YÖNETMEN BAŞBAKAN ERDOĞAN
Feyzi Çelik
İstanbul. 2017
İstanbul. 2017
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ
05.05.2013
05.05.2013
Devlete göre, PKK ile sürdürülen müzakereler PKK’ye silah bıraktırmayı amaçlamaktadır. Öcalan’ın Newroz’daki çağrısının temeli silahın gündemden çıkarılması onun yerine demokratik siyasetin gelmesidir. Birinci noktada taraflar arasında görüş birliği yani PKK’nin silah bırakması konusunda anlaşmazlık yoktur. Demokratik siyasetten devlet ve Kürt tarafı aynı şeyi dile getirmemektedir. Örneğin Kürt tarafına göre demokratik siyasetin anlamı dağda savaşanların siyaset yapma imkanına kavuşmuş olmalardır. Bu aynı zamanda Öcalan’ın da serbest bırakılmasıyla birlikte anlam kazanacaktır. Kürt tarafı bunu açıkça söylüyor, devlet tarafı ise genel affı da çağrıştıran bu öneriden uzak kaldığını ileri sürmek gereği duymaktadır. Aslında bu iki süreç birbiriyle ilişki halindedir. Biri olmadan diğerinin olması da mümkün değildir. Nasıl ki kuşun uçması için iki kanadının birden açılması gerekiyorsa burada da böyledir. Nasıl ki, tek kanadı açılarak kuş uçmuyorsa bunlardan biri üzerindeki uzlaşma müzakerenin yürümesi için zordur. O nedenle barış süreci o kadar da kolay olmayacaktır. Burada önemli olan Erdoğan ve Öcalan’ın birbirine güven duymalarıdır.
Çünkü taraflar açısından yetki sahibi olanlar onlardır.
Henüz, çalışmalar ve çözümler aynılaşmadığından dolayı bu her iki tarafta da diğerinden adım atma beklentisini içine girmesine neden olacaktır. O adımı atsın sonra ben adım atacağım noktasına geldiğinde ise güvensizlik artacaktır.
Bu durumda hakem olarak görev yapacak uluslar arası güçlerin olması durumunda belki bu güvensizlik bir nebze olsa da giderilebilir. Anlaşıldığı kadarıyla bu sürecin hakemsiz devam edeceği görülüyor. Hakem olacağı söylenen akil insanların seçimindeki hükümet etkisi, resmi bir heyet durumuna düşüşü, magazinel duruma gelişi de dikkate alındığında bunun hakem rolü oynaması zora girmiş durumda. Bu durumda yasallığın sağlanması en büyük güvence olacaktır. Seçilen akil insanlar, bu barış sürecini kontrolden çok kamuoyunu hazırlama işlevi göreceği görülüyor. Ağırlıklı olarak AKP’ye yakın İslami kesimlerin yoğunluğu AKP’nin bu insanlar aracılığıyla kamuoyunu psikolojik olarak rahatlatmayı amaçlamaktadır. Yılmaz Erdoğan gibi Kürt sorunu ile yakın görünmemek için elinden gelen birinin bu heyet içinde yer alışının neye yarayacağını da belirtmek gerekir.
Kürt siyasetine operasyonların yapılması sürecinde, Sri Lanka modeli tartışıldığında kendisinden beklenmeyecek derecede Kürt karşıtı yazılar yazan Etyen Mahçupyan ne kadar güven verebilir.
Bir gerçeği de kabul etmek gerekiyor. Erdoğan bu sorunun çözümünde baş aktör durumundadır. İmralı, Kandil, Kürt sokağı, Akil insanlar tartışması Erdoğan’a göre ikincil durumdadır. Erdoğan, bunların tamamı üzerinde etkili olmaya başlamıştır. Bunlar dahi Erdoğan’a göre adım atabilmektedirler. Çözüme de çözümsüzlüğe de bu kadar yakın olan Erdoğan’ın ayakta kalışı her iki kesim için de önemlidir. Kürt tarafı Erdoğan sonrasını düşünecek durumda değildir. Yaklaşık iki yıldır Erdoğan açıklamalarıyla herkese yön vermektedir. Erdoğan, zaman zaman sertlik dilini kullanırken zaman zaman da daha esnek ve yumuşak bir dil kullanması durumunda bu taraflar üzerinde sürecin sorgulanması gerektiği noktasına taşınmamaktadır. Serleşse dahi hoşgörü ile karşılanabilmektedir. Bir tür üstü örtülü açık çek verilme durumu vardır. Erdoğan da bunun farkındadır. Ancak olumlu ve yapıcı anlamda kullanması konusunda tereddütlerinden vazgeçmemektedir.
Herkes onun tereddütlerinden vazgeçebileceği umudu içine girmiş bulunmaktadır. Bu umudunu koruyarak soruna çözüm getireceğine inanılmaktadır. Kısacası, Erdoğan, oyunun çerçevesini kendisi çizmiştir. Bu oyun içinde yer alanlar bu çerçevenin dışına çıkmayı da düşünmemektedirler. Kürt siyasetinin “Öcalan irademdir” söylemi olduğu sürece çerçevenin bu yönde devam edeceği doğaldır. Çünkü, Öcalan’la kimin, ne zaman görüşeceğine de karar veren başbakandır. Son iki üç yıldır Kürt hareketi Öcalan’dan haber gelmeden hiçbir adım atmamaktadır. Erdoğan da bunu bildiği için daha rahat hareket etmektedir. İmralı üzerindeki kontrolü ile Kürt hareketinin dinamiklerinin ne yapabileceğini, ne yapamayacağını önceden bilmektedir. Durumun bu şekilde devam etmesi Erdoğan’ın da işine gelmekte, Erdoğan’ın daha ileri adım atmasına gerek olmadığını dahi düşünebilmektedir. Zaman zaman Erdoğan’ın şaşırtıcı açıklamalarını bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Kürt tarafının da her şeyi Öcalan’ın sırtına yüklemesi de bunun Kürt tarafına verdiği rahatlamadan dolayıdır. Önemli olan bu sürecin başarıya ulaşabilmesidir. Erdoğan da bir anlamda kendi kaderini İmralı’ya bağlamış durumda, bu da sürecin sigortası sayılabilir. Hani bazı kovboy filmlerinde şerif bir suçluyu yakalayıp hapishaneye götürürken kelepçenin bir tarafını kendisine diğer tarafını da yakaladığı kişiye takıp o şekilde götürmesine benzer. Bir yangın veya kaza anında birbirine muhtaç kalmaları gibi.
Başarısızlık durumunda Erdoğan’ın başta cumhurbaşkanlığı olmak üzere 2023 hedefi tehlikeye girmiş olacaktır.
Onun kaderi de Öcalan’a bağlı olacak.
***
***