30 Eylül 2020 Çarşamba

Mektupları Deniz Gezmiş yazmadı

Mektupları Deniz Gezmiş yazmadı.,



MUSTAFA LÜTFİ KIYICI* /

 16. 10 2008

Tekrarlamak gerekirse, Deniz`in geride kalanlara bıraktığı teorik miras, hayatı, mahkemelerdeki savunmaları, son mektubu ve son sözleridir. Kimseye, hatta kardeşine bile kendi yolundan gitmeyi önermemesi ve kardeşinin bilim adamı olmasını istemesi vasiyet niteliğinde önemli bir son sözdür.

Kendilerine enternasyonal solcu diyen birileri çıktı, solculuk bizatihi enternasyonalist değilmiş gibi. Biz de olduk ulusal solcu. Küreselleşme adına, anti-emperyalist mücadeleyi, bağımsızlık özlemini milliyetçilik sayan, üretici güçleri geliştirdiği iddiası ile emperyalizm yardakçılığı yapan bir anlayış pervasızca saldırıyor.

Hedeflerine Deniz`i, `Denizleri` koydular. Üretici güçleri geliştirdiği iddiasıyla bağımsızlık özlemlerine saldırınca akla 12 Mart`ın inkârcı ve itirafçıları geliyor. Onlar da aynı gerekçeyle Abdülhamit`i, Demirel`i kapkaççı kapitalizmi aklamışlar, tüm bağımsızlıkçı hareketleri inkâr ederek sorgulardan başlayarak mahkemede devam eden bir inkâr ve itiraf furyası başlatmışlardı. İlginçtir 68 döneminde `ilkel oportünist`likle suçladığımız sonraları sahte TKP`nin birinci adamlığına kadar yükselen biri de aynı görüşleri savunuyor. Ve bizleri milliyetçi solculukla suçluyor.

BİZ 20`Lİ YAŞLARDA DELİKANLILARDIK

Baştan düzeltmeli biz goşist/solcu falan değil sosyalist düşünceye inanan 20`li yaşlarda delikanlılardık.

68`in eylemci gençliğini, durgun suya düşen ve gittikçe büyüyen halkalar oluşturan bir odak gibi düşünürsek eğer, kim bilir kaçıncı halkada yer alan bir dönemdaşın oğlu olan ve intihalciliği belgelenen bir kişi çıktı ve popülerliğe meftun halde, Deniz`e saldırıyor. `Denizler` diyor `Samastların, Hayallerin artık kimlerse başkalarının esin kaynağıdır.` `Etnik milliyetçi`, yetmiyor İttihatçı olmakla, yetmiyor Yakup Cemil`i lider kabul etmekle suçluyor. Zaten Kemalistlik de çoktandır baş suçlama konusu. Sosyalist amaçlara erişmek isteyenlerin, Kemalizmi önemsediklerini söylemeleri bile aynı kapıya çıkıyor.

İntihal önemli bir nakısadır/eksikliktir, çünkü hırsızlıkla eş anlamlıdır. Platform sözcüsü olduğunu yazmak ve o platformdaki arkadaşlarınca yalanlanmak önemli bir ikinci nakısadır. Senarist olduğunu yazmak ve ortada bir eserinin bulunmaması da ayrı bir `önemliliğe sığınma`dır. Bilinir ki, yalan söyleyen gene söyleyebileceği ihtimalini taşır ve bu önemli bir kişilik zafiyetidir.

MEKTUPLARI NASIL OKUYALIM

Dönelim konumuza. Deniz`in babasına hitaben yazdığı iddia edilen ve Cumhuriyet`te 29.12.1971 tarihinde yani, banka soygunu ve Amerikalıların kaçırılıp sağ salim serbest bırakıldığı döneme denk bir zamanda yayınlanan ve büyük ölçüde babasını daha çokta annesini teselli etmek amaçlı bu mektubu; bu `yazar` etnik milliyetçiliğin, yabancı düşmanlığının, Ermeni düşmanlığının –burada `iğrenç Ermeni` sözlerini kullanıyor- dayanağı yapıyor. Burada Deniz; `Baba beni Kemalist düşünceyle yetiştirdiğin için sana teşekkür ederim` diyor. Yabancılara her zaman düşman olduğunu söylüyor.

Yabancılardan kasıt emperyalistler olduğundan kuşku yok. Ama anti-emperyalist mücadeleyi, emperyalizm olgusunu, benimsediği küreselleşme adına yok sayan bu enternasyonalist `solcu` kişi, bunu anlamazlıktan geliyor ya da kelle koltukta her türlü iftiranın, kötülemenin odağındaki bir eylem adamının duygularını anlayamıyor. Çünkü, empati yok, beklenemez de.

Cemil amca da cevaben yazdığı mektupta Deniz`in ırkçılar tarafından karalanmak adına Ermenilikle suçlanmasına; Babanın üç dayısının Erzurum`un geri alınmasında Ermeniler tarafından şehit edilmesini atfen, `işte sen bu biçim Ermenisin!` gibi kinayeli, ironili satırlar yazıyor. Bu sözlerden Ermenileri`iğrenç` bulan ırkçı bir anlam mı var, yoksa tarihsel bir olgudan mı bahsediliyor. Burada yazarın anlama yeteneği, zekâ zafiyeti sorgulanmalıdır. Irkçılık bunun neresinde?

SENİN HİÇ FINDIK ABLAN OLDU MU

Bir olayı paylaşayım. Hukuk ve İktisat Fakültelerinin müşterek kullandığı bir kütüphaneye Vedat Demircioğlu Kütüphanesi adını vermiştik. Sağcı TMTF yöneticileri, Başkanları Ekrem Özer yönetiminde kalabalık bir grup üniversiteye gelip bizim levhayı çıkarıp Ziya Gökalp Kütüphanesi levhasını takmışlar. Haber alınca bulunduğumuz yerden kalabalık grupla üniversiteye gittik. Olay yerine gelene kadar ardımızdakilerin azaldığının farkında değiliz. Faşistlerle karşı karşıya kalınca bir de fark ettik ki önde Ermenilikle suçlanan Deniz, yanında sonradan DDKO(Devrimci Doğu Kültür Ocağı) Başkanlığı yapacak olan Hikmet Bozçalı(Kürt), Masis Kürkçügil(Ermeni) ve 93 Kafkas muhaciri bir aileden gelen ben. Bu tabloda etnik milliyetçi olmak mümkün mü?

`Denizler` diye genelleme yapınca bu kişiye sormak gerekir: Senin hiç Fındık Ablan oldu mu? Ya da hiçbir kan bağın olmayan bir kadına `eme/hala`, eşine `enişte` dedin mi? İkisi de, tehcirde ailelerimizce saklanan, korunup kollanan yakın akrabalarımızdı. Fındık Abla ve ailesi Sivas`ta son kilisenin yıkılmasından sonra Fransa`ya göçtü.

Bunlar güya, demokratik Kürt hareketine arka çıkıyorlar. İstanbul Üniversitesi`nin işgal ve boykot hareketleri, Dolmabahçe`den Amerikalıların denize dökülmesi, Samsun-Ankara yürüyüşü, Kommer`in arabasının yakılması olayı gençlik hareketleri içersinde önemli kilometre taşlarıdır. İşgal ve boykot hareketlerinde tüm fakültelerin, `Boykot ve İşgal Komiteleri Başkanı` bir Kürt olan Kemal Bingöllü`dür. Bu, hep bizlerle hareket etmiş bizimle cezaevlerinde yatmış Bozkurt Nuhoğlu`ya rağmen Deniz`in önerisi ile gerçekleşmiştir. Bozkurt`un eş başkanlığı daha sonradır. İşgalin savunma başkanı yine bir Kürt olan `Mareşal Cevat`tır.` Devrimci/demokrat Kürtler Süleymaniye kıraathanelerindeki kabuklarından bu olayla birlikte çıkmışlartır.

DDKO`da, bu olaydan sonra kurulmuştur. Deniz en azından fahri üye oldu mu olmadı mı –biliyorum aslında- bu konuya açıklık getirecek kişi DDKO başkanlığı yapan Hikmet Bozçalı`dır. Biz ise sosyalizm kurulunca etnik kökene bakılmadan bir kurtuluş gerçekleşeceğine göre DDKO`nun kuruluşunu gereksiz görmüştük. Naiflik mi?

Deniz`in idam sehpasındaki Kürt ve Türk halkı ile ilgili sözleri bütünselinde olaylara bakarsanız bir sonuca ulaşabilirsiniz, bir sonuç çıkarabilirsiniz.

Bir de bu tabloya, Samsun-Ankara arasında yapılan, kısaca Bağımsızlık için Mustafa Kemal yürüyüşü dediğimiz o bilinen eylemin sonunda Anıtkabir`de DDKO`nun flamasıyla katılmasını ekleyin. O dönem DDKO yöneticilerinin Kürt hareketinin önemli yöneticileri olmasını da unutmayın.

O günlerden bugünlere geldik. Kimler bozdu bu tabloyu? Diyarbakır Cezaevi`ni yaratanlar değilse kim?

İttihatçılık ve Yakup Cemil meselesine gelince; toprak nasıl kimyasına uygun ürün verirse toplumun da geçmişini oluşturan siyasal yapılaşmalardan etkilenmesi kaçınılmazdır.

Kemalizm elma ise İttihatçılık armuttur. Biri çöken bir imparatorluğu kurtarabilmek için Osmanlıcılığın, giderek Türçülüğün, Turancılığın ve çöküşün; biri kurtuluş ve kuruluşun `ideolojisi` olmuştur.

Biliyorduk ki, tehcir olayı ile malul olanın, Soykırım Müzesi Müdürü Ermeni tarihçisi Hayk Demoyan`dan öğreniyoruz ki tehcire gönderilenleri kurtardığı için kahraman ilan edilen Mustafa Kemal`in ideolojisi.

GEZMİŞ VE YAKUP CEMİL İKİ AYRI DÜNYA

Bu `yazar`, `68`in devrimci aktörlerinden birinin tanıklığıyla`, diye cümleye başlayınca, bu kişinin 68`in liderlerinden biri sanıyorsunuz. Oysa önceki yazılarında bunun bir tiyatrocu olduğunu yazmıştı. Yani hafiften önemli bir tanıklığa dayanma güdüsü. Bilmediğimiz platform sözcülüğünden sonra kullandığı/vazgeçtiği senaristlik kurmacılıkta işe yarıyor galiba. Tanık kim? `68`in devrimci aktörü`. Önemli. Gene önemliye sığınma.

Bu aktöre göre, Deniz`in örnek aldığı yazılan, Yakup Cemil kim? İttihatçıların birçok silahşorundan biri. Trablusgarp`ta, sırf zenci olduğu için üsteğmen Şükrü`ye, çadırında uyurken kurşunlarının tamamını kalleşçe boşaltan bir katil. Gerekçesi ne? Rengi nedeniyle casus olabileceği şüphesi.

Bir de Gemerek`te, kaçabilmek için otomobilini almak istediği Başçavuşun kapalı kapı ardındaki karısını elinden yaralayan Deniz`in, Başçavuştan kırk kere özür dilemesini düşünün ve iki olayı yan yana koyun.

Benzerlik, özdeşlik, örnek alma, hangisi var? Önce bilecek sonra yazacaksın!

MEKTUP DENİZ`İN OLAMAZ

Bu yalanlar kimseye itibar kazandırmaz. Niyetim Deniz`i methetmek değil. O, kamuoyunda dost ve o düşmanları arasında layık olduğu yeri almıştır. Niyetim, tanıklıklarımı iletmek/paylaşmak. Dönem konusunda senteze ulaşmak isteyenlere bilgiler aktarmak. İsteyen teorik meşrebine göre kendisini haklı çıkaran `teorik` sonuçlara ulaşabilir. Bunda bir beis yok.

Mektup konusuna gelince; söylemek istediğim şudur; mektubun ayrıntıları doğru olmakla beraber, bu mektup Deniz`in kaleminden çıkmış olamaz. Kaligrafisini görmeden buna inanmak zor. Cumhuriyet `te çıkmış olması iddia ettiği gibi bunun `sahihliğinin` de delili olamaz. Arkadaşlarından birisi böyle bir mektup yazsa ve doğru bir kanaldan Cumhuriyet `e, Milliyet`e veya herhangi bir gazeteye iletse bu o dönemde yayınlanırdı.

Çünkü o dönemde yani mektubun yazıldığı ve yayınlandığı tarihte Deniz Amerikalıların kaçırılmasından ve İş Bankası soygunundan dolayı aranmakta idi. Ve basının tüm manşetleri onlarla ilgili ve dolaylı olarak onların aleyhineydi. Ve bu mektup önemli bir haberdi.

Bu onların üzerindeki yıldırıcı baskıyı hafifletmek, kamuoyu önünde olumlu bir hava yaratmak için gazeteye gönderilmiş olabilir.

Paralel başka bir örnek vermek istiyorum. Devrim gazetesinde Deniz ile yapılmış gibi bir söyleşi yayınlanmıştır. (Sayı 10, s.2-7) Sosyalizm sözü ve iması dahi geçmeyen, Kemalist söylemlerle dolu bir söyleşidir bu.

Bu da Deniz ile konuşularak yapılmış bir söyleşi değildir. Halisane duygularla yapılmış bu yayın konusunda Devrim`in Hasan Cemal ile birlikte dönüşümlü yazı işleri müdürlüğünü yapmış olan Uluç Gürkan tanıktır. Açıklamayı da zaten Uluç Gürkan yapmıştır.

DENİZ`İN MİRASI YAŞADIKLARIDIR

Bunlar, Deniz`in silahlı hareketlerine katılmasalar bile onların üzerlerindeki faşist baskıyı azaltma çabalarıdır. İstanbul`dan bir arkadaşı Ankara`ya gitmiş ve SBF Yurdu`nda karşılaştığı, yine silahlı hareketlere katılmamış bir merkez yürütme üyesine bu baskıları hafifletmek amacıyla ve faşist güçlerin ilgisini başka odaklara çekmek amacıyla farklı yerlerde demokratik hareketler yapılmasını önermiş ve bunlar da yapılmıştır. Bunlar da halisane çabalardır.

Bu nedenlerle bu belgelere dayanılarak yapılan yorumlar tartışılır. Tekrarlamak gerekirse, Deniz`in geride kalanlara bıraktığı teorik miras, hayatı, mahkemelerdeki savunmaları, son mektubu ve son sözleridir. Kimseye kardeşine bile kendi yolundan gitmeyi önermemesi ve kardeşinin bilim adamı olmasını istemesi vasiyet niteliğinde önemli bir son sözdür.

Bu tanıklıklar, bazı Taraf yazarları ve türevlerinin, bildik görüşleri nedeniyle bulanıklığı gidermek üzere yazılmıştır.

* Yazar/ hmki...@gmail.com

2008-10-16 Taraf.,

https://groups.google.com/g/arataer_hukuk__kultur_sanat_portali/c/fnoBPTqLb3w?pli=1


***


28 Eylül 2020 Pazartesi

İsrail Neden Barzanistan’ı İlk Tanıyacak Ülkedir?

 İsrail Neden Barzanistan’ı İlk Tanıyacak Ülkedir?




30 Haziran 2014


İsrail başbakanı Benyamin Netanyahu Irak’ta Barzani kontrolünde bir devletin (Barzanistan) kurulması gerektiğini ve bunu İsrail’in tanıyacağını ilan etti[1].

            Peki İsrail yıllardan beri Irak'ın Kuzeyinde kurulması düşünülen bu kukla devlet ile ilgili ne yapıyordu? İsrail durup dururken bu açıklamayı yapmadı. İsrail Irak’ın parçalanması için yıllardır Barzani ile işbirliği içindedir. Bu yazımızda sadece birkaç somut örnekle tamamen İsrail kaynaklarından alıntı yaparak 2 Mossad görevlisinin (birisi şuan emekli general) Molla Mustafa Barzani için Irak kuzeyindeki dağlarda bizzat görev alarak, Barzani’ye askeri ve mali yönlerden nasıl ve neden destek verdiğini somut kanıtlar ve kendi anlatımları ile göstereceğiz[2]Irak’ta bugün gelinen bölünme sürecinin alt yapısı, İsrail’in perde gerisinden bizzat rol oynadığı planlı bir projedir. Bu gerçeği Türk Milletinin ve bölgedeki Müslüman ülkelerin tekrar hatırlamasında büyük yarar vardır.

1.)  Mossad Ajanı: Sagi Chori

Sagi Chori, İsrail ordusunda paraşütçü olarak görev aldıktan sonra Mossad’ın 1966 tarihinde Barzani’ye yardım amacı ile gönderdiği askeri danışmanların en önde gelenidir. Irak’ta yer alan Barzani bölgesine, İsrail’den hareket eden uçak ile, o zamanlar İran Şah’ı ve İsrail arasındaki yakın ilişkiden faydalanarak İran’a gelmiş ve sonra kara yolu ile İran’dan Irak sınırını geçerek ulaşmıştır. Sagi Chori’yi burada kendisi gibi Mossad elemanı olan David Cron[3] ve diğer Mossad elemanları karşılamışlar ve Mustafa Barzani’nin Haji Omaran’da yer alan karargahında kalmışlardır.

MOSSAD ajanı Sagi Chori’yi 1966 tarihinde Molla Mustafa ve İdris Barzani ile gösteren fotoğraf

            Sagi Chori ve diğer Mossad elemanlarının görevi Barzani militanlarını Irak ordusuna karşı eğitmek ve onlara askeri harekatlarında kurmay heyeti desteği sağlamaktır. Bu amaçla Barzani’nin komuta kademesini İsrail’in Hayfa kentine İran üzerinden yine hava yolunu kullanarak (İsrail diplomatlarının uçağı ile) getirtip 1 ay boyunca askeri eğitimden sonra tekrar Irak kuzeyine geri dönmelerini sağlamışlardır. Barzani militanlarına Irak ordusuna karşı dağlık alanda savunma hattı kurulmasının planlamasını bizzat yapan Mossad ajanı Sagi Chori’dir. İsrail’de aldığı anti-terör kurslarının bu planlamada kendisine fayda sağladığını ifade etmiştir. Barzani militanlarının taktik alandaki haberleşme ihtiyacı Motorola firmasının 40km’den bağlantı kurabilen telsizleri ile sağlanmıştır. Bu konuda İdris Barzani ile birlikte çalışmışlardır.

            Irak hükümet güçleri ve Barzani “müzakerelere” başlayınca, 1966’da İsrail’e geri dönerek 1 yıl ABD’de kursa katılmıştır. 1967’de Molla Mustafa Barzani ekteki kendi el yazısı ile Sagi Chori’yi tekrar karargahına davet etmiştir. Bundan sonraki süreçte ise, 1974’de Irak hükümet güçleri ile sıcak çatışma tekrar başlayınca Mossad Sagi Chori’yi tekrar Barzani’nin yanına aktif göreve göndermiştir.

Molla Mustafa Barzani’nin 23/07/1967 tarihinde MOSSAD’a mektup yazarak ajan Sagi Chori’yi Irak’a çağırıyor.

2.)  Kürt Kökenli İsrail Vatandaşı, Emekli Mossad Generali: Aliayzar Jeffrey

            Babası Irak kuzeyinden İsrail’e göç eden Kürt kökenli Yahudi’dir. Annesi ise Tunus’tan İsrail’e göç eden bir Yahudi’dir. Aliayzar Jeffrey Kürtçe bilmektedir ve Mossad’ da kendisine kod adı olarak Jayzi (Arapça okunuşu Gazi) denilmektedir. “I am a Kurd” isimli ve Barzani’nin bölgede çevirdiği entrikaları kahramanlık olarak betimlediği bir de kitabı yayınlanmıştır. Bu kitabın Kürtçe’ye çevrilerek bugün Irak’ta Barzani kontrolündeki yerlerde yayınlanması planlanmaktadır.

            1974 sonbaharında Irak kuzeyine geçerek Barzani ile birlikte çalışmaya başlamıştır. Barzani militanlarına silah ve mali yönden yardım yapılmasını sağlamıştır. Bu dönemde İsrail’in aynı zamanda Barzani’nin Avrupa ve Amerika’da sesinin duyurulmasını sağladığı açıklanmaktadır. Molla Mustafa Barzani haricinde, Mesut ve İdris Barzani ile beraberlerindeki ekipten Abdulvahap Atruşi, Sami Abdulrahman ve Dr. Mahmut Othman ile de çalışmıştır.

Mossad Ajanı Aliayzar Jeffrey (sağdaki) İdris Barzani ile Irak ordusundan ele geçirilen sahra topu ile

 

Mossad Ajanı Aliayzar Jeffrey (sağdaki) Erbil’e 170km mesafede Barzani militanı ile

            Aliayzar Jeffrey Barzani militanlarının ısı güdümlü hava savunma füzesi ve tanksavar roketlerini kullanmaları için kurs görmelerini sağlamış, bu eğitimlerde Kürtçe ve İbranice tercümanlık yapmıştır. Bu eğitimlerden sonra, o zamana kadar sadece dağlarda savaşmayı bilen Barzani militanlarınca tanksavar roketleri Revandüz vadisine giren Irak tanklarına ve zırhlı araçlarına karşı kullanılarak durdurulmaları sağlanmıştır.

            Barzani’ye o dönemdeki yardım için 10 kişilik çekirdek bir Mossad ekibi görev almıştır. Bu ekipte ısı güdümlü hava savunma füzesi ve tanksavar roketi eğitmeleri ile askeri danışman ve Barzani militanlarına kurmaylık hizmeti veren askerler yer almakta idi. Mossad ekibi ele geçmemek için Mustafa Barzani’nin kişisel koruma ekibince korunuyor, Mustafa Barzani’nin evinin hemen yanında kalıyordu. Dergide yaptığı açıklamada Türkiye ve İran’daki Kürtlerin son 10 yıldır İsrail’in Kürtlere destek verdiğini bildiklerini ifade etmiştir. Ayrıca 1990lı yıllarda Irak kuzeyinde olduğunu gösteren bazı fotoğrafların varlığı kendisine hatırlatıldığında, bu soruyu resmi olarak cevaplayamayacağını, çünkü Mossad’ın resmi olarak sadece 1975’e kadar Irak’ın Kuzeyin’de görev aldığını açıklamasına müsaade ettiğini ifade etmiştir. Peki İsrail Mossad’ın 1990’lı yıllarda da Irak kuzeyinde olduğunu neden gizlemeye çalışmaktadır? Bu sorunun cevabını 1990lı yıllarda Irak kuzeyinde hangi örgütün yoğun olarak faaliyet gösterdiğini hatırlayarak cevaplamakta fayda vardır. PKK, İsrail ve PKK’nın somut işbirliğini ise en son Mavi Marmara Saldırısını detaylı olarak incelediğimizde görebiliyoruz. Bunlar tamamen açık kaynaklara yansıyan bilgilerdir.

Mavi Marmara Katliamının gerçekleştiği gün PKK İskenderun’da bulunan Deniz İkmal Destek Komutanlığımıza saldırı düzenleyerek 7 Mehmetçiğimizi şehit etmişti.Bu saldırıda PKK’lı gruba elebaşlık yapan Fırat Siverek kod adlı terörist 12 Kasım 2011’de Mersin Aydıncık ilçesinde yapılan bir operasyonda ele geçirilmiştir. Bu terörist sorgusunda tek kelime konuşmamıştır. Fırat Siverek hakkında yapılan detaylı araştırma sonucunda 1 yıl süre ile İsrail’de yaşadığı ve 8 senedir İsrail’e sürekli gidip geldiği ve İsrail devlet görevlileri ile görüştüğü tespit edilmiştir[4].

Ayrıca KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da PKK ve İsrail ilişkisinin altını çizmiş ve ellerindeki bilgiyi kamuoyu ile paylaşarak İsrail askerleri ve ajanlarının Kıbrıs Rum kesiminde PKK militanlarına askeri eğitim vermekte olduğunu açıklamıştır[5]. Bu açıklamayı sıradan bir insan yapsa kimse dikkate almayabilirdi; fakat bir cumhurbaşkanının bu açıklamayı yapmış olması “üzerinde detaylı inceleme yapmayı gerektirecek önemli bir haberdir”.

 

 



[2]Bu yazıdaki tüm bilgiler internette yayınlanan Israel-Kurd dergisinin Nisan 2010 sayısında yer alan ismi geçen Mossad ajanlarının röportajlarında yer alan kendi açıklamalarıdır.

Dergiyi internetten indirdiğimiz için silinse dahi elimizde bulunmaktadır. Bu makale sonrası silinebileceği düşünülerek şimdi incelenmesi faydalı olacaktır.

http://issuu.com/kurdisrael/docs/2_english

[3]David Cron Arapça bildiği için Sagi Chori ile Barzani militanları arasında tercümanlık görevi de yapmıştır.

[5]Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden canlı yayınlanan programda İsrail –Türkiye gerginliğine de değinen, Derviş Eroğlu, İsrail'in Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki PKK kamplarında 3 bin PKK militanına askeri eğitim verdiğini, şu ana kadar eğitimden geçen 15 bin PKK'lının da Kandile gönderildiğini ileri sürdü.

http://www.ahaber.com.tr/Gundem/2012/06/30/guney-kibrista-3-bin-pkkli-var

27 Eylül 2020 Pazar

Alman Silahları PKK’nın eline geçti

Alman Silahları PKK’nın eline geçti



Fikir Tankı yazıları;

SAYFA 3...


Süddeutsche Gazetesi: “ Alman Silahları PKK’nın eline geçti “

Yazan  Fazıl Esad Altay 

14 Şubat 2015

    Barzani militanlarına (sözde) İŞİD terör örgütünü vuracak diye gönderilen ancak PKK’nın eline geçen silahlar arasında Milan tansavar füzeleri 

ve DM51A1 model el bombaları olduğu kaydedildi. Haberde PKK'lı teröristlerin Almanya tarafından gönderilen silah sandıklarını gösterdikleri öne sürülüyor. 

>>>YORUM: ALMANYA'NIN BARZANİ MİLİTANLARINA GÖNDERDİĞİ AĞIR VE MODERN SİLAHLARIN ve TEL GÜDÜMLÜ MİLAN TANKSAVARININ PKK TERÖR 

ÖRGÜTÜNE TESLİM EDİLDİĞİNİ VE BU SİLAHLARIN TÜRK ORDUSUNA KARŞI KULLANILMA RİSKİNİ SÜDDEUTSCHE GAZETESİ HABERİNDEN ÇOK 

ÖNCE 21.YYTE FİKİR TANKINDAN BİLDİRMİŞTİK (BKNZ EK LİNKLER:


 http://www.21yyte.org/tr/fikir-tanki/5208/pkkpydnin-elindeki-milan-tanksavarini-kullanmaya-basladi-video-goruntusu 

http://www.21yyte.org/tr/fikir-tanki/5705/alman-politikacilar-pkk-teror-orgutune-silah-gondermeyi-oneriyor-tsknin-pkkyi-bombalamasina-karsi-cikiyor 

http://www.21yyte.org/tr/fikir-tanki/5198/pkknin-2-yil-once-fransadan-satin-almak-istedigi-silahi-almanya-bedava-verdi ). 

   PKK terör örgütü Türkiye içindeki yerleşim birimlerinde kitlesel ayaklanmalara hazırlanıyor...MİLAN türü tanksavar silahlarının ayaklanmayı bastırmak için bölgeye gelecek zırhlı araçlarımıza karşı kullanılma riski bulunmaktadır...PKK terör örgütü bu sayede meskun mahal çatışmasında (sözde) dengeyi sağlamak istemektedir...Meskun mahalde zırhlı birliklerden yoksun TSK ile bu şekilde çatışma yapması durumunda, PKK kendisinin galip çıkacağını umuyor...

TSK'nın sivil kaybı olmaması için meskun mahalde hava bombardımanı da yapamayacağını düşünerek bu tür ağır silahlar ile TSK'ya karşı denge sağlayacağını veya çatışmayı devam ettirebileceğini sanıyor...TSK kendisine siyasi iradenin gerekli yetki ve emri vermesi durumunda bu hesabın nasıl bozulacağını gösterecektir. 

Bundan kimsenin şüphesi yoktur...Bunun yanında PKK terör örgütünün sözde ÇÖZÜM var yalanı söylenerek bu şekilde geniş silahlanmasına bu zamana kadar müdahale edilmemesi verilebilecek şehitlerin sayısını arttıracaktır...Bu şehitlerin vebali ise bugün gereken tedbiri almayan AKP hükümetinin olacaktır. 


kaynak: http://www.milliyet.com.tr/suddeutsche-gazetesi-alman/dunya/detay/2013533/default.htm


https://www.21yyte.org/tr/fikir-tanki/17920



***

ABD İtiraf Etti. PKK Kamplarında ABD Askerleri Var...Vurmayın!, BÖLÜM 2

 ABD İtiraf Etti. PKK Kamplarında ABD Askerleri Var...Vurmayın!, BÖLÜM 2


Kürdistan Projesinin Küresel Dinamikleri,

 2 MART 2015


  Fazıl Esad Altay,



   3.)    ABD PYD/PKK Terör Örgütünü Neden Türkiye’ye Tercih Etti? Aksi Olamaz!

ABD bu tercihi bugün yapmamıştır. 1984’den beri bugünler ve gelecekte PKK’yı kullanmayı planlamıştır.Bunun nedeni, adına BOP denilen proje için yani Nil’den Fırat’a kadar güvenli İsrail için bu tercihi yapmıştır. Irak'ın Kuzeyi'ni Barzani’ye 1. ve 2. Irak işgalinde yaptığı eylemler ile hediye eden ABD’nin, Barzani’yi Irak'ın Kuzeyi'ndeki yapının başına tesadüfen geçirdiğini düşünenler halen var mıdır? Barzani 1960’dan beri İsrail ile, Araplara karşı askeri ve siyasi ittifak içinde olan bir ailedir.[3]

Hiç merak ettiniz mi Barzani, İsrail Gazze’de bebekleri bile katlederken İsrail’i neden kınamadı? Bu şaşırtıcı olmamıştır. Esas dikkat çekici olan, AKP hükümetinden hiç kimsenin Barzani’ye sen neden İsrail’in Gazze katliamı karşısında sessizsin diye tek kelime hesap sormamasıdır. Peki Irak'ın Kuzeyi'nde Barzani yönetimi (Barzanistan), Suriye'nin Kuzeyi'nde PYD/PKK yönetimi ve bu 2 yapının askeri gücünün PKK olması neden önemlidir? Sadece Irak'ın Kuzeyi'nden çıkarılan petrolün Akdeniz’e akıtılmasına ihtiyaç olduğu için mi? Barzani petrolü bugün isterse Mersin’e taşıyacak imkana zaten sahiptir. Hayır. Tek sebep petrol değildir. Siyonist Barzani+Siyonist PKK yönetimlerindeki yapı, Suriye ve Irak kuzeyinde yer alarak Akdeniz’e ulaştığı gün, İsrail Türkiye ve İran ile kara sınırına sahip olacaktır. İsrail ile Barzani+PKK yapısı Akdeniz üzerinden birleşerek, Güvenli İsrail’i kurmuş olacaktır. Bu projeyi (yani adına BOP denilen proje) oluşturmak için ABD PKK’yı elbette Türkiye’ye rağmen destekler. İsrail Irak Kuzeyinde kurulacak bağımsız bir Barzani yönetimini hemen tanıyacağını bu sebeple ilan etmiştir. ABD ise Suriye Kuzeyinde PYD/PKK yönetiminin Barzanistan ile entegrasyonunun sağlanmadan zayıf bir Barzanistan’a karşıdır.

İsrail şuanda Gazze’den, Lübnan Güneyindeki Hizbullah tarafından, Suriye tarafından ve İran tarafından tehdit altındadır.Yani hem Araplar hem de İran’ın tehdidi Ortadoğu’daki yalnız kalmış İsrail’in karşısındadır. İsrail’e hem Arapların hem Acemlerin hem de Türklerin tehditlerini kendi üzerine çekecek ve İsrail’e müttefik bir yapı gereklidir. Aksi durumda en son 1973’de son anda ABD’nin yetişip Araplar’ın elinden Yom-Kippur savaşında kurtarılan İsrail; bugün Gazze, Lübnan Hizbullahı, Suriye ve İran ittifakına tek başına katılacağı bir savaştan asla galip çıkamaz. Tek başına Lübnan Hizbullahın’dan ciddi bir yenilgiyi daha 2006’da almış olan İsrail’in Arap ve İran ittifakı karşısında hiç şansı yoktur. Tek şansı PKK ve Barzani’nin kendisine müttefik kuracağı ve Araplarla, İran’ın düşmanlığını çekecek bir yapıdır. İsrail kendi güvenliğini sağlayan bir yapılanmayı yani Nil’den Fırat’a kadar kendine vaad edildiğine inandığı topraklara oturmayı planlamaktadır.

Harita: Barzanistan-Suriye Kuzeyi PKK/PYD ile Akdenizden Birleşmiş, Türkiye ve İran’a Genişletilmesi Düşünülen Nil’den Fırat’a Güvenli ve Büyük İsrail’in Sınırları

SONUÇ:

Oynanan büyük oyunu görmeden, ABD PKK’yı neden destekliyor diye halen anlamayanlar ve PKK’ya Çözüm süreci totemi tutacak diye boş hayaller peşinde koşanlar Türk Milletine ve Tüm Müslümanlara karşı vebal altındadır.Peki ne yapalım? diyenler…Dedelerimiz ne yaptı ise biz de aynısını yapacağız… Gerekir ise Çanakkale’de ne yaptı isek bugün de aynısını yapacağız. TÜRK Milleti bu oyunu bozacaktır. Türkiye ABD’ye karşı teslimiyetçi politikalardan vazgeçerek denge politikası kurmalıdır. ABD’nin Türkiye’deki menfaatlerini koz olarak kullanmalıyız. Malatya’da bulunan ve İran’ı gözetleyip ileriden İsrail’i koruyan radarın şalterini indirmeyi konuşmak bile ABD’nin BOP politikalarında tekrar düşünmesine neden olacaktır. Bu politikaları uygulamak için bazı bedelleri ödemeyi göze almak gerekir. 1974’de Kıbrıs Barış Harekatında da bedel ödendi. Gerekirse TÜRK Milletinin ve Türkiye’nin bekası için yine ödenir. Bu sefer ödenenden daha fazlasını biz ödettirmeliyiz. BOP’a ses çıkarmaz isek zaten bedel ödeyeceğiz, ülkemiz bölünecek. Artık her şey açık açık meydana çıkmaktadır. Önceden hareket edersek buna engel olabiliriz.

 


[1]ABD Ulusal Güvenlik Dairesi eski çalışanı Edward Snowden, Irak ve Suriye'de terör estiren IŞİD'in ABD, İsrail ve İngiltere istihbaratı tarafından eğitildiğini iddia etti.

http://www.milliyet.com.tr/edward-snowden-isid-in-arkasinda/dunya/detay/1926807/default.htm

[2]ABD Dışişleri BakanlığıSözcü Yardımcısı Marie Harf ABDkanunları altında PYD ile PKK'nın ayrı gruplar  olduğunu ifade ederek, "IŞİD ile savaşan PYD gibi Kürt grupların desteklenmesinin  çok önemli olduğuna inandığımızı Türklere açıkça belirttik" diye konuştu

http://www.milliyet.com.tr/abd-den-kritik-koridor-aciklamasi/dunya/detay/1957620/default.htm

ABD İtiraf Etti. PKK Kamplarında ABD Askerleri Var...Vurmayın!, BÖLÜM 1

 ABD İtiraf Etti. PKK Kamplarında ABD Askerleri Var...Vurmayın!, BÖLÜM 1


Kürdistan Projesinin Küresel Dinamikleri,

 2 MART 2015


  Fazıl Esad Altay,


Türk Milleti gerçekleri öğrenmelidir. Bugüne kadar büyük resmi oluşturan küçük parçalar üzerine çok yazılıp çizildi. Bu yazıda birbirinden ayrı düşündürülmeye çalışılan bu parçaları tekrar toplayacağız. Sonuçta gelinmek istenilen durum gayet nettir. Bu durumu değerlendirmeye davet etmekteyiz.

1.)    Çözüm Süreci:

PKK’nın Türkiye’den çekileceği, PKK’nın silah bırakacağı, artık şehit verilmeyeceği ve anaların ağlamayacağı söylemleri ile Türk Milletine “çözüm” adı altında bir süreç olacak denildi. PKK’ya nelerin vaat edildiği net olarak açıklanmadı. 

Bu süreci ABD desteklediABD, PKK’yı Irak'ın ve Suriye'nin Kuzeyi’nde bugün maşa gibi kullanırken, silah, mühimmat, ABD ordusundan subay desteği vererek taktik komuta desteği sağladı. Türk Ordusu'nun ise PKK’yı vurmasına elbette ki karşı çıktı.

Peki o zaman neden çözüm süreci var ve neden iyi şeyler olacak diye TÜRK Milleti'ne yalan söyleniyor? 

Tabi mevcut durumu TÜRK Milleti'ne söylemek yani "ABD PKK’nın Türkiye’de vurulmasına karşı çıkıyor o yüzden biz PKK ile askeri mücadele yapamayız" demenin, TÜRK Milleti'nden bir daha oy alamama anlamına geleceği çok iyi bilinmektedir. Bu gerçeği TÜRK Milleti'ne söylemek yerine TÜRK Milleti'ne “çözüm” süreci var denilmektedir. Hükümetin çözüm süreci bitti dediği gün, ABD Türkiye’de iktidarı değiştirecek eylemlerin düğmesine basacaktır. Bunlar ekonomik kriz çıkartma, uluslararası medya kampanyaları ile hükümeti yıpratma ve toplumsal olayları körükleme şeklinde tezahür edecektir.

Peki, “Çözüm” sürecinde aslında neler olmuştur ?:

-       PKK’nın Türkiye’den terörist yapmak için silah zoru ile eleman kazanması ve bu elemanları Irak-Suriye Kuzeyinde kullanması sağlanmıştır.

-       PKK’lı teröristler Irak-Suriye kuzeyinde IŞİD terör örgütü ile çatışma içinde iken Türkiye’de Türk askeri tarafından vurulmadan rahat bir dönem geçirecek ve bu sayede Irak-Suriye bölgesine yoğunlaşmalarının imkanı sağlanmıştır.

2.)    IŞİD Terör Örgütü Ne Yapıyor ve PYD Terör Örgütü Kimdir?:

ABD’nin 2011 sonunda Irak’tan çekilmesi ile önce Arap Baharı süreci diye Suriye’nin mezbahaya dönmesi ve IŞİD terör örgütünün piyasaya çıkması birbirinden bağımsız konular değildir.

Suriye, Arap Baharı sürecinde parçalanma aşamasına getirilirken, Irak’ta mezhep farklılığını derinleştirerek, bölünmenin IŞİD terör örgütü kullanılarak hızlandırılmak istendiği çok belirgindir. 

ABD, IŞİD ve Arap Baharı fırtınaları eserken aniden en sıcak bölge olan Irak’tan askerini çekivermiştirIŞİD’in üst düzey yönetiminin ABD tarafından yönlendirildiği bilgisi ABD’den kaçan ajan Snowden tarafından zaten açıklamıştır[1]


Amaç IŞİD’i kullanarak Irak Merkezi hükümetini Irak Kuzeyinden uzaklaştırmak bu sayede Barzani’ye oksijen vermek ve IŞİD terörünü bahane göstererek PKK/PYD’ye Irak-Suriye kuzeyinde genişleme sahası açarak bu bölgenin temel askeri unsuru olması sağlanmaktadır.

IŞİD ile savaşıyor bahanesi ile başta ABD olmak üzere batılı ülkeler PYD/PKK’ya açıkça ağır ve modern silahlar teslim etmekte ve PKK/PYD bir terör örgütü hüviyetinden çıkarılarak özgürlük savaşçısı hüviyeti kendilerine verilmektedir.

ABD, PKK’nın Suriye şubesini olan PYD’nin terör örgütü olmadığını söylemiştir[2].

IŞİD’e ne olacak diye soran olursa elbette ki PYD/PKK iyice güçlendirildikten sonra IŞİD tasfiye edilecektir.

Yani ABD’nin kendi kurduğu ve tüm üst yöneticilerinin yerleri ABD tarafından bilinen IŞİD terör örgütünün yöneticilerinin sonu da uygun zaman geldiğinde aynen Pakistan’da vurulan El-Kaide lideri Usame Bin Ladin gibi olacaktır. Bilindiği gibi ABD, Usame Bin Ladin’i Sovyetler Afganistan’ı işgal ettiğinde kullanmak için bizzat yetiştirmiştir. Aynen bugün IŞİD’in de ABD tarafından kurulduğu gibi. 

ABD, PKK/PYD’ye uygun ortamı hazırlamak için IŞİD’i piyasaya sürerken, işi bittiğinde fişini çekecektir. O yüzden IŞİD ne zaman kademe atlasa ABD hemen hava saldırısı ile o kademeyi geriye çekerek IŞİD’in belirli sınırlarda kalmasını sağlamaktadır.

Foto1: PYD/PKK’lı Teröristlerin Kullandığı Güdümlü Tanksavar Milan Silahı (Fransız-Alman üretimidir)

Foto2: PYD/PKK’lı Teröristlere Yardıma Gelen ABD’li Eski! Asker: Jordan Matson

Foto3: PYD/PKK’lı Teröristlerle Birlikte Savaşan ABD’li Eski! Asker: Jeremy Woodard(ortada)

Foto4: PYD/PKK’lı Teröristlerle Birlikte Ayn El-Arap’ta Bulunan ve Bombardıman desteği veren ABD Uçaklarına Hava-Yer İrtibat Subaylığı Yapan ABD Hava Kuvvetlerinden Emekli! Asker:Brian Wilson

ABD Uçaklarının yer hedeflerine lazer işaretlemesi yaptığı değerlendirilmektedir.

Foto5: PKK/PYD’ye yardıma koşan İsrail’li Bayan Asker Gill Rosenberg İsrail Ordu Üniforması ile

Foto6: PKK/PYD’ye yardıma koşan İsrail’li Bayan Asker Gill Rosenberg Ayn El Arap’ta (İsrail Ordusunun Kullandığı Tipik Kahverengi Botlar Halen Ayağında!)

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..


***