Yahya Murat Demirel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yahya Murat Demirel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2016 Cumartesi

28 ŞUBAT TÜRK SİYASETİNİN ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 10




28 ŞUBAT  TÜRK SİYASETİNİN  ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 10


24 Mayıs'ta "Susurluk Davası" kapsamında kesinleşmiş 4 yıllık hapis cezası bulunan, " Şike çetesi davası " kapsamında da 6.5 ile 21 yıl arasında hapsi istenen Ali Fevzi Bir, tutuklu bulunduğu Almanya`dan iade edildi. 

Aynı gün Ankara'nın eski şaibeli Belediye Başkanı, şaibeli Başbakan Yardımcı ve Kıbrıs'tan vazgeçen Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın ve kendisi gibi şaibeli arkadaşları, Sosyal Demokrat Halk Partisi adıyla parti kurdular. 

Yine 24 Mayıs'ta ABD Başkanı George Bush ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin nükleer silahlarda indirim yapılmasını öngörün anlaşma imzaladı. İndirdiler mi, bindirdiler mi bilinmez! 

25 Mayıs'ta şaibeli Başbakan Yardımcısı Yılmaz, MHP ile idam ve Kürtçe yayın konularındaki anlaşmazlığın aşılacağı inancında olduğunu söyledi. Yani AB'ye "uyum" için TRT'de başlatılmak istenen, Kürtçe, Lazca, Boşnakça, Zazaca gibi bölücü yayınların temeli de 28 Şubat Süreci içinde atılmakta idi. Amaç İsrail'e AB'ye ve ABD'ye yakın olmak, TÜRK'e ve MÜSLÜMAN'a ırak olmak idi! Aynı gün 1980 askeri müdahalesi sonrası kapatılan Uluslararası Af Örgütü`nün Türkiye Şubesi tekrar açıldı ki, polis ve asker suçlanabilsin! 

 27 Mayıs'ta Başbakan Ecevit, 11 günden bu yana tedavi gördüğü hastaneden taburcu oldu. Aynı gün Egebank`ın eski sahibi Mason Demirel'in has yeğeni Yahya Murat Demirel, eski İstanbul Korumalar Şubesi Müdürü Dursun Yiğit`e "rüşvet verdiği" gerekçesiyle yargılandığı davada beraat etti. Gördünüz mü, rüşvet vermemiş!.. Zaten rüşvetin belgesi mi olur? 

28 Mayıs'ta Ecevit, Ecevit, Başbakanlık Resmi Konutu`nda düzenlediği basın toplantısında "Bu hükümet, normal seçim süresine kadar da işbaşında kalacaktır," dedi. Aynı gün Anayasa Mahkemesi, 4758 sayılı Şartla Salıverilme Yasası`nın, "sanıkların çekmeleri gereken cezadan 10 yıllık indirim yapılacağı" hükmünü iptal etti. 

Yine 28 Mayıs'ta Vanlılar, Köy-Kent projesi için gelen Dünya Bankası yetkililerine "Biz kent falan istemiyoruz, inek verin yeter" dediler... Kendi halkını tanımayan aydınları olan bir millet hüsrana mahkûmdur!.. Bundan 10 yıl kadar önce Diyarbakır'a Nevruz  törenleri için giden gazeteci Leyla Umar, halka "Kadın Hakları .konusunda ne düşünüyorsunuz?" deyi sormuştu da, feylezofları kıskandıracak bir cevap almıştı: " Valla, bizi Karın Hakları ilgilendiriyor! " ... " Karın Hakları " düşünülseydi, Güneydoğu'da bugünkü sıkıntılar yaşanmazdı! 

28 Mayıs'ta ayrıca NATO, Rusya'yı '' Sınırlı Ortak '' ilan etti. Ne demekse??? Ya ortaksındır, ya değilsin! 

30 Mayıs'ta Ecevit'in katılmadığı MGK, Olağanüstü Hal`in, Hakkâri ve Tunceli`de 30 Temmuz 2002`den geçerli olmak üzere sona erdirilmesini, Diyarbakır ve Şırnak`ta ise son kez olmak üzere 4 ay uzatılmasını Bakanlar Kurulu`na tavsiye edilmesini kararlaştırdı. Aynı gün Van`ın Çaldıran İlçesi yakınlarında, İran sınırından kaçak yollarla Türkiye`ye girmeye çalıştıkları sırada donarak ölen 9`u çocuk, 19 kişinin cesedi bulundu. 

Yine 30 Mayıs'ta bir demeç veren Baybakan Yardımcısı Mesut Yılmaz Türkiye kadar AB üyeliğine destek veren hiçbir kamuoyu bulunmadığını belirterek,''AB üyeliği Türkiye için milli davadır''  dedi. Halbuki o kamuoyu yoklamaları Mehmet Altan gibi dönek Batıcılar'ın, gazete ve televizyon patronlarının, Ankara Kızılay'a konulan saatle, anketlara konulan yanlı sorularla halkı kandırmaları sonucunda % 70 gibi çıkmıştı. Hiç bir parti bugün (2013) AB iç in bir "kamuoyu yoklaması"na yanaşmıyor! Hele referandum hiç istemiyor! Çünkü hepsi biliyorlar ki, "hayır" diyenler yarıdan fazla!.. Belki % 70'lerde! Yani Avrupa Birliği hiç te millî bir dava değil!.. Bazılarının, hele hayatında bir kere bile TÜRK kelimesini kullanmamış olan Mesut Yılmaz'ın "millî" sözcüğünün ne anlama geldiğini bilmesi mümkün değil! 

4 Haziran 2002'de 1,1 milyar dolar tutarındaki AWACS havadan erken uyarı uçağı projesine ilişkin sözleşme imzalandı. Aynı gün Japonya, küresel ısınmaya yol açan sera etkisi yaratan gazların atmosfere salınımının azaltılmasını öngören Kyoto protokolünü onayladı. Bilindiği gibi, ABD ve Japonya dünyanın havasını da, suyunu da, toprağını da en çok kirleten iki ülkedir ve bunlar Kyoto kirliliği önleme anlaşmasını imzalamıyordu. 

5 Haziran'da İsrail'de bir otobüse düzenlenen intihar saldırısında 17 İsrailli öldü. 

6 Haziran'da Erdoğan`ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden ayrıldığı 1998 yılının sonunda verdiği mal beyanı ile AK Parti Genel Başkanı seçildikten sonraki mal bildirimi arasında 256 milyar 138 milyon 421 bin lira artış olduğu belirtildi. Erdoğan bir süre sonra gelirindeki artışı "oğluna sünnette takılan altınlardan geldiğini" öne sürecekti. Aynı gün Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı, Ülker Gıda`nın sahibi Sabri Ülker ile oğlu Murat`ın da aralarında bulunduğu Family Finans Kurumu`nun yönetim kurulu üyeleri hakkında soruşturma başlattı. 

6 Haziran'da İsrail askerleri, intihar saldırısına misilleme olarak, Yaser Arafat'ın Ramallah'taki karargâhına saldırı düzenleyerek, karargâhtaki üç binayı havaya uçurdu. Arafat'ın yaşam alanı içine kurşunlar yağdırıldı. 

10 Haziran'da Bakanlar Kurulu, rahatsızlığı nedeniyle doktorlarının 2-3 hafta kesin istirahat önerdikleri Başbakan Ecevit`in talebi üzerine, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli`nin başkanlığında toplandı. 

13 Haziran'da Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı Başkan Yardımcısı, Emniyet Müdürü Altay Sarıyıldız hakkında, boşanma davasında ortaya atılan "trilyonluk mal varlığı" olduğu iddiasıyla ilgili olarak soruşturma başlatıldı. Sarıyıldız, açığa alındı. 

Yine 13 Haziran'da Afganistan'da geleneksel meclis (Loya Jirga) Taliban sonrası geçici hükümetin başkanı olarak Hamid Karzai'yi seçti. Tabii Amerikan baskısıyla!.. 

14 Haziran'da Pakistan'ın Karaçi kentindeki ABD konsolosluğuna bomba yüklü araçla düzenlenen intihar saldırısında 11 kişi öldü, 45 kişi yaralandı. 

16 Haziran'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, SSK Ankara Göz Hastalıkları Hastanesi ve Göz Bankası`nın "telefonla randevu" sistemini, haksız kazanç sağlamak için tıkadıkları gerekçesiyle, hastane civarındaki 18 gözlükçüde çalışan 31 kişi hakkında 6`şar yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Adamlar haksız kazanç için ne yollar buluyorlar, Yarabbi! 

18 Haziran'da Kudüs'te otobüse düzenlenen intihar saldırısında 19 İsrailli öldü. 

19 Haziran'da Kudüs'te yine bir otobüse intihar saldırısı düzenlendi, 7 kişi öldü...Bunlara hep "terörist saldırı" deniyor, "siviller öldü" deniyor da, Amerikan ve İsrail askerleri Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de saldırıp öldürünce "rerör" olmuyor!.. Ölenler sanki "sivil" değil! 

20 Haziran'da İsrail birlikleri, intihar saldırılarına misilleme gerekçesiyle, Batı Şeria'daki 5 Filistin kentini yeniden işgal etti. 

24 Haziran'da İzmir`in Buca İlçesi`nde, İmar Bankası`nın Şirinyer Şubesi, maskeli ve silahlı bir kişi tarafından soyuldu. Soyguncu, 15 dakika içinde yakalandı. Aynı gün Tanzanya'nın orta kesimlerinde meydana gelen tren kazasında 228 kişi öldü. 

25 Haziran'da DSP'de isyan başladı. Kamuoyunda 2dokuzlar" olarak adlandırılan DSP`li 9 milletvekili, yaptıkları açıklamada, "DSP hem örgüt hem de yerel yönetimler ve TBMM zeminlerinde Ecevitler`in öncülüğünde Ecevit`siz yaşama geçebilmelidir" dediler. Ecevit'ten önce DSP'liler kurtulmak istedi! 

3 Temmuz'da koltuğu bırakmayan Ecevit, düzenlediği basın toplantısında, "Çekilmemi isteyenler, beni düşürebilirler," dedi. 

4 Temmuz'da Eski Şili diktatörü Pinochet, ömür boyu senatörlük görevinden istifa ederek, siyasi hayatını resmen sona erdirdi. Aynı gün Yunanistan polisi ilk kez, 27 yıldır faaliyette bulunan terör örgütü 17 Kasım'ın bir üyesinin tutuklandığını açıkladı. 

5 Temmuz'da Almanya'da Nazilerin işlediği suçlarla ilgili görülen son davalardan birinde, 93 yaşındaki eski bir SS subayı, 1944'te İtalyan direnişçilerinin katledilmesiyle ilgili olarak 59 kez cinayetten mahkûm oldu. 

6 Temmuz'da Afganistan Devlet Başkan Yardımcısı Abdülkadir, başkent Kabil'de düzenlenen suikastta öldürüldü. 

7 Temmuz'da Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, "11. Kocayayla Türkmen Kurultayı"nda, 3 Kasım`da erken seçim yapılmasını önerdi. 

8 Temmuz'da Başbakan Ecevit, "aralarında soğukluk olduğu" belirtilen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile görüştü. Başbakanlık Merkez Binası`na geçen Özkan, hükümetteki görevinden ve DSP`den istifa ettiğini açıkladı. Özkan`ı, Kültür Bakanı İstemihan Talay, Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz, Devlet Bakanı Recep Önal ve Devlet Bakanı Hasan Gemici istifaları izledi. Ardından da milletvekili istifaları başladı. Devlet Bahçeli, DSP`de yaşanan istifaların koalisyonu bozmayacağını söyledi. Bahçeli, "Kabineye yeni bakanlar atanır, koalisyon sürer," dedi. 

10 Temmuz'da Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş ile eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Göle`nin evinde bir araya geldiler. Ne konuştular, Allah bilir. Aynı gün Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, görevlerinden ve DSP`den istifa ettiler. 

11 Temmuz'da Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş, Başbakan Ecevit`in isteği üzerine istifa ettiğini belirtti, sonra gene onun isteği üzerine istifasını işleme koydurtmadı. 

12 Temmuz'da Ecevit, DSP`den istifaların artması ve koalisyonun güvenoyu sınırının altına düşmesi halinde, `"Hükûmet'ten ayrılmak zorunda kalacağını." söyledi. 

Yine 12 Temmuz'da Faslı askerlerin, Akdeniz'de yerleşimin olmadığı İspanya'ya ait küçük bir adacığa çıkarak Fas bayrağı dikmesi, İspanya ve AB tarafından protesto edildi. Böyle adacıklar üstünde insan yaşamasa da, önemlidir. Çünkü karasuları vardır. Avlanma ve petrol arama için gereklidir. Bizde ki Kardak Kayalıkları olayı da bu yüzden çıkmıştır. Ege adasında Lozan Antlaşması ile ismini belirterek devretmediğimiz bütün adacıklar, kayalıklar bize aittir. Kaldı ki, 12 Ada ve Kıbrıs ta aslında bizimdir. Eskiden hiç "Yunan Adaları" denmezdi, "Ege Adaları" denirdi, ilk fırsatta onları almayı planladığımız için! Doğrusu da odur. Hepsi Anadolu kara kütlesinin uzantısıdır. 

15 Temmuz'da DSP`den ayrılan milletvekili sayısı 53`e ulaştı. Aynı gün Pakistan'da Wall Street Journal muhabiri Daniel Pearl'ün kaçırılarak öldürülmesi davasında 4 dinci militan mahkum oldu. İngiliz asıllı bir sanık ölüm, diğerleri 25'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Batılı ülke vatandaşları korksun da mazlumlara yardım etmesin diye diye İngiliz'e daha ağır ceza verildi. 

16 Temmuz'da DSP`den 6 milletvekili daha istifa etti. Koalisyon hükümeti, Meclis`teki güvenoyu desteğini yitirdi. Aynı gün İrlanda Cumhuriyet Ordusu ilk kez, 30 yıldır yürüttüğü mücadelede yüzlerce sivilin ölümü için özür diledi. Devlet politikası olduğu için özür diledi. Bizde de suçu Devlet'e yıkmaya çalışanlar var. Ancak Türkiye'de istenmeyen olaylar ya artniyetli kişilerin davranışından, ya da sadist ruhlu polis, asker, jandarmanın tutumundan kaynaklanır. Devlet'le alâkası yoktur. 

17 Temmus'da İspanyol birlikleri, Akdeniz'de yerleşimin bulunmadığı adacığa 5 gün önce çıkan Fas askerlerini adacıktan çıkardı. 

21 Temmuz'da Başbakan Ecevit, seçimlerde AKP`nin birinci olması ve HADEP`in barajı aşması durumunda ülkede "rejim sorunu" yaşanabileceğini söyledi. Uzun süredir ilk defa doğru lâf etti ama, onun kastettiği lâikliğin elden gideceği" idi. Halbuki, ülkenin mal varlığının, tesislerinin, toprağının elden gideceği, eyâlet tartışmaları, Türklüğün Anayasa'dan çıkarılması gibi "rejim sorunları" geleceğinden haberi yoktu! 

22 Temmuz'da Yeni Türkiye Partisi, İsmail Cem`in genel başkanlığında 63 milletvekilinin katılımıyla kuruldu. Ama ne adını, ne amblemini bir türlü doğru-dürüst seçemediler. 

23 Temmuz'da bir İsrail savaş uçağı, arananlar listesindeki bir Hamas liderinin evinin bulunduğu apartmana füze attı. Hamas militanıyla birlikte 9'u çocuk 13 kişi öldü. Tabii bu " Terörist Saldırı " sayılmadı, ölenler de " sivil " falan değildi! 

27 Temmuz'da Ukrayna'da hava gösterisi sırasında bir savaş uçağının düşmesi sonucu izleyicilerden 77 kişi öldü. Biz bu "gösteri"lerin ve otomobil yarışlarının kazaları tetiklediğine inananlardanız. Mümkün mertebe az yapılması gerektiğini düşünürüz. 

28 Temmuz'da TÜPRAŞ yakınındaki Akçagaz Dolum Tesisleri'nde yangın çıktı. 2.5 saatte kontrol altına alınabilen yangın, 3 trilyon lira zarara yol açtı. Daha önce de bu tarz yangınlarda hep "sabotaj" ihtimalinden şüphelendiğimizi belirtmiştik. 

30 Temmuz'da Kongo ve Ruanda  arasında, Orta Afrika'da istikrarsızlığa ve milyonlarca kişinin ölümüne yol açan savaşı sona erdirme çabasıyla barış anlaşması imzalandı. 

31 Temmuz'da TBMM, erken genel seçimin 3 Kasım 2002 tarihinde yapılmasını kararlaştırdı. Sadece DSP`nin karşı çıktığı erken genel seçim kararı 62 ret oyuna karşılık, 449 kabul oyuyla alındı. 

1 Ağustos'ta ABD, Güneydoğu Asya'dan bir grup ülkeyle, kapsamlı terörle mücadele anlaşması imzaladı. Yani bu ülkeleri yapacağı zulme sessiz kalmaya mecbur etti. 

2 Ağustos'ta Yeniden Doğuş Partisi Büyük Kongresi toplandı. Kongrede, işadamı Cem Cengiz Uzan`ın genel başkan adaylığı, divan tarafından kabul edilmedi. YDP`nin eski Genel Başkanı Hasan Celal Güzel`in de aday olduğu kongrede, genel başkanlığa, eski Genel Sekreter ve Genel Başkan Vekili Mehmet Ali Akgül seçildi. Ama parti bir türlü doğamadı! 

3 Ağustos'ta iyice çaptan düşmüş olan koalisyon son ihanetlerini yapmaya devam etti. AB`ye Uyum Yasaları" çerçevesinde "savaş ve yakın savaş tehdidi" dışında idam cezası kaldırıldı, Kürtçe de dahil, farklı ana dil ve lehçede yayına izin verildi, ana dilde öğrenim serbest bırakıldı, azınlık vakıflarına gayrimenkul edinme, kendi taşınmazları üzerinde tasarrufta bulunma hakkı tanındı. Bir tek toprak satışı ile TÜRk kelimesinin kanunlardan çıkarılması kaldı ki, onu da Recep Tayyip Erdoğan üstlenecekti! Aynı gün Yüksek Askerî Şura kararlarıyla Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu emekli oldu, yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hilmi Özkök atandı. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman Kara Kuvvetleri Komutanlığı`na, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Şener Eruygurda Jandarma Genel Komutanlığı`na getirildi. 

6 Ağustos'ta Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş`ye bağlı Paşabahçe Beykoz Fabrikası kapatıldı. 

7 Ağustos'ta " Susurluk Davası " kapsamında 6 yıl hüküm giyen Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin, cezasının infazı ertelenerek tahliye edildi. 

9 Ağustos'ta hiç bir işe yaramayan İş Güvencesi Yasa Tasarısı TBMM Genel Kurulu`nda kabul edildi. Bugün dahi kimsenin iş güvencesi olmadığı gibi, "taşaron" uygulamasıyla işçiler açlık sınırı altında çalışmaya zorlanmaktadır. 

10 Ağustos'ta Amerika'dan zembille Türkiye'ye getirilmiş olan, oradan aldığı talimatı tümüyle yerine getirmiş olan Dönme Kemal Derviş, Devlet Bakanlığı görevinden istifa etti. Derviş`in yerine İstanbul Milletvekili Masum Türker getirildi... Masum Türker DSP içinde, ve belki de bütün partiler içinde ipe-sapa gelir nâdir siyaseti adamlarındandır. 

13 Ağustos'ta Yaşar Okuyan, dönen dümenlerden rahatsız olup ANAP Genel Başkan Yardımcılığı görevinden de istifa etti. Bakanlık'tan daha önce ayrılmıştı. Bir süre sonra ANAP'tan da istifa etti. Aynı gün tutuklu bulunan Erol Evcil ve Burhanettin Türkeş, işadamı Nesim Malki`nin 7 yıl önce Bursa`da öldürülmesi olayının azmettiricisi olduğu iddiasıyla yargılandığı davada tahliye edildi. 

15 Ağustos'ta ABD'de 11 Eylül'de düzenlenen saldırıların kurbanlarının yakınları, El Kaide örgütüne ve diğer terör saldırılarına yardım etmekle suçladıkları Sudan hükümeti, Suudi yetkilileri, bankaları ile vakıfları aleyhine 100 trilyon dolarlık dava açtılar. ABD ve AB Sudan topraklarındaki petrole göz dikmişlerdi. Zaten yıllardır Güney Sudan hıristiyanlarını kışkırtıyorlardı. Hiç alâkası olmamasına rağmen Sudan'ı 11 Eylül saldırısıyla suçladılar. 

19 Ağustos'ta eski Türk-İş Genel Başkanı ve Senatör Halil Tunç, tedavi gördüğü Ankara Bayındır Hastanesi`nde 74 yaşında vefat etti. Halil Tunç, sendikacılık döneminde işçilerin paralarıyla Büyüada kluplerinde poker, bezik oynamasıyla ünlüydü. 

Yine 19 Ağustos'ta Bir Rus askeri uçağının Çeçenistan'da düşmesi sonucu 118 kişi öldü. 

20 Ağustos'ta Iraklı bir muhalif grup, Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi talebiyle Berlin'deki Irak büyükelçiliğini işgal etti. Alman polisinin büyükelçiliğe düzenlediği operasyonla iki rehine kurtarıldı. Bak sen şu "demokrat" Iraklılar'a!... Kimbilir Amerikalılar'dan ne kadar almışlardır, Irak'ı işgal için gündeme getirme konusunda! 

21 Ağustos'ta arkasındaki ABD desteğinden dolayı "bulunmaz Hint kumaşı"na dönüşen eski Devlet Bakanı Yahudi Dönmesi Kemal Derviş, CHP`ye katılacağını açıkladı. Bu arada partilerden birer ikişer istifalar ve transferler devam ediyordu. 

Yine 21 Ağustos'ta Pakistan'da kansız askeri darbeyle göreve gelen Devlet Başkanı Pervez Müşerref, anayasada, orduya ülkeyi yönetiminde ilk kez resmî rol verilmesini öngören, ve kendisinin ikinci 5 yıllık dönem için görevine devam etmesine olanak tanıyan değişiklik yaptı. Aynı gün Irak istihbarat servisi, aranan El Fetih Devrim Konseyi lideri Ebu Nidal'ın, Irak güvenlik güçlerinin kendisini tutuklamak üzere Bağdat'ta bulunduğu daireye gittiği sırada, intihar ettiğini açıkladı. 

22 Ağustos'ta Orhan Pamuk`un "Benim Adım Kırmızı" adlı romanına Fransa`nın "En İyi Yabancı Kitap Ödülü" verildi.Kitap aslında Osmanlı döneminde kırmızı elbise giymeleri mecburî olan yahudileri anlatır. Aslında edebî bir değeri yoktur. Bu ödül, arkadan gelecek olan Nobel Ödülü'ne zemin hazırlamak için verilmiştir. 

YDP`nin adı Genç Parti olarak değiştirildi ve partinin genel başkanlığına işadamı Cem Uzan seçildi. 

24 Ağustos'ta Kemal Derviş ile ilişkileri tartışılan, ve Başbakan Bülent Ecevit`in azledeceği belirtilen Devlet Bakanı Fikret Ünlü, bakanlık görevinden ve DSP`den istifa etti. 

25 Ağustos'ta eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan Yurt Partisi`ne katılarak, yapılan olağanüstü genel kongrede, genel başkanlığa seçildi. 

27 Ağustos'ta sivri açıklamalarıyla dikkatleri çeken ANAP Isparta Milletvekili ve eski Turizm Bakanı Erkan Mumcu, partisinden istifa etti. Hırslı bir adamdı, gözü daha yükseklerdeydi. Erkan Mumcu hemen AKP`ye katıldı. 

Yine 27 Ağustos'ta Tokyo'da bir mahkeme ilk kez, Japonya'nın İkinci Dünya Savaşı sırasında ve öncesinde biyolojik silah kullandığını kabul etti. Ancak 180 Çinlinin, biyolojik silah programının kurbanı oldukları gerekçesiyle bulunduğu tazminat talebini reddetti. Halbuki biyolojik silahtan yüzbinlerce Çinli etkilenmişti... Japonya'nın yenilmesinden sonra o biyolojik silahlara ne oldu, biliyor musunuz? Zalim Amerikalılar 1950'li yıllarda onları Kuzey Kore üzerinde kullandılar. Yüzbinlerce Kuzey Koreli etkilendi. 

28 Ağustos'ta Japonya'nın 7 Aralık 1941'de düzenlediği Pearl Harbor baskınında kullandığı küçük denizaltı, limanın girişi yakınında 366 metre derinlikte bulundu... ABD ile Japonya arasında savaşı başlatan baskından iki saat önce limana sokulan Japon denizaltısının, ilk önce ABD muhribi tarafından vurulduğu doğrulandı... Yani??? Yani, savaşı Japon uçaklarının Pearl Harbor'u bombalaması başlatmadı, Amerikalılar'ın bu dezialtıyı vurup batırması başlattı!.. Bu da yıllardır tekrarlanan bir yalanın sonunu getirdi! 

2 Eylül'de Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Mustafa Yeşil uğradığı silahlı saldırıda ağır yaralandı. Saldırının faili olduğu gerekçesiyle Nevzat Bayrak adlı kişi yakalandı. Mustafa Yeeşil hastanede öldü. 

3 Eylül'de İsrail Yüksek Mahkemesi, Filistinli terör zanlılarının yakınlarının, güvenlik için tehdit olduklarına karar verilmesi durumunda, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nden sürülebileceğine karar verdi. Yani suçlular bir yana, suçluların akrabalarını da sürüyor!.. Biz ise, daha suçlulara sürgün uygulaması bile yapamıyoruz!.. Halbuki hırlılar, hırsızlar, kapkaççılar, mafya bozuntuları sürgün olarak memleketlerinde ikamete mecbur edilseler, hergün karakola gidip imza atsalar, böylece büyük şehirler rahat etse, fena mı olur? 

4 Eylül'de Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, Avrupa Kolordusu`nda görev yapmasını kabul etti. Al sana AB'ye girmeden bir taviz daha!.. 

5 Eylül'de bölücü ve kürtçü partiler HADEP, EMEP ve SDP, 3 Kasım milletvekili genel seçimine DEHAP çatısı altında girme kararı aldılar. Yoktur birbirlerinden farkı!.. 

Yine 5 Eylül'de Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai'ye suikast girişiminde bulunuldu. 

6 Eylül'de Diyarbakır 4 No`lu DGM, TCK`nın 312. maddesinden ceza alan Tayyip Erdoğan`ın adlî sicil kaydının kaldırılmasına karar verdi. Ancak daha sonra karara itiraz edildi, ve itiraz kabul olundu. 

8 Eylül'de Açıköğretim bütünleme sınavları, soruların çalınması nedeniyle iptal edildi. 

10 Eylül'de İsviçre, BM'nin 190'ıncı üyesi oldu. Niye oldu, anlaşılamadı. Çünkü bütün kirli işlerin kazancının dönüp dolaşıp geldiği, bankalarına yattığı İsviçre, ne Birleşmiş Milletler Teşkilâtı'na, ne Avrupa Birliği'ne üye değildir. Hani eski iromanlarda, filimlerde "Hırsız Yatağı" yerler vardır ya, öyle bir ülkedir. Bütün suçlular sığınağı İsviçre'de bulur. Para babaları, dünyayı idare edenler oradadır. O yüzden Hitler bile Avcrupa'nın tümünü işgal etmiş, İsviçre'ye girmemişti! 

11 Eylül'de Başbakan Ecevit, "Sayın Yılmaz bana geldi, görevden ayrılmamı istedi. Ondan sonra iki öneride bulundu. Birisi `MHP hükümetten çekilsin`, ikincisi ise `bu olmazsa AB`ye inanan ve AB`yi benimseyen ne kadar parti varsa onlar bir araya gelsin, onlar bir ortaklık kursun` dedi. Bu ikisinden herhangi birini benimsemek veya telkin etmek, aslında erken seçimden vazgeçmek anlamına gelir," dedi. Şaibeli Yılmaz iflâh olmaz bir AB hayranı idi. 

13 Eylül'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan ve kapatılan RP`nin Genel Başkanı Erbakan`ın milletvekili adayı olamayacaklarını öne sürerek YSK`ya ihbar yazısı gönderdi. Aynı gün Egebank Davası kapsamında tutuklu bulunan Mason Demirel'in has yeğeni Yahya Murat Demirel hakkında tahliye kararı verildi. Demirel, Kartal Özel Tip Kapalı Cezaevi`nden tahliye oldu. İyi mi?... 

15 Eylül'de Manisa Etnografya ve Arkeoloji Müzesi kimliği belirsiz kişiler tarafından soyuldu. Soygunda, tarihi değeri çok yüksek Helenistik döneme ait ``Marsyas`` ve Roma dönemine ait "Eros" heykelleri çalındı. 

19 Eylül'de Tel Aviv'de bir otobüste düzenlenen intihar saldırısında 5 kişi öldü. Saldırının ardından İsrail tankları yeniden Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın Ramallah'taki karargâhına girdi. Aynı gün - Fildişi Kıyısı'nda patlak veren ayaklanmada ilk ağızda 270 kişi öldü. 

20 Eylül'de YSK, AKP Genel Başkanı Erdoğan, kapatılan RP`nin Genel Başkanı Erbakan, eski HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak ve eski SDP Genel Başkanı Akın Birdal`ın milletvekilliği adaylığını reddetti. Aynı gün İsrail askerleri, Yaser Arafat'ın karargâhındaki üç binayı havaya uçurdu. 

21 Eylül'de YSK, yurtdışında bulunan işadamı Fadıl Akgündüz`ün avukatı aracılığıyla yaptığı Siirt`ten bağımsız milletvekili adaylığı başvurusunu kabul etti. 

24 Eylül'de vergi kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla yargılanan sanatçı Sibel Can, 15 ay hapis cezasına çarptırıldı. 

25 Eylül'de ABD özel güçleri, beyaz Batılıların kurtarılmasına yardım amacıyla ayaklanmanın olduğu Fildişi Kıyısı'na gitti. Tabii amaç halkın değil; beyazların menfaatlerinin korunması idi. 

26 Eylül'de Fildişi Kıyısı'nda, Fransız birliklerinin geniş çaplı tahliye operasyonuyla Batılılar bu ülkeden çıkarıldı. -Aynı gün Senegal'e ait bir feribotun Atlas Okyanusu'nda batması sonucu yaklaşık 1000 kişi öldü. 

1 Ekim'de TBMM; seçime gitmek istemeyen SP, ANAP ve YTP ile, listelerde yer almayan, alt sıralara düşen ve "küskünler" olarak adlandırılan milletvekillerinin 170 karşı oyuna rağmen, 191 oyla yeniden tatile girdi. Böylece, seçimleri erteleme girişimi başarısız oldu. 

4 Ekim'de ABD'de yargılanan ve "Amerikalı Taliban" olarak bilinen John Walker Lindh, 20 yıl hapis cezasına çaptırıldı. 

7 Ekim'de AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Bozüyük`te şaibeli ve yolsuzluktan yargılanan işadamları Halis Toprak, Mehmet Emin Karamehmet ve Mustafa Süzer ile bir araya geldi. Erdoğan`ın bankalarına el konulan işadamları ile görüşmesi tartışmalara neden oldu. Kimbilir onlardan ne destek aldı!.. 

Yine 7 Ekim'de İsrail birliklerinin Gazze'de Han Yunus'a düzenlediği saldırıda 14 Filistinli öldü, 110'u yaralandı. 

9 Ekim'de Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastına katıldığı belirtilen Hizbullah mensubu Abdülkadir Aktaş yakalandı. Susurluk`ta 1,5 yıl önce 11 yaşındaki Avşar Sıla Çaldıran`ı boğarak öldüren Recep İpek, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Aynı gün Diyanet İşleri eski Başkanı ve eski Devlet Bakanı Dr. Lütfi Doğan,kadınların ne hissettiğini anlamak için evinde türbanla dolaştığını açıkladı. 

11 Ekim'de Eski ABD başkanlarından Jimmy Carter 2002 Nobel Barış Ödülü'nü aldı. Ne halt etti de barışa hizmet etti, anlaşılamadı. 

12 Ekim'de Endonezya'nın turistik adası Bali'de kalabalık bir gece kulübüne düzenlenen bombalı saldırıda, çoğunluğu yabancı yaklaşık 200 kişi öldü. Böylece "terörist ülke" imajına alınan Endonezya'nın da "parçalanma" listesinde olduğu, bahane arandığı ortaya çıktı. 

16 Ekim'de Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, 7 yıllık yeni görev süresi için düzenlenen halk oylamasında oyların tamamını aldı. Aynı gün ABD Bakanı George Bush, Kongre'nin onayladığı, Irak'a savaş açma yetkisi veren kararı imzaladı. Irak işgali ufukta görünmüştü!. Washington ayrıca Kuzey Kore'nin 1994 anlaşmasını ihlal ederek birkaç yıldır gizli nükleer program yürüttüğünü açıkladı... Sen yürüteceksin, başkası yürütemiyecek, öyle mi? 

18 Ekim'de Fildişi Kıyısı'nda bir ay süren çatışmaların ardından isyancılarla hükümet birlikleri arasında ateşkes yürürlüğe girdi. 

20 Ekim'de Eskişehir de, Taraftarlar Derneği Başkanı Deniz Yılmaz gözaltına alındı. Polis, Yılmaz ın kendini duvara vurup akciğerlerini patlattığını, kaburgalarını kırdığını açıkladı. ALLAH futbol fanatiklerine akıl-fikir versin! Onları kışkırtan yöneticelere ve medyaya da insaf versin! Aynı gün İbrahim Tatlıses ile Sedat Peker, buluştukları Akmerkez`de 2.5 saat süreyle polis tarafından gözetim altında tutuldu. Peker ve beraberindeki 4 kişi gözlem altına alındı, Tatlıses serbest bırakıldı. 

Yine 20 Ekim'de Türkiye eski güzellerinden Ahu Paşakay, Kuruçeşme`deki evinde kendini asarak intihar etti. 

Ve yine 20 Ekim'de Sırbistan ile birlikte Yugoslavya'yı oluşturan Karadağ'da yapılan genel seçimlerde, Devlet Başkanı Milo Cukanoviç'in bağımsızlık yanlısı partisi meclis çoğunluğunu elde etti. Böylece Karadağ'ın yakında ayrılacağı ortaya çıktı. 

23 Ekim'de Moskova'da yaklaşık 40 Çeçen, kalabalık bir tiyatroyu basarak, Rus birliklerinin Çeçenistan'dan çekilmemesi durumunda yüzlerce rehineyi öldürecekleri tehdidinde bulundu. 

26 Ekim'de Moskova tiyatrosundaki rehin alma eylemi, Rus özel güçlerinin düzenlediği, yaklaşık 800 rehineden 118'inin öldüğü operasyonla sona erdi. 

3 Kasım 2002'de erken genel seçim yapıldı. Seçime 19 parti katıldı. 41 milyon 407 bin 27 seçmenden, 32 milyon 768 bin 161`i sandık başına gitti. 
8 milyon 638 bin 866 seçmen, sandık başına gitmezken, yüzde 79,13 ile son 7 seçim içinde katılım oranı en düşük seçim oldu. 1999 seçimlerinde katılım oranı yüzde 87,9 olarak gerçekleşmişti. 

Kasım 2002 Genel Seçim sonuçları ibretle incelenmesi gereken rakamlar taşımaktadır. Şöyle ki, 

Yurtiçi seçmen ... 41.291.568 
Yurt dışı seçmen ... 115.459 (sadece oy kullananlar alınmış) 
Toplam Seçmen ... 41.407.027 

Yurt içi Kullanılan Oy ... 32.652.702 
Gümrük Kapıları Kullanılan Oy ... 115.459 
Toplam Kullanılan Oy ... 32.768.161 

Yurt içi Geçerli Oy ... 31.414.748 
Gümrük Kapıları Geçerli Oy ... 114.035 
Toplam Geçerli Oy ... 31.528.783 

Katılım Oranı % 79,13 ... oy vermeyenler 8.523.407 (% 20,87) ... iptal edilen oy 1.239.378... onu da hesaba katınca, tasnif dışı seçmen sayısı 9.762.785 olur. 

Neden katılım düşük?.. 2001 yılındaki yıkıcı ekonomik krizin yarattığı ümitsizlikten... Halk bildiği hiç bir partiye oy vermek istemedi. Tayyip'in yeni partisine "Bir de bunu deneyelim" diye oy verdi. 

Seçimde, 57. Hükümet`i oluşturan koalisyon partileri DSP, MHP ve ANAP'ın toplam oy oranı yüzde 14,71 oldu. 

 1999'da % 22,19 oy alan ve 136 milletvekili çıkararak 1. parti haline gelen DSP, 2002 seçiminde % 1,21 ile baraj altı ve Meclis dışı kaldı. Oy kaybı
% 20,98 oldu. Bunun bir kısmı CHP'ye gitti. 

Yalnız şunu belirtelim: Bu yüzdeler hep "Geçerli oy" üzerinden yapılır. Bizce yanlıştır. Doğru hesaplama, ancak "seçmen sayısı" üzerinden yapılabilir. Biz işi fazla uzatmamak için, mecbûren bu resmî rakamları kullanacak, sadece AKP için bir de o gerçek oranı vereceğiz. 

MHP 1999'da % 17,98 oyla 129 milletvekili çıkarmış idi. 2002'de oy oranı % 8,35'e düştü, baraj altı ve Meclis dışı kaldı. ANAP, 1999 seçiminde
 % 13,24 ile 86 milletvekili çıkarmış idi. 2002'de % 5,13 ile baraj altı ve Meclis dışı kaldı. 

Hükûmet ortağı bu üç partının kaybı böyle iken, Meclis'teki 4. büyük parti DYP'nin 1999'da % 12,01 olan oyu % 2,47'e düştü ve 85 milletvekilinin tümünü kaybederek baraj altı ve Meclis dışı kaldı. 

1999 seçiminde, başında Necmetttin Erbakan olmamasına rağmen % 15,40 oy oranı ile 111 milletvekili çıkarmış olan Fazilet Partisi kapanmış, yerine yine Recai Kutan başkanlığında Saadet Partisi gelmişti. Ancak 2002'de partinin oy oranı % 2,49'a düştü, baraj altı ve Meclis dışı kaldı. Fazilet'in, Saadet'in, Erbakan'ın hemen bütün oyları Erdoğan ve AKP'ye gitti! 

Cem Uzan'ın Genç Parti'si, DSP, ANAP, DYP ve kürtçü-bölücü DHP'den fazla oy alarak % 7,24 oy oranını tutturmuş, ancak baraj altı ve Meclis dışı kalmıştır. 

CHP çok kötü performansından dolayı bir önceki seçimde % 8,7 oyla baraj altı kalmış, Meclis'e dahi girememiş, oyları PKK'nın terörist lideri Abdullah Öcalan'ı yurda getirttiğine inanılan DSP'ye ve Ecevit'e gitmişti. 2002 seçiminde % 19,38 oy ile 178 milletvekili çıkardı. Hem kendi oyunu, hem de DSP'nin oylarını aldı... Bundan şu anlaşılıyor: Halk Partisi'nin potansiyel oy oranı 1999'da % 30,26 iken, 2002'de % 20,59'a düşmüştü. 

Bu arada kürtçü-bölücü HDP 1999'da 1.482.196 oy ile % 4,75 oranını tutturmuş, 2002 seçimlerinde hemen bütün kürtçü-bölücülerin birleştiği DEHAP, 1.960.660 oy ile % 6,21 oranına ulaşmıştır. 1999'da diğer kürtçü-bölücü partilerin toplam oyu % 1,07 idi. 2002 seçimlerine gelince bu oran 
% 0,51'e düştü... 1999'da seçime katılmayanlar ve iptal edileni oylar da hesaba katılırsa, HDP'nin gerçek oy oranı % 3,94 olur. 2002 seçiminde ise, DEHAP için % 4,74 bulunur... Öyle yüzde 6'lık, 7'lik oranlar hep şişirmedir. 

1999'da 3 bağımsız Meclis'e girerken, 2002'de 9 bağımsız milletvekili seçimi kazanmıştır. 

Geldik en önemli kısma: Henüz bir kaç aylık bir parti iken, kendisi aday bile olamayan Erdoğan'ın AKP'si 2002 seçiminde 10.808.229 oy ile 363 milletvekili çıkarmıştır. "Geçerli oy" sayısına göre yepılan resmî hesaplamada % 34,28 oranında oy almıştır. Ancak oy vermeyen ve iptal edilen oylar da hesaba katıldığında, gerçek oy oranı % 26,1 olur!.. Yani akıl bâliğ halktan % 73,9'u 2002 senesinde Recep Tayyip Erdoğan'a ve AKP'ye oy vermemiştir! 

2002 seçiminin enteresan bir yönü de, 1946'dan bu yana ikinci kez TBMM'de yalnızca iki partinin temsil edilmesidir. Meclis'e çoğu AKP listesinden 48 kadın girdi. Bir önceki dönemden yalnızca 60 milletvekili tekrar Meclis'i görebildi. 

Seçim sonrasında " Nasıl edelim de, Potamyalı Tayyip'i Meclis'e sokup Başbakan yapalım?" telâşı ortalığı sardı. A.B.D.'nin baskısı, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bu baskıya boyun eyip Anayasa değişikliğine boğun eğmesi sonucu terörden sabıkalı Erdoğan aklandı, Siirt'te seçim alavare dalavere ile iptal edilip yenilendi. 9 Mart 2003'te yalnızca 4 partinin katıldığı seçimler sonucunda,AKP 3 milletvekilliğini de kazandı. Potamyalı Tayyip böylece Meclis'e girdi. Ama girinceye kadar kendini deli danalar gibi Avrupa'dan Amerika'ya, bir oraya, bir buraya attı, durdu! 

 Seçim sonuçları, AB için yırtınan partilerin halk tarafından desteklenmediğini göstermesine rağmen, seçimden başarılı çıkan AKP ve Potamyalı Erdoğan yellim yepelek AB peşinde koşmaya başladı. 

Yine 3 Kasım'da zalim Amerikan güçleri, El Kaide'ye karşı Afganistan dışındaki ilk açık operasyonda, savaş ilan etmemiş oldukları halde Yemen'e yaptıkları füze saldırısında Usame Bin Ladin'in üst düzey bir yardımcısını öldürdüler. Tabii bu onların iddiası!.. Adam sıradan biri olabilir! 

 4 Kasım 2002'de  57. Hükûmet  istifa etti. Yerine 16 Kasım 2002'de  Abdullah Gül Hükûmeti geldi. Recep Tayyip Erdoğan'ın ara seçimlerde milletvekili olmasıyla 14 Mart'ta onun başkanlığında  59. Hükûmet  kuruldu. 

1997 yılında Yahudi Dönmesi Çevik Bir'in başını çektiği, A.B.D.-İsrail güdümlü 28 Şubat darbesi ile yıkılamıyan TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ, Potamyalı Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AKP iktidarı döneminde, 2007 yılından itibaren başlayan yine A.B.D.-İsrail güdümlü  ERGENEKON ,  BALYOZ  gibi düzmece davalarla yıkılmaya çalışılacaktı!.. 

11 Cİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR

http://www.angelfire.com/rnb/atadiyar/ata38f.html



28 ŞUBAT TÜRK SİYASETİNİN ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 6






28 ŞUBAT  TÜRK SİYASETİNİN  ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 6





28 ŞUBAT SÜRECİ - YILMAZ-ECEVİT SAFHASI / 3


Bir kere daha tekrarlıyalım: 28 Şubat 1997 Muhtırası ile başlayan dönem, TÜRK MİLLETİ'ne, TÜRK DEVLETİ'ne, TÜRK ORDUSU'na, ATATÜRK'e ve MÜSLÜMANLAR'a ihanet dönemidir! 

Yine şunu kesinlikle ifade etmek isteriz ki, 28 Şubat darbesi asla TÜRK ORDUSU'nun giriştiği bir hareket değildir. TÜRK ORDUSU içine sızmış, ta tepelere yükselmiş olan mason, Yahudi dönmesi, Ermeni ve Rum kökenli hain kişilerin işidir. Başını mason-dönme Orgeneral ÇEVİK BİR'in çektiği, bilhassa Deniz Kuvvetleri'nden monşer tipli mason-dönme amirallerin desteklediği 28 ŞUBAT darbesi, SİLAHLI KUVVETLER içindeki gerçek ATATÜRKÇÜ ve MİLLİYETÇİ TÜRK subayların kendini "BATI ÇALIŞMA GRUBU" diye adlandıran İSRAİL yanlısı ekip tarafından ayıklanması, MİLLÎ SİYASET'e yönelmiş olan DEVLET'in tekrar A.B.D., İSRAİL ve A.B. güdümüne sokulması, TÜRK ORDUSU'nun PEYGAMBER OCAĞI niteliğinden çıkarılması, TÜRK MİLLETİ'nin İSLÂM'dan uzaklaşması için yapılmıştır! 

 28 Şubat " Postmodern " darbesi sözümona irticaya karşı yapılmış, ancak Necmettin Erbakan'dan daha çok dini istismar eden Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesini sağlamıştır. Recep Tayyip Erdoğan da müslüman görüntüsü altında Hıristiyan Batı'ya, AB ve ABD'ye uşaklık eden, Kıbrıs'tan ve Güneydoğu Anadolu'dan, Türklük'ten. hatta İslam'dan vazgeçen, " Darbecileri Temizliyorum " derken TÜRK ORDUSU'nu zaafa uğratan bir politikayla Türkiye'yi uçuruma sürüklemiştir... Hepsini bir bir, kronolojik olarak anlatacağız. 

Bir kere daha söyleyelim ki, 28 Şubat darbesini TÜRK ORDUSU'na ve TÜRK SUBAYLAR'a mâletmek, son derece büyük bir hatadır ve bizi tam da 28 Şubatçılar'ın istediği noktaya götürür, ORDUMUZ, ASKERİMİZ kötülenmiş olur! 

Kaldığımız yerden 28 Şubat sürecinde cereyan eden olaylar ve Ecevit-Yılmaz dönemindeki yolsuzluklar, yurt ve dünya olayları ile kronolojimize devam ediyoruz. 

23 Eylül 2000'de Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Ceza Kanunu'nun 312. Maddesi ile af konusunda açıklama yaptı. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının ardından, "ırza tecavüz" ve "toplum vicdanının affetmeyeceği suçlar"ın "tecil"le affının mümkün olmadığını söyledi. Ne var ki, cinayet suçuna getirilen af şöyle çarpık bir sonuca yol açtı: Tecavüz eden aftan yararlanamadı, ama hem tecavüz edip, hem de kadını öldüren affa uğradı! 

Aynı gün İnsan Hakları Derneği (İHD) eski Genel Başkanı Akın Birdal, bölücülükten yattığı 2 yıllık hapis cezasını tamamlayarak tahliye oldu. 

24 Eylül'de Ahmet Taner Kışlalı'yı öldüren dinci terörist Rüştü Aytufan Adapazarı'nda yakalandı. Üç bombacıdan ikisi daha önce " Umut Operasyonunda yakalanmıştı. ''

25 Eylül'de Cumhurbaşkanı Necdet Sezer 3 kamu bankasının özelleştirilmesine dair kanun hükmünde kararnameyi geri gönderdi. 

27 Eylül'de Danıştay 2. Dairesi, eski İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki dosyayı Yargıtay Başsavcılığı'na gönderdi. 

28 Eylül 2000 gecesi Mâlî Şube ekipleri, Swissotel'deki suitinde kalan Mason Süleyman Demirel'in has yeğeni Yahya Murat Demirel'i, sevgilisi Ayşenur Eserler ve 14 kişi ile birlikte gözaltına aldı. Hakkında gıyabi tutuklama kararı bulunan bankanın Başkan Yardımcısı Ümit Öndeş ve kredi işlerinde komisyonculuk yaptığı iddia edilen `Fırıldak Ömer' lâkaplı Ömer Gülüştür de, İstanbul'da Mâlî Polis tarafından gözaltına alınanlar arasında bulunuyordu. 

Yahya Murat Demirel'in gözaltına alınmasıyla birlikte, Zekeriya Temizel'in başkanlığındaki Bankacılık Üst Kurulu'nun da yönlendirmesiyle batık bankalara yönelik kapsamlı bir operasyon başlatılarak 'Kasırga' adı verildi. Murat Demirel'in yanısıra Egebank yöneticileri, çalışanları, yakınları peşpeşe gözaltına alındı. İki ayda gözaltına alınanların sayısı 100'ü geçti. 

Harmak isimli firmaya verilen 8 milyon dolar krediyi Yahya Murat Demirel'in hesabına aktardığı iddia edilen Ümit Öndeş; Egebank, Tasarruf Mevduat Fonu'na devredildikten sonra görevden alınmamıştı. Banka yeni yönetime devredildikten 4 ay sonra dahi Harmak şirketine 4,5 milyon dolar daha kredi çıkartmak için yönetime baskı yapan Ümit Öndeş ile, 500 bin dolar komisyon aldığı iddia edilen Ömer Gülüştür hakkında, Şişli Cumhuriyet Savcılığı tarafından gıyabî tutuklama kararı çıkarılmıştı. O günlerde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı Zekeriya Temizel, bir takım dosyalarla Savcı Nuh Mete Yüksel'i ziyaret etmişti. 

Yapılan soruşturmalarda yolsuzluğun daha çok off-shore hesapları ve naylon şirketlere kredi kullandırılmasıyla yapıldığı anlaşıldı. Egebank'ın içi boşaltılırken dört farklı yöntem izlenmişti. 

Bunlardan birincisini yurtdışı krediler oluşturuyordu... Bankanın garantisi kullanılarak yurtdışındaki bankalardan kredi çekiliyordu. İkincisi ise komisyonlu aracılardı... Firmaların komisyoncular aracılığıyla kredi alınması sağlanıyor, firma sahiplerinin haberi olmadan aracıların aldığı komisyonlar Murat Demirel'in cebine giriyordu. Üçüncü yöntem ise naylon şirketlerdi... Bu şirketler Egebank'tan kredi istiyor ve yönetim kurulu hiçbir faaliyeti olmayan bu şirketlerin kredi isteklerini onaylıyordu. Dördüncüsü ise off-shore hesaplardı... Müşterilerin onayı ile Demirel'in yurtdışındaki off-shore bankasına aktarılan para daha sonra yine kâğıt üzerinde Demirel'in firmalarına kredi olarak dönüyordu. 

Egebank'a el konmadan bir gece önce bankanın genel müdürlük binasından çuvallar dolusu evrak kaçırıldığını belgeleyen güvenlik kamerasına yakalanan Cenajans Grey'in eski Yönetim Kurulu Başkanı Nail Keçili, görüntülerinin tespit edilmesi üzerine "Reklam için oradaydım" açıklamasına rağmen gözaltına alınmaktan kurtulamadı. 

29 Eylül'de Sidney Olimpiyatları'nda 58 kiloda güreşen Harun Doğan, kürtçülük yapıp ayyıldızlı formayı giymeden mindere çıktı. Sonra da yenileceğini anlayınca Rus rakibi Murad Ramazanov'la güreşmekten kaçındı. Harun Doğan'a madalya falan kazanmadığı halde önceden 10 milyar lira ödül verilmişti. İnşallah geri alınmıştır! 

29 Eylül'de Güneydoğu'da askerlik yapanlardan özellikle seçilmiş Kürt ve Ermeni kökenli kişilerin konuştuğu "Mehmedin Kitabı"ında, orduyu küçük düşürdüğü iddiasıyla 2 ila 6 yıl arası hapsi istemiyle yargılanan gazeteci Nadire Mater ile Metis yayınları sorumlusu Semih Sökmen geçen yıl bugün beraat etti. Orduya bu şekilde düşmanlık Mehmet Ali Birand'dın "Emret Komutanım" (1986) adlı kitabı ile başlamıştı. Bu ikincisidir. 

30 Eylül'de CHP Olağanüstü Kurultayı'nda Deniz Baykal, 15 ay aradan sonra, 543 oyla Genel Başkan seçildi. 

Yine 30 Eylül'de Egebank'ın eski sahibi Yahya Murat Demirel'in askerde iken kiraladığı depoya baskın düzenlendi. İki kamyon dolusu evraka el kondu. 

2 Ekim'de Yahya Murat Demirel'in nikâhsız sevgilisi, kendinden 10 yaş büyük Ayşenur Esenler'in babası Dr. Ali İhsan Esenler, "Murat Demirel ailesinden habersiz hiç iş yapmaz," dedi. Halbuki mason Süleyman Demirel, "Olayın benimle ilişkisini kurmak isteyenler çıldırmıştır," diye sözümona kendini savunmuştu. 

3 Ekim'de Yahya Murat Demirel'in içini boşalttığı Egebank'la ilgili " Kasırga Operasyonu" nun, Bankacılık Denetleme Üst Kurulu Başkanı Zekeriya Temizel'in "batık bankalar" dosyasını inceleyip durumdan İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ı haberdar etmesi ile başladığı ortaya çıktı. 

4 Ekim'de tutuklanan Yahya Murat Demirel'in cezaevinde kendisini ziyaret eden yakınlarına, "4 gündür beni eziyorlar. Bir şey yapmadınız," diye bağırdığı öğrenildi. Ulucanlar Cezaevi'nde 4 kişi ile birlikte kalan Demirel'in gergin olduğu, kimseyle konuşmadığı ifade edildi. 

5 Ekim'de kendi bankası olmasına rağmen Murat Demirel'in şirketlerine kamu bankalarının kredi açtığı ortaya çıktı. Demirel usülsüz olarak Halkbank'tan 100 milyon dolar, Emlak Bankası'ndan 20 milyon dolar, Vakıfbank'tan 30 milyon dolar götürmüştü!.. Bunlar hiç arkasında "bir bilen" politikacı olmadan olabilir mi? Kimse bana 100 dolar bile kredi vermiyor1 

DYP Başkanı Tansu Çiller, ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi'nde kabul edilen Ermeni Tasarısı'na mukabil, "Türk vatandaşı olmadıkları halde Türkiye'de iş yapan Ermeniler'in bir süre için sınırdışı edilmeleri"ni teklif etti. 

8 Ekim'de Yahya Murat Demirel tutuklu bulunduğu cezaevinde Ayşenur Esenler ile evlendi. 

9 Ekim'de geçen yıl ölen ünlü mafya babası Dündar Kılıç'ın imam nikâhlı eşinden olan kızı Hülya Ferhan Sarı, "Ben de 100 milyon dolar mirastan payımı isterim," diye ortaya çıktı. 

12 Ekim'de ifadesi alınan Murat Demirel'in her soruya "hatırlamıyorum" diye cevap verdiği öğrenildi. "Cep telefon numaramı hatırlamıyorum. 20 şirketim var, isimlerini hatırlamıyorum," dediği belirtildi. Tıpkı Yassıada duruşmaları sırasında Menderes'in "Hatırlamıyorum Reis Beyefendi," dediği gibi... 

15 Ekim'de Fethullah Gülen gıyabında yargılanmaya başladı. 

17 Ekim'de becerikli yeğen Yahya Murat Demirel'in, bankasına elkonulduktan sonra iki yat daha aldığı ortaya çıktı. 

20 Ekim'de Bergama Cezaevi hükümlüleri gördükleri işkenceyi fotoğraflarla ispatladılar. Mahkumlar fotoğrafları basına verdikleri için 15'er gün hücre cezası aldılar... Ceza başka işkence başkadır. Kimsenin başkasına keyfî ve şahsî bur uygulama ile ceza vermeye, hele işkence etmeye hakkı yoktur. Böyle dvranışları örtbas etmek te çok büyük suçtur. Görevliler hakkında işlem yapılması gerekirdi... Aynı gün bölücü Kürt mahkûmlarca cezaevlerinde açlık grevi başlatıldı. 

22 Ekim 2000'de Cumhuriyet tarihinin son nüfüs sayımı yapıldı. Evlerden çıkılamadı. 

23 Ekim'de Adana E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu ve hükümlüler eylem başlattı. Eylemciler, 21 infaz koruma memurunu rehin aldı. Af talebinde bulunan eylemciler, cezaevinin bazı bölümlerini ateşe verdi. Bayrampaşa Cezaevi'nde ise sayım vermek istemeyen bir grup tutuklu 16 infaz koruma memurunu rehin aldı. Cezaevinden nakilleri protesto eden eylemciler açlık grevi başlattı. 

27 Ekim'de Elazığ E Tipi Kapalı Cezaevi'nde terör örgütü Hizbullah mensupları eylem başlattı. Mahkûmlar 16 gardiyanı rehin aldı... Cezaevleri Devlet'in kontrolünde değildi! 

28 Ekim'de Ankara DGM, Egebank'ın içini boşaltmakla suçlanan Yahya Murat Demirel'in 19 şirketine elkoydu. Elkonulan Etibank ve Bank Kapital'in yöneticilerine yurtdışına çıkış yasağı getirildi. 

30 Ekim'de Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi, Etibank ve Bank Kapital'in eski sahipleri, bazı yakınları ve yönetim kurulu üyelerinin tüm mal varlıklarına tedbir koydu. Yahya Murat Demirel, Egebank davasında ikinci kez tutuklandı. Nöbetçi 13. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, Demirel ile birlikte bankanın Genel Müdür Yardımcısı Emine Mehtap Ceylan ve Demirel'in özel mutemedi Şaban Ayhan Tatlıgil de tutuklandı. 

Yine 30 Ekim'de Birecik barajı suları altında kalacak olan, hernedense çok lâfı edilen Zeugma antik kentinde kazı çalışmaları sona erdi. 

31 Ekim'de Yatağan Termik Santralı çevresinde hava kirliliği sınır değerleri aştı, santralin 3 ünitesi durduruldu, ilçe halkına "sokağa çıkmayın" çağrısı yapıldı... Cennet gibi bir bölgede olan Yatağan Termik Santralı eğer iyi bir filtre ve baca sistemi olsa, böyle sıkıntılar yaratmaz. 

 1 Kasım 2000 sabahı Sümerbank'ın eski sahibi Hayyam Garipoğlu İstanbul'da, aynı gece Nail Keçili Marmaris'teki yazlığında gözaltına alındı. Keçili'ye ait Cenair Havacılık şirketi adına 4 milyon dolarlık kredi çekilerek Demirel'e devredilmişti. Ancak Keçili ifadelerinde kredinin şirket aracılığıyla Demirel'e devredilmesinden haberdar olmadığı söyledi. Keçili hileli kredi çekmek ve suç örgütüne iştirakle suçlandı. 

2 Kasım'da Nail Keçili, Ankara'ya getirildi. Keçili'nin Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Cenajans Grey'in 3 yöneticisi de gözaltına alındı. 

Yine 2 Kasım'da Karagümrük çetesinin lideri Nuri Ergin ve adamları, Uşak E Tipi Cezaevi'nde olay çıkardı. Cezaevi müdürü ve bazı gardiyanların rehin alındığı olayda, 5 kişi öldü, 17 kişi yaralandı. 

Yine 2 Kasım'da Genelkurmay Başkanlığı, FP İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcak'ın açıkladığı ''Andıç'' belgesi konusunda açıklama yaptı. "Uygulamaya yönelik çeşitli karargâh içi taslak çalışmalar yapıldığını, bir milletvekili tarafından illegal yollarla temin edilen ve basına dağıtılan belgenin de bu kapsamda bir belge olduğunu'' bildirdi. 

3 Kasım'da Devlet Güvenlik Mahkemesi Yurtbank'ın eski sahibi Ali Balkaner hakkında soruşturma başlattı. Egebank'ın ardından diğer bankaların da soruşturma kapsamına alınması Kasırga'da ikinci dalga olarak yorumlandı. Sümerbank soruşturması kapsamında, bankanın eski 3 yöneticisi hakkında yakalama emri çıkarıldı. 

Yine 3 Kasım'da Uşak E Tipi Cezaevi'ndeki eylem sona erdi. Nuri Ergin, kardeşi Vedat Ergin ile 17 mahkum başka cezaevlerine nakledildi. 

5 Kasım'da Keçili ve Hayyam Garipoğlu tutuklanarak cezaevine gönderildi. 

8 Kasım'da FP İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcak, Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasında kişilik haklarına hakaret edildiği gerekçesiyle Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu hakkında 1 milyon liralık manevi tazminat davası açtı. Ilıcak, daha sonra (21.12.2000) bu davasını geri çekti... Aynı gün "AB Katılım Ortaklığı Belgesi" açıklandı. Bu belge Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinde atması gereken adımları belirliyordu... Bu belgenin başında "Türkiye AB'ne diğer aday ülkelere uygulanan aynı kriterler temelinde Birliğe katılması mukadder bir aday ülkedir" denmesine rağmen, öteki ülkelerin hiç birindin istenmeyen kriterler Türkiye'den istendi. Türkiye'den çok daha sonra müracaat edenler AB'ye alındı. Siyasî ve iktisadî olarak Türkiye'den çok daha kötü durumda olan ülkeler (Bulgaristan, Romanya, Hırvatistan, Çekya, Slovenya, Slovakya) alındı, Türkiye alınmadı!.. Niye?? Türkiye MÜSLÜMAN bir ülke!.. TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ'NİN TEK LOKMADA YUTAMIYACAĞI KADAR BÜYÜK BİR ÜLKE!.. 

Yine 8 Kasım 2000 günü Ankara DGM Başsavcılığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen bir operasyonla, Türkiye'ye kaçak et getiren bir şebeke çökertildi. 500 ton kaçak et yakalandı. Aralarında İnter Gıda firmasının sahibi İshak Romano ve DTP Genel İdare Kurulu üyesi Orhan Keçeli'nin oğlu Engin Keçeli'nin de bulunduğu 24 kişi gözaltına alındı. Şebeke "İşleyip satacağız" diye yurda soktukları bufalo etlerini iç piyasada satıp 5 yılda 500 trilyonluk vurgun yapmıştı. Bu yüzden "Bufalo Operasyonu" diye bilinir... Aslında bufalo mandayla öküz arası eti yenir, doğada beslenen bir hayvandır. Eğer o ad ile ithal edilip ucuza satılsa idi, böyle bir yolsuzluk olmazdı. Bugün bile ithali yapılıp halka ucuz et yedirilebilir. 

İnter Gıda, Milko, Yaman, Mar-Nak adlı şirketler, Çukurova Gümrükleme Şirketi aracılığıyla 5 yıl önce Hindistan, Avustralya ve ABD'den "Bufalo" ve "çift hörgüçlü öküz" eti ithal etmeye başladı. Mersin ve Mardin'deki "serbest bölge"lere getirilen bu etlerin Azerbaycan gibi ülkelere ihraç edileceğini bildiren şirket yetkilileri, Türkiye'yi transit konumda gösterdi. Ancak, şirket, bazı gümrükçülerin de yardımıyla, binlerce ton bufalo etini iç piyasaya sürdü. Şebeke, bu kaçakçılık sonucunda 500 trilyonluk vurgun gerçekleştirdi. 

Bufalo operasyonu, 3 ay önce İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'a gelen bir ihbar üzerine başlatılmıştı. Tantan, şebekenin çökertilmesi için bir komisyon kurulmasına karar verdi. Komisyonda İçişleri Bakanlığı ve Mülkiye başmüfettişlerinin yanısıra Gümrük Müsteşarlığı müfettişleri ile Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri de görev aldılar. Tantan, "Bufalo Operasyonu"nun tüyosunu, her zamanki gibi, ilginç sözleri ile basın mensuplarına yemekte "Yediğiniz ete dikkat edin," diye takılarak vermişti. Bu laf üzerine gazetecilerin, "Hayırdır, Sayın Bakan... Bu defa da et operasyonu mu yapacaksınız?" sorusuna, kaçamak cevap veren Tantan, "Bilemem... Siz yine de yediğiniz etlere dikkat edin" demişti. 

Savcı Talat Şalk'ın koordinesinde harekete geçen polisler, 3 ay boyunca şebekenin elebaşı İshak Romano'yu takibe aldı. Çete üyelerinin adresleri, kimlerle görüştükleri tek tek belirlendi. 

Daha sonra, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi bünyesinde 6 ekip kuruldu. Ekiplere, 8 Kasım'da saat 14.30'da, "Harekete geç" emri verildi. İstanbul, Ankara, İçel, Antalya, Bursa ve Mardin'de yapılan operasyonlarda 23 kişi yakalandı. İstanbul'daki ekip, İshak Romanov ile Engin Keçeli'yi ilk önce İstanbul Mali Şube'de sorguladı. Daha sonda Romano ve Keçeli, diğer illerde yakalanan şebeke üyeleri gibi Ankara'ya gönderildi. Gözaltına alınanlar arasında Ramano'nun sekreterliğini yapan 3 kadının da olduğu öğrenildi. Mersin Serbest Bölge'de faaliyet gösteren Milko Gıda Tekstil, İnter Gıda Tekstil, Yaman Soğuk Hava Deposu ve Çukurova Gümrükleme'nin evraklarına el kondu. 

Mersin'de yakalananların Milko Şirketi Müdürü Ünsal Güngör, ortakları Müslüm Koçak ve Orhan Nesibi Aksüt, Çukurova Gümrükleme ve Yaman Soğuk Hava Deposu ortakları Aydın Coşkun, Rüçhan Bozdik, Ergün Akdeniz, Azmi Şahan, Sabahattin Dikiciler ve Metin Akkutan; Mardin'dekinin ise Şaban Çelik adlı gümrük komisyoncusu olduğu belirtildi. "Bufalo" etlerinin yurt genelinde market ve kasaplarda yerli et olarak satıldığı belirlendi. 

Dava 7 yıl sürdü. 17 Ocak 2007'de Ankara 11. Ağır Ceeza Mahkemesi İshak Romano'yu 3 yıl 20 gün hapis cezasına çarptırdı. Mankeme; sanıklar Ünsal Güngör, Cem Birim, Müslüm Koçak, Serpil Kotan, Ömer Faruk Kamaç hakkında 'suç işlemek için kurulan teşekküle üye olmak ve resmi evrakta sahtecilik' suçlarından 2'şer yıl 9'ar ay 10'ar gün hapis cezası verdi. Sanık Yakup Rakıcıoğlu hakkında 'resmî evrakta sahtecilik' suçundan 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezası vererek cezaları erteleyen mahkeme, sanıklar Sevda Öktem Karaca, İbrahim Aras, Cemil Güzelik, Argun Özdemir, Mustafa Murt, Şaban Çevik, Mahmut Aslan, Alican Koçoğlu, Abdullah Kırcali, Özkan Ergin, Hüsamettin Öner, İsmail Mert, Kemal Erdoğan, Kenan Taşkentli, Hasan Hüseyin Atıl, Yusuf Yıldız, Maruf Kaynak, Hüseyin Kantar ve Adil Hortoğlu hakkında ise 'suç işlemek için kurulan teşekküle üye olmak' suçlarından 5'er ay hapis cezası verdi. Mahkeme daha sonra bu sanıklara verilen hapis cezalarını 450'şer YTL'ye çevirerek erteledi. Peki, bu heriflerin yolsuzluktan içettikleri paralar ne oldu?.. Hâkim gene bir bardak su koydu masaya, "soğuktur, buyurun, için," dedi. 

Yine 8 Kasım'da IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli, 2001’de 7 milyar dolar gelir gelmesi hedeflenen özelleştirme uygulamalarındaki çokbaşlılığı eleştirdi. 

12 Kasım 2000 tarihinde İç Ege Tekstil Sanayi ve Dış Ticaret Şirketi'nin sahibi Gürcan Güngören Yalova'da Ahmet Toprak sahte kimliğiyle Kanada'ya kaçma hazırlığındayken ele geçirildi. Güngören "Balina Operasyonu" çerçevesinde aylardır aranıyordu. 

Yine 12 Kasım'da Mesut Yılmaz, Almanya Başbakanı'nın 'AB'nin Hristiyan Kulubü olmadığı' yönündeki sözlerine güvenmek istiyorum" dedi. Güvenemezsin, çünkü gerçekten bir Hıristiyan Klubü!.. 

13 Kasım'da Ankara 2 No'lu DGM, "Halkın yararlanmasına sunulmuş Varan Otobüsü'nü silah ile kaçırdıkları" gerekçesiyle haklarında dava açılan 3 sanığı, 101 yıl 8'er ay ağır hapis cezasına mahkûm etti. Mahkeme, daha sonra sanıkların cezalarını 36'şar yıl ağır hapse çevirdi. 

Yine 13 Kasım'da Bergama'da siyanürle altın çıkarma yöntemine karşı çıkan köylüler, alınmaya başlanan yasal izin ve onayları protesto amacıyla Çanakkale'ye doğru yürüyüşe başladı... Türkiye'deki altın Alman, Kanada ve Amerikan firmalarını birbirine düşürdü. Bergama köylüleri de buna âlet oldu. Konu hakkında kitap yazan Necip Hablemitoğlu Alman ajanlar tarafından öldürüldü, suç gene dincilere atıldı. 

Yine 13 Kasım'da Egebank'ın eski sahibi olan Bayraktar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bayraktar, oğlu Mehmet Bayraktar, İhlas Sigorta'nın müdürü Ayhan Apak, arkasından Ali Balkaner gözaltına alındı. Her gün başka bir ünlü işadamı Kasırga Operasyonu kapsamında gözaltına alınmaya başladı. 

14 Kasım'da Egebank soruşturması kapsamında, bankanın eski genel müdürü Şükrü Esat Erkuş ile eski genel müdür yardımcısı Ali Ertunç Yalçın'ın da aralarında bulunduğu 11 kişi gözlem altına alındı. İstanbul DGM Cumhuriyet Savcılığı, bankanın eski yönetim kurulu üyesi Aydoğan Semizer hakkında ''yakalama emri'' çıkardı. 

Kasırga Operasyonu'na Sabah Gazetesi eski yazarı Rauf Tamer'in de ismi karıştı. Bir gazetecinin iş takibi için kurye aracılığıyla 1 milyon dolar aldığı söylentileri kısa sürede yayıldı ve kısa süre sonra o kişinin Rauf Tamer olduğu söylendi. Kendini savunan Tamer "aklanıncaya kadar yazmayacağım" diyerek Sabah Gazetesi'nden ayrıldı. Bu arada işadamı Mete Has "Ben Rauf Tamer'in evindeyken içinde 650 bin dolar olan çanta bana geldi, ben teslim aldım" dediyse de, Murat Demirel'in koruması Ender Keskin'in DGM'deki ifadesinde tersini söylüyordu. Keskin ifadesinde şöyle dedi: 

- "Bana çantayı ve adresi Murat Demirel'in sekreteri Yasemin Altıparmak verdi. Çantayı Rauf Tamer'e teslim etmemi istedi. Ayrıca 'Çok dikkatli ol' diye de tembih etti. Ben de olay günü çantayı Rauf Tamer'in evine götürdüm. Kendisi evde yoktu. Kapıyı bir hanım açtı. Rauf Bey'i istedim, evde yokmuş. Çantayı kapıyı bana açan hanıma bıraktım."  

 Dört aşamalı operasyon Egebank soruşturmasıyla başlayan Kasırga Operasyonu diğer bankaları içine alarak genişletildi. Öyle ki artık içinden çıkılmaz bir hal alan operasyon Kasırga 1, Kasırga 2, Kasırga 3, Kasırga 4 olarak adlandırılarak her defasında masaya başka bir yolsuzluk iddiası yatırıldı. Buna göre: 

Kasırga 1- Egebank soruşturması: Eski sahibi Murat Demirel. Dört farklı yöntemle bankanın içi boşaltıldı. 54 kişi gözaltına alındı, 22 kişi tutuklandı. Yolsuzluğun boyutu 750 trilyon idi. 

Kasırga 2- Sümerbank soruşturması: Eski sahibi Hayyam Garipoğlu. Sümerbank Efektif Off-Shore hesaplarında toplanan paralar banka personeline baskı yapılarak yurtdışında kurulan paravan şirketlere aktarıldı. 35 kişi gözaltına alındı, 11 kişi tutuklandı. Yolsuzluğun boyutu 750 trilyon idi. 

Kasırga 3- Yurtbank soruşturması: Eski sahibi Ali Avni Balkaner. Yurtbank-Yurt Security off-shore hesaplarında toplanan paralar yurtdışında kurulan paravan şirketlere transfer edildi. 19 kişi gözaltına alındı, 7 kişi tutuklandı. Yolsuzluğun boyutu 400 trilyon idi. 

Kasırga 4- Bank Ekspres soruşturması: Eski sahibi Korkmaz Yiğit. Toplam 20 kişi gözaltına alındı, 17 kişi tutuklandı. Yolsuzluğun boyutu 300 trilyon idi. 

Yolsuzluğa adı karışanlar: 


 Kasırga 1: Egebank'ın eski sahibi Yahya Murat Demirel'in ile birlikte bankanin pek çok yöneticisi ve yolsuzluğa karışan yakın arkadaşları tutuklandı. Demirel'in sağ kolu Gökalp Baştürk, kasası Şaban Ayhan Tatlıgil, akıl hocası Hakan Ferhatoğlu'nun yanısıra Egebank yöneticilerinden Aydoğan Semizer, Sevtap Arslan, Ümit Öndeş, Şükrü Esat Erkuş, Hüsnü Barboros Olcay, Emine Mehtap Ceylan, Ali Süha Paya ile Universal Yatırım Holding A.Ş.'nin personel müdürü Turan Turanoğlu, Cenajans Grey Yönetim Kurulu Başkanı Nail Keçili tutuklandı. Egebank soruşturmasında adı geçen ve gözaltına alınanlar ise Demirel'in kardeşi Neslihan Demirel, avukatı Suat Çelebi, Berdan Tekstil'in sahibi Muhteşem Ekenler, Egebank'ın eski sahibi Hüseyin Bayraktar, banka yöneticileri Özcan Tangu, Ali Ertunç Yalçın, Ayhan Apak, Aydın Dündar, Tuğrul Aladağ, Abdüllatif Yoldüz, Mehmet Karakaş ve Cemal Birol Meral... Kasırga Operasyonu soruşturma dosyası, Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel'in yetkisizlik kararıyla İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmişti. 

Savcı Nuh Mete Yüksel, Demirel'in KKTC'de kurulan Egebank Off-Shore Ltd'ye ait işlemlerle 84 milyon dolar para hortumladığını vurguladı. Yüksel, yetkisizlik kararında şu ifadelere yer verdi: 

- "Murat Demirel, Egebank'tan paravan şirketlerine usulsüz krediler aktarmış, ancak bu yol kamu denetimine açık olduğundan off-shore yoluna başvurmuştur. KKTC'de kurulan Egebank Off-Shore Ltd'ye ait işlemler Egebank personeli tarafından İstanbul'da yürütülmüştür. Demirel ve diğer banka yöneticileri şube müdürlerine off-shore mevduatı toplamaları için baskı yapmışlardır. Hedeflerini tutturanları primlerlerle ödüllendirmişlerdir. Müşterilere ise off-shore hesapların Egebank'ın güvencesi altında olduğu teminatı verilmiştir. Bu sistemle bankaya el konulmadan önce 84 milyon dolar toplanmıştı. " 

- "Bankaya el konulmasaydı off-shore'da toplanan paranın 134 milyon dolara ulaşması hedefleniyordu. Toplanan paranın 73 milyon doları kredi olarak kullandırılmıştır. Kalan 11.9 milyon dolar repo olarak kullanılmış ve bankaya el konulmadan önce yapılan ödemelerle tüketilmiştir. Bu yüzden paralarını off-shore hesaplarına yatıran vatandaşlar mağdur edilmiştir. Egebank Off-Shore tarafından kredi kullandırılan 73 milyon dolardan 35 milyon doları, Demirel'in arkadaşı Gökalp Baştürk'ün kiraladığı Virjin Adaları'ndaki Yonni ve Dina şirketlerine yatırılmıştır."  

Savcı Yüksel, yetkisizlik kararında off-shore hesaplarına para yatıran vatandaşların mağduriyetini Murat Demirel'in karşılaması gerektiğini kaydetti. Yüksel, 

-  ""Bankaya el konulduktan sonra devlet güvencesi dışında olan bu paralar vatandaşlara ödenmemiştir. Dolandırıcılık suçunu oluşturan bu fiil nedeniyle Demirel ve şirketleri vatandaşlara bu paraları ödeyerek onların mağduriyetlerini giderebilir," 

dedi. 

 "Dava ne durumda?" derseniz, 14 Aralık 2011 tarihindeki duruşmada kalan tek tutuklu sanık olan Çöpçüler Kralı lakaplı A.Aziz Yıldız Temizlik firması sahibi A.Aziz Yıldız, tahliye edilince Antalya Havalimanı’nda davul ve zurnalarla krallar gibi karşılanmıştı. "Kasırga 1" veya "Yeğen Demirel" davasının neticesi ne oldu?.. Çok şükür, 17 Mayıs 2012'de Yargıtay Mason Süleyman Demirel'in üçkâğıtçı yeğeni Yahya Murat Demirel'in 17 yıl hapis cezasını tasdik etti. 58 bin lirada para cezası verildi ki, devede kulak!.. Murat Demirel'in götürdüklerinin yanında hiç sayılır!.. 

Kasırga 2 olarak adlandırılan Sümerbank'la ilgili soruşturmada ise bankanın eski sahibi Hayyam Garipoğlu ile Nizam Garipoğlu, Nida Garipoğlu, Kasım Burhan Taştan, Murat Yüksel, Faruk Ünal, Tuğrul Hüseyin Mataracı, Metin Berk, Ali Aydın, Bülent Gökhan Günay, Cem Feridun Yeşil, Osman Karabağ, Cengiz Biçer, Nadir Naseh, Cavit Çağlar, Orhan Aslıtürk, Yavuz Zeytinoğlu tutuklandı. 

Sümerbank Davası'nda mahkeme, 1 Haziran 2005 tarihinde verdiği kararda Hayyam Garipoğlu'nu, "zimmet" suçundan 20 yıl, "nitelikli dolandırıcılık" suçundan da 7 yıl 3 ay 15 gün hapis cezasına çarptırmıştı. Ancak Yargıtay kararı bozdu. 19 Şubat 2013 günkü mahkemede duruşma tekrar başladı, Hayyam Garipoğlu için tutuklama kararı  çıktı. Dava sürüyor. 

Kasırga 3: Yurtbank soruşturmasında ise bankanın eski sahibi Ali Avni Balkaner, Engin Aras, Süleyman Ekiz, Mustafa Nihat Yurdadök, Bayram Eser, Özcan Kaşlıoğlu tutuklandı... Sadettin Tantan olmasaymış, biz ne yapar mışız??? 

15 Kasım'da kamuoyunda "Manisalı Gençler Davası"  olarak bilinen davada yargılanan gençler e işkence yaptıkları iddia edilen ve 2 kez beraat eden sanık 10 polis, 5 yıl ile 10 yıl 10 ay arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı. Bu gençler "Dev-Genç adlı örgütün "Dev-Lis" kısmının talimatıyla eylemlere karışmıştı. Medya kasıtlı olarak olayı baştan itibaren çarpıtmış, Devlet aleyhine kullanmıştı. Gençlerin beraatini talep eden Savcı Ahmet Birsen, emekli olduktan bir süre sonra intihar etti. 

16 Kasım'da Kürttçü şarkıcı Ahmet Kaya Paris'te geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. 18 Kasım'da toprağa verildi. 

20 Kasım'da Bergamalı köylülerin, 13 Kasım tarihinde Ovacık köyünden, siyanürle altın aranmasını protesto için başlattıkları ve "Kuvayı Milliye" adını verdikleri Bergama-Çanakkale yürüyüşleri sona erdi. 

Yine 20 Kasım'da, 20 Ekim Günü ,18 cezaevinde 865 tutuklu ve hükümlünün başladığı açlık grevleri bugün ölüm orucuna dönüştürüldü. Ama bu arada bir ay geçmesine rağmen, mahkûmların sağlıklarının hiç bozulmadığı, bazılarının kilo bile aldığı görüldü. Açlık grevleri F Tipi cezaevleri protestosu idi. 

21 Kasım'da terör örgütü Hizbullah üyesi 3 kişiden birine ömür boyu, diğer 2 sanığa ise 3 ile 13 yıl arasında değişen ağır hapis cezası verildi. Yine aynı gün Deprem Vergisi  Kanunu çıkarıldı. 

22 Kasım'da Yurtbank'a ilişkin soruşturma kapsamında İstanbul DGM'ye çıkarılan bankanın eski sahibi Ali Avni Balkaner'in de aralarında bulunduğu 7 kişi tutuklandı. 

Ayrıca Marmara Depremi'nde, Çınarcık'ta yaptığı binaların yıkılması sonucu 280 kişinin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle yargılanan müteahhit Veli Göçer, karşılıksız çek vermek suçundan 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. 

23 Kasım'da Sümerbank soruşturması kapsamında hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılan, bankanın eski genel müdürü Cengiz Biçer, İstanbul'da yakalandı. 

Ayrıca eski Sivil Havacılık Genel Müdürü Mustafa Sermet Ünel, ''Yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet aldığı'' gerekçesiyle 7 yıl, Gül Havacılık İşletmesi Genel Müdürü Alaattin Özdemir de ''rüşvet vermek'' suçundan 3 yıl 4 ay ağır hapse mahkum edildi. 

25 Kasım'da Adalet Bakanlığı, cezaevlerinde başlanan açlık grevine 805, ölüm orucuna da 57 kişinin katıldığını açıkladı... Militan liderler tarafından zorla aç bırakılanlar hariç, açlık grevleri hiç bir zaman gerçek değildir. Gündüz aç gibi duranlar, gece bol bol tıkınırlar. Bu yüzden 100-150 gün süren (!) açlık grevleri vardır. Halbuki İngiltere'de İRA militanlarının ikişerli girdikleri açlık grevinde 60 günden sonra ölümler başlamıştı. 

28 Kasım'da sahte altın dolandırıcılığı olayını soruşturan Mali Şube ekipleri, organizatör Hasan Bora ile birlikte 8 kişiyi gözaltına aldı. 

1 Aralık'ta "Duman Operasyonu" adı verilen operasyon çerçevesinde Çin'den getirildiği belirtilen 3,5 trilyon lira değerindeki kaçak sigara, iç piyasaya dağıtılırken ele geçirildi. Aynı gün Şili'de mahkeme eski diktatör Augusto Pinochet'nin tutuklanmasına karar verdi.... Bizimkiler de "Kenan Evren de tutuklanabilir" hevesine kapıldılar. 

4 Aralık'ta Yatağan Termik Santrali'nde üretim durduruldu. Santral filtresiz çalıştırıldığı için Yatağan halkını zehirliyordu... Bunca iktidar gelip geçmiş, hiçbiri bu santrale filtre koydurmayı düşünmemişti! 

7 Aralık'ta Genelkurmay Başkanlığı, Kürtçe televizyon konusundaki açıklamaları, "başta Kürtçe eğitim ve yayın olmak üzere, son günlerde yapılan girişimleri, PKK'nın siyasallaşma çabaları" olarak nitelendirdi... Ne var ki, AKP Hükûmeti zamanında, 2008 yılında TRT-Şeş (şeş Farsça bir kelimedir, Kürtler de, biz de kullanırız, bilhassa tavlada "dü-şeş" iki 6, yani 6-6 demektir) açıldı, 24 saat aralıksız "Kürtçe" yayın yapmaya başladı. Hem de bölücü Kürt televizyonu Roj TV günde 4-6 saat TÜRKÇE yayın yaparken! 

7 Aralık 2000 tarihinde, sisli bir günde Ankara, Çankırı ve İstanbul'da aynı anda bir operasyon başladı. İstanbul Holding ve Ankara Holding'e yönelik düzenlenen operasyonda aralarında İstanbul Holding'in sahibi Selahattin Diker'in de bulunduğu 14 kişi gözaltına alındı. Sisli günden dolayı bu operasyona "Sis Operasyonu" adı verildi. 

Adı geçen holdinglerin Devlet'in şeker fabrikalarından 'yurtdışına ihraç edeceğiz' diyerek düşük fiyatla aldıkları şekerleri, sahte belgelerle ihraç edilmiş göstererek iç piyasaya sürdükleri belirlenmişti. Bunun yanısıra hayalî şeker ihracatçılığıyla Ankara ve Çankırı'daki vergi dairelerinden trilyonlarca liralık KDV ve teşvik primi alınarak ikinci bir vurgun daha gerçekleştirildiği ortaya çıktı. 

Sanıklarının sorgulamalarının ardından yolsuzluğun bir ucunun da Kasırga Operasyonu'nun kahramanı Murat Demirel'e uzandığı anlaşıldı. İstanbul Holding ve Ankara Holding'in yöneticileri naylon faturalarla, Egebank'ın eski sahibi Mason Süleyman Demirel'in has yeğeni Murat Demirel'in 55 milyon dolarlık fatura açığını kapatmasına yardımcı olmuşlardı!.. 

"Sis Operasyonu" kapsamında Selahattin Diker, Orhan Tatlı, Şevki Eren, Birol Çetin, Erdal Türedi, Mehmet Alakaş "Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu'na muhalefet" ile "sahtecilik ve hayalÎ ihracat" suçlarından tutukladılar. Davanın neticesi belli değil. 

8 Aralık'ta "Rahşan Affı" diye bilinen ''Şartla Salıverilme'' yasa tasarısı TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. 

9 Aralık'ta Cezaevlerinde açlık grevi yapan tutuklu ve hükümlü yakınları Türkiye genelinde protesto gösterisi yaptı. Gösterilerde, İstanbul'da 100, İzmir'de 43, Eskişehir'de ise 44 kişi gözaltına alındı. 

10 Aralık'ta İstanbul Okmeydanı'nda, 4 yasadışı örgüt üyesi ile polis arasında çıkan çatışmada, örgüt üyesi bir kişi öldü. 

11 Aralık'ta İstanbul Gaziosmanpaşa'da Çevik Kuvvet otobüsüne düzenlenen silahlı saldırıda 2 polis şehit oldu, 11 polis yaralandı. 

Ayrıca Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi Başkanı Silvia Casala ve Komite İcra Sekreteri Traver Stevens, bir grup tutuklunun "ölüm orucu" eylemi yaptığı Bayrampaşa Cezaevi'nde incelemelerde bulundu... Nedense gavurlar bizim kurumlarımıza, hapishanelerimize girer, teftiş ederler. Biz ise onların kurumlarına, hapishanelerine girip kendi vatandaşlarımızı bile ziyaret edemeyiz. Hep aşağılık duygusu ile mâlûl hükûmetler yüzünden! 

Yine 11 Aralık'ta Yurtbank soruşturması kapsamında tutuklu bulunan bankanın eski sahibi Ali Avni Balkaner'in kardeşi Ahmet Uğur Balkaner'in de aralarında bulunduğu 7 kişi İstanbul'da gözaltında alındı. "Sis Operasyonu" kapsamında, ''hayali şeker ihracatı yaptıkları'' gerekçesiyle gözaltına alınan ve Ankara DGM'ye sevkedilen 8 kişiden 6'sı tutuklandı. 

Ali Balkaner bir süre sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Dava 10 yıl sonra sonuçlandı. 2 Haziran 2010'da Yargıtay Ali Avni Balkaner'e verilen 16 yıl 8 ay hapis ve 66 bin 666 liralık adli para cezasını tasdik etti. Kaçak olan Balkaner  1 yıl sonra İstanbul Üsküdar’daki bir alışveriş merkezinde gözaltına alınıp hapse tıkıldı. Ancak götürdükleri geri alınamadı. Yurtbank mağdurlarına ödemeyi TMSF, yani Devlet üstlendi... Böylelerinin neden 7 göbek sülalesinin mal varlığına elkonup dımdızlak bırakılmaz, anlamam! 

Yine 11 Aralık'ta Hollanda'da gerçekleştirilen geniş çaplı uyuşturucu operasyonundan elde edilen bilgiler çerçevesinde Ankara'da 4 kişi gözaltına alındı. Operasyona, ''Matador-II Operasyonu'' adı verildi. 

12 Aralık'ta Gaziosmanpaşa'da düzenlenen saldırıda ölen 2 polisin cenaze töreni dolayısıyla İstanbul Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'ne bağlı yaklaşık 4 bin polis eylem yaptı, "Yeter artık!" diyerek yürüdü. Polisler, Bursa ve Adana'da da yürüdü. 

Ayrıca Ankara Kızılay'da F tipi cezaevi protestosunda olaylar çıktı. Adalet Bakanlığı'na yürümek isteyen F tipi protestocuları, emniyet güçleri tarafından dağıtılırken, karşıt görüşlü kürtçü bir grupla çatıştı. Taşlı, sopalı saldırılara karşı polis panzerlerle su sıktı ve havaya ateş açtı. Olaylar sonrası 66 kişi gözaltına alındı. 

13 Aralık'ta İzmir, Adana, Mersin, Gaziantep, Antalya, Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube müdürlüklerine bağlı polisler yürüyüş yaptı. Öte yandan Fatih, Bursa, Adana, Mersin ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılıkları, protesto yürüyüşüne katılan polisler hakkında soruşturma başlatırken, Bursa'da 8, Adana'da 21 polis açığa alındı. Çevik kuvvet polislerinin yürüyüş yaptığı illerde, İçişleri Bakanlığı'nın talimatıyla başlatılan soruşturmalar kapsamında, 41 polis memuru açığa alındı. 

Aynı gün Aydın E Tipi Cezaevi'ndeki 24 hükümlü açlık grevine son verdi. 

15 Aralık'ta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Rahşan Affı diye bilinen Şartla Salıverilme Yasası'nı bir kere daha görüşülmek üzere iade etti. 

17 Aralık'ta Mehmet Ali Ağca, Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, 2 gasp suçundan toplam 36 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Hapiste kaldığı süre ve iyi hali gözetilen Ağca'nın cezası, 1991 yılında çıkarılan "Şartla Salıverme"den de yararlandırılarak 7 yıl 2 aya indirildi. 

Aynı gün Beylikdüzü McDonald's önünde mendil satan 10 yaşındaki Leyla Alkış'ı derin dondurucuya kapatarak, "hürriyetini tahdit ettikleri" iddiasıyla tutuklu yargılanan İnan Ünal ve 17 yaşındaki V.B. cezaevinde kaldıkları süre gözönüne alınarak tahliye edildi... Ben de bunu anlamam!.. 18 yaşından küçük suç işleyenler "suçlu" sayılmaz. Adları gizlenir. Peki, onların mağdur ettikleri ne olacak?.. Üstelik suçlunun adını gizleyerek onlara karşı kendini savunma imkânını da ortadan kaldırmıyor musun?.. Şu ahlâken çökmüş Amerika'da bile bir mahalleye sübyancı biri taşındı mı, polis afişler ile mahalle sâkinlerini "Dikkatli olun, çocuklarınızı koruyun," diye uyarır! Biz ise suçlu gençleri gizlediğimiz bir yana, Rahşan Affı ile azılı cânileri bile sokağa salarız! 

Yine 17 Aralık'ta Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Talat Şalk, "Matador Operasyonu"nda yargılanan Çetinkaya’nın da aralarında Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde sorguları devam eden 15 kişinin malvarlıklarına ihtiyati tedbir konulması için dün Ankara 2 No’lu DGM Yedek Hâkimliği’ne başvurdu. Başvuruyu değerlendiren 2 No’lu DGM Yedek Hâkimi Ramazan Aksan, Çetinkaya ve 14 kişinin malvarlıklarına ihtiyatî tedbir konulmasını kararlaştırdı. Örfi Çetinkaya 100 milyar lira kefaletle tahliye edildi. Örfi Çetinkaya bir süre sonra kayıplara karıştı. 

Davanın sonucu mu?... 2008 yılında Yargıtay 24 yıllık hapis cezasını bozdu. Herif yeniden yargılanıyor. Sonuç belli değil! 

18 Aralık 2000’de Cumhurbaşkanı Sezer Yargıtay Başsavcılığı seçiminde 49 oy fark atan Vural Savaş’ın yerine, nedense bu makama ikinci sıradaki Sabih Kanadoğlu’nu atadı. 

19 Aralık 2000 günü "Hayata Dönüş Operasyonu" başlatıldı. Ölüm orucu ve açlık grevlerinin devam ettiği 20 cezaevine, müdahale edildi. Operasyon, sabah saat 05.00'te başladı. Operasyonun ilk gününde, Çanakkale ve Ümraniye cezaevleri hariç 18 cezaevinde eylem sona erdirildi. İçişleri Bakanlığı, "operasyon sırasında çoğu kendini yakmak suretiyle 15 tutuklu ve hükümlünün öldüğünü, 78 kişinin de yaralandığını" açıkladıysa da, olayın tamamen farklı olduğu televizyon kanallarında seyredilmişti. Dinlenen telefonlarda bir örgüt lideri hapishanedeki adamına "Biri kendini yaksın," emrini veriyor, ama kimse kendini yakmaya yanaşmadığı için "yeni"lerden bir genç kızın direğe bağlanıp üzerine kolonya dökülerek yakıldığı ekranlara yansıyordu. ibret verici bir "belgesel"  sunuyoruz. 

Daha sonra yapılan ve televizyon kanallarında gösterilen, "belgesel"  diye sunulan yayınların hiçbirinde bu "yakma" sahnesi ve "telefon konuşması" yer almadığı gibi, mahkûmları haklı gösteren uydurma iddialar yer alıyordu! Ama unutulan bir husus var: Bizim gibi belge meraklıları, o sahneleri vidyoya kaydetmiş bulunuyor!.. Saklanması, inkâr edilmesi mümkün değil! CNN-Türk'ün hazırladığı "belgesel" de, dikkatli bakınca "Kendimizi yakarız" ifadesi, duyulmakta, militan önderler tarafından direğe bağlanıp yakılan kızın, Fidan Kalşen'in mozaiklenmiş görüntüsü farkedilmektedir. Damı delmenin, duvarları yıkmanın, gaz bombası atılmasının sebebi mahkûm teröristlerin "içeri sokmayacağız" diyerek kapılardan girişi engellemeleridir. Mahkûmların iddiaları ise ihtar yapmadan ateş açıldığı, benzinli battaniyeler verildiği, gaz bombası atıldığı şeklinde idi. CNN-Türk belgeselinde ihtarın yapıldığı görülüyor... Yine de bu belgeselde dahi inanılmaz iddialar yer alıyor. Meselâ, askerlerin "av tüfeği" kullandığı öne sürülüyor! Aslında o tüfek koğuşlardan bulunan silahlardan sadece biri idi. Bu "belgesel" de de "yakılarak öldürüldükleri" öne sürülen, ancak seyredince "kendilerini tutuşturdukları", "ateşe atıldıkları" iddia edilen mahkûmlar var ki, biz bunların liderler tarafından üzerlerine kolonya dökülerek yakıldıklarını biliyoruz. Birinin de dışarı kaçtığı zaman üzerinde tutuşturulmuş olan çeketi bir an önce çıkarmaya çalıştığını da operasyon günü seyretmiştik. 

 Operasyon sonrası F tipi cezaevlerine ilk nakiller yapıldı. 

20 Aralık'ta Çanakkale ve Ümraniye Cezaevi'ndeki operasyon devam etti, ancak sonuç alınamadı. 

21 Aralık'ta Ümraniye Cezaevi'ne yapılan operasyon sona erdi. 

Aynı gün şartla salıvermeye, dava ve cezaların ertelenmesine olanak sağlayan yasa, TBMM Genel Kurulu'nda aynen, değiştirilmeden kabul edildi. Yasa aynı gün Cumhurbaşkanı Sezer tarafından onaylandı. 

4616 sayılı Şartla Salıverme ve Erteleme Yasası 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenen suçları kapsıyordu. Yasa çıktıktan sonra ilk planda cezaevlerindeki 23 bini aşkın tutuklu ve hükümlü aftan yararlanarak tahliye oldu. Daha sonra Anayasa Mahkemesi'nin verdiği iptal kararlarıyla yasanın kapsamının genişlemesi sonucu, cezaevinden tahliye olanların sayısı 45 bini buldu Rahşan Ecevit daha sonra "Ben affı garibanlar için istedim, katiller yararlandı." demiştir. Öyle de, yasayı çıkartan kocan!.. Onu azarla! Üstelik sen kimsin ki, istiyorsun, kocan da yasa çıkartıyor! 

22 Aralık 'ta "Hayata Dönüş Operasyonu"nda güvenlik görevlilerinden 2 şehit, 4 yaralı, hükümlülerden ise 20 ölü, 102 yaralı olduğu açıklandı. 

2 Ocak 2001'de yıllık enfilasyonun % 32,7 olduğu açıklandı. Halbuki 2000 yılı için asgarî ücret % 25 arttırılmıştı. 

Yine 2 Ocak'ta İstanbul DGM Savcılığı, Bank Ekspres ile ilgili soruşturma kapsamında Korkmaz Yiğit ve 11 kişi hakkında yakalama emri çıkarttı. Yiğit, gözaltına alındı. İstanbul 1 No'lu DGM Hakimliği de Egebank soruşturması kapsamında İnterbank'ın eski sahibi Cavit Çağlar için gıyabi tutuklama kararı verdi. 

3 Ocak'ta terör Şişli Emniyet Müdürlüğü'nü kana buladı. ''Canlı bomba'', beşinci kata çıkarak, üzerindeki bombayı patlattı. Emniyet Müdürü Selçuk Tanrıverdi'nin makam şoförü Naci Canan Tuncer şehit oldu, 7 kişi yaralandı. Saldırıyı gerçekleştiren kişinin yasadışı DHKP-C örgütüne mensup Gültekin Koç olduğu bildirildi. Aynı gün 2000 yılında enfilasyonun % 39 olduğu açıklandı. Tabii inanırsanız!.. 

4 Ocak'ta Hazine, Ziraat ve Halkbank'a görev zararlarına karşılık yaklaşık 4 katrilyon lira ve 750 milyon dolarlık tahvil verdi. Enerji Bakanlığı'nda 7 üst düzey bürokrat görevden alındı... Buradaki "görev zararı" tabiri sizi aldatmasın, aslında "suistimal zararı" demek istiyorlar. Yani bu bankaların görevleri ve sahaları dışında şaibeli yeğen Yahya Murat Demirel gibi ne idüğü belirsiz kişilere milyonlarca dolar kredi vermeleri, ve bu paraların geri dönmemesi kastediliyor! 

Hazine, ayrıca dara düştüğü için yapacağı borçlanma ihalesi öncesinde, bankalara faiz konusunda uyarıda bulundu. Turkcell hakkında halka arz öncesi yatırımcıları yanılttığı gerekçesiyle ABD'de dava açıldı. 

Yine 4 Ocak 2001 günü Ray Denizcilik firmasının fırtına nedeniyle Kemer'de batan mülteci gemisinin sigorta işlemlerini yaptığı basına yansıyınca "Fırtına Operasyonu" başladı. Bir ihbarı değerlendiren Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, Antalya Emniyet Müdürlüğü ile birlikte Ray Denizcilik Limited Şirketi'ni bir süredir takibe almış, iki ay süren takip sonucu yabancı bandıralı gemiler için ithal edilen akaryakıtın sahte belgelerle iç piyasaya sürüldüğü anlaşılmıştı. 

Kullanılan yöntem "Buffalo Operasyonu'"dakileri andırıyordu. İthal edilen akaryakıt üçüncü bir ülkeye ihraç edilmiş gibi gösterilip sahte belgelerle trilyonlarca liralık vergi iadesi alınıyordu. Aynı zamanda akaryakıt iç piyasaya maliyetinin iki katına sürülerek ikinci bir vurgun gerçekleştiriliyordu. 

Gözaltılar başladı. Kayıtdışı akaryatın bin tondan fazla olduğu söylendi. Kaçakçılığın maddî boyutu ise 100 trilyon idi. Operasyon genişledikçe M-Oil Bölünmez Petrol Şirketi'nin de yolsuzluğa karıştığı anlaşıldı. Şirket sahibi Süleyman Bölünmez ile çalışanların bir bölümü de gözaltına alındı. 

Savcılığın incelemesinde ise Ray Denizcilik sorumlusu Tayfun Yelken'in sahte beyannameler ve kaşelerle gemilere vurulan sahte mühürler hazırladığı, Antalya gümrüğündeki görevlilerin ise hayalî satışa onay vererek kaçakçılığa karıştığı ortaya çıktı. Üç üst düzey görevli, Antalya Gümrükler Başmüdürü Turan Yıldız, Serbest Bölge Gümrük Müdürü Osman Kalay ve Gümrük Muhafaza Kaçakçılık İstihbarat Müdürü Osman Peker gözaltına alındı. 

"Fırtına Yolsuzluğu"na adı karışanlar Ray Denizcilik Şirketi'nin Antalya temsilcileri Tayfun Yelken ve Dermani Yurtsever, şirketin İstanbul merkezinde çalışan Mehmet Ümit Korkut ile Serhat Bakırcı, Süleyman Bölünmez, Selami Şahin, Mustafa Akın, Cemal Yurdakul, Yücel Yurdakul, Dursun Çalışkan, Cemalettin Hancı, Celalettin Hancı, Ali Naki Eren, Bölünmez Petrol Şirketi sahibi Süleyman Bölünmez idi. 

6 Ocak'ta Eti Holding ile Şeker Fabrikaları, Çelbor ve MKEK'in bazı işletmeleri özelleştirme kapsamına alındı. Aynı gün ''Beyaz Enerji Operasyonu'' kapsamında aralarında eski Devlet Bakanı ve TEAŞ Yönetim Kurulu Üyesi Birsel Sönmez'in de bulunduğu 6 kişi gözaltına alındı. 

7 Ocak'ta Al Gore'ın kazandığı seçimde, binbir hile ile, Florida'da zencilere oy kullandırmayarak Cumhuriyetçi George W. Bush'un başkanlık seçimlerini kazandığı resmi olarak açıklandı. 

8 Ocak'ta Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, fakültede katıldığı toplantıda, türban konusunun tartışıldığı sırada çıkan karışıklıkta bıçaklandı. 

9 Ocak'ta eski Devlet Bakanı Yusuf Bozkurt Özal, kansere yenik düşerek hayatını kaybetti. 

10 Ocak'ta Kongo Devlet Başkanı Laurent Desire Kabila öldürüldü... Allah bilir, hangi emperyalist Batılı devletin ayağına basmıştır! 

11 Ocak'ta TAI, Airbus'un üreteceği dünyanın en uzun menzilli nakliye uçağı A-400 M'yi üretecek AMC şirketine yüzde 9 oranında ortak oldu. 

2000 yılındaki motorlu taşıt üretiminin 468 bin, satışların da 659 bin adetle rekor kırdığı, ilk kez 104 bin araç ihraç edildiği açıklandı. Ayrıca alkollü içkilerde tekel kaldırıldı. 

12 Ocak'ta Bursa Devlet Tiyatrosu'ndaki yolsuzluk iddiaları üzerine ''Birinci Perde Operasyonu'' başlatıldı. 

"Tiyatroda da yolsuzluk olur muymuş?" demeyin!.. 14 Ocak 2001'de Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi Dilligil, Kültür Bakanı İstemihen Talay'ın ani bir kararıyla açığa alındı. Sebep Devlet Tiyatrolarındaki yolsuzluktu. "1. Perde" adı verilen operasyon, Bursa Devlet Tiyatrosu'ndaki sahte fatura yolsuzluğu iddiaları üzerine Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla başlatılmış, ve 5 günde tamamlanmıştı. 

Tiyatro adına sahte fatura kesildiği iddiasıyla yapılan suç duyurusundan bir gün sonra savcılık talimatıyla operasyon başlatıldı. Önce tiyatronun idare müdür vekili Hasan Acar arkasından müdür Emin Gümüşkaya ve diğer çalışanlar gözaltına alındı. Tiyatrodaki evraklara el kondu, tam 5 çuval evrak emniyete götürüldü. Faturalar incelendi, tiyatroya fatura kesen firma sahiplerinden bilgi alındı. 

Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Sabri Özmener'e göre sorun faturaların kesildiği firma sahibinin faturaların kendisine ait olmadığını söylemesinden kaynaklanıyordu. Özmener, "yolsuzluk iddiasına konu malların çoğunun tiyatro deposunda olduğunu, hatta Bursa Devlet Tiyatroları'nın dolandırılmış bile olabileceğini" belirtti. Ama Bursa Emniyet Müdürü yaptığı açıklamalarda "olayın naylon ya da şişirilmiş fatura boyutlarından çıkarak yolsuzluğun ciddi olduğunu" söyledi. Bursa Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Emin Gümüşkaya'nın tiyatroya alınmış gibi gösterilen malzemeleri villasında kullandığı iddia edildi. 

Operasyonun 3. gününde ise süpriz bir gelişme yaşandı ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi Dilligil gözaltına alındı. 17 Ocak'ta 1.Perde soruşturmasının tamamlandı. 

"1. Perde Yolsuzluğu"na adı karışanlar Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi Dilligil, Bursa Devlet Tiyatroları Müdürü Emin Gümüşkaya, İdare Müdür Vekili Hasan Acar, eski sayman Fatma Şengül, sayman vekili Adnan Bilgin, Levazım Şube Müdürü Lütfü Durmaz, satın alma memuru Nejdet Şengezer, marangoz Celil Salman, Ambar Müdürü Nejla Bayramoğlu ve terzi Cemil Benzeş idi... Bir de kalkar "Sanatı seviyorum" , "sanatıma dokunma" gösterileri yaparlar!.. Meğer "yolsuzluğa dokunma" demek isterlermiş! 

7 Cİ  BÖLÜMLE  DEVAM EDECEKTİR



..