurulmalı ve bu konularda master ve doktora çalışmaları  yapılması üniversitelerimiz ve devlet tarafından desteklenmeli; 
. Diplomatik temsil seviyesi aşağı düzeye çekilmeli ve Türkiye’deki diplomatik temsil seviyelerinin de aşağı çekilmesi talep edilmeli; 
. Türkiye’deki okullarına, kültür merkezlerine ve kurslarına kısıtlama getirilmeli, izleyecekleri tutuma paralel olarak gerekirse bunlar kapatılmalı; 
. Türkiye’de toprak alımları kısıtlanmalı ve mütekabiliyet esasına bağlanmalı; 
. Mallarına karşı Türk halkının boykot uygulaması teşvik edilmeli, bu ülkelerden yapılan ithalata kısıtlama getirilmeli ve bunlara ekonomik yaptırımlar uygulanmalıdır. 

3. Türkiye’nin Ermenistan’a tek taraflı tavizler vermesi sadece Ermenistan’ın cüretkarlığını artıracağından Ermenistan’ın düşmanca tavırlarını caydıracak karşılıklar verilmelidir. Bu kapsamda: 

. Ermenistan, çeşitli dönemlerde ortaya attığı, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı belirleyen “1920 Gümrü ve 1921 Kars Antlaşmaları’nın yürürlükte olmadığı” iddiasını halâ savunmaktadır. Türkiye’nin Ermenistan’a tek taraflı 
tavizler vermesi sadece Ermenistan’ın cüretkarlığını artıracağından bundan sonraki süreçte Türkiye; önce “protokollerdeki imzasını geri çektiğini” resmen açıklamalı ve Ermenistan; “Gümrü ve Kars Antlaşmalarını tanıdığını” resmen bildirmeden, Anayasasından “Ağrı Dağı’nın devlet arması” olduğuna ilişkin maddeyi çıkartmadan, Bağımsızlık Bildirgesi’nden “Batı Ermenistan” sözcüğünü çıkartmadan, Türkiye üzerindeki “soykırım iddialarından vazgeçtiğini” açıklamadan ve “işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarından geri çekilmeden” bu ülke ile ilişkiler kesilmeli, Türk yetkilileri Ermenistan ile görüşme masasına oturmamalıdır. 
. Ermenistan’la sınırların açılması; o bu ülkenin -Türkiye ve Azerbaycan’la ilişkilerinde izlediği uzlaşmaz tutuma rağmen- Türkiye’ye geri adım attırması anlamı taşıyacak, o Ermenistan’dan onbinlerce işsizin Türkiye’ye akın etmesi sonucu esasen büyük bir işsizlik sorunu ile karşı karşıya bulunan Türkiye’deki işsizliğin daha da artmasına neden olacaktır. 

Yukarıda belirtilen nedenlerle Ermenilerin Karabağ’ı ve Azerbaycan’a ait yedi bölgeyi işgalinden sonra kapatılan Türkiye-Ermenistan hudut kapısı “Ermenistan, Azerbaycan topraklarından çekilinceye ve Türkiye’ye karşı izlediği hasmane tutumdan vazgeçinceye” kadar kapalı tutulmalıdır. 

. Hocalı katliamının soykırım olarak tanınması için Azerbaycan ve diğer Türk Cumhuriyetleri ile ortak çalışma başlatılmalıdır. 
Bu katliama karışan Ermenistan Cumhuriyeti yetkililerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) yargılanması için UCM nezdinde ve BM Güvenlik Konseyi nezdinde girişimde bulunulmalıdır. 
. Ermenilerin Osmanlı devletine karşı isyan kararı aldıkları, isyan ve katliamlar sırasında harp karargâhı, mühimmat ve silah deposu ve kaçırdıkları Türk kadınlarına tecavüz ve işkence mekânı olarak kullandıkları “Akdamar adasındaki 
kilise soykırım müzesi” haline getirilmelidir. 
. Ermenilerin Atom Egoyan’a yaptırdığı ve gerçekleri saptıran “Ararat filmi” nin ve benzerlerinin etkilerini kırabilmek için Ermeni tehcirinde ve devam eden süreçte yaşananları gerçek yönüyle ele alan film, dizi gibi yapımlar Türk ve yabancı senaristlere gerekirse maddi ve belgesel destek de sağlanarak hazırlatılmalı ve bunların hem Türkiye’de, hem de yabancı ülkelerde izlenmesi sağlanmalıdır. 
. Türk Hükümetince Türkiye-Ermenistan sınırına 16 km mesafedeki “Metsamor Nükleer Santrali”ne komşu bölgelerdeki kanser ve ölüm olayları ile sakat doğumlar belgelenerek rapor haline getirilmeli ve santralin kapatılması 
için hukuk yollarına başvurulmalıdır. En azından Metsamor Nükleer Santrali’nde nükleer bir sızıntı olup olmadığı ve insan ve çevre sağlığı açısından zararlı etkilerinin bulunup bulunmadığı hususunun IAEA kanalıyla denetlenmesi için 
anılan kurum nezdinde girişimde bulunulması ve denetleme sonucunda ortaya çıkacak duruma uygun tedbirlerin IAEA vasıtasıyla uygulatılması sağlanmalıdır. 

4. Türkiye'de kaçak olarak çalışmalarına göz yumulan Ermenistan uyruklulardan 

. Ülkelerinde Türk düşmanlığı yapılan eylemlere destek verdikleri belirlenenlerin Türkiye’de evlilik yoluyla vatandaşlık hakkı elde etmelerine ve toprak satın almalarına izin verilmemeli, bunların sınır dışı edilmeleri sağlanmalı; 
. Mevcut faşist ve Türklük düşmanı Ermenistan yönetiminden muzdarip olanlara Türkiye’de kolaylık sağlanmalı, bunların Ülkelerindeki dikta yönetime karşı 
verecekleri demokrasi ve insan hakları mücadelelerine destek verilmelidir. 

5. Ermeni vatandaşlarımızın 

. Birinci sınıf, tüm demokratik haklara sahip, birlik ve beraberlik isteyen, ortak vatan ve gelecek şuuruna sahip yurttaşlar olarak tam bir refah ve özgürlük ortamı içinde yaşadıklarının; 

. Ermeni örgütlerinin eylemlerini kınadıklarının 
. Türk basını yanında, yabancı basında ve dış ülkelerde yayınlanması sağlanmalı; 
. Ermeni örgütlerinin Türkiye aleyhtarı faaliyetlerinin Türk Ermenileri tarafından benimsenmediği dünya kamuoyuna açıklanmalıdır. 

6. Türk kökenli iş adamlarının bulundukları ülkelerde bir baskı grubuna dönüşmesi dış temsilciliklerimiz tarafından desteklenmelidir. 

7. Türklüğe hakaret suçuna yeniden caydırıcılık ve cezai yaptırımlar getirilmelidir. 

8. Yurtdışından para ve menfaat sağlayanların talimatlarına uyarak Türk devletini Ermeni soykırımı yapmakla suçlayan ve halen TC nüfus cüzdanı taşıyan Türk vatandaşlarını yargıla yolu açılmalı. 

Sivil Toplum Kuruluşlarının Yapması Gerekenler 

Ulusal meselelerde duyarlı tüm sivil toplum kuruluşlarımız birlik-beraberlik içinde, organize olarak ve iyi hazırlanmış plan dâhilinde, 1914-2014 döneminde meydana gelen, emperyalistlerin güdümündeki Ermenilerin saldırılarına karşı 
Vatan Savunması yapmak için aşağıdaki önerileri hayata geçirmelidir: 

1. 1915 yılında; 1914-1920, 1973-84 ve 1992-2014 yıllarında, emperyalist destekli Ermeni çetelerinin Anadolu ve Karabağ’da yaptıkları Türk ve Müslüman katliam ve soykırımlarını dünyaya anlatmak için taarruz stratejisi ile hareket edilmelidir. 

2. Strazburg İnsan Hakları Mahkemesinin -Doğu Perinçek’in, ‘Ermeni Soykırımı emperyalist bir yalandır’ konusunda- daha önce aldığı kararın temyiz duruşmasında; bütün dünyadan toplanacak insanlarımız Mahkeme önünde olmalı, haklı davamızın arkasında olduğumuz bütün dünyaya gösterilmeli. arkasında olduğumuzu bütün dünyaya göstermeliyiz. 

3. Konuya ilişkin olarak 1914-2014 yılları arasında Anadolu ve dışarıda yapılan işkence, katliam ve soykırımları ele alıp birlikte anmak için bir gün belirlenmeli ve “TÜRKLERE SOYKIRIM” günü olarak ilân edilmelidir. Bu gün, Talat Paşa’nın şehit edildiği 15 Mart olabilir. 

4. Emperyalist kışkırtma ve desteklerle Ermeni örgütleri tarafından yapılan işkence, katliam ve soykırımlarla ilgili olanlar tespit edilmeli ve haklarında tazminat ve ceza davalar açılmalıdır. Birçok mağdur ve yakını bu konuda bilgisizlik ve ilgisizlikten dolayı haklarını arayamamaktadır. Bu konunun kapanmadığını, belgelerle ortaya koyarak gerekli hukuk mücadelesi yapılmalıdır. Böylece büyük bir insanlık faciası hakkında dünya kamuoyunu da; yayınlar, konferanslar, toplantı, gösteri ve sergiler düzenlemek suretiyle bilgilendirilmiş olacaktır. 

5. Ermeni terör örgütleri tarafından şehit edilen diplomat ve devlet adamlarımız, şehit edildikleri yerlerde ve günde anılmalı ve şehit edildikleri yerlere anıtlar dikilmeli; Şehitlerimizin mezarları ziyaret edilmeli, İbadethanelerimizde şehitlere mevlit okutulmalıdır. 

6. Taarruz stratejisi gereği, 25-26 Şubat’ta Karabağ ve Hocalı katliam ve soykırımı ile ilgili Ermenistan Büyükelçilikleri ve diğer misyonları önünde protesto gösterileri düzenlenmeli ve siyah çelenkler konulmalıdır. Azerbaycan Büyükelçiliklerine ve diplomatik misyonlarına kitlesel taziye ziyaretleri yapılmalıdır. 

7. Eylem yılı dolayısıyla Türk devlet büyükleri ve diplomatlarının vurulduğu yerlere 1 Mart’ta çelenkler ve karanfiller bırakmalı ve bu konuda kitlesellik sağlanmalıdır. 

8. 15 Martta Talat Paşa, Dr. Bahattin Şakir ve Azmi Beylerin Berlin’de şehit edildikleri yerden başlayan, Avrupa çapında Berlin Merkezinde bir miting yapılmalı. Türk Şehitliğindeki mezarları kitlesel olarak ziyaret edilmeli. Tehcirin insani bir tedbir olduğu anlatılmalı ve Vatanın haklı davasına sahip çıktığımız yaygın medya aracılığıyla dünyaya ilan edilmelidir. 

9. 24 ve 25 Nisan günleri, Ermeni örgütlerinin eylem yapacağı Türk Büyük Elçilikleri ve diplomatik misyonları önünde kitleler halinde nöbet tutulmalı ve dünyaya biz buradayız ve Anavatanımızı savunuyoruz denilmelidir. 

10. Eylemler, Türk Devletleri, Rusya, Avrupa, Asya, Amerika, Afrika ve Avustralya’daki Türk dernekleri tarafından birlikte yapılmalıdır. 

11. Diğer milletlerden STK’lar, medya kuruluşları, belediye meclisleri ve milli meclisler ziyaret edilmeli ve bu insanî mesele sözlü ve yazılı olarak ilgililere anlatılmalıdır. 

12. 1914-1915, 1918-1920 döneminde yaşanan facialar, 1992 Karabağ-Hocalı soykırımı, konularında 20’şer kişilik gruplara eğitim verilmeli ve bilgiye dayanan kalıcı potansiyel yaratılmalıdır. Bu sayede kitlelerimiz de hızla bilinçlendirilmiş olacaktır. 

13. Avrupa’da, hem bulunduğumuz bölgelerde, hem de diğer ülkelerde ortak anlık hareketleri sağlamak ve etkili olabilmek için merkezi bir sekretarya oluşturulmalıdır. Bunun için, merkezi olması ve Türk nüfusunun yoğunluğu sebebiyle Almanya çok uygundur. 

Teklifler böyle. 

Bu plan kendiliğinden işleyemeyeceğine göre, bu konuda zaten çalışmakta olan Sivil Toplum Kuruluşları bir araya gelmeli; medya, siyasi partiler ve kamu kuruluşlarını da (Belediyeler gibi) devreye sokarak, mümkün olan işbirliğini sağlayıp, en kısa zamanda çalışmaları başlatmalıdır. 

10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***