Devlet Bahçeli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Devlet Bahçeli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mart 2021 Pazartesi

Akşener : " FETÖ Kazanına Atarak Bahçeliye Vefa Borcunu Ödemek İstiyorlar"

 Akşener : " FETÖ Kazanına Atarak Bahçeliye Vefa Borcunu Ödemek İstiyorlar"


Fatma Sibel Yüksek - Açık İstihbarat
www.acikistihbarat.com
22.09.2016



MHP içindeki muhalefet hareketinin AKP-Devlet Bahçeli işbirliği ile akamete uğratılmasından sonra merkez medya, hareketin önde gelen ismi Meral Akşener'e yönelik tavrını aniden değiştirdi. Parti tabanından aldığı rüzgârla Devlet Bahçeli'nin koltuğunu sallamaya başlayan Akşener, neredeyse her  akşam yer bulduğu ekranlardan bir anda indirildi. Yazılı basında "Topuklu Efe'nin ayak sesleri" diye yazılar yazanlar, çark edip "Yanlış duymuşuz, ayak sesi filan yokmuş" şeklinde yazılar yazmaya başladı.
MHP muhalefetinin (şimdilik) söndürülmesinde, hukuk ve siyasi etik dışı yöntemlerden çok, kuşkusuz 15 Temmuz darbe girişimi sayesinde egemen kılınan siyasi iklim etkili oldu. Kanun hükmünde kararnamelerle yönetilmeye başlanan Türkiye'de, bir siyasi partinin iç demokrasi sorunu belirsizliğe sürüklendi. Sorunun  yargı tarafında çözülme ihtimali ortadan kaldirıldı.
Dolayısıyla Meral Akşener de "reyting değerini" kaybetmiş oldu.
Böyle bir ortamda, geçtiğimiz günlerde Meral Akşener cephesinde ilginç bir olay yaşandı.
Beştepe kaynaklı olduğu anlaşılan haberlere göre Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan görüşme talebinde bulunmuş, ancak reddedilmişti. Görüşme isteğinin "amacı" konusunda yorumlar muhtelifti.
Meral Akşener'i Ankara'da gazetecilik yaptığım yıllardan beri tanırım. Siyasi konularda görüşlerine yüzde yüz desteklemesem de karakterini sağlam bulurum. Siyasetin hiç de  alışık olmadığı kadar net, açık ve cesurdur.
Milli kimliği konusunda kafamda hiç bir soru işareti olmadığı gibi "FETÖ'cülük" suçlamasının da büyük bir iftira olduğunu biliyorum.
Ancak Akşener'in Tayyip Erdoğan'dan görüşme talep etmesini doğru bulmadım. Reddedilmiş olmak ise ayrı bir rencide edici sonuçtu. Yılardır belli bir medya kuruluşunun çatısı altında olmadığım için bu konuya ilişkin görüşlerimi sosyal medyada yansıttım.
Eğer konu FETÖ operasyonları ise, ne Cumhurbaşkanlığının başvurulacak makam, ne de Recep Tayyip Erdoğan'ın "adaletine sığınılacak kişi" olduğunu belirttim.
Meral Akşener ile dün görüşme imkanımız oldu.

Konuya şöyle açıklık getirdi Sayın Akşener:

Tayyip Erdoğan'dan görüşme talep ettiği doğruydu. Özel kalem yetkilileri kendisine, talebini yazılı olarak iletmesi gerektiği bildirmiş, Akşener de bunun üzerine görüşme talebini faksla yinelemişti.
Sayın Akşener'in verdiği bilgiye göre, faksın ulaşmasından sonra kendisini Tayyip Erdoğan'ın özel kalem müdürü Hasan Doğan aradı ve görüşme talebinin "konusunun" ne olduğunu sordu.
İşte Meral Akşener ile ilgilenen kamuoyunun bilmek istediği de buydu.
Akşener, Tayyip Erdoğan ile neden görüşmek istemişti? 
Daha doğrusu, neden görüşmek isteyebilirdi?
Ben de bu soruyu yönelttim ve şu cevabı aldım:
Meral Akşener'in kampanyasında çalışmış bazı MHP'liler ve kendisini destekleyen gazeteciler "FETÖ mensubu olmak ve MHP'ye sızmak" suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Akşener bu isimleri çok yakından tanıyordu ve FETÖ ile ilgilerinin olmadığına kefildi.
Ve şunu söylemek istemişti Erdoğan'a:
"Masum insanlarla uğraşmayı bırakın, alacaksanız beni alın"
Peki  bu mesajın verileceği adres olarak Cumhurbaşkanlığı makamı doğru bir adres miydi?
Evet, Akşener  siyaseten doğru adres olduğuna inanıyordu- ki Tayyip Erdoğan'ın FETÖ ile mücadele konusunda BM kürsüsünden tüm dünyaya uyarı yapması da göz önüne alınırsa-buna itiraz etmek zorlaşıyordu.

Akşener, "Alacaksanız beni alın" mesajını Erdoğan'ın özel kalem müdürü Hasan Doğan'a tam bu ifadelerle aktardı. Doğan, konuyu Cumhurbaşkanı'na ileteceğini söyledi, ancak Meral Akşener'e Beştepe'den tekrar dönüş olmadı.

Peki Meral Akşener, içinde Cumhurbaşkanının da bulunduğu bir kesimin neden kendisi etrafında bir "FETÖ kazanı" kaynatmaya çalıştığını düşünüyordu?
Çünkü, parti içi muhalefete büyük bir savaş açan ve bu konuda Tayyip  Erdoğan'dan önemli destekler sağlamış olan Devlet Bahçeli'nin böyle bir beklentisi vardı ve Cumhurbaşkanı'nın  da kendisine koalisyon hükümetinin engellenmesi konusunda önemli bir destek veren Bahçeli'ye bir vefa borcu ödemesi gerekiyordu.
Meral Akşener kendisini bu "borcun" en önemli öznesi olarak görüyordu. Başka türlü olamazdı.
Sosyal medya ve Açık İstihbrat'taki takipçilerimize  bu açıklamayı yapan Sayın Akşener'e teşekkür ediyoruz.
Bu görüşme gerçekleşmişken, MHP muhalefetinin bundan sonra nasıl bir rota izleyeceğini de sorduk.
Akşener, Erdoğan-Bahçeli ittifakının, hukuk ve etik dışı yollarla MHP muhalefetini  şu aşamada duraksattığını kabul ediyor. Ancak iradesinin gayrı meşru biçimde engellendiğini gören MHP tabanının, daha da bilendiğini düşünüyor.

"Ben olurum veya başkası olur ama bu mücadele tamamlanacak" diyor Akşener.

MHP dışında bir parti kurmayı ise "Asla ve asla" düşünmediğini söylüyor.

***


10 Ekim 2020 Cumartesi

“Türkiye Terörün Baş Sorumlusuna Teslim Edilemez” DEMİŞTİ

“Türkiye Terörün Baş Sorumlusuna Teslim Edilemez” DEMİŞTİ



29 Mart 2020 Pazar

Apo İdamını Neden mecliste Beklettik cevaplıyor;

Apo İdamını Neden mecliste Beklettik cevaplıyor;


 BÜLENT ECEVİT .,  ve Devlet Bahçelinin Başbakan yardımcısı oluduğu yıl..,


_ BUGÜN İSE 2020  NE AB YE GİRDİK NEDE APO' YU İDAM EDEBİLDİK..

BEKAA VADİSİNDE BURNUNU SİLECEK MENDİLİ OLMAYAN BEBEK KATİLİNE ÜSTELİK ADA TAHSİS ETTİK YAŞAMINI O ADADA...
ÖLENE DEK GARANTİ ALTINA ALDIK..,




http://www.youtube.com/watch?v=7SHzH6sragw

***

25 Kasım 2019 Pazartesi

TARİHİ ABD ZİYARETİNİ TARTIŞMAYA AÇMAK TALİHSİZLİKTİR DEDİ

TARİHİ ABD ZİYARETİNİ TARTIŞMAYA AÇMAK TALİHSİZLİKTİR DEDİ


" Erdoğan'ın Tarihi Ziyaretini Tartışmaya Açmak Türkiye’ye Haksızlıktır "

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyareti ile ilgili "Tarihi ziyareti tartışmaya açmak, peşin yargılarla sonuç çıkmayacağını iddia etmek, Türkiye’ye haksızlıktır." dedi.
 SDE Editör
13 Kasım 2019 14:21

          MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye-ABD arasındaki siyasi ilişkiler, stratejik bağlantılar, diplomatik temaslar ve müttefiklik bağlarının çok sarsıcı ve sancılı bir süreçten geçtiğini, iki ülke arasındaki soğukluk, gerginlik ve güvensizlik atmosferinin günden güne derinleşip genişlediğini belirtti.
        ABD'nin Türkiye'ye hasbi ve dostane yaklaşmaması ve sürekli yaptırım tehdidiyle diyalogları zehirleme arayışını "mazur ve makul görülemez bir çarpıklık" olarak niteleyen Bahçeli, Türkiye'nin 67 yıldır NATO üyesi olduğunu anımsattı.
Bahçeli, Türkiye'nin 74 yıldır ABD ile yakın diyalog halinde olduğunu ancak bahsi uzun süredir yapılan dostluk ve müttefiklik hukukunun maalesef devamlı ülkemiz aleyhine geliştiğini, taviz ve geri adımın hep Türkiye'den beklendiğini vurguladı.
Türkiye ile ABD arasında adil, eşit ve hakkaniyete dayalı ittifak hukukunun yalnızca sözde kaldığını, üstelik Türk milletinin onur ve gururuyla pervasızca oynandığını ifade eden Bahçeli, şu görüşlerini paylaştı:
"Hiç şüphe yok ki muhatapları açısından Türkiye’nin dostluğu değerli, düşmanlığı ise çok tehlikelidir. Her seferinde Türkiye'ye hakaret dozajı artan tehditler savurmak, milli vakarımızı fütursuzca küçümseyip aşağılamaya heves etmek hiçbir devlet veya hükümet başkanının haddi olamayacaktır. Aksi bir davranışa tevessül eden aymazlar ve ahlaksızlar karşılarında Türk milletinin tamamını bulacaklardır."

Terörle Mücadele,


Devlet Bahçeli, ABD'nin, Türkiye'ye karşı terör örgütleriyle aynı cephenin içinde, aynı emel ve eylem kulvarının izinde olduğuna, ABD'nin rotasının terörizme açıldığına işaret etti. 
Bahçeli, Türkiye'nin terörle mücadele sürecinde ABD'nin maksatlı ve mahsurlu engeller çıkarıp terör örgütleriyle al takke ver külah içinde olmasının ne hukuken ne vicdanen ne de insanlık değerleri bakımından hiçbir izah ve ifadesi bulunmadığını belirterek, Türkiye'nin milli güvenliği ve milli bekasını müdafaa etmek için haklı ve haysiyetli bir mücadelenin tarafı olduğunu kaydetti.
Sınır ötesinden gelen terör musibetinin kaynağında yok edilmesiyle birlikte teröristlerin etkisiz hale getirilme hedefinin Türkiye'nin takip ve tahkim ettiği milli stratejinin ara etapları olduğunu, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve hatta Pençe harekatlarının bütünüyle terör örgütlerinin hain ve hasmane emellerine karşı icra edildiğini vurgulayan Bahçeli, ülke içinde de Kıran operasyonlarıyla terörün belinin iyice kırıldığını belirtti.
Bahçeli, şöyle devam etti:
"ABD'nin bilhassa Barış Pınarı Harekatı'nı durdurmak, terörle mücadelemizi söndürmek amacıyla tevessül ve teşebbüs etmediği karanlık yol ve yöntem neredeyse kalmamıştır. Türk milleti bu kapsamdaki küstahlıkları ibretle, nefretle not etmiştir. ABD Başkanı'nın PKK/YPG'yi kollayan, Mazlum Kobani kod isimli terörist başıyla müzakereyi dayatan, üslup ve seviyesi yerlerde sürünen 9 Ekim 2019 tarihli skandal mektubu eşi benzeri görülmemiş bir rezalet olarak milli hafızalara kazınmıştır. Türkiye'nin barış koridoru tasavvur ve teklifine karşı çıkıp, terör koridorunu canlı tutmak isteyen küresel muhasım odakların maskesi düşmüş, foyaları ortaya çıkmıştır. Cinayetlerin azmettiricileri, teröristlere yardım ve yataklık yapanlar meydandadır. Barış Pınarı Harekatı'yla yanlış hesap çok şükür kahraman vatan evlatlarının sinesine çarpıp dönmüştür. İnşa edilmek istenen terör koridoru milletimizin emsalsiz desteği, şehit ve gazilerimizin üstün mücadeleleri sayesinde baltalanmış ve dağıtılmıştır."
ABD'nin, terör örgütü YPG/PKK'yı alenen desteklediğini, on binlerce tır dolusu silah yardımıyla tarihin ve insanlığın neresinde durduğunu alçalarak gösterdiğini ifade eden Bahçeli, Orta Doğu'da istikrarsızlık ve kaos girdabının sürmesini hedefleyen ABD'nin, emperyal iştah ve izansızlıkla komplo üstüne komplo kurduğunu aktardı. 
ABD askerleriyle PKK'lı teröristlerin petrol kuyularını gasp etmek için birlikte devriye turlarına çıktıklarına işaret eden Bahçeli, ABD'nin, terör örgütlerini açıktan kollamakla sözde Kürdistan, yani ikinci İsrail devletinin alt yapısını oluşturmaya taammüden azmettiğini, bu ihanete ayan beyan hizmet ederek, politikalarını buna göre belirlediğini anlattı. 
Bahçeli, Türkiye'nin komşu ülkelerin huzurunu, barışını, güvenliğini, siyasi ve toprak bütünlüğünü gözetip bu amacın teminine gayret ederken, küresel güçlerin başta petrol olmak üzere stratejik çıkarları uğruna mazlumları katletmesi ve terör örgütlerine refakat etmesinin utanç verici bir ilkellik olarak belirdiğini vurguladı.

"Terör devleti kurma niyeti büyük yanlış olarak karşımızda"

ABD'nin YPG'li terörist başını "general" diye takdim edip muhatap almasının terörizme omuz ve onay vermekten başka anlam taşımayacağını ifade eden Bahçeli, tarihin bugünkü gibi maneviyat bunalımına, insani değerlerdeki aşınmaya, hukuk ve ahlak ihlallerine pek az tanıklık ettiğini belirtti.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Türkiye'nin komşu coğrafyalarda barış ve istikrarı arzuladığını, özellikle Astana, Soçi, Cenevre süreçlerinin Suriye'de siyasi çözüm vasatının oluşturulması bakımından Türkiye'nin aktif ve samimi çabalarıyla gerçekleştiğini anımsattı. 
Bahçeli, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
"17 Ekim 2019'da ABD'yle, 22 Ekim 2019'da Rusya'yla yapılan mutabakatlar Türkiye'nin terörle mücadelesini teyit etmekle kalmamış, bunu da sözü geçen ülkelere kabul ettirmiştir. Ne var ki bölücü teröristlerin hala Barış Pınarı Harekat Bölgesi'nden çekilmedikleri, dahası tacizlerine devam ettikleri ortadadır. ABD'nin Suriye'nin doğu ve güneyindeki petrol sahalarına üşüşmesi, terör örgütlerine buralardan kaynak aktarıp iş birlikçi bazı Körfez ülkelerinin katkısıyla terör devleti kurma niyeti büyük bir yanlış olarak karşımızdadır." 
Bozulan her oyundan sonra bir yenisinin kurulduğunu kaydeden Bahçeli, bölgesel gerçeklerin Suriye'nin fiilen bölünüp parçalanmaya çalışıldığının bariz ve kahredici bir işareti olduğunu, ABD'nin kontrollü istikrarsızlık ve kriz tetikçiliğiyle Irak ve Suriye'nin mahvına hizmet ettiğini belirtti.
Irak'ın 19 gündür çalkalandığını ve ülke genelinde şiddet olaylarının giderek tırmandığını, bugüne kadar da 300'ü aşkın insanın hayatını kaybettiğini, Hong Kong'un kaynadığını, Libya ve Lübnan'ın uçurumun kenarında ve Şili, Ekvator, Cezayir, İspanya, Fransa, Venezuela, Meksika'nın huzursuz ve bıçak sırtında olduğunu, Yemen, Somali, Sudan, Afganistan'ın ağır sorunlarla boğuştuğunu, Bolivya'da uzaktan kumandayla darbe gerçekleştiğini aktaran Bahçeli, dünya genelinde yeni ve çok vahim bir darbe mekaniğinin ekonomik eşitsizlik kılıfıyla, toplumsal memnuniyetsizlik kisvesiyle harekete geçirildiğini kaydetti.

"Türkiye tek yürektir"

Yeni dünya düzeninin kapılarının karmaşa ve kaos dönemine açıldığını, adaletsiz ve insafsız bu dünya düzeninin sürdürülemez aşamada olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Türkiye ise çok tehlikeli barbar senaryoların hedef ülkesidir. Türkiye'den bir Suriye veya Irak çıkaramayanlar, şayet Bolivya'yı Türkiye'ye taşımayı denerlerse bunun bedelini çok ağır ödeyeceklerini bir an olsun akıllarından çıkarmamaları hayatları ve hayırları adına elbette çok yararlı olacaktır. Bölgesel ve küresel gelişmelerin sarpa sarıp ülkemizin etrafındaki sinsi kuşatma serpilip sertleşmiş ken Sayın Cumhurbaşkanımızın bugün ABD Başkanı Trump ile yapacağı tarihi görüşme daha anlamlı, daha önemli bir hale gelmiştir. Dileğimiz iki ülke arasındaki kronik sorunların köklü çözümlere kavuşturulmasıdır. Trump'ın mektup anarşisi, yaptırım resti, aba altında sopa gösterme densizliği pişkince ve bayağı şekilde sürmektedir. Temsilciler Meclisi'yle Senato'daki bir kısım Cumhuriyetçi Senatörün Türkiye'ye bakışları arızalı, şaşı ve mesafelidir. ABD yönetimi tutarsız, dengesiz, samimiyetsizdir. Şu hususu bütün dünya bilmelidir ki, Türk milleti tamamıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın yanındadır. MHP cesaret ve inanmışlıkla Türkiye'nin tarihi hak ve çıkarlarının arkasındadır, Sayın Erdoğan'ın destekçisidir. ABD'deki zirve görüşmesinden çıkacak sonuç ne olursa olsun Türkiye tek yürektir. FETÖ/PKK/YPG/DEAŞ'ı önce projelendirip sonra da kiralık tetikçi olarak kullananlar Türk milletine boyun eğdiremeyecek, muazzam diriliş ve yükseliş ruhuna kara çalamayacaklardır. Terör örgütleriyle can ciğer kuzu sarması içinde olanlar tercih ve seçimini yapmak durumundadır. Bilinmelidir ki, Sayın Cumhurbaşkanımız yalnız değildir. Türkiye çaresiz ve mahkum ülke değildir."

"Vatan ve millete tescilli ihanettir"

Emperyalizme beşinci kol faaliyetiyle hizmet eden taşeron CHP'nin ne dediğinin, hangi iftira ve isnatlarla Türkiye'nin kuyusunu kazmaya, elini zayıflatmaya çalıştığının hiçbir önemi bulunmadığını belirten Bahçeli, açıklamasında şu görüşlerine yer verdi:
"Sayın Kılıçdaroğlu'nun siyasi esareti korkunç boyutlardadır. ABD'nin sesi, terör örgütlerinin nefesi, husumet cephesinin bekçisi gibi davranan CHP'nin kimlerle iş birliği içinde olduğu artık iyice bilinmektedir. Milyonlarca fidanın dikilmesinden rahatsız olan CHP'nin, orman yakan teröristlerle, ağaca kıyan şerefsizlerle, vatan evlatlarına kurşun sıkan hainlerle kol kola girmesi, siyasi hesap içinde olması ayıp ve ahlaksızlıktır. ABD'nin telkin ve tesiri altındaki iş birlikçi ve şımarık muhalefet anlayışının Türkiye'yi Bolivya şartlarına sürükleme, sokakları karıştırma, intihar vakalarından toplumsal infial üretme arayışı vatan ve millete tescilli ihanettir. Sayın Cumhurbaşkanımızın yapacağı görüşmeleri zaafa uğratmak, tarihi ziyareti tartışmaya açmak, hatta peşin yargılarla bir sonuç çıkmayacağını iddia etmek Türkiye'ye haksızlık ve hayasız ithamdır. Sahte kahramanların temel atmama törenleri düzenleyip ucube siyasi sapmanın içine gömüldükleri bugünkü ülke tablosunda kimin milli kimin gayri milli, kimin haktan ve halktan yana kimin husumet ve hıyanetten yana olduğu hepten gün yüzündedir. Atatürk istismarıyla yoğun bakımdan çıkmaya çalışanlar düştükleri fitne çukurunda başlarını dahi kaldırmayacaklar dır."
"Türk milleti birdir, bütündür, cihana karşı tek yumruktur. Milli birlik ve dayanışma ruhumuz nice badireyi aşmamızda bize moral desteği sağlayacaktır." ifadesini kullanan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Zalimler mazlum yüreklerin atışıyla gerileyecekler dir. Bugün duamız ABD'de bulunan Türk heyetiyle birliktedir. Çıkarcılar iş birliği yapsalar da hainler güç birliği içinde olsalar da Türk milleti alayına yetecek, yaptırım kozuyla gözümüzü korkutmaya gayret edenler muhakkak kaybedeceklerdir. Ne olursa olsun kazanan batıla karşı dikilen hakkın taraftarlarıdır. Türkiye'nin yolu doğru, yönü doğru, yüzü doğru, nitekim duruşu dosdoğrudur. İnanıyorum ki Cenab-ı Allah doğrunun yanında ve yardımcısıdır."

5 Kasım 2019 Salı

Alaattin Çakıcı, Hapishane ziyaretinde Bahçeli'yle ne konuştuğunu açıkladı

Alaattin Çakıcı, Hapishane ziyaretinde Bahçeli'yle ne konuştuğunu açıkladı 


Ahmet Dogan Şimşek 
<ahmetdogan.simsek@gmail.com>: 
May 29 07:19PM +0300


Çakıcı, Bahçeli'yle ne konuştuğunu açıkladıCezaevinde tutuklu bulunan Alaattin Çakıcı, MHP lideri Devlet Bahçeli ile görüşmesinin detaylarını
mektupla açıkladı.

29 Mayıs 2018 Salı 18:22

Devlet Bahçeli 'nin, geçtiğimiz hafta ziyaret ettiği Alaattin Çakıcı görüşmeye ilişkin bir açıklama geldi. Çakıcı'nın açıklamasında
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a mesajları dikkat çekti.

https://www.yeniakit.com.tr/kimdir/Devlet_Bah%C3%A7eli

https://www.yeniakit.com.tr/kimdir/Alaattin_%C3%87ak%C4%B1c%C4%B1


 BAHÇELİ'NİN SÜRPRİZ ZİYARETİYLE GÜNDEME GELDİ 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, geçtiğimiz hafra hastanede sürpriz bir şekilde ziyaret ettiği Alaattin Çakıcı ziyaret sonrası ilk açıklama geldi.
KırıkkaleKeskin T Tipi Cezaevinde tutuklu bulunanan ve şu anda Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesinde Tedavi Gören Alaattin Çakıcı Basın Danışmanı 
Gazeteci Ferhat Aydoğan'a gönderdiği mektupla değerlendirmelerde bulundu.

https://www.yeniakit.com.tr/kimdir/Devlet_Bah%C3%A7eli

https://www.yeniakit.com.tr/kimdir/Alaattin_%C3%87ak%C4%B1c%C4%B1'dan

https://www.yeniakit.com.tr/kimdir/Alaattin_%C3%87ak%C4%B1c%C4%B1 


TÜRKMEN BEYİNE SAYGILARIMI SUNARIM 

İşte Alattin Çakıcı'nın Paylaştığı o Mektup:

Kamuoyuna Saygılarımla Arz Ederim;

Sıhhatimle yakından ilgilenen Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ülkücülerin ağabeyi olan, ömrünü devletimizin bekası için bir ömür milleti için ülküsünden geri adım atmayan, sonucu ne olursa olsun bedenini ve ruhunu, ölçü devletin bekası ise hiç düşünmeden yanan kor ateşin içinde yeğleyen erdemli son Türkmen Beyine, ziyaretime geldiğinden dolayı kendilerine kalbi teşekkür eder saygılarımı sunarım.

BAHÇELİ, CEMEVLERİ SORUNUNA EL ATACAĞINI SÖYLEMİŞ 

Kendileri ziyaretime geldiğinde AK Parti Dönemindeki Alevi-Bektaşi çalıştayı ile ilgili kendilerine cemevi sorunlarıyla ilgili 21 milyon Türkmen Alevisi 1 milyon Zaza ve Kürt Alevileriyle bu sorunu konuşmamızda kendilerinin Bodrum'da ve Türkiye'nin bir kaç yerinde birkaç cemevinin bizzati kendi gayretleriyle açıldığını kendilerinin bu ifadesine Allah için yüz yüze şahit oldum. Alevi- Bektaşi toplumunun üzerinde 2 asırdır uygulanan baskıdan dolayı rahatsız olduğunu bu konuya mutlaka el atacağını şahsıma ifade etti.

Görüşmemizden 2 gün sonra, Sayın Cumhurbaşkanı Cemevleri ile ilgili seçim beyannamesi açıklamasında hukuki bir statü getireceğini kamuoyuna deklare
etti.
Sayın Cumhurbaşkanımıza sorarım, geçmişteki gibi seçim süreci içinde söylenen bu söylem Cumhurbaşkanı seçilirseniz düşüncede mi kalacak yoksa
yasal olarak eyleme mi dönüşecek?"

LÜTFEN ALEVİ - BEKTAŞİ KARDEŞLERİMİZİN SESİNE KULAK VERİN

Sessizleri' sesiyim diyorsunuz, 2 asırdır İslam'ın bahçesindeki, nadide çiçeklerden biri olan Müslüman ve Resulullah Efendimize gönülden bağlı
Efendimizin Ehli Beyti'ne günümüze kadar koşulsuz gönül veren artık bu Müslüman kardeşlerimizin lütfen sesine kulak veriniz.

Sizinle devletimizin bekası için Kader arkadaşınız son Türkmen Beyini, Alevi- Bektaşi kardeşlerimizle ilgili söylemine lütfen kulak veriniz. Hani
diyorsunuz ya hep birlikte Türkiye olalım Devleti'ne gönülden bağlı, vatan sathının her zerresi için şanlı Bayrağımız Hilal ve Yıldızına sevgi ile
koklayarak öpen Şehitlik mertebesine koşan bölücü teröristlerle yaptıkları mücadelede şahadeti kucaklayan tabutunun üzerindeki Vatan ve Bayrak
sevdalısı olan, Zaza ve Kürt kardeşlerimizi kucaklamak asli görevimizdir.

 AF TALEBİM YOKTUR

Bakınız Sayın Cumhurbaşkanım, şahsım adına ve Türkiye'nin değişik yerlerinde almış olduğum kurul raporları gereği hiçbir af talebim yoktur.
Belki Rabbim dört duvar arasında beni imtihan ediyor kim bilir ki belki geçmişte işlediğim suçlardan birisi ile ilgili haksız bir suç işlediğinden
dolayı, onların aile yakınlarının sesleri kalbi olarak Rabbime ulaştığı için belki de uzun yıllardır, Allah katında cezam devam etmektedir.

RABBİM YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN 

Rabbim yar ve yardımcınız olsun. Şu rahmet ayında anaların, babaların, çocukların ve annelerinin kapalı duvarlar arkasında aileleri için hasret
ateşiyle yanıp kül olan bu insanları sevindirirsiniz, neden İlk turda seçimi kazanamayasınız. Rabbim İyi düşünüp kendine teslimiyet duygularıyla
bağlı olanları yarı yolda bırakmaz.

Eğer teslimiyetini Yüce Rabbime ise sizin kimseye ihtiyacınız yok.

Sahibi Allah olanın bir dünya karşısında da olsa hangi tür size tuzak kursalar bile Allah kendisine şükran ve iman duygusuyla bağlı olan kulunu
yarı yolda bırakmaz.

Başta Sayın Devlet Bahçeli.,

https://www.yeniakit.com.tr/kimdir/Devlet_Bah%C3%A7eli  'ye, 

Aziz Türk Milletimize, Devletimizin başı olan şahsınıza Saygılarımla arz ederim."

https://www.yeniakit.com.tr/haber/cakici-bahceliyle-ne-konustugunu-acikladi-473013.html


***

10 Şubat 2019 Pazar

Davutoğlu Kerkük'te

Davutoğlu Kerkük'te



Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'ndan tarihi ziyaret..


02.08.2012

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Erbil'deki temaslarının ardından Kerkük'ü bir ziyaret etti.

Erbil'de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile görüşen Bakan Davutoğlu, temaslarının ardından bu sabah Irak'ın Kerkük vilayetine geçti.
Burada Kerkük Valisi ile ortak bir basın açıklaması yapan Ahmet Davutoğlu, "Kerkük Türk'tür Türk kalacak" sloganları eşliğinde konuştu. 

IRAK'TAN ZİYARETE SERT TEPKİ 75 YIL ARADAN SONRA BİR İLK

Davutoğlu, 75 yıl aradan sonra Kerkük'e giden ilk Türk Dışişleri Bakanı oldu.

Davutoğlu ve beraberindekileri taşıyan konvoy, Erbil'in 83 kilometre güneyindeki Kerkük'e bugün sabah yoğun güvenlik önlemleri altında girdi.

HABERİN VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ!..

VİDEO;
https://www.youtube.com/watch?v=EKd8pPNCqR8


Kerkük ziyaretiyle ilgili sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından mesaj yazan Davutoğlu, "75 yıl aradan sonra Kerkük'e gelen ilk Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olmanın gururunu yaşıyorum" dedi.

"KERKÜK EBEDİ BARIŞ ŞEHRİ OLACAK"

Davutoğlu, "Kerkük Irak'ta Türkmen, Kürt, Arap kardeşlerimizin huzur içinde yaşadığı ebedi bir barış şehri olacak" diye yazdı.



"BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİM DEMİŞTİM"

Türkmen cephesini ziyaret eden Davutoğlu burada bir açıklama ve şunları söyledi: "Türkiye için Irak gönüllerden ırak olan ülke değil. Irak'ın bütün kesimleriyle kardeşliğimiz var. Bütün Irak bizim için candan aziz dost. Tırnağınıza küçük diken batsa 75 milyon Türk Anadolu'da hisseder. Bir gece ansızın gelebilirim demiştim. Ani bir karar alıp bir sabah geldik. İnşallah daha çok geleceğiz, daha çok beraber olacağız. Bütün Türkiye'nin size selamlarını getiriyorum. Kerkük bütün bölgemizin örnek bir şehri. Buraya fitne sokmak isteyenler olabilir. Kerkük'ün barış şehri olmasını sağlayacağız."



ZİYARET UZUN SÜREDİR PLANLANIYORDU

Güvenlik gerekçesiyle gizli tutulan Davutoğlu'nun ziyareti uzun süredir planlanıyordu.

Daha önce dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, 1937 yılında Kerkük'e gitmişti. Fahri Korutürk de daha sonra Cumhurbaşkanı olarak kenti ziyaret etmişti.

KERKÜK CAMİİ'NDE ÖĞLE NAMAZI

Vali Necmettin Kerim de, Davutoğlu'nun Kerkük'e yaptığı tarihi ziyaretten dolayı çok memnun olduğunu ve Konya ile kardeş şehir olmasının kendileri için sevindirici olduğunu söyledi. Davutoğlu ve Kerim daha sonra öğle namazını kılmak üzere yoğun güvenlik önlemleri altında Kerkük Camii'ne gitti.



https://www.ensonhaber.com/davutoglu-kerkukte-2012-08-02.html


***

AHMET DAVUTOĞLU’NUN DIŞİŞLERİ BAKANI OLARAK KERKÜK ZİYARETİ

AHMET DAVUTOĞLU’NUN  DIŞİŞLERİ BAKANI OLARAK KERKÜK ZİYARETİ.

AHMET DAVUTOĞLU’NUN  DIŞİŞLERİ BAKANI OLARAK KERKÜK ZİYARETİ,





17.10.2017 

Partisinin meclis grup toplantısında konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Kerkük için sunduğu 10 maddelik çözüm önerisine çok sert tepki gösterdi. Salı günü gerçekleşen meclis grup toplantıları MHP lideri Devlet Bahçeli ile başladı. Kerkük meselesini değerlendiren Bahçeli, 
Ahmet Davutoğlu'nun sunduğu 10 maddelik çözüm önerisini eleştirirken, "Gafillik ve garabettir. Sen hangi yüzle konuşuyorsun" ifadelerini kullandı. 



MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Kerkük için 10 maddelik çözüm önerisinde bulunmasına çok sert çıktı. Bahçeli, "Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, TSK, güçlü bir irade ile ağız birliği içindeyken eski Başbakan'ın aykırı beyanat vermesi gafillik ve garabettir. Durdun durdun da şimdi neden ortaya çıktın? Sen hangi yüzle konuşuyorsun." diye konuştu. İşte Bahçeli'nin açıklamasının o kısmı: 

" TÜRKİYE'Yİ BOĞMAK ÜZEREYKEN..." Eski Başbakan kendini hatırlatma gereği duymuştur. Bu şahıs asırlardır Kerkük'ün etnik renkliliği barındırdığını söylemiştir. Kerkük'ün Türk yurdu olduğunu inkar etmiştir. Stratejik derinlik ile Türkiye'yi boğmak üzere iken görevden el çektirilen bu zihniyet mesajlar sunmuştur. Eski Başbakan çıkıp müzakere tavsiyesinde bulunarak referandumun dondurulmasını öneriyor. Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, TSK, güçlü bir irade ile ağız birliği içindeyken eski Başbakan'ın aykırı beyanat vermesi gafillik ve garabettir. Durdun durdun da şimdi neden ortaya çıktın? Sen hangi yüzle konuşuyorsun. Kerkük'ün acıları büyürken hala zalimlerin sözcülüğüne cüret edenlerin varlığı kabul edilemez.  

https://www.a24.com.tr/bahceliden-davutogluna-sert-tepki-haberi-40107700h.html?h=52


****

5 Kasım 2017 Pazar

Bahçeli: Erdoğan Kısıklı’daki Villasında Poz Verip Aile Boyu Fotoğraf Çektirirken…


Bahçeli: Erdoğan Kısıklı’daki Villasında Poz Verip Aile Boyu Fotoğraf Çektirirken…

14:05 - 22 Aralık 2015



MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM grup toplantısında konuştu.

Türkiye İsrail ilişkilerini eleştiren Bahçeli, “Bunların vicdanında Türklük yoktur. Düne kadar İsrail’e terörist devlet diyorlardı. Düne kadar İsrail’e katil diyorlardı. Düne kadar İsrail’den Mavi Marmara’nın hesabını soruyorlardı. Şimdi ne değişti de İsrail’in dost bir ülke olduğu birden bire hatırlandı? Ne oldu da İsraille gizli kapaklı görüşme ve anlaşma zeminlerine gerek duyuldu? Erdoğan hangi tehdit ve tavizlerle Ortadoğu’nun Türkiye-İsrail yakınlaşmasına ihtiyacını olduğunu seslendirdi? İsrail’e karşı ileri sürülen üç şarta ne olmuştur? Özür şartı yerine gelmiş midir? İddia odur ki, Obama’nın nezaretinde İsrail Başbakanı Netanyahu telefonla özür dilemiştir. Mavi Marmara’da ölenler için tazminat verilmiş midir? Hayır. Gazze’ye uygulanan abluka kalkmış mıdır? Bu da hayır. Türkiye’nin talepleri tam karşılanmadığı ortadayken el altından İsrail ile uzlaşma arayışlarının, barış masası kurma niyetlerinin asıl gayesi nedir? Erdoğan’ın İsrail’e yanaşması, bu ülkeye zeytin dalı uzatması nasıl okunmalıdır? Irak, Rusya ve Suriye gerilimini kaldıramayan, bu nedenle küresel güçlerin dayatmasıyla İsrail’e yakınlaşan AKP hükümeti bütünüyle hayal kırıklığıdır. Bölgesinde yalnızlaşan Türkiye’nin tutacak son dalı İsrail kaldıysa düne kadar hakim olan bunca sövgüye, bunca itiş kakışa ne gerek vardı? Erdoğan hem kandırıldım dedi, hem de herkesi kandırdı. Türk milleti; Erdoğan’ın, farklı ülke ve liderlerle “canım sıkıldı küstüm, keyfim yetti barıştım” demesinden tiksinmiştir” dedi.

Geçtiğimiz Pazar günü Ankara’nın Keçiören ilçesinde kurulu bulunan Osmanlı Halk Pazarı’nda çıkan yangına değinen Bahçeli, “Yangın Güçlükle kontrol altına alınmıştır. Bu yangın sonucunda 253 işyeri kullanılamaz hale gelmiştir. İlk tespit ve açıklamalar yangının elektrik kontağından çıktığına işaret etmektedir. Neden her ne olursa olsun, yangından zarar gören esnaflarımızın zarar ve ziyanlarını karşılamak hükümetin öncelikli görevidir. Bu kış kıyamette ekmeğini kazanmanın, çorbasını kaynatmanın telaşında olan kardeşlerimiz yüzüstü bırakılmamalı, kaderine terk edilmemelidir. Parti olarak Keçiören Osmanlı Pazarı esnafının talep ve ihtiyaçlarını yakından takip edeceğimizi, onların dertlerine ortak olacağımızı ifade ediyor, tüm esnaf kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum” dedi.

“RÜŞVET VE YOLSUZLUK KAMU DÜZENİNİ SARSAN BİR SUÇTUR”

Mevlid Kandili’ni tebrik eden Bahçeli, “Bu gece alemlere rahmet elçisi olarak inmiş Efendimiz Resulullah’ın dünyaya teşrifini hasretle, hürmetle ve hayranlıkla yad edeceğiz. Sizlerin, milletimizin ve Türk-İslam dünyasının Mevlid Kandili’ni tebrik ediyorum. Ne mutlu bizlere ki adalet, ahlak, merhamet ve şefkat zirvesi; iman, inanç, insaf, izzet kutbu aziz Peygamberimizin izinden yürüyoruz. Bu mübarek günde Allah’tan niyazım, bizleri helalin yolundan ayırmamasıdır. Zira helale yüz çevirmek, haramla sözleşmek, haramla nikahlanmak demektir. Bir toplumu içten içe çürüten en ağır sorun rüşvetle birlikte haramın açıktan savunulmasıdır. Ve dinimiz bunu net olarak yasaklamıştır. Rüşvet ve yolsuzluk kamu düzenini sarsan bir suçtur. Rüşvet veren devlete taarruza geçmiştir ve bu yüzden suçludur. Rüşvet sosyal düzenin bozulduğu dönemlerde ortaya çıkmaktadır.

Rüşvet insanlığın reddettiği, inancımızın ve kültürümüzün telin ettiği bir sapma halidir. Ecdadımız rüşvet alana mürteşi, rüşvete verene raşi diyor ve bu ikiliyi mahkum ediyordu. Barbar kavimler bile rüşvetle mücadele etmişlerdir. Peçevi tarihinde anlatılmaktadır: İslam tarihinde ilk rüşvet olayı; Halit Bin Velit’in, Hz. Osman’ın huzuruna girebilmek için kapıcıya iki altın vermesiyle başlamıştır. Rüşvet devletin selametine karşı işlenmiş ağır bir cürümdür” ifadelerini kullandı.

“17-25 ARALIK MİLLİ VİCDANDA KAPANMAMIŞ BİR YARADIR YEDİRMEYİZ DİYENLER, NE VAR NE YOK YEMİŞTİR”

17-25 Aralık operasyonalrına değinen Bahçeli şu ifadeleri kullandı: “Devlet otoritesinin zayıflamasıyla rüşvet arasında doğru bir bağlantı vardır. Darbe diyerek savuşturulan ve kapatılan 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını bir de bu göz ve bilgi dağarcığıyla değerlendirmek lazımdır. 17-25 Aralık milli vicdanda kapanmamış bir yaradır. Yedirmeyiz diyenler, ne var ne yok yemiştir. Birlikte yürüdük diyenler, yürütmede, götürmede ustalaşmışlardır. Kibirli ve küstah bir dille rüşveti günah işleme özgürlüğü sayanlar ahlak ve adaleti kilitlemişlerdir. Hala rüşvetle çarkları dönen vakıflar söz ve güç sahibidir. Hala ayakkabı kutularından çıkan deste deste banknotlar hafızalardadır.

“GÜN GELECEK DEVRAN DÖNECEK, RÜŞVETÇİ, HORTUMCU ADALETİN ÖNÜNE ÇIKACAKTIR”

Yatak odalarındaki haram madenleri, bakan ve başbakan çocuklarının çevirdiği dolaplar, dört yüzsüz bakanın hırsızlıkları dillerdedir. Ve hala Erdoğan’ın zeki oğluyla para eritme üzerine yaptığı konuşması akıllardan çıkmamıştı. Gün gelecek devran dönecek, rüşvetçi, hortumcu, haramzade, millete küfreden, yüzdelerle ihale alan kim varsa doğruca adaletin önüne çıkacaktır. Bu ya olacak ya olacaktır. Başka bir seçenek kesinlikle yoktur.”

“MASUM CANLARA KIYANLAR MÜSLÜMAN DEĞİL, KAFİR İŞBİRLİKÇİSİDİR”

Terör eleştirisi yapan Bahçeli şu ifadeleri kullandı: “İslamiyet’in terörle anılması, terörle özdeş gösterilmesi konusunda sinsi ve çok yönlü propaganda çalışması yürüten çevrelere müsaade edemeyiz. Ve elinde silah, dilinde küfür, belinde bombayla önüne gelen ateş açan, hedef gözetmeksizin gözüne kestirdiğini yok eden, doğrayan ve parçalayan canileri İslam dairesinde göremeyiz, görülmesine sessiz kalamayız. Küresel güçlerin maşası IŞİD, El Nusra, Boko Haram, Eş-Şebab, El Kaide ve benzeri cinayet örgütlerinin İslamla uzaktan yakından bir ilişkisi olamayacak, kıyısından köşesinden irtibatları kurulamayacaktır. Masum canlara kıyanlar Müslüman değil, kafir işbirlikçisidir.

“BATI, DOĞUDAKİ, STRATEJİK HEDEF VE HESAPLARI İÇİN DEVŞİRDİĞİ MİLİTAN KADROSUNA TETİKÇİLİK YAPTIRMAKTADIR”

Mürşit kisveli müşrikler, Müslüman görünümlü müfritler İslam’ı can evinden vurmaktadır. Bunlar emperyalizmin uşağı, İblisin Truva Atı’dır. Ne yazık ki, İslam âlemi tümden karıştırılıp istikrarsızlığa gömülürken bu çeteler yüksek fiyatlardan kiralanmakta, her pis işte kullanılmaktadır. Batı, doğudaki, bilhassa İslam alemini çerçevesine alan stratejik hedef ve hesaplarını ele geçirmek maksadıyla devşirdiği militan kadrosuna tetikçilik yaptırmaktadır.İslam coğrafyası terörle yıldırılmak, terörle teslim alınmak istenmektedir. Bölgenin mihenk taşı olan Türkiye bu senaryolardan dün de, bugün de ziyadesiyle etkilenmiş ve zarar görmüştür. Ortadoğu’da sürdürülen kavganın temelinde bölüşüm ve hakimiyet mücadelesi yatmaktadır. Bu nedenle bölgede topraklar parçalanmakta, insanlar kimi zaman etnik, kimi zaman mezhebi motivasyonla istismar edilmektedir. Söz konusu istismarı emperyalist güçler ve onların yerli işbirlikçileri yapmaktadır.”

“ARAP BAHARI’NDAN KARA KIŞ ÇIKMIŞ, GÜDÜMLÜ SELEFİ ÇETELER BARBAR KAVİMLER GİBİ HER TARAFA YAYILMIŞLARDIR”

Bahçeli, “Ortadoğu’nun ve İslam ülkelerinin kanlı bıçaklı duruma getirilmesinin nedeni budur.Sonuç itibariyle Arap Baharı’ndan kara kış çıkmış, güdümlü selefi çeteler tıpkı Roma İmparatorluğu’nu yıkan barbar kavimler gibi her tarafa yayılmışlardır. Bu bir sonuçtur. Sonuçla uğraşmak, sonuca kafa yormak ise zaman kaybıdır. Musibetlerin kaynağında asırlardır değişik kılık ve görünümde devam eden emperyalist vahşilik vardır. İslam ülkeleri ise adeta felç geçirmiş, adeta vurgun yemiştir. Çünkü bu ülkelerin yöneticileri batıya payandalık ve uyduluk yapmaktadır. Sözde kral, emir ve şeyhler için öncelik halklarının huzuru, ülkelerinin onuru, İslamiyet’in itibarı değil, kan ve haksızlık üzerinde kurulu bulunan taht ve taçlarıdır. Osmanlı’dan ayrılan her toplum, her devlet şimdilerde kriz geçirmekte, şok yaşamaktadır. Buna Türk’ün bedduası mı tuttu demeliyiz bilemiyorum, ama bildiğim şu ki, Ortadoğu ateş almış, insan hayatı aynısıyla karanlık çağlarda yaşandığı gibi ucuzlamış, bir değeri kalmamıştır” açıklamasında bulundu.

“İSLAM İTTİFAKI’NDA YER ALAN 34 ÜLKE ÖNCE SAMİMİYET TESTİNDEN GEÇMELİDİR”

İslam İttifakı’nın törörle mücadelede yetersiz kalacağını ifade eden Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü: “Teröre karşı, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 34 ülkenin Suudi Arabistan öncülüğünde bir İslam İttifakı kurması, terörist gruplarla mücadele edileceğinin ilan edilmesi bu gerçeği değiştiremeyecektir. Bir yönüyle 34 ülkenin teröre karşı aynı cephede buluşması umutlu bir gelişme idiyse de, diğer yönüyle terör örgütlerini aşırı ve haddinden fazla büyütmenin örtülemez neticesidir. NATO “Müslümanlar için savaşmayacağız” diyerek gizli tarafını, tercihini ve gelişmelere sancılı bakışını açığa vurmuştur. 34 ülke bir araya gelip ne yapacaktır? IŞİD yine saldırılarına devam etmektedir. PKK-PYD kan dökmeyi, ihaneti resmileştirmeyi hızla sürdürmektedir. Bu 34 ülke önce samimiyet testinden geçmelidir. Bu 34 ülke önce birbirilerinin aleyhine terör örgütlerini nasıl ve hangi kanallarla provoke ettiklerini açıklamalıdırlar. Madem 34 ülke terör örgütlerine karşı bir araya geldilerse, ABD’sinden Rusyası’na, Birleşik Krallık’tan Almanya’sına kadar batılı ülkelerin bölgemizde ne işi vardır? Kendi söküğümüzü kendimiz dikmemiz gerekirken, vesayetçi güçlere ne ihtiyaç vardır? Yoksa İslam ülkeleri arasındaki ittifak emperyalizmin yeni bir oyalama ve oynama taktiği midir? Ya da planlanan, 34 ülkeyi terör örgütleriyle eşitleme, eşit güçte gösterme sinsiliğiyle beraber Şii-Sünni kutuplaşmasının derinleştirilme arayışı mıdır? Her ülke teröre karşı ise teröristlerin yaşama şansı doğal olarak olmayacaktır. Peki bu terör örgütleri ağır silahları nereden, hangi silah baronlarından, kimlerin gözetim ve denetiminde almaktadır?

YOKSULLUK, YOZLAŞMA YOLSUZLUK İSLAM ÜLKELERİNİ PENÇESİNE ALMIŞTIR

Berlin’de, Londra’da, Paris’te, Washington’da, Brüksel’de, Roma’da, Madrid’de, Moskova’da, Şam’da, Bağdat’ta ve hatta Tahran’da terör örgütlerine silah satmak için kuyruğa giren, terörizmi diri tutmak için faal halde bulunan çevrelere ne diyeceğiz, bunları nasıl izah edeceğiz? Bu terör örgütleri mali, lojistik ve insan kaynaklarını nereden temin etmektedir? Önce sorun yaratıp peşinden silah pazarı kurmak, önce ara bozup hemen arkasından müdahale gerekçesi oluşturmak bildik bir sömürgeci komplosudur. Saddam’ı silahlandırıp, Mübarek’i cesaretlendirip, Kaddafi’yi destekleyip, Bin Ali’yi pışpışlayıp, sonra da bahar geldi bahanesiyle kalabalıkların önüne atan bu emperyal edepsizliktir. Ortadoğu’nun omurgası çökmüştür. Ortadoğu ve İslam toplumlarının iradesi kırılmış, bağımsız karar alma mekanizmaları laçkalaşmıştır. Bu furyaya, bu curcunaya Türkiye’de katılmış, daha doğrusu katılmak zorunda bırakılmıştır. İslam ülkeleri manevi kalkınma, maddi silkinme yaşamadan, birlik ve dirliğine sahip çıkmadan facialar sürecek, daha çok kan akacaktır. Yoksulluk İslam ülkelerine sinmiştir. Yozlaşma İslam ülkelerine nüfuz etmiştir. Yolsuzluk İslam ülkelerini pençesine almıştır. Bir yanda petrol ve dolar içinde yüzen küçük bir zümre, diğer yanda bir dilim ekmek, birazcık hak, özgürlük ve demokrasi için çırpınan milyarlarca insan herkesi kahretmelidir.

MAZLUMUN AHINI ALMIŞ HİÇBİR ZORBA NE SARAYININ, NE PARASININ, NE DE SALTANATININ HAYRINI GÖREMEYECEKTİR

Bir yanda haksız kazanç sağlamış, zor kullanarak servet edinmiş, israf ve harama batmış elit bir tabaka, diğer yanda helal rızkı için ömrünü veren milyarlar hepimizi kara kara düşündürmelidir. Bu vahim ve iç yaralayıcı düzenin tek yüzü güleni, tek memnunu zalimlerdir. Ve inanıyoruz ki, mazlumun ahını almış hiçbir zorba ne sarayının, ne parasının, ne de saltanatının hayrını göremeyecektir. Tarihin akışına baktığımızda nice bedbahtın, nice haramzadenin, nice nefsine kul köle olmuş gafilin ibret verici acı sonlarını görürüz. Allah mutlak ve galiptir; kimse karamsarlığa kapılmasın, bunu yine görecek, yine şahit olacağız.”

“PUTİN’İN GÖZÜNÜ KAN BÜRÜMÜŞTÜR”

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Suriye’de Siyasi Çözüm Planını oy birliğiyle kabul etmesine ilişkin Bahçeli, “İçinde bulunduğumuz coğrafyada her yer karışıktır. Bu karışıklığın Türkiye’ye maliyeti günden güne büyümektedir. Suriye konusu uluslararası toplumu üst düzeyde meşgul etmektedir. Geçtiğimiz günlerde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Viyana’da varılan Suriye’de Siyasi Çözüm Planını oy birliğiyle kabul etmiştir. Suriye’de insani, tarihi ve kültürel miras yok edilmektedir. Esad zalimliği ve Rus acımasızlığı özellikle Bayır Bucak’taki soydaşlarımıza göz açtırmamaktadır. Ne çelişkidir ki, Türkmen Dağı’ndaki katliamlar görülmemektedir. Rusya, IŞİD’i bombalıyorum diyerek Türkmenlere saldırmaktadır. Putin’in gözünü kan bürümüştür. AKP hükümeti ise ne yaptığını bilmez bir haldedir” diye konuştu.

“HER ŞEY LAFTADIR VE TÜRKMEN DAĞI’NIN KAYBI AN MESELESİDİR”

Bahçeli, “Hükümet henüz Türk devletinin caydırıcılık vasfını kullanmaktan aciz, soydaşlarımıza arka çıkacak sorumluluk şuurundan mahrumdur. Milli Güvenlik Kurulu’nun 18 Aralık’taki toplantısında, Bayır Bucak bölgesinde yaşayan kardeşlerimizin durumu ele alınmış ve duyarsız kalınmayacağı ifade edilmiştir. Ancak her şey laftadır ve Türkmen Dağı’nın kaybı an meselesidir. Türkmenler denizden, havadan ağır bombardıman altındadır. Esad ise karadan kalleşçe bindirmektedir” dedi.

“ERDOĞAN KISIKLI’DAKİ VİLLASINDA POZ VERİP AİLE BOYU FOTOĞRAF ÇEKTİRİRKEN SOYDAŞLARIMIZ KATLEDİLMEKTEDİR”

Bahçeli, “Erdoğan Kısıklı’daki villasında poz verip aile boyu fotoğraf çektirirken soydaşlarımız katledilmektedir. Davutoğlu sosyal medyadan görücüye çıkar gibi icraatlarını sıralarken Türkiye’nin güvenliği erozyona uğramaktadır. Sayın Davutoğlu Türkmenler öldürülüyor, neredesin? Ülkemiz dört bir koldan tahriklere uğruyor, ne yapıyorsun? Bunlar için Türk’ün ölmesi önemsiz bir ayrıntıdır. Bu Davutoğlu ki, 2012 yılının Kasım ayında İsrail saldırısı sonrası ziyaret ettiği Gazze’deki Şifa Hastanesi’nde iki gözü iki çeşme ağlıyordu. Aynı Davutoğlu Dağlıca’da şehitlerimizin toprağa düştüğü gün, bir futbol müsabakasına katılıyor, yanına aldığı şehit yavrusunu istismar ederek tezahüratlar eşliğinde sevinç çığlığı atıyordu. Erdoğan da Mısırlı Esma için yanıp kavruluyor, göz pınarlarından akan yaşları ekranlarda göstere göstere siliyordu” dedi.

“DÜNE KADAR İSRAİL’E KATİL DİYORLARDI NE DEĞİŞTİ DE İSRAİL’İN DOST BİR ÜLKE OLDUĞU BİRDEN BİRE HATIRLANDI?”

Türkiye İsrail ilişkilerini eleştiren Bahçeli, “Bunların vicdanında Türklük yoktur. Düne kadar İsrail’e terörist devlet diyorlardı. Düne kadar İsrail’e katil diyorlardı. Düne kadar İsrail’den Mavi Marmara’nın hesabını soruyorlardı. Şimdi ne değişti de İsrail’in dost bir ülke olduğu birden bire hatırlandı? Ne oldu da İsraille gizli kapaklı görüşme ve anlaşma zeminlerine gerek duyuldu? Erdoğan hangi tehdit ve tavizlerle Ortadoğu’nun Türkiye-İsrail yakınlaşmasına ihtiyacını olduğunu seslendirdi? Erdoğan, İsrail’in barışı tehdit ettiğinden şikayet etmiyor muydu? “Şahsen ben bu görevde bulunduğum sürece hiçbir zaman İsrail ile olumlu bir şey düşünemem” diyen Erdoğan değil miydi? İsraille cepheleştiği günlerde halkın ve hakkın rızasını kazanmak, egemen güçlere şirin görünmemek amacında olduğunu ısrarla söyleyen Erdoğan nerededir? Hani İsrail çocukları öldürüyor, plajlarda masumları katlediyordu? Erdoğan bunları unutmuş ve Türkmenistan seyahatinden dönerken İsraille ilişkilerin normalleşmesi Türkiye ve Filistin’e çok şey kazandırır görüşüne gelmiştir. İsrail’e karşı ileri sürülen üç şarta ne olmuştur? Özür şartı yerine gelmiş midir? İddia odur ki, Obama’nın nezaretinde İsrail Başbakanı Netanyahu telefonla özür dilemiştir. Mavi Marmara’da ölenler için tazminat verilmiş midir? Hayır. Gazze’ye uygulanan abluka kalkmış mıdır? Bu da hayır. Türkiye’nin talepleri tam karşılanmadığı ortadayken el altından İsrail ile uzlaşma arayışlarının, barış masası kurma niyetlerinin asıl gayesi nedir? Erdoğan’ın İsrail’e yanaşması, bu ülkeye zeytin dalı uzatması nasıl okunmalıdır? Irak, Rusya ve Suriye gerilimini kaldıramayan, bu nedenle küresel güçlerin dayatmasıyla İsrail’e yakınlaşan AKP hükümeti bütünüyle hayal kırıklığıdır. Bölgesinde yalnızlaşan Türkiye’nin tutacak son dalı İsrail kaldıysa düne kadar hakim olan bunca sövgüye, bunca itiş kakışa ne gerek vardı?” diye konuştu.

“TÜRK MİLLETİ; ERDOĞAN’IN, FARKLI ÜLKE VE LİDERLERLE “CANIM SIKILDI KÜSTÜM, KEYFİM YETTİ BARIŞTIM” DEMESİNDEN TİKSİNMİŞTİR”

Hükümetin dış politikasını eleştiren Bahçeli, “7 Haziran seçimlerinden sonra Tel Aviv’de bayram yapıldı diyen yandaş asalaklar, asıl bayram hediyesinin bizzat Erdoğan’ın diliyle verildiğini görmeyecek kadar vicdan ve iradenizi aldırdınız mı? Hepsini geçtik de, Gazze’de ölen mazlumların yakınlarına ne diyeceksiniz? Türkiye’ye ziyarete gelen ve kongrelerde defalarca alkışlattığınız Hamas lideri Meşal’in yüzüne nasıl bakacaksınız? Biz demiyoruz ki İsrail’le düşman olalım. Biz dilemiyoruz ki İsraille ilişkilerimiz hepten kopsun. Fakat önce Erdoğan ve Davutoğlu’nun İsrail’e yağmur gibi yağdırdığı ağır sözlerinden dönüş gerekçesini, eriyen buzların asıl sebebini öğrenmek istiyoruz. Türk milleti; Erdoğan’ın, farklı ülke ve liderlerle “canım sıkıldı küstüm, keyfim yetti barıştım” demesinde tiksinme noktasına gelmiştir. Böylesi cehalet dolu, hamaset yüklü, basiret yoksunu dış politika nerede görülmüştür? Türk milleti Erdoğan’ın insafına mı kalmıştır? Recep Tayyip Erdoğan filmi hep bildik sahnelerle doludur: Hava sahamızı ihlal eden Rus uçağı düşürüldü, Erdoğan yine olsa yine yaparız, hesap sorarız dedi, bir gün sonra Rus uçağı olduğunu bilsek farklı davranırdık noktasına geldi” dedi.

“ERDOĞAN HEM KANDIRILDIM DEDİ, HEM DE HERKESİ KANDIRDI”

Bahçeli, “Esad kardeşiydi, ailece görüşüyorlardı, sonra katil olduğunu hatırladı. Emevi Camiinde namaz kılacaktı, üç aya kalmaz Esad gidecekti, böyle diyordu, dört yılı aştı ne giden var, ne de gitmeye niyeti olan. Sisi’yle görüşmeler yapıyordu, Ankara’da ağırlıyordu, sonra darbeci olduğunu söyledi. Cemaatle can ciğer kuzu sarmasıydı, sonra paralel olduğunu itiraf etti. Mehmetçiğe darbeci çamuru attı, sonra dönüp meğerse kumpasmış, yanlış yaptık, dedi. PKK’yla çözüm masasında iştahla oturuyordu, sonra terörist olduğunu anladı. Erdoğan hem kandırıldım dedi, hem de herkesi kandırdı. Davutoğlu derseniz, onda gürültü var, görüntü yoktur” dedi.

“MUSUL BAHANESİYLE BEŞİKA’YA GİTTİNİZ GİTMESİNE DE, NİÇİN DÖNÜYORSUNUZ? NEDİR SİZİ KORKUTAN?”

Bahçeli, “5 Aralık’ta Musul’a zırhlı birlikler sevk ettiler. Biz bunu olumlu bulduk, destek verdik. Erdoğan çok geçmedi, 11 Aralık’ta Musul’dan çekilmenin söz konusu olmadığını kararlı yüz hatlarıyla ileri sürdü. Davutoğlu durur mu, o da aynı havayla oynamaya başladı. Ne oldu, 14 Aralık’ta Beşika Kampı’ndaki askeri birliğimizin bir bölümü Irak’ın kuzeyindeki Bamerni Kampı’na kaydırıldı. Buna da yeniden tanzim denildi. Yetmedi, geri adımlar durmadı. Obama’nın 18 Aralık’ta Erdoğan’a bir telefonuyla AKP’nin yelkenleri suya indi, Dışişleri Bakanlığı Beşika Kampı’ndan çekilmenin süreceğini 19 Aralık’ta açıkladı. Sormazlar mı adama; Musul bahanesiyle Beşika’ya gittiniz gitmesine de, niçin dönüyorsunuz? Nedir sizi korkutan? Sayın Erdoğan, Obama’ya soramadın mı; ABD, binlerce kilometre uzaklıktan gelip Irak’ta operasyon yapıyor da, Türkiye güvenliği ve soydaşlarının varlığı için sınırının hemen öte yakasına geçemeyecek midir? Obama Irak’ın onurundan bahsediyor da, sen ve başında bulunduğun korkaklar kafilesi Türk milletinin onurunu müdafaa edemiyor musunuz? Böyle bir devlet idaresinin inandırıcılığı nasıl olacaktır?

Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu millete yalan destanı yazıp, başkanlık sistemi ve yeni anayasa edebiyatı yaparken; Kırım Rusların oldu. Hiçbir şey yapılamadı. Kıbrıs Rumlara peşkeş çekildi, Doğu Akdeniz’de mevzi kaybedildi. Hiçkimsenin umurunda olmadı. Türkmen Dağı Esad’ın eline kaldı. Hiçbir etkili tedbir alınamadı. Kerkük peşmergeye, Musul IŞİD’e terk edildi. Geriye yalnızca Türkmenlerin acı dolu hikayeleri, yitirilmiş yurtları, dağıtılmış umutları, kaybolmuş hayatları bırakıldı” açıklamasında bulundu.

“ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU DARA DÜŞTÜ MÜ, FIRILDAK GİBİ DÖNMEKTELER ÖNLERİ AÇIK SİRKTE İYİ CAMBAZ OLABİLİRLER”

Bahçeli, “Erdoğan’a, bu çağın Selahattin Eyyubi’si diyerek yalakalık yarışına girenler merakı mı mazur görsünler, bunlar hiç mi tarih okumamışlar, hiç mi vicdanları sızlamamıştır? Kaçmanın, tornistan yapmanın, u dönüşünün, anında çark etmenin ismi ne zamandır Selahattin Eyyubi olmuştur? Unutmayınız, korkak her gün, cesur bir gün ölür. İnsan sürgünden, zindandan, ölümden değil, sadece korkak olmaktan korkmalıdır. Erdoğan ve Davutoğlu sıkıştı mı taviz limanına demirlemektedir. Bu ikili dara düştü mü, pabucun pahalı olduğunu gördü mü, uydurulmuş onca mazerete bel bağlayarak fırıldak gibi dönmektedir. Bunların önü açıktır, sirkte iyi cambaz olabilirler. Bunların talihi yaver giderse, güldürü programlarında, komedi dizilerinde iyi ve bol kazançlı rol kapmalarında engel yoktur. Bunların çiğnenmiş sözlerin, yutulmuş vaatlerin, sanal yiğitliklerin aktörü olarak da yıldızları parlayabilir. Şansları bol olsun, bugün başlarlarsa bir seneye kalmaz hasılat rekoru kıracak işlere imza atabilirler. Fakat bunlar bir tek Türkiye’yi layıkıyla yönetemezler, Türk milletine yeni ruh ve ufuk sunamazlar ve de asla sunamamışlardır” ifadelerini kullandı.

“SOKAKLARA HENDEKLER AÇILIRKEN, HÜKÜMET UYUŞARAK SEYRETMİŞTİR”

Güneydoğudaki operasyonlara değinen Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiçbir küresel mihrak, hiçbir hain emel bu gerçeği değiştiremeyecektir. Görüyorsunuz, günlerdir Sur, Cizre, Silopi ve Nusaybin başta olmak üzere, teröristler her değerimize saldırı düzenlemektedir. Öğretmenler çekilmekte, devletin kanadı kolu kırılmakta, vatan evlatları şehit düşmektedir. Dün Bitlis’in Sehi Ormanları bölgesinde, önceden yerleştirilen el yapımı patlayıcı düzeneğinin PKK’lı teröristlerce infilak ettirilmesi sonucunda 1 Mehmedimiz şehit, 9’u da yaralanmıştır. Yine dün Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bir Mehmedimiz şehit düşmüştür. 18 Aralık’ta Cizre’de, 19 Aralık’ta Sur’da, 20 Aralık’ta bir kez daha Cizre’de teröristlerle çıkan çatışmada üç kahramanımız şehit olmuştur. 1 Kasım’dan bu tarafa 17 polisimiz 19 askerimiz bir hilal uğruna kara toprağa girmiştir. Şırnak Cizre’de, PKK’lı katiller, evinin mevzi haline getirilmesine karşı çıkan 70 yaşındaki Selahattin Bozkurt’u öldürmüşlerdir. Cizre’nin Nur Mahallesi’nde 8 aylık hamile Güler Yanalak isimli hanım kardeşimiz teröristlerce kurşunlanmıştır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara şifa diliyor, hepimizin başı sağolsun diyorum. Türkiye fikren, fiilen ve fiziken bölünmenin eşiğindedir. Şu anda Türkiye’nin bir bölgesi kundaklanmakta, hainler tarafından yakılıp yıkılmakta, kırılıp dökülmektedir. Her yere tonlarca bomba yığılırken istihbarat uyumuştur. Sokaklara hendekler açılırken, hükümet uyuşarak seyretmiştir. Barikatlar dikilmiş, evler silah ve cephaneliklerle doldurulmuştur.

AKP’NİN ÇÖZÜMÜ BUZDOLABINDA DEĞİL, HENDEKTEDİR

Erdoğan çözüm diyordu, terör örgütünün silah bırakacağını söylüyordu. Biz hayal görmeyin, milleti aldatmayın, çözüm çözülmedir, PKK silah bırakmaz dedikçe, Erdoğan renkten renge giriyor, yüzü öfkeden kapkara kesiliyordu. AKP’nin çözümü buzdolabında değil, hendektedir. Sözde hendek siyaseti uydurup bununla ilgili lehte ya da aleyhte ahkam kesmek hızla mesafe alan bölücülüğe açıktan hizmettir. Kaldı ki AKP’nin süreç ve barış masalı teröristlerin silah depolamasına yaramıştır. Erdoğan da bunu ilk ağızdan itiraf etmiştir.

“ÇÖZÜM DİYENLER ŞİMDİ SÖYLEYİNİZ, CEVAP VERİNİZ, BU HENDEKLER KAZILIRKEN NEREDEYDİNİZ?”

Çözüm süreci eleştirisi yapan Bahçeli, “Çözüm diyenler şimdi söyleyiniz, cevap veriniz, bu hendekler kazılırken neredeydiniz? Sözde akiller peki siz ne yapıyor, hangi delikten, hangi yalıdan, hangi melun hevesle terörü seyrediyordunuz? Bir ara, durmadan konuşuyor, özgürlük nutku atıyor, demokrasi türküsü söylüyor, terörü bitiriyor, sorunları çözüyor, barışı getiriyordunuz. Şimdi nerede gizleniyor, nerelerde keyif çatıyorsunuz? Bu hendekler yeni kazılmadı. Hendeklere ilk kazma yıkım projesiyle vuruldu. Hendeklerin yayılması süreç ihanetiyle gerçekleşti. Sur’dan Suriye, Cizre’den Cezire, Silopi’den savaş çıkartmak için yıllarca PKK el bebek gül bebek bakıma alındı, müzakerelerle güçlendirildi. Şimdi Erdoğan çıkmış, “O evlerde, o binalarda, açtığınız o hendeklerde yok olacaksınız, oraya gömüleceksiniz” demektedir. Davutoğlu da, “Hendekleri başlarında parçalayacağız” iddiasındadır. Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz yaratıklar tarafından Cizre yakılmakta, Silopi kırılmakta, Sur Ayn el Arab’a dönüştürülmektedir. Hastanelere roketler isabet etmekte, okullar bombalanmakta, camiler harabeye çevrilmekte, vatandaşlarımız göç etmektedir. Terörden olumsuz etkilenen 21 ilimizde bu yılın ilk 10 ayında 11 bin 354 esnafımızın kapısına kilit vurduğu, kapanan şirket sayısının bin 549’a ulaştığı medyaya kadar yansımıştır. Örgüt sözde mahkemeler kurmuş, hükümetin haberi olmamıştır. Örgüt sözde şehitlikler açmış, hükümetin ruhu duymamıştır. Alan almış, satan satmış, çözümün içinden hendek çıkmış, barikatlar dikilmiş, ne çelişkidir ki hükümet bile bile kulağının üstüne yatmıştır. Bunlara rağmen, Erdoğan ve Davutoğlu hendeklere öfke saçacağına, nerede hata yaptık diye dönüp geçmişe bir türlü bakmıyor, bakamıyor. Öcalan’ı takdirle karşılıyorum diyen Şırnak eski Valisi, bu hendeklerde senin payın vardır. TBMM’de “Bu coğrafyada üç hedef vardı son dönemde: Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bir; İmralı, iki; Barzani, üç.” diyen AKP Milletvekili, bu hendeklerde senin izin vardır. “Türk üst kimliği bölücüdür, Türk bayrağı değil, Türkiye ve devlet bayrağı diyelim” diyen zehirli dil, bu hendeklerde senin dahlin vardır. “Türk diye bir ırk yoktur” diyen sefil zihniyet, sana söylüyorum, bu hendeklerde senin rızan, senin sözün, senin kapkara ümidin vardır. Türk bayrağını tahrik unsuru gören, Ne Mutlu Türküm Diyene seslenişinden rahatsızlık uyan hainler, duyun bu milli çığlığı, hendekler önce vicdanınızda açılmıştır” açıklamasında bulundu.

“DAVUTOĞLU, BİLESİN Kİ GÜNAHIN BÜYÜKTÜR VE HENDEKLER SENİNLE ANILACAKTIR”

Güneydoğudaki operasyonlara ilişkin Bahçeli şu ifadeleri kullandı: “Milliyetçilikle hesaplaşma zamanı” geldi diyen hele sen Davutoğlu, bilesin ki günahın büyüktür ve hendekler seninle anılacaktır. İmralı canisini sütten çıkmış ak kaşık gösteren, gençliğinde namaz kılmasından oruç tutmasına kadar ballandıra ballandıra anlatan siyasi mevtalar hendeklere ilk kazmayı vuran asıl sizlersiniz. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini kaldırıp, milleti 36 parçaya ayırıp milliyetçiliği ayaklarının altına aldığını söyleyen 17-25 Erdoğan, gerçek hendek kaçak sarayın içinde, 7 Aralık’ta taşındığın 250 odalı saray yavrusunun tam ortasındadır. “Sayın Öcalan demek, PKK’nın kendine ait bayrağını ve Öcalan posterini elinde taşımak suç olmaktan çıktı” sözlerini kurşun gibi savuran namertler, şimdi beni dinleyiniz, ilk hendek sizlerin ruhunda kazılmıştır. İmralı canisine methiyeler düzüp barış güvercini gösteren, Türk milliyetçilerine hakaretler yağdırıp morg bekçisi suçlamasını yöneltenler, sizin ön isminiz hendek ise soy isminiz haysiyetsizdir. Oslo’dan İmralı’ya kadar Türkiye’nin önüne sıra sıra hendek kazdılar, sırtına kaldırmayacağı yük yüklediler. Şimdi de bundan gocunuyorlar.

HDP’Lİ SİYASETÇİLERLE İLGİLİ HUKUKİ İŞLEM BAŞLATMAK İÇİN CUMHURİYET SAVCILARI NEYİ BEKLEMEKTEDİR?

Teröristlere müdahale etmek isteyen güvenlik güçlerimizin elini tutan, Süreç zarar görmesin, Erdoğan kızmasın gerekçeleriyle teröristlerin alan hakimiyetine göz yuman siyasetçisinden, aktif veya merkezdeki valisinden, kaymakamından, emniyet müdüründen ve diğer görevlilerden bu dünya gözüyle hesap sormazsam, içtikleri sütü, yedikleri lokmayı burunlarından getirmezsem hayat bana zehir olsun. Düşmanlık saçan, hendekleri kutsayan, PKK’lı militanları öve öve bitiremeyen HDP’li siyasetçilerle ilgili hukuki işlem başlatmak için Cumhuriyet Savcıları neyi beklemektedir? Yok mudur hukuku müdafaa edip koç gibi duracak yiğit ve korkusuz bir savcı?

Köküne kıran mı girdi bu adaletin?”

“HDP, TÜRKİYE DÜŞMANLARIYLA İŞ TUTMAKTA, ÖZERKLİK VE KÜRDİSTAN DESTEĞİ İÇİN ÜLKELERE SIRTINI YASLAMAKTA”

HDP’nin yapacağı Moskova ziyaretini de eleştiren Bahçeli, “HDP’nin bir eşbaşkanı yarın Rusya’ya gideceğini ve Moskova’da temsilcilik açacaklarını söylemektedir. 26-27 Aralık’ta Demokratik Toplum Kongresi’nin Diyarbakır’da yapacağı sözde kongrede özyönetimin tartışılacağı duyurulmaktadır. KCK Yürütme Konseyi’nin, HDP’li milletvekillerinin Meclis’ten çekilmeyi tartışmaya açmaları yönünde çağrı yaptığı medyada yer almaktadır. Erdoğan’ın kardeşi Barzani, bağımsız Kürdistan için referandum kartını ileri sürmektedir. HDP, Türkiye düşmanlarıyla iş tutmakta, özerklik ve Kürdistan desteği alabilmek için yüzyıllardır amacı malum olan ülkelere sırtını yaslamakta bir sakınca görmemektedir. Milletin kesesinden para alan HDP’li belediyeler PKK’ya çalışmaktadır. Bu ne düşmanca bir tavırdır? Kürdistan nedir, neresidir ve Türk milleti son ferdine kadar fedakârlık yapmadan bu nasıl kurulacaktır? Diyarbakır’ı ihanetin ağırlık merkezi yapmak hangi aklın ürünüdür?” ifadelerini kullandı.

“KARDEŞ KARDEŞE KIRDIRILSIN MI? İSTENEN BU MUDUR?”

Bahçeli “Gazi Mustafa Kemal Atatürk 26 Eylül 1932 tarihinde, Diyarbakır isimli bir gazeteye verdiği beyanatta aynen şunları söylemiştir: “Ben Türk elinin kahraman bir bucağındayım. Bizim diyarımız Oğuz Türk’ünün has kaynağıdır. Biz bu yüce kaynağın çocuklarıyız.” Çözüm ve açılımcılar, terörist ve hıyanet odakları hatırdan çıkarmayınız ki, Diyarbakır, Hakkari, Şırnak ve daha niceleri Türk’ün öz yurdudur ve asla kaybedilmeyecektir. Emperyalizme piyonluk yapanlar, Kürdistan’ın oluşumuna seyirci kalanlar, Sevr’de Hain Ferit Paşa’nın durumuna düşmeyecekler midir? Gaflet, dalalet ve hatta ihanet herhalde bu olsa gerektir. Kardeş kardeşe kırdırılsın mı? İstenen bu mudur? Türkiye’nin en ücra köşesine kadar dağılmış, birçoğu ve özellikle İstanbul, İzmir, Adana ve Mersin’de yaşayan Kürt kökenli kardeşlerimize, Güneydoğu’da birkaç ili Kürt devleti olarak verdik, buyurun yeni vatanınıza desek acaba tek bir kişi yerini yurdunu bırakıp da gidecek midir? Diyarbakırlının İzmir’de yaşayan oğlunu ne yapacağız? Ankaralının Şırnak’tan aldığı gelini nereye koyacağız? Kürt kökenli kardeşlerim, sizler yalnız değilsiniz. Ve sizler sahipsiz bırakılmayacaksınız. Terörden çok çekmiş, milletine mensubiyeti bir şeref madalyası gibi taşıyan kardeşlerim, PKK elbette sizin temsilciniz değildir, hiç de olmamıştır. Batı’nın uydurduğu Kürt sorunu ve Türkiye mozaiği bölücülüğe kılıftır. Hiçbir Kürt kökenli kardeşim bu oyuna gelmeyecektir” ifadelerini kullandı.

“TERÖRİSTLER EV EV, SOKAK SOKAK ARANIP BULUNMALI, HENDEKLERLE BERABER TAMAMIYLA İMHA EDİLMELİDİR”

Bahçeli, “Kronikleşen terörizm ve Kürdistan melaneti emperyalizmin silahıdır. Kürt kökenli kardeşlerim ona buna aldanmayacak, tehditlere aldırmayacaktır. Etnik kimlikler asırlar içinde kültür ve tarih potasında eriyerek, ortak üst değerlere ulaşıp vatandaşlık şuuruna, millet ruhuna kavuşmaktadır. Herhangi bir ayrım gözetmeksizin kaderde, kıvançta ve tasada bir ve beraber olan herkesle bir millet hali tezahür etmektedir. Ve biz anıda, acıda, atinin umut sancağında buluşarak bir millet olduk, biz bin yıllık kaynaşmayla kardeş olduk, biz bölünmez, bükülmez, parçalanmaz sağlam bir millet varlığıyla hep birlikte doğrulduk. Öyle ki adımız Türk milleti, devletimiz de Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundan geriye dönüş yoktur. Şu anda Cizre’de, Silopi’de, Sur’da can pahasına mücadele veren Mehmetçiklerimizi, kahraman polislerimizi sonsuz güven ve dualarımızla destekliyoruz. Teröristler ev ev, sokak sokak aranıp bulunmalı, hendeklerle beraber tamamıyla imha edilmelidir. Bunu bekliyoruz. Vatan hainlerden temizlenmelidir. Türk milleti hükümete tarihi bir görev vermiştir. Sayın Davutoğlu terörle ve nifakla mücadelede samimi olduğunuz müddetçe, endişeniz olmasın, Milliyetçi Hareket Partisi siyasi iradeyi yalnız bırakmayacak, şunun bunun ağzına baktırmayacaktır. Durmayın, yılmayın, dağdan, taştan, ovadan ve şehirden bu hainleri kazıyın, sökün, silin ve Türkiye’yi bu darboğazdan sağ salim çıkarın. Konuşmama son verirken, yeni yılınızı şimdiden tebrik ediyor, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum” diye konuştu.

http://gazeteport.com/sondakika/bahceli-erdogan-kisiklidaki-villasinda-poz-verip-aile-boyu-fotograf-cektirirken/


***