FETÖ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
FETÖ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ekim 2020 Perşembe

Siyasi Ayak Oyunları.,

 Siyasi Ayak Oyunları., Kemal İnat


Siyasi Ayak Oyunları., Kemal İnat

Güvenlik, Kemal İnat, Siyaset, 15 Temmuz FETÖ Darbe Girişimi, ABD, Adalet ve Kalkınma Partisi, AK Parti, Askeri Darbe, Fethullah Gülen, FETÖ,
Recep Tayyip Erdoğan, Siyasi Ayak Oyunları, “Siyasi Ayak” Oyunları.,

Kemal İnat
19 Şubat 2020.,


FETÖ’nün Türkiye’yi hedef alan eylemlerinin, bu örgüt liderinin 1999 yılından beri yaşadığı ABD’nin Türkiye’ye yönelik politikasından bağımsız olmadığını hatırlamak gerekir..

    Türk siyasetinde yeniden garip bir şekilde başlatılan “siyasi ayak” tartışmasını dış politikadan bağımsız olarak düşünmek mümkün değildir.
Güncel tartışmanın fitilini ateşleyen de eski bir Genelkurmay Başkanı olduğuna göre, meselenin darbe boyutu da çok önemli.
FETÖ’nün 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’daki darbe girişimlerinin Türkiye’nin bağımsız dış politika arayışlarıyla yakından ilgili olduğu açık bir gerçektir. Şimdi siyasi ayak polemiği üzerinden FETÖ’ye karşı mücadelede en ön safta yer alan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan saldırının da aynı şekilde Türkiye’nin dış politikadaki bağımsız çizgisinde ısrar etmeye devam etmesiyle çok yakından ilgisi var.
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi Türkiye’nin en büyük şehirlerinin belediye başkanlıklarını kazandığı bir seçimden sonra muhalefetin 2023 seçimlerini demokratik kurallar çerçevesinde kazanmaya yönelmek yerine, yeniden geçmişteki hataya düşüp, hangi yolla olursa olsun Tayyip Erdoğan’ı iktidardan devirmek arayışına girmesi anlaşılır gibi değil.
Tayyip Erdoğan’a FETÖ ile yeterince mücadele etmediği iddiası üzerinden muhalefet etmek, iktidar mücadelesini yeniden zayıf olduğu alana çekmek demektir. Herkes Erdoğan’ın FETÖ ile mücadelesinin ne kadar kararlı olduğunun şahidi. Hatta bazı kesimler bu mücadelenin çok sert olduğunu ileri sürerek onu eleştiriyorlar.
17-25 Aralık darbe girişiminden sonra FETÖ ile mücadeleyi çok sert yürüttüğü gerekçesiyle Erdoğan’ı eleştiren ve bu mücadeleyi baltalamaya yönelik siyasi adımlar atan muhalefetin şimdi FETÖ’nün siyasi ayağı polemiğinde onu itham etmesi, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasındaki “kontrollü darbe” söylemi kadar anlaşılmaz bir taktik hatası.

Muhalefetin, FETÖ’nün Türkiye’nin bağımsızlığı ve güvenliğine yönelik bir tehdit olduğunu artık kabul edip, meseleyi sulandırmadan, hükûmetin bu tehdide karşı attığı adımları ve Türkiye’nin bağımsızlığını koruma konusundaki çabasını takdir eden bir çizgiye gelmesi hem kendisi hem de Türkiye için en doğru yol olacaktır.
FETÖ’nün Türkiye’yi hedef alan eylemlerinin, bu örgüt liderinin 1999 yılından beri yaşadığı ABD’nin Türkiye’ye yönelik politikasından bağımsız olmadığını hatırlamak gerekir. 2009 yılından itibaren Türkiye’nin özellikle Orta Doğu politikasında Washington’u rahatsız edecek düzeyde bağımsız hareket etmesi, ABD’nin elindeki bütün araçlarla Türkiye’nin “kayan eksenini” yeniden yerine oturtmaya çalışmasına yol açtı.

Bu çerçevede başvurulan araçlardan biri de Fetullah Gülen örgütü oldu. Başta ordu, emniyet ve yargı olmak üzere Türkiye’deki önemli kurumlara yerleştirilen örgüt elemanları “ekseni kayan” AK Parti hükûmetini devirmek için harekete geçti.
17-25 Aralık, saldırının açıktan yürütülen ilk aşamasını oluşturdu. Bu dönemde muhalefetin, ABD merkezli bu saldırıya karşı Türkiye’nin bağımsızlığını savunmak yerine, bunu AK Parti hükûmetini devirmek için bir fırsat olarak görüp desteklemesi halk tarafından affedilmedi ve ardından 30 Mart 2014’te yapılan seçimler muhalefetin hezimetiyle sonuçlandı.

Muhalefet partilerinin Türkiye’nin güvenliğini ve bağımsızlığını hedef alan saldırılarda hükûmetin arkasında durup, doğrudan iç siyaseti ve hizmetleri ilgilendiren konulara yoğunlaşmaları başarılı olmalarının anahtarıdır.

AK Parti döneminde, dış politikanın bağımsız çizgiye çekilmesi, terör örgütleriyle mücadele ve darbelerin önlenmesi konusunda elde edilen kazanımların geriye döndürülmesine yol açacak bütün adımları halkın cezalandıracağını görememek muhalefet açısından ciddi bir basiretsizlik olacaktır.

Meşru hakkı olan iktidara gelme hedefine, halkı ikna ederek demokratik yollardan ulaşmak yerine, eskiden olduğu gibi, darbe gibi yöntemlerden medet umarak ulaşmaya tevessül etmesi ve Erdoğan’ı devirmek için bir araya gelen gayrimeşru aktörlerle birlikte hareket etmesi muhalefetin yapacağı en büyük hata olacaktır.
Son dönemde şahit olduğumuz “siyasi ayak” ve “darbe” tartışmaları muhalefetin geçmişteki hatalarından maalesef ders almadığını gösteriyor.

https://www.setav.org/siyasi-ayak-oyunlari/

***

26 Nisan 2020 Pazar

FETÖ., Büyük Ortadoğu Projesi’nin hareketidir,

FETÖ., Büyük Ortadoğu Projesi’nin hareketidir,  


Tarihçi Sinan Meydan : 
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ DOSYASI
FETÖ, Büyük Ortadoğu Projesi’nin hareketidir



     FETÖ’cü darbenin Büyük Ortadoğu Projesi’ nin bir hareketi olduğunu söyleyen Meydan, “AKP-FETÖ ortaklığı sürseydi cumhuriyet tasfiye edilecekti” iddiasında

   Tarihçi-yazar Sinan Meydan ile Türkiye’nin son günlerine damgasını vuran ana gündem konularını konuştuk. Meydan, yumuşak ve sıcak görünümüne rağmen cesur, ezber bozan ve zaman zaman sert olarak nitelenebilecek söylemlere imza attı. 
   Çay bahçesinde gerçekleştirdiğimiz söyleşimiz bazen halkın katılımı ve soruları ile bölünse de, biz bu söyleşi ile günümüz tarihine dair önemli notlar aldık ve kendi tarihimize notlar ekledik.

* “Resmi tarih yok, belgelere dayalı ideolojik tarih var” diyorsunuz. Siz ezber bozan bir tarihçi misiniz?

Tarihçinin işi zordur; yazılı belgeleri, resmi kayıtları, anıları ince eleyip sık dokuyarak ortaya koyar, tek tek analiz eder ve sonuçta gerçeğe ulaşmaya çalışır. 
Olayların olduğu dönemdeki koşulları dikkate almak çok önemlidir. Resmi tarih ve gayrı resmi tarih ifadesi ise sadece bizim uydurduğumuz kavramlar. 

Örneğin 12 Eylül’de Kenan Evren’in oluşturmaya çalıştığı bir resmi tarih vardır. 

O dönemin algısına bakarak hakikaten Atatürk’ün öyle olduğunu zannederseniz yanılırsınız. Tarihin resmisi yoktur, belgelere dayalısı ya da belgelere dayalı olmayanı yani ideolojilere göre çarpıtılanı vardır.

Tarih ve Din Emperyalizmin en güçlü silahlarıdır.

* Tarih bir Araç olarak kitleleri yönlendirmede ve Şekillendirmede kullanılır mı?

Bu çok önemli bir soru. Tarih emperyalizmin elindeki en güçlü silahlardan 
biridir. Sizin sorduğunuz bu soruya 18. yüzyılda İngiltere, Fransa daha sonra 
Amerika cevap vermiş. Tarihin çok güçlü bir silah olduğunu fark etmişler ve 
tarihi kullanmışlar. Aynı şeyi Türkiye’de de yapıyorlar. Bugün de emperyalist 
çevreler ve onların içerideki yerli iş birlikçileri tarihi kullanarak cumhuriyete, Atatürk’e ve CHP’ye saldırıyorlar. En çok din prim yaptığı için, Türkiye’de din üzerinden çarpık bir tarih okuması yaparak cumhuriyetin kuruluş felsefesine saldırıyorlar.

* Emperyalizm bu durumda dini de kullanmış olmaz mı?

Emperyalizm dini, tarihi, bilimi, her şeyi kullanır. Onların iş birlikçileri de aynı yöntemi uygularlar.

* Bu sistemli bir uygulama ise Türkiye üzerinde ne zaman başladı?

Türkiye üzerindeki emperyalist planların tarihi 1800’lerin öncesine kadar gider.
Batılılar buna ‘Doğu Sorunu’ diyorlar. Osmanlı İmparatorluğu’nu 1683 Viyana
Bozgunu ile birlikte Avrupa’dan, 1913 Balkan Savaşı ile Rumeli’den attılar.
Sonra Anadolu işgal edildi ve eğer Kurtuluş Savaşı’nı kaybetseydik Anadolu’dan
da atılacaktık. Atatürk, Lozan Anlaşması imzalandıktan sonra “Lozan Anlaşması 
ile 200 yıldır bizleri bu topraklardan atmak isteyen emperyalizme karşı çok
büyük bir zafer kazandık” diyor.

Lozan Anlaşması 2023’te bitmeyecek

* Lozan’ın tarihinin dolacağı, anlaşmanın 100 yıl süreli olduğu söyleniyor.

Lozan Anlaşması Türk tarihinin en onurlu, en başarılı anlaşmasıdır ve bu 
tartışmaya açık değildir. Lozan Anlaşması süreli değil, hiçbir maddesinde böyle 
bir ifade yok. Ben bu anlaşmanın eklerini, maddelerini, protokollerini satır 
satır okuyan bir tarihçi olarak söylüyorum ki Lozan Anlaşması 2023’te 
bitmeyecek.

Türkiye’de Diktatörlük Sistemi kurulmak isteniyor

* Bu noktada Büyük Ortadoğu Projesi’ne gelmek istiyorum.

“ Lozan 100 yılda bitecek ” Masalının nedeni de Büyük Ortadoğu Projesi, tam üstüne bastınız. Lozan iki şey kazandırdı; biri tam bağımsız bir ülke, ‘İstiklal-i tam’ diyor Atatürk, diğeri de ‘bilakaydüşart egemenlik’in olduğu bir ülke. Şimdi 
Lozan’ı yırtmak isteyenlerin amacı bu iki temel ayağı devirmektir. Türkiye tam
bağımsızlığını kaybederse bölünür, parçalanır. Eğer ulus egemenliği etkisiz
hale gelirse Türkiye’nin başına yeni sultanlar, padişahlar, halifeler gelir.

Türkiye’de milletin egemenliğinin ortadan kalktığı ve tamamen kişilerin egemen
oldukları bir diktatörlük sistemi kurulması isteniyor.

Başkanlık Sistemi Sevr’in bir Ayağıdır

* Başkanlık sistemi buna hizmet eden bir olgu mudur?

Evet, benim gördüğüm kadarıyla başkanlık sistemi Sevr projesini yeniden hayata geçirme planının bir parçasıdır. Emperyalizm sömürdüğü ülkelerde, milletin egemen olduğu bir rejim istemez; sömürebileceği, kendine biat ettirebileceği liderler ister. Bakın bir kişiyi kontrol etmek çok kolaydır, mesela Kurtuluş Savaşı’nda Vahdettin’i kontrol ettiler ama bir milleti kontrol edemezsiniz, çok daha zordur.

FETÖ’cü Darbe BOP’un bir Hareketidir

*Erdoğan’ın “Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıyım” sözlerini hatırlıyoruz. 
Daha sonra “Bu proje ölü doğdu” dedi. BOP devam ediyor mu, yoksa ölü mü doğdu?

BOP devam ediyor. Türkiye’deki FETÖ’cü darbenin de bu projeye dönük bir hareket olduğunu düşünüyorum. ABD için projenin aktörünün kim olduğu önemli değil, önemli olan projenin hayata geçmesi. Emperyalizm çıkarlarından, planlarından ve projelerinden kolay kolay vazgeçmez. FETÖ’cü darbe siyasilere, hükümete ya da muhalefete yönelik bir darbe değil; Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısına, kurumlarına yönelik bir darbe. Hedef Türkiye’yi büyük bir kaosa sokmak ve dış müdahaleyi gerektirecek siyasi otorite boşluğu yaratmaktı. ABD zamanı gelince Erdoğan’ı süpüreceğini ifade etmişti, eğer Erdoğan’dan vazgeçtilerse onun yerine başka birini hazırladıklarından emin olabilirsiniz. Aktörlere çok takılmamak lazım; kişilere odaklı konuşuyoruz, konuşmamak lazım.

AKP-FETÖ Ortaklığıyla Cumhuriyet tasfiye edilecekti

* 17-25 Aralık yaşanmasaydı ne olacaktı?

Allah’tan 17-25 Aralık’ın hayırlı bir yönü oldu; AKP ile FETÖ evliliği boşanma 
ile sonuçlandı ve büyük bir kavga başladı. Taraflar bir türlü mal paylaşımında
 anlaşamadılar, burada mal Türkiye oluyor. Erdoğan’a yönelik bir kumpas olabilir
 ama 17-25 Aralık’a kadar FETÖ ve AKP kol kolaydı, bunu biliyoruz. Tarih ve
 arşivler unutmaz, gazeteler elimizin altında. Eğer bu ortaklık devam etseydi,
 darbeye ihtiyaç olmadan Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiye edileceğini, BOP’un 
hayata geçirileceğini çok rahat bir şekilde söyleyebilirim.

 Yeni Osmanlıcılık aslında Büyük İsrail Projesi’dir

* Yeni Osmanlıcılık kavramı son günlerde çok kullanılıyor. Nedir bu kavram?

AKP, Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmek istiyor, bunu saklamamak ve bu gerçeği  ifade etmekten de korkmamak lazım. Bizimkilerin Yeni Osmanlı diye hayal ettiği şey aslında ABD’nin ve İsrail’in Büyük İsrail Projesi ve bilerek ya da 
bilmeyerek bu projeye destek oldular. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye edilmeden Yeni Osmanlı’nın hayata geçirilmesi imkânsızdır. AKP Yeni Osmanlı’yı kurmak isterken sadece Türkiye’nin bağımsızlığıyla, egemenliğin millete ait olmasıyla kavga etmiyor. Aynı zamanda laiklikle kavgalı, çünkü laik bir cumhuriyet varken yeni Osmanlı olmaz. Şurada yanılıyoruz, 15 Temmuz darbe girişimi ile Atatürk’ün, laikliğin önemini anladılar sanıyoruz; bunu sadece biz anladık. Bakın hiç yarım ağız söylemeyelim, AKP’nin 15 Temmuz’dan önceki amacıyla, sonraki amacı  değişmedi. Yani Laik ve bağımsız Türkiye’yi bir din devletine dönüştürme projesi… Yani Yeniden Osmanlılaşma projesi hızlanarak devam ediyor.

 Atatürk’e elit demek ahmakça

* Bir de elitler meselesi var; Atatürk elitist bir lider miydi?

Elit dedikleri adam harfleri değiştirdikten sonra köy köy, şehir şehir 
Anadolu’yu geziyor. Böyle elit olur mu? Cumhuriyeti kuran adamlara elit demek 
son derece ahmakça ve gerçek dışı. Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi’ni açarken sivil elbisesi yok, Erzurum Valisi Münir Bey’in ceketini getiriyorlar, ceket 
dökülüyor aşağılara. Erzurum Kongresi resimlerine bakın, Atatürk’ün ceketi 
pardösü gibi duruyor. Şimdi bu Mustafa elit oluyor, bugün sarayda oturanlar ve 
onları plazalar da destekleyenler de halk oluyor, biz de salak oluyoruz bu 
durumda.

 Türkiye’de Tarihçi olmak delilik gibi bir şey

* Size gelen yorumları inceledim de herkes bir tarihçi gibi sizin karşınızda. 

Türkiye’de Tarihçi olmak nasıl?

Türkiye’de tarihçi olmak çok zor, çünkü bir bilim dalı olarak görülmüyor. Tarih, 
herkesin hakkında söz söyleyebileceği amatör bir iş olarak görülüyor. Ben 
Cumhuriyet Tarihi ve Atatürk uzmanıyım. Kimse bir tıp doktoruna yol ve yöntem göstermeye kalmaz ama herkes tarihçiye yol göstermeye ve aşık atmaya kalkıyor. 

Maalesef Türkiye’de tarih bir bilim olarak kuramsallaşamadı ve burada tarihçi 
olmak delilik gibi bir şey.

* Peki, Tarihin Tekerrürden ibaret olmaması için ne yapmak lazım?

Geçmişten ders alırsak geçmiş geçer ama geçmişten ders almazsak geçmiş geçmeyen olur. Biz geçmişten ders alamıyoruz. 

Gelmişiz 2016’ya hala Yeni Osmanlı diyoruz.


Benzer İçerikler
   
BOP DOSYASI /// HALUK DURAL : Büyük Ortadoğu Projesi Haritaları
   
BOP DOSYASI /// DR. ERGİN YILDIZOĞLU : KÜRESELLEŞME VE GENİŞLETİLMİŞ ORTADOĞU PROJESİ
   
BİP DOSYASI /// VİDEO : ABD'li gazateci BÜYÜK İSRAİL PROJESİ'ni anlatıyor !!!!
   
BÜYÜK İSRAİL PROJESİ DOSYASI /// VİDEO : Esad Büyük İsrail Devleti’nin 
Kurulmasına Engel (Prof. Dr. Haydar Baş)
   
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ DOSYASI : BOP'ta tüm renk'ler beyaz'a boyandı !
   
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ DOSYASI /// ESKİ MİT DAİRE BAŞKANI MAHİR KAYNAK : BOP 
PROJESİ NEDİR NE DEĞİLDİR ???
   
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ DOSYASI /// Süleyman Çelik /// BOP : SIRA TÜRKİYE’DE Mİ ?..
   
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ DOSYASI /// Kenan AKIN : Atatürk'ün "Büyük Orta Doğu Projesi"
   
BOP DOSYASI /// BATUHAN ÇOLAK : BOP, Komplo Teorisi mi ?
   
BOP DOSYASI /// Alperhan Baysan : BOP'a karşı SOP (Türkiye’nin Sınırsız Ortadoğu Projesi)
   


Özel Büro İstihbarat

Bizi Tanıyın
ÖZEL BÜRO GRUBU KİMDİR ??? FAALİYETLERİ NELERDİR ?? 
İletişim Bilgileri
Ankara 
E-Posta : ozel-buro@mit.ist
Fax : +1 305 203-1302 
2020 Özel Büro İstihbarat.   
    

***   

21 Mayıs 2019 Salı

“FETÖ, ABD’nin Yetiştirdiği bir Örgüttür ”


“FETÖ, ABD’nin Yetiştirdiği bir Örgüttür ” 


Nedim Şener'den Belgelerle Fetullah Gülen kitabı.

Tarih: 1 Mayıs, 2019

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin 11.’sini düzenlediği Kitap Fuarı’na konuk olan gazeteci ve yazar Nedim Şener ile yazar Ferhat Ünlü, sevenleriyle buluştu. Yahya Kaptan Konferans Salonu’nda 15 Temmuz hain darbe girişiminin öncesi ve sonrasını anlatan ikiliyi, dinlemeye çok sayıda vatandaş katıldı. İlk konuşmayı yapan Ünlü, “Eğer darbe gerçekleşseydi, iç savaş çıkabilirdi” dedi. FETÖ’nün darbe amacını anlatan Şener ise “Amerika Birleşik Devletleri(ABD), Suriye’deki kendi planlarını koşulsuz kabul eden bir Türkiye istedi. Darbe başarılı olsaydı eğer Fetullah Gülen, başkan ya da devletin başı olmazdı. İstanbul’daki bir Fen Dershanesi’nin tepesine oturur, bütün dünyayı ayağına getirtirdi” dedi.

“FETÖ, 2002 YILINDA EN GÜÇLÜ ZAMANINDAYDI”

İlk olarak sözü alan Ferhat Ünlü, “FETÖ’nün 40 yıllık bir mazisi var. Bu örgütün tarihini araştırdıkça her döneminde bizleri şaşırtmış yönlerini gördük ve görmeye devam ediyoruz. 1990 yılında devletin kurumlarına girmeye başlayan FETÖ, 2002 yılında tüm kurum ve kuruluşlara tamamen yerleşmiştir. Mazisi 40 yıllık olan bu örgütün gücünü de AK Parti hükümeti kestiremedi. 2002 yılından sonra FETÖ, emniyetten tutun yargıya ve tüm kurumlara tüm teşkilatıyla birlikte girmiş durumdaydı. Orduya tamamen sızdığı yıllar bu yıllar. Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ı tutuklayacağı zaman hükümet harekete geçerek, bu oluşumu geriye püskürtmek için çalışmalar başlattı” dedi.

“DEVLET FETÖ’NÜN ELİNE GEÇSEYDİ, İÇ SAVAŞ OLABİLİRDİ”

17-25 Aralık döneminde her şeyi gördük. FETÖ’nün içerde başlattığı kumpaslar bir bir ortaya çıktı, bu ülkenin evladı olarak bilinen kişiler, Türk vatandaşların üstüne bombalar yağdırdı. FETÖ amacını; ‘AK Parti belediyecilikten anlar, ben Türkiye’yi yönetirim’ olarak belirlemişti. Seçilenlerin bir önemi yok diyerek hareket ettiler. 15 Temmuz’da eğer devlet FETÖ’nün eline geçseydi, iç savaş olabilirdi. Ama bunları başaramadılar, duyarlı ve canını ortaya atan vatandaşlarımız sayesinde” dedi.

“FETÖ, ABD’NİN YETİŞTİRDİĞİ BİR ÖRGÜTTÜR”

Ünlü’den sonra konuşmasına başlayan Nedim Şener de, “Türkiye’de oluşan bir örgütten bahsetmiyoruz. ABD’nin yetiştirdiği ve içimize saldığı terör örgütünden bahsediyoruz. FETÖ’yü tarikatlar ve cemaatlerle karıştırdık. Karıştırmamalıydık, çünkü onların bir tarihi geçmişi yok, biz bunu bilmeliydik. Amerika’nın inşa ettiği bir örgüt var karşımızda. Rusya’nın alanını daraltmak için Türkiye’ye FETÖ’yü yerleştiren bir Amerika’dan bahsediyorum. Bunu nerden biliyoruz, çünkü FETÖ güçlenmeye başladığında ilk olarak Rusya’nın okulları kapatıldı. Türkiye neden bir şey yapmadı, çünkü ABD’nin getirdiği zararsız bir örgüt olduğu düşünüldü” ifadelerini kullandı.

“ÖRGÜTÜN FOYASI MEYDANA ÇIKTI”

Şener, ‘’2000’li yıllara geldiğimizde FETÖ gittikçe büyüdü. Ama önünde en büyük engel olarak gördükleri Kemalistleri, Ergenekon adında uydurma bir operasyonla tutukladı. Sonra 2012’deki Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ı tutuklamaya yeltenince örgütün tüm foyası meydana çıktı” şeklinde konuştu.

“ABD, PLANLARINI KOŞULUZ KABUL EDEN BİR TÜRKİYE İSTEDİ”

Konuşmasının sonunda “15 Temmuz’da FETÖ’nün sadece hükümete değil vatandaşa da ihanet ettiğini gördük” diyen Nedim Şener, “16 Temmuz günü Cumhurbaşkanımızı tutuklayabilselerdi ya da öldürebilselerdi halkın direniş göstermeyeceğine inanıyorlardı. ‘FETÖ darbeyi neden istedi?’ diye sorarsanız darbe onlar için şarttı. Çünkü ABD, Suriye’deki kendi planlarını koşulsuz kabul eden bir Türkiye istedi. Ama AK Parti hükümeti buna karşı geldi ve hem FETÖ’yü bitirdi hem de ABD’nin büyük projesini yapamamasını sağladı. Ayrıca şunu da söylemeliyim darbe başarılı olsaydı eğer Fetullah Gülen, başkan ya da devletin başı olmazdı. İstanbul’daki bir Fen Dershanesi’nin tepesine oturur, bütün dünyayı ayağına getirtirdi” ifadelerini kullanarak sözlerini bitirdi.

https://www.kocaeli.bel.tr/tr/main/news/kultur/15/feto-abdnin-yetistirdigi-bir-orguttur/33757

****

31 Ekim 2017 Salı

Merve’ye ne oldu, onu kim harcadı!


Merve’ye ne oldu, onu kim harcadı!

EMİN ÇÖLAŞAN

​Sevgili okurlarım, geçtiğimiz temmuz ayında büyükelçi atamalarıyla ilgili taslak kararname ortaya çıkmıştı.
Buna göre, hükümetin en yakın elemanlarından biri olan ve köşe yazarlığı yaptığı şeriatçı Akit Gazetesi'nde her gün siyaset yapıp özellikle CHP'ye geçiren Merve Kavakçı, Türkiye'nin Kuala Lumpur (Malezya) büyükelçiliğine atanmıştı.
Bu anlamsız ama torpilli atama kamuoyunda çok tartışıldı.
Bu hanım diplomat değildi. Dışişleri Bakanlığı'nda bir gün olsun çalışmamıştı.
Peki nereden çıkmıştı o atama?
Belli ki siyasi bir tercihti, hükümet hiç ilgisiz birilerini bile büyükelçi yapıyordu.

* * *
Bu taslaktan sonra iş atama kararnamesinin Resmi Gazete'de yayınlanmasına kalmıştı…
Ve dün yayınlandı.
Yurt dışında görev yapan 17 büyükelçi merkeze alındı, 21 ülkeye yeni büyükelçiler atandı.
Atananlar arasında AKP kurucuları, Saray'ın danışmanları ve Aile Bakanı hanımın kız kardeşi bile vardı!
Olmayan sadece Merve idi!
Peki ne oldu Merve'ye, üzerine niçin çizik attılar?
Mutlaka önemli bir şey var ama ne?..
Acaba ByLock mu çıktı, ya da başka bir şey mi oldu?
FETÖ ilişkileri gibi bilmediğimiz bazı gerçekler mi ortaya çıktı?
En kısa zamanda açıklanması gereken bir durumdur.

* * *
Merve olayı yakında açıklığa kavuştuğu takdirde hep birlikte öğreniriz. Ancak ortada acı bir gerçek var.
Dışişleri Bakanlığı bu iktidar dönemine kadar iç siyasete bulaşmayan ciddi bir kurumdu. Kendi kuralları vardı ve siyasi torpille değil, o kurallar doğrultusunda yönetilirdi.
Maşallah bütün bu kuralları da silindir gibi ezip geçtiler, Dışişleri'ni parti siyasetine alet ettiler.
Adamı olanlar, iktidardan torpil bulanlar yükseliyor, yıllarını bu mesleğe vermiş olan diplomatlar karınca gibi eziliyor.
Merve olayı bu ciddiyetsizliğin son örneği!

ERTUĞRUL İYİCE SAPITTI

Sevgili okurlarım, Ertuğrul Özkök ismini bilirsiniz. Hürriyet
Gazetesi'ni yıllarca yönetti, şimdi köşe yazarı!
Ertuğrul 70 yaşında.
Yazılarını okuyorum, bazen yüzüm kızarıyor.
Benim yüzümün kızarması hiç önemli değil ama Hürriyet bir aile gazetesidir.
O gazeteyi kadın, erkek, genç ve en yaşlı insanlardan tutun da küçük çocuklara kadar herkes okuyor.

* * *
Ertuğrul şimdi fena halde sapıttı, iyice cıvıklaştı.
Penis yazarı oldu, utanmasını arlanmasını iyice yitirdi.
Konu bulamayınca cinsellik olayına balıklama dalıyor.
Doğrusunu isterseniz herkes bu cinsellik konularını önceleri Haydar Dümen'den okurdu, şimdi ise sosyolog Ertuğrul'dan okumak zorunda kalıyor!.
Yaşı ilerleyen bir şahsın nasıl sapkınlaştığını görüyorum.

* * *
Dünkü yazısının başlığı “Köşe yazarları penisten niye bu kadar korkuyor?”
Şimdi sizlerden özür dileyerek yazısından bazı bölümleri aynen iletiyorum. İki köşe yazarının kapışması sonrasında hayatında ilk defa şu ifadelere rastlamış:
“Fışkıran aşırı gerçekçi penisler…”
“Penis karşısında el pençe divan durmak…”
Bunları görünce bir genelleme yapmak zorunda kalmış ve yazısında soruyor:
“Acaba Türk köşe yazarlarında genel bir penis fobisi, penis korkusu mu var? Cümleyi tekrarladıkça merakım artıyor. Fışkıran aşırı gerçekçi penis. Sosyolog ve sosyal psikolog kimliğimle bu konunun üzerine gidip penis korkusu olan köşe yazarlarına, bu korkudan kurtulmaları için yardımcı olacağım.”
Olmaz böyle yazı demeyin, vallahi aynen böyle!

* * *
Ancak iş bununla da bitmiyor. Yazısını okumayı sürdürelim. Paris'te bir sergiyi gezmiş, şöyle diyor:
“Eserler normal insana göre ya çok büyük, ya da çok küçük. Tabii buna göre penisler de ya çok büyük, ya da çok küçük oluyor.
Öyleyse köşe yazarlarımızdaki bu penis korkusu neden kaynaklanıyor?
Azametinden (büyüklüğünden),
cüssesinden mi, yoksa küçüklüğünden mi?”
Sonra soruyor:
“Büyüğü mü daha çok korkutur, küçüğü mü?”
Zırvaladıkça zırvalıyor, saçmaladıkça saçmalıyor…
Acaba kendisi hangisinden korkuyor, onu söylemiyor!

* * *

Bir insanın, kim olursa olsun 70 yaşından sonra böyle sapıklaşması hayra alamet değildir.

Ertuğrul resmen sapıttı.

Eskiden bu kadar değildi. Şimdi ar damarı çatladı, utanma duygularını tamamen yitirdi.
Bu adam torun sahibi!..
Okurlarından ve gazetesinden utanmıyor, bari torunundan utansın.
(Onun bu cıvıklıklarını sizlere iletmek zorunda kaldığım için bir kez daha özür diliyorum.)

-----------


***

1 Eylül 2015 Salı

FETÖ gibi PKK’yı da Alman istihbaratı yönlendiriyor




FETÖ gibi PKK’yı da Alman istihbaratı yönlendiriyor

PKK’lı teröristleri eğitmek için Kandil’e gönderilen 7 Alman ajandan biri, TSK’nın hava operasyonunda öldü. Örgütte ‘Dilsoz Bahar’ kod adıyla bilinen ajanın cenazesini memleketi Karlsruhe kentine Türkiye üzerinden göndermek isteyen Alman makamları, yetkililerden ret cevabı alınca plan üstüne plan yaptı.

FETÖ gibi PKK’yı da Alman istihbaratı yönlendiriyor
alman ajani-2
BOMBALAR ALTINDA ÖLDÜ

Edinilen bilgiye göre, PKK kamplarına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin düzenlediği hava operasyonlarında bombalar altında ölenlerden biri, bir Alman istihbaratçıydı. Sınır ötesindeki Kandil kamplarında teröristlere eğitim verirken ölen Alman ajan Kevin Joachim’in (22) cenazesi Türkiye üzerinden Avrupa’ya götürülmek istendi. Türkiye bu işlemi kabul etmeyince Alman gizli servisi, bu operasyon için bir plan geliştirdi. Ajan Joachim, Suriye’nin kuzeyindeki Rojava bölgesinde PYD’lilere eğitim verdiği sırada hayatını kaybetmiş biri gibi gösterilerek yeniden Türkiye sınırına getirildi. Plana göre, PYD saflarında ölen bir Avrupalının cenaze nakline Türkiye izin verecekti, ancak öyle olmadı.


alman ajani3

Mükemmel seviyede Kürtçe bilen Alman ajan Kevin Joachim, 22 Ağustos’ta Almanya’da toprağa verildi.

CENAZE ORTADA KALDI

Habur Sınır Kapısı’na getirilen cenaze bir kez daha geri çevrildi. Gerekçe ise “Türkiye yalnızca kendi vatandaşlarının cenazelerini sınırdan kabul eder” oldu. PKK’ya eğitim verdiği sırada Kandil’e atılan bombalarla ölen ajanın naaşı bir süre ortada kaldı. Alman gizli servisi, Türkiye seçeneğinden umudunu kesince cenazeyi Erbil’e nakletti. Erbil’den Avusturya’nın başkenti Viyana’ya taşınan cenaze, oradan da Almanya’nın Karlsruhe kentine gönderildi. ‘Memleketi’ Karlsruhe’da toprağa verilen Kevin Joachim’in PKK içinde ‘Dilsoz Bahar’ kod ismiyle bilindiği, Almanya tarafından geçtiğimiz mayıs ayında PYD’lilere eğitim için Suriye’nin Kamışlı kentine yollandığı, burada 2 ay kaldıktan sonra yeni görev yeri Kandil’e giderek PKK’lılara eğitim verdiği öğrenildi.


Operasyonları çok eleştirmişti



alman ajani pkk haberi manset medyagundem

Gazetelerde yer alan haberlerden manşetler.

Türkiye’nin terör örgütü IŞİD’e karşı başlattığı harekâtı destekleyen Almanya, PKK’ya yönelik operasyonları ise eleştirmişti. Almanya Savunma Bakanı Von der Leyen, ‘Bild am Sonntag’ gazetesindeki demecinde “Türkiye’nin IŞİD’e karşı kendini savunma hakkı ne kadar doğruysa, PKK’yla barış yolu da o kadar önemli” ifadelerini kullanmış, Almanya’nın IŞİD ile mücadele için farklı etnik grupları birleştirmeye çalıştığını aktararak “PKK’ya operasyonlardan endişeliyiz” mesajı vermişti.

alman ajani

KARARGAH KALETUKA

7 Haziran seçimlerinin hemen sonrasında çözüm sürecini rafa kaldıracağını ilan eden PKK, IŞİD’in Suruç’ta patlattığı bombanın ardından doğrudan hükümeti hedef almış ve kırsal bölgelerden çok kentleri savaş alanına çevirmişti. Örgütün kent savaşlarına yönelmesinde Alman etkisinin büyük olduğu belirtiliyor. İstihbarat raporlarına göre, PKK’lılara eğitim için Kandil’e gelen Alman istihbarat kurumu BND ajanları, bölgedeki Kaletuka kampını kendilerine merkez üs olarak belirledi. Şubat ayından beri bölgede üslenen ajanların haftaiçi mesaisini Kaletuka’da harcayıp haftasonlarını ise Süleymaniye kentinde geçirdikleri öğrenildi.



alman ajani4 bakan
Almanya Savunma Bakanı Ursula Von der Leyen

SİLAHLAR PKK’YA NASIL GİTT?

IŞİD’le mücadele kapsamında Irak Kürt bölgesine 3 farklı tipte ağır silahlar gönderen Almanya, bu silahların PKK’ya nasıl transfer edildiği sorusuna sessiz kalıyor. İstihbarat birimleri, IŞİD’le savaşan Kürt gruplara silah sevkiyatı yapıyor görünen Almanya’nın çok sayıda mühimmatı PKK kamplarına götürdüğünü belirtiyor. Kandil, Hakurk ve Çemço bölgelerindeki 3 lojistik üsse sevk edilen Alman menşeili ağır silahların, TSK’nın hava operasyonları sonucu yok edildiği öğrenildi. Bölgedeki kaynaklar bu ağır silah ve patlayıcıların özellikle Türkiye sınır hattındaki kamplarda tutulmasının temel nedeninin, şehir savaşları başlatılması durumunda Şırnak ve Hakkari illerine kolay geçiş yapmak olarak değerlendiriyor.


Avrupa Türk Gazetesi © ÖZEL HABER | ATGtv

Terörist PKK’daki Alman ajanıyla ilgili haberi izleyin:



Gazetedeki terörist PKK’daki Alman ajanıyla ilgili haberin yansıması bu şekilde oldu:





YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı veya haberin tüm hakları Avrupa Türk Gazetesi’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı veya haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı veya haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.


http://avrupaturkgazetesi.com/feto-gibi-pkkyi-da-almanistihbarati-yonlendiriyor/


..