TÜRKİYE’DE 1946-1960 DÖNEMİ İKTİDAR-MUHALEFET İLİŞKİLERİ: CUMHURİYET HALK PARTİSİ (CHP) DEMOKRAT PARTİ (DP)’YE KARŞI. BÖLÜM 3
A. 1950-1954 DÖNEMİ İKTİDAR-MUHALEFET İLİŞKİLERİ
16 gubat 1950.de çıkarılan 5545 sayılı yasadan sonra, 1950 seçimlerinin hazırlıklarına başlanmıştır. 1950 seçimleri öncesinde CHP, Atatürk tarafından
kurulan, Cumhuriyeti ilan eden, bürokrasi ve ordu tarafından desteklenen, laiklik ve modernleşmenin öncülüğünü yapan parti olarak iktidar yarışında kendini daha Şanslı görmüştür. Seçmenler ise CHP yi kendisi için bir ayrıcalık olarak addettiği misyonundan değil, bu misyonu edinebilmek için uyguladığı baskılardan, savaş
yıllarında yüklediği ekonomik külfetlerden tanımıştır. DP nin 1950 seçimleri için yürüttüğü seçim kampanyası; tek parti idaresinin din üzerindeki baskısına ve
ekonomi üzerinde devletin ezici nitelikli denetimine son verilmesi şeklinde sıralanabilen iki temel üzerine konuşlanmıştı (Taşyürek, 2009: 45). DP seçim
bildirgesinde; üretimi artırıp, vergileri azaltacağını, dengeli bir bütçe ile ülkenin ekonomik durumunu düzelteceğini, ülkeye yabancı sermaye çekmek için ülke
şartlarının düzeltileceği, özel sermayenin geliştirileceği, ekonomide hükümet tekelinin kaldırılacağı şeklinde birtakım vaatlere yer vermiştir. CHP.nin seçim
bildirgesinde yıllardır devam eden devletçi ekonominin yerini özel mülkiyetin alacağı, yabancı sermayenin girişinin özendirileceği, paranın değerinin korunacağı gibi vaatler yer almıştı. CHP nin seçim bildirgesinde yer alan asıl dikkat çekici husus ise, CHP nin dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devrimlerinin temelini oluşturan altı ilkenin Anayasadan çıkarılmasıdır (Altaş, 2011: 54-55). DP seçimlerden önce radyo konuşmaları, yazılı açıklamalar ve halka doğru bir dizi mitingler yaparak büyük bir seçim kampanyasına girişmiştir. 1946.dan itibaren hürriyet ve demokrasinin sembolü haline gelen DP, verdiği mücadelede milli iradenin sancaktarlığından, demokrasinin öneminden sıklıkla söz etmiş olup, DP.li adaylar yurdu karış karış gezerek halk ile her zaman ve zeminde iletişim kurmak için büyük çaba harcamışlardır (Demir, 2010: 206). 1950 seçimlerinde DP, Türk siyasi tarihine damgasını vuran, halkın tek parti iktidarına ve baskıcı
uygulamalarına duyduğu tepkinin de ifadesi olan “Yeter! Söz Milletindir!” sloganını kullanmıştır (Altaş, 2011: 55). Türk siyasal hayatında ilk kez sıradan bir demokrat ülke standartlarında, hâkim teminatı altında gizli oy, açık tasnif usulü ile yapılan ilk çok partili genel seçim olan 14 Mayıs 1950 seçimlerinde (Şeyhanlıoğlu, 2011: 191), DP oyların %53.3.ünü alarak 420 milletvekili, CHP %39.9.unu alarak 69 milletvekili, Millet Partisi (MP) %3.1.ini alarak 1 milletvekili çıkarmıştır.
Ayrıca seçimlerde 1 de bağımsız milletvekili seçilmiGtir. Birden çok partinin ve bağımsız adayların katıldığı bu seçimde “adi çoğunluk seçim sistemi”nden dolayı
aGkın ve eksik temsil gerçekleşmiştir (Buran, 2005: 107). Ancak buna rağmen 14 Mayıs 1950 seçimleriyle DP.nin barışçı yollarla ve müdahaleye yol açmadan
iktidara gelmesi, dönemin şartlarında gelişmekte olan ülkeler için benzersiz bir deneyim olmuştur (İnan, 2007: 117). Özetle DP, kuruluşundan itibaren her türlü aşırılıktan imtina ederek, kanun dışına çıkmadan, halka dayalı, ortak tarihe ve kültüre vurgu yapan pragmatist bir siyaset izleyerek iktidara gelmiş, bu şekilde de büyük bir toplum mühendisliğinin yaşandığı 27 yıllık tek parti iktidarına kansız ve muvazaasız olarak son vermiştir (Şeyhanlıoğlu, 2011: 193).
Seçimlerin ardından TBMM.nin 22 Mayıs 1950 tarihli oturumunda Bayar Cumhurbaşkanı, Koraltan ise Meclis Başkanı seçilmiştir (Şeyhanlıoğlu, 2011:
195). Sıra Başbakanın atamasına gelince Menderes Bayar a Köprülü yü teklif etmiş, fakat Bayar hükümeti kurması için Menderes.i görevlendirmiştir. Ayrıca
Partinin liderliğini de Menderes e devretmiştir (Bayar, 2010: 142-143). Menderes.in başkanlığındaki DP.nin ilk kabinesi, 2 Haziran 1950.de oylamaya
katılan 282 milletvekilinin oy birliğiyle güvenoyu alarak göreve başlamıştır (Şeyhanlıoğlu, 2011: 197). Ancak 2 Haziran 1950.de beş gün önce okunmuş yeni hükümet programının TBMM.de görüşülmesi sırasında, Başbakan Menderes.in son konuşmasını cevaplama hakkı muhalefete verilmeyince CHP.li
milletvekillerinin salonu terk etmesi, gelecekteki partiler arası ilişkiler bakımından iyiye yorulmayacak bir emareyi teşkil etmiştir. Teorik düzlemde DP ve CHP.nin çok fazla sayıda ortak noktaları olmasına rağmen, on yıl süren DP iktidarı boyunca iki parti arasında sürdürülen ilişkinin biçimi, her geçen zaman partiler arasındaki çekişmenin şiddetini artırmıştır. Bu ise Türk siyasal kültüründe aktif muhalefetin yapıcılığının ve eleştirinin hoş görülmesi alışkanlığının yerleşmemesiyle açıklanabilir (İnan, 2007: 118).
DP işbaşına gelir gelmez dinin toplumun en önemli sosyokültürel öğesi ve hücrelerine nüfuz etmiş temel özelliği olduğunun farkına varmıştır. Marksizm.in
tersine dinin toplumsal, ekonomik altyapıları belirleyeceğine inanan, Weberyen bir perspektife sahip olan DP, CHP.nin yaptığı gibi dinin bu özelliğini bastırmaktan ziyade bunu açığa çıkarmanın yararlı olacağını düşünmüştür (Kahraman, 2007: 28-29). Bu bağlamda seçim vaatleri arasında yer alan 1932 yılında çıkarılan Arapça ezan okunmasını yasaklayan yasayı yürürlükten kaldırarak, ezanın tekrar Arapça okunmasını sağlayan 5665 Sayılı yasayı muhalefetin de desteğiyle çıkarmıştır.
Ayrıca baskı altında olan diğer hürriyetler de teker teker hayata dönmeye başlamıştır.
Radyoda dini program yasağı kaldırıldığı gibi, Arap harfleriyle eğitim yapmak için gizli veya aleni dershane açanlar hakkındaki 23 Eylül 1931 tarih ve 12073 Sayılı
Kararnamedeki yasaklara da son verilmiş, ayrıca 4 Kasım 1950.de Roma da imzalanan İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi gereği din dersleri ilkokul programına dahil edilmiştir (Taşyürek, 2009: 60).
Dini liberalizasyonlar konusunda oldukça yol kat eden DP.nin 1950 seçimleri sonrasında CHP.ye karşı tutumu, muhalefette iken CHP.nin kendisine
karşı olan tutumundan farklı olmamıştır. I. Menderes Hükümetinin güvenoyu aldıktan sonraki ilk icraatları arasında orduda CHP.ye yakınlık duyan üst düzey
komutanların ve bürokratların tasfiyesi yer almıştır (Bingöl ve Akgün, 2005: 22). Hükümetin ilk ayı içinde Genelkurmay Başkanı dahil ordunun birçok komutanı
emekliye sevk edilip, siyasete bulaşmamış ordu komutanları atanarak, DP üzerindeki baskı unsurlarından biri yok edilmiştir. Ordudaki bu değişikliğin
ardından iki hafta içinde, ilk önce valiler arasında geniş çaplı bir rotasyon gerçekleştirilmiş, ardından da neredeyse yurdun her tarafında kaymakamların
tamamının yerlerini değiştiren kaymakam kararnameleri çıkarılmıştır (Altaş, 2011: 67-68). Ayrıca bu hükümet döneminde, Kore Savaşına asker gönderme kararı alınmış, yerel yönetim seçimleri yenilenerek, muhtarlık, belediye ve il genel meclisi seçimleri yapılmıştır. Yapılan yerel seçimlerde de DP, oyların çoğunu alarak birinci parti gelmiştir. Şöyle ki, DP 13 Ağustos 1950 Muhtar Seçimlerinde 19.052 muhtarlık kazanırken, CHP ise 13.152 muhtarlık, MP ise 130 muhtarlık kazanmıştır. 3 Eylül 1950.de yapılan belediye seçimlerinde DP 600 belediyenin 560.ını kazanmıştır. 15 Ekim 1950.de yapılan il genel meclisi seçimlerinde de DP 51 ilde mutlak çoğunluk sağlamayı başarmıştır. Ancak büyük değişikliklere ve başarılı icraatlarına rağmen DP parti içinde yaşanan çatışmalarla sarsılmıştır. Parti içindeki istifaların artmasından dolayı I. Menderes Kabinesi 8 Mart 1951.de istifa etmiştir (Şeyhanlıoğlu, 2011: 201-203).
8 Mart 1951.de istifa eden Menderes, Bayarın tekrar görevlendirmesi üzerine 29 Mart 1951.de hükümeti tekrar kurmuştur. II. Menderes Hükümeti döneminde, başta CHP olmak üzere, bazı egemen güçler iktidarı irtica suçlamasıyla yıpratmaya, halkın üzerinde baskı kurmaya çalışmıştır.
Ancak Menderes Hükümeti, irtica yanlısı bir parti olmadığını ve Atatürkçü çizgiden uzaklaşmadıklarını göstermekten çekinmemiştir. Şöyle ki, Atatürk heykellerine yönelik olarak Ticaniler tarikatı tarafından yapılan saldırılardan sonra 1951.de Atatürk ü Koruma Kanunu çıkarılarak, bu tarikat cezalandırılmış, Atatürk e yönelik saldırılar önlenmiştir. Ayrıca 1953.de İslamcı gazetelerin yazılarından etkilenerek laik ve liberal fikirleriyle tanınan gazeteci Ahmet Emin Yalman a suikast girişiminde bulunan Hüseyin Üzmez.in bu girişiminden sonra, birçok İslamcı yayın ve teşkilat yasaklanmış, gerekli olan yasal düzenlemeler
sertleştirilmiş ve laikliğe aykırı faaliyetlerde bulunduğu iddiasıyla MP kapatılmış tır (Taşyürek, 2009: 60-62).
Cumhurbaşkanı Bayar tarafından her Cumhurbaşkanı değiştirildiğinde devlet dairelerine yeni Cumhurbaşkanının resminin asılmaması, devlet dairelerinde yalnızca Atatürk.ün resminin bulundurulması, paraların üstünde de sadece Atatürk.ün resminin bulunması istenmiştir. Ayrıca Bayar, Çankaya. nın oda ve salonlarının da Atatürk.ün zamanındaki şekline sokulmasını tamim
ettirmiştir (Bayar, 2010: 169). Bu dönemde Atatürk.ün Meclis.teki silah arkadaşlarının ve Kemalistlerin yapamadığını Menderes ve arkadaGları yapmıştır.
Atatürk.ün naşı Etnografya Müzesinden, Menderes ve Bayarın sürekli uyarı ve çalışmaları neticesinde yapımı tamamlanan Anıt kabire nakledilmiştir (Taşyürek,
2009: 74).
1950-1954 dönemindeki iktidar muhalefet ilişkilerinde partilerin rollerinde belirgin değişiklikler gözlenmiştir. Tıpkı 1946-1950 döneminde olduğu gibi,
siyasal özgürlüklerle ilgili çatışmalar belirginleşmiştir (Tunçay, 2000: 179). DP.nin 1950.de iktidar oluşu, ülkede demokratik prensiplerin hızlı bir şekilde yerleşeceği umudunu yeşertmiştir. Bu umut DP iktidarının ilk yıllarında pratik edilmiş, ancak zamanla meydana gelen bazı hadiseler demokratik prensiplerden tavizleri beraberinde getirmiştir. Meclis.teki „çoğunlukçuluk., „çoğulculuğa. galip gelmiş, iktidarla muhalefet arasındaki ilişki her geçen gün sertleşmiştir. CHP.nin muhalefeti ise, sürekli ve etkili bir şekilde sürmüştür. Ülkenin durumu, 1950 ler den itibaren muhalefete siyasal malzeme sağlayacak durumda olmuş, fakat DP.nin uyguladığı politikalar CHP.nin muhalefet yapma yollarını tıkamıştır. Ancak bu dönemde, toplumun iktidar partisine olan sempatisi canlı tutulmuştur (Okutan, 2011: 139). Bunda sağlanan ekonomik rahatlama ve büyüme etkili olmuştur. 1950-1954 yılları arasında, halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması için çok sayıda kamu yatırımlarına girişilmiştir. Bu dönemde ekonomi alanında kaydedilen gelişmeler sayesinde, kırsal kesime para akarken, ülke içinde ve dışında tüketici mallarına talepte büyük bir artış gözlenmiştir (Ahmad, 2011:141). Bu dönemde başta tarım sektörü alanında olmak üzere yaşanan ekonomik büyüme, Anadolu sermayesinin birikmesine imkân tanımış, buradan sanayiye aktarılan sermaye birikimi güçlü
işletmelerin ortaya çıkmasını sağlamıştır (Şeyhanlıoğlu, 2011: 267). Ekonomide kaydedilen gelişmelerden dolayı toplumsal desteği güçlenen DP, bu dönemde CHP ile hesaplaşmaya devam etmiştir. Bu alanda atılan adımlardan biri de CHP.nin elindeki mallara yönelik olan girişimlerdir. Tek parti döneminde
CHP, büyük miktarda mal edinmiştir. Özellikle il özel idaresi ve hazineden halk evlerine ciddi miktarlarda kaynak aktarılmış ve bu kaynağın büyük bir bölümü de CHP.ye aktarılmıştır. DP grubunda oy birliğiyle alınan bir kararla, halk evlerinin mallarının tamamı ve CHP. nin elinde bulunan malların bir bölümü (57.629.491
lira), 8 Ağustos 1951.de kabul edilen bir yasa tasarısıyla hazineye devredilmiştir (Şeyhanlıoğlu, 2011: 205). CHP.nin malvarlığının ikinci kısmına da 9 Aralık
1953.de çıkarılan 6195 Sayılı CHP.nin Haksız İktisaplarının Hazineye Devri Kanunuyla el konulmuştur. Bu yasayla CHP.nin elindeki Genel Merkez Binası ve
Ulus Gazetesi olmak üzere birçok mal varlığına hazinece el konulmuştur.
Bu yasa, bir anlamda Halk evlerinin de sonu anlamına geliyordu. DP muhalefetteyken en çok eleştirdiği noktalardan biri olan radyonun parti propagandası için sadece hükümet tarafından kullanılmasıydı. Ancak DP iktidara geçtikten sonra, o da devlet radyosunu kendi tekeline almakta gecikmemiştir (Tunçay, 2000:179). Ayrıca bu dönemde DP Komünizm Propagandası yapıldığı ve ders programlarının liyakatli öğretmen yetiştirmeye elverişli olmadığı ve köylerde CHP.nin eli kulağı olarak tek parti rejimini yerleştirdiği gerekçesiyle, 27 Ocak 1954.de çıkardığı 6234 sayılı yasa ile Köy Öğretmen Okulları adı altında, diğer öğretmen okulları ile birleştirerek Köy Enstitülerinin varlığına son vermiştir. Böylece DP, sandıkta CHP.yi sildiği gibi, tek parti döneminin hem ekonomik hem de toplumsal dönüştürme araçlarının başında gelen ve devrimlerin köylere inmesine ön ayak olan kurumları ve mallarıyla da halkın desteğiyle tarihten silinmiş oluyordu (Albayrak, 2003: 373; Karpat, 2010: 323, aktaran; Şeyhanlıoğlu, 2011: 206).
Gerek siyasal gerekse ekonomik anlamda liberal bir platformla iktidara gelen DP.nin bazı konulardaki tutumu, partinin liberalizminin sınırlarını ortaya
koymuştur. Yasal çerçevedeki anti demokratik öğeleri ayıklamayı vaat eden DP.nin bu yönde bazı çalışmaları olmuş, ancak DP özellikle basına karşı gerekli
hoşgörüyü gösterememiş, eleştirilere katlanamamıştır. Henüz 1951.de bir resmi ilanlar kararnamesi çıkararak, gazeteleri hükümetin takdirine göre ödüllendir mek ya da cezalandırmak imkânına kavuşmuştur. 1953 Temmuzunda Ceza Kanununda değişiklik yaparak, bakanların basında küçük düşürülmesine karşı uygulanan yaptırımlar adeta otomatik hale dönüştürülmüş, bu dönemi takip eden 1954 seçimleri öncesinde de Basın Kanunu tadil edilerek, basın karşısında hükümet ispat hakkı tanınmaksızın güçlü bir konuma erişmiştir (Tunçay, 2000: 179). DP.nin akademisyenlere karşı olan tutumu da basından farksızdır. Akademisyenlerin ilk yıllarda DP.ye olan desteği, zamanla CHP ye doğru kaymıştır.
DP.nin vaat ettiği hürriyet ortamı ve temel reformların gerçekleşmemesi akademik çevrelerde büyük bir hoşnutsuzluk uyandırmıştır. DP iktidarı da sert bir şekilde eleştirilerde bulunan ve CHP.ye destek veren öğretim üyelerini daha iyi denetlemek amacıyla 5 Temmuz 1954.te, öğretim üyelerini Milli Eğitim Bakanlığı emrine almaya yönelik olan 6535 sayılı yasayı çıkarmıştır. Bu yasayla DP.ye muhalif olan bazı öğretim üyeleri Bakanlık emrine alınarak cezalandırıl mıştır (Demir, 2010: 501). Sıralanan tüm bu olaylar, her geçen gün DP muhaliflerinin sayısını artırmıştır. Ağırlıklı olarak 1954.den önce gerçekleşen bu olaylar tesadüfî değildir. Çünkü bu dönem yukarıda da değinildiği gibi hükümetin ekonomik alanda başarılı olduğu ve arkasında ciddi bir halk desteğinin olduğu bir dönemdir.
Bu dönemde Meclis.te ciddi bir muhalefet olmadığı gibi, Meclis aritmetiği de DP.nin lehinedir ve DP dışında bir hükümetin kurulma ihtimali yoktur
(Bingöl ve Akgün, 2005: 23).
4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder