24 Eylül 2017 Pazar

Fethullah Şebekesinin Bağlantıları BÖLÜM 1


Fethullah Şebekesinin Bağlantıları BÖLÜM 1


Haber Türü ; İstihbarat


Fethullah Gulen orgutunun sicrama yapmasiyla, ABD'nin dunyadaki etkinliginin artmasi arasinda bir paralellik bulunuyor.
Gulen orgutu, ABD'de Reagan iktidarinda, Sovyetler'i cozmek amaciyla yurutulen ve 1981'de resmilesen "Demokrasi" projesinin bir urunu olarak serpiliyor. 
Demokrasi projesi, 1970'li yillarda, ABD Ulusal Guvenlik Konseyi'nin belirledigi Yesil Kusak politikasinin bir ust asamaya cikarilmis hali.
ABD'nin Celik Cekirdegi, bir yandan en kati Amerikanci askeri diktatorlukleri ayakta tutarken, bir yandan da orgutledigi CIA muhalefetine "insan haklari ve demokrasi" ihraci gorevi veriyordu. "Insan haklari"ndan kasit, tabii ki etnik, dinsel ve kulturel haklardi. Dunyanin her yanini saran din ve mezhep savaslari, mikro miliyetciligin kiskirtilmasiyla milyonlarin canina mal olan milli bogazlasmalar, bu projenin eseridir. Bu projeyi yurutmek icin bir de orgut kuruldu. 
National Endowment for Democracy. Yani Demokrasi Vakfi. Kisa adiyla NED diye anilan vakfin, CIA'dan daha etkin bir orgut oldugu Newsweek dergisi tarafindan teslim ediliyor.

ABD'nin "Project Democracy" si Islam ulkelerinde "ilimli Islam"in gelistirilmesi olarak piyasaya suruldu. Ilimli Islam ideolojisiyle, hem "dinlerarasi diyalog" icin 
zemin olusturuluyordu, hem de ABD'nin laiklik zemininde yukselen ulusal devletleri tahrip etmesinin araci olarak islev goruyordu. Ilimli sozcugu, Islam 
fundemantalizminde bir ilimlilik degildi. Seriatin koyu iktidari icin mucadele eden Ilimli Islamci orgutler, ABD yonetimine ve politikalarina karsi "ilimli" olmaliydi.
Fethullah Gulen'in ABD ile kurdugu kopru hep islektir. Gulen, yukselisindeki buyuk basamaklari Amerikanci liderlere borcludur.

Orgutun kurulusuna harc koyan, 1960'li yillarda donemin uzun sure basbakanlik yapan Suleyman Demirel'dir.
Gulen, uluslararis olcekte faaliyetini, ABD'nin Turkiye'de en guclu oldugu yilda, 1980'de baslatmistir. Devletin icindeki kaynaklari o kadar saglamdir ki, askeri 
mudahale yapildigi 12 Eylul'den bir gun sonra 13 Eylul 1980'de, hakkindaki operasyon emrini ogrenip kacabilmistir. 12 Eylul yonetimi, bir yandan araniyor iken onu Canakkale Merkez Vaizligi'ne atamistir. 12 Eylul doneminde orgutlenme faaliyetleri katlanarak devam etmistir. Gulen orgutune sicramayi yaptiran, 1986'da yakalanmisken onu Izmir Sikiyonetim Komutanligi kuvvetlerinin elinden alan donemin basbakani Turgut Ozal'dir. Gulen, en buyuk gelismeyi, ABD vatandasligi ve CIA gorevliligi Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nce sorusturulan Tansu Ciller'in basbakan oldugu 1993-1997 yillari arasinda yapti.
(washington haber)

Gulen, Ciller iktidarinda Turk Silahli Kuvvetleri'nin terfi ve tayinlerine bile mudahale edecek guce ulasmisti. Fethullah Gulen, bir orgeneralin kuvvet komutani olarak atanmamasi icin hangi girisimlerde bulundugunu bizzat kendisi 10 Ekim 1995'te basin toplantisinda aciklamisti.

Reagan'in Demokrasi Projesi ve Ulusal Demokrasi Vakfi

Fethullah Gulen orgutunun sicrama yapmasiyla, ABD'nin dunyadaki etkinliginin artmasi arasinda bir paralellik bulunuyor.
Gulen orgutu, ABD'de Reagan iktidarinda, Sovyetler'i cozmek amaciyla yurutulen ve 1981'de resmilesen "Demokrasi" projesinin bir urunu olarak serpiliyor. 
Demokrasi projesi, 1970'li yillarda, ABD Ulusal Guvenlik Konseyi'nin belirledigi Yesil Kusak politikasinin bir ust asamaya cikarilmis hali.
ABD'nin Celik Cekirdegi, bir yandan en kati Amerikanci askeri diktatorlukleri ayakta tutarken, bir yandan da orgutledigi CIA muhalefetine "insan haklari ve demokrasi" 
ihraci gorevi veriyordu. "Insan haklari"ndan kasit, tabii ki etnik, dinsel ve kulturel haklardi. Dunyanin her yanini saran din ve mezhep savaslari, mikro miliyetciligin kiskirtilmasiyla milyonlarin canina mal olan milli bogazlasmalar, bu projenin eseridir. Bu projeyi yurutmek icin bir de orgut kuruldu. National Endowment for Democracy. 

Yani Demokrasi Vakfi. Kisa adiyla NED diye anilan vakfin, CIA'dan daha etkin bir orgut oldugu Newsweek dergisi tarafindan teslim ediliyor.
ABD'nin "Project Democracy" si Islam ulkelerinde "ilimli Islam"in gelistirilmesi olarak piyasaya suruldu. Ilimli Islam ideolojisiyle, hem "dinlerarasi diyalog" icin zemin olusturuluyordu, hem de ABD'nin laiklik zemininde yukselen ulusal devletleri tahrip etmesinin araci olarak islev goruyordu. Ilimli sozcugu, Islam fundemantalizminde bir ilimlilik degildi. Seriatin koyu iktidari icin mucadele eden Ilimli Islamci orgutler, ABD yonetimine ve politikalarina karsi "ilimli" olmaliydi.
Pentagon tarafindan Islam cografyasinda "ilimli Islam" hareketinin onderi olarak sayilan Gulen, kendi cemaatine ait Zaman gazetesinin 4 Eylul 1997 tarihli sayisinda yayimlanan aciklamalarinda, Bati ile iliskiler hakkinda su degerlendirmeleri yapti:

"Inanmis bir insanin Bati karsisinda, Bati'yla entegrasyon karsisinda, Amerika'yla entegrasyon karsisinda olmasi katiyyen dusunulemez."
(Zaman gazetesi, 4 Eylul 1997)

Gladyo'nun Rolu

Gulen orgutu, 12 Eylul Amerikanci askeri darbesinin "Turk Islam sentezi"ni resmi kultur politikasi olarak benimsedigi, tarikatlarin "sivil toplum orgutu" olarak kutsandigi, yesil sermayenin onunun dizginsiz acildigi kosullarda gelisti.
Gulen orgutunun gelismesi, sadece bu iklimin dolaysiz sonucu degil. Devlet icinde orgutlenen Amerikanci paralel devletin dogrudan bir mudahalesi var. 
Gulen'in Ege Ordu ve Sikiyonetim Komutanligi'nca yakalanmasina karsin ayni gun serbest birakilmasiyla, cezaevindeki ulkucu genclerin gruplar halinde 
Fethullah Gulen orgutune intisap etmeleri ayni doneme rastliyor. Gulen'in, Gladyo'nun tetikcileri Abdullah Catli ve Haluk Kirci'larla iliskisi de 1980'li yillarin 
sonunda oruluyor. 1980 oncesinde MHP'ye bagli Ulku Ocaklari Dernegi'nin Genel Baskan Yardimcisi Abdullah Catli'nin 1996 yilinda Turkiye'de buyuk yankilara yol 
acan bir trafik kazasinda ust duzey bir emniyet mensubuyla birlikte olmesiyle, Ozel Harp Dairesi'nin yetistirdigi Gladyo tetikcilerini kamuoyu onune cikarmisti.
Gulen, bu yillarda cezaevinde magdur durumdaki sahipsiz ulkuculere buyuk maddi yardimlarda bulunuyor. Komunizmle Mucadele Dernegi'yle Fethullah Gulen'in ikinci kucaklasmasi bu doneme denk dusuyor. MHP'nin ikiye bolunmesi, Muhsin Yazicioglu'nun Buyuk Birlik Partisi'ni kurmasinda da Fethullah Gulen'in belirleyici rolu saptaniyor.
Buyuk Birlik Partisi'nin militanlari 1990 sinrasindaki butun uluslararasi etnik terror eylamlerinde rol aliyor: Bosna'da, Cecenistan'da, Gurcistan'da, Azerbaycan'da, Kesmir'de ve Sincian'daki seriatci terror militanlarinin kaynagi Buyuk Birlik Partisi oluyor.

Moon Tarikati ve Fethullah Gulen

Fethullah Gulen'in CIA ile iliskilerini surdurmede en onemli ortulerinden biri, Dinlerarasi Diyalog oldu. Bu ortu de bir ABD imalati. 1950'lerden itibaren dunyanin efendiligine soyunan ABD, kitalararasi imparatorlugunu surdurmek icin, her kitasal din icinde kendisine bagli bir tarikat orgutledi. Bu tarikatlarin hepsinin soylemi ayni: Dinlerarasi diyalog.
CIA denetiminde yurutulen bu faaliyetin ilk basarili ornegi Moon tarikati. 1951'de Kore'yi isgal eden ABD, Guney Kore'yi somurgelestirirken bir de Hiristiyan tarikati kurdu. Ve Guney Kore nufusunun yuzde 40'i, Budistlikten vazgecip Hiristiyan oldu. Bu basaridaki en onemli pay, bilinen adiyla Moon tarikatinin. Resmi adiyla anarsak; 

Birlestirme Kilisesi.

CIA'nin kurdugu Kore CIA'nin Washington temsilcisi Albay Bo Hi Pak da, Moon tarikatinin en guclu ismi. CIA, Moon tarikatini kullanarak Dunya Anti Komunist Ligi'ni orgutledi. Turkiye'de kurulan Komunizmle Mucadele Dernekleri de, Dunya Anti Komunist Ligi'nin uzantilari. Moon tarikati, 1978'de, ABD'de bir Kongre sorusturmasina ugradiysa da etkisini yitirmedi. Reagan doneminde Irangate skandalinda boy gosterdigini goruyoruz. George W. Bush iktidarinda Moon tarikatinin sahibi oldugu Washington Timas gazetesi, neoconservatism ve ABD saldirganliginin baslica araclarindan biri oldu.
Fethullah Gulen'in Turkiye'de yayinlanan Zaman gazetesi ile Washington Times arasinda siki isbirligi artarak suruyor.

Israil ile Ilişkinin Ayirt Ediciligi

Moon tarikatinin, Latin Amerika'daki askeri diktatorluklerle, Israil uzerinden kurdugu uyusturucu ve teror bagi dikkat cekici. Fethullah Gulen'in Israil ile yakin iliskisi de onun en ayirt edici ozelligi. Korfez Savasi'nda, Irak yonetiminin Israil'e attigi Scud fuzesi uzerine Istanbul'da verdigi vaaz ve doktugu goz yaslari ve ettigi beddualarin kaseti, Islamcilar tarafindan elden ele dolastiriliyor.
Israil ile iliski, ABD acisindan kilit oneme sahip. Graham Fuller'in Islamci hareketi konu alan Kusatilanlar kitabinda, Islamci hareketlerin Bati ile entegrasyon icin 
yapmasi gerekenlerin basinda Israil ile iyi iliski geliyor.
(Graham Fuller, I. O. Lesser, Kusatilanlar, Sabah Kitaplari, Istanbul, 1996, s.126.)

Gulen'in Islamci kitleleri kendisinden sogutma tehlikesine karsin, Kudus Bashahami ile yakin iliskisi ve Fethullahcilarin isadamlari dernegi ISHAD'in Israil'le baglari, bu politikanin geregi olarak kuruluyor.

" Abramowitz'le Beni Kasim Gulek Taniştirdi "

Moon tarikati ile Fethullah Orgutu arasindaki bag, hedef benzerliginden ibaret degil. Organik iliski var. Moon tarikatinin Turkiye halifesi, Cumhuriyet Halk Partisi eski Genel Sekreterlerinden Kasim Gulek ile Fethullah Gulen'in dostlugu artik saklanmiyor Gulen'in reklamini degisik yayin organlarinda yapan yazar Hulusi Turgut, 21 Ocak 1998 tarihli Yeni Yuzyil'da bu iliskiyi soyle anlatiyor:

"Kasim Gulek, Fethullah Gulen'le cok iyi dostluk iliskileri icinde bulundu. Gulen, Kasim Gulek'le sik sik gorusurdu. Vefati uzerine bu eski dostunun cenaze namazini kildirmisti. Fethullah Gulen'e sorduk: 'Amerika, sizlerle ilgili referansi merhum Kasim Gulek'ten mi aldi?' Gulen bu konuda sunlari soyledi: 'Kasim Gulek beyin baldizi Amerika'daydi. Yani Pentagon'la irtibatlari vardi. Eger kendisine degisik patformlardan, Beyaz Saray'dan sormuslarsa 'Bunlar nedir?' diye, o da 'Endise edilecek bir sey yoktur' demistir, referans vermistir."
(Yeni Yuzyil gazetesi, 21 Ocak 1998)

Gulen, 1 Eylul 1997 tarihli Zaman gazetesinde bu iliskiyi soyle acikliyor:

"ABD'de gorustugum insanlardan biri Abramowitz'di. O, Turkiye'de bir zaman elci olarak kalmisti. Musterek dostumuz Kasim Gulek Bey vardi. Onun vasitasiyla giyaben onu taniyorduk… Turkiye, simdiye kadar cok olum-kalim krizlerine maruz kalmistir. Bunu isterseniz bir kriz sayin ama bu millet bunu asar dedim. Hatta bu ses, imkâni varsa Beyaz Saray'a kadar, Kongre'ye kadar, Pentagon'a kadar goturulmeli dedim." (Zaman gazetesi, 1 Eylul 1997)

Gulen, 1992 yilinda ABD'ye gittiginde, Kasim Gulek'in, Pentagon'da albay olarak gorev yapan, sonra supheli bir sekilde olen baldizi araciligiyla Pentagon ve CIA 
yonetimi ile iliskiye gectigini de anlatiyor.

Moon tarikati ile Fethullah Gulen'i birlestiren bir diger isim; Gladyo'nun tetikcisi Abdullah Catli. Catli, 1981 yilinda Dunya Anti Komunist Ligi'nin toplantisina katiliyor. 

1992'de Gulen'i ABD'de havaalaninda karsilayan da, Abdullah Catli.
 Falun-Gong, Scientology, Moon ve Gulen Birlikteligi

Hizla yayilan ve buyuk mali olanaklara sahip CIA baglantili bir baska tarikat da, Scientology adini tasiyor. Scientology'nin, gerek ABD'de gerek Avrupa'da en siki iliski icinde oldugu guc, Fethullah Gulen orgutu. Scientology, ayni zamanda Moon tarikati ile cok siki iliski icinde. CIA'nin denetimindeki bir diger tarikat da Cin'de faaliyet yurutuyor: Falun-Gong.

Her dort tarikatin da teorisi, dini yorumlayislari, calisma tarzlari ve hedefleri arasinda olaganustu uyum var. Kuskusuz bunun nedeni, komuta merkezinin ayni olmasi. Hepsi, CIA'nin ortulu faaliyetleri icin kullaniliyor ve yonlendiriliyor.

Hiristiyan Misyonerlerinin Yolunu Izledi?

Turkiye'de diger tarikatlar Kur'an kursu ve imam hatip liseleri gibi dogrudan dini egitim kurumlarina onem verirken, Fethullah Gulen cemaati, Turgut Ozal doneminde, yurticinde ozel Anadolu liseleri ve kolejler acmaya basladi. Fethullah Gulen, bu okullarda, Hristiyan misyonerlerinin taktigini izleyerek, temel bilimler alaninda egitime agirlik verdi.

Osmanli Imparatorlugu'nda orgutlenmek isteyen Hiristiyan Misyonerleri de, once teoloji alaninda egitim veren okullar kurmak istemis, basarili olamayinca, temel 
bilimler alaninda egitim veren kolejler kurmustu. 1915 yilinda Osmanli cografyasinda, Hiristiyan Misyonerleri'nin Amerika'daki en buyuk orgutu American Board'a bagli 600'den fazla okulu vardi. Amerikan kolejleri, Osmanli Imparatorlugu'nun parcalanmasinda cok onemli roller oynadi. Ataturk, Cumhuriyet'le birlikte bu okullari kapatti. Turkiye, NATO'ya girdikten sonra bu okullar yeniden acildi.

Misyoner kolejlerinde Hiristiyanlik egitimi gizli yapiliyordu. Fethullah okullarinda tarikat egitimi ise yurtlarda ve ogrencilerin barindirildigi "Isik evi" denen apartman dairelerinde yapiliyor. Universiteye girmenin cok zor hale getirildigi Turkiye'de Fethullah Gulen'in kurdugu okullarda, devlet okullarindan daha iyi egitim veriliyor, bu nedenle aileler cocuklarini getirip Fethullah'a teslim ediyorlar. Ancak bu liselerden yetisen cocuklarin tamama yakini, Turkiye Cumhuriyeti'ne, Ataturk'e dusman hale getiriliyor, ABD hayrani yapiliyor.

Uluslararasi Okullar Nasil Kuruldu?

Sovyetler Birligi'nin cozulmesi uzerine Gulen orgutu uluslararasi okullar atagina gecti. Gulen'in oncelik verdigi ulkeler de dikkat cekici: Orta Asya, Kafkaslar, Balkanlar.1992'den itibaren, oncelikle Orta Asya Turk cumhuriyetleri olmak uzere Kafkas ve Balkan cumhuriyetlerinde, "Fethullahci" diye bilinen vakif ve sirketler, art arda kolejler actilar. Ardindan Asya ve Afrika ulkeleri geldi.
Su anda 5 kitada, 52 degisik ulkede 21 ogrenci yurdu, 6 universiteye hazirlik kursu, 257 lise, 21 dil okulu ve 6 universiteleri bulunuyor. Okullar icin bir yilda harcanan paranin toplami, Gulen tarafindan 1 milyar 205 milyon dolar olarak belirtiliyor.

ABD'nin Soguk Savas doneminde, Sovyetler Birligi'ni iceriden cokertmek icin orgutledigi ve buyuk olanaklarla yuruttugu "CIA muhalefeti"nin, Gulen orgutunun onunu actigini saptiyoruz. Sovyet blokuna karsi yurutulen psikolojik savasin en onemli aygiti Hur Avrupa Radyosu, Fethullah Gulen'i bultenlerinin bas konusu yapiyor.

 Amerika'nin Sesi radyosunun degisik lehcelerdeki Turkce yayinlarinda, Gulen ve misyonu done done ovuluyor.
Osmanli Imparatorlugu topraklari icinde acilan Amerikan kolejleri kime hizmet ettiyse, Gulen'in okullari da ayni hizmeti goruyor. Bu okullar hep CIA'nin ilgi duydugu ulkelerde aciliyor. Okullara ABD'deki Yahudi lobisinin de ilgi duyduguna dikkat cekiliyor.

CIA'nin Ilgi Alanlarinda

Okullarin ulkelere dagilimi soyle oldu: 
Kazakistan (28), 
Rusya Federasyonu'na ait cesitli bolgeler (24), 
Ozbekistan (18), 
Turkmenistan (15), 
Azerbaycan (14), 
Kirgizistan (11). 

Bunlari 

Arnavutluk ve Mogolistan (4'er); 
Afganistan, Irak, Gurcistan, Ukrayna ve Romanya (5'er); 
Moldova (2); Pakistan, Banglades, Makedonya, Macaristan, Fas, Guney Afrika, Sudan, Endonezya, Tayland ve Tayvan birer okulla izliyor.

Dunyadaki uyusturucu merkezlerinden Tayland'in sinirindaki Cenday kentine gidip okul ve yurt acmanin Turkiye acisindan bir anlami bulunmuyor, ama CIA acisindan cok anlamli.

Okullari Acan Sirketler

Bes kitaya yayilan okullar icin Turkiye'de sirketler kuruldu. Bu sirketler, yurtdisinda acacaklari okullar icin Turk Milli Egitimi'ne basvurup, izin aldi. Ardindan, gorev alacak egitim ordusu belirlendi. Sayilari 4 binin uzerinde olan ogretmenlerin yaslari 22-35 arasindaydi. Hepsi, cok iyi Ingilizce ogrenmisti. Fethullah Gulen'in tavsiye ve tesviklerine uyarak okullari acmak icin su sirketleri kurdular: 

Cag Ogretim Isletmeleri AS, 
Feza Gazetecilik AS, 
Selale AS, 
Eflak AS, 
Kazak Turk Liseleri Genel Mudurlugu, 
Sebat AS, 
Silm AS, Taskent Egitim Sirketi, 
Serhat Egitim Ogretim ve Saglik Hizmetleri AS, 
Tolerans Vakfi, 
Ufuk Egitim Vakfi, 
Toros Egitim Hizmetleri Turizm ve Ticaret AS, 
Ertugrul Gazi Egitim Ogretim AS, 
Karacay Cerkes Toros Egitim Hiz. Tur. ve Tic. AS, 
Palandoken Egitim Ogretim Hiz. AS, 
Dunae 94 Sti., 
Ozel Burg AS, Dostluk Yurdu Dernegi, 
International Hope Ltd. Company, 
Fezalar Egitim Ogretim Ticaret Limited Sirketi, 
Caglar Egitim Mal. Ltd. Sti, 
Balkanlar Egitim ve Kultur Vakfi, 
S.C. Lumina SA Sirketi, 
Gulistan Egitim Yayin ve Ticaret Ltd. Sti., 
Sema Egitim Ogretim Isletmeleri AS, 
Samanyolu AS, 
Turkiye Saglik ve Tedavi Vakfi, 
Yayasan Yenbu Indonesia Vakfi  

Okullari ABD'nin Destegiyle Aciyoruz Itirafi!

1998 yilinda Fethullah Gulen hakkinda, Turkiye Cumhuriyeti'nin laiklik ilkesini degistirmek icin teror orgutu kurdugu saviyla tutuklama karari cikartildi. 
Gulen, ABD'ye kacti. 6 yildir ABD'nin Pensyllvania eyaletinde yasiyor. Gulen, ABD'de uluslararasi okullarin, ABD4nin istegi vedestegiyle kurulmdugunu itiraf etti.
"Amerikalilar istemezlerse kimseye dunyanin degisik yerlerinde hicbir is yaptirmazlar. Simdi bazi gonullu kuruluslar dunya ile entegrasyon adina gidip dunyanin degisik yerlerinde okullar aciyorlarsa, Amerika ile catistiginiz surece bu projelerin gerceklestirilmesi mumkun olmaz." 7
(Nevval Sevindi, Fethullah Gulen ile New York Sohbeti, Sabah Kitaplari, 4. basim, Istanbul, Aralik 1997, s.39.)

Gulen, gucunu ABD yonetiminden aldigini da saklamiyor:

"Amerika su andaki konum ve gucuyle butun dunyaya kumanda edebilir. Butun dunyada yapilacak isler buradan idare edilebilir. Amerika hâlâ bu dunya gemisinin dumeninde oturan bir milletin adidir. Amerika daha uzun zaman dunyanin kaderinde cok onemli rol oynayacaktir. Bu realite kabul edilmeli. Amerika gozardi edilerek surada burada bir is yapilmaya kalkilmamali "
(Nevval Sevindi, Fethullah Gulen ile New York Sohbeti, Sabah Kitaplari, 4. basim, Istanbul, Aralik 1997, s.39.)

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,


***


22 Eylül 2017 Cuma

ABD’nin Kimyasal Silah Tarihi

ABD’nin Kimyasal Silah Tarihi 


Abdurrahman Aydın
ABD’nin kimyasal silah tarihi / Abdurrahman Aydın

Vietnam Savaşı (1955-1975) sırasında ABD, 1965 ve 1972 arasındaki büyük kimyasal silahları olarak Napalm ve Turuncu Unsur kullandı. ABD Vietnam’da savaş boyunca çoğunlukla sivil bölgelere olmak üzere 400.000 tondan fazla Napalm attı.

Abdurrahman Aydın - Dünya Bülteni/DÜBAM
Suriye’de Baas rejiminin Şam’ın varoşlarında sivil nüfusa karşı iddia edilen kimyasal silah kullanımından sonra ABD’deki karar vericiler, Suriye hükümetini  1. Dünya Savaşı’ndan sonra varılan uluslararası bir anlaşmayı ihlal etmekle suçladılar. Bu anlaşmaya göre kimyasal silahların hiçbir askeri ihtilafta kullanılmasına izin yoktur. ABD liderlerinin konuşma üslubuna bakıldığında, dünya işlerine aşina olmayanlar kimyasal silahların 1. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden Baas rejiminin 21 Ağustos 2013’teki saldırılarına kadar savaşlarda hiç kullanılmadığını düşünebilirler. ABD siyasi yönetiminin son zamanlarda sergilediği görüntünün aksine, ABD 2. Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar kimyasal silahların hem askeri kuvvetler hem de yurt içi ve dünya çapında sivil nüfuslar üzerinde geliştirilmesi, üretilmesi ve yerleştirilmesinde dünya lideridir.
ABD içinde
San Francisco Chronicle, 2001’de “San Franciscolular ve diğer Amerikalılar, geçmişte en az üç kere vatandaşların saldırılardan korunmasına yardım etmek üzere tasarlanan çabalarda yanlışlıkla kurban oldular” diye bildirdi. [1] Ordunun 1950’de Golden Gate boğazı dışında sefer yapan bir donanma gemisini kullanarak tüm şehir ve varoşları üzerine gizlice güya zararsız bakteri püskürtmesi sonrasında, San Francisco’da bakteriler 11 kişiyi hasta etti, bunlardan biri daha sonra öldü. CIA, MK-ULTRA olarak adlandırılan gizli davranış değiştirme programı kapsamında San Francisco, Mill Valley ve ülkenin diğer şehirlerinde hiçbir şeyden kuşkulanmayan insanlar üzerinde LSD ve sentetik meskalin gibi zihni etkileyen ilaçların tesirlerini incelemek üzere 1956’dan 1961’e kadar ajanlarını gönderdi. Kurbanların çoğu halüsinasyon gördü, çoğu hasta oldu ve deneyler sonucunda en az iki kişi öldü. Ayrıca, 1944’ten 1974’e kadar San Francisco ve ülkenin çeşitli yerlerinde hem Savunma Bakanlığı hem de hiçbir şeyden habersiz hastaları plutonyum zerki de dahil tehlikeli dozda radyasyona maruz bırakan Atom Enerjisi Komisyonu tarafından yüzlerce gizli deney yapıldı. [2]
Ordu ve diğer federal kurumlar, bu gizli araştırma projeleriyle güya biyolojik savaş, nükleer terör ve kitlesel beyin yıkamalara karşı savunmaya hazır olunmasına katkı yapmayı amaçladılar. Bunun yanı sıra, 1951’de ABD Ordusu araştırmacıları tarafından Afrikalı-Amerikalıların kasıtlı olarak Aspergillus fumigatus mantarına maruz bırakılmalarıyla ırkçı deneyler gerçekleştirildi.  Bunların bu tür organizmaların yol açacağı enfeksiyonlara beyaz Avrupalılardan daha açık olup olmadıklarının tespitine çalışıldı. Ayrıca aynı sene içinde Virginia’da Norfolk Tedarik Merkezi’ndeki siyah işçiler A. fumigatus mantarı sporu bulaşmış sandıklara maruz bırakıldılar. Sonra diğerlerine de aynı şey yapıldı.
ABD’nin dünya çapında kimyasal silah tecrübesi
Kuzey Kore ve Çin, ABD’yi 1950-53 Kore Savaşı sırasında, 1947’de geliştirdiği biyolojik savaş unsurlarını kullanmakla suçladı. Kore ve Çin’de Bakteri Savaşıyla İlgili Gerçekler Soruşturması için, merkezi Helsinki’de bulunan Dünya Barış Konseyi tarafından kurulan Bilimsel Uluslararası Koalisyon tarafından 1952’de yayımlanan bir raporda “Amerikan Hava Kuvvetleri Kore’de, Japonlar tarafından İkinci Dünya Savaşı sırasında bela yaymak için kullanılanlarla tamamen aynı olmasa da oldukça benzer yöntemler kullanmıştır” sonucuna varıldı. Görüşme yapılan yüzlerce kurbanın ifadelerinin de kuşku duymak için “çok açık, çok tutarlı ve çok bağımsız” olduğu da rapora ilave edildi. Komisyon’un raporu İsveç, Fransa, İtalya, Brezilya ve Rusya’dan uzmanlar tarafından hazırlandı. Bu uzmanlar arasında Çin bilimi konusunda saygın bir İngiliz otorite olan Dr. Joseph Needham da vardı. [3]
Vietnam Savaşı (1955-1975) sırasında ABD, 1965 ve 1972 arasındaki büyük kimyasal silahları olarak Napalm ve Turuncu Unsur kullandı. ABD Vietnam’da savaş boyunca çoğunlukla sivil bölgelere olmak üzere 400.000 tondan fazla Napalm attı.
ABD, Turuncu Unsur’u mahsul ve su kaynaklarını tahrip etmek için kullandı. Bunda gaye, Vietnamlıları ABD kontrolündeki bölgelere sürmekti. ABD Vietnam’da 1962 ve 1070 yılları arasında 73 milyon litre Turuncu, Mavi, Pembe, Mor ve Yeşil Unsur sıktı. Vietnam’ın güneyinin yüzde 24’üne bu maddelerin püskürtülmesi, 5 milyon dönüm arazi ve insan eliyle oluşturulmuş ormanlık bölgeyle 500.000 dönüm civarında mahsulün tahribine yol açtı. Daha önce bu maddelerin sıkıldığı bölgelerin yüzde 34’ü birden fazla kez hedef alındı. Yukarı bölgelerdeki ormanların bir kısmına dörtten fazla kez sıkıldı. Bir araştırmada 3.181 köye de sıkıldığı ortaya çıktı. Laos ve Kamboçya’nın Vietnam sınırına yakın bölgelerine de sıkıldı. [4]
Vietnam Kızılhaçı, Turuncu Unsur kullanımı sebebiyle 4,8 milyonun üzerinde ölüm ve 400.000 sakat doğum olduğunu kaydetti.
ABD’nin, Irak’ta nesillerce kimyasal silah kullanımından hem doğrudan hem de dolaylı olarak sorumluluğu vardır ve bu konuda ondan hesap sorulmalıdır. Saddam tarafından 1988’de Halepçe’de yapılan ve en az 5.000 Kürt sivilin öldüğü kimyasal gaz saldırısı, Irak-İran savaşının son aylarında Saddam rejimi tarafından gerçekleştirildi.  İngiltere’nin Thatcher hükümeti ve Reagan Beyaz Sarayı, savaş boyunca Saddam rejimine askeri destek verdi. ABD ayrıca Saddam Hüseyin’in İran’a karşı kimyasal silah kullanmasını teşvik ediyordu ki bu, tarihte en büyük kimyasal silah kullanımıdır. Saddam’ın ABD’nin tam desteğiyle yaptığı kimyasal silah saldırılarında Kürtlere ilaveten en az 20.000 İranlı öldü. Amerika Birleşik Devletleri, Irak’ın İran’la savaşı sırasında 1988’de uydu görüntüleri vasıtasıyla İran’ın Irak savunmasındaki deliklerden faydalanarak büyük bir stratejik avantaj yakalamak üzere olduğunu öğrendi. ABD istihbarat yetkilileri, İran askerlerinin bulunduğu yer konusunda Irak ordusunu bilgilendirdi. ABD yetkilileri Saddam’ın ordusunun öldürücü bir sinir gazı olan sarin de dahil kimyasal silahlarla saldıracağının tam olarak farkındaydılar. Iraklılar, 1988 başlarında ABD uydu görüntüleri, haritaları ve diğer istihbaratına dayanarak gerçekleştirdikleri dört büyük taarruz öncesinde hardal gazı ve sarin kullandılar. Bu saldırılar savaşın gidişatını Irak’ın lehine değiştirdi ve İran’ı görüşme masasına getirdi. [5]
Irak’ın İran’a karşı kimyasal silah kullanmasını desteklemesine ilaveten ABD, en son Irak’ta olmak üzere kendisi de tüm anlaşmaların hilafına Beyaz Fosfor, Napalm ve Fakirleştirilmiş Uranyum kullandı. Son zamanlarda yapılan bir araştırmaya göre Felluce şimdi 1945’te Hiroşima ve Nagasaki’de olduğundan daha yüksek kanser, lösemi ve bebek ölümü oranına sahip. Bu rapor, Felluce’de genç kadınların, tahayyül edilemeyecek acayiplikteki sakat doğumlarda görülen artış dolayısıyla çocuk sahibi olmaktan son derece korktuklarını bildiriyor. Dahası, Felluce’de genç çocuklar da şimdi farklı kanser türleri ve lösemiden muzdaripler. Lösemi vakalarında 38 kat artış, kadınlarda göğüs kanserinde 10 kat artış, yetişkinlerde lenfoma ve beyin tümöründe de önemli miktarda artış var. [6]
ABD, Irak’ta 2004’te beyaz fosfor kullandı. Bu, son derece yüksek sıcaklıkta yakıyor ve isabet ettiği kişiyi cildinden kemiklerine kadar yakabiliyor. Irak’ta beyaz fosfor kullanımı sebebiyle ölen ve yaralananların sayısı bilinmiyor.
Yukarıdaki liste tarihteki tüm olayları değil sadece en önemli kullanımlardan  bazılarını içeriyor. ABD kimyasal silah kullanımı konusunda uluslararası sözleşmeleri sürekli ihlal etti. İster ölümler, sakat doğumlar türündeki miraslar ve halk sağlığında yol açılan krizler, ister çevre üzerindeki tesirler bakımından değerlendirme yaparsak ABD gezegende kimyasal silahları en kötü suiistimal edendir.
Kimyasal silahları yasaklamak için 1907’den beri çabalar sarf edildi. Ama ABD kimyasal silah kullanımı konusundaki sözleşmeleri ya aktif olarak bir kenara koydu ya da basitçe görmezden geldi. Dahası, ABD daha fazla kimyasal silah geliştirmek için harcamalarını arttırmaya devam ediyor.
Diğer batılı ülkeler ve kimyasal silahlar
Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya, ikinci Ypres harbinde klor gazı kullanarak kimyasal silahları yeniden tanıttı. Savaşın sonuna doğru her taraf hardal ve klor gazı kullandı, bu da 85.000 kişinin ölmesi, 1,2 milyon kişinin de bu zehirli silahlardan yaralanmasıyla sonuçlandı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonu ve 1939 arasında kimyasal silah kullanımıyla ilgili diğer vakalar da oldu. İngiltere Rus kuvvetlerin Bolşeviklere karşı zehirli gaz kullanmasını destekledi. İspanya ve Fransa Fas’ta hardal gazı kullandı. İngiltere Irak’ta kimyasal silahları, bağımsızlık isteyen Kürt isyancılara karşı “deney olarak” kullandı. Winston Churchill, “medenileşmemiş kabilelere karşı zehirli gaz” kullanımını "kuvvetle" destekler. İkinci Dünya Savaşı’nın ilk senesinde, karşı taraftan gelebilecek misilleme korkusuyla kısa bir duraksamadan sonra, 1942’de kimyasal silahlar yeniden kullanıldı. Nazi hükümeti, “istenmeyen” grupların ortadan kaldırılması için Zyklon-B kullandı.
Kaynak: 
World Bulletin
Dünya Bülteni için çeviren: 
Arif Kaya



19 Eylül 2017 Salı

Barzaninin Kerkük ve Musulu istemesi Ankara Antlaşmasına Aykırı,



   Barzaninin Kerkük ve Musulu istemesi Ankara Antlaşmasına Aykırı,



Barzani'nin Kerkük ve Musul'u istemesi, Ankara Antlaşması'na aykırı

Ali Serdar Bolat 

10 Aralık günü Barzani, Partisinin kongresinde, " Kerkük Kürdistan'ındır, bunu tartışmaya dahi açmıyoruz " dedi.

Salondaki AKP, CHP Miletvekilleri ve elçilerimiz bu iddiaya cevap veremediler.
Musul ve Kerkük Misak-ı Milli'ye dahildir.
İngilizler, Şeyh Sait'e isyan çıkarttırarak ordumuzu meşgul ettiler ve bu yüzden Musul'a askeri harekat yapamadık.
1926 Ankara Antlaşması ile de Musul'u Irak'a bıraktık.
Yani Musul ve Kerkük, Irak Devleti'ne bırakılmıştır.
Musul ve Kerkük'ün Barzani Devleti'nin kontroluna geçmesi Ankara Antlaşması'nın açık ihlalidir.

Bu durumda Türkiye, Antlaşmaya aykırı olan bu emrivakiyi kabul edemez.
Musul ve Kerkük eğer Irak Devleti'nin kontrolünde olmayacaksa, Türkiye bu bölgeler üzerindeki hak iddiasını tekrar öne sürebilir.

Kesinlikle Barzani Devleti sınırları içine sokulamaz.

Bu konuyu bilen Dışişleri bürokratları yok mudur? Siyasi partilere bu konuda bilgi vermemekte midirler?

Antlaşma metnini bulamadım. Antlaşmada Kerkük ile ilgili bölüm var mıdır? Bulan arkadaş varsa lütfen göndersin, inceleyelim, siyasal bilgiler mezunlarından görüş isteyelim.


Beschreibung: Beschreibung: cid:image001.png@01CB9F1E.2F2329E0

KDP (Kürdistan Demokrat Partisi) Başkanı Mesud Barzani, aynı zamanda KDP ve KYB bölgelerini kapsayan Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Başkanı
KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği) Başkanı Celal Talabani, aynı zamanda Irak Cumhurbaşkanı


Beschreibung: Beschreibung: cid:image002.png@01CB9F1E.2F2329E0

          Bölge                      Şehir

1.      Bağdat () (Bağdat)
2.      Selahattin () (Tikrit)
3.      Diyala () (Bakuba)
4.      Vasit () (Kut)
5.      Maysan () (Amara)
6.      Basra () (Basra)
7.      Zi Kar () (Nasiriye)
8.      Mutanna () (Samava)
9.      Kadisiye () (Divaniye)
10.  Babil () (Hilla)
11.  Kerbela () (Kerbela)
12.  Necef () (Necef = An Nacaf)
13.  Anbar () (Ramadi)
14.  Nineve () (Musul = Al Mawsil)
15.  Duhok () (Duhok = Dahuk)
16.  Erbil () (Erbil = Arbil))
17.  Kerkük () (Kerkük = Kirkuk)
18.  Süleymaniye () (Süleymaniye)


Lozan Barış Antlaşması'ndan sonra Türkiye'nin uğraştığı sorunlardan biri de Irak sınırı ve Musul sorunudur.İngiltere ile Türkiye arasında barışı tehlikeye sokan Musul sorunu zorlukla çözümlenebildi. Musul Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalandığı sırada Osmanlı Devleti'ne bağlıydı.Yüzyıllarca Türk egemenliğinde kalan ve yüzde doksanı Türk olan Musul daha sonra Misak- Milli sınırları içinde de yer aldı.

İngiltere,Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 7.maddesine dayanarak, antlaşmanın imzalanmasından birkaç gün sonra Musul'u işgal etti.Milli Mücadelenin zor koşulları  içinde TBMM Hükümeti bu bölge ile ilgilenemedi.
Türkiye, Lozan Konferansı'nda Musul'un Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer aldığını söyleyerek İngiltere'den Musul'un kendisine bırakılmasını istedi. 


İngiltere,bu bölgenin  Milletler Cemiyeti'ne götürülmesi kararlaştırıldı.

Musul sorununun çözümlenmesi için İngilizlerle ilk kez 1924 yılında İstanbul'da Haliç Konferansı'nda görüşmeler yapıldı.Bu görüşmelerde İngilizler çok fazla istekte bulunduklarından dolayı anlaşmaya varılamadı.Haliç Konferansı'nın başarısızlıkla sona ermesinden sonra İngilizler isteklerini zorla kabul ettirmek için bazı olayları bahane ederek Türk Hükümeti'ne bir ültimatom verdiler.   Ültimatomda,istekleri kabul edilmeyecek olursa askeri girişimlerde bulunacaklarını açıklıyorlardı. 

Türk Hükümeti bu ültimatoma verdiği karşılıkta,sınırlarını ve bağımsızlığını korumak için her türlü önlemi alacağını bildirdi.Bu kesin karar karşısında, İngiltere Hükümeti herhangi bir harekette bulunmaya cesaret edemedi.Fakat Şeyh Sait İsyanı nedeniyle gerekli askeri harekat yapılamadı.

Bunun üzerine,1926 yılında Musul Sorunu Milletler Cemiyeti'ne götürüldü.Sorun burada da çözümlenemeyince Yüksek Adalet Divanı'na verildi.Ama burada da olumlu bir sonuç alınamadı. Nihayet, İngilizlerle Ankara'da bu konu üzerinde yapılan görüşmeler bir anlaşma ile sona erdi.
Sonuç olarak 5 Haziran 1926 tarihinde Ankara Antlaşması imzalandı.

Ankara Antlaşması'na göre;

·         Musul Irak'a ait olacak.
·         Irak Musul'dan elde ettiği petrol gelirinin % 10'unu 25 yıllık bir süre için Türkiye'ye verilecek.
·         Hakkari sınırında Türkiye lehine düzeltme yapılacaktı.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ankara_Antla%C5%9Fmas%C4%B1_(1926)


Barzani hedefini açıkladı: Birleşik Kürdistan

Ali Serdar Bolat


 Beschreibung: Beschreibung: cid:image005.jpg@01CB9F1E.2F2329E0

Irak'ın kuzeyinde Amerika'nın desteği ile kurulmuş olan Kukla Devletin başında peşmerge reisi Mesud Barzani var.
Barzani'nin lideri olduğu Irak Kürdistan Demokrat Partisi'nin (IKDP) kongresi 10 Aralık günü Kukla Devletin başkenti Erbil'de toplandı.
Kongreye 1500 delege ve 1000 civarında diplomat, siyasetçi ve gazeteci katıldı.
Barzani, kongrede yaptığı konuşmada Kerkük hakkında şunları söyledi:
“Sorunlu bölgeler özellikle de Kerkük tüm halkların yaşam kenti olacak.
Kerkük Kürdistanındır, bunu tartışmaya dahi açmıyoruz. Sorunlu bölgelerin bizim tarafa geçmesi, orada yaşayanlar için olumlu olur”

Birleşik Kürdistan oluşturmak istediklerini söyleyen Barzani bu konuda şunları kaydetti:
“Birleşik Kürdistan istiyoruz.
Kürtler tek parça ve bölünemezler. Kürtler parça parça olamazlar artık.
Kürtler tek vücuttur ve dil ekseninde bölünemezler. Çok farklı lehçeler olsa bile, Kürtçe tek dildir."

Kurultaya Türkiye'den katılanlar;

AKP Genel Başkan Yardımcıları Ömer Çelik ve Abdülkadir Aksu ile Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik, özel bir uçakla Ankara'dan Erbil'e uçtular.
Onları Erbil havaalanında Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen ve Kürdistan Demokrat Partisi Dış İlişkileri Sorumlusu 
Sefin Dizayi karşıladı.



Diğer katılımcılar:

CHP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer, BDP’li Bengi Yıldız, Hamit Geylani ve Eski DEP milletvekili Leyla Zana
Kurultaya katılan Irak yöneticileri
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Başbakan Nuri el-Maliki
Abdülkadir Aksu: "İlişkilerimiz derinleşiyor"
Kongrede konuşma yapan AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu şunları söyledi:
“Irak Kürt bölgesi ile önceliklerimiz örtüşmektedir. Ekonomilerimiz birbirini tamamlamaktadır. Erbil Başkonsolosluğumuz, bu yılın mart ayında açılmıştır. 
Başkan Barzani’nin liderliğindeki Irak Kürt bölgesel yönetiminin ülkemizle olan ilişkilerini derinleştirme, çeşitlendirme ve geliştirmeye katkısını önemsiyoruz. 
Diğer taraftan bölgemizde artık radikal ideolojiler ve terör yöntemlerinin miadı dolmuştur. Türkiye Iraklı Kürt kardeşleriyle dayanışma içinde olmaya devam edecektir”

(Yukardaki bölüm http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=43271 sayfasından derlenmiştir ASB)

Türkiye'den katılanlar, Kerkük'ün Kürdistan'a ait olduğunu söyleyip Türkiye'den toprak isteyen Barzani'yi kuzu kuzu dinleyip alkışladılar.
Aksu da "Başkan Barzani" yi yıkayıp yağladı. Mesut Değer sesini çıkarmadı, BDP'liler zevkten beş köşe oldular.

"Kürt açılımı" böylece birkaç adım birden ileri gitmiş oldu.

Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin Başkanıdır.
Yani Öcalan'ın Türkiye Cumhurbaşkanı olduğunu düşünün. İşte aynen öyle.
Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari de Barzani'nin partisinden.
Bölücüler Irak'ın başına geçmiş Amerika sayesinde...


https://groups.google.com/forum/#!topic/turkcutavir/JF7ikPFG0Y8


***

1925 KÜRT HAREKETİNİN YAPISI VE HEDEFLERİ BÖLÜM 4


1925 KÜRT HAREKETİNİN YAPISI VE HEDEFLERİ BÖLÜM 4




HAREKETİN BAŞLAMASI VE SONRASI,

Yusuf Ziya Bey, pesinden Cıbranlı Halit Bey’in tutuklanması, Seyh Sait, Hasenanlı Halit Bey ve Hacı Musa Bey’in, Bitlis Harp Divanına ifadeye çagrılmaları panik havası yaratmıstı. Halit Bey’in tutuklanmasından sonra,Cıbranlıların ,Bitlis’i basıp Halit Bey’i kurtarma tesebbüsleri olmustur. Hem Ahmet Sever’in anlattıklarından hem de Kargapazarlı Cıbran Beylerinden Resit Bey’in*, oglu Kasım Demiralp’ın babasının kendisine anlattıklarından, Cıbranlılar Halit Bey’i kurtarmak için, Mus-Bitlis arasında yerlesmis olan Hoyti asireti ile temasa geçtiklerini, ancak olumlu bir yanıt alamadıklarını söylemislerdi.
Cezaevinde bulunan Halit Bey’le iliskiyi, Halit Bey’in özel hizmetlerini yapan Hamit(Hemide Mamasi) adlı kisiyle saglıyorlardı. Bu kisi dısında kimseyle 
görüsmesine izin verilmiyordu.
Hamit, Halit Bey’in söylediklerini kardesleri Ahmet ve Selim Beylere iletiyordu. Bilgiler bu kanalla Seyh Sait’e ve gerekli yerlere iletiliyordu. 
Ahmet Sever’e iletilen bilgilere göre Halit Bey’in düsüncelerinde bir degisiklik yoktur. Tutuklamaların örgütün daha önce yaptıgı takvimde bir degisiklige 
gerek olmadıgını, panige kapılmak için bir sebep bulunmadıgını, çalısmaların devam etmesini, kafaların kendisinin Bitlis’ten kurtarılması  üzerine
yogunlasmaması gerektigini, kendi tabiri ile “dısarıda” islerin iyi gitmesi halinde kendileriyle ilgili kaygıların yersiz oldugunu belirtmistir. 
Halit Bey, özellikle kıs aylarında ve hazırlıklar tamamlanmadan baslayacak bir hareketin basarı sansı olmadıgı söylüyordu.
Bundan dolayıdır ki bazı kesimlerce ileri sürülen, ortaya çıkan yeni gelismelerden dolayı, örgütün bu arada bir kongre toplayıp, yeni yöneticiler ve yeni bir 
tarih belirledigi yolundaki açıklamaları destekleyecek bilgi ve belge yoktur. Bu tür açıklamalar yazarların kendi yorumlarından kaynaklanmaktadır.

Bunun üzerine Seyh Sait, Susar üzerinden Karlıova’ya gelmis ilk toplantısını Kırıkhan da yapmıstır. İkinci toplantısı Karlıova’da Cıbranlarla yapmıstır. 
Üçüncü toplantısı Melekan’da Seyh Abdullah ile olacaktır. Bu bölgedeki son toplantı Çan’da yapılacaktır.
Hasan Siyar Serdi, Çan toplantısının 1 Subat 1925 yılında yapıldıgını ve Azadî’nin ikinci kongresi oldugunu söylemektedir. 
Bütün veriler degerlendirildiginde bunun bir kongre degil kapsamlı bir toplantı oldugu anlasılmaktadır. Daha sonra Genç üzerinden Piran bölgesine
geçecektir. Seyh Sait’in Hınıs’tan ayrılmasının iki sebebi vardır. Tutuklanma ihtimaline karsı daha güvenli bir bölgeye gitmek ve çalısmaları hızlandırmak. 
Hazırlıklar hızlandırılacak ve uygun mevsimsel kosularda hareket kuzeyden baslatılacaktır. Azadî kadrolarında iki hususta tedirginlik vardır. Subay olan 
kadrolarının tutuklanması, hareketin vaktinden önce baslamasıdır. Korkulan olmus, hareket 13 Subat 1925 günü Piran’da baslamıstır. 
Bu tarih örgütün planladıgı tarih degildir. Bir provokasyon sonucunda hareket baslamıstır. Bu olayın olmasında Seyh Abdurrahim’in tez canlılıgının rolü büyüktür. 
Hareket hızla çok genis bir alana yayılmıs, bir çok il ve ilçe ele geçirilmistir. Piran’da baslayan hareketin engellenmesi için Azadî Örgütü’nün Diyarbekir 
Subesi çaba sarf etmisse de basarılı olamamıstır. Hareketin kısın en olumsuz kosularında baslaması, hazırlıkların tamamlanmamıs olması ve hükümet 
kuvvetlerinin askeri üstünlügü, askeri hareketi yönetecek subay kadrolarının tutuklu bulunması, hareketin basarısızlıkla sonuçlanmasına sebep olmustur.

Seyh Sait, Diyarbakır’ın ele geçirilmemesi üzerine kuzeye yönelmis, Serafettin Daglarını asıp, Murat Nehrini geçerek 'ran’a gitmeyi planlamıs, önünün askerlerce kesilmesi üzerine Mus-Varto arasında Murat Nehri üzerinde bulunan Abdurrahman Pasa köprüsüne geri geldiklerinde, Binbası Kasım’ın ihbarıyla 
15 Nisan 1925 günü yakalanmıslardır. Seyh Sait ve arkadaslarının abluka altına alındıkları 14 Nisan1925 günü, Cıbranlı Kürt Miralay Halit Bey, Bitlis
Milletvekili Yusuf Ziya Bey, kardesi Teymen Ali Rıza, Damadı Faik Bey ve Mele Abdurrahman, Bitlis’te idam edildiler. Seyh Sait ve arkadasları Diyarbakır’a 
getirilmis Sark İstiklal Mahkemesinde yargılamadan sonra 48 arkadası ile beraber 28 Haziran 1925 günü idam cezasına çarptırılmıslar ve 46 kisi aynı gece 
infaz edilmislerdir. Doktor Fuat, 17 Nisan 1925, Seyit Abdulkadir, Oglu, Seyit Mehmet, Palulu Abdullah Sadi, Bitlisli Kemal Fevzi, Hacı Ahti, Mehmet Tevfik, Hoca Askeri 27 Mayıs 1925 günü idam edilmislerdir.

Geriye kalanlar iki guruba ayrılmıs, Hasenanlı Halit Bey, Kolagası Kerem Bey, Seyh Ali Rıza Bey’in bulundugu gurup 'ran’a, Halit Bey’in kardesi Ahmet ve 
Selim Beyler iki yüz kisilik bir kuvvetle iki yıl daglarda geçirmis, 1927 yılında Suriye’ye giderek Fransızlardan iltica talebinde bulunurlar. İran’a geçenler, 
İran askerleriyle aralarında çatısma çıkmıs, bu çatısmada Kolagası Kerem Bey ve Hasenanlı Halit Bey’in oglu Semsettin ölmüslerdir. Seyh Ali Rıza Bey Suriye’ye geçmis, Hasenanlı Halit Bey, bir süre Kürt lideri Sımko’nun yanına gitmis, 1926 yılında döndügünde yakalanmış,  31 Temmuz 1926 günü Diyarbakır’da idam edilmistir.


HAREKETİN NİTELİGİ VE SONUÇLARI

Resmi tarih 1925 Kürt Ulusal Hareketini “İngiliz destekli, irticai hareket” olarak nitelemistir. Her ne kadar resmi tarih böyle lanse ederse de, bu dönemin 
devlet yetkilileri bunun bir milli hareket oldugunu itiraf edeceklerdir. Dönemin Basbakanı İsmet İnönü,1987 yılında yayınlanan anılarında 1925 hareketi için sunları söyleyecekti:
“Seyh Sait İsyanı’nın sebeplerini degerlendirirken dikkatli olmak gerekir kanaatindeyim. Herhalde bunu bir milli hareket olarak kabul etmek
lazımdır.”(İsmet 'nönü, Hatıralar, 2.kitap, Bilgi yayıevi, Ankara, 1987, s.202)
Bugün bunun gibi bir çok itirafa rastlamak mümkün. Arada geçen seksen yıllık süreçte Komünist Enternasyonalin etkisiyle “aydın ve sol” geçinen çevrelerin, 
olaya bakıslarının, agırlıkla devletin genel bakıs perspektifini asmadıgını da belirtmek gerekir.
Bu durumu dile getirenlerin basında arastırmacı Mehmet Bayrak gelir. 
Mehmet Bayrak,1925 Kürt Ulusal Hareketini degerlendirirken; “ Neden Seyh Sait İsyanı degil?” diye sorar ve devam eder:

“Sahiden hiç düsündünüz mü? Neden resmi görüs, bir Koçgiri Hareketi’ne Alisan Bey Hareketi veya Aliser Hareketi;bir Dersim Hareketi’ne Seyit Rıza Hareketi demez de 1925 Kürt Ulusal Direnme Hareketi’ne “Seyh Sait 'syanı” der?

Kimi kavramları ve terimleri, çogu kez irdelemeden, sorgulamadan egemen düsüncenin dayattıgı ve bizlere kanıksattıgı sekliyle söyleriz. Farkına
varmadan egemen deger yargıların söylemini kullanırız. Bunun tipik örneklerinden biri de kuskusuz Cumhuriyet döneminin en büyük Kürt Ulusal
Hareketlerinden biri olan 1925 Kürt Ulusal Direnme Hareketi’dir”41

1925 Kürt Ulusal Hareketi, tarihte esine az rastlanır bir örnekle adı ve niteligi bakanlar kurulu kararı ile belirlenmistir. Hareket devam ederken, 
Genel Kurmay Baskanlıgı, Bakanlar Kurulu’na 30 Nisan 1925’te bir yazı yazarak; isyanın iç ve dıs basında bir milli hareket olarak yansıtılmasının ulusal 
çıkarlara uygun olmadıgını, bu nedenle hareketin bir Kürt milli hareketi olarak degil, bir irtica ve igfal hareketi olarak yansıtılması
dogrultusunda önlem alınmasını istiyor.

Genel Kurmay Baskanlıgının teklifi üzerine toplana Bakanlar Kurulu 3 Mayıs 1925’teki toplantısında, teklif dogrultusunda karar alır, kararın uygulanması 
ve gerekli önlemlerin alınması konusunda Dısisleri Bakanlıgını görevlendiriyor:
Sayın Bayrak, bu konuya deginiyor ve söyle degerlendiriyor:
“Kısaca anlayacagımız, bir hareketin niteligi de bilim yöntemiyle degil, asker emirleriyle belirleniyor. Tarihler buna göre yazılıyor, eserler buna göre
kotarılıyor, politikacılar buna göre biçimleniyor. Acı degil mi? 'sten bundan dolayı diyoruz ki Cumhuriyet dönemi basta olmak üzere Anadolu halklarının
tarihi yeniden yazılmalıdır”42

Sayın Bayrak’ın belirttigi gibi 1925 Kürt Ulusal Hareketi, bilimsel tarih yazıcılıgı esas alınarak degil, verilen talimatlar esas alınarak yazılmıs ve lanse edilmistir. 
Seyh Sait ve arkadaslarının iddianamesini hazırlayan Savcı Ahmet Süreyya Özgeevren, olayın olus nedenini söyle anlattır:

“Türk ülkesinin sark vilayetlerinin belirli bir kısmında bütün dünyanın muhtelif sekillerde ögrendigi bir isyanın hadisesi vardır. İsyan hiç süphe yok ki
senelerce içerde ve isyan sahası dısından vaki olmus telkinler ve tasavvurlarla eskıya hareketinin fiilen gözükmesiyle meydana çıkmıstır. 'syan hadisesi,
iddianamede anlatıldıgı üzere, guya peygamber dininin yükseltilmesi perdesi altında meydana getirilmistir. Halbuki asıl gaye Türk vatanının muayyen bir
kısmını ana yurttan ayırmak, vatanın birlik ve beraberligini bozup dagıtmaktan ibaretti”43

Savcı Özgeevren, asıl gayenin bagımsız bir devlet kurmak oldugunu söylerken, resmi agızlar dünyaya bunun bir irtica hareketi oldugunu söylüyorlardı.
Ugur Mumcu, Kürt-'slam Ayaklanması adlı kitabında, Sark 'stiklal Mahkemesinde Seyh Sait ve arkadaslarının yapılan sorgularının, Bitlis Harp Divanı’nın 
tutanaklarına göre yapıldıgını söylemektedir. Bitlis Harp Divanı’nın tutanakları seksen yıldır kamu oyunun bilgisinden saklanmaktadır. 

Seyh Sait, sorgusunda bu isin aceleye geldigini kabul ediyor ve savcının sorusu üzerine: “Ben bu isin ne önündeyim, ne arkasındayım. Herkes gibi içindeyim Savcı Bey!” diyordu.

Mahkeme üyesi Ali Saip’in sorusu üzerine.

“Yusuf Ziya’yı tanırım; bana gelmisti. Ramazanda idi. Bitlisli Haydar Efendi, Yusuf Ziya Bey’in Muslu Resit Bey’i ziyarete geldigini bana söyledi.
Kendisinden ders okumustum. Tanıdım. Yusuf Ziya’nın Bitlis milletvekili oldugunu orada ögrendim. Bir saat kaldılar, çay içtiler ve kalktılar, gittiler. Bir
müddet sonra bahar eyyamı idi, Hınıs’a gelmisti, benim köyüme misafir geldi, orada açtı, dedi ki Kürdistan Hükümeti teskil etmek üzereyiz, bu muhaldir
dedim, fikrim bunu kabul edemiyordu. Sonra Erzurum’a gitti.” Halit Bey’le görüstünüz mü? sorusuna, Seyh Sait’tin cevabı “hayır”dır. Bunun
üzerine Binbası Kasım devreye girer, görüsmeyi söyle anlattır: “Geçen sene Kemal Pasa geldiklerinde heyet-i istikbaliye meyanına gittim.
Hailt Bey’de kaldım. Bana dedi ki Seyh Said geldi, “bu güz çıkacagım bana intiba edenlere (uyanlara) Kur’an-ı temhir ettirecegim” dedi
Binbası Kasım, mahkeme sorgusunda devamla sunları söylemektedir: “Bu kıyam için bunlar avamil oldu. Fakat asıl sebep Kürdistan istiklali idi.
Kürdistan Cemiyeti, nihayet Kürdistan 'stiklal ve 'stihlas Cemiyet-i inkılap etti. O yemin o kadar müthistir ki müntesibinin kafasını kesseler söylemezler. 
Ben bu cemiyete dahil olmadım.

Kürtler iki zümredir:

1)Siyasiyun,
2)Diniyun.

Mesela Halit Bey filan siyasiyun idi. Onlar komiteler yaparlardı. Seyh Said Efendi de diniyundandı.Siyasiyun cihetinin amil ve müessiri Halit Bey, Kerem
gibi adamlardı.
Buranın efkar-ı umumiyesine ve Seyh Said’de bu cesareti veren bu gazetelerdi.
Yoksa bu kadar çabuk olmazdı. Bagdat’taki komiteleri 'ngilizler’le, Halep’teki komiteleri Fransızlar’la görüsüyordu, isleri bitiremediler. Seyh Said Efendi çok
acele etti.
Bu teskilat sırf dini olsa Seyh Said Efendi Darahini’yi isgal ettigi zaman hırsızlık eden maiyetinin ellerini kesmesi gerekirdi. Dini zümre seklinde bir cemiyet
degildir.
Erzurum’dan Halit Bey’in 336’da Erzurum’a gittigi sırada Mithat Bey, Hoca Raif Efendi ile bir muhalefet gurupları vardı. Halit Bey her tarafın Kürtleriyle
temas ettigi için efkarı ummumiyeyi %80 nisbetinde Kürtlüge çevirdiler. Mustafa Kemal Pasa’ya arz etmistim ve tedabir ittihazı lüzumunu bildirmistim,
tedabir gecikti ve Seyh Said Efendi de persembeyi çarsambadan evvel getirdi, iste bu”44

Bütün bu ifadelerden çıkarılan sonuç, hareketin bagımsız bir Kürdistan kurmaya yönelik oldugudur. Burada Binbası Kasım’ın altını çizerek söyledigi, hareketin 
vaktinden önce basladıgıdır. Zaten mahkeme kararının gerekçesinde de amacın bagımsız bir devlet olduguna vurgu yapılıyor. 
İstiklal Mahkemesi Baskanı Mazhar Müfit(Kansu), kararı su sözlerle noktalıyor:

“Kiminiz hasis sahsi menfaatlerinize bir zümreyi alet, kiminiz ecnebi kıskırtmasını ve siyasi hırslarını rehber ederek, hepiniz bir noktaya yani
müstakil Kürdistan teskiline dogru yürüdünüz”45
Müstakil bir Kürdistan pesinden kostukları için yüzlerce kisiyi daragacına gönderenler, dünyaya bunları birer “irticacı” olarak lanse edeceklerdi. 
Yapılanlar bununla sınırlı kalmayacaktı. Hareketin liderleri hakkında karalama kampanyaları da baslatacaklardı. Talimatla M.Serif Fırat’a yazdırılan bir kitapla, 
Cıbranlı Kürt Miralay Halit Bey’in ”Hamidyeci” ve asiret çatısmalarının odagındaki isim olarak lanse edilecekti. M.Serif Fırat bu dönemi söyle akatarıyor:

“Yine 1318-1902 yılının Temmuz ayında ,'stanbul asiret mektebinden mezun olan, maktul Cibranlı Mahmut Bey’in oglu Halit Bey,babasının yerine ikinci
Cibran asiret kaymakamı olarak asiretinin basına geçmis,bu adam ,üçüncü Cibran alay kaymakamı olan diger Halit Bey’le görüserek Zeynel’in takibi için
Bingöl daglarına saskeri kuvvetler tahrik ettikten sonra ,bütün asiretiyle Varto ve Hormek köylerine ve Selim’e saldırmıslardır”46

Serif Fırat’ı referans alan Ugur Mumcu, Kürt- İslam Ayaklanması adlı kitabında aynı degerlendirmeleri yapıyor:

“Halit Bey komutasındaki Cibran alayı, sırtını da padisah 2. Abdulhamid’de dayamıstı. Dayadıgı için de bölgede tam bir egemenlik kurmustu. Hormek
köyleri Halit Bey komutasındaki Alay tarafından sık sık basılıyor ve Hormekliler öldürülüyordı. Bu düsmanlık bir kan davası biçimine bürünerek 2.
Mesrutiyet’ten sonra da sürmüstü”47

Kaynakların sınırlı ve tek yanlı olusu bu dönemle ilgili Robert Olson gibi saygın bilim adamlarının da yanılgıya düsmesine sebep olmustur.
Robert Olson ,aynı dönemle ilgili sunları söylemektedir:

“Bu sahıs(Halit Bey kastediliyor),1892’de 'kinci Hamidiye Alayı kumandasını üstlenen ve 1906’da 'brahim Talu’nun oglu Hormekli Zeynel Talu’ya karsı
taaruza geçen Halit Bey’in kendisidir”48

Bu dönemin kosuları dikkate alındıgında Kürtler’de asiret yapılanmasının güçlü oldugunu ayrıca belirtmeye gerek yoktur. Uluslasma öncesi geri bir toplumsal 
yapının ürünü olan asiretlerin dogal olarak kendi egemenlik alanlarını korumak gibi bir egilimi tasımaları ve bunun sonucunda diger asiretlerle çatısmaların 
oldugu bilinmektedir. Bu açıdan bakıldıgında komsu olan ve aralarında mezhep farklılıkları bulunan Cıbran ve Hormek asiretleri arasında zaman zaman çesitli 
tahriklerin etkisiyle çatısmalar oldugu dogrudur.

Ancak iddia edildigi gibi Halit Bey bu çatısmaların içinde degildir.

1892’de Hamidiye Alayı komutanlıgı üstlendigi iddia edilen Halit Bey on yasındadır, okumak üzere Asiret Mektebi’ne o yıl gönderilmistir. 
Bes yıl süreli olan okulu 1897 yılında, akabinde Yıldız Harp Okulunu 1902 yılında bitiren 15 yaver yüzbasıdan biridir. Osmanlı Ordusuna kurmay yüzbası 
rütbesiyle Filistin Cephesine atanmıstır. Ardından 'ran cephesinde görev yapmıstır. Birinci Dünya Savası ile baslayan Rus isgali üzerine, ismi
degistirilen ve yeniden toparlanan Cıbran Hafif Suvari Alayları Komutanlıgına getirilmistir. İstanbul’da ögrenci iken Kürt yurtsever çevreleriyle iliskileri olan ve 
Kürt ulusal bilincine sahip biridir. Kendi bölgesine geldiginde ulusal bilinçle hareket etmis, asiret çatısmalarının önüne geçmek istemistir. 
Osmanlı subayı olması ve yaratacagı bagımlılık iliskileri ayrı bir tartısma konusudur. Ancak “Hamidyeci” diye tanımlanması hem dayanaksızdır hem de haksızlıktır.

1925 Kürt Ulusal Hareketi, kapsamı, niteligi ve hedefleriyle,1919-1938 Kürt hareketleri içerinde en büyügü olmustur. Bu hareket için söylenen “İngiliz destekli”  tezi havada kalacak, bu politikanın mimarlarından 'smet 'nönü bir konusmasında “Ne yazık ki Seyh Sait hareketinde ,ngiliz parmagı rastlanmamıstır” diyecektir.

Azadî’nin Bolseviklere Önerdigi Protokol Metni Erzurum Komitesinin Kararı ve Kosulları

1-Kürdistan; Erzurum, Van, Musul, Bitlis, Diyarbakır, Harput, Suriye’nin batı bölgesi ve Kermansah, Sine, Sakız, Mahabad, Urmiye, ve Selmas yörelerinden
olusur.
2-Bu vilayetlerde bagımsız bir Kürdistan kurulacaktır.
3-Kürt devleti siyasi, idari, ekonomik, ve askeri iliskilerinde bagımsız, ancak Rusya’nın himayesini kabulleneceklerdir. (O dönemde Sovyetler Birligi yönetimi
vardı.)
4-Rusya’nın himayesi; petrol, maden ve Kürdistan daglarındaki zenginliklerin isletilmesi, demiryollarının yapımı, askeri ve teknik elemanlarının yetistirilmesi
konularında olmalıdır.
5-Kürt devleti ve önderleri, komünist ilkelere ve Rusya’nın ilerlemesine karsı olmayacaklardır.
6-Üçüncü bölümde belirttigimiz gibi Kürt devleti Rusya’nın himayesini kabullenmektedirler. Ancak böyle bir Kürt devletinin kurulması için Rusya’da ekonomik 
ve siyasi yardımda bulunmalıdır. Rus hükümeti, önderlerin gereksinimleri için borç para vermeli ve askeri hazırlıklara yardım etmeli.
7-Kurulacak Kürt devleti, kendi özgür iradesiyle yönetim seklini seçecektir. Rusya devleti, siyasi, mali, idari ve askeri konularda müdahale etmemelidir.
8-Eger Kürt önderler, Kürdistan’ı kurma çabalarında Rusya’ya geçme zorunda kalırlarsa, ulasabilmek için Rusya devletinin onlara yardımcı olması gerekir.
9-Birinci bölümde belirtilen yöreler Kürdistan devletinin sınırları içine alınmazsa, Kürtler Rusya’nın yardımıyla dısarıda kalan bölümleri elde etmek için
çalısmalıdır.
10-Rusya devleti yukarıdaki 9 maddeyi olumlu bulur ve Kürt devletinin kurulmasını kabul ederse, Kürt önderleri aktif olarak harekete geçeceklerdir.

Cıbranlı Halit Bey’in Mektubu

Üyesi bulundugum Kürt halkının genel kanısına göre, Kürtler 'ngiltere yanlısı bir egilime sahiptir. 'ngilizler, Kürtlerin özgürlükleri ve bagımsızlıklarından
yana olduklarını propaganda ediyorlar. Böyle bir izlenim vermek istiyorlar.
Sahsen 'ngiltere sempatizanlıgının hiçbir yarar saglayacagına inanmıyorum. Halkımızın Rusların yardımıyla özgürlesebilecegine inanıyorum. Kürtlerin
İngiltereye sempati duyup yandaslıga kapılması önlenmeli. Ruslara daha sıcak bakmalı ve bu ugurda çalısmalı. Buna uygun ortam hazırlanmalı.. Böyle bir
tabanın olusturulması için kararımızı ve on maddelik görüslerimizi size bildirdik.
Rusya devleti önerilerimizi olumlu bulursa ve bu çerçevedeki bir Kürt devletinin kurulmasına yardımcı olacaksa, bize açık ve olumlu sekilde yanıt vermenizi
diliyoruz. Devletinizin olumlu yanıtı geldiginde, örgütümüzü genisletme ve ileri götürme olanakları elde etmis olacagız. Böylece asiret reisleri ve siyasi önderler
aktif bir sekilde toparlanmıs olur. Böylesi bir durumda, komitemizin sorumlularını, isimleri ve geçmisleriyle tanıma olanagınızda gerçeklesecektir.
Buna söz veriyorum. Rusya’nın yardımıyla komitemizin örgütlülügü ve eylemliligi de artacaktır. Kürt asiret reisleri ve halk önderleri bana güveniyorlar. Bende
halkımın Ruslara güven ve sevgi ile yaklasacagına inanıyorum.

Azadî Örgütü Lideri
Cıbranlı Miralay Halit Bey

Kaynak: Ahmet Ferit- Çıra Dergisi, Stockholm, 1996, Sayı: 8, Aktaran Naci
Kutlay- Kürtler, Sayfa:278-280
Tahsin Sever - 1925 Kürt Hareketinin Yapısı ve Hedefleri
Yayına Hazırlayan: www.peyamaazadi.com


DİPNOTLAR;

1 Aydemir, Şevket Süreyya,( 1971) Mekadonya’dan Ortaasya’ya Enver Pasa, C.1 S:101, İstanbul: Yükselen Yayınları 
2 Atatürk, M.Kemal (1987) Gazi Mustafa Kemal’den Bize, Aktaran Cemil Gündogan, 1924 Beytüssebap İsyanı ve Seyh Sait Ayaklanmasına Etkileri, Komal, 
1. Basım, İstanbul, Agustos-1994, s.53 
3 Atatürk, M. Kemal (1968) Nutuk Milli Egitim Basımevi--9.Basım, İstanbul C.3, S:962-963 
4 Dersimi, Dr.Vet. M. Nuri (1992) Kürdistan Tarihinde Dersim, Dilan Yayınları, Dördüncü Baskı, Ocak, S:119, 120
5 Fırat M. Serif (1983) Dogu İlleri ve Varto Tarihi,Türk Kültürünü Arastırma Enstitüsü, Besinci Baskı, ,Ankara S: 157, 160
6 Atatürk, M. Kemal (1968) Nutuk Milli Egitim Basımevi--9.Basım, İstanbul, C.1 S:67-70-71
7 Aktaran Medya Günesi, Sayı.7 Sayfa:20-21
8 Aktaran Adımlar Dergisi 14-17 Ocak -1990 S:14
9 Aybars, Ergun (1988) Yakın Tarihimizde Anadolu Ayaklanmaları Türk Kültürünü Arastırma Vakfı, İstanbul S:28
10 Lazarev, M.S.(1989) Emperyalizm ve Kürt Sorunu, 1917-1923, Öz-Ge Yayınları ,Ankara S:111-112-121
11 Dersimi,.M.Nuri (1992) Kürdistan Tarihinde Dersim, Dilan Yayınları, Dördüncü Baskı, Ocak, S:119, 120, 129, 173
12 Mumcu, Ugur (1991) Kürt-İslam Ayaklanması(1919-1925) Tekin Yayınevi, İkinci Baskı, Ankara , s. 39-40
13 Age, s.45
14 Mumcu, Ugur Kürt-İslam Ayaklanması, Tekin Yayınevi, ikinci baskı, s.46
15 Mumcu Ugur, Kürt-İslam Ayaklanması, Tekin Yayıevi, ikinci baskı s. 48
16 Bruinessen, Martin van ( ) Aga, Seyh ve Devlet. Kürdistan’ın Sosyal ve Politik Örgütlenmesi, Öz-Ge Yayınları, s:348-349
17 Olson, Robert (1992) Kürt Milliyetçiliginin Kaynakları ve Seyh Said #syanı, Özge Yayınları, Birinci Basım, Ankara, s. 65
18 Gündogan, Cemil (1994) 1924 Beytüssebap İsyanı ve Seyh Sait Ayaklanmasına Etkileri, Komal Yayınları I.Basım, s.60-61, İstanbul
19 Olson, Robert (1992) Kürt Milliyetçiliginin Kaynakları ve Seyh Said #syanı, Özge Yayınları, Birinci Basım, Ankara, s. 53
20 Esengin, Kenan( ), Kürtçülük Sorunu, aktaran Sevket Beysanoglu, Diyarbakır Tarihi, 3.Cilt, s.1004, 2001, Diyarbakır Büyüksehir Yay.
21 Bruinessen, Martin van ( ) Aga, Seyh ve Devlet. Kürdistan’ın Sosyal ve Politik Örgütlenmesi, Öz-Ge Yayınları, s:348-349
22 Serdi, Hasan Siyar (1994) Görüs ve Anılarım, Med yayınları, stanbul, s.193
23 Bruinessen, Martin van ( ) Aga, Seyh ve Devlet. Kürdistan’ın Sosyal ve Politik Örgütlenmesi, Öz-Ge Yayınları, s:348-349
24 Saweys, smail Hakkı, Komitaya İstiklala Kurdistane isimli makalesi yazarın Jiyan u Berhemekani İsmail Hakki Saweys adlı kitabından alınmıstır. 
Aktaran Bir Dergisi 2. sayı, 2005, s: 35-36
25 Sasuni, Garo (1986) Kürt Ulusal Hareketleri ve Ermeni-Kürt İliskileri, Orfeus Yayınevi, Stockholm, s:169-171
26 Olson, Robert (1992) Kürt Milliyetçiliginin Kaynakları ve Seyh Said #syanı, Özge Yayınları, Birinci Basım, Ankara, s. 51-77
27 Sasuni, Garo (1986) Kürt Ulusal Hareketleri ve Ermeni-Kürt #liskileri, Orfeus Yayınevi, Stockholm, s:169 -171
28 Dersimi,.M.Nuri (1992) Kürdistan Tarihinde Dersim, Dilan Yayınları, Dördüncü Baskı, Ocak, s: 173
29 Saweys, İsmail Hakkı, Komitaya İstiklala Kurdistane isimli makalesi yazarın Jiyan u Berhemekani İsmail Hakki Saweys adlı kitabından alınmıstır. 
Aktaran Bir Dergisi 2. sayı, 2005, s:35-36
30 Küçük, Yalçın(1990) Kürtler Üzerine Tezler, Dönem Yayınevi, Birinci Baskı,İstanbul s.101-102
31 Sasuni Garo, Kürt Ulusal Hareketleri ve Kürt- Ermeni İliskileri, Orfeus Yayınevi,Stocholm-1986, s.171
32 Bulut, Faik (1991) Devletin Gözüyle Türkiye’de Kürt İsyanları –Yön Yayıncılık, Birinci Baskı, s:12-13
33 Aybars, Ergun (....) Yakın Tarihimizde Anadolu Ayaklanmaları, Türk Dünyası Arastırmaları Vakfı Yayınları,Birinci Baskı, İstanbul . s.29
34 Gündogan, Cemil (1994) 1924 Beytüssebap İsyanı ve Şeyh Sait Ayaklanmasına Etkileri, Komal Yayınları I.Basım, s.75, İstanbul
35 Olson, Robert (1992) Kürt Milliyetçiliginin Kaynakları ve Seyh Said İsyanı, Özge Yayınları, Birinci Basım, Ankara, s. 74-75
36 Bruinessen, Martin van ( ) Aga, Seyh ve Devlet. Kürdistan’ın Sosyal ve Politik Örgütlenmesi, Öz-Ge Yayınları, s:349
37 Mumcu, Ugur (1991) Kürt-İslam Ayaklanması(1919-1925) Tekin Yayınevi, İkinci Baskı, Ankara , s. 66
38 Gündogan, Cemil (1994) 1924 Beytüssebap #syanı ve Seyh Sait Ayaklanmasına Etkileri, s.112, Komal Yayınları I.Basım, İstanbul
39 Olson, Robert (1992) Kürt Milliyetçiliginin Kaynakları ve Seyh Said İsyanı, Özge Yayınları, Birinci Basım, Ankara, s. 77
40 Mumcu, Ugur (1991) Kürt-İslam Ayaklanması(1919-1925) Tekin Yayınevi, İkinci Baskı, Ankara , s. 111
41 Bayrak, Mehmet (1999) Kürt Sorunu ve Demokratik Çözüm, Özge Yayınları, Subat, s:334
42 Age, s.346
43 Beysanoglu, Sevket (2001) Diyarbakır Tarihi, Diyarbakır Büyüksehir Belediyesi Yayınları, C.3, s.998
44 Beysanoglu, Sevket (2001) Diyarbakır Tarihi, Diyarbakır Büyüksehir Belediyesi Yayınları, C.3, s.974
45 Age s.998
46 Fırat M.Serif (1983) Dogu #lleri ve Varto Tarihi,Türk Kültürünü Arastırma Enstitüsü, Besinci Baskı, ,Ankara s135
47 Mumcu, Ugur (1991) Kürt-İslam Ayaklanması(1919-1925) Tekin Yayınevi, kinci Baskı, Ankara , s. 54-55
48 Olson, Robert (1992) Kürt Milliyetçiliginin Kaynakları ve Şeyh Said İsyanı, Özge Yayınları, Birinci Basım, Ankara, s. 51




KAYNAKLAR:

• Aydemir, Sevket Süreyya,( 1971) Mekadonya’dan Ortaasya’ya Enver Pasa, C.1 S:101, İstanbul: Yükselen Yayınları
• Mumcu, Ugur (1991) Kürt-İslam Ayaklanması(1919-1925) Tekin Yayınevi, kinci Baskı, Ankara
• Bruinessen, Martin van ( ) Aga, Seyh ve Devlet. Kürdistan’ın Sosyal ve Politik Örgütlenmesi, Öz-Ge Yayınları
• Esengin, Kenan( ), Kürtçülük Sorunu, Yayınevi, Kaçıncı Basım, Yayın Yeri
• Saweys, İsmail Hakkı, Komitaya İstiklala Kurdistane isimli makalesi yazarın Jiyanu Berhemekani İsmail Hakki Saweys adlı kitabından alınmıstır. 
Aktaran Bir Dergisi 2. sayı, 2005
• Aybars, Ergun (....) Yakın Tarihimizde Anadolu Ayaklanmaları,Yayinevi,Kacinxci baski, basim yeri .
• Beysanoglu, Sevket (2001) Diyarbakır Tarihi, Diyarbakır Büyüksehir BelediyesiYayınları, C.3
• Bayrak, Mehmet (1999) Kürt Sorunu ve Demokratik Çözüm, Özge Yayınları
• Lazarev, M.S.(1989) Emperyalizm ve Kürt Sorunu, 1917-1923, Öz-Ge Yayınları,Ankara
• Serdi, Hasan Siyar (1994) Görüs ve Anılarım, Med yayınları, İstanbul, s.193
• Dersimi, Dr.Vet.M.Nuri (1992) Kürdistan Tarihinde Dersim, Dilan Yayınları, Dördüncü Baskı, Ocak,
• Olson, Robert (1992) Kürt Milliyetçiliginin Kaynakları ve Seyh Said syanı, ÖzgeYayınları, Birinci Basım, Ankara
• Bulut, Faik (1991) Devletin Gözüyle Türkiye’de Kürt syanları –Yön Yayıncılık, Birinci Baskı
• Küçük, Yalçın(1990) Kürtler Üzerine Tezler, Dönem Yayınevi, Birinci Baskı İstanbul
• Aybars, Ergun (1988) Yakın Tarihimizde Anadolu Ayaklanmaları Türk Kültürünü Arastırma Vakfı, İstanbul
• Atatürk, M.Kemal (1987) Gazi Mustafa Kemal’den Bize, Hürriyet Vakfı Yayınları İstanbul
• Sasuni, Garo (1986) Kürt Ulusal Hareketleri ve Ermeni-Kürt İliskileri, Orfeus Yayınevi, Stockholm
• Fırat M.Serif (1983) Dogu İlleri ve Varto Tarihi,Türk Kültürünü Arastırma Enstitüsü, Besinci Baskı, ,Ankara
• Aktaran Adımlar Dergisi 14-17 Ocak -1990
• Atatürk, M.Kemal (1968) Nutuk Milli Egitim Basımevi--9.Basım, stanbul C.3
• Gündogan, Cemil (1994) 1924 Beytüssebap İsyanı ve Şeyh Sait Ayaklanmasına Etkileri, Komal Yayınları I.Basım, İstanbul
• Aktaran Medya Günesi, Sayı.7
• Ahmet Ferit- Çıra Dergisi, Stockholm, 1996, Sayı: 8, Aktaran Naci Kutlay-Kürtler

Sözlü Kaynaklar:

• Ahmet Sever ( Cıbranlı Halit Bey’in kardesi)
• Halil Kılıçoglu (Cıbranlı Halit Bet’in amcası oglu)
• Kasım Demiralp(yazılı ve sözlü)
• İbrahim Sever(Cıbranlı Halit Bey’in oglu)
• Dr. Dıler Saweys( smail Hakkı Saweys’in oglu


Yayına Hazırlayan: 
www.peyamaazadi.com 


**