TERÖRLE MÜCADELEDE SOSYAL PAZARLAMA VE İLETİŞİM STRATEJİLERİ.BÖLÜM 2
Manevi fiyatlandırmanın askeri bütçeye ve devlet bütçesine olan reel yansıması ise, sosyal pazarlamada terörle mücadelenin maddi fiyatını oluşturacaktır. Sosyal pazarlama karmasında fiyat ticari pazarlamada olduğundan çok daha karmaşık bir yapıda karşımıza çıkmaktadır.
Örneğin, “sağlık alanında sosyal ürünü satın alabilmek için kişi; zaman, çaba gösterme, utanma, onurunun kırılması, değişimin yarattığı psikolojik rahatsızlık gibi bir takım maliyetlere de katlanmak zorunda kalabilmektedir. Bu durumda kişi, tavsiye edilen davranış değişikliğini gerçekleştirmede zorlanabilmektedir.
Bu nedenle fiyatı oluştururken pazarlamacılar bu tür maliyetleri de aşağı çekmeye çalışırlar” (İlter ve Bayraktaroğlu, 2007: 57). Yine çalışmamız odağından ele alırsak, daha önce de belirtildiği gibi terör tehdidinin ortadan kaldırılması şeklinde ifade edilen sosyal ürünün toplum tarafından hemen kabul edilmesini beklemek yanlış olacaktır. Hedefe ulaşabilmek için kişiler ve kurumlar zaman, emek ve çaba harcamak zorundadır ve eski tutum ve davranışlarının yerine yenisinin oluştuğu süreçte değişimin yol açtığı psikolojik baskılarla karşılaşacaklardır. Etkili bir sosyal pazarlama uygulamasından bu gibi maliyetleri de minimuma indirgemesi beklenmektedir.
Bu nedenle fiyatlandırma aşamasında terörle mücadelenin maliyetinin düşmesi için, sosyal pazarlama uygulamalarının bölge halkının özellikleri, ihtiyaç ve beklentileri dikkate alınarak hassasiyetle uygulanması gerekmektedir. Sosyal pazarlamaya konu olan hedef kitlenin özellikleri ve beklentilerine ilişkin veriler daha önce terörle mücadele ya da bölgeye yönelik iyileştirme çalışmaları amacıyla gerçekleştirilmiş araştırma sonuçlarından elde edilebilir.
Sosyal pazarlamada dağıtım ise, “hedef pazarda arzu edilen davranışların ortaya çıkacağı yer ve zamanı da ifade eder. Bu alanda yapılacak planlama, uygun yerlerin seçilmesini veya geliştirilmesini, sayısına, ortalama büyüklüğüne, kurulacağı yere karar verilmesini ve kendilerine düşen işi yerine getirecek görevlilerin uygun biçimde güdülenmesini sağlamayı kapsamaktadır” (Kotler ve Zaltman, 1971: 7’den akt: Argan, 2007: 63). Ürün ve hizmetlerin kaynaktan hedef kitlelere akışını sağlayan dağıtım kanalları ve bu kanalların işlerliğinin ve etkinliğinin sağlanması sosyal pazarlama açısından da önemli rol oynamaktadır. Terörle mücadele bağlamında dağıtım, terörün ülkeye verdiği zarar konusunda hedef kitleleri bilinçlendirecek merkezleri, bu merkezlerde görev alacak kişilerin eğitimini, kullanılacak malzeme ve materyallerin temini ve seçimi ile medya planlamasının yapılmasını içermektedir.
Çalışma kapsamında ele alındığında, çalışmanın dayandığı temel nokta olması bakımından tutundurma üzerinde ağırlıklı olarak durulacak ve sosyal pazarlama çerçevesinde terörü önlemeye yönelik öneriler, tutundurma ekseninde yapılandırılacaktır. Pazarlama karması içerisindeki bileşenlerden biri olan tutundurma kısaca, ticari pazarlamada olduğu gibi sosyal pazarlamaya da konu olan herhangi bir ürünü hedef kitlelere duyurmaya, söz konusu ürün hakkında hedef kitleleri bilgilendirme yoluyla istenen yönde davranış değişikliğini yaratmaya ve bunu sürekli hale getirmek için motive etmeye dayanmaktadır. Tutundurmanın bu kadar önem taşımasının temelinde, kaynaktan hedef kitleye doğru iletişim ile birlikte bilgi akışını da sağlaması ve bu yolla ikna ediciliği arttırarak istenen davranış değişikliklerinin kabul edilmesine yardımcı olması yatmaktadır. “Sosyal pazarlama uzmanları tutundurma faaliyetini yerine
getirirken, büyük oranda bilgi vermek zorundadır” (Keller, 1998: 299). Kaynaktan hedefe ve hedeften kaynağa çift yönlü iletişim süreci ile sürekli aktarılan bilgi, spekülatif haberleri önlediği gibi, terör olgusuna yönelik kalıplaşmış düşünceleri ve ön yargıları da gidermekte ve bu yönüyle terörle mücadelenin başarısına katkı sağlamaktadır. Çünkü “terörle mücadele
uzadıkça ön yargılarda da artış görülmektedir. Bu ön yargılar silahlı mücadele dışındaki alternatif çözüm önerilerinin değerlendirilmeye alınmasını engellemektedir. Ayrıca oluşan her ön yargı, karşıtını da üretmekte ve güçlendirmektedir. Bu durum, toplumsal gerilim ve gerginliklere zemin oluşturmakta, toplumsal ilişkilerin ön yargılar üzerine oturmasına ve iletişimin ortadan kalkmasına yol açmaktadır” (Laçiner, 2008: 10).
Tutundurma faaliyetleri ile sosyal pazarlamada gereksinim duyulan sağlıklı iletişim sürecinin kurulup bu sürece işlerlik ve etkinlik kazandırılması amaçlanmaktadır. Terörle mücadelede sosyal pazarlama yaklaşımı ve iletişimden şu noktalarda yararlanılması beklenmektedir:
-Terörizmin arka planını oluşturan ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitsel tablonun düzelebilmesi için, terör mağduru bölgeler başta olmak üzere ülke genelinde birlik ve beraberliği vurgulayan sosyal projelerin hazırlanarak hayata geçirilip sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir.
Bu tür çalışmalarda “ayrımcılık algısını, ayrılıkçılık düşüncesini azaltacak, aidiyet
hissini, bir arada yaşama isteğini, devlete ve güvenlik güçlerine olan güveni yükseltecek projeler geliştirilmelidir” (Bilgin ve Akyürek, 2009: 112). Ekonomik boyut taşıyan projeler de teröre yönelik düşüncelerin değişmesine zemin hazırlayacaktır. Örneğin; “Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) gibi büyük projeler, bölge ve ülke ekonomisine önemli kazanımlar getirecektir.
Yeni GAP Eylem Planı takvimi ve bütçesi belirlenmiş olduğundan, bölgenin 2012 ekonomik beklentilerini pozitif yönde etkileyecektir. GAP Eylem Planı yeni bir sapmaya maruz kalmadan zamanında tamamlanmalıdır. Bölgeye verilmiş en büyük ekonomik söz olan GAP’ın hayata geçmesi için en üst düzeyde takibi şarttır” (Özhan ve Ete, 2008: 19). Ayrıca terörün önlenmesine yönelik bugüne kadar yapılan çalışmalarda süreklilik unsuruna gereken özenin gösterilmemesinin hedef kitlelerin terörle mücadele konusundaki inancının azalmasına ve güven duygusunun yitirilmesine yol açabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle özellikle eğitsel, sosyo-kültürel ve ekonomik politikaların yetersizliği nedeniyle devlete inancını ve güvenini yitiren hedef kitlelerin, terörle mücadele konusunda yeniden ikna edilmesi büyük önem
taşımaktadır. Çünkü terör açısından dezavantajlı bölgelerde yaşayan kişiler, “geri kalmışlığın nedenleri arasında devletin kasıtlı politikalarının etkisine diğer dillerdeki kişilere göre daha fazla inanmaktadırlar” (Bilgin ve Akyürek, 2009: 104-105). Dolayısıyla terörle mücadelenin başarıyla gerçekleştirilebilmesi için, tutarlı ve süreklilik gösteren iletişim politikalarına ve bu politikaların hayat bulduğu sosyal pazarlama kampanyalarına ihtiyaç duyulmaktadır.
-Hazırlanan proje ve kampanyaların ses getirebilmesi için medyada geniş oranda yer bulması ve hedef kitlelere ulaşacak doğru kamuoyu öncüleriyle (fikir liderleri) birlikte tasarlanıp uygulanması önem taşımaktadır. Terörle mücadelede en önemli unsurlardan biri de medyadır. Terör örgütleri amaç ve hedefl erine ulaşmak için medyayı en iyi şekilde kullanmak istemektedirler. En önemli amaçlarından biri ‘kamuoyunu bilgilendirmek’ olan kitle iletişim araçları da bazen bilerek ya da bilmeyerek, bazen de reyting kaygısıyla terör örgütlerinin propagandasını yapabilmektedir (Alkan, 2003: 772). Bu gibi propagandalara izin vermemek için medyada kullanılan dil ve terminolojinin yeniden gözden geçirilip verilmek istenen mesajlara göre kurgulanması gerekmektedir. “Terörle mücadele bir ‘savaş’ değildir. Terör sorununun çok büyük ölçüde iç dinamikler den beslendiği ülkemizde bu daha da geçerlidir. Terörle mücadelede ‘terörist’, bir düşman olarak değil, ‘suçlu’ olarak görülmelidir... Terör örgütünün
sürekli propagandasını yaptığı ‘savaş durumunun kamu otoritesi tarafından da kullanılması bölge halkının algılamasını negatif yönde etkilemektedir.
Bu nedenle, bölgede devam eden mücadelenin, hukuk düzenini tanımayan ve silahlı mücadele yöntemini benimseyen teröristlere karşı verildiği inandırıcı bir şekilde anlatılmalıdır” (Özhan ve Ete, 2008: 17). Bu ikna sürecinde medya kuruluşlarından, terörün nasıl önleneceğine yönelik bilgilendirici ve bilinç düzeyini arttırıcı programlara yer vermesi de beklenmektedir.
-Terörle mücadelede en çok göz ardı edilen ama en çok önem taşıyan stratejik noktalardan birini halkın desteğinin sağlanması oluşturmaktadır. Terörün tehdit ettiği ülkelerde öncelikle vatandaş denetiminin sağlanması gerekmektedir. “Demokratik toplumların terörist bir saldırı karşısında kesin ve doğru bir cevap bulduğunu söylemek mümkün olmamakla birlikte, demokratik toplumların gücü kendi kendini düzeltmesinde yatmaktadır. Demokratik sistemlerdeki krizlerde toplumsal baskıdan doğan aşırı tepkilerin engellenmesine ve devlet önlemlerinin
etkinliğinin ölçümlenmesine yardımcı olan sayısız kurumsal ve yasal fren mekanizmaları mevcuttur. Demokrasinin kendi kendini düzeltme süreçleri orta ve uzun vadede teröre verilecek karşılıklarda önemli bir rol üstlenmektedir. Burada sözü edilen sadece ülkenin siyaseti değil aynı zamanda, hukuk, vatandaşlık bilinci ve en önemlisi medyadır” (Benner ve Flechtner, 2007: 2-3). Bu süreçlerin sağlıklı bir şekilde işlemesi demokrasi açısından kaçınılmazdır.
Demokratik toplumlarda kamusal alanın en önemli denetçilerinin vatandaşlar olduğu bilinmektedir. Bu nedenle vatandaşların, haklarının bilincinde olan bireyler olarak yetiştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bunu gerçekleştirebilmek için, ülkedeki her bir vatandaşa ulaşacak yöntemler ve sosyal pazarlama kampanyalarıyla terörün neden yok edilmesi gerektiği ve bu noktada kendilerinden neler beklendiği açık ve net bir şekilde anlatılmalıdır.
Böylece vatandaş ve devlet kurumları arasında kurulması beklenen sürekli ve çift yönlü iletişim ile vatandaşlarda devlete karşı güven duygusunun inşası ve pekiştirilmesi amaçlanmalıdır.
-Terörle mücadelede güvenlik güçlerinin en önemli mücadeleyi gerçekleştirdiği göz ardı edilmeden, uzman güvenlik birimlerinin oluşturulması gerekmektedir.
“Terörle mücadelenin kimin sorumluluğunda yürütüleceği kadar hangi güvenlik birimi tarafından yürütüleceği de önem arz etmektedir... Terörle mücadele, dost/düşman birlikler ayrımının ötesinde çok boyutlu ve daha karmaşık bir mücadele stratejisini gerektirir. Düzenli orduların eğitim ve yetişme
tarzı, bu tür bir mücadeleyi yürütmek için işlevsel değildir. Nitekim İspanya ve İngiltere gibi ülkeler, terörle mücadelede etkili sonuçları ancak özel mücadele birlikleri vasıtasıyla elde edebilmişlerdir. Bu nedenle, terörle mücadelede, yeni bir politika oluşturulmalıdır. Bu politika, terörün tüm boyutlarını dikkate alan, terörle mücadelenin gerektirdiği esneklik ve kendini yenilemeye müsait strateji ve taktiklere dayanmalıdır” (Özhan ve Ete, 2008: 15). Ayrıca bu güçlerin vatandaştan tam destek alabilmesi için, vatandaş ve güvenlik birimleri ekseninde sağlıklı bir iletişim kurmanın yolları araştırılmalı, böylece terör eylemlerinin vatandaş desteği ile önlenmesine olanak yaratılmalıdır. Asker ve polise yönelik olumsuz düşünce yapılarına ve algılara neden olabilecek enformasyonun kamuoyuna ulaşmaması, varsa bu tür olumsuz algıların
düzeltilmesi en önemli iletişim görevi haline gelmelidir. Burada ifade edilmek istenen, vatandaşın ülkesine ve kendi güvenliğine yönelik oluşabilecek terörist eylemlere karşı tetikte olması ve bilinçlendirilmesi gerektiğidir. Güvenlik güçlerinin ulaşamadığı noktalarda vatandaşın desteği büyük önem taşımaktadır. Hem güvenlik güçleri hem de devletin diğer kurumları aracılığıyla vatandaşla sağlıklı iletişim kurulamazsa, gerçek anlamda bir terörle mücadeleden
söz etmek mümkün değildir.
-Sosyal pazarlama kampanyaları kapsamında terör tehdidiyle yoğrulan ülke ve bölge halklarında özellikle gençlere yönelik iş ve hobi edindirmeye yönelik kurslar düzenlenmeli, terör örgütleri içerisinde yer alan gençleri geri kazanmak ve topluma yeniden entegre edebilmek için özel çalışmalar yürütülmelidir. GAP kapsamında Bölgesel Kalkınma Ajansları, GİDEM (Girişimci Destek Merkezleri), SODES (Sosyal Destek Programı), ÇATOM (Çok Amaçlı Toplum Merkezleri) gibi kurum ve kuruluşlar, başta eğitim, sağlık, gelir getirici ve kadın istihdamını/
girişimciliğini destekleyici programlar, okul öncesi eğitim programları, sosyal destek, sosyal sorumluluk programları, kültürel ve sosyal etkinlikler (www.gap.gov.tr, Erişim tarihi: 25.09.2010) çerçevesinde bölge halkının temel sorunlarına çözüm bulmaya çalışarak, terörle mücadeleye katkı sağlamaktadır. Bunun gibi projelerin sürdürülebilirliğinin sağlanması terörle mücadelede kalıcı başarı için kaçınılmazdır. Yanı sıra gençler başta olmak üzere terörden medet umacak hale gelmiş insanların, seslerini insan haklarına uygun bir şekilde yasal
yollardan duyurmalarına ve haklarını demokratik platformlarda aramalarına olanak veren düzenlemelerin ivedilikle hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Bu noktada sosyal pazarlama yaklaşımından, lobiciliği de içermesi beklenmektedir. Lobicilik ile siyasi mekanizmalar üzerinde belirleyici rol oynamak ve siyasi aktörleri etkileyip insan haklarıyla çelişmeyen demokratik
yasa ve düzenlemelerin yürürlüğe konması mümkün olabilecektir. Lobi faaliyetleri ile bölgesel kalkınmaya katkı sağlayacak gerek ulusal gerekse uluslararası yatırım ve teşviklerin, terör kıskacındaki ülkelere ve özellikle terörün yoğunlaştığı bölgelere yönlendirilmesinin, terörle mücadelede etkin bir rol oynadığı düşünülmektedir ve kamuoyunun beklentisi de bu yöndedir.
Kamuoyunun beklentisi, siyasi iktidar önderliğinde bir mücadele ve çözüm stratejisinin oluşturulması ve bu strateji çerçevesinde güvenlik güçlerinin görev alanlarıyla ilgili faaliyetlerde siyasi iktidara karşı sorumlu olacakları bir düzenlemenin hayata geçirilmesidir. Siyasi iradenin inisiyatif alması terörle mücadelede daha etkili bir stratejinin hayata geçirilmesini mümkün kılacaktır (Özhan ve Ete, 2008: 13). Böylece siyasi iradenin sadece terör örgütü ya
da örgütlerinin eylemlerini bitirecek şekilde değil, terör tehdidinin daha yoğun yaşandığı bölgelerin sorunlarının çözümüne odaklanan geniş bir vizyon perspektifinde ortaya çıkması söz konusu olabilecektir.
-Terörizmle uluslararası boyutta mücadele etmek her zaman çok kolay değildir, çünkü terör ve terör örgütlerinin kapsamı ülkelere göre farklı şekilde yorumlanabilmektedir.
Yine de terörizmin kesin olarak önlenebilmesi, uluslararası geçerliliği olan terörizm kavramının kabul edilmesi ve uluslararası boyutta terörizm ile mücadele politikalarının oluşturulmasına bağlıdır. Bu nedenle terörle mücadele kapsamının bu yönde geliştirilmesinin, terör tehdidinin ortadan kalkmasında önemli bir adım olacağını söylemek mümkündür. Bu noktada devletin,
terör suçlarına yönelik uluslararası güvenlik birimleri ve sivil toplum kuruluşları ile dirsek teması içinde çalışması, terörle mücadelenin daha etkin bir yapıya bürünmesini kolaylaştıracaktır. Terörle mücadele ederken teröre karşı duyarlı olan uluslararası kurum ve kuruluşların desteğinin sağlanması, özellikle terörün dış desteğinin ortadan kaldırılmasında ve terör örgütlerinin
uluslararası kamuoyunda imaj kaybı yaşamalarında önemli görülmektedir. “Terör örgütlerini ayakta tutan en önemli unsurlardan biri de uluslararası bir örgüt ya da devletten aldığı barınma, eğitim, silah, para ve lojistik destektir. Günümüzde bir terör örgütü, uluslararası örgütler ya da devletlerce desteklendiği sürece o örgütün faaliyetlerini sona erdirmek mümkün görülmemekte dir. Bu çerçevede, terörle mücadelede ortak bir mücadele anlayışının geliştirilmesi gerekmektedir” (Alkan, 2003: 774).
Diğer devletler ile istihbarat çalışmaları ve terörle mücadelede ortak çabayı ortaya koyan uluslararası işbirliği, terörün ortadan kalkmasına yardımcı olabilecektir. Yapılacak sosyal pazarlama kampanyaları aracılığıyla verilen mesajlar uluslararası sivil toplum kuruluşlarını da harekete geçirici nitelikte olmalıdır. Konusunda uzman sivil toplum kuruluşları ile terörü önlemeye ilişkin yapılacak işbirliğine dayalı, şeffaf ve ortak çalışmalara terörle mücadele konusunda büyük gereksinim duyulmaktadır.
-Terörün önlenmesinde siyasi politikaların rolünü ve önemini de unutmamak gerekmektedir.
Siyasi gündemde yer bulan sürekli etkin politikalara yer verilmesi ve tüm bölge insanlarını kucaklayıcı bir siyasal yönetim anlayışı, ülkelerin siyasi alt yapısını da güçlendirerek siyasal istikrarı sağlayacak ve terörle mücadelenin kalıcı bir zemine inşa edilmesine yardımcı olabilecektir. “Bölgedeki sorunların kalıcı çözümü için getirilen öneriler arasında, öncelik sırasıyla ‘Eğitim yapısının güçlendirilmesi (74,0)’, ‘Ekonomik yatırım yapılması ve işsizliğin bitirilmesi (68,6)’, ‘Kürtlere kültürel hakların verildiği daha demokratik bir Türkiye (30,9),
‘Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi (27,6)’ en çok ifade edilen ilk dört öneridir. Bu önerilerden ilk ikisi olan eğitim ve ekonomik temelli öneriler aldığı öncelik ve önem yüzdesiyle çözüm için odak niteliğindedir” (Bilgiç ve Akyürek, 2009: 105). Buna göre, terör sorununun siyasi arenada çözümü için “askeri yöntemler dışında terör faaliyetlerine katılmamış olan kişilerin dağlardan indirilmesi ve bütün vatandaşlık haklarından istifade edecek şekilde toplumla bütünleşmesi gerekir. Örgüt içinde şiddete karışmamış olan unsurların siyasi mücadele alanına çekilebilmesi önemlidir. Bu çerçevede hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü temelinde katılımcı parlamenter demokrasinin güçlendirilmesi başlıca hedef olmalıdır” (Sanberk, 2009: 5).
Bu noktada siyasi aktörlere düşen rol, ülke genelinde daha yoğun terör tehdidi ve baskısı altında yaşayan bölgelerin ihtiyaç ve beklentilerine anayasal çerçevede cevap verecek siyasi politikalar oluşturup uygulamaktır. Oluşturulan siyasi politikalar aracılığıyla terörizmle neden ve nasıl mücadele edilmesi gerektiğinin ortaya konulmasının yanı sıra, hem ulusal hem de uluslararası kamuoyu ile karşılıklı desteğin ve işbirliğinin sağlanabilmesinde, etkin ve etkili
iletişim stratejilerine işlerlik kazandırılması büyük yarar sağlayacaktır. Terörle mücadelede iletişim disiplininin bilimsel yöntemlerinden yararlanmak ise, başlı başına sosyal pazarlama evrenine ait bir konu olarak değerlendirilebilmektedir.
Sonuç
Makale genelinde vurgulandığı gibi terör, günümüzde tüm dünyayı derinden etkileyen, ülkelerin kendi iç dinamiklerinde olduğu kadar, uluslararası gündemde de yer bulabilen bir sorundur. Pek çok ülke göz önüne alındığında bugüne kadar, terörle mücadelenin çoğunlukla askeri ve teknik boyutu üzerinde durulduğu görülmektedir. Ancak bu çalışmaların terörle mücadelede gerekli olmakla birlikte, yeterli olmadığı söylenebilmektedir. Terör gibi tüm dünyayı etkisi altına alan küresel bir tehditle başa çıkmak için, terörle mücadeleye katkı sağlayacak iletişim odaklı alternatif yol ve yöntemler geliştirme fi kri son yıllarda yüksek sesle savunulmaya ve tartışılmaya başlanmıştır.
Terörün neden tüm topluma zarar veren ve uzun vadede sonuç sağlamayacak bir araç olduğunun, kamuoyuna açık bir şekilde anlatılması ve bu konuda konsensüsün sağlanması iletişim aracılığıyla mümkün olacaktır. Terör sempatizanlarının ya da terör eylemleri ile seslerini duyurmak isteyen kitlelerin terörle mücadele kapsamında terör eylemlerinin hak elde etmede doğru bir yol olmadığı konusunda ikna edilmesi de ancak devlet ve hedef kitleler arasında kurulacak çift yönlü, sağlıklı ve sürekli bir iletişim akışı ile sağlanacaktır. Sözü edilen çift yönlü iletişim akışı ile hedef kitlelerde tutum ve davranış değişikliği yaratacak mesajlar, sosyal kampanyalar aracılığıyla ulaşabilecektir. Bu nedenle sosyal pazarlama yaklaşımının terörle mücadele konusunda yararlı olabileceği düşünülmektedir.
Terörle mücadelede sosyal pazarlama çalışmalarının başarılı olabilmesi, öncelikle terör nedenlerinin doğru tespit edilmesi ve hedef kitlelerin ihtiyaç ve beklentilerinin dikkate alınmasına bağlıdır. Sosyal pazarlama literatüründen konuya yaklaşacak olursak, sosyo-kültürel, ekonomik ve siyasi alanlarda istikrara ulaşmış bir coğrafyada yaşamak temelinde kavramsallaştırılabilecek toplumsal faydaya ulaşabilmek öncelikli hedeftir. Bu nihai amaca ulaşabilmek
ise, ancak terör sorununun görece yoğun şekilde yaşandığı bölgeler ve ülke genelinde kamuoyunda terörle mücadele bilincinin oluşturulması ile mümkündür. Terörle mücadele iletişim odaklı ve sosyal pazarlama yaklaşımı ile ele alındığında, terörün önlenmesinde büyük katkısı olacak somut ve kalıcı adımlar atılacağı düşünülmektedir. Terörle mücadelenin başarıya ulaşması ve istenen sonuçların alınması, toplumsal arenada bilincin ve farkındalığın arttırılmasından
geçmektedir. Terörle mücadele, halkın desteği başta olmak üzere, devletin tüm kurum ve kuruluşlarının ortak akıl, sağduyu ve işbirliği içerisinde tutarlılık sergileyen ve süreklilik taşıyan iletişim çalışmalarıyla kalıcı çözüme ulaşabilecek tir. Terörle mücadeleye yönelik hazırlanacak sosyal pazarlama faaliyetleri ile toplumu oluşturan etnik farklılıkları dışlamamak, farklılıkların toplum mozaiğini zenginleştiren öğeler olduğuna vurgu yapan düşünce kalıplarını benimsetmek ve farklılıkları kucaklayan birlikte yaşama kültürünü yaratmak, mevcut terör sorununu çözeceği gibi, potansiyel terörün önlemesinde de etkili olacaktır.
Kaynakça
Alkan, N. (2003). “Terör Olaylarının Kitle İletişim Araçlarındaki Sunumu”, Polis Dergisi, Yıl: 9, Sayı: 36, Ankara: APK Dairesi Başkanlığı Yayın No: 219, ss. 771-774.
Argan, M. T. (2007). “Organ Bağışını Arttırmada Sosyal Pazarlama Yaklaşımı: Organ Bağışına Yönelik Bir Tutum Araştırması”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Eskişehir.
Baharçiçek, A. (2000). “Etnik Terör ve Etnik Terörle Mücadele Sorunu”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, ss. 11-27.
Bahçeşehir Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi. (2008). “Türkiye’nin Ulusal Güvenliğine Yönelik Etnik Ayrılıkçı Terör Tehditinin Analizi ve Irak’ın Kuzeyinde Bir Kürt Devleti Kurulmasına İlişkin Değerlendirme”, Araştırma Raporu, İstanbul.
Başer, E. (2008). “Bölgedeki Güvenlik Sorunlarının Türkiye’ye Etkileri”, Ortadoğu; Belirsizlikler İçindeki Geleceği ve Güvenlik Sorunları, 5. Uluslararası Sempozyum Bildirileri, Ankara Genelkurmay Basımevi, ss. 177-195.
Bayraktaroğlu, G., İlter, B. (2007). “Sosyal Pazarlama: Engeller ve Öneriler”, Ege Akademik Bakış, Cilt: 7, Sayı: 1, ss. 117-132.
Benner T., Flechtner, S. (2007). “Demokratien und Terrorismus – Erfahrungen mit der Bewaeltigung und Bekaempfung von Terroranschlaegen”, Friedrich Ebert Stiftung, Bonn, www.fes.de/internationalepolitik, Erişim Tarihi: 25.09.2009.
Bilgiç, S., Akyürek, S. (2009). “Güneydoğu Sorununun Sosyolojik Analizi”, Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi, Ankara.
Bilgin, V. (2010). “Terör ve Siyaset”, http://www.haberturk.com/yazarlar/vedatbilgin/554603-teror-ve-siyaset, Erişim Tarihi: 23.09.2010.
Blomberg, S. B., Hess, G. D. (2008). “From (No) Butter to Guns? Understanding the Economic Role in Transnational Terrorism”, Terrorism, Economic Development and Political Openness, (Ed: Philip Keefer ve Norman Loayza), Cambridge: Cambridge University Press.
Byman, D. (1998). “The Logic of Ethnic Terrorism”, Studies in Conflict and Terrorism, Vol: 21, No: 2, ss. 149-169.
Çaycı, S. (2007). “Terörizm, Aşırı Akımlar ve Hukuk”, Stratejik Analiz, Nisan, ss. 59-66.
Demirel, E. (2001). Terör, İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık.
Dilmaç, S. (1997). Terörizm Sorunu ve Türkiye, Ankara: Emniyet Müdürlüğü Yayınları.
Dinan, C., Sargent, A. (2000). “Social Marketing and Sustainable Tourism: Is There a Match?”, The International Journal of Tourism Research, Vol: 2, No: 1, ss. 1-14.
Emsen, Ö. S., Değer, M. K. (2004). “Turizm Üzerine Terörizmin Etkileri: 1984-2001 Türkiye Deneyimi”, Akdeniz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, (7), ss. 67-83.
Ergil, D. (1990). Türkiye’de Terör ve Şiddet, Ankara: Turhan Kitabevi.
Feichtinger, G., Hartl, R. F., Kort, P. M., Nova, A. J. (2001). “Terrorism Control in the Tourism Industry”, Journal of Optimization Theory and Application, Vol: 108, ss. 283-296.
İlter, B., Bayraktaroğlu, B. (2007). “Kâr Amacı Gütmeyen Sosyal İçerikli Pazarlama Uygulamaları:
Sosyal Pazarlama”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 28, Ocak-Haziran, ss. 49-64.
İnceoğlu, M. (1993). Tutum Algı İletişim, Ankara: Verso Yayıncılık.
İşyar, Ö. G. (2008). “Günümüzde Uluslararası Güvenlik Stratejileri: Kavramsal Çerçeve ve Uygulama”, Akademik Bakış, Cilt: 2, Sayı: 3, Kış 2008, ss. 1-42.
Keleş, R., Ünsal, A. (1996). “Kent ve Siyasal Şiddet”, Cogito, Sayı: 6-7, Kış-Bahar, ss. 91-103.
Keller, K. L. (1998). “Branding Perspectives on Social Marketing”, Advances in Consumer
Research, Vol: 25, ss. 299-302.
Kongar, E. (2002). Küresel Terör ve Türkiye, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Kotler, P., Zaltman, G. (1971). “Social Marketing: An Approach to Planned Social Change”, Journal of Marketing, Vol: 35, ss. 3-12.
Kuçuradi, I. (2007). İnsan Hakları ve Kavramları Sorunları, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu.
Küçükakkaya, Z. (2003). “Türkiye’de Terör ve Terörün Gelişimi”, Polis Dergisi, Sayı: 34, Yıl: 9, Emniyet Genel Müdürlüğü.
Laçiner, S. (2008). “Terörle Mücadele Nasıl Olmalı?”, İdarecinin Sesi, Kasım-Aralık 2008, Sayı: 130, ss. 6-13.
Lepp, A., Gibson, H. (2003). “Tourist Roles, Perceived Risk and International Tourism”, Annals of Tourism Research, Vol: 30(3), ss. 606-624.
MacFadyen, L., Stead M., Hastings, G. (1999), “A Synopsys of Social Marketing”,
http://www.docstoc.com/docs/20085425/A-Synopsis-of-Social-Marketing, Erişim Tarihi: 23.09.2010.
McCarthy, E. J., Perrault, W. D. (1993). Basic Marketing, 7th Ed., Boston: Irwin Publications.
McMahon, L. (2001). “The Impact of Social Marketing on Social Engineering in Economic
Restructuring”, Social Marketing, (Ed.) Michael T. Ewing, USA: The Haworth Press.
Mucuk, İ. (2001). Pazarlama İlkeleri, İstanbul: Türkmen Kitabevi.
Nitsch, V., Schumacher, D. (2004). “Terrorism and International Trade: An Emprical Investigation”, European Journal of Political Economy, 20 (2), ss. 424-433.
Özhan, T., Ete, H. (2008). “Kürt Meselesi Problemler ve Çözüm Önerileri”, SETA Analiz, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Kasım 2008, ss. 3-16.
Pabuçcu, K. (2003). Biyolojik Terör, İstanbul: Nesil Yayınları.
Pfeiffer, J. (2004). “Condom Social Marketing, Pentecostalism, and Structural Adjustment in Mozambique:
A Clash of AIDS Prevention Messages”, Medical Antropology Quarterly,
Vol: 18, No: 1, March, ss. 77-103.
Plano, J. C., Olton, R. (1988). The International Relations Dictionary, Fourth Edition, Longman, Santa Barbara.
Sambanis, N. (2008). “Terrorism and Civil War”, Terrorism, Economic Development, and Political Openness, (Ed: Philip Keefer ve Norman Loayza), Cambridge: Cambridge University Press.
Sanberk, Ö. (2009). “Kürt Sorununun Çözümü İçin Demokratikleşme, Siyasi ve Sosyal Dayanışma Açılımı”, Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi, Rapor No: 20, İstanbul.
Sönmez, F. S., Graefe, A. R. (1998). “Infl uence of Terrorism Risk on Foreign Tourism Decisi-ons, Annals of Tourism Research, 25 (1), ss. 112-144.
Şehirli, A. (2000). Türkiye’de Bölücü Terör Hareketleri, İstanbul: Burak Yayınları.
Taner, B. (2002). “Terörizm ve Turizm Anatolia” Turizm Araştırmaları Dergisi, Yıl: 11, Eylül Aralık, ss. 93-98.
Tanrısevdi, A. (2002). “Krizlerin Seyahat Acentaları Üzerindeki Etkileri ve Bu Etkilerin Çözümüne Yönelik Stratejiler, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Turizm İşletmeciliği Anabilim Dalı, Aydın.
Taşkın, A. (2004). “Terörizm ve Sivil İtaatsizlik”, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 1-2, ss. 119-140.
Tavares, J. (2004). “The Open Society Assesses Its Enemies: Shocks, Disasters and Terrorist Attacks”, Journal of Monetary Economics, Vol: 51, No: 5, ss. 1039-1070.
Tavas, T. (2000). “Terörizm: Psikolojisi ve Hedefleri”, Terörizm İncelemeleri, (Ed.) Ümit Özdağ, O. Metin Öztürk, Ankara: ASAM Yayınları.
Then, K. S., Loosemore, M. (2006). “Terrorism Prevantions, Prepordness and Response ın Built Facilities”, Facilities, Vol: 24 (5/6) ss. 157-176.
Torlak, Ö. (2001). “Sivil Toplum Örgütlerinde Sosyal Pazarlama Yaklaşımı”, Pazarlama Dünyası, 15 (1), ss. 49-53.
Tunçsiper, B., Gönen, İ. (2001). “Dönemsel Olayların Turizm Ekonomisine Etkileri ve Çözüm Önerileri”, II. Ulusal Türkiye Turizmi Sempozyumu Tebliğler Kitabı, Türkiye Turizmini Araştırma Enstitüsü.
Ulugöl, H. (2002). Suçluların Geri Verilmesi ve Siyasi Suç, Ankara: Adil Yayınevi.
Uysal, D., Mucuk, M., Gerçeker, M. (2009). “Terörizmin Ekonomik Etkileri: Türkiye Örneği”, Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası Davraz Kongresi Bildiri Kitabı, 24-27 Eylül,
http://idc.sdu.edu.tr/tammetinler/teror/teror6.pdf, Erişim Tarihi: 29.09.2010, ss. 1-15.
Ünsal, A., Keleş, R. (1982). Kent ve Siyasal Şiddet, Ankara: Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Basımevi.
Weinreich, N. K. (1999). Hands-on Social Marketing A Step by Step Guide, New Delhi, London: Sage Publications.
Yalçıner, S. (2006). “Soğuk Savaş Sonrası Uluslararası Terörizmin Dönüşümü ve Terörizmle Mücadele”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 2, Sayı: 4, ss. 98-119.
Yeşiltaş, M., Öztürk, İ., Türkmen, F. (2008). “Terör Faaliyetlerinin Turizm Sektörüne Etkilerinin Çözüm Önerileri Perspektifi nde Değerlendirilmesi”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, ss. 175-189.
Yılmaz, B. S., Yılmaz, Ö. D. (2005). “Terörizm ve Terörizmin Hedefi Olarak Turizm Endüstrisi”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi (e-sosder), Sayı: 13, Cilt: 4, ss. 39-58.
----,---- (2010). “Proje ve Faaliyetler”,
http://www.gap.gov.tr/proje-ve-faaliyetler/sosyalprojeler/
uygulamalar/sosyal-projeler/uygulamalar/cok-amacli-toplum-merkezleri--catom, Erişim Tarihi: 25.09.2010.
----,---- (2006). http://www.turizm.gov.tr, Erişim Tarihi: 30.10.2009.
----,----(2006). http://devdata.worldbank.org/external/CPProfi le.asp?SelectedCountry=USA&CCODE=USA&CNAME=United+States&PTYPE=CP, Erişim Tarihi: 30.10.2009.
----,---- (t.y.). “Terörizmin Nedenleri”, http://www.adana.pol.tr/tem/nedenleri1.htm, Erişim Tarihi: 23.09.2010.
***