TÜRKİYE’DE 1946-1960 DÖNEMİ İKTİDAR-MUHALEFET İLİŞKİLERİ: CUMHURİYET HALK PARTİSİ (CHP) DEMOKRAT PARTİ (DP)’YE KARŞI. BÖLÜM 2
1946 seçimlerinden sonra İnönü Cumhurbaşkanı, Recep Peker de Başbakan olmuştur. Peker Hükümetinin göreve başlamasından sonra, DP tarafından 1946
seçimlerine itiraz edilmiştir. Yapılan itirazlarla iktidarla muhalefet arasındaki ilk siyasi mücadele başlamıştır. CHP Hükümetinin seçimlerin adil koşullarda
yapıldığını iddia etmesine karşın, DP.li milletvekilleri Hükümeti seçimlere hile katmakla itham etmiş ve seçimlerin iptalini istemiştir. DP.li milletvekilleri, yapılan bu itirazlardan sonuç alınamaması durumunda istifa ederek sine-i millete dönmekle CHP ve Hükümeti tehdit etmiştir. Ancak devreye İnönü.nün girmesiyle DP.lilerin Meclis.e girmesi sağlanmıştır (Demir, 2010: 113-115). Seçimlere yapılan itirazların doğruluğunu veya yanlışlığını kanıtlamak, benimsenen açık oy-gizli sayım ve sayım sonunda oy pusulalarının yakılması yöntemini benimseyen 4918 sayılı yasadan dolayı oldukça zordur. DP tarafından yapılan şikâyetler belirlenen komisyonca görüşülmüş ve reddedilmiştir (Buran, 2005: 105).
Muhalefet yıllarında meşruiyetini ve ideolojik söylemini esas olarak demokrasiye dayandırmaya çalışan (Özçelik, 2010: 171) DP.nin Meclis Sözcüsü olan Menderes, 1946.da Matbuat (Basın) Kanununda değişiklik yapılması konusunda CHP lilerce getirilen yasa tasarısının keyfi bir yönetime neden olacağı ve hükümetin muhalif gördüğü her gazeteyi kolayca kapatabileceği, bunun yasal sınırlarının gayet iyi ve net çizilmesi gerektiğini vurgulayarak, bu yasa tasarısına
muhalefet etmiştir. Ancak bu muhalefete rağmen, tasarı yasalaşmıştır (Demir, 2010: 126-127). Bunu da 1947 Bütçe Görüşmelerinde yine Menderes tarafından
getirilen eleştiriler izlemiştir. Bütçe Görüşmelerinde Menderes.in yapmış olduğu uzun eleştirilerden sonra kürsüye gelen Peker.in Menderes.ten “psikopat” diye söz etmesi, DP.lilerin topluca Meclis.i terk etmelerine yol açmıştır (Kırkpınar, 2002: 96). Menderes bizzat Meclis.teki hakaretlere muhatap olduğu halde, iki hafta sonra toplanacak olan DP Birinci Kongresinden önce Meclise dönülmesi gerektiğini ifade etmiş ve arkadaşlarıyla tek tek görüşerek onları ikna etmeye çalışmıştır. 14 günlük bir boykotun sonunda 28 Aralık.ta DP.li milletvekilleri Meclise geri dönmüşlerdir. DP.li milletvekilleri Meclis.e döndükten sonra yapılacak olan Parti Kongresine odaklanmıştır. Ancak başlarda Hükümet Kongrenin yapılmaması için büyük çaba harcamıştır. Hükümetin nüfuzundan dolayı, Ankara.da kongre yapılacak yer bulunamamıştır. Salon sahipleri salonlarını kiralamaya yanaşmamış, otellerde yapılan rezervasyonlar da iptal edilmiştir. Sonunda Ankara daki Demokratların gelecek delegeleri evlerinde misafir etmeye karar vermesi üzerine çabaları boşa çıkan Hükümet bu baskıyı kaldırmış, oteller rezervasyon için DP.ye müracaat etmiş ve 7 Ocak 1947.de Ankara Ulus Sinemasında 906 delege ile Kongre yapılmıştır (Bayar, 2010: 94). Kongre.de Hükümet ve CHP şiddetle eleştirilmiştir. Öte yandan CHP Hükümeti de DP.yi komünist yöntemler kullanmakla suçlamıştır. Hükümet ile DP arasındaki siyasal çekişmeler gün geçtikçe artarak sürmüş ve sonunda iplerin kopabileceği bir noktaya gelinmiştir (Kongar, 2006: 147). İktidar ve muhalefet arasında karşılıklı tehditkâr ifadelere varan gerginliğin, çok partili hayatın geleceği açısından büyük tehlike oluşturduğunun farkına varan İnönü, siyasete ağırlığını koymaya karar vermiştir (Demir, 2010: 159).
İnönü 7 Haziranda Bayarla görüşmüştür. Çankaya.da yapılan görüşmede İnönü, Cumhurbaşkanı olarak Hükümetle DP.nin arasını bulmak istediğini belirtmiştir. Yapılan görüşmede Bayar, şikâyetlerini bir kez daha dile getirerek, Peker Hükümetinin politikalarını değiştirmesi gerektiğini belirtmiştir (Bayar, 2010: 110). İnönü daha sonra, Peker.le de görüşür. İnönü, İktidar ve muhalefetle yaptığı görüşmeler neticesinde siyaseti normalleştirme adına bir
müdahale için gerekli girişimlere başlamıştır. Bunun üzerine Nihat Erim le birlikte DP.nin varlığının ve Hükümetin baskılarının kabul edilerek, CHP ile DPnin eşit
statüde kabul görmesinde son derece etkili bir gelişme olan 12 Temmuz Bildirisini hazırlayarak, bu bildiriyi her iki partinin yöneticilerine vermiştir. Kabul edilen bu bildiri, siyasi hayatımıza bomba gibi düşmüştür. Bildiriden sonra Peker istifa etmiş, DP içinde de çatışmalar başlamıştır. Bunun üzerine Hasan Saka Hükümeti kurulmuştur. I. Saka Hükümetinin mali sorunların ve hayat pahalılığının önüne geçememesinden dolayı istifasını vermesi üzerine, İnönü hükümeti kurma görevini tekrar Saka.ya vermiştir. DP.nin Meclis Sözcüsü olan Menderes, II. Saka Hükümeti.nin programını eleştirirken, ülkenin içine düştüğü mali sorunların temel nedeninin II. Dünya Savaşından çok, CHP.nin kötü yönetimi olduğunu belirtmiştir. Menderes, CHP.nin memur kadrolarını gereksiz yere Gişirdiğini, ekonomik yapıyı bozacak düzeyde gereksiz yere vergi topladığını, ülkenin kaynaklarının lüzumsuz inşaatlara kanalize edildiğini ve ülkede büyük bir israfın olduğunu dile getirmiştir (Demir, 2010: 166-179).
CHP, DP.nin sıkı muhalefeti, I. ve II. Kongrelerinde aldığı kararlar doğrultusunda adeta makas değişikliğine giderek siyasal muhafazakârlık
değerlerinin en önemli unsuru olan, devrimleri durdurma sürecine girmiş, din ve halk önceliği alanında önemli değişikliklere gitmek zorunda kalmıştır. 1947.de dini eğitim veren özel okulların açılması yönünde bir yasa hazırlanarak, dershanelerde dini eğitim vermenin yolu açılmıştır. CHP.nin 1947.deki III. Kurultayında Partinin program ve ideolojisi de değiştirilmiştir. Sosyal meselelerde Kurultay „Ortanın Sağında bir konum almış, ayrıca Köy Enstitüleri ve Halk evlerinin çalışma düzenleri değiştirilmiştir. Parti Tüzüğünde laiklik ve din konusunda önemli değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Aralık 1947.de Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi artırılmış, 1949.da birçok ilde İmam Hatip kursları açılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı, bu kursların ortaokul muadili, iki yıllık meslek okullarına dönüştürülmesine karar vermiştir (Şeyhanlıoğlu, 2011: 187-188).
II. Saka Hükümeti 13 Ocak 1948.de, “gizli oy ve açık tasnif” ve “sandık başında seçime katılan parti adına müşahit bulundurulması” kuralını getiren yeni
bir seçim yasası teklifini CHP Meclis Grubu.na sunmuştur. Bu teklif Peker.in öncülüğünü yaptığı bir grup tarafından şiddetle eleştirilmiştir. Hazırlanmakta olan yasa teklifini DP.ye verilen bir taviz olarak niteleyen Peker, bu yasayı engellemek için çok çaba harcamış, ancak yasa 33 muhalife karşı 167 oyla kabul edilmiştir. 14 Ocak 1949.da II. Saka Hükümeti.nin istifasından sonra Şemseddin Günaltay Hükümeti kurulmuştur. Günaltay Hükümeti de (Demir, 2010: 180-181).
Menderes.in eleştirilerinden nasibini fazlasıyla almıştır. Günaltay Hükümeti döneminde de daha demokratik nitelikli bir seçim yasası çıkarılmıştır. 16 şubat
1950.de gizli oy-açık tasnif usulünün yanı sıra, seçimlere her türlü yargı güvencesi ve muhalefet partilerine de radyoda propaganda yapma olanağını veren 5545 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu kabul edilmiştir. Böylece DP.nin eşit şartlarda seçime katılmasının önündeki büyük bir engel kalkmıştır. CHP.deki makas değişikliği, Günaltay Hükümeti döneminde de kendini göstermiştir. Çıkarılan demokratik seçim yasasının dışında, dini liberalizasyon alanında da önemli gelişmeler kaydedilmiştir. CHP ilahiyat fakültelerinin açılması için 30 gubat 1949.da bir yasa hazırlamıştır. Ayrıca tarih ve din büyüklerinin türbelerinin ziyarete açılması, ibadet ve ayinlerin serbestçe yapılması, seçmeli din derslerinin müfredata konması, yeniden İmam-Hatip okulları ile bir ilahiyat fakültesinin açılması yönünde kararlar alınmıştır (Şeyhanlıoğlu, 2011: 187-189).
1946 seçimleri sonrasında ilk kez kendisine ciddi muhalif olabilecek bir partiyle karşılaşan CHP, demokrasi ve özgürlük söylemleri sonrasında birçok
kişinin kayıt olduğu ve desteklediği DP ile rekabet edebilmek için, sosyal alanda anti demokratik nitelikli yasaları kaldırmış, işçilere sendikalaşma hakkı tanımıştır. CHP bu dönemde cemiyet ve dernek kurulmasına izin vermiş, Basın Yayın Kanununda değişiklik yaparak sansürü kaldırmış, sıkıyönetim uygulamasına son vermiş ve sıkıyönetim mahkemelerindeki dosyaları da bağımsız mahkemelere aktarmıştır. Ayrıca Polis Salahiyet Kanununda değişiklik yaparak halkın sebepsiz yere karakola götürülmesi uygulamasına son vermiş, siyasal partilere propaganda izni vermiş ve en önemlisi İstiklal Mahkemelerini kaldırmıştır. Ekonomi alanında da Toprak Mahsulleri Vergisi, Varlık Vergisi ve İhracat Vergisini kaldırmıştır ve Toprak Reformu Yasasında bazı değişiklikler yapmıştır. Kısaca ülkemizde çok partili hayata geçilmesiyle CHP kendini yeniden gözden geçirerek, Parti Tüzüğünde ve yönetim anlayışında önemli değişikliklere gitmiştir. Söz konusu durum ülkede demokrasinin yerleşmesi ve muhalefet partilerinin hükümetleri daha doğru kararlara yönlendirmesi açısından büyük bir deneyim olmuştur (Kaştan, 2006: 138).
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***