27 Mayıs Yönetimi Dış Politika Prensipleri
27 Mayıs darbesini yapan grup içinde ideolojik bir birlik söz konusu
olmamış, radikaller ve ılımlılar olarak ikiye ayrılan yönetimde darbeden bir
süre sonra ülkenin geleceği konusundaki fikirler farklılaşmaya başlamış, bu
durum da halk üzerinde ve yönetim içinde huzursuzluğa yol açınca, radikaller
olarak adlandırılan Alparslan Türkeş önderliğindeki grup yönetimden tasfiye
edilmişlerdir. İç politikada yaşanan ayrılıkçı düşünce yapısı dış politikaya da
yansımıştır. 27 Mayıs yönetimi ilke ve uygulama düzeyinde geleneksel Türk
dış politikasına bağlı kalacaklarını belirtirken, bir yandan da Türkiye’nin
yaşadığı tarih gereği Bağlantısızlar Hareketi’ne yakın olması gerektiğini
belirtmiş, Bağlantısızlara duydukları sempatiyi söylemekten geri kalmamışlar dır.97
Duyulan bu sempatinin yanında geleneksel dış politika bağlılığın vurgulanması 27 Yönetimi açısından oldukça önemliydi, bu önem darbenin halka duyurulduğu radyo konuşmasında;
Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz.Gayemiz,
Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir.
Büyük Atatürk’ün “Yurtta Sulh,Cihanda Sulh” prensibi bayrağımızdır.Bütün
ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sağdığız.NATO’ya inanıyoruz ve bağlıyız.
sulhtur.'' Şeklinde belirtilmiştir. Batıyla yakın ilişkiler içinde, profesyonel bir diplomat olan Selim Sarper98 27 Mayıs yönetiminin dış işleri bakanı olarak
atandığında,dış politikada devamlılık sözü vermiş, 1 Haziran 1960’taki ilk
basın toplantısında bu sözünü teyit etmiştir.99Dış işleri Bakanlığı’na öncelikle
Fahri Korutürk’ün getirileceği kamuoyuna duyurulmuş, ancak Selim Sarper’in
Batıyla iyi ilişkiler içinde olması ve askerler tarafından politikaya karışmayan
biri olarak görülmesi nedeniyle getirilmiştir...
Güvenlik İşbirliği Anlaşması101’na dayanarak bir müdahalede bulunması
olasılığıdır. MBK bu durumdan duyduğu korku neticesinde bağlılığını bir çok
defa belirtmiştir.102
yönetiminin darbeyle kurduğu yeni rejimi tanıdıkları belirttiler, bu sayı 3
Haziran ‘a gelindiğinde Sovyetler Birliği de dahil 31 ‘ çıkmıştır. Bu dönemde
yayınlanan bildiriler, uygulanan politikalar ve programlar incelendiğinde
“bağımsız, bağlantısız” dış politika isteklerinin olduğunu ancak bu isteklerinin
gerçekleşmesinin olanak bulmadığı görülmüştür.103
gereksinimi isteği doğrultusundaki ilk girişimi, 11 Temmuz 1960 hükümet
programının kamuoyuna duyurulmuştur. Bu duyuruda Cemal Gürsel
programın dış politika ilgili bölümlerinde “Türkiye’nin kimseye karşı düşmanlık
beslemediğini, uzatılan her dost elini sıkacağı ve kendisine karşı gösterilen
hakiki ve samimi dostluğa, aynen mukabele edeceğini” açıklamıştır.104Bu
program 4 Aralık 1957’de TBMM’de okunan hükümet programı ile
karşılaştırıldığında, hem iç hem de dış politikada önemli sayılabilecek
değişiklikler olmuştur.
yaparken barışın sağlanmasını temel dış politika amacı olarak belirlemişti.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yıllar geçmiş olmasına rağmen ülkeler
arasında uluslar arası sistem içinde kalıcı barışın tam olarak sağlamadığını
belirtmiş ve “Hür milletlerin adil bir sulh nizamı bulmak ve bunu kabul
ettirebilmek hususunda ki bunca gayretlerin, teessürle ifade edelim ki henüz
neticesi alınmamıştır. Buna mükabil harp giderek şiddetini arttırmakta ve her
gün biraz daha tehlikeli bir hal almaktadır” açıklamasını yaparak dünyanın
bloklaşmış yapısını ve barışı sağlamak için gösterilen çabanın Batılı ülkeler
tarafından geldiğini vurgulamıştır. Sovyetler Birliği’ne karşı Batı desteklenmiş tir. Ayrıca; Menderes hükümeti” bağlantısızlar hareketi” ni savununa ülkelere tepki ile bakmış NATO ve Bağdat Paktı’na bağlılığı belirterek Türkiye’nin daha açık olması gerektiğini belirtmişlerdir.
sağlanması olarak belirtilmiş, bloklaşma ve Soğuk Savaş üzerine herhangi bir
vurgu yapılmamış, sosyalist blok Sovyetler Birliği barışı bozan taraf olarak
gösterilmemiştir. Soğuk Savaş döneminde bir bloğa kesin taraf olduğunu
belirtilmesi yerine Türk milletinin çıkarları ön planda tutulmuş buna göre
hareket edilmiştir. DP hükümeti dış politika uygulamalarının da bu yönde
olduğu,27 Mayıs hükümetinin dış politika uygulamalarında herhangi bir
farklılık getirmediği açıkça belli olmuştur.
CENTO barışı sağlamanın bir aracı olarak görülmüştür. Ancak, Menderes
hükümetindeki NATO’ya bakış değişime uğramıştır. Eşitlik ve egemenlik
ilkelerine vurgu yaparak,”dost ve müttefik memleketlerle münasebetlerimizi
her sahada eşitlik ve egemenlik esasları dairesinde yürütmek ve geliştirmek
siyasetimizin başlıca prensiplerindendir” şeklinde belirtilmiştir.105
bulunduğumuz müdafaa topluluklarından tecrit edilerek mütalaasına imkan
yoktur.NATO ve Bağdat teşekkülleri azası olarak vaziyeti mütalaa edip
hissedeceğimiz emniyet nispetinde ve müttefiklerimizle aynı seviyede olmak
üzere Rusya ile olan münasebetlerimizi devam ettirmek kararındayız”107
şeklide belirtilmiştir. Sovyetler Birliği ile kolektif bir ilişki kurma yolu tercih
edilmiştir.
çalışmalarına her bireyin insan hakları ve hürriyetlerinden faydalanmasını
sağlamak amacıyla aktif bir şekilde katılmak gerektiğini belirtmiştir.Ancak 27
Mayıs hükümeti, Avrupa Konseyi demokrasiyi rafa kaldırdığı gerekçesi ile
Türkiye’yi dışlamış,Türkiye için temel sorun kaybettiği bu imajı yeniden
kazanıp,ilişkileri normal seviyeye getirmek için çaba sarf etmiştir.112
muhalefete ve basına karşı bir önlem aldığını alınan bu önlemin son derece
hatalı olduğunu belirtmiş, ülke içinde taşrada çıkan olayları, ordu içindeki
kaynamaları ve oluşan genel havayı birebir ülkesine iletmiştir. Büyükelçi
Burrows, darbeden bir ay önce de darbe ortamının var olabileceğini
öngörmüş, ancak yapılabilecek her hangi bir müdahalenin de Türkiye’nin bir
iç meselesi olarak görmüş, onları ilgilendiren konunun Türkiye’de yaşayan
İngiliz vatandaşlarının ve Kıbrıs’ın durumunun olduğunu vurgulamıştır. İngiliz
dış politikasında Kıbrıs meselesinin çözümü Türkiye’nin siyasi ortamından
daha önemli olmuştur. Darbe gerçekleştikten bir hafta sonra İngiliz
makamlarına ulaştırdığı genel durumu belirten raporunda; Menderes
hükümetinin, 1955-1960 yılları arasında özellikle entelektüel kesimin
desteğini geniş ölçüde yitirdiğini, DP iktidarından hoşlanmayan kesimlerin
darbeden önce var olduğunu bildirmiştir.113
politikası eskiye göre kayda değer herhangi bir değişiklik göstermemiştir.
Zaten 27 Mayıs yönetimi, darbenin ertesi günü yayınladığı bildiride de,
Türkiye’nin bütün ittifaklarına ve taahhütlerine sadık kalacağını NATO’ya ve
CENTO’ya bağlı olduğunu bildirmiştir. Yani, dış politikada herhangi bir
değişikliğin olmayacağı darbenin ilk günün de açıklamıştır. Dış politika da
Türkiye’yi ileriye taşıyacak bir değişiklik olmazken, 1960’lı yılların ortasında
Soğuk Savaş dönemindeki yumuşamayla birlikte Türkiye iki blok arasındaki
önemini kaybetmeye ve uluslar arası sistemde yalnızlaşmaya başlamıştır.114
Amerika Birleşik Devletleri- Türkiye İlişkileri
Yakın tarihe bakıldığında ABD ‘nin askeri rejimlerle daha içli dışlı ilişkiler içinde olduğu, daha iyi ilişkiler kurduğu görülmüştür. DP milletvekillerinden Adnan Selekler, 27 Mayıs müdahalesinin ertesi gününde, harp okulunda tutuklu oldukları sırada Fatin Rüştü Zorlu’ya:
“Beyefendi Amerika askeri müdahaleye ne der?” şeklinde bir soru yöneltmiştir. Zorlu’nun yanıtı ise :
“…Amerika askeri rejimleri tercih eder. Amerikalılar askerlerle daha kolay
anlaşırlar.”Şeklinde olmuştur.
rejimle yönetilen ülkedeki subayların Amerikan eğitimi almaları ve genelde
dünyayı Amerikan perspektifinden bakamaya koşullandırılmış olmaları
olmuştur.117Örnek olarak 2009 yılında Honduras’ta Cumhurbaşkanı Manuel
Zelaya karşı darbe yapan Romeo Vasquez, Amerika’da ABD Okulu’nda
eğitim almıştır.ABD Honduras’daki darbeyi yakından izlemiş, olup biteni
dikkatle takip etmiştir.118
darbesi şu şekilde değerlendirilmiştir:
Türkiye Silahlı Kuvvetlerince yapılan darbe Türkiye dışında genellikle ağırlık taşıyan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin apolitik olduğu ve ciddi bir siyasi bunalımda müdahale etmeyeceği yolundaki inancı yıkılmıştır…Ordunun Türk Siyasi hayatı üzerindeki etkisi,bu nedenle hiç şüphe yok ki ,devam edecektir ve ordu, yeni bir siyasi bunalım ortaya çıkması halinde ,eskiye oranla müdahale etmeye daha hazır olacaktır.”119
yükümlülüklerine bağlı kalacağını Amerikan hükümetine bildirmiş, darbe
sonrasında Türk- ABD ilişkilerinin geleceğini garantiye almaya çalışmıştır.
Amerikan Büyükelçisi Fletcher Warren darbenin iç politikadan kaynaklandığını, bu durumunda Amerikan karşıtı bir politika olmadığını belirten bir mesaj göndererek 27 Mayıs Darbesi hakkında ABD’nin görüşünü bildirmiştir. Büyükelçi Warren daha sonra darbe hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak istemiş ve darbenin ertesi günü 28 Mayıs 1960’da Cemal Gürsel ile bir görüşme yapmıştır.120
”Şimdiye kadar şahit olduğum en kesin, etkili ve çabuk darbe.
Görüşmede, Türkiye’nin mali açıdan ABD yardımına ihtiyacı olduğu açık
bir dille Cemal Gürsel tarafından bildirilmiş, ABD hükümeti bu görüşmeden
kısa bir süre sonra 27 Mayıs yönetimine istediği krediyi vermiştir. Ayrıca ABD
hükümeti 30 Mayıs 1960’da 27 Mayıs hükümetini tanığını belirtmiş, bu durum
diğer Avrupa ülkelerinin Türkiye’de darbe sonrasında kurulan yeni hükümeti
tanımaları açısından örnek teşkil etmiş ve etkili olmuştur. 122
döneminde yapılmış olan ve büyük bir kısmı TBMM’ye getirilmeden yürürlüğe
girmiş olan ikili anlaşmaların geçerli olup olmayacağı ABD tarafından merak
edilen bir konu olmuştur.27 Mayıs hükümeti dış işleri bakanı Selim Sarper
geçerli olduğunu ve yükümlülüklerine bağlı kalınacağını belirtmiştir.
11 Haziran 1960 tarihinde ABD başkanı Dwight D.Eisenhower MBK
hükümetinin başkanına gönderdiği iyi niyet mektubunda Gürsel hükümetinin
seçimlerin yapılması ve hükümeti iradesinin sivil idareye devredilmesi
hususunda gösterdiği azmi takdir ettiğini ayrıca, Türkiye’nin NATO, CENTO
ve BM olan bağlılığını devam ettireceğinin açıklanmasını memnuniyetle
karşıladığını, bundan sonraki süreçte de iki ülke arasındaki ilişkilerin dostluk
ve işbirliği içinde devam edeceğini belirtmiştir. ABD başkanı tarafından
gönderilen bu iyi niyet mektubuna cevaben Gürsel, ABD ve Türkiye
arasındaki sağlam temellere dayanan ilişkilerin hiçbir şekilde sekteye
uğramadan dostluk ve barış içinde devam edeceğini dile getiren bir mesaj
göndermiştir.124
olmadığı, darbenin ABD desteği ile yapılıp yapılmadığı sorusunu getirmiştir.
Bu sorunun ortaya çıkması ve bir çok çevre tarafından tartışılmasının nedeni;
Büyükelçi Warren’in Washington’a yollamış olduğu raporda Türkiye’ de
ordunun müdahalesinin söz konusu olmadığını, Menderes hükümeti ile iyi
ilişkiler içinde bulunan Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’ nun hükümet
ile olan ilişkilerinin dengeli olduğunu, Genelkurmay’ın herhangi bir müdahale
olursa destekte bulunmayacağını bildirmiştir. Ancak bir taraftan da CIA’ nın
ve MİT ile ordu içinde yakın haber alma kaynaklarını kullanarak aslında
darbenin tüm hazırlıklarından haberdar olduğunu ve bu konuda merkezi
uyardığının düşünülmesi olmuştur.125
sorgusuz bir şekilde desteklemiş, ABD’ye karşı eksiksiz sadakat
göstermiştir.126 Ordunun yönetime el koymasıyla birlikte dış politika
devamlılık için söz verirken bir yandan da Arap ülkeleri ve bağlantısızlar
hareketi ile ilişkileri geliştirmek istediğini belirtmiştir.127
Planlama Teşkilatı’nın hazırlıklarına başlamış, ordu içindeki gereksiz
fazlalıkları azaltmak için tasfiyeler yapmıştır. Amaç, ordu içindeki muhalif
kesimi çıkarmaktır. ABD’nin verdiği 12 milyon dolarlık yardım ile tasfiye
gerçekleştirilmiş, DP döneminin sonlarında uygulanan ekonomik yardım
kesintilerine son verilmiştir. ABD Büyükelçisi Warren Türkiye’ye yapılan
yardımların devam edeceğini belirtmiştir. 1960 yılı içinde Türkiye dış
yardımının %75’ni ABD’den almıştır. Menderes hükümeti zamanında
bozulmaya başlayan Türk-Amerikan ilişkileri MBK yönetimi döneminde tekrar
canlanmaya başlamıştır.130
vazgeçilmesinin gerektiği kamuoyunda giderek artan bir şekilde dile
getirilmeye ve talep edilmeye başlamıştır. ABD’ye bağımlı dış politika
istemeyen kamuoyu içinde anti-Amerikancı hareketlerin yayılmaya
başlaması, uluslar arası sistemdeki ülkeler arasındaki bloklaşmanın
azalması, Türkiye’nin bağlantısızlar hareketine olan yakınlığının artması gibi
durumlardan dolayı bu dönemde Türk –Amerikan ilişkilerinde sarsıntılar
yaşanmaya başlamıştır.131
DİPNOTLAR:
97 Fırat.a.g.e.,29
98 “ Türk siyaset adamı. İstanbulda doğmuştur. Amerikan Kolejinde lise öğrenimini gördükten
sonra, Almanya’da hukuk öğrenimi yapmıştır. Memuriyet hayatına öğretmenlikle başlamış,
sonradan Dışişleri Bakanlığına girerek, çeşitli memuriyetlerde bulunmuştur. İkinci Dünya
Savaşı yıllarında Matbuat Umum Müdürlüğü yapmış, Moskova büyükelçisi olmuş, Birleşmiş
Milletlerdeki devamlı delegeliğimize getirilmiştir. 27 Mayıs, 1960 hareketinde Dışişleri
Bakanlığına getirilmiş, 15 Ekim 1961 genel seçimlerinde C.H.P. adayı olarak İstanbuldan
milletvekili seçilmiştir ”Bkz.”Selim Sarper”. http://www.bibilgi.com/Selim-Sarper-(1899--?)
99 Ahmad.a.g.e.512
100 Fırat.a.g.e.,s.30-31
101 5 Mart 1959’da imzalanan Türk Amerikan Güvenlik İşbirliği Anlaşmasına göre; Türk-ABD
ilişkileri Eisenhower Doktrini temelinde en üst düzeye çıkarılmıştır. Bu doktrin özetle;
ABD’nin dolaylı ya da dolaysız bir şekilde komünizmin saldırısına hedef olacak Ortadoğu
ülkelerine, gerekirse silahlı kuvvetlerini de kullanarak yardım etmesini öngörülmüştür.ABD
anayasasına uygun olarak Türkiye’ye herhangi bir saldırı olması durumunda Türk
hükümetinin de isteği ile her türlü uygun harekette bulanabilecektir.Bkz.”Atatürk Sonrası
Türkiye”, http://www.ait.hacettepe.edu.tr/egitim/ait203204/II12.pdf
102 Müge Aknur.”27 Mayıs Darbesi ve Dış Politika”.(der.)Haydar Çakmak.Türk Dış Politikası
(1918-2008).s.549-551
103 Fırat.a.g.e.,s.29-33
104 Aknur.a.g.e.,s.550
105 Fırat.a.g.e.s,32-33
106 Aknur.a.g.e.,s.551
107 Fırat.a.g.e.,s.34
108 Fırat.a.g.e.,s.34
109 Sönmezoğlu.a.g.e.s,95
110 Fırat.a.g.e.,s.34.
111 Ahmad.a.g.e.s.512
112 Fırat.a.g.e.,s.34-36
113 İngiliz Kaynaklarına Göre 27 Mayıs Darbesi,
http://www.vaziyet.net/ingiliz-kaynaklarinagore-27-mayis-darbesi/.20 Ocak 2010
114 Sadık Can.Atatürk Sonrası Dış Politika.
http://www.sadikcan.com/13-konu-ataturksonrasi-dis-politika.html.20 Ocak 2010
115 Ahmad,a.g.e.,s.512
116 Fırat.a.g.e.,s.42-43
117 Yetkin.a.g.e.s.76
118 “Generals Who Led Honduras Military Coup Trained at the School of the”Americas.
http://www.democracynow.org/2009/7/1/generals_who_led_honduras_military_coup.23 Ocak 2011.
119 Yetkin.a.g.e.s.83
120 Fırat.a.g.e.,s.42-43
121 Kamil Karavelioğlu.Bir Devrim İki Darbe.Gürer Yayınları,İstanbul,2007,s.89
122 Aknur.a.g.e.,s.551
123 Baskın Oran,Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar. İletişim Yayınları, İstanbul ,2009.s.681
124 Aknur.a.g.e.,s.551
125 Fırat.a.ge.,s.43-44
126 Burcu Bostanoğlu.”Türk Dış Politikasında Çok Odaklılık Arayışı”. Türkiye-ABD ilişkilerinin Politikası.İmge Kitapevi,Ankara,2008.
127 Yakup Beriş, Aslı Gürkan.”Türk Amerikan İlişkilerine Bakış Ana Temalar ve Güncellemeler”.Temmuz 2002,
http://www.tusiad.us/Content/uploaded/TURKIYEABD_ILISKILERI-UPDATE2.PDF.24 Ocak 2010.
128 Fırat.a.g.e.,45
129 Aknur.a.g.e.s,652
130 Fırat.a.g.e.,s.45-46
131 Bostancıoğlu,a.g.e.,s.373-374
***