Cem Uzan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cem Uzan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Aralık 2020 Cuma

" BU İŞTE BİR MİT YENİĞİ Mİ VAR ? "

" BU İŞTE BİR MİT YENİĞİ Mİ VAR ? "



Kıvanç Değirmenli
OYUN BOZAN
25 EKİM 2004


" Dünyanın gerçek sırrı, Görülebilir olandadır; Görülmeyen de değil! " 
Oscar Wilde


Biliyor muydunuz?

    NATO sembolünün Yeni Ahid'i Yazan 4 Evangelisti ve Alşimist-Okulist gelenekte yeralan 4 temel elementi simgelediğini ve bu 4'lü Haç'ın gösterdiği misyon çerçevesinde dünyanın dört bir yanına asker gönderen NATO'nun üslerinde aynı zamanda Asker Misyoner Papazlar olduğunu...

Kaynak: Aytunç Altındal / Gül ve Haç Kardeşliği

Can Ataklı Star gazetesinde yayınlanan Oyun Bozan köşesine son verdiğinde tarih 15 Kasım 2003'tü.
O gün çıkan yazı; yarısı sansürlenmiş şekilde yayınlandı. Sonuna bize ait olmayan; "Star'daki yaklaşık 2 aylık beraberliğimiz burada bitiyor. Hoşça kalın" ifadesi eklenerek okuyucularımızla iletişimimiz kesilmiş oldu.

" Bu İşte Bir MİT Yeniği Var mı? " başlıklı sansürlenen yazıyı okumak için tıklayın
Oyun Bozan köşesi aracılığı ile; ABD Büyükelçisi'nin yaptığı temaslardan; Fettullah Gülen'in Türkiye'ye dönüş planlarına kadar bir çok deşifrasyonu gerçekleştirdik.

(Zaman'a manşet olan Fettullah Gülen röportajları serisi geçen sene yapıldığı halde ancak bu sene yayınlandı. Sebebi; Gülen'in Türkiye'ye dönüş planının deşifre olması idi)

Kandil dağı sosyolojisi üzerine kalem oynatmadığımız, AB'ye karşı "ev ödevlerin den"  söz eden yazılara imza atmadığımız dan,; kısacası suya sabuna dokunmadan birilerine zemin hazırlayan yazıları yazmadığımız dan olsa gerek; bu kadar deşifrasyonu bünye kaldıramadı ve köşemiz sansürlendi.
Bizi sansürleyenler çok fazla geçmeden kendileri de ciddi bir sansürle karşı karşıya kaldılar.
Cem Uzan'ı yaklaşan operasyon ve sonuçlarından kurtarabileceğini düşünenler; o günlerde patronları adına harıl harıl görüşme yapmakla meşguldüler. 

Başbakanlıktan; Ankara'da Sheraton oteline kadar bir çok mekan Cem Uzan ve ekibinin ümit dolu vaatlerle sırtlarının sıvazlandığı sahnelere sahne oldu.

Bandı daha da geriye sardığımızda ise; Fatih Çekirge gibi isimler aracılığı ile, Cem Uzan'a; "Ağustos'ta darbe olacak, parti kur, AKP'ye yüklen" mesajları yollayanları görüyoruz.

Liderler ve çevresindeki danışmanların öneminin en güçlü iki kanıtı bu sürecin sonunda karşı karşıya getirildiler ve Cüneyt Zapsu/Egemen Bağış/Ömer Çelik gibi "veri filtrelerine" sahip Tayyip Erdoğan ile Fatih Çekirge/Can Ataklı/Engin Saydam gibi "veri filtrelerine" sahip Cem Uzan kontrol edemedikleri bir arenaya sürüklendiler.
Gücünü aklı ile dengeleyemeyen Cem Uzan'ın defteri ; görünürde AKP hükümeti, perde arkasında ise, artık "Uzan Operasyonuna" ihtiyacı kalmayan güçler tarafından kapatıldı. 
"Oyun Bozan" işte bu süreçte yayından kaldırıldı. 
Şimdi yeniden karşınızdayız. 
Vatanımıza yönelik tarihin en kapsamlı ve boyutlu saldırılarından biri ile karşı karşıya olduğumuz bu dönemde; Oyunu Bozmak ve yeni bir oyun kurmak zorundayız. 
Oyunu Bozmanın ilk safhası deşifrasyondur fakat deşifrasyon hiç bir zaman; bu ülkenin beyinlerinin yılgınlığa düşmesi ve "elimizden geleni yaptık ama ne yapalım her yerdeler" duygusunu yaratmaya hizmet etmemelidir.
Oyunu Bozarken; yeni ve daha güçlü bir karşı oyun kurmanın dinamiklerini de beraberinde yaratmalı ve önümüzdeki haritayı doğru etüd etmeliyiz; bu harita üzerine kendi güçlerimizi konuşlandırmadan önce. 
Sizleri hep beraber bu oyunu bozmaya ve Türkiye için yeni bir karşı oyun kurmaya davet ediyoruz.

Yolumuz açık olsun.

Kıvaç Değirmenli
***

22 Eylül 2019 Pazar

BU İŞTE BİR MİT YENİĞİ Mİ VAR ?

" BU İŞTE BİR MİT YENİĞİ Mİ VAR ?"

Kıvanç Değirmenli,

OYUN BOZAN
25 EKİM 2004

"Dünyanın gerçek Sırrı, Görülebilir olandadır; Görülmeyende değil!" 
Oscar Wilde

Biliyor muydunuz?

    NATO sembolünün Yeni Ahid'i Yazan 4 Evangelisti ve Alşimist-Okulist gelenekte yeralan 4 temel elementi simgelediğini ve bu 4'lü Haç'ın 
gösterdiği misyon çerçevesinde dünyanın dört bir yanına asker gönderen NATO'nun üslerinde aynı zamanda Asker Misyoner Papazlar olduğunu...

Kaynak: Aytunç Altındal / Gül ve Haç Kardeşliği

Can Ataklı Star gazetesinde yayınlanan Oyun Bozan köşesine son verdiğinde tarih 15 Kasım 2003'tü.

O gün çıkan yazı; yarısı sansürlenmiş şekilde yayınlandı. Sonuna bize ait olmayan; "Star'daki yaklaşık 2 aylık beraberliğimiz burada bitiyor. Hoşçakalın" ifadesi eklenerek okuyucularımızla iletişimimiz kesilmiş oldu.

"Bu İşte Bir MİT Yeniği Var mı?" başlıklı sansürlenen yazıyı okumak için tıklayın
Oyun Bozan köşesi aracılığı ile; ABD Büyükelçisi'nin yaptığı temaslardan; Fettullah Gülen'in Türkiye'ye dönüş planlarına kadar bir çok deşifrasyonu gerçekleştirdik. (Zaman'a manşet olan Fettullah Gülen röportajları serisi geçen sene yapıldığı halde ancak bu sene yayınlandı. Sebebi; Gülen'in Türkiye'ye dönüş planının deşifre olması idi)

Kandil dağı sosyolojisi üzerine kalem oynatmadığımız, AB'ye karşı "ev ödevlerinden" sözeden yazılara imza atmadığımızdan,; kısacası suya sabuna dokunmadan birilerine zemin hazırlayan yazıları yazmadığımızdan olsa gerek; bu kadar deşifrasyonu bünye kaldıramadı ve köşemiz sansürlendi.

Bizi sansürleyenler çok fazla geçmeden kendileri de ciddi bir sansürle karşı karşıya kaldılar.

Cem Uzan'ı yaklaşan operasyon ve sonuçlarından kurtarabileceğini düşünenler; o günlerde patronları adına harıl harıl görüşme yapmakla meşguldüler. Başbakanlıktan; Ankara'da Sheraton oteline kadar bir çok mekan Cem Uzan ve ekibinin ümit dolu vaatlerle sırtlarının sıvazlandığı sahnelere sahne oldu.

Bandı daha da geriye sardığımızda ise; Fatih Çekirge gibi isimler aracılığı ile, Cem Uzan'a; "Ağustos'ta darbe olacak, parti kur, AKP'ye yüklen" mesajları yollayanları görüyoruz.

Liderler ve çevresindeki danışmanların öneminin en güçlü iki kanıtı bu sürecin sonunda karşı karşıya getirildiler ve Cüneyt Zapsu/Egemen Bağış/Ömer Çelik gibi "veri filtrelerine" sahip Tayyip Erdoğan ile Fatih Çekirge/Can Ataklı/Engin Saydam gibi "veri filtrelerine" sahip Cem Uzan kontrol edemedikleri bir arenaya sürüklendiler.

Gücünü aklı ile dengeleyemeyen Cem Uzan'ın defteri ; görünürde AKP hükümeti, perde arkasında ise, artık " Uzan Operasyonuna " ihtiyacı kalmayan güçler tarafından kapatıldı. 

"Oyun Bozan" işte bu süreçte yayından kaldırıldı. 

Şimdi yeniden karşınızdayız. 

Vatanımıza yönelik tarihin en kapsamlı ve boyutlu saldırılarından biri ile karşı karşıya olduğumuz bu dönemde; Oyunu Bozmak ve yeni bir oyun kurmak zorundayız. 

Oyunu Bozmanın ilk safhası deşifrasyondur fakat deşifrasyon hiç bir zaman; bu ülkenin beyinlerinin yılgınlığa düşmesi ve "elimizden geleni yaptık ama ne yapalım her yerdeler" duygusunu yaratmaya hizmet etmemelidir.

Oyunu Bozarken; yeni ve daha güçlü bir karşı oyun kurmanın dinamiklerini de beraberinde yaratmalı ve önümüzdeki haritayı doğru etüd etmeliyiz; bu harita üzerine kendi güçlerimizi konuşlandırmadan önce. 

Sizleri hep beraber bu oyunu bozmaya ve Türkiye için yeni bir karşı oyun kurmaya davet ediyoruz.

Yolumuz açık olsun.

Kıvaç Değirmenli

 http://www.acikistihbarat.com/oyunbozan/oyunbozan251004.htm

***********

27 Şubat 2016 Cumartesi

28 ŞUBAT TÜRK SİYASETİNİN ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 10




28 ŞUBAT  TÜRK SİYASETİNİN  ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 10


24 Mayıs'ta "Susurluk Davası" kapsamında kesinleşmiş 4 yıllık hapis cezası bulunan, " Şike çetesi davası " kapsamında da 6.5 ile 21 yıl arasında hapsi istenen Ali Fevzi Bir, tutuklu bulunduğu Almanya`dan iade edildi. 

Aynı gün Ankara'nın eski şaibeli Belediye Başkanı, şaibeli Başbakan Yardımcı ve Kıbrıs'tan vazgeçen Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın ve kendisi gibi şaibeli arkadaşları, Sosyal Demokrat Halk Partisi adıyla parti kurdular. 

Yine 24 Mayıs'ta ABD Başkanı George Bush ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin nükleer silahlarda indirim yapılmasını öngörün anlaşma imzaladı. İndirdiler mi, bindirdiler mi bilinmez! 

25 Mayıs'ta şaibeli Başbakan Yardımcısı Yılmaz, MHP ile idam ve Kürtçe yayın konularındaki anlaşmazlığın aşılacağı inancında olduğunu söyledi. Yani AB'ye "uyum" için TRT'de başlatılmak istenen, Kürtçe, Lazca, Boşnakça, Zazaca gibi bölücü yayınların temeli de 28 Şubat Süreci içinde atılmakta idi. Amaç İsrail'e AB'ye ve ABD'ye yakın olmak, TÜRK'e ve MÜSLÜMAN'a ırak olmak idi! Aynı gün 1980 askeri müdahalesi sonrası kapatılan Uluslararası Af Örgütü`nün Türkiye Şubesi tekrar açıldı ki, polis ve asker suçlanabilsin! 

 27 Mayıs'ta Başbakan Ecevit, 11 günden bu yana tedavi gördüğü hastaneden taburcu oldu. Aynı gün Egebank`ın eski sahibi Mason Demirel'in has yeğeni Yahya Murat Demirel, eski İstanbul Korumalar Şubesi Müdürü Dursun Yiğit`e "rüşvet verdiği" gerekçesiyle yargılandığı davada beraat etti. Gördünüz mü, rüşvet vermemiş!.. Zaten rüşvetin belgesi mi olur? 

28 Mayıs'ta Ecevit, Ecevit, Başbakanlık Resmi Konutu`nda düzenlediği basın toplantısında "Bu hükümet, normal seçim süresine kadar da işbaşında kalacaktır," dedi. Aynı gün Anayasa Mahkemesi, 4758 sayılı Şartla Salıverilme Yasası`nın, "sanıkların çekmeleri gereken cezadan 10 yıllık indirim yapılacağı" hükmünü iptal etti. 

Yine 28 Mayıs'ta Vanlılar, Köy-Kent projesi için gelen Dünya Bankası yetkililerine "Biz kent falan istemiyoruz, inek verin yeter" dediler... Kendi halkını tanımayan aydınları olan bir millet hüsrana mahkûmdur!.. Bundan 10 yıl kadar önce Diyarbakır'a Nevruz  törenleri için giden gazeteci Leyla Umar, halka "Kadın Hakları .konusunda ne düşünüyorsunuz?" deyi sormuştu da, feylezofları kıskandıracak bir cevap almıştı: " Valla, bizi Karın Hakları ilgilendiriyor! " ... " Karın Hakları " düşünülseydi, Güneydoğu'da bugünkü sıkıntılar yaşanmazdı! 

28 Mayıs'ta ayrıca NATO, Rusya'yı '' Sınırlı Ortak '' ilan etti. Ne demekse??? Ya ortaksındır, ya değilsin! 

30 Mayıs'ta Ecevit'in katılmadığı MGK, Olağanüstü Hal`in, Hakkâri ve Tunceli`de 30 Temmuz 2002`den geçerli olmak üzere sona erdirilmesini, Diyarbakır ve Şırnak`ta ise son kez olmak üzere 4 ay uzatılmasını Bakanlar Kurulu`na tavsiye edilmesini kararlaştırdı. Aynı gün Van`ın Çaldıran İlçesi yakınlarında, İran sınırından kaçak yollarla Türkiye`ye girmeye çalıştıkları sırada donarak ölen 9`u çocuk, 19 kişinin cesedi bulundu. 

Yine 30 Mayıs'ta bir demeç veren Baybakan Yardımcısı Mesut Yılmaz Türkiye kadar AB üyeliğine destek veren hiçbir kamuoyu bulunmadığını belirterek,''AB üyeliği Türkiye için milli davadır''  dedi. Halbuki o kamuoyu yoklamaları Mehmet Altan gibi dönek Batıcılar'ın, gazete ve televizyon patronlarının, Ankara Kızılay'a konulan saatle, anketlara konulan yanlı sorularla halkı kandırmaları sonucunda % 70 gibi çıkmıştı. Hiç bir parti bugün (2013) AB iç in bir "kamuoyu yoklaması"na yanaşmıyor! Hele referandum hiç istemiyor! Çünkü hepsi biliyorlar ki, "hayır" diyenler yarıdan fazla!.. Belki % 70'lerde! Yani Avrupa Birliği hiç te millî bir dava değil!.. Bazılarının, hele hayatında bir kere bile TÜRK kelimesini kullanmamış olan Mesut Yılmaz'ın "millî" sözcüğünün ne anlama geldiğini bilmesi mümkün değil! 

4 Haziran 2002'de 1,1 milyar dolar tutarındaki AWACS havadan erken uyarı uçağı projesine ilişkin sözleşme imzalandı. Aynı gün Japonya, küresel ısınmaya yol açan sera etkisi yaratan gazların atmosfere salınımının azaltılmasını öngören Kyoto protokolünü onayladı. Bilindiği gibi, ABD ve Japonya dünyanın havasını da, suyunu da, toprağını da en çok kirleten iki ülkedir ve bunlar Kyoto kirliliği önleme anlaşmasını imzalamıyordu. 

5 Haziran'da İsrail'de bir otobüse düzenlenen intihar saldırısında 17 İsrailli öldü. 

6 Haziran'da Erdoğan`ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden ayrıldığı 1998 yılının sonunda verdiği mal beyanı ile AK Parti Genel Başkanı seçildikten sonraki mal bildirimi arasında 256 milyar 138 milyon 421 bin lira artış olduğu belirtildi. Erdoğan bir süre sonra gelirindeki artışı "oğluna sünnette takılan altınlardan geldiğini" öne sürecekti. Aynı gün Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı, Ülker Gıda`nın sahibi Sabri Ülker ile oğlu Murat`ın da aralarında bulunduğu Family Finans Kurumu`nun yönetim kurulu üyeleri hakkında soruşturma başlattı. 

6 Haziran'da İsrail askerleri, intihar saldırısına misilleme olarak, Yaser Arafat'ın Ramallah'taki karargâhına saldırı düzenleyerek, karargâhtaki üç binayı havaya uçurdu. Arafat'ın yaşam alanı içine kurşunlar yağdırıldı. 

10 Haziran'da Bakanlar Kurulu, rahatsızlığı nedeniyle doktorlarının 2-3 hafta kesin istirahat önerdikleri Başbakan Ecevit`in talebi üzerine, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli`nin başkanlığında toplandı. 

13 Haziran'da Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı Başkan Yardımcısı, Emniyet Müdürü Altay Sarıyıldız hakkında, boşanma davasında ortaya atılan "trilyonluk mal varlığı" olduğu iddiasıyla ilgili olarak soruşturma başlatıldı. Sarıyıldız, açığa alındı. 

Yine 13 Haziran'da Afganistan'da geleneksel meclis (Loya Jirga) Taliban sonrası geçici hükümetin başkanı olarak Hamid Karzai'yi seçti. Tabii Amerikan baskısıyla!.. 

14 Haziran'da Pakistan'ın Karaçi kentindeki ABD konsolosluğuna bomba yüklü araçla düzenlenen intihar saldırısında 11 kişi öldü, 45 kişi yaralandı. 

16 Haziran'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, SSK Ankara Göz Hastalıkları Hastanesi ve Göz Bankası`nın "telefonla randevu" sistemini, haksız kazanç sağlamak için tıkadıkları gerekçesiyle, hastane civarındaki 18 gözlükçüde çalışan 31 kişi hakkında 6`şar yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Adamlar haksız kazanç için ne yollar buluyorlar, Yarabbi! 

18 Haziran'da Kudüs'te otobüse düzenlenen intihar saldırısında 19 İsrailli öldü. 

19 Haziran'da Kudüs'te yine bir otobüse intihar saldırısı düzenlendi, 7 kişi öldü...Bunlara hep "terörist saldırı" deniyor, "siviller öldü" deniyor da, Amerikan ve İsrail askerleri Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de saldırıp öldürünce "rerör" olmuyor!.. Ölenler sanki "sivil" değil! 

20 Haziran'da İsrail birlikleri, intihar saldırılarına misilleme gerekçesiyle, Batı Şeria'daki 5 Filistin kentini yeniden işgal etti. 

24 Haziran'da İzmir`in Buca İlçesi`nde, İmar Bankası`nın Şirinyer Şubesi, maskeli ve silahlı bir kişi tarafından soyuldu. Soyguncu, 15 dakika içinde yakalandı. Aynı gün Tanzanya'nın orta kesimlerinde meydana gelen tren kazasında 228 kişi öldü. 

25 Haziran'da DSP'de isyan başladı. Kamuoyunda 2dokuzlar" olarak adlandırılan DSP`li 9 milletvekili, yaptıkları açıklamada, "DSP hem örgüt hem de yerel yönetimler ve TBMM zeminlerinde Ecevitler`in öncülüğünde Ecevit`siz yaşama geçebilmelidir" dediler. Ecevit'ten önce DSP'liler kurtulmak istedi! 

3 Temmuz'da koltuğu bırakmayan Ecevit, düzenlediği basın toplantısında, "Çekilmemi isteyenler, beni düşürebilirler," dedi. 

4 Temmuz'da Eski Şili diktatörü Pinochet, ömür boyu senatörlük görevinden istifa ederek, siyasi hayatını resmen sona erdirdi. Aynı gün Yunanistan polisi ilk kez, 27 yıldır faaliyette bulunan terör örgütü 17 Kasım'ın bir üyesinin tutuklandığını açıkladı. 

5 Temmuz'da Almanya'da Nazilerin işlediği suçlarla ilgili görülen son davalardan birinde, 93 yaşındaki eski bir SS subayı, 1944'te İtalyan direnişçilerinin katledilmesiyle ilgili olarak 59 kez cinayetten mahkûm oldu. 

6 Temmuz'da Afganistan Devlet Başkan Yardımcısı Abdülkadir, başkent Kabil'de düzenlenen suikastta öldürüldü. 

7 Temmuz'da Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, "11. Kocayayla Türkmen Kurultayı"nda, 3 Kasım`da erken seçim yapılmasını önerdi. 

8 Temmuz'da Başbakan Ecevit, "aralarında soğukluk olduğu" belirtilen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile görüştü. Başbakanlık Merkez Binası`na geçen Özkan, hükümetteki görevinden ve DSP`den istifa ettiğini açıkladı. Özkan`ı, Kültür Bakanı İstemihan Talay, Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz, Devlet Bakanı Recep Önal ve Devlet Bakanı Hasan Gemici istifaları izledi. Ardından da milletvekili istifaları başladı. Devlet Bahçeli, DSP`de yaşanan istifaların koalisyonu bozmayacağını söyledi. Bahçeli, "Kabineye yeni bakanlar atanır, koalisyon sürer," dedi. 

10 Temmuz'da Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş ile eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Göle`nin evinde bir araya geldiler. Ne konuştular, Allah bilir. Aynı gün Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, görevlerinden ve DSP`den istifa ettiler. 

11 Temmuz'da Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş, Başbakan Ecevit`in isteği üzerine istifa ettiğini belirtti, sonra gene onun isteği üzerine istifasını işleme koydurtmadı. 

12 Temmuz'da Ecevit, DSP`den istifaların artması ve koalisyonun güvenoyu sınırının altına düşmesi halinde, `"Hükûmet'ten ayrılmak zorunda kalacağını." söyledi. 

Yine 12 Temmuz'da Faslı askerlerin, Akdeniz'de yerleşimin olmadığı İspanya'ya ait küçük bir adacığa çıkarak Fas bayrağı dikmesi, İspanya ve AB tarafından protesto edildi. Böyle adacıklar üstünde insan yaşamasa da, önemlidir. Çünkü karasuları vardır. Avlanma ve petrol arama için gereklidir. Bizde ki Kardak Kayalıkları olayı da bu yüzden çıkmıştır. Ege adasında Lozan Antlaşması ile ismini belirterek devretmediğimiz bütün adacıklar, kayalıklar bize aittir. Kaldı ki, 12 Ada ve Kıbrıs ta aslında bizimdir. Eskiden hiç "Yunan Adaları" denmezdi, "Ege Adaları" denirdi, ilk fırsatta onları almayı planladığımız için! Doğrusu da odur. Hepsi Anadolu kara kütlesinin uzantısıdır. 

15 Temmuz'da DSP`den ayrılan milletvekili sayısı 53`e ulaştı. Aynı gün Pakistan'da Wall Street Journal muhabiri Daniel Pearl'ün kaçırılarak öldürülmesi davasında 4 dinci militan mahkum oldu. İngiliz asıllı bir sanık ölüm, diğerleri 25'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Batılı ülke vatandaşları korksun da mazlumlara yardım etmesin diye diye İngiliz'e daha ağır ceza verildi. 

16 Temmuz'da DSP`den 6 milletvekili daha istifa etti. Koalisyon hükümeti, Meclis`teki güvenoyu desteğini yitirdi. Aynı gün İrlanda Cumhuriyet Ordusu ilk kez, 30 yıldır yürüttüğü mücadelede yüzlerce sivilin ölümü için özür diledi. Devlet politikası olduğu için özür diledi. Bizde de suçu Devlet'e yıkmaya çalışanlar var. Ancak Türkiye'de istenmeyen olaylar ya artniyetli kişilerin davranışından, ya da sadist ruhlu polis, asker, jandarmanın tutumundan kaynaklanır. Devlet'le alâkası yoktur. 

17 Temmus'da İspanyol birlikleri, Akdeniz'de yerleşimin bulunmadığı adacığa 5 gün önce çıkan Fas askerlerini adacıktan çıkardı. 

21 Temmuz'da Başbakan Ecevit, seçimlerde AKP`nin birinci olması ve HADEP`in barajı aşması durumunda ülkede "rejim sorunu" yaşanabileceğini söyledi. Uzun süredir ilk defa doğru lâf etti ama, onun kastettiği lâikliğin elden gideceği" idi. Halbuki, ülkenin mal varlığının, tesislerinin, toprağının elden gideceği, eyâlet tartışmaları, Türklüğün Anayasa'dan çıkarılması gibi "rejim sorunları" geleceğinden haberi yoktu! 

22 Temmuz'da Yeni Türkiye Partisi, İsmail Cem`in genel başkanlığında 63 milletvekilinin katılımıyla kuruldu. Ama ne adını, ne amblemini bir türlü doğru-dürüst seçemediler. 

23 Temmuz'da bir İsrail savaş uçağı, arananlar listesindeki bir Hamas liderinin evinin bulunduğu apartmana füze attı. Hamas militanıyla birlikte 9'u çocuk 13 kişi öldü. Tabii bu " Terörist Saldırı " sayılmadı, ölenler de " sivil " falan değildi! 

27 Temmuz'da Ukrayna'da hava gösterisi sırasında bir savaş uçağının düşmesi sonucu izleyicilerden 77 kişi öldü. Biz bu "gösteri"lerin ve otomobil yarışlarının kazaları tetiklediğine inananlardanız. Mümkün mertebe az yapılması gerektiğini düşünürüz. 

28 Temmuz'da TÜPRAŞ yakınındaki Akçagaz Dolum Tesisleri'nde yangın çıktı. 2.5 saatte kontrol altına alınabilen yangın, 3 trilyon lira zarara yol açtı. Daha önce de bu tarz yangınlarda hep "sabotaj" ihtimalinden şüphelendiğimizi belirtmiştik. 

30 Temmuz'da Kongo ve Ruanda  arasında, Orta Afrika'da istikrarsızlığa ve milyonlarca kişinin ölümüne yol açan savaşı sona erdirme çabasıyla barış anlaşması imzalandı. 

31 Temmuz'da TBMM, erken genel seçimin 3 Kasım 2002 tarihinde yapılmasını kararlaştırdı. Sadece DSP`nin karşı çıktığı erken genel seçim kararı 62 ret oyuna karşılık, 449 kabul oyuyla alındı. 

1 Ağustos'ta ABD, Güneydoğu Asya'dan bir grup ülkeyle, kapsamlı terörle mücadele anlaşması imzaladı. Yani bu ülkeleri yapacağı zulme sessiz kalmaya mecbur etti. 

2 Ağustos'ta Yeniden Doğuş Partisi Büyük Kongresi toplandı. Kongrede, işadamı Cem Cengiz Uzan`ın genel başkan adaylığı, divan tarafından kabul edilmedi. YDP`nin eski Genel Başkanı Hasan Celal Güzel`in de aday olduğu kongrede, genel başkanlığa, eski Genel Sekreter ve Genel Başkan Vekili Mehmet Ali Akgül seçildi. Ama parti bir türlü doğamadı! 

3 Ağustos'ta iyice çaptan düşmüş olan koalisyon son ihanetlerini yapmaya devam etti. AB`ye Uyum Yasaları" çerçevesinde "savaş ve yakın savaş tehdidi" dışında idam cezası kaldırıldı, Kürtçe de dahil, farklı ana dil ve lehçede yayına izin verildi, ana dilde öğrenim serbest bırakıldı, azınlık vakıflarına gayrimenkul edinme, kendi taşınmazları üzerinde tasarrufta bulunma hakkı tanındı. Bir tek toprak satışı ile TÜRk kelimesinin kanunlardan çıkarılması kaldı ki, onu da Recep Tayyip Erdoğan üstlenecekti! Aynı gün Yüksek Askerî Şura kararlarıyla Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu emekli oldu, yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hilmi Özkök atandı. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman Kara Kuvvetleri Komutanlığı`na, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Şener Eruygurda Jandarma Genel Komutanlığı`na getirildi. 

6 Ağustos'ta Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş`ye bağlı Paşabahçe Beykoz Fabrikası kapatıldı. 

7 Ağustos'ta " Susurluk Davası " kapsamında 6 yıl hüküm giyen Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin, cezasının infazı ertelenerek tahliye edildi. 

9 Ağustos'ta hiç bir işe yaramayan İş Güvencesi Yasa Tasarısı TBMM Genel Kurulu`nda kabul edildi. Bugün dahi kimsenin iş güvencesi olmadığı gibi, "taşaron" uygulamasıyla işçiler açlık sınırı altında çalışmaya zorlanmaktadır. 

10 Ağustos'ta Amerika'dan zembille Türkiye'ye getirilmiş olan, oradan aldığı talimatı tümüyle yerine getirmiş olan Dönme Kemal Derviş, Devlet Bakanlığı görevinden istifa etti. Derviş`in yerine İstanbul Milletvekili Masum Türker getirildi... Masum Türker DSP içinde, ve belki de bütün partiler içinde ipe-sapa gelir nâdir siyaseti adamlarındandır. 

13 Ağustos'ta Yaşar Okuyan, dönen dümenlerden rahatsız olup ANAP Genel Başkan Yardımcılığı görevinden de istifa etti. Bakanlık'tan daha önce ayrılmıştı. Bir süre sonra ANAP'tan da istifa etti. Aynı gün tutuklu bulunan Erol Evcil ve Burhanettin Türkeş, işadamı Nesim Malki`nin 7 yıl önce Bursa`da öldürülmesi olayının azmettiricisi olduğu iddiasıyla yargılandığı davada tahliye edildi. 

15 Ağustos'ta ABD'de 11 Eylül'de düzenlenen saldırıların kurbanlarının yakınları, El Kaide örgütüne ve diğer terör saldırılarına yardım etmekle suçladıkları Sudan hükümeti, Suudi yetkilileri, bankaları ile vakıfları aleyhine 100 trilyon dolarlık dava açtılar. ABD ve AB Sudan topraklarındaki petrole göz dikmişlerdi. Zaten yıllardır Güney Sudan hıristiyanlarını kışkırtıyorlardı. Hiç alâkası olmamasına rağmen Sudan'ı 11 Eylül saldırısıyla suçladılar. 

19 Ağustos'ta eski Türk-İş Genel Başkanı ve Senatör Halil Tunç, tedavi gördüğü Ankara Bayındır Hastanesi`nde 74 yaşında vefat etti. Halil Tunç, sendikacılık döneminde işçilerin paralarıyla Büyüada kluplerinde poker, bezik oynamasıyla ünlüydü. 

Yine 19 Ağustos'ta Bir Rus askeri uçağının Çeçenistan'da düşmesi sonucu 118 kişi öldü. 

20 Ağustos'ta Iraklı bir muhalif grup, Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi talebiyle Berlin'deki Irak büyükelçiliğini işgal etti. Alman polisinin büyükelçiliğe düzenlediği operasyonla iki rehine kurtarıldı. Bak sen şu "demokrat" Iraklılar'a!... Kimbilir Amerikalılar'dan ne kadar almışlardır, Irak'ı işgal için gündeme getirme konusunda! 

21 Ağustos'ta arkasındaki ABD desteğinden dolayı "bulunmaz Hint kumaşı"na dönüşen eski Devlet Bakanı Yahudi Dönmesi Kemal Derviş, CHP`ye katılacağını açıkladı. Bu arada partilerden birer ikişer istifalar ve transferler devam ediyordu. 

Yine 21 Ağustos'ta Pakistan'da kansız askeri darbeyle göreve gelen Devlet Başkanı Pervez Müşerref, anayasada, orduya ülkeyi yönetiminde ilk kez resmî rol verilmesini öngören, ve kendisinin ikinci 5 yıllık dönem için görevine devam etmesine olanak tanıyan değişiklik yaptı. Aynı gün Irak istihbarat servisi, aranan El Fetih Devrim Konseyi lideri Ebu Nidal'ın, Irak güvenlik güçlerinin kendisini tutuklamak üzere Bağdat'ta bulunduğu daireye gittiği sırada, intihar ettiğini açıkladı. 

22 Ağustos'ta Orhan Pamuk`un "Benim Adım Kırmızı" adlı romanına Fransa`nın "En İyi Yabancı Kitap Ödülü" verildi.Kitap aslında Osmanlı döneminde kırmızı elbise giymeleri mecburî olan yahudileri anlatır. Aslında edebî bir değeri yoktur. Bu ödül, arkadan gelecek olan Nobel Ödülü'ne zemin hazırlamak için verilmiştir. 

YDP`nin adı Genç Parti olarak değiştirildi ve partinin genel başkanlığına işadamı Cem Uzan seçildi. 

24 Ağustos'ta Kemal Derviş ile ilişkileri tartışılan, ve Başbakan Bülent Ecevit`in azledeceği belirtilen Devlet Bakanı Fikret Ünlü, bakanlık görevinden ve DSP`den istifa etti. 

25 Ağustos'ta eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan Yurt Partisi`ne katılarak, yapılan olağanüstü genel kongrede, genel başkanlığa seçildi. 

27 Ağustos'ta sivri açıklamalarıyla dikkatleri çeken ANAP Isparta Milletvekili ve eski Turizm Bakanı Erkan Mumcu, partisinden istifa etti. Hırslı bir adamdı, gözü daha yükseklerdeydi. Erkan Mumcu hemen AKP`ye katıldı. 

Yine 27 Ağustos'ta Tokyo'da bir mahkeme ilk kez, Japonya'nın İkinci Dünya Savaşı sırasında ve öncesinde biyolojik silah kullandığını kabul etti. Ancak 180 Çinlinin, biyolojik silah programının kurbanı oldukları gerekçesiyle bulunduğu tazminat talebini reddetti. Halbuki biyolojik silahtan yüzbinlerce Çinli etkilenmişti... Japonya'nın yenilmesinden sonra o biyolojik silahlara ne oldu, biliyor musunuz? Zalim Amerikalılar 1950'li yıllarda onları Kuzey Kore üzerinde kullandılar. Yüzbinlerce Kuzey Koreli etkilendi. 

28 Ağustos'ta Japonya'nın 7 Aralık 1941'de düzenlediği Pearl Harbor baskınında kullandığı küçük denizaltı, limanın girişi yakınında 366 metre derinlikte bulundu... ABD ile Japonya arasında savaşı başlatan baskından iki saat önce limana sokulan Japon denizaltısının, ilk önce ABD muhribi tarafından vurulduğu doğrulandı... Yani??? Yani, savaşı Japon uçaklarının Pearl Harbor'u bombalaması başlatmadı, Amerikalılar'ın bu dezialtıyı vurup batırması başlattı!.. Bu da yıllardır tekrarlanan bir yalanın sonunu getirdi! 

2 Eylül'de Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Mustafa Yeşil uğradığı silahlı saldırıda ağır yaralandı. Saldırının faili olduğu gerekçesiyle Nevzat Bayrak adlı kişi yakalandı. Mustafa Yeeşil hastanede öldü. 

3 Eylül'de İsrail Yüksek Mahkemesi, Filistinli terör zanlılarının yakınlarının, güvenlik için tehdit olduklarına karar verilmesi durumunda, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nden sürülebileceğine karar verdi. Yani suçlular bir yana, suçluların akrabalarını da sürüyor!.. Biz ise, daha suçlulara sürgün uygulaması bile yapamıyoruz!.. Halbuki hırlılar, hırsızlar, kapkaççılar, mafya bozuntuları sürgün olarak memleketlerinde ikamete mecbur edilseler, hergün karakola gidip imza atsalar, böylece büyük şehirler rahat etse, fena mı olur? 

4 Eylül'de Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, Avrupa Kolordusu`nda görev yapmasını kabul etti. Al sana AB'ye girmeden bir taviz daha!.. 

5 Eylül'de bölücü ve kürtçü partiler HADEP, EMEP ve SDP, 3 Kasım milletvekili genel seçimine DEHAP çatısı altında girme kararı aldılar. Yoktur birbirlerinden farkı!.. 

Yine 5 Eylül'de Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai'ye suikast girişiminde bulunuldu. 

6 Eylül'de Diyarbakır 4 No`lu DGM, TCK`nın 312. maddesinden ceza alan Tayyip Erdoğan`ın adlî sicil kaydının kaldırılmasına karar verdi. Ancak daha sonra karara itiraz edildi, ve itiraz kabul olundu. 

8 Eylül'de Açıköğretim bütünleme sınavları, soruların çalınması nedeniyle iptal edildi. 

10 Eylül'de İsviçre, BM'nin 190'ıncı üyesi oldu. Niye oldu, anlaşılamadı. Çünkü bütün kirli işlerin kazancının dönüp dolaşıp geldiği, bankalarına yattığı İsviçre, ne Birleşmiş Milletler Teşkilâtı'na, ne Avrupa Birliği'ne üye değildir. Hani eski iromanlarda, filimlerde "Hırsız Yatağı" yerler vardır ya, öyle bir ülkedir. Bütün suçlular sığınağı İsviçre'de bulur. Para babaları, dünyayı idare edenler oradadır. O yüzden Hitler bile Avcrupa'nın tümünü işgal etmiş, İsviçre'ye girmemişti! 

11 Eylül'de Başbakan Ecevit, "Sayın Yılmaz bana geldi, görevden ayrılmamı istedi. Ondan sonra iki öneride bulundu. Birisi `MHP hükümetten çekilsin`, ikincisi ise `bu olmazsa AB`ye inanan ve AB`yi benimseyen ne kadar parti varsa onlar bir araya gelsin, onlar bir ortaklık kursun` dedi. Bu ikisinden herhangi birini benimsemek veya telkin etmek, aslında erken seçimden vazgeçmek anlamına gelir," dedi. Şaibeli Yılmaz iflâh olmaz bir AB hayranı idi. 

13 Eylül'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan ve kapatılan RP`nin Genel Başkanı Erbakan`ın milletvekili adayı olamayacaklarını öne sürerek YSK`ya ihbar yazısı gönderdi. Aynı gün Egebank Davası kapsamında tutuklu bulunan Mason Demirel'in has yeğeni Yahya Murat Demirel hakkında tahliye kararı verildi. Demirel, Kartal Özel Tip Kapalı Cezaevi`nden tahliye oldu. İyi mi?... 

15 Eylül'de Manisa Etnografya ve Arkeoloji Müzesi kimliği belirsiz kişiler tarafından soyuldu. Soygunda, tarihi değeri çok yüksek Helenistik döneme ait ``Marsyas`` ve Roma dönemine ait "Eros" heykelleri çalındı. 

19 Eylül'de Tel Aviv'de bir otobüste düzenlenen intihar saldırısında 5 kişi öldü. Saldırının ardından İsrail tankları yeniden Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın Ramallah'taki karargâhına girdi. Aynı gün - Fildişi Kıyısı'nda patlak veren ayaklanmada ilk ağızda 270 kişi öldü. 

20 Eylül'de YSK, AKP Genel Başkanı Erdoğan, kapatılan RP`nin Genel Başkanı Erbakan, eski HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak ve eski SDP Genel Başkanı Akın Birdal`ın milletvekilliği adaylığını reddetti. Aynı gün İsrail askerleri, Yaser Arafat'ın karargâhındaki üç binayı havaya uçurdu. 

21 Eylül'de YSK, yurtdışında bulunan işadamı Fadıl Akgündüz`ün avukatı aracılığıyla yaptığı Siirt`ten bağımsız milletvekili adaylığı başvurusunu kabul etti. 

24 Eylül'de vergi kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla yargılanan sanatçı Sibel Can, 15 ay hapis cezasına çarptırıldı. 

25 Eylül'de ABD özel güçleri, beyaz Batılıların kurtarılmasına yardım amacıyla ayaklanmanın olduğu Fildişi Kıyısı'na gitti. Tabii amaç halkın değil; beyazların menfaatlerinin korunması idi. 

26 Eylül'de Fildişi Kıyısı'nda, Fransız birliklerinin geniş çaplı tahliye operasyonuyla Batılılar bu ülkeden çıkarıldı. -Aynı gün Senegal'e ait bir feribotun Atlas Okyanusu'nda batması sonucu yaklaşık 1000 kişi öldü. 

1 Ekim'de TBMM; seçime gitmek istemeyen SP, ANAP ve YTP ile, listelerde yer almayan, alt sıralara düşen ve "küskünler" olarak adlandırılan milletvekillerinin 170 karşı oyuna rağmen, 191 oyla yeniden tatile girdi. Böylece, seçimleri erteleme girişimi başarısız oldu. 

4 Ekim'de ABD'de yargılanan ve "Amerikalı Taliban" olarak bilinen John Walker Lindh, 20 yıl hapis cezasına çaptırıldı. 

7 Ekim'de AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Bozüyük`te şaibeli ve yolsuzluktan yargılanan işadamları Halis Toprak, Mehmet Emin Karamehmet ve Mustafa Süzer ile bir araya geldi. Erdoğan`ın bankalarına el konulan işadamları ile görüşmesi tartışmalara neden oldu. Kimbilir onlardan ne destek aldı!.. 

Yine 7 Ekim'de İsrail birliklerinin Gazze'de Han Yunus'a düzenlediği saldırıda 14 Filistinli öldü, 110'u yaralandı. 

9 Ekim'de Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastına katıldığı belirtilen Hizbullah mensubu Abdülkadir Aktaş yakalandı. Susurluk`ta 1,5 yıl önce 11 yaşındaki Avşar Sıla Çaldıran`ı boğarak öldüren Recep İpek, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Aynı gün Diyanet İşleri eski Başkanı ve eski Devlet Bakanı Dr. Lütfi Doğan,kadınların ne hissettiğini anlamak için evinde türbanla dolaştığını açıkladı. 

11 Ekim'de Eski ABD başkanlarından Jimmy Carter 2002 Nobel Barış Ödülü'nü aldı. Ne halt etti de barışa hizmet etti, anlaşılamadı. 

12 Ekim'de Endonezya'nın turistik adası Bali'de kalabalık bir gece kulübüne düzenlenen bombalı saldırıda, çoğunluğu yabancı yaklaşık 200 kişi öldü. Böylece "terörist ülke" imajına alınan Endonezya'nın da "parçalanma" listesinde olduğu, bahane arandığı ortaya çıktı. 

16 Ekim'de Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, 7 yıllık yeni görev süresi için düzenlenen halk oylamasında oyların tamamını aldı. Aynı gün ABD Bakanı George Bush, Kongre'nin onayladığı, Irak'a savaş açma yetkisi veren kararı imzaladı. Irak işgali ufukta görünmüştü!. Washington ayrıca Kuzey Kore'nin 1994 anlaşmasını ihlal ederek birkaç yıldır gizli nükleer program yürüttüğünü açıkladı... Sen yürüteceksin, başkası yürütemiyecek, öyle mi? 

18 Ekim'de Fildişi Kıyısı'nda bir ay süren çatışmaların ardından isyancılarla hükümet birlikleri arasında ateşkes yürürlüğe girdi. 

20 Ekim'de Eskişehir de, Taraftarlar Derneği Başkanı Deniz Yılmaz gözaltına alındı. Polis, Yılmaz ın kendini duvara vurup akciğerlerini patlattığını, kaburgalarını kırdığını açıkladı. ALLAH futbol fanatiklerine akıl-fikir versin! Onları kışkırtan yöneticelere ve medyaya da insaf versin! Aynı gün İbrahim Tatlıses ile Sedat Peker, buluştukları Akmerkez`de 2.5 saat süreyle polis tarafından gözetim altında tutuldu. Peker ve beraberindeki 4 kişi gözlem altına alındı, Tatlıses serbest bırakıldı. 

Yine 20 Ekim'de Türkiye eski güzellerinden Ahu Paşakay, Kuruçeşme`deki evinde kendini asarak intihar etti. 

Ve yine 20 Ekim'de Sırbistan ile birlikte Yugoslavya'yı oluşturan Karadağ'da yapılan genel seçimlerde, Devlet Başkanı Milo Cukanoviç'in bağımsızlık yanlısı partisi meclis çoğunluğunu elde etti. Böylece Karadağ'ın yakında ayrılacağı ortaya çıktı. 

23 Ekim'de Moskova'da yaklaşık 40 Çeçen, kalabalık bir tiyatroyu basarak, Rus birliklerinin Çeçenistan'dan çekilmemesi durumunda yüzlerce rehineyi öldürecekleri tehdidinde bulundu. 

26 Ekim'de Moskova tiyatrosundaki rehin alma eylemi, Rus özel güçlerinin düzenlediği, yaklaşık 800 rehineden 118'inin öldüğü operasyonla sona erdi. 

3 Kasım 2002'de erken genel seçim yapıldı. Seçime 19 parti katıldı. 41 milyon 407 bin 27 seçmenden, 32 milyon 768 bin 161`i sandık başına gitti. 
8 milyon 638 bin 866 seçmen, sandık başına gitmezken, yüzde 79,13 ile son 7 seçim içinde katılım oranı en düşük seçim oldu. 1999 seçimlerinde katılım oranı yüzde 87,9 olarak gerçekleşmişti. 

Kasım 2002 Genel Seçim sonuçları ibretle incelenmesi gereken rakamlar taşımaktadır. Şöyle ki, 

Yurtiçi seçmen ... 41.291.568 
Yurt dışı seçmen ... 115.459 (sadece oy kullananlar alınmış) 
Toplam Seçmen ... 41.407.027 

Yurt içi Kullanılan Oy ... 32.652.702 
Gümrük Kapıları Kullanılan Oy ... 115.459 
Toplam Kullanılan Oy ... 32.768.161 

Yurt içi Geçerli Oy ... 31.414.748 
Gümrük Kapıları Geçerli Oy ... 114.035 
Toplam Geçerli Oy ... 31.528.783 

Katılım Oranı % 79,13 ... oy vermeyenler 8.523.407 (% 20,87) ... iptal edilen oy 1.239.378... onu da hesaba katınca, tasnif dışı seçmen sayısı 9.762.785 olur. 

Neden katılım düşük?.. 2001 yılındaki yıkıcı ekonomik krizin yarattığı ümitsizlikten... Halk bildiği hiç bir partiye oy vermek istemedi. Tayyip'in yeni partisine "Bir de bunu deneyelim" diye oy verdi. 

Seçimde, 57. Hükümet`i oluşturan koalisyon partileri DSP, MHP ve ANAP'ın toplam oy oranı yüzde 14,71 oldu. 

 1999'da % 22,19 oy alan ve 136 milletvekili çıkararak 1. parti haline gelen DSP, 2002 seçiminde % 1,21 ile baraj altı ve Meclis dışı kaldı. Oy kaybı
% 20,98 oldu. Bunun bir kısmı CHP'ye gitti. 

Yalnız şunu belirtelim: Bu yüzdeler hep "Geçerli oy" üzerinden yapılır. Bizce yanlıştır. Doğru hesaplama, ancak "seçmen sayısı" üzerinden yapılabilir. Biz işi fazla uzatmamak için, mecbûren bu resmî rakamları kullanacak, sadece AKP için bir de o gerçek oranı vereceğiz. 

MHP 1999'da % 17,98 oyla 129 milletvekili çıkarmış idi. 2002'de oy oranı % 8,35'e düştü, baraj altı ve Meclis dışı kaldı. ANAP, 1999 seçiminde
 % 13,24 ile 86 milletvekili çıkarmış idi. 2002'de % 5,13 ile baraj altı ve Meclis dışı kaldı. 

Hükûmet ortağı bu üç partının kaybı böyle iken, Meclis'teki 4. büyük parti DYP'nin 1999'da % 12,01 olan oyu % 2,47'e düştü ve 85 milletvekilinin tümünü kaybederek baraj altı ve Meclis dışı kaldı. 

1999 seçiminde, başında Necmetttin Erbakan olmamasına rağmen % 15,40 oy oranı ile 111 milletvekili çıkarmış olan Fazilet Partisi kapanmış, yerine yine Recai Kutan başkanlığında Saadet Partisi gelmişti. Ancak 2002'de partinin oy oranı % 2,49'a düştü, baraj altı ve Meclis dışı kaldı. Fazilet'in, Saadet'in, Erbakan'ın hemen bütün oyları Erdoğan ve AKP'ye gitti! 

Cem Uzan'ın Genç Parti'si, DSP, ANAP, DYP ve kürtçü-bölücü DHP'den fazla oy alarak % 7,24 oy oranını tutturmuş, ancak baraj altı ve Meclis dışı kalmıştır. 

CHP çok kötü performansından dolayı bir önceki seçimde % 8,7 oyla baraj altı kalmış, Meclis'e dahi girememiş, oyları PKK'nın terörist lideri Abdullah Öcalan'ı yurda getirttiğine inanılan DSP'ye ve Ecevit'e gitmişti. 2002 seçiminde % 19,38 oy ile 178 milletvekili çıkardı. Hem kendi oyunu, hem de DSP'nin oylarını aldı... Bundan şu anlaşılıyor: Halk Partisi'nin potansiyel oy oranı 1999'da % 30,26 iken, 2002'de % 20,59'a düşmüştü. 

Bu arada kürtçü-bölücü HDP 1999'da 1.482.196 oy ile % 4,75 oranını tutturmuş, 2002 seçimlerinde hemen bütün kürtçü-bölücülerin birleştiği DEHAP, 1.960.660 oy ile % 6,21 oranına ulaşmıştır. 1999'da diğer kürtçü-bölücü partilerin toplam oyu % 1,07 idi. 2002 seçimlerine gelince bu oran 
% 0,51'e düştü... 1999'da seçime katılmayanlar ve iptal edileni oylar da hesaba katılırsa, HDP'nin gerçek oy oranı % 3,94 olur. 2002 seçiminde ise, DEHAP için % 4,74 bulunur... Öyle yüzde 6'lık, 7'lik oranlar hep şişirmedir. 

1999'da 3 bağımsız Meclis'e girerken, 2002'de 9 bağımsız milletvekili seçimi kazanmıştır. 

Geldik en önemli kısma: Henüz bir kaç aylık bir parti iken, kendisi aday bile olamayan Erdoğan'ın AKP'si 2002 seçiminde 10.808.229 oy ile 363 milletvekili çıkarmıştır. "Geçerli oy" sayısına göre yepılan resmî hesaplamada % 34,28 oranında oy almıştır. Ancak oy vermeyen ve iptal edilen oylar da hesaba katıldığında, gerçek oy oranı % 26,1 olur!.. Yani akıl bâliğ halktan % 73,9'u 2002 senesinde Recep Tayyip Erdoğan'a ve AKP'ye oy vermemiştir! 

2002 seçiminin enteresan bir yönü de, 1946'dan bu yana ikinci kez TBMM'de yalnızca iki partinin temsil edilmesidir. Meclis'e çoğu AKP listesinden 48 kadın girdi. Bir önceki dönemden yalnızca 60 milletvekili tekrar Meclis'i görebildi. 

Seçim sonrasında " Nasıl edelim de, Potamyalı Tayyip'i Meclis'e sokup Başbakan yapalım?" telâşı ortalığı sardı. A.B.D.'nin baskısı, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bu baskıya boyun eyip Anayasa değişikliğine boğun eğmesi sonucu terörden sabıkalı Erdoğan aklandı, Siirt'te seçim alavare dalavere ile iptal edilip yenilendi. 9 Mart 2003'te yalnızca 4 partinin katıldığı seçimler sonucunda,AKP 3 milletvekilliğini de kazandı. Potamyalı Tayyip böylece Meclis'e girdi. Ama girinceye kadar kendini deli danalar gibi Avrupa'dan Amerika'ya, bir oraya, bir buraya attı, durdu! 

 Seçim sonuçları, AB için yırtınan partilerin halk tarafından desteklenmediğini göstermesine rağmen, seçimden başarılı çıkan AKP ve Potamyalı Erdoğan yellim yepelek AB peşinde koşmaya başladı. 

Yine 3 Kasım'da zalim Amerikan güçleri, El Kaide'ye karşı Afganistan dışındaki ilk açık operasyonda, savaş ilan etmemiş oldukları halde Yemen'e yaptıkları füze saldırısında Usame Bin Ladin'in üst düzey bir yardımcısını öldürdüler. Tabii bu onların iddiası!.. Adam sıradan biri olabilir! 

 4 Kasım 2002'de  57. Hükûmet  istifa etti. Yerine 16 Kasım 2002'de  Abdullah Gül Hükûmeti geldi. Recep Tayyip Erdoğan'ın ara seçimlerde milletvekili olmasıyla 14 Mart'ta onun başkanlığında  59. Hükûmet  kuruldu. 

1997 yılında Yahudi Dönmesi Çevik Bir'in başını çektiği, A.B.D.-İsrail güdümlü 28 Şubat darbesi ile yıkılamıyan TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ, Potamyalı Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AKP iktidarı döneminde, 2007 yılından itibaren başlayan yine A.B.D.-İsrail güdümlü  ERGENEKON ,  BALYOZ  gibi düzmece davalarla yıkılmaya çalışılacaktı!.. 

11 Cİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR

http://www.angelfire.com/rnb/atadiyar/ata38f.html



28 ŞUBAT TÜRK SİYASETİNİN ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 8





 28 ŞUBAT  TÜRK SİYASETİNİN  ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 8




28 ŞUBAT SÜRECİ - BÜLENT ECEVİT-MESUT YILMAZ-KEMÂL DERVİŞ SAFHASI / 2 



Bir kere daha tekrarlıyalım: 28 Şubat 1997 Muhtırası ile ile başlayan dönem, TÜRK MİLLETİ'ne, TÜRK DEVLETİ'ne, TÜRK ORDUSU'na, ATATÜRK'e ve MÜSLÜMANLAR'a ihanet dönemidir! 

Yine şunu kesinlikle ifade etmek isteriz ki, 28 Şubat darbesi asla TÜRK ORDUSU'nun giriştiği bir hareket değildir. TÜRK ORDUSU içine sızmış, ta tepelere yükselmiş olan mason, Yahudi dönmesi, Ermeni ve Rum kökenli hain kişilerin işidir. Başını mason-dönme Orgeneral ÇEVİK BİR'in çektiği, bilhassa Deniz Kuvvetleri'nden monşer tipli mason-dönme amirallerin desteklediği 28 ŞUBAT darbesi, SİLAHLI KUVVETLER içindeki gerçek ATATÜRKÇÜ ve MİLLİYETÇİ TÜRK subayların kendini " BATI ÇALIŞMA GRUBU " diye adlandıran İSRAİL yanlısı ekip tarafından ayıklanması, MİLLÎ SİYASET'e yönelmiş olan DEVLET'in tekrar A.B.D., İSRAİL ve A.B. güdümüne sokulması, TÜRK ORDUSU'nun PEYGAMBER OCAĞI niteliğinden çıkarılması, TÜRK MİLLETİ'nin İSLÂM'dan uzaklaşması için yapılmıştır! 


https://www.youtube.com/watch?v=-p9qcQ_GxME


 28 Şubat " postmodern " darbesi sözümona irticaya karşı yapılmış, ancak Necmettin Erbakan'dan daha çok dini istismar eden Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesini sağlamıştır. Recep Tayyip Erdoğan da müslüman görüntüsü altında Hıristiyan Batı'ya, AB ve ABD'ye uşaklık eden, Kıbrıs'tan ve Güneydoğu Anadolu'dan, Türklük'ten. hatta İslam'dan vazgeçen, "darbecileri temizliyorum" derken TÜRK ORDUSU'nu zaafa uğratan bir politikayla Türkiye'yi uçuruma sürüklemiştir... Hepsini bir bir, kronolojik olarak anlatacağız. 

Bir kere daha söyleyelim ki, 28 Şubat darbesini TÜRK ORDUSU'na ve TÜRK SUBAYLAR'a mâletmek, son derece büyük bir hatadır ve bizi tam da 28 Şubatçılar'ın istediği noktaya götürür, ORDUMUZ, ASKERİMİZ kötülenmiş olur! 

Kaldığımız yerden, 28 Şubat sürecinde cereyan eden olaylar ve 2001 Ekonomik Krizi ve 11 Eylül saldırısı ile kronolojimize devam ediyoruz. 

11 Eylül 2001'de ABD'de New York Ticaret Merkezi olan ikiz kulelere iki uçak çarpması, Pentegon'a bir uçak düşmesi şeklinde "terörist saldırılar" gerçekleşti. 4 bine yakın insan öldü. Ancak sonradan bunların ABD derin devleti tarafından içerden yapıldığı, hatta kulelere çarpan uçakların yolcu uçağı olmadığı, binaların yangından değil, patlayıcılarla yıkıldığı, Pentegon'a da bir kamyonun veya bir füzenin çarptığı, çünkü uçak enkazı bulunmadığı öne sürüldü. Başkan Oğul Bush ile şaibeli Bakanları'nın sürekli yalan-dolan işler çevirdiği, tarafsız araştırmacılarca dile getirildi. İçten yapılan bu saldırının, çökmekte olan Amerikan ekonomisini bir kaç savaş ile kurtarmayı amaçladığı, bunun bahanesini hazırladığı belirtildi. 

Pek çok soru cevapsız kaldı: 


1- Aschroff şirketi neden Temmuz 2001'de âniden "tanımlanmayan tehdit" bahanesiyle ticarî uçuşlarını durdurdu? 
2- Pentagon'a çarpan uçağın neden hiçbir görüntüsü yok? Acaba kamyon mu çarptı, füze mi? 
3- 11 Eylül'de yapılması gereken güvenlik toplantısı, 10 Eylül'de neden ertelendi? 
4- Suçlular nasıl bu kadar çabuk bulundu? 
5- FBI niçin 1999'da Laden'in Washington'daki akrabalarını incelediği dosyayı kapattı? 
6- 2001'de Bush niçin Laden ailesinin terörist bağlantısıyla ilgili inlemeyi durdurdu? 
7- 19 korsanın adı neden hiçbirisi yolcu listesinde yok? 
8- Bu kadar dinci olan korsanlar 10 Eylül gecesi niçin barlarda içki içip, İncil okuyup, porno film seyretti? 
9- Uçakta yolcu olması gereken Muhammed Atta'nın cebinde olması icabeden pasaportu, cesedinin tozu bile yokken enkazın altında 
nasıl olup ta hiç zarar görmemiş halde bulundu? 
10- Muhammed Atta'nın vizesi dolmasına rağmen, askerî üstte çalışmasına nasıl izin verildi? 
11- Kâğıt pasaportun bulunduğu enkazda, demir karakutular neden hiçbir zaman bulunamadı? 
12- İlk uçağın çarpma görüntülerini videoya kim kaydetti, ve bu görüntüler niçin sonra kayboldu? 
13- 19 korsanın da hepsinin birden fotoğrafları nasıl hemen bulundu? 
14- Yolcu listesinde olmayan korsanların listesi, nasıl CNN'e aynı günde ulaşabildi? 
15- Korsanlar nasıl oldu da savunma sistemlerini devre dışı bırakabildi? 
16- Korsan olduğu iddia edilen kişilerin saldırıda ölmesi gerekirken, nasıl hâlâ yaşadıkları tesbit edilebildi? Hiç birinin de o uçaklarda olmadığı anlaşıldı. 
17- Bayer'in şarbon olaylarının arkasında olduğunu iddia eden mektuba ne oldu? 
18- Bush "yeni hedefimiz Malezya olabilir" dedikten hemen sonra, neden Malezya'dan şarbonlu bir mektup geliverdi? 
29- Aynı ay içerisinde ölen 3 mikrobiyoloğun ölümü nasıl açıklanabilir? 
20- Mikrobiyologların ölümünün önce intihar, daha sonra da kaza olduğunu açıklayan FBI'ın amacı neydi? 
21- Hükümet niçin 1998 yılında antişarbon aşısının üretilmesi yönünde çalışmalara başladı? 

11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası  
https://www.youtube.com/watch?v=VZDldrkw_IU

11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 2 
https://www.youtube.com/watch?v=oc3s3QWAqio

 11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 3  
https://www.youtube.com/watch?v=sCQUp8DwAsg


 11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 4  
https://www.youtube.com/watch?v=l3T3JLt1Prc

 11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası -5 İngilizce vidyo 

https://www.youtube.com/watch?v=yyaaLKLh7aQ

https://www.youtube.com/watch?v=9S3yLxxU9Fs


 11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 6  İngilizce vidyo 
https://www.youtube.com/watch?v=ZqOvlxiHABc


11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 7 İngilizce makaleler ve viidyolar listesi 

https://www.youtube.com/watch?v=BdGWgLe2qC8



12 Eylül'de Başbakan Ecevit, ''Devlet kuruluşları olarak sürekli teyakkuz halinde olayları izleyeceğiz'' dedi. Aynı gün Fas, Türkiye'nin Ayşegül Tecimer'in iadesi için yaptığı başvuruyu reddetti. İstanbul Organize Suçlar Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi'nden Metro, ulaşım ve inşaat konularında Albayraklar şirketler Grubuna verilen ihalelerle ilgili soruşturmayı sürdüren İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla operasyon başlattı. Gözetim altına alınanların sayısı 27'ye yükseldi. 

Yine 12 Eylül'de NATO Daimi Konseyi, "bir ittifak ülkesinin saldırıya uğradığı anda, tüm üyelerin saldırıya uğradığı" ilkesini içeren 5. maddenin uygulanmasına karar verdi. ABD hazırlandığı işgal için NATO ülkelerini kendine ortak yaptı. 

15 Eylül'de ABD Temsilciler Meclisi, Amerikan topraklarında saldırı düzenleyenlere karşı kuvvet kullanımı için başkana izin veren yasa tasarısını kabul etti. 

16 Eylül'de Taliban, bütün yabancılardan ülkeyi terk etmelerini istedi. Aynı gün İsrail ordusu; hava, kara ve denizden saldırıya geçerek Gazze şeridinde Filistin hedeflerini vurdu. 

17 Eylül'de ABD'nin Afganistan'a müdahale edeceği açıklandı. Saldırıların ardından 3 gün boyunca kapalı kalan New York Borsası'nda Dow-Jones endeksi yüzde 7.12 düştü. Aynı gün Bakan Derviş, IMF'den 5 milyar dolarlık borç ödemesinde erteleme istediklerini açıkladı. IMF kabul etti. 

19 Eylül'de BM Güvenlik Konseyi, Taliban'dan Usame Bin Ladin'in derhal ve koşulsuz teslim edilmesini istedi, Taliban bunu reddetti. Daha önce > "Haçlı Seferi"  demiş olan Bush müslüman ülkelerin tepkisinden korktuğu için tükürdüğünü yaladı! 

20 Eylül'de Kabil'de toplanan "ulema", ABD'ye cihat ilan etti. 

23 Eylül'de Koç Grubu; banka, leasing, finans, sigorta, factoring ve menkul kıymetler şirketlerini tek çatı altında toplayacağını açıkladı. 

Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, gıda alanından çekileceklerini açıkladı. Herhalde babalar üretim ve tüketim piyasalarını paylaşıyordu 

25 Eylül'de TEKEL'in Küba ile ortak olarak kurduğu TEKA Puro fabrikası açıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, enerji tüketiminin 1970'den bu yana ilk kez gerilediğini bildirdi. Sigorta şirketlerinin teminat tutarlarını aşağı çekmesiyle sıkıntıya giren THY'nin teminatının, Hazine tarafından karşılanacağı duyuruldu. 

Yine 25 Eylül'de Başkan Bush, 27 kişi ve örgütü, terörle mücadelenin ilk hedefleri arasında saydı. Riyad, Taliban'la ilişkilerini kesti. 

Aslında Bush "Ya teröre karşı bizimlesiniz, ya da bize karşısınız," diyerek, Türkiye'nin eline terör ile mücadele için çok önemli bir koz vermişti. O zaman, "Tamam, biz varız!.. Terörle, PKK ile, DHKP-C ile TİKKO ile sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bizde sizin gibi 'Vatanseverlik Yasası' (Patriot Act) çıkaracağız," deyip yurt içinde ve dışındaki silahlı teröristler imha etmeye, onlara yardım ve yataklık eden işadamları, medya mensupları, memurları hapse tıkmaya başlayabilirdik. Kimseye ağız açtırmazdık. Ama bunu kim yapacak?.. Pimpirik bir ihtiyar haline gelmiş Ecevit mi, Amerikan hayranı ve pasif Devlet Bahçeli mi? Ne idüğü belirsiz, "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer," diyen şaibeli Mesut Yılmaz mı? 

26 Eylül'de Devlet Bakanı Hasan Gemici, Dünya Bankası ile başlatılan "sosyal riski azaltma" projesi çerçevesinde 400 bin aileye 40 trilyon tutarında yakacak, 1 milyon 50 bin öğrenciye de 50'şer milyon lira para yardımında bulunulacağını açıkladı... Böyle "sosyal risk" falan gibi cafcaflı lâflar, gerçek maksadı gizlemek için kullanılır. Burada "sosyal risk"ten kastedilen halkın ayaklanıp, dükkânları yağmalaması, zenginleri ve politikacıları paralamasıdır. 

28 Eylül'de Merkez Bankası verilerine göre, krizde Türkiye'den çıkan sermaye miktarı 10.4 milyar doları buldu. Ankara Ticaret Odası, "TL'ye itibar" kampanyasından vazgeçti. ama kampanya tutmuştu bir kere. Zaman içinde dolara, dövize ilgi azaldı. 

Yine 28 Eylül'de Suudi Arabistan, topraklarında konuşlandırılmış Amerikan kuvvetlerine Bin Ladin'e karşı girişilecek operasyona katılma izni verdi. Dünya, koca Amerika'yı, Afganistan dağlarında bedevî gibi yaşayan Bin Ladin'in tehdit ettiğine inandırılmıştı! 

1 Ekim'de üç ayrı şirkete bölünen Türkiye Elektrik Üretim İletim Şirketi TEAŞ, tarihe karıştı. Aynı gün ''Türk Ticaret Bankası'nın resmi ihalesine fesat karıştırmak'' ve ''çete üyesi olmak'' suçlarından aranan Mustafa Kefeli, ABD dönüşü Atatürk Havalimanı'nda yakalandı. 

2 Ekim'de 11 Eylül saldırısından sonra sıkıntıya düşen Swissair tüm uçuşlarını durdurdu. Aynı gün Ankara DGM Başsavcılığı, Bağ-Kur'a yönelik operasyon başlattı. Operasyonda, hayali prim yatırarak çok sayıda kişinin emekli olmasını sağlayan 3'ü memur 6 kişilik bir şebeke ortaya çıkarıldı. Yolsuzluğun bini bir para!.. 

Yine 2 Ekim'de Pakistan'da düzenlenen intihar saldırısında 29 kişi öldü, 40 kişi yaralandı. Kim, neden saldırdı, anlaşılamadı. Gene Taliban'ın üzerine yıkıldı. Böylece Pakistan ABD'nin müttefiki olmaya zorlandı. Aslında Bush; Müşerref'i arayarak, "Eğer bizimle birlikte hareket etmezsen, Pakistan'ı taş devrine döndürürüm," diye atom bombası ile tehdit etmişti! 

3 Ekim'de ''Sonsuz Özgürlük'' operasyonu çerçevesinde, 30 bin Amerikan askeri Asya'nın güneybatısına konuşlandırıldı. Patavatsız Bush bir ara ağzından "Bu bir Haçlı Seferi'dir," ifadesini kaçırmış, sonra müslümanların tepkisini çekeceğini anlayınca, tevile çalışmıştı! 11 Eylül ile başlayan harekât gerçekten bir  Haçlı Seferi idi ve o tarihten sonra nice müslüman ülke saldırıya uğradı. 

4 Ekim'de Sabancı, Toyotasa'daki hisselerini 49.2 milyon dolara Toyota Motor Corp'a sattı.Aynı gün çiftçilere Ziraat Bankası borçlarını ödeme kolaylığı getirildi. Man, Neoplan'ı satın aldı. 

5 Ekim'de Belçika Havayolları Sabena konkordato ilan etti. 11 Eylül komplosunun dünya ekonomisini fena etkilediği görülmeye başladı. Aynı gün İsrail'den kalkan Rus uçağı, Karadeniz üzerinde Ukrayna füzesiyle vurularak sulara gömüldü. 78 kişi öldü. Uçak niye vuruldu, anlaşılamadı. 

7 Ekim'de saldırgan, zalim, kapitalist, emperyalist ABD'nin hiç bir şeyden haberi olmayan Afganistan'a yönelik harekatı başladı. Amerika Ortaasya petrol ve doğalgaz yataklarının kontrolünü ele geçirme operasyonunu başlatmış oldu. Bin Ladin, El Cezire TV'since yayınlanan mesajında, ABD'ye ''rahat yüzü göstermeyeceği'' tehdidini savurdu... Bu "El Cezire" televizyonu aslında bir aldatmacadır, Arap telvizyonu gibi görünür ama, CNN gibi Amerikan malıdır. Haberleri de çarpıtmadır. Daha sonra CNN'e rakip Ruslar'ın "Russia Today" ve İranlılar'ın "Press TV"si çıktı, ve Amerikan yalanlarını birer birer ortaya dökmeye başladı. 

9 Ekim'de FBI, nereden geldiği belli olmayan, ancak amacı Amerikalıları korkutup Bush'u desteklemeleri için kullanılan "şarbonlu mektup" vakalarını soruşturmaya başladı. 

10 Ekim'de TBMM Genel Kurulu, yurtdışına asker gönderme ve yurtdışından asker kabul etme konusunda hükümete yetki verilmesini öngören tezkereyi, kabul etti. Aynı gün Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ile 5 polis memurunun şehit edilmesi eylemine katıldığı belirtilen 3 tetikçinin aralarında bulunduğu 13 Hizbullah terör örgütü üyesi yakalandı. 

12 Ekim'de Nobel Edebiyat ödülü Hint kökenli İngiliz Vidiadhar Surajprasad Naipaul'e, barış ödülü BM ve genel sekreter Annan'a verildi...Bu ödüller hep siyasîdir. Hep Soljenitsin gibi ülkesine ihanet edenlere, veya reklamı yapılmak istenenlere verilir. Bir kaç yıl sonra da bizim "1,5 milyon Ermeni öldürüldü" diyen Orhan Pamuk'a verilecektir. 

14 Ekim'de Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Bürosu'na bağlı sivil polis ekibine Sefaköy'de yapılan silahlı saldırıda 2 polis memuru öldü, 1 polis memuru yaralandı. 

16 Ekim'de Tokat'ın Almus ilçesi Kadıvakfı Köyü kırsalında DHKP-C'li teröristlerle çıkan çatışmada biri astsubay 2 asker öldü. 

17 Ekim'de Nobel ekonomi ödülü, George Akerlot, Michael Spence ve  Joseph Stiglitz 'e verildi. Türkiye'yi de ziyaret etmiş olan Stiglitz, "Dünya Bankası ve IMF'nin geri kalmış ülkelerin daha da batmasına yol açtığını" dile getiren iktisatçı idi. 

Yine 17 Ekim'de İsrail Turizm Bakanı Rehavam Zeevi Kudüs'te öldürüldü. 

18 Ekim'de Garanti ile Osmanlı Bankası'nın birleşeceği açıklandı. Aynı gün işsizlik sigorta primlerinde 2002'den itibaren 1'er puanlık indirime gidildi. 

19 Ekim'de BDDK, Bankekspres ünvanının Tekfenbank olarak değiştirilmesini onayladı. Aynı gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Gaz Dağıtım Şirketi'nde (İGDAŞ) başlattığı operasyonda, aralarında şirket yöneticilerinin de bulunduğu 6 kişiyi gözaltına aldı. 

20 Ekim'de 17. İSEDAK toplantısı İstanbul'da gerçekleştirildi. 

21 Ekim'de Amerikan komandoları Afganistan'ın güneyine inerek işgali başlattı. 

23 Ekim'de TMSF'ye ait Türk Nippon Sigorta, Kanadalı işadamı Hussein Nuaman Soutraki'ye satıldı. Aynı gün İsrail ordusu, Zeevi'nin öldürülmesine misilleme olarak 6 Filistin kentini vurdu. 

24 Ekim'de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan ve Dönme Bakan Derviş, yaptıkları ortak açıklamada, 29 Yap-İşlet-Devret projesine (YİD) 2002 yılı sonuna kadar faaliyete geçmesi koşuluyla garanti verme şartlarını açıkladılar. Merkez Bankası süper döviz hesapları ve kredi mektuplu döviz tevdiat hesaplarında değişikliğe gitti. Devlet tahvili ve Hazine bonosu faiz gelirlerinden 50 milyar lirası vergiden istisna edildi. Böylece faizcilere gün doğdu... O tarihte Türkiye'de acaba kaç kişi faizden 50 milyar lira kazanıyordu acaba? 

Yine 24 Ekim'de Meclis'te bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz,  Türkiye'yi dışlayan bir Avrupa, ortaçağa dönüşü simgeleyen yolda bir Hıristiyan kulübü olarak emin adımlarla ilerleyecektir." '"dedi. Bu kişi ve Hükûmet sürekli AB'nin iflâh olmaz bir HIRISTİYAN KLUBÜ olduğu intibaını ediniyorlar, ama bir türlü de Avrupa kapısından ayrılamıyorlardı. Ne zavallılık!.. 50 yıllık bir hükûmetten diğerine bulaşan bir zavallılık!.. 

Aynı gün Yargıtay, Susurluk Davası'nda eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin ile eski MİT görevlisi Korkut Eken'in 6'şar yıl, diğer 12 sanığın da 4 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin hükmü "eksik soruşturma" gerekçesiyle bozdu. 

26 Ekim'de Romanya'nın Başkenti Bükreş'te ''Meriç Operasyonu'' kapsamında yakalanan Hüseyin Saral, yargılanmak üzere Türkiye'ye getirildi. Aynı gün Eximbank kredilerini usulsüz kullandıkları gerekçesiyle Emniyet Genel Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı ile Maliye müfettişleri ''Örümcek Ağı Operasyonu'' başlattı. Operasyon kapsamında İstanbul, Gaziantep ve İçel'de yakalanan 25 kişi, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nce gözaltına alındı. 

Yine 26 Ekim'de ABD'de 11 Eylül saldırılarından sonra terör faaliyetlerine karıştıklarından şüphelenilen 952 kişi tutuklandı. Artık herkesin "burası özgür ülke" dediği Amerika'da ağzını açan kendini hapishanede bulur oldu. 

30 Ekim'de Demirbank, HSCB'ye devredildi. Dışbank, KKTC'de bulunan Kıbrıs Dış Ticaret Bankası Offshore unvanlı iştirakinin tasfiyesine karar verdi. 

31 Ekim'de Türk Telekom'un özelleştirilmesi için, Arthur Andersen danışman olarak seçildi... O tarihten bu yana bütün "danışmanlık" hizmetlerimizi gavurlar yapıyor. Onlara yüz milyonlarca dolar ücret ödeniyor. TÜRK uzmanlar işsiz geziyor. 

1 Kasım'da Çin'in Ukrayna'dan satın aldığı, ve Boğazlar'dan geçişine izin verilmediği için yaklaşık 19 ay Karadeniz'de bekleyen yüzerkütle Varyag, 5 saat 55 dakikada İstanbul Boğazı'ndan geçti. 

3 Kasım'da yıllık enfilasyon toptan eşyada yüzde 81,4, tüketici fiyatlarında da yüzde 66,5 olarak açıklandı. 

4 Kasım'da İngiltere ve ABD, terörist ilan ettikleri 25 örgütün malvarlıklarını dondurdu. 

5 Kasım'da 20 milyon liralık banknot tedavüle girdi. Aynı gün Merkez Bankası, kamu bankaları ile fon bünyesindeki bankaların gecelik borçlanma ihtiyaçlarının azaltılması çerçevesinde, 15.8 katrilyon lira tutarındaki iç borçlanma senedini 18.8 katrilyon liralık uzun vadeli senetle değiştirdi. Maliye Bakanlığı bazı ürünlerde yıl sonuna kadar KDV oranlarını yüzde 26'dan yüzde 18'e çekti. Merkez Bankası yasa gereği, bugünden itibaren, Hazine'ye kredi açmama ve avans vermeme uygulamasına geçti. Yani TÜRK Merkez Bankası, TÜRK Devleti'ne ve TÜRK Milleti'ne "yardım etmeme" kararı aldı!.. Özerklik, yani başına buyruk oluş hali işte böyle bir şeydir. Evlâdı babaya düşman eder! Haa, o yasayı kimler çıkarttı? Meclis çıkarttı ama o Meclis artık Millet'in değil, Dönme Derviş'in ve onun arkasında AB ve ABD'nin Meclisi idi. 

Yine aynı gün F tipi cezaevlerini protesto için sürdürülen ölüm oruçlarına dışarıdan destekleyenlerin kaldığı Sarıyer Küçükarmutlu'daki iki eve emniyet güçleri müdahale etti. Operasyonda 4 kişi öldü, 10 kişi de yaralandı. Zorla aç bırakılanlar kurtarıldı. 

7 Kasım'da Barmek Holding, Bakü elektrik dağıtımını 25 yıllığına aldı. Özelleştirme Asya'daki TÜRK Cumhuriyetleri'ne de bulaşmıştı. "Biz aldık," diye sevinmeyin, çoğu işletmeyi Hıristiyan Batılılar alıyordu. 

Aynı gün Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi, eski TBMM Başkanı Mustafa Kalemli'nin de aralarında bulunduğu 23 kişi hakkında, ''Genel Kurul Salonu'nun yenilenmesi sırasında görevlerini kötüye kullandıkları'' iddiasıyla açılan davayı, Rahşah Affı uyarınca erteledi. Gördünüz mü "dürüst" Ecevit'in çıkardığı gayrıdürüst kanunlar ne işe yarıyormuş??? 

Yine 7 Kasım'da Belçika havayolları şirketi Sabena iflâsını açıkladı. 

9 Kasım'da ABD'li Textron ile Hema Endüstri arasında 50 milyon dolarlık ortaklık anlaşması imzalandı.Aynı gün TAI, tamamıyla yerli üretim olan 15 adet uzaktan kumandalı hedef uçağı Türk Silahlı Kuvvetleri'ne teslim etti. 

10 Kasım'da Afganistan'da ABD'nin desteklediği, Mesut Şah'sız Kuzey İttifakı, Taliban hâkimiyetindeki Mezar-ı Şerif kentini ele geçirdi. Aynı gün Dünya Ticaret Örgütü, Çin'i üye almayı kabul etti... Bu örgüt aslında kapitalist Hıristiyan Batı ülkelerinin bir hegemonyasıdır. Üye olmak isteyen her ülke, ilk kurucular ile karşılıklı anlaşmalar yapmak, daha doğrusu onların dikte ettiği hususları kabul etmek zorundadır. Şöyle düşünün: Beşiktaş Klubü'ne müracaat ediyorsunuz. Size diyorlar ki, "Hiç bir Beşiktaş maçını kaçırmayacksın. (Tamam) Bize şu kadar aidat vereceksin. (Tamam) Maçlara Beşiktaş forması giyerek geleceksin. (Tamam) Dükkânında Beşiktaşlılara indirim yapacaksın. (Tamam) Hiç bir Fenerbahçeli, Galatasaraylı arkadaşın olmayacak! (???) Karın Trabzonlu. O mutlak Trabzon Spor'u tutuyordur, onu boşayacaksın! (Eee, yeter be!) ... dersin de, iş Dünya Ticaret Örgütü'ne (WTO) gelince diyemiyorsun, adamın iflâhını ve de ticaretini kesiyorlar! 

11 Kasım'da kürtçü Sosyalist İktidar Partisi'nin (SİP) 6. Olağanüstü Kongresi'nde, SİP ile kürtçü Komünist Partisi birleşerek, kürtçü Türkiye Komünist Partisi'ni (TKP) kurdular. TKP Genel Başkanlığı'na Aydemir Güler getirildi. 

12 Kasım'da Aselsan Stinger füzesi üretimi için Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile 265 milyon dolarlık sözleşme imzaladı. 

13 Kasım'da yaklaşık 7 katrilyon lira tutarındaki tasarruf için, Türkiye ile IMF arasında tedbirler paketi konusunda anlaşmaya varıldı. Kimbilir ne tavizler verildi. 

Yine 13 Kasım'da Afganistan'ın başkenti Kabil ve Herat, Amerikan operasyonunun 38. gününde düştü. 

16 Kasım'da IMF, Türkiye'ye 2002 yılında 10 milyar dolarlık ek kaynak vereceğini duyurdu. Aynı gün kamuda alınacak tasarruf önlemleri açıklandı. 

17 Kasım'da Dünya Bankası uzmanı Chibber, Ecevit'in 1970'lerden beri gevelediği Köy-kent projelerine mâlî destek vereceklerini bildirdi. Ancak bir tek Köy-Kent projesinin temeli atılabildi. Hayata geçti mi, geçmedi mi, ALLAH bilir. 

19 Kasım'da darda olan Philips Petroleum ve Conoco şirketleri birleşti. 

21 Kasım'da Anayasa'nın milletvekillerinin özlük haklarını düzenleyen 86. maddesinde değişiklik öngören yasa teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Böylece milletin vekili olması gerekenler, kendilerinin vekili olarak kıyak maaş, kıyak özlük hakları ve kıyak emeklilik kazanmış oldular. 

Aynı gün ABD, Bin Ladin'in kellesine 25 milyon dolar mükâfat koydu. 

22 Kasım'da Vatikan, Avustralya ve Okyanusya yerlilerinden geçmişteki hatalar için (yani yaptığı zulüm ve katliam için) özür diledi... Daha çok özür dileyeceği husus var. Hem Vatikan'ın, hem Batı Avrupa'nın, hem Amerika'nın!.. Dilemekle bitmez! 

25 Kasım'da Afganistan'da Kunduz düştü. Düşen şehirlerde halk aç ve perişan kaldı. 

26 Kasım'da TÜSİAD, Kıbrıs konusunda Türkiye'nin Denktaş'ın ''uzlaşmaz'' tavrını desteklemesini doğru bulmadığını açıkladı.. Bu "türk" işadamları, TÜRK'ten çok yabancıya arka çıkarlar. Uzlaşmaz olanın Rumlar ve Yunanistan olduğunu unutup, rahmetli Denktaş'a çatarlar! Erdoğan da Başbakan olunca öyle yapmış, Denktaş'ı düşürmüş, Annan Planı ile Türkiye'yi neredeyse Kıbrıs'ı kaybetme noktasına getirmişti. Ne diyelim???.. "Rumlar seninle gurur duyuyor!.. Yunanistan seninle gurur duyuyor!" 

Aynı gün Konya'nın Karapınar ilçesi yakınlarında 4 yıl önce meydana gelen ve 49 kişinin ölmesiyle sonuçlanan trafik kazasının ardından Mercedes Benz Türk hakkında açılan dava sonuçlandı. Mahkeme, yakıt tankı tasarımının hatalı olduğu ve yangına sebebiyet verdiği gerekçesiyle 1995, 1996, 1997 ve 1998 model O 403 Mercedes otobüslerinin toplatılmasına karar verdi. Kazazede yakınları hiç bir tazminat alamadı. Mercedes'in yabancı uyruklu yöneticileri hakkındaki dava ise Rahşan Affı gereği ertelendi. Gördünüz mü "dürüst" Ecevit bilerek veya bilmeyerek kimlere hizmet etmiş, kimlerin hakkını yemiş??? 

27 Kasım'da Yağma Hasan'ın Böreği Hazine arazilerinin satışında, 92.2 trilyon lira bedelle satışa çıkarılan 12 gayrimenkulün sadece 1'i satılabildi. 

Aynı gün TBMM İdare Amiri, MHP İstanbul Milletvekili Ahmet Çakar, Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanan Türk Devleti'nin Yahudiler'e zulmettiği "Salkım Hanım'ın Taneleri" filminin TRT'de yayımlanmasını eleştirerek, ''Filmin TRT'de yayınlanması tam bir skandaldır'' dedi. Ama TRT yöneticileri hakkında hiç bir işlem yapılmadı. 

Yine 27 Kasım'da Afgan aşiretlerini temsil eden delegeler, Bonn'da toplanarak Afganistan'ın siyasal geleceğini görüşmeye başladı. Delegeler, Amerikan baskı ile yeni yönetim konusunda "anlaştı". 

28 Kasım'da IMF, 3.1 milyar dolarlık kredi dilimi onayladı. Aynı gün Mason Demirel'in has yeğeni Yahya Murat Demirel, şirketlerine Halk Bankası'ndan usulsüz kredi verilmesiyle ilgili 7 sanıkla birlikte yargılandığı İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada beraat etti. Yeğen "sütten çıkmış ak kaşık" kadar temiz ve beyazdı. 

Yine 28 Kasım'da Vietnam parlamentosu, ABD'yle ticaret anlaşmasını kabul etti. 

29 Kasım'da IMF, kamu sektöründe çalışanların sayısının azaltılması ve maaşlarda kısıntıya gidilmesi uyarısında bulundu. "Bırakın açlıktan ölsünler, sizde adam çok," dedi. 

30 Kasım'da Hükümet ile TOBB, reel sektöre destek paketi konusunda anlaştı ve paket açıklandı. Reel Sektör"ün ne olduğunu belirtmiştik. Bu şu demekti: "Şimdiye kadar hep hayalî sektör desteklendi. Biraz da gerçekten çalışıp üretenlere destek verelim." Aynı gün Toprakbank TMSF'ye devredildi. 

Yine 30 Kasım'da İsrail'de kanlı gün: İki intihar saldırısında yedi kişi öldü. İsrail, misillemeye başladı. 

1 Aralık'ta gayrımenkullerin yeniden değerleme oranı yüzde 53,2 olarak belirlendi. Yani bir ev bir önceki yıla göre yüzde 53 daha pahalı hale geldi. Aynı gün işçi ve memur sendikaları ile sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu ''Emek Platformu'' tarafından, ''uygulanan ekonomik politikayı protesto'' için Türkiye genelinde mitingler düzenlendi. 

Yine 1 Aralık'ta İsrail'de 1 ve 2 Aralık'ta 26 kişinin ölümüne yol açan intihar saldırıları düzenlendi. Filistin polisi, radikal İslamî militanlara karşı geniş çapta tutuklama başlattı. 

2 Aralık'ta TMSF, EGS Bank ve İktisat Bankası'nın mevduatını diğer bankalara devretti. 

3 Aralık'ta Başbakan Bülent Ecevit imzasıyla yayınlanan genelgede, emeklilik hakkını elde etmiş ve 50 yaşın üzerinde bulunan işçilerin her türlü yasal hakları ödenerek iş akitlerinin fesh edileceği belirtildi. 

Yine 3 Aralık'ta İsrail Başbakanı Ariel Şaron, terörizme karşı savaş açtığını açıkladı ve İsrail'e düzenlenen saldırılardan Filistin lideri Arafat'ı sorumlu tuttu. Yani bizim yapamadığımızı yaptı, Bush'un "terör" politikasından yararlandı. Aynı gün Filistin polisi, radikal İslami militanlara karşı geniş çapta tutuklama başlattı. 

4 Aralık'ta ABD, İsrail'deki 1-2 Aralık saldırılarının sorumluluğunu üstlenen Hamas'la bağlantılı örgütlerin malvarlığını dondurdu. İsrail, saldırılara misillemede bulundu. 3 füze, Arafat'ın bürosunun yakınına düştü. 

5 Aralık'ta Almanya'da yapılan Afganistan görüşmelerinde bir başbakan ve bakanlar kurulunu içeren geçici yönetim onaylandı. Afganistan yönetimi, Afganistan dışında işbaşına getirildi!.. Aynı gün Filistin polisi, Hamas'ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin'i ev hapsine aldı. 

6 Aralık'ta emekli olacakların sayısının hedeflenen rakamın üzerinde olmasından dolayı, resen emeklilik uygulamasına gerek kalmayacağı görüşüne varıldı. 

7 Aralık'ta BDDK, İktisat Bankası'nın kapatılması kararına vardı. Aynı gün Cumhurbaşkanı Sezer, aile hayatında köklü değişiklikler içeren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'u onayladı. Geçen yıl ''Çevik Kuvvet Yürüyüşü''ne katılan 30 polise verilen ''Meslekten ihraç'' cezası, daha önce suç işlemedikleri için, ''24 ay kıdem durdurma'' cezasına çevrildi 

Yine 7 Aralık'ta Afganistan'daki Taliban güçleri, direndikleri son yer olan Kahdahar'ı kaybetti. Artık ülke zalim Amerikalıların insafına kalmıştı. 

10 Aralık'ta Sanayi üretiminin Ekim ayında yüzde 13.5 oranında gerilediği açıklandı. 

11 Aralık'ta FIAT, 5 yıllık CEO'su Roberto Testore'yi başarısız sayarak görevden aldı. Dünyadaki 18 fabrikasını kapatacağını açıkladı. Aynı gün Hazine ihalesinde faiz yüzde 74'ün altına indi. Doğuş Grubu, Tansaş ve Makro Market'i birleştirme kararı aldı. Aynı gün Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun, Susurluk Davası'nda 8. Ceza Dairesi'nin, ''eksik soruşturma'' gerekçesiyle verdiği bozma kararına yaptığı itirazı kabul etti. Böylece İbrahim Şahin ile Korkut Eken'in 6'şar yıl, diğer 12 sanığın da 4 yıl ağır hapis cezası kesinleşti. 

12 Aralık'ta Almanya, ''kara ses'' olarak bilinen Cemalettin Kaplan'ın cezaevinde bulunan oğlu Metin Kaplan tarafından yönetilen İslami Cemaat ve Cemiyetleri Birliği (İCCB) ile derneğin 19 yan kuruluşunun faaliyetlerini yasakladı. Türkiye'de de kısa bir süre sonra  kokoreç, işkembe, kelle paça  gibi yiyecekler satılamayacağı açıklandı. Çünkü Avrupa Birliği ülkelerinde sakatatın insan sağlığına zararlı olduğu gerekçesiyle satılması ve yenilmesi yasak. TÜRKİYE'yi de her ne olursa olsun, AB'ye sokmaya çalıştıklarına göre, bu kuralı uygulaması gerekiyor... 

Bu gavurlar sakatat yemezler de, onca sakatatı, öldürdükleri hayvanın iç organlarını ve kanını ne yaparlar, biliyor musunuz?.. Hayvan yemine katarlar!.. Tavuklara kan yedirirler! İneğin sakatatını yine ineğe yedirirlerdi!.. İşte bu yüzden yamyamlaşan ineklerde "deli dana" hastalığı görüldü ve bu uygulamadan vazgeçildi. Şimdi onca sakatatı ne yaptıkları bilinmiyor! 

13 Aralık'ta Hazine Akdeniz Sigorta'nın sözleşme yetkisini kaldırdı. Akbank, Akhayat'ın yüzde 70,52'sine ortak oldu. Aynı gün BDDK, Demirbank'ın HSCB ile, Osmanlı Bankası'nın da Garanti Bankası ile birleşmesini onayladı. TMSF, McKinsey ile danışmanlık hizmeti sözleşmesi imzaladı. 

13 Aralık'ta İsrail, Filistin lideri Arafat'la tüm ilişkileri kestiğini açıkladı. ABD, 11 Eylül saldırılarıyla ilgili olarak kanıt olduğunu açıkladığı Usame Bin Ladin'in konuşmalarının yer aldığı video kaseti kamuoyuna açıkladı.Böylece Afganistan işgaline sözümona meşruiyet kazandırmış oldu. Aynı gün ABD Başkanı Bush, Anti Balistik Füze Anlaşması'ndan (ABM) çekildiğini açıkladı. Yani istediği gibi nükleer füze ve bomba üretebilecek. Yine aynı gün Hindistan parlamentosuna saldırı düzenlendi, 5'i saldırgan 12 kişi öldü. Kim saldırdı, niye saldırdı, anlaşılamadı. Amaç Hindistan'ı da Bush'un terör harekatına katmak idi. 

14 Aralık'ta Yeni ekonomik program ve ek kaynak konusunda IMF ile uzlaşmaya varıldı. Aynı gün Amerikan deniz piyadeleri, Kandahar havaalanının kontrolünü ele geçirdi. 

15 Aralık'ta Çimentaş, 227 milyon dolara İtalyanlara satıldı. 

16 Aralık'ta Amerikan baskısı altındaki Afgan aşiret liderleri, 9 haftalık kuşatmanın ardından El Kaide militanlarına karşı zaferlerini ilan ettiler, ancak Usame Bin Ladin'in nerede olduğu belirlenemedi. Aynı gün Filistin lideri Arafat, yelkenleri suya indirdi. İsrail'e yönelik intihar saldırılarının ve diğer eylemlerin durdurulması çağrısında bulundu, saldırıyı gerçekleştiren militanların tutuklanacağını açıkladı. 

17 Aralık'ta yoksul Haiti'de darbe girişimi oldu. Silahlı kişilerin başarısız eyleminde 8 kişi öldü. 

19 Aralık'ta Kabil'e en az 3 bin kişiden oluşacak uluslararası güç konuşlandırılması için BM Güvenlik Konseyi onay verdi. "Domuzlar Diktatoryası" diye bilinen Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve Güvenlik Konseyi hep ABD hegemonyası altındadır. Bilhassa Sosyalist Blok'un yıkılmasından sonra (1991) artık ona karşı çıkacak güç kalmamıştır. Bu bakımdan isteyen de, onaylayan da ABD'nin kendisidir. 

Aynı gün Arjantin'de isyan çıktı: Başta başkent olmak üzere birçok kentte ekonomik bunalım yüzünden patlayan olaylarda 20 kişi öldü. 

20 Aralık'ta Savcı Kadri Söğütlüoğlu, DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu'nun ölümüyle ilgili olarak ''kastın aşılması suretiyle adam öldürme'' suçlamasıyla yargılanan MHP milletvekilleri Mehmet Kundakçı ve Cahit Tekelioğlu'nun beraatlerini istedi. Şıhanoğlu TBMM'de itiş-kakış sınasında ölmüştü. Söğütlüoğlu, esas hakkındaki mütalaasında, ''Şıhanlıoğlu'nun kalp rahatsızlığı nedeniyle öldüğünün anlaşıldığını'' belirtti. 

Aynı gün Arjantin Devlet Başkanı Fernando de la Rua istifa etti. 

22 Aralık'ta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu, Kubilay'ın şehit edilişinin 71. yılı dolayısıyla yayınladığı mesajda, geçmişte olduğu gibi bugün de din istismarcılarının varlıklarını ve bozgunculuklarını devam ettirdiklerini belirterek, ''Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; Türk Silahlı Kuvvetleri laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal düzenini irticai, bölücü ve yıkıcı her türlü tehdide karşı korumaya kararlıdır'' dedi. 28 Şubat süreci sürüyordu. Bu süreç başa din istirmarcısı Tayyip Erdoğan ile ipartisi AKP'yi iktidara taşıyacaktı! 

28 Aralık'ta BDDK, Kentbank ve Etibank'ı kapattı. Bankaların maceralarını yukarıda anlatmıştık. 

9 CU  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR,


...