MUHALEFETİN ERDOĞAN / DAVUTOĞLU İLİŞKİSİNDEKİ YANILGILARI
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
05.06.2015
Erdoğan'ın seçim meydanlarına inip,AKP'ye oy istemesinin CB'nın tarafsızlığı çerçevesinde değerlendirmek Türkiye'de oluşturulan siyaset değişikliğini görmemek anlamına geliyor. AKP 7 Haziran seçimlerini ister kazansın ister kaybetsin değişmeyecek bir siyasal gerçeklik varsa o da Erdoğan'ın CB'lığının devam etmesidir. "Halkın seçtiği CB" etiketi, Erdoğan'ın CB'lığı süresince kullanılmaya devam edecektir.
Erdoğan en büyük siyasi hamlesini "çözüm sürecini bir tarafa bırakmak suretiyle" AKP'ye karşı yaptı. AKP'nin HDP ile birlikte oluşturduğu "Dolmabahçe deklerasyonu" ve "izleme heyetini" CB bir açıklaması ile ortadan kaldırdı. AKP, buna karşı koymayarak "Erdoğan'ın söylediklerinin kendileri için talimat" olduğunu söyleyerek, "fiili başkanlığı" esas aldı. Seçimlere de bu atmosferde girdi. Erdoğan, gerek program gerekse aday tespiti konusunda AKP ve Başbakan Davutoğlu'na inisiyatif bırakmadı. Muhalefetpartileri bunu Davutoğlu'nun zaafı ve yetmezliği şeklinde değerlendirme yapmak yerine, "Davutoğlu'na yapılan bir haksızlık" şeklinde gösterdiler. "Zavallı Davutoğlu, "Ahmet Hoca'yı da kurtaracağız" benzeri söylemler, Erdoğan/Davutoğlu ilişkisinin gerçek anlamda algılanmadığını ortaya koyuyor. Çünkü, Davutoğlu'nun Emanetçi bir genel başkan/Başbakan dahi değildi. O, Erdoğan adına "genel başkanlığı/başbakanlığı" yürüten kişi konumundadır. Daha doğrusu, siyasi kişilik ve bağımsızlıktan kendi arzusu ile vazgeçmiş biridir. Temel görevi, fiili başkanlığı, hukuktan muaf tutmak için elinden geleni yapmaktır. Paralel yapıyı devletten silmek ve Kürt Siyasal Hareketinin eşit bir taraf haline gelmesini önlemek onun en başta gelen görevi olup, buna gönüllü olarak hazır olduğunu pratiği ile ortaya koymuştur. HSYK'nın oluşumuna müdahale edilerek, "paralel tasfiyesinde" adım atılmış, İç Güvenlik Yasası ile CB, Örtülü ödeneği kullanma imkanına kavuşmuştur. Bunları kendisine sağlayan Davutoğlu hükümeti olmuştur. Davutoğlu değerlendirirken bu siyasal gerçeklikler göz önünde bulundurulmalıdır.
Seçime doğru gidilirken, Tayyip Erdoğan'da belirginleşen milliyetçi söylemin milliyetçi kesime taktik bir mesaj olduğu yönünde yapılan yorumlar doğru değildir. Doğru olan Erdoğan'ın "Devlet dilinin en önemli sözcüsü" haline geldiğidir. Bu sözcülük, CB olmasıyla birlikte öncülüğe dönüşmüş durumdadır. Erdoğan'ın Yargı ve üst bürokrasinin belirlenmesindeki rolü İktidara kim gelirse gelsin devam edecektir. Erdoğan daha seçimler olmadan bu ağırlığını AKP lehine kullandığı için AKP'siz iktidarı büyük ölçüde seçenek dışında bırakmış gibi görünüyor.
CB'nın Türkiye siyasetinde oynadığı rolün en önemli örneği, Demirel'in Cumhurbaşkanlığı döneminde MGK adına Erbakan/Çiller hükümetinin devrilmesidir. Erdoğan'ın arkasındaki siyasal/toplumsal destek de dikkate alındığında Erdoğan'ın etkinliğinin boyutu Demirel'in CB'liğini katbekat aşacak durumdadır. Bu nedenle siyaset Erdoğan çerçevesinde şekillenmeye devam edecektir.
***
***