TÜRKİYE’DE 1946-1960 DÖNEMİ İKTİDAR-MUHALEFET İLİŞKİLERİ: CUMHURİYET HALK PARTİSİ (CHP) DEMOKRAT PARTİ (DP)’YE KARŞI. BÖLÜM 5
18 Nisan.da çıkarılan Yetki Yasasının çıkmasından sonra, ülkede büyük bir siyasal kaos yaşanmıştır. Bunda muhalefetin de katkısı büyüktür. CHPnin Ulus
Gazetesi aracılığıyla gençliği göreve çağırması, siyasi tansiyonun yükselmesine yol açmıştır. Bundan sonra iktidarla muhalefet arasındaki kavga sokaklara taşmıştır. İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesinde öğrencilerle polis arasında çatışmalar çıkmaya başlamış ve bu olaylardan sonra İstanbul ve Ankara.da sıkıyönetim ilan edilmiştir. Bu sırada Harp Okulu öğrencilerinin dahi yürüyüşe geçmesi, sonun başlangıcının bir işareti olmuştur. Artık ordu da duyduğu rahatsızlığı dışa vurmaya başlamıştır. Üstelik müdahale için de gerekli koşullar olgunlaşmıştır (Okutan, 2011: 147). Bu dönemde muhalefet de 5 Mayıs saat 5.te Kızılay.da (555 K) ses getiren bir protesto yürüyüşünü düzenlemiştir. Ülkede iktidar-muhalefet arasındaki gerginliğin iyice arttığı, ihtilalin sıradan bir olaymış gibi konuşulduğu bir atmosferden bunalan Menderes, iç siyasetteki tıkanmaları gidermek, dolaşan dedikoduları yalanlamak ve moral toplamak amacıyla Ege gezisine çıkmaya karar vermiştir (Demir, 2010: 375). Ancak 27 Mayıs.ta Menderes Eskişehir deyken Türk Silahlı Kuvvetleri darbe yaparak yönetime el koymuştur. Menderes Eskişehir.den Konya.ya giderken Kütahya.da, Bayar ise Çankaya.da teslim alınmıştır. Saat 04:30.da Ankara.da yapılan bir anonsla ordunun yönetime el koyduğu halka duyurulmuştur (Taşyürek, 2009: 118).
27 Mayıs Darbesini yapan subaylar ve darbeye sıcak bakan bilim adamları, DP.yi seçim sistemini bozmak, diğer siyasi partilere haksızlık yapmak, yargıçlara ve memurlara baskı uygulamak, Meclis.in hükümeti denetleme mekanizmasını zayıflatmak, Meclis araştırması kurumunu yozlaştırmak, ara seçimleri yapmamak, halkın CHP.ye oy vermesine ceza olarak Kırşehiri ilçe yapmak, Adıyaman ı Malatya.dan ayırarak il yapmak, muhalefetin varlığına ve denetimine tahammülsüzlük göstermek, parti ile devletin işlevlerini birleştirmek, devlet hizmetine girecekleri parti süzgecinden geçirmek gibi birçok kanunsuz davranışla suçladılar. Şüphesiz DP iktidarı döneminde diğer iktidarlar gibi Anayasa ve yasalara aykırı pek çok eylem ve işlem yapılmıştır. Ancak sıralanan bu sebepler iddia edildiği gibi halkın seçtiği bir iktidarın askeri darbeyle yıkılmasını meşru kılacak nitelikte değildir (Taşyürek, 2009: 119). Darbenin ardından Menderes ve arkadaşları Yassı ada.ya götürülerek aylarca yargılanmıştır. Bunlardan bazıları intihar etmiş, bazıları ise acımasız Şartlara dayanamayarak kısa sürede yaşamını yitirmiştir. Yassı adada yapılan duruşmalarda 15 idam, sayısız müebbet ve ağır cezalara çarptırılan DP. lilerden Bayar yaş haddinden idamdan kurtulurken Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dış işleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu idam edilmiştir (Seyhanlıoğlu, 2011: 224).
27 Mayıs Darbesiyle iktidarına son verilen DP muhalefet yıllarında iktidara gelmek için demokrasinin kurallarını istemiş ve bu yönde davranmıştır. Ancak
iktidara geldikten sonra muhalefete karGı kendisinin muhalefetteyken istediği hakları CHP.nin ifrat politikasından dolayı yeterince tanımamıştır (Şeyhanlıoğlu,
2011: 289). CHP de muhalefet yıllarında DP.nin muhalefet yıllarındaki taleplerini ve söylemlerini anımsatırcasına oldukça benzer bir siyasal üslup ve söylem
içerisine girmiştir. Bu çerçevede 1950-1960 yıllarının demokrasi savunuculuğu nu CHP üstlenmiş ve siyasal söyleminin temel motifi demokrasi olmuştur. Her iki parti özelinde de denilebilir ki hem CHP hem de DP, demokrasiye oldukça pragmatik bir bakış açısıyla yaklaşmış ve birbirlerine karşı yürüttükleri siyasal
iktidar mücadelesinde demokrasi kavramının içeriğini hem dönemin konjonktürü
hem de bu konjonktürün belirleyiciliği altında partilerin menfaatleri belirlemiştir
(Özçelik, 2010: 186).
DP muhalefet yıllarında CHP.nin siyasete yaklaşımı ve muhalefete karşı tavrından hoşnutsuzluk duymuştur. Ancak iktidar döneminde geçmişin etkilerinden hiçbir zaman tam olarak kurtulamamıştır. CHP.nin zaman zaman yaptığı eleştirilere hep tek parti dönemini referans göstererek tepki vermiştir (Demir, 2010: 629). Özellikle III. Menderes Hükümeti döneminden sonra gerçek demokratik ilkelere uygun davranışlardan ziyade, tek parti dönemine öykünen uygulamalara yönelinmiştir. Demokrat Parti iktidarının bu niteliği, Parti kurucularının ve önderlerinin tek parti dönemindeki deneylerle yetişmiş olmasına bağlanabilir. Bir başka ifadeyle, DP.li önderler siyasal eğilimlerini tek parti düzeni uygulamaları içinde tamamlamışlardır. Bu nedenle DP.nin tek parti düzenine karşı kurulmuş olmasına rağmen, DP.nin yöneticileri kendilerini tek parti döneminin baskıcı tutumundan kurtaramamıştır. DP.li yöneticilerin davranışları demokratik olmaktan çok, baskıcı eğilimleri vurgulamış; karşıt grup ve düşünceleri dikkate almamışlardır (Kongar, 2006: 150). Ancak 27 Mayıs Darbesi.ne gelinmesinde öncelik Bayar ve Menderes yönetiminin sorumluluğundan kaynaklansa da, İnönü ve CHP nin iktidara alternatif politikalar üretmek yerine basın üzerinden sert politikalar üretmesi, başka bir ifadeyle muhalefet alışkanlığı kazanmamasının da önemli ölçüde rolü bulunmaktadır. DP iktidarı muhalefeti ezmek için Meclis.teki gücünü kanunları zorlayarak kullanırken, CHP de Meclis dışındaki güçleri birleştirerek hükümete karşı direnerek varlığını korumak ve siyasetteki gerilimi sürekli artırmanın yollarını aramıştır (Demir, 2010: 630).
Sonuç itibariyle geniş halk desteğini arkasına alarak art arda üç kez iktidara gelen DP nin darbe yoluyla iktidardan indirilmesi, Türk siyasal hayatında yeni bir dönemi başlatmıştır. DP yöneticilerinin trajik sonları Türk halkının hafızasından hiç silinmemiş, idam edilen Menderes siyasi bir sembole dönüşmüş (Bulut, 2009a: 44), Menderes.in anısı her politikacı ve parti tarafından siyasal amaçlarla kullanılagelmiştir (Ahmad, 2011: 164).
27 Mayıs Darbesiyle ordunun siyasete bu şekilde müdahalede bulunması, Cumhuriyet.in ilk günlerinde temel bir ilke olarak kabul edilen silahlı kuvvetlerin
tarafsızlığı ilkesini sona erdirmiştir. 27 Mayıs Darbesi, Osmanlı geleneğine de aykırı bir nitelik taşımıştır. Zira Osmanlı döneminde yeniçeriler, iktidara doğrudan el koymak yerine yönetici grup içerisinde değişiklik yapmaya yönelik bir baskı yapmakla yetinmişlerdir. Bu bakımdan 27 Mayıs Darbesi, gelenekten ciddi bir kopuşu simgelemekte ve uzun vadeli etkilere neden olabilecek bir örnek teşkil etmektedir. 27 Mayıs Darbesi, Cumhuriyetin ilk otuz yılında kurulan siyasal dengenin toplumsal temellerini zayıflattığı gibi, toplumsal örgütlenme ve devlet otoritesine ilişkin geleneksel anlayışın son kalıntılarının ortadan kalkmasına neden olmuştur. Ayrıca ekonomik ve sosyal çatışmaların yüzeye çıkmasını sağlamış ve bu konular hakkındaki düşüncelerin billurlaşmasına da katkı sağlamıştır (Karpat, 2009: 111).
Ancak sonuçta Cumhuriyet tarihinin ilk askeri darbesi olan 27 Mayıs,ülkemizde daha sonra askeri darbe anlayışının yerleşmesinde önemli bir dönüm
noktası olmuştur. Ülke ilerleyen yıllarda çok sayıda darbe girişimine tanıklık etmiştir (Buran, 2005: 108).
SONUÇ
Ülkemizde partileşme sürecini başlatmak amacıyla Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan, ulus devletin kurulmasında ve şekillenmesinde önemli işlevler üstlenen CHP.den sonra Atatürk.ün de desteğiyle 1924 ve 1930 yıllarında TpCF ve SCF olmak üzere iki kez çok partili hayata geçiş denemesi gerçekleştirilmiş; ancak birtakım sosyo-kültürel ve konjonktürel nedenlerden dolayı bu girişimler başarısız olmuştur. Atatürk.ün ölümünden sonra CHP.nin başına geçen İnönü ise, Parti içindeki konumunu güçlendirmek ve Atatürk.ün Parti.deki izlerini silmek için birçok antidemokratik girişimde bulunmuş, çok partili bir hayattan ziyade Parti içinden milletvekillerinden oluşan bir Müstakil Grup.un kurulmasını sağlamıştır. İnönü döneminde izlenen sıkı iktisat politikası ve tek parti döneminin baskıcı uygulamalarından dolayı toplumda beliren hoşnutsuzluk, Batı ülkelerinin tek parti rejimlerine karşı olumsuz tavrıyla birleşince ülkemizde tek parti rejimi derinden sarsılmıştır. 1945.de Toprak Reformu Kanunu ile bütçe görüşmeleri sırasında Mecliste yaşanan tartışmalardan sonra, Parti içinde yükselen muhalefet kanadı tarafından Parti uygulamalarından duydukları hoşnutsuzluğu dile getirmek amacıyla verilen Dörtlü Takrir.le Parti.den kopmalar başlamış ve ülkemizi fiili anlamda çok partili hayatla tanıştıracak olan DP.nin temelleri atılmıştır. İnönü.nün icazetinin alınmasıyla Bayarın başkanlığında kurulan DP, CHP tarafından kendisine meydan okumadan faaliyette bulunacak sembolik bir muhalefet partisi olarak addedilip, ilk başlarda DP ile sıkı ilişkiler tesis edilmeye çalışılmıştır. Ancak DP.nin gerçek bir muhalefet partisi olacağı anlaşılınca partiler arasındaki ilişkiler bozulmaya başlanmıştır. CHP.li yöneticiler DP.nin güçlenmesine fırsat vermemek ve seçmenleri kendi safına çekmek için CHP.yi demokratik bir görünüme kavuşturmak ve parti-devlet anlayışnı sonlandırmak için önemli revizyonlara gitmiştir. Ayrıca bir yıl sonra yapılacak olan yerel ve genel seçimleri öne alarak DP.yi hazırlıksız yakalamak istemişlerdir. DP.nin katılmama kararı aldığı yerel seçimlerden sonra, genel seçimler için her iki parti de seçim çalışmalarına başlamış olup, bu seçimlerde ilk kez adaylar meydanlara inerek halkın ayağına gitmiştir.
Ancak 1946 seçimleri, 4918 sayılı yasa gereği açık oy-gizli sayım, çoğunluk sistemi ve sayım sonrası oy pusulalarının yakılması ilkelerine göre seçim
güvenliğinden yoksun olarak yapılmıştır. 1946 daki haksız yenilgiden sonra muhalefette kalan DP nin örgütlenmesini ve büyümesini engellemek amacıyla,
CHP tarafından birçok girişimde bulunulmuş, partiler arasındaki ilişkiler gittikçe bozulmuştur. Ancak 1946-1950 döneminde DP, yaptığı ciddi muhalefetle CHP
yönetiminin ve ülkemizin daha demokratik bir görünüme kavuşmasına birçok katkıda bulunmuştur. DP Kongrelerinde alınan kararlar, CHP yönetiminin birçok
dini liberalizasyona gitmesine ve halk önceliğine önem vermesine, Parti Program ve Tüzüğünü değiştirmesine yol açmıştır. DP tarafından yapılan etkili muhalefet ten dolayı, demokratik nitelikli seçim yasaları çıkarılmış ve diğer siyasi partilerin de seçim propagandaları için radyodan yararlanmasının yolu açılmıştır. Bu dönemde CHP, DP ile rekabet edebilmek için ülkedeki birçok anti-demokratik nitelikteki yasaları ve uygulamaları kaldırmıştır.
Günaltay Hükümeti döneminde çıkarılan seçim yasasından sonra, 1950 seçimlerinin hazırlıklarına başlanmıştır. DP.nin tek parti idaresinin din üzerindeki baskısı ve ekonomi üzerindeki sıkı denetimi üzerine kurulu bir seçim kampanyasını yürüttüğü, Türk siyasi hayatına damgasını vuran “Yeter! Söz Milletindir!” sloganını kullandığı 1950 seçimlerinde DP, oyların %53.3.ünü alarak 420 milletvekiliyle tek başına iktidar olmuştur. DP 1950-1954 döneminde, dini ve ekonomik liberalizasyona yönelik birçok yasal düzenlemeyi gerçekleştirmiş olup, İnönü.nün Atatürk.ün izlerini silmek için yaptığı birçok düzenlemeye son vermiş ve CHP.den farksız olarak laiklik konusundaki hassasiyetlerini de göstermekten çekinmemiştir. Ancak 1946-1950 dönemindeki gibi siyasal özgürlüklerle ilgili çatışmalar, bu dönemde de görülmeye başlanmıştır. DP iktidarının ilk yıllarında demokratik prensipler yerleştirilmeye çalışılmış, ancak daha sonradan bunlardan uzaklaşılmıştır. İktidarla muhalefet arasındaki ilişkiler giderek sertleşmiş ve muhalefet birçok engellemeyle karşılaşmıştır. Birçok kamu yatırımının gerçekleştiği, ekonomik verilerin düzeldiği bir dönem olan 1950-1954 döneminde arkasındaki toplumsal desteğe güvenen DP, CHP.nin elindeki malları hazineye devrederek, Halk evlerini, Köy Enstitülerini kapatarak ve radyoyu DP.nin tekeline alarak CHP ile hesaplaşmasına devam etmiştir. Ayrıca yaptığı yasal düzenlemelerle CHP.ye yakın olan askeri, bürokrasi ve basını da cezalandırmıştır. 1954 seçimleriyle en büyük siyasi zaferini elde eden DP, 1954-1957 döneminde sert ve otoriter, muhalefete karşı tahammülsüz bir tavır benimsemiştir. Şöyle ki bu dönemde seçimlerde CHP ve CMP.nin çoğunluk sağladığı iller cezalandırılmış, muhalefet partilerinin işbirliğini önlemek amacıyla karma liste oluşturmaları önlenmiş, CHP.ye yakın olan asker, bürokrasi, akademisyen, yargıçların ve basın organlarının cezalandırılmasına devam edilmiştir. 1957 seçimleriyle üçüncü kez tek başına iktidara gelen DP ile önceki dönemlere nazaran Meclis içinde güçlenen CHP, 1957-1960 döneminde birbirine karşı oldukça hoşgörüsüz bir tavır içine girmiştir. Bu dönemde muhalefet partileri arasında görülen birleşmelere karşı Vatan Cephesi kurularak siyasi kutuplaşmalar devam etmiş; basına karşı ciddi yaptırımları uygulayan, başta İnönü olmak üzere birçok CHP.li millet vekilini cezalandıran ve siyasi faaliyet yasağı getiren Tahkikat Komisyonu kurulmuştur. Bu uygulamadan sonra, CHP.nin ve CHP.ye yakın basın organlarının aracılığıyla ülkedeki siyasi tansiyon yükselmiş, İstanbul ve Ankara.da öğrenci olayları çıkmış ve buralarda sıkıyönetim ilan edilmiştir. Bunu da 27 Mayıs Darbesi izlemiştir.
Sonuç olarak Türk siyasal hayatının çok partili hayatla ve muhalefet olgusuyla tanıştığı 1946-1950 döneminde, iktidar olan CHP ile DP arasında oldukça sert ve ciddi bir muhalefet yaşanmış olup, bu dönemde DP, demokrasinin kurallarını sürekli vurgulamış ve bu yönde davranmıştır. CHP de bu dönemde DP ile rekabet edebilmek için Parti içinde önemli revizyonlara gitmiş, ülkedeki birçok anti-demokratik yasa ve uygulamalara son vermiş, daha demokratik ve eşitlikçi bir siyasi ortamı Şekillendirmek durumunda kalmıştır. 1950.den sonra üç kez ardarda tek başına iktidara gelen DP, muhalefetteyken iktidardan istediği hakları iktidara geldiğinde muhalefete tanımamıştır. Her iki parti de demokrasi kavramının içeriğini pragmatist bir bakış açısıyla doldurmuş, her iki partinin muhalefete karşı olan tutumu da birbirinden farksız olmuştur. Devletçi-seçkinci yaklaşıma karşı olan DP, halktan aldığı siyasi güce dayanarak tek parti dönemine öykünen uygulamalara yönelmiş, baskıcı bir tutum içinde karşıt görüşe sahip olanları dikkate almamış, Meclis çoğunluğundan dolayı elde ettiği gücünü kanunları zorlayarak kullanmıştır. Ancak CHP de alternatif politika üretmek yerine sert eleştirilere dayanan, Meclis dışındaki güçlerini devreye sokarak siyasi gerilimleri tırmandıran bir politika izlemiştir. Muhalefet ve iktidar arasında izlenen bu yanlış politikalar; Cumhuriyetin ilk otuz yılında kurulan siyasi dengeleri zayıflatan, halkın özgür iradesini hiçe sayan ve demokrasiyi rafa kaldırarak toplumsal gelişmeyi sekteye uğratan, partileşme sürecimizi ve modernleşme serüvenimizi dinamitleyen 27 Mayıs Darbesini doğurmuştur.
KAYNAKÇA
AHMAD, Feroz (2011), Modern Türkiyenin Oluşumu, 9. Baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul.
AKŞĞIN, Sina (2008), Kısa Türkiye Tarihi, 2. Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
ALTAŞ, Sedat (2011), Çarıklı Demokrasi, 1. Baskı, İkinci Adam Yayınları, İstanbul.
BAYAR, Celal (2010), Başvekilim Adnan Menderes, Hazırlayan: İsmet BOZDAĞ, Truva Yayınları, İstanbul.
“1957 Yılı Genel Seçim Sonuçları” (2011), http://www.belgenet.net/ayrinti.php?yil_id=3, Erişim Tarihi: 13.01.2011.
BİNGÖL, Yılmaz, Şener AKGÜN (2005), “Demokratlıktan Muhafazakâr Demokratlığa: Demokrat Parti ile Adalet ve Kalkınma Partisinin Karşılaştırmalı Bir Analizi”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Vol 9; 1-33.
BURAN, Hasan (2005), Seçim Sistemleri ve Türkiye için Yeni Bir Seçim Sistemi Önerisi, Siyasal Kitabevi, Ankara.
BULUT, Sedef (2009 a), “Üçüncü Dönem Demokrat Parti iktidarı (1957-1960): Siyasi Baskılar ve Tahkikat Komisyonu”, Gazi Akademik Bakış Dergisi, Vol 2, Issue 4; 125-145.
BULUT, Sedef (2009b), “27 Mayıs 1960.tan Günümüze PaylaGılamayan Demokrat Parti Mirası”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Vol 19; 73-90.
CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) (2012), “CHP Tarihi”, http://www.chp.org.tr/?page_id=67, Erişim Tarihi: 14.07.2012.
DEMİR, Şerif (2010), Türk Siyasi Tarihinde Adnan Menderes, Paraf Yayınları, İstanbul.
DİLİPAK, Abdurrahman (1990), Menderes Dönemi, Beyan Yayınları, İstanbul.
KAHRAMAN, Hasan Bülent (2007), AKP ve Türk Sağı, 1. Baskı, Recep Yener, Agora Kitaplığı, İstanbul.
KARPAT, H. Kemal (2009), Osmanlı.dan Günümüze Kimlik ve Gdeoloji, (Çev. Güneş Ayas), 2. Baskı, Timaş Yay, İstanbul.
KAŞTAN, Yüksel (2006), “Türkiye Cumhuriyetinde Tek Partili Dönemden Çok Partili Döneme Geçişte CHP.nin Yönetim Anlayışındaki Gelişmeler (1938-1950)”,
A.K.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Vol 8, Issue 1; 123-140.
KEYDER, Çağlar (1979), “Türkiye.de Demokrasinin Ekonomik Politiği”, İrvin Cemil Schick ve Ertuğrul Ahmet Tonak (Der.), (1987), Geçiş Sürecinde Türkiye, Belge Yayınları, İstanbul; 38-75.
KIRKPINAR, Leyla (2002), “Demokrat Parti ve Muhalefet Stratejisi”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Vol 1; 85-98.
KONGAR, Emre, (2006), 21. Yüzyılda Türkiye 2000.li Yıllarda Türkiye.nin Toplumsal Yapısı: Remzi Kitabevi, İstanbul.
İNAN, Süleyman (2007), “Demokrat Parti Dönemi (1950-1960)”, Yakın Dönem Türk Politik Tarihi, Süleyman İnan, Ercan Haytoğlu (Der.), (2007), Anı Yayıncılık, Ankara; 117-145.
OKUTAN, Çağatay (2011), “Demokrat Parti Dönemi (1950-1960)”, Yusuf TEKİN-Çağatay OKUTAN (Der.), (2011), Türk Siyasal Hayatı, Orion Kitabevi, Ankara;
134-147.
ÖZÇELİK, Pınar Kaya (2010), “Demokrat Partinin Demokrasi Söylemi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Vol: 65, Issue: 3; 163-187.
ŞEYHANLIOĞLU, Hüseyin (2011),Türk Siyasal Muhafazakarlığı nın Kurumsallaşması ve Demokrat Parti, Kadim Yayınları, Ankara.
TAŞYÜREK, Muzaffer (2009), Adnan Menderes, Anonim Yayıncılık, İstanbul.
TOROĞLU, Celal (2007), “DP ve Demokrasi Yalanı (8)! Son”,
http://blog.milliyet.com.tr/dp-ve-demokrasi-yalani--8---son/Blog/?BlogNo=66682, Erişim Tarihi: 16.07.2012.
TUNÇAY, Mete (2000), “Siyasal Tarih (1959-1960)”, Mete TUNÇAY vd., (Ed.), (2000), Türkiye Tarihi 4 Çağdaş Türkiye 1908-1980, Cem Yayınevi, İstanbul; 177-184.
YETKİN, Çetin (1983), Türkiye.de Tek Parti Yönetimi 1930-1945, Altın Kitaplar Yayın evi, İstanbul.
YILMAZ, Hakan S. (2007), “İdris Küçükömerin Siyasal Tezleri Bağlamında AKP ve CHP Parti Programlarının Analizi”, Selçuk iletişim, Vol 5, Issue 1; 156-173.
***