Sedat Peker etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sedat Peker etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Kasım 2019 Perşembe

Sedat Peker'e Tertip mi Yapıldı?

Sedat Peker'e Tertip mi Yapıldı?



29/10/2002 - 03:42 
      




















Sedat Peker. O kendini iş adamı olarak tanımlıyor, artık karanlık dünyadan uzaklaştığını ve kanunsuz bir işi olmadığını söylüyor. Neden bir iş adamı oradan oraya, arkasında 15-20 kişilik bir grupla gider belli değil ama Polis’in onun yakasını bir türlü bırakmadığı açık.

Son günlerde ismi yine gazete sayfalarında;

-İstanbul'da önceki gün vefat eden Sedat Peker'in babası Ahmet Peker, kılınan cenaze namazının ardından uzun bir konvoy eşliğinde Adapazarı'na getirildi. Sedat Peker'in babası Ahmet Peker, Adapazarı Emirdağ Mezarlığı'nda toprağa verildi. Adapazarı Emirdağ Mezarlığı'nın önü tarihi kalabalıklarından biri daha yaşadı. Sedat Peker babasını kendi elleriyle defnetti.

-Tatlıses-Peker buluşması Akmerkez’i karıştırdı. İbrahim Tatlıses ile Sedat Peker'in Akmerkez'de buluşması üzerine polis harekete geçerek alışveriş merkezini bastı. Siyah takım elbiseli 15 kadar adamıyla dün saat 18.30'da Akmerkez'e gelen Sedat Peker'in İbrahim Tatlıses ile buluşması, her iki isme karşı da hassas olan polisi harekete geçirdi. Cinayet Büro Amirliği ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü ekipleri, Akmerkez'e doldu. İbrahim Tatlıses ve Sedat Peker, Beymen mağazasına girdiklerinde polis tarafından alı konuldular. Tatlıses ve Peker, mağazanın depo bölümüne götürüldüler. Beymen'de 2.5 saat mahkemeden çıkacak üst arama izni için alıkonulan Tatlıses serbest bırakılırken, Peker gözaltına alındı.

-Peker’in adamı komiser çıktı. Peker'le birlikte gözaltına alınan eski komiser Aziz Saka'nın ise Peker için çalıştığı ve 15 trilyon liralık bir servete sahip olduğu iddiaları ortaya atıldı. Dün Peker'i, şoförü Yener Keskin ile korumaları Boğaç Kağan Murathan ve Gaffar Karademir ile birlikte gözaltına alan Organize Suçlar Şube Müdürlüğü ekipleri, Aziz Saka ve Hepdeğer Urhan'ı da şubeye götürdü. Bu kişilerden Aziz Saka'nın eski bir komiser, Hepdeğer Urhan'ın ise polis memuru olduğu ortaya çıktı. Aziz Saka'nın, adına kayıtlı biri Rusya'da diğeri Romanya'da iki şirket bulunduğu ve yaklaşık 15 trilyon liralık bir servete sahip olduğu ileri sürüldü. Polis memuru Hepdeğer Urhan'ın ise, Ağustos ayında otomobilinin bagajında ölü olarak bulunan Şişecam'ın Eski Müdürü Ali Osman Karar'ın öldürülmesiyle ilgili olarak gözaltına alındığı belirtildi

-İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'ndeki sorgu ve işlemleri tamamlanan Peker, gözlem altına alınan diğer kişilerle birlikte bu sabah şubeden çıkartılarak İstanbul DGM'ye götürüldü. Mahkeme Peker’i tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.

SEDAT PEKER









-İstanbul DGM'de önceki gün akşam geç saatlere kadar sorgulanıp 7 arkadaşıyla birlikte tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Sedat Peker'in sevinci kısa sürdü. Emniyette 4 gün gözetim altında kalan Peker ile arkadaşı Ersin Kuştemir'in serbest bırakılmalarına, sanıkların ilk sorgularını yapan DGM Cumhuriyet Savcısı Ali Cengiz Hacıosmanoğlu itiraz etti. Savcı Hacıosmanoğlu, İstanbul 5 No'lu DGM Yedek Hakimliği'nin serbest bırakma kararına, aynı mahkemenin asıl hakimliği düzeyinde itirazda bulunarak sanıklardan Peker ve Kuştemir'in tutuklanmalarını istedi. Mahkeme dosya üzerinden yaptığı inceleme sonunda savcının istemini kabul ederek Peker ile Kuştemir hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı. Hemen harekete geçen Organize Suçlar Şubesi ekipleri, Peker'i Beykoz'daki evinde yeniden gözaltına alarak Emniyet Müdürlüğü'ne getirdiler. Peker, DGM çıkışında gazetecilerin, "Neden tutuklandınız?" şeklindeki sorusunu, "Kırmızı ışık ihlalinden tutuklandım" diye yanıtladı.

-Sedat Peker meydan okudu. Çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak suçundan DGM'ye çıkarılan ve geçtiğimiz günlerde tutuklanarak Tekirdağ F Tipi Cezaevi'ne konulan Sedat Peker, avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamada meydan okudu. Hayatının hiçbir döneminde ölümden korkmadığına dikkat çeken Sedat Peker, "Bu film daha önce Türkiye'de oynandı. Ben böyle bir filmde rol almam. Bana bu komployu kuranlar, zekamı unutmasınlar" dedi. Peker, "Bana karşı söylenen mafya nitelemesi; şahsımı rahatsız ettiği için bana karşı komployu düzenleyen insanları benim bu şekilde nitelemem haksızlık olur. Polis tahkikatında Nuri Ergin'in kardeşini vurdurttuğum ve bir adamını öldürttüğüm, daha sonra da öldüreni Makedonya'ya yolladığım soruldu. Bu insanları bana düşman etmek isteyen kişilerin, tutuklanmama sebep olan komployu kuranlar olduğunu zannediyorum" ifadelerini kullandı.

Sedat Peker konusunda yazmamızın sebebi, aldığımız bir mektup. ‘Ben devlette görevli bir şahısım’ diye kendini tanıtan mektup sahibi şunları yazmış:

”İnsanlar üzerine senaryolar hazırlayıp oynanması hiç hoş değil. Yazıyı okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Peker dosyasında çok ilginç olaylar oluyor. Devletin içinde bazı birimler şöyle bir tezgah hazırladı;

Alakasız bir dosyadan Peker hakkında zorla ifade alındı. Yaklaşık 1 aydır da aranıyor gözüküyordu.

Bir aydır aranan adam oldukça kalabalık bir Cenaze töreni yaptı ve devletin bütün kolluk güçleri oradaydı.

Aranan adam da oradaydı. Nitekim bundan iki gün sonra gözaltına alındı. Sahte bir dosyadan mahkemeye çıkarıldı. Mahkemeye Ersin Kuşdemir adında bir şahıs getirildi. Şahıs aleyhte ifade verecekti ancak mahkemeye çıkarken görüldü ki haplanmıştı ve bayıldı. Bunu anlayan Savcı ve Peker’in avukatları kan tahlili istedi. Şahıs Şişli Etfal’e gitti. Ne hikmettir ki orada kan tahlili yapamadılar. Orası sağlık ocağı olduğu için kan tahlili yapılamıyordu.

Oradan Adli Tıb’a gidildi. Orada da doktor yok olmuştu. Şahsı, oradan arabaya tekmeleyerek bindirdiler. Hem de öz abisinin gözleri önünde. Ve ortadan 2 saat kaybolmasını müteakip 8 saat sonra DGM’ye şahıs kan tahlili yapılmadan geri getirildi ve ifade verdi.

Hakim, gözünün önündeki adamın davranışlarına itibar etmediği için Peker’i serbest bıraktı.

Ama düğmeye basılmıştı bir kere.

Bir gün sonra Peker tutuklandı ve Tekirdağ’ı Cezaevine gönderildi ve neticede kanlı tezgah başladı.

Aynı cezaevinde Vedat Ergin’de yatıyor. İçerde bir şey olmasa bile , dışardan ziyarete gelindiğinde iki tarafın tanıdıkları arasında bir çatışma kesin çıkacak. Bunun sonunda çok büyük bir kan pazarı oluşacak. Çünkü Peker’in grup yapılanması çok başkadır. En ufak bir çatışmadan sonra göreceksiniz ki bunun önüne kimse geçemeyecek.

Bu tezgahın devamı var. Aleyhte ifade veren Ersin Kuşdemir, Edirne cevaevine gönderildi. Orada da Nuriş lakaplı şahıs yatıyor. Orada söz sahibi devlet, Ersin Kuşdemir’i Peker’in adamı diye yolladı. Göreceksiniz ki Ersin Kuşdemir orada ölecek! Mafya, aleyhinde ifade veren adamı öldürmüş olacak.

Bu komplo teorisi değil. Bu yaşanacak bir süreç...”

Evet, böyle bir tertip var mı? Varsa amacı nedir, bu kime, ne fayda sağlıyor?

Bütün bu suallerin cevabını bilmiyoruz, herhalde zamanla onlarda ortaya çıkar.

Baş edemediği kişileri birbirine kırdırmak devletin işi olamaz ve asla olmamalı.


Suçlu dahi olsalar, kişilerin hayatını korumak devletin en önemli görevi...


***

27 Şubat 2016 Cumartesi

28 ŞUBAT TÜRK SİYASETİNİN ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 8





 28 ŞUBAT  TÜRK SİYASETİNİN  ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 8




28 ŞUBAT SÜRECİ - BÜLENT ECEVİT-MESUT YILMAZ-KEMÂL DERVİŞ SAFHASI / 2 



Bir kere daha tekrarlıyalım: 28 Şubat 1997 Muhtırası ile ile başlayan dönem, TÜRK MİLLETİ'ne, TÜRK DEVLETİ'ne, TÜRK ORDUSU'na, ATATÜRK'e ve MÜSLÜMANLAR'a ihanet dönemidir! 

Yine şunu kesinlikle ifade etmek isteriz ki, 28 Şubat darbesi asla TÜRK ORDUSU'nun giriştiği bir hareket değildir. TÜRK ORDUSU içine sızmış, ta tepelere yükselmiş olan mason, Yahudi dönmesi, Ermeni ve Rum kökenli hain kişilerin işidir. Başını mason-dönme Orgeneral ÇEVİK BİR'in çektiği, bilhassa Deniz Kuvvetleri'nden monşer tipli mason-dönme amirallerin desteklediği 28 ŞUBAT darbesi, SİLAHLI KUVVETLER içindeki gerçek ATATÜRKÇÜ ve MİLLİYETÇİ TÜRK subayların kendini " BATI ÇALIŞMA GRUBU " diye adlandıran İSRAİL yanlısı ekip tarafından ayıklanması, MİLLÎ SİYASET'e yönelmiş olan DEVLET'in tekrar A.B.D., İSRAİL ve A.B. güdümüne sokulması, TÜRK ORDUSU'nun PEYGAMBER OCAĞI niteliğinden çıkarılması, TÜRK MİLLETİ'nin İSLÂM'dan uzaklaşması için yapılmıştır! 


https://www.youtube.com/watch?v=-p9qcQ_GxME


 28 Şubat " postmodern " darbesi sözümona irticaya karşı yapılmış, ancak Necmettin Erbakan'dan daha çok dini istismar eden Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesini sağlamıştır. Recep Tayyip Erdoğan da müslüman görüntüsü altında Hıristiyan Batı'ya, AB ve ABD'ye uşaklık eden, Kıbrıs'tan ve Güneydoğu Anadolu'dan, Türklük'ten. hatta İslam'dan vazgeçen, "darbecileri temizliyorum" derken TÜRK ORDUSU'nu zaafa uğratan bir politikayla Türkiye'yi uçuruma sürüklemiştir... Hepsini bir bir, kronolojik olarak anlatacağız. 

Bir kere daha söyleyelim ki, 28 Şubat darbesini TÜRK ORDUSU'na ve TÜRK SUBAYLAR'a mâletmek, son derece büyük bir hatadır ve bizi tam da 28 Şubatçılar'ın istediği noktaya götürür, ORDUMUZ, ASKERİMİZ kötülenmiş olur! 

Kaldığımız yerden, 28 Şubat sürecinde cereyan eden olaylar ve 2001 Ekonomik Krizi ve 11 Eylül saldırısı ile kronolojimize devam ediyoruz. 

11 Eylül 2001'de ABD'de New York Ticaret Merkezi olan ikiz kulelere iki uçak çarpması, Pentegon'a bir uçak düşmesi şeklinde "terörist saldırılar" gerçekleşti. 4 bine yakın insan öldü. Ancak sonradan bunların ABD derin devleti tarafından içerden yapıldığı, hatta kulelere çarpan uçakların yolcu uçağı olmadığı, binaların yangından değil, patlayıcılarla yıkıldığı, Pentegon'a da bir kamyonun veya bir füzenin çarptığı, çünkü uçak enkazı bulunmadığı öne sürüldü. Başkan Oğul Bush ile şaibeli Bakanları'nın sürekli yalan-dolan işler çevirdiği, tarafsız araştırmacılarca dile getirildi. İçten yapılan bu saldırının, çökmekte olan Amerikan ekonomisini bir kaç savaş ile kurtarmayı amaçladığı, bunun bahanesini hazırladığı belirtildi. 

Pek çok soru cevapsız kaldı: 


1- Aschroff şirketi neden Temmuz 2001'de âniden "tanımlanmayan tehdit" bahanesiyle ticarî uçuşlarını durdurdu? 
2- Pentagon'a çarpan uçağın neden hiçbir görüntüsü yok? Acaba kamyon mu çarptı, füze mi? 
3- 11 Eylül'de yapılması gereken güvenlik toplantısı, 10 Eylül'de neden ertelendi? 
4- Suçlular nasıl bu kadar çabuk bulundu? 
5- FBI niçin 1999'da Laden'in Washington'daki akrabalarını incelediği dosyayı kapattı? 
6- 2001'de Bush niçin Laden ailesinin terörist bağlantısıyla ilgili inlemeyi durdurdu? 
7- 19 korsanın adı neden hiçbirisi yolcu listesinde yok? 
8- Bu kadar dinci olan korsanlar 10 Eylül gecesi niçin barlarda içki içip, İncil okuyup, porno film seyretti? 
9- Uçakta yolcu olması gereken Muhammed Atta'nın cebinde olması icabeden pasaportu, cesedinin tozu bile yokken enkazın altında 
nasıl olup ta hiç zarar görmemiş halde bulundu? 
10- Muhammed Atta'nın vizesi dolmasına rağmen, askerî üstte çalışmasına nasıl izin verildi? 
11- Kâğıt pasaportun bulunduğu enkazda, demir karakutular neden hiçbir zaman bulunamadı? 
12- İlk uçağın çarpma görüntülerini videoya kim kaydetti, ve bu görüntüler niçin sonra kayboldu? 
13- 19 korsanın da hepsinin birden fotoğrafları nasıl hemen bulundu? 
14- Yolcu listesinde olmayan korsanların listesi, nasıl CNN'e aynı günde ulaşabildi? 
15- Korsanlar nasıl oldu da savunma sistemlerini devre dışı bırakabildi? 
16- Korsan olduğu iddia edilen kişilerin saldırıda ölmesi gerekirken, nasıl hâlâ yaşadıkları tesbit edilebildi? Hiç birinin de o uçaklarda olmadığı anlaşıldı. 
17- Bayer'in şarbon olaylarının arkasında olduğunu iddia eden mektuba ne oldu? 
18- Bush "yeni hedefimiz Malezya olabilir" dedikten hemen sonra, neden Malezya'dan şarbonlu bir mektup geliverdi? 
29- Aynı ay içerisinde ölen 3 mikrobiyoloğun ölümü nasıl açıklanabilir? 
20- Mikrobiyologların ölümünün önce intihar, daha sonra da kaza olduğunu açıklayan FBI'ın amacı neydi? 
21- Hükümet niçin 1998 yılında antişarbon aşısının üretilmesi yönünde çalışmalara başladı? 

11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası  
https://www.youtube.com/watch?v=VZDldrkw_IU

11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 2 
https://www.youtube.com/watch?v=oc3s3QWAqio

 11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 3  
https://www.youtube.com/watch?v=sCQUp8DwAsg


 11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 4  
https://www.youtube.com/watch?v=l3T3JLt1Prc

 11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası -5 İngilizce vidyo 

https://www.youtube.com/watch?v=yyaaLKLh7aQ

https://www.youtube.com/watch?v=9S3yLxxU9Fs


 11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 6  İngilizce vidyo 
https://www.youtube.com/watch?v=ZqOvlxiHABc


11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 7 İngilizce makaleler ve viidyolar listesi 

https://www.youtube.com/watch?v=BdGWgLe2qC8



12 Eylül'de Başbakan Ecevit, ''Devlet kuruluşları olarak sürekli teyakkuz halinde olayları izleyeceğiz'' dedi. Aynı gün Fas, Türkiye'nin Ayşegül Tecimer'in iadesi için yaptığı başvuruyu reddetti. İstanbul Organize Suçlar Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi'nden Metro, ulaşım ve inşaat konularında Albayraklar şirketler Grubuna verilen ihalelerle ilgili soruşturmayı sürdüren İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla operasyon başlattı. Gözetim altına alınanların sayısı 27'ye yükseldi. 

Yine 12 Eylül'de NATO Daimi Konseyi, "bir ittifak ülkesinin saldırıya uğradığı anda, tüm üyelerin saldırıya uğradığı" ilkesini içeren 5. maddenin uygulanmasına karar verdi. ABD hazırlandığı işgal için NATO ülkelerini kendine ortak yaptı. 

15 Eylül'de ABD Temsilciler Meclisi, Amerikan topraklarında saldırı düzenleyenlere karşı kuvvet kullanımı için başkana izin veren yasa tasarısını kabul etti. 

16 Eylül'de Taliban, bütün yabancılardan ülkeyi terk etmelerini istedi. Aynı gün İsrail ordusu; hava, kara ve denizden saldırıya geçerek Gazze şeridinde Filistin hedeflerini vurdu. 

17 Eylül'de ABD'nin Afganistan'a müdahale edeceği açıklandı. Saldırıların ardından 3 gün boyunca kapalı kalan New York Borsası'nda Dow-Jones endeksi yüzde 7.12 düştü. Aynı gün Bakan Derviş, IMF'den 5 milyar dolarlık borç ödemesinde erteleme istediklerini açıkladı. IMF kabul etti. 

19 Eylül'de BM Güvenlik Konseyi, Taliban'dan Usame Bin Ladin'in derhal ve koşulsuz teslim edilmesini istedi, Taliban bunu reddetti. Daha önce > "Haçlı Seferi"  demiş olan Bush müslüman ülkelerin tepkisinden korktuğu için tükürdüğünü yaladı! 

20 Eylül'de Kabil'de toplanan "ulema", ABD'ye cihat ilan etti. 

23 Eylül'de Koç Grubu; banka, leasing, finans, sigorta, factoring ve menkul kıymetler şirketlerini tek çatı altında toplayacağını açıkladı. 

Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, gıda alanından çekileceklerini açıkladı. Herhalde babalar üretim ve tüketim piyasalarını paylaşıyordu 

25 Eylül'de TEKEL'in Küba ile ortak olarak kurduğu TEKA Puro fabrikası açıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, enerji tüketiminin 1970'den bu yana ilk kez gerilediğini bildirdi. Sigorta şirketlerinin teminat tutarlarını aşağı çekmesiyle sıkıntıya giren THY'nin teminatının, Hazine tarafından karşılanacağı duyuruldu. 

Yine 25 Eylül'de Başkan Bush, 27 kişi ve örgütü, terörle mücadelenin ilk hedefleri arasında saydı. Riyad, Taliban'la ilişkilerini kesti. 

Aslında Bush "Ya teröre karşı bizimlesiniz, ya da bize karşısınız," diyerek, Türkiye'nin eline terör ile mücadele için çok önemli bir koz vermişti. O zaman, "Tamam, biz varız!.. Terörle, PKK ile, DHKP-C ile TİKKO ile sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bizde sizin gibi 'Vatanseverlik Yasası' (Patriot Act) çıkaracağız," deyip yurt içinde ve dışındaki silahlı teröristler imha etmeye, onlara yardım ve yataklık eden işadamları, medya mensupları, memurları hapse tıkmaya başlayabilirdik. Kimseye ağız açtırmazdık. Ama bunu kim yapacak?.. Pimpirik bir ihtiyar haline gelmiş Ecevit mi, Amerikan hayranı ve pasif Devlet Bahçeli mi? Ne idüğü belirsiz, "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer," diyen şaibeli Mesut Yılmaz mı? 

26 Eylül'de Devlet Bakanı Hasan Gemici, Dünya Bankası ile başlatılan "sosyal riski azaltma" projesi çerçevesinde 400 bin aileye 40 trilyon tutarında yakacak, 1 milyon 50 bin öğrenciye de 50'şer milyon lira para yardımında bulunulacağını açıkladı... Böyle "sosyal risk" falan gibi cafcaflı lâflar, gerçek maksadı gizlemek için kullanılır. Burada "sosyal risk"ten kastedilen halkın ayaklanıp, dükkânları yağmalaması, zenginleri ve politikacıları paralamasıdır. 

28 Eylül'de Merkez Bankası verilerine göre, krizde Türkiye'den çıkan sermaye miktarı 10.4 milyar doları buldu. Ankara Ticaret Odası, "TL'ye itibar" kampanyasından vazgeçti. ama kampanya tutmuştu bir kere. Zaman içinde dolara, dövize ilgi azaldı. 

Yine 28 Eylül'de Suudi Arabistan, topraklarında konuşlandırılmış Amerikan kuvvetlerine Bin Ladin'e karşı girişilecek operasyona katılma izni verdi. Dünya, koca Amerika'yı, Afganistan dağlarında bedevî gibi yaşayan Bin Ladin'in tehdit ettiğine inandırılmıştı! 

1 Ekim'de üç ayrı şirkete bölünen Türkiye Elektrik Üretim İletim Şirketi TEAŞ, tarihe karıştı. Aynı gün ''Türk Ticaret Bankası'nın resmi ihalesine fesat karıştırmak'' ve ''çete üyesi olmak'' suçlarından aranan Mustafa Kefeli, ABD dönüşü Atatürk Havalimanı'nda yakalandı. 

2 Ekim'de 11 Eylül saldırısından sonra sıkıntıya düşen Swissair tüm uçuşlarını durdurdu. Aynı gün Ankara DGM Başsavcılığı, Bağ-Kur'a yönelik operasyon başlattı. Operasyonda, hayali prim yatırarak çok sayıda kişinin emekli olmasını sağlayan 3'ü memur 6 kişilik bir şebeke ortaya çıkarıldı. Yolsuzluğun bini bir para!.. 

Yine 2 Ekim'de Pakistan'da düzenlenen intihar saldırısında 29 kişi öldü, 40 kişi yaralandı. Kim, neden saldırdı, anlaşılamadı. Gene Taliban'ın üzerine yıkıldı. Böylece Pakistan ABD'nin müttefiki olmaya zorlandı. Aslında Bush; Müşerref'i arayarak, "Eğer bizimle birlikte hareket etmezsen, Pakistan'ı taş devrine döndürürüm," diye atom bombası ile tehdit etmişti! 

3 Ekim'de ''Sonsuz Özgürlük'' operasyonu çerçevesinde, 30 bin Amerikan askeri Asya'nın güneybatısına konuşlandırıldı. Patavatsız Bush bir ara ağzından "Bu bir Haçlı Seferi'dir," ifadesini kaçırmış, sonra müslümanların tepkisini çekeceğini anlayınca, tevile çalışmıştı! 11 Eylül ile başlayan harekât gerçekten bir  Haçlı Seferi idi ve o tarihten sonra nice müslüman ülke saldırıya uğradı. 

4 Ekim'de Sabancı, Toyotasa'daki hisselerini 49.2 milyon dolara Toyota Motor Corp'a sattı.Aynı gün çiftçilere Ziraat Bankası borçlarını ödeme kolaylığı getirildi. Man, Neoplan'ı satın aldı. 

5 Ekim'de Belçika Havayolları Sabena konkordato ilan etti. 11 Eylül komplosunun dünya ekonomisini fena etkilediği görülmeye başladı. Aynı gün İsrail'den kalkan Rus uçağı, Karadeniz üzerinde Ukrayna füzesiyle vurularak sulara gömüldü. 78 kişi öldü. Uçak niye vuruldu, anlaşılamadı. 

7 Ekim'de saldırgan, zalim, kapitalist, emperyalist ABD'nin hiç bir şeyden haberi olmayan Afganistan'a yönelik harekatı başladı. Amerika Ortaasya petrol ve doğalgaz yataklarının kontrolünü ele geçirme operasyonunu başlatmış oldu. Bin Ladin, El Cezire TV'since yayınlanan mesajında, ABD'ye ''rahat yüzü göstermeyeceği'' tehdidini savurdu... Bu "El Cezire" televizyonu aslında bir aldatmacadır, Arap telvizyonu gibi görünür ama, CNN gibi Amerikan malıdır. Haberleri de çarpıtmadır. Daha sonra CNN'e rakip Ruslar'ın "Russia Today" ve İranlılar'ın "Press TV"si çıktı, ve Amerikan yalanlarını birer birer ortaya dökmeye başladı. 

9 Ekim'de FBI, nereden geldiği belli olmayan, ancak amacı Amerikalıları korkutup Bush'u desteklemeleri için kullanılan "şarbonlu mektup" vakalarını soruşturmaya başladı. 

10 Ekim'de TBMM Genel Kurulu, yurtdışına asker gönderme ve yurtdışından asker kabul etme konusunda hükümete yetki verilmesini öngören tezkereyi, kabul etti. Aynı gün Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ile 5 polis memurunun şehit edilmesi eylemine katıldığı belirtilen 3 tetikçinin aralarında bulunduğu 13 Hizbullah terör örgütü üyesi yakalandı. 

12 Ekim'de Nobel Edebiyat ödülü Hint kökenli İngiliz Vidiadhar Surajprasad Naipaul'e, barış ödülü BM ve genel sekreter Annan'a verildi...Bu ödüller hep siyasîdir. Hep Soljenitsin gibi ülkesine ihanet edenlere, veya reklamı yapılmak istenenlere verilir. Bir kaç yıl sonra da bizim "1,5 milyon Ermeni öldürüldü" diyen Orhan Pamuk'a verilecektir. 

14 Ekim'de Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Bürosu'na bağlı sivil polis ekibine Sefaköy'de yapılan silahlı saldırıda 2 polis memuru öldü, 1 polis memuru yaralandı. 

16 Ekim'de Tokat'ın Almus ilçesi Kadıvakfı Köyü kırsalında DHKP-C'li teröristlerle çıkan çatışmada biri astsubay 2 asker öldü. 

17 Ekim'de Nobel ekonomi ödülü, George Akerlot, Michael Spence ve  Joseph Stiglitz 'e verildi. Türkiye'yi de ziyaret etmiş olan Stiglitz, "Dünya Bankası ve IMF'nin geri kalmış ülkelerin daha da batmasına yol açtığını" dile getiren iktisatçı idi. 

Yine 17 Ekim'de İsrail Turizm Bakanı Rehavam Zeevi Kudüs'te öldürüldü. 

18 Ekim'de Garanti ile Osmanlı Bankası'nın birleşeceği açıklandı. Aynı gün işsizlik sigorta primlerinde 2002'den itibaren 1'er puanlık indirime gidildi. 

19 Ekim'de BDDK, Bankekspres ünvanının Tekfenbank olarak değiştirilmesini onayladı. Aynı gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Gaz Dağıtım Şirketi'nde (İGDAŞ) başlattığı operasyonda, aralarında şirket yöneticilerinin de bulunduğu 6 kişiyi gözaltına aldı. 

20 Ekim'de 17. İSEDAK toplantısı İstanbul'da gerçekleştirildi. 

21 Ekim'de Amerikan komandoları Afganistan'ın güneyine inerek işgali başlattı. 

23 Ekim'de TMSF'ye ait Türk Nippon Sigorta, Kanadalı işadamı Hussein Nuaman Soutraki'ye satıldı. Aynı gün İsrail ordusu, Zeevi'nin öldürülmesine misilleme olarak 6 Filistin kentini vurdu. 

24 Ekim'de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan ve Dönme Bakan Derviş, yaptıkları ortak açıklamada, 29 Yap-İşlet-Devret projesine (YİD) 2002 yılı sonuna kadar faaliyete geçmesi koşuluyla garanti verme şartlarını açıkladılar. Merkez Bankası süper döviz hesapları ve kredi mektuplu döviz tevdiat hesaplarında değişikliğe gitti. Devlet tahvili ve Hazine bonosu faiz gelirlerinden 50 milyar lirası vergiden istisna edildi. Böylece faizcilere gün doğdu... O tarihte Türkiye'de acaba kaç kişi faizden 50 milyar lira kazanıyordu acaba? 

Yine 24 Ekim'de Meclis'te bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz,  Türkiye'yi dışlayan bir Avrupa, ortaçağa dönüşü simgeleyen yolda bir Hıristiyan kulübü olarak emin adımlarla ilerleyecektir." '"dedi. Bu kişi ve Hükûmet sürekli AB'nin iflâh olmaz bir HIRISTİYAN KLUBÜ olduğu intibaını ediniyorlar, ama bir türlü de Avrupa kapısından ayrılamıyorlardı. Ne zavallılık!.. 50 yıllık bir hükûmetten diğerine bulaşan bir zavallılık!.. 

Aynı gün Yargıtay, Susurluk Davası'nda eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin ile eski MİT görevlisi Korkut Eken'in 6'şar yıl, diğer 12 sanığın da 4 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin hükmü "eksik soruşturma" gerekçesiyle bozdu. 

26 Ekim'de Romanya'nın Başkenti Bükreş'te ''Meriç Operasyonu'' kapsamında yakalanan Hüseyin Saral, yargılanmak üzere Türkiye'ye getirildi. Aynı gün Eximbank kredilerini usulsüz kullandıkları gerekçesiyle Emniyet Genel Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı ile Maliye müfettişleri ''Örümcek Ağı Operasyonu'' başlattı. Operasyon kapsamında İstanbul, Gaziantep ve İçel'de yakalanan 25 kişi, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nce gözaltına alındı. 

Yine 26 Ekim'de ABD'de 11 Eylül saldırılarından sonra terör faaliyetlerine karıştıklarından şüphelenilen 952 kişi tutuklandı. Artık herkesin "burası özgür ülke" dediği Amerika'da ağzını açan kendini hapishanede bulur oldu. 

30 Ekim'de Demirbank, HSCB'ye devredildi. Dışbank, KKTC'de bulunan Kıbrıs Dış Ticaret Bankası Offshore unvanlı iştirakinin tasfiyesine karar verdi. 

31 Ekim'de Türk Telekom'un özelleştirilmesi için, Arthur Andersen danışman olarak seçildi... O tarihten bu yana bütün "danışmanlık" hizmetlerimizi gavurlar yapıyor. Onlara yüz milyonlarca dolar ücret ödeniyor. TÜRK uzmanlar işsiz geziyor. 

1 Kasım'da Çin'in Ukrayna'dan satın aldığı, ve Boğazlar'dan geçişine izin verilmediği için yaklaşık 19 ay Karadeniz'de bekleyen yüzerkütle Varyag, 5 saat 55 dakikada İstanbul Boğazı'ndan geçti. 

3 Kasım'da yıllık enfilasyon toptan eşyada yüzde 81,4, tüketici fiyatlarında da yüzde 66,5 olarak açıklandı. 

4 Kasım'da İngiltere ve ABD, terörist ilan ettikleri 25 örgütün malvarlıklarını dondurdu. 

5 Kasım'da 20 milyon liralık banknot tedavüle girdi. Aynı gün Merkez Bankası, kamu bankaları ile fon bünyesindeki bankaların gecelik borçlanma ihtiyaçlarının azaltılması çerçevesinde, 15.8 katrilyon lira tutarındaki iç borçlanma senedini 18.8 katrilyon liralık uzun vadeli senetle değiştirdi. Maliye Bakanlığı bazı ürünlerde yıl sonuna kadar KDV oranlarını yüzde 26'dan yüzde 18'e çekti. Merkez Bankası yasa gereği, bugünden itibaren, Hazine'ye kredi açmama ve avans vermeme uygulamasına geçti. Yani TÜRK Merkez Bankası, TÜRK Devleti'ne ve TÜRK Milleti'ne "yardım etmeme" kararı aldı!.. Özerklik, yani başına buyruk oluş hali işte böyle bir şeydir. Evlâdı babaya düşman eder! Haa, o yasayı kimler çıkarttı? Meclis çıkarttı ama o Meclis artık Millet'in değil, Dönme Derviş'in ve onun arkasında AB ve ABD'nin Meclisi idi. 

Yine aynı gün F tipi cezaevlerini protesto için sürdürülen ölüm oruçlarına dışarıdan destekleyenlerin kaldığı Sarıyer Küçükarmutlu'daki iki eve emniyet güçleri müdahale etti. Operasyonda 4 kişi öldü, 10 kişi de yaralandı. Zorla aç bırakılanlar kurtarıldı. 

7 Kasım'da Barmek Holding, Bakü elektrik dağıtımını 25 yıllığına aldı. Özelleştirme Asya'daki TÜRK Cumhuriyetleri'ne de bulaşmıştı. "Biz aldık," diye sevinmeyin, çoğu işletmeyi Hıristiyan Batılılar alıyordu. 

Aynı gün Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi, eski TBMM Başkanı Mustafa Kalemli'nin de aralarında bulunduğu 23 kişi hakkında, ''Genel Kurul Salonu'nun yenilenmesi sırasında görevlerini kötüye kullandıkları'' iddiasıyla açılan davayı, Rahşah Affı uyarınca erteledi. Gördünüz mü "dürüst" Ecevit'in çıkardığı gayrıdürüst kanunlar ne işe yarıyormuş??? 

Yine 7 Kasım'da Belçika havayolları şirketi Sabena iflâsını açıkladı. 

9 Kasım'da ABD'li Textron ile Hema Endüstri arasında 50 milyon dolarlık ortaklık anlaşması imzalandı.Aynı gün TAI, tamamıyla yerli üretim olan 15 adet uzaktan kumandalı hedef uçağı Türk Silahlı Kuvvetleri'ne teslim etti. 

10 Kasım'da Afganistan'da ABD'nin desteklediği, Mesut Şah'sız Kuzey İttifakı, Taliban hâkimiyetindeki Mezar-ı Şerif kentini ele geçirdi. Aynı gün Dünya Ticaret Örgütü, Çin'i üye almayı kabul etti... Bu örgüt aslında kapitalist Hıristiyan Batı ülkelerinin bir hegemonyasıdır. Üye olmak isteyen her ülke, ilk kurucular ile karşılıklı anlaşmalar yapmak, daha doğrusu onların dikte ettiği hususları kabul etmek zorundadır. Şöyle düşünün: Beşiktaş Klubü'ne müracaat ediyorsunuz. Size diyorlar ki, "Hiç bir Beşiktaş maçını kaçırmayacksın. (Tamam) Bize şu kadar aidat vereceksin. (Tamam) Maçlara Beşiktaş forması giyerek geleceksin. (Tamam) Dükkânında Beşiktaşlılara indirim yapacaksın. (Tamam) Hiç bir Fenerbahçeli, Galatasaraylı arkadaşın olmayacak! (???) Karın Trabzonlu. O mutlak Trabzon Spor'u tutuyordur, onu boşayacaksın! (Eee, yeter be!) ... dersin de, iş Dünya Ticaret Örgütü'ne (WTO) gelince diyemiyorsun, adamın iflâhını ve de ticaretini kesiyorlar! 

11 Kasım'da kürtçü Sosyalist İktidar Partisi'nin (SİP) 6. Olağanüstü Kongresi'nde, SİP ile kürtçü Komünist Partisi birleşerek, kürtçü Türkiye Komünist Partisi'ni (TKP) kurdular. TKP Genel Başkanlığı'na Aydemir Güler getirildi. 

12 Kasım'da Aselsan Stinger füzesi üretimi için Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile 265 milyon dolarlık sözleşme imzaladı. 

13 Kasım'da yaklaşık 7 katrilyon lira tutarındaki tasarruf için, Türkiye ile IMF arasında tedbirler paketi konusunda anlaşmaya varıldı. Kimbilir ne tavizler verildi. 

Yine 13 Kasım'da Afganistan'ın başkenti Kabil ve Herat, Amerikan operasyonunun 38. gününde düştü. 

16 Kasım'da IMF, Türkiye'ye 2002 yılında 10 milyar dolarlık ek kaynak vereceğini duyurdu. Aynı gün kamuda alınacak tasarruf önlemleri açıklandı. 

17 Kasım'da Dünya Bankası uzmanı Chibber, Ecevit'in 1970'lerden beri gevelediği Köy-kent projelerine mâlî destek vereceklerini bildirdi. Ancak bir tek Köy-Kent projesinin temeli atılabildi. Hayata geçti mi, geçmedi mi, ALLAH bilir. 

19 Kasım'da darda olan Philips Petroleum ve Conoco şirketleri birleşti. 

21 Kasım'da Anayasa'nın milletvekillerinin özlük haklarını düzenleyen 86. maddesinde değişiklik öngören yasa teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Böylece milletin vekili olması gerekenler, kendilerinin vekili olarak kıyak maaş, kıyak özlük hakları ve kıyak emeklilik kazanmış oldular. 

Aynı gün ABD, Bin Ladin'in kellesine 25 milyon dolar mükâfat koydu. 

22 Kasım'da Vatikan, Avustralya ve Okyanusya yerlilerinden geçmişteki hatalar için (yani yaptığı zulüm ve katliam için) özür diledi... Daha çok özür dileyeceği husus var. Hem Vatikan'ın, hem Batı Avrupa'nın, hem Amerika'nın!.. Dilemekle bitmez! 

25 Kasım'da Afganistan'da Kunduz düştü. Düşen şehirlerde halk aç ve perişan kaldı. 

26 Kasım'da TÜSİAD, Kıbrıs konusunda Türkiye'nin Denktaş'ın ''uzlaşmaz'' tavrını desteklemesini doğru bulmadığını açıkladı.. Bu "türk" işadamları, TÜRK'ten çok yabancıya arka çıkarlar. Uzlaşmaz olanın Rumlar ve Yunanistan olduğunu unutup, rahmetli Denktaş'a çatarlar! Erdoğan da Başbakan olunca öyle yapmış, Denktaş'ı düşürmüş, Annan Planı ile Türkiye'yi neredeyse Kıbrıs'ı kaybetme noktasına getirmişti. Ne diyelim???.. "Rumlar seninle gurur duyuyor!.. Yunanistan seninle gurur duyuyor!" 

Aynı gün Konya'nın Karapınar ilçesi yakınlarında 4 yıl önce meydana gelen ve 49 kişinin ölmesiyle sonuçlanan trafik kazasının ardından Mercedes Benz Türk hakkında açılan dava sonuçlandı. Mahkeme, yakıt tankı tasarımının hatalı olduğu ve yangına sebebiyet verdiği gerekçesiyle 1995, 1996, 1997 ve 1998 model O 403 Mercedes otobüslerinin toplatılmasına karar verdi. Kazazede yakınları hiç bir tazminat alamadı. Mercedes'in yabancı uyruklu yöneticileri hakkındaki dava ise Rahşan Affı gereği ertelendi. Gördünüz mü "dürüst" Ecevit bilerek veya bilmeyerek kimlere hizmet etmiş, kimlerin hakkını yemiş??? 

27 Kasım'da Yağma Hasan'ın Böreği Hazine arazilerinin satışında, 92.2 trilyon lira bedelle satışa çıkarılan 12 gayrimenkulün sadece 1'i satılabildi. 

Aynı gün TBMM İdare Amiri, MHP İstanbul Milletvekili Ahmet Çakar, Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanan Türk Devleti'nin Yahudiler'e zulmettiği "Salkım Hanım'ın Taneleri" filminin TRT'de yayımlanmasını eleştirerek, ''Filmin TRT'de yayınlanması tam bir skandaldır'' dedi. Ama TRT yöneticileri hakkında hiç bir işlem yapılmadı. 

Yine 27 Kasım'da Afgan aşiretlerini temsil eden delegeler, Bonn'da toplanarak Afganistan'ın siyasal geleceğini görüşmeye başladı. Delegeler, Amerikan baskı ile yeni yönetim konusunda "anlaştı". 

28 Kasım'da IMF, 3.1 milyar dolarlık kredi dilimi onayladı. Aynı gün Mason Demirel'in has yeğeni Yahya Murat Demirel, şirketlerine Halk Bankası'ndan usulsüz kredi verilmesiyle ilgili 7 sanıkla birlikte yargılandığı İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada beraat etti. Yeğen "sütten çıkmış ak kaşık" kadar temiz ve beyazdı. 

Yine 28 Kasım'da Vietnam parlamentosu, ABD'yle ticaret anlaşmasını kabul etti. 

29 Kasım'da IMF, kamu sektöründe çalışanların sayısının azaltılması ve maaşlarda kısıntıya gidilmesi uyarısında bulundu. "Bırakın açlıktan ölsünler, sizde adam çok," dedi. 

30 Kasım'da Hükümet ile TOBB, reel sektöre destek paketi konusunda anlaştı ve paket açıklandı. Reel Sektör"ün ne olduğunu belirtmiştik. Bu şu demekti: "Şimdiye kadar hep hayalî sektör desteklendi. Biraz da gerçekten çalışıp üretenlere destek verelim." Aynı gün Toprakbank TMSF'ye devredildi. 

Yine 30 Kasım'da İsrail'de kanlı gün: İki intihar saldırısında yedi kişi öldü. İsrail, misillemeye başladı. 

1 Aralık'ta gayrımenkullerin yeniden değerleme oranı yüzde 53,2 olarak belirlendi. Yani bir ev bir önceki yıla göre yüzde 53 daha pahalı hale geldi. Aynı gün işçi ve memur sendikaları ile sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu ''Emek Platformu'' tarafından, ''uygulanan ekonomik politikayı protesto'' için Türkiye genelinde mitingler düzenlendi. 

Yine 1 Aralık'ta İsrail'de 1 ve 2 Aralık'ta 26 kişinin ölümüne yol açan intihar saldırıları düzenlendi. Filistin polisi, radikal İslamî militanlara karşı geniş çapta tutuklama başlattı. 

2 Aralık'ta TMSF, EGS Bank ve İktisat Bankası'nın mevduatını diğer bankalara devretti. 

3 Aralık'ta Başbakan Bülent Ecevit imzasıyla yayınlanan genelgede, emeklilik hakkını elde etmiş ve 50 yaşın üzerinde bulunan işçilerin her türlü yasal hakları ödenerek iş akitlerinin fesh edileceği belirtildi. 

Yine 3 Aralık'ta İsrail Başbakanı Ariel Şaron, terörizme karşı savaş açtığını açıkladı ve İsrail'e düzenlenen saldırılardan Filistin lideri Arafat'ı sorumlu tuttu. Yani bizim yapamadığımızı yaptı, Bush'un "terör" politikasından yararlandı. Aynı gün Filistin polisi, radikal İslami militanlara karşı geniş çapta tutuklama başlattı. 

4 Aralık'ta ABD, İsrail'deki 1-2 Aralık saldırılarının sorumluluğunu üstlenen Hamas'la bağlantılı örgütlerin malvarlığını dondurdu. İsrail, saldırılara misillemede bulundu. 3 füze, Arafat'ın bürosunun yakınına düştü. 

5 Aralık'ta Almanya'da yapılan Afganistan görüşmelerinde bir başbakan ve bakanlar kurulunu içeren geçici yönetim onaylandı. Afganistan yönetimi, Afganistan dışında işbaşına getirildi!.. Aynı gün Filistin polisi, Hamas'ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin'i ev hapsine aldı. 

6 Aralık'ta emekli olacakların sayısının hedeflenen rakamın üzerinde olmasından dolayı, resen emeklilik uygulamasına gerek kalmayacağı görüşüne varıldı. 

7 Aralık'ta BDDK, İktisat Bankası'nın kapatılması kararına vardı. Aynı gün Cumhurbaşkanı Sezer, aile hayatında köklü değişiklikler içeren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'u onayladı. Geçen yıl ''Çevik Kuvvet Yürüyüşü''ne katılan 30 polise verilen ''Meslekten ihraç'' cezası, daha önce suç işlemedikleri için, ''24 ay kıdem durdurma'' cezasına çevrildi 

Yine 7 Aralık'ta Afganistan'daki Taliban güçleri, direndikleri son yer olan Kahdahar'ı kaybetti. Artık ülke zalim Amerikalıların insafına kalmıştı. 

10 Aralık'ta Sanayi üretiminin Ekim ayında yüzde 13.5 oranında gerilediği açıklandı. 

11 Aralık'ta FIAT, 5 yıllık CEO'su Roberto Testore'yi başarısız sayarak görevden aldı. Dünyadaki 18 fabrikasını kapatacağını açıkladı. Aynı gün Hazine ihalesinde faiz yüzde 74'ün altına indi. Doğuş Grubu, Tansaş ve Makro Market'i birleştirme kararı aldı. Aynı gün Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun, Susurluk Davası'nda 8. Ceza Dairesi'nin, ''eksik soruşturma'' gerekçesiyle verdiği bozma kararına yaptığı itirazı kabul etti. Böylece İbrahim Şahin ile Korkut Eken'in 6'şar yıl, diğer 12 sanığın da 4 yıl ağır hapis cezası kesinleşti. 

12 Aralık'ta Almanya, ''kara ses'' olarak bilinen Cemalettin Kaplan'ın cezaevinde bulunan oğlu Metin Kaplan tarafından yönetilen İslami Cemaat ve Cemiyetleri Birliği (İCCB) ile derneğin 19 yan kuruluşunun faaliyetlerini yasakladı. Türkiye'de de kısa bir süre sonra  kokoreç, işkembe, kelle paça  gibi yiyecekler satılamayacağı açıklandı. Çünkü Avrupa Birliği ülkelerinde sakatatın insan sağlığına zararlı olduğu gerekçesiyle satılması ve yenilmesi yasak. TÜRKİYE'yi de her ne olursa olsun, AB'ye sokmaya çalıştıklarına göre, bu kuralı uygulaması gerekiyor... 

Bu gavurlar sakatat yemezler de, onca sakatatı, öldürdükleri hayvanın iç organlarını ve kanını ne yaparlar, biliyor musunuz?.. Hayvan yemine katarlar!.. Tavuklara kan yedirirler! İneğin sakatatını yine ineğe yedirirlerdi!.. İşte bu yüzden yamyamlaşan ineklerde "deli dana" hastalığı görüldü ve bu uygulamadan vazgeçildi. Şimdi onca sakatatı ne yaptıkları bilinmiyor! 

13 Aralık'ta Hazine Akdeniz Sigorta'nın sözleşme yetkisini kaldırdı. Akbank, Akhayat'ın yüzde 70,52'sine ortak oldu. Aynı gün BDDK, Demirbank'ın HSCB ile, Osmanlı Bankası'nın da Garanti Bankası ile birleşmesini onayladı. TMSF, McKinsey ile danışmanlık hizmeti sözleşmesi imzaladı. 

13 Aralık'ta İsrail, Filistin lideri Arafat'la tüm ilişkileri kestiğini açıkladı. ABD, 11 Eylül saldırılarıyla ilgili olarak kanıt olduğunu açıkladığı Usame Bin Ladin'in konuşmalarının yer aldığı video kaseti kamuoyuna açıkladı.Böylece Afganistan işgaline sözümona meşruiyet kazandırmış oldu. Aynı gün ABD Başkanı Bush, Anti Balistik Füze Anlaşması'ndan (ABM) çekildiğini açıkladı. Yani istediği gibi nükleer füze ve bomba üretebilecek. Yine aynı gün Hindistan parlamentosuna saldırı düzenlendi, 5'i saldırgan 12 kişi öldü. Kim saldırdı, niye saldırdı, anlaşılamadı. Amaç Hindistan'ı da Bush'un terör harekatına katmak idi. 

14 Aralık'ta Yeni ekonomik program ve ek kaynak konusunda IMF ile uzlaşmaya varıldı. Aynı gün Amerikan deniz piyadeleri, Kandahar havaalanının kontrolünü ele geçirdi. 

15 Aralık'ta Çimentaş, 227 milyon dolara İtalyanlara satıldı. 

16 Aralık'ta Amerikan baskısı altındaki Afgan aşiret liderleri, 9 haftalık kuşatmanın ardından El Kaide militanlarına karşı zaferlerini ilan ettiler, ancak Usame Bin Ladin'in nerede olduğu belirlenemedi. Aynı gün Filistin lideri Arafat, yelkenleri suya indirdi. İsrail'e yönelik intihar saldırılarının ve diğer eylemlerin durdurulması çağrısında bulundu, saldırıyı gerçekleştiren militanların tutuklanacağını açıkladı. 

17 Aralık'ta yoksul Haiti'de darbe girişimi oldu. Silahlı kişilerin başarısız eyleminde 8 kişi öldü. 

19 Aralık'ta Kabil'e en az 3 bin kişiden oluşacak uluslararası güç konuşlandırılması için BM Güvenlik Konseyi onay verdi. "Domuzlar Diktatoryası" diye bilinen Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve Güvenlik Konseyi hep ABD hegemonyası altındadır. Bilhassa Sosyalist Blok'un yıkılmasından sonra (1991) artık ona karşı çıkacak güç kalmamıştır. Bu bakımdan isteyen de, onaylayan da ABD'nin kendisidir. 

Aynı gün Arjantin'de isyan çıktı: Başta başkent olmak üzere birçok kentte ekonomik bunalım yüzünden patlayan olaylarda 20 kişi öldü. 

20 Aralık'ta Savcı Kadri Söğütlüoğlu, DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu'nun ölümüyle ilgili olarak ''kastın aşılması suretiyle adam öldürme'' suçlamasıyla yargılanan MHP milletvekilleri Mehmet Kundakçı ve Cahit Tekelioğlu'nun beraatlerini istedi. Şıhanoğlu TBMM'de itiş-kakış sınasında ölmüştü. Söğütlüoğlu, esas hakkındaki mütalaasında, ''Şıhanlıoğlu'nun kalp rahatsızlığı nedeniyle öldüğünün anlaşıldığını'' belirtti. 

Aynı gün Arjantin Devlet Başkanı Fernando de la Rua istifa etti. 

22 Aralık'ta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu, Kubilay'ın şehit edilişinin 71. yılı dolayısıyla yayınladığı mesajda, geçmişte olduğu gibi bugün de din istismarcılarının varlıklarını ve bozgunculuklarını devam ettirdiklerini belirterek, ''Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; Türk Silahlı Kuvvetleri laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal düzenini irticai, bölücü ve yıkıcı her türlü tehdide karşı korumaya kararlıdır'' dedi. 28 Şubat süreci sürüyordu. Bu süreç başa din istirmarcısı Tayyip Erdoğan ile ipartisi AKP'yi iktidara taşıyacaktı! 

28 Aralık'ta BDDK, Kentbank ve Etibank'ı kapattı. Bankaların maceralarını yukarıda anlatmıştık. 

9 CU  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR,


...