Murat Karayalçın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Murat Karayalçın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Şubat 2017 Cuma

CHP DEN DSP YE


CHP DEN DSP YE 

CHP Bugüne Kadar 6 Başkan gördü

CHP'de bugüne kadar 32 Kurultay ve 14 Olağanüstü kurultay toplandı.

Cumhuriyet.com.tr 
Yayınlanma tarihi: 
20 Mayıs 2010 Perşembe, 12:06

CHP tarihinde, 12 Eylül öncesinde 24 kurultay ve 8 olağanüstü kurultay; 12 Eylül sonrasında ise 8 kurultay ve 6 olağanüstü kurultay olmak üzere toplam 32 kurultay ve 14 olağanüstü kurultay gerçekleştirildi. CHP'de genel başkanlığı bugüne kadar 6 isim üstlendi.

CHP'de genel başkanların değiştiği kurultaylar şöyle:

Atatürk'ün Ebediyete intikalinin ardından 26 Aralık 1938 tarihinde toplanan 1. Olağanüstü Kurultayda, İsmet İnönü ''değişmez genel başkanlığa'' seçildi ve 33 yılı aşkın bu görevi sürdürdü.

İnönü'nün istifasının ardından, 14 Mayıs 1972'de ''Genel Başkanlık Seçimi Özel Kurultayı'' toplandı ve Bülent Ecevit genel başkanlığa seçildi.

12 Eylül askeri müdahalesinin ardından partiler kapatıldı ve yöneticilerine siyasi yasak getirildi. Kapatılan bu partilerin yeniden açılmasına olanak sağlayan yasanın çıkmasından sonra 9 Eylül 1992'de toplanan 25. Kurultayda CHP'nin yeniden açılması kararı alındı. Genel Başkanlığa Antalya Milletvekili Deniz Baykal seçildi.

SHP ile CHP arasındaki birleşme sürecinde 8 Şubat 1995'de yapılan bütünleşme kurultayında Hikmet Çetin CHP Genel Başkanlığını üstlendi.

Bundan yaklaşık yedi ay sonra, 9 Eylül 1995 tarihinde toplanan 27. Kurultayda Hikmet Çetin aday olmadı. Deniz Baykal, Murat Karayalçın ile yarıştı ve genel başkanlığa seçildi. 18 Nisan 1999'da yapılan seçimlerde CHP meclis dışında kaldı ve Baykal 22 Nisan'da genel başkanlıktan istifa etti.

CHP'nin 9. Olağanüstü Kurultayı 22 Mayıs 1999 tarihinde yapıldı ve Altan Öymen genel başkanlığa seçildi. Öymen, CHP'nin 6. genel başkanı oldu.

Parti içi gruplar arasındaki çekişmeler yüzünden 15 ay sonra olağanüstü kurultaya gidildi. 30 Eylül 2000 tarihindeki 11. Olağanüstü Kurultayda Deniz Baykal yeniden genel başkanlığa seçildi. Baykal, istifa ettiği 10 Mayıs 2010 tarihine kadar bu görevi sürdürdü.

Atatürk Dönemi

Sıvas Kongresi'nde, kurtuluş ve bağımsızlık için faaliyet gösteren dernekler ''Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'' adı altında birleşti. Mustafa Kemal başkanlığında 16 kişilik ''Heyet-i Temsiliye'' oluşturuldu. Sıvas Kongresi (4 Eylül 1919), kimi tarihçilerce CHP'nin de ilk kongresi olarak kabul ediliyor. CHP'nin kuruluşunun bu kongreyle filizlendiği ve bu nedenle ''Devlet kuran parti'' tanımlaması yapılıyor.

CHP, Atatürk tarafından '' Halk Fırkası '' adı altında 9 Eylül 1923'de kuruldu. 20 Kasım 1923'de '' Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti '' Halk Fırkası bünyesine katıldı. Partinin adı 10 Kasım 1924'de ''Cumhuriyet Halk Fırkası'', 1935'de de '' Cumhuriyet Halk Partisi '' oldu.

CHP'nin kurultayları ve o dönemlere ilişkin bazı siyasi gelişmeler şöyle:

-2. Kurultay 15 Ekim 1927'de toplandı. Atatürk'ün ''Büyük Nutuk''u okuduğu kongrede ''Cumhuriyetçilik'', ''Halkçılık'', ''Milliyetçilik'' ve ''Laiklik'' partinin dört temel ilkesi olarak benimsendi. Bu kurultayda, Mustafa Kemal partinin ''değişmez genel başkanı'' olarak belirlendi.

-3. Kurultay 10 Mayıs 1931'de yapıldı. Tüzükten ayrı bir program yapıldı. Dört temel ilkenin yanı sıra ''Devletçilik'' ve ''İnkılapçılık'' da tüzük ve programına girdi. Böylece partinin simgesi ''Altı Ok''a anlamını veren altı ilke belirlendi.

-4. Kurultay 9 Mayıs 1935'de toplandı. Atatürk'ün katıldığı bu son kurultayda partinin adı '' Cumhuriyet Halk Partisi ''ne dönüştürüldü. Tüzük değişikliğiyle parti ile hükümetin kaynaştırılması yoluna gidildi. Genel Başkan Vekili İsmet İnönü'nün yayımladığı genelgeyle İçişleri Bakanı parti yönetim kuruluna alındı ve genel sekreterlik görevi verildi; parti il başkanlıklarına il valileri getirildi. 1937'de, Anayasaya ''Türkiye devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimcidir'' şeklindeki CHP'nin altı ilkesi eklendi.

" Milli Şef " Dönemi

-Atatürk'ün vefatının ardından 26 Aralık 1938'de 1. Olağanüstü Kurultay toplandı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ''değişmez genel başkanlığa'' seçildi; Atatürk'e '' Ebedi Şef '', İnönü'ye de '' Milli Şef '' unvanı verildi. Parti Genel Başkan Yardımcılığına Başbakan Celal Bayar, Genel Sekreterliğine İçişleri Bakanı Refik Saydam getirildi.

-5. Kurultay 29 Mayıs 1939'da toplandı ve tüzükte değişiklik yapıldı. Başbakanın aynı zamanda parti genel başkanı olması uygulamasına son verildi. İçişleri Bakanı'nın parti genel sekreteri, valilerin il başkanı olması uygulaması terk edildi, memurların partiye üyeliği yasaklandı.

-6. Kurultay 8 Haziran 1943'de toplandı. Bu, CHP'nin tek parti döneminde yaptığı son kurultay oldu. 2. Dünya Savaşı sürecinde toplanan kurultayda, parti programında ulusal savunma ile dış ilişkiler konularına ağırlık verildi.

DP'nin İktidara Gelişi

Daha sonraki süreçte, 2 Ocak 1946'da Demokrat Parti (DP) kuruldu. Celal Bayar, partinin kuruluşunu basın toplantısıyla açıkladı.

-CHP'nin 2. Olağanüstü Kurultay'ı 10 Mayıs 1946'da toplandı. İnönü, yeni seçim kanununun yasalaşmasından sonra seçimlere gidileceğini açıkladı. Tüzükteki '' değişmez genel başkan '' ifadesi '' Genel Başkan '' şeklinde düzenlendi.

Çok partili döneme geçişin ardından 21 Temmuz 1946'da ilk genel seçim yapıldı. Tek dereceli seçim ve ''açık oy, gizli sayım'' esasının uygulandığı seçimde CHP 396, DP 62 milletvekili çıkardı, 7 bağımsız da Meclise girdi.

-7. Kurultay 17 Kasım 1947'de toplandı. Parti genel başkanının Cumhurbaşkanı kaldığı sürece, başkanlık yetkilerinin kurultayca seçilen genel başkan vekiline devretmesi tüzüğe konuldu. Parti örgütlerinin seçimle işbaşına gelmesi ilkesi benimsendi. İnönü, ilk kez oybirliği olmaksızın genel başkan seçildi.

Çok partili dönemin ikinci seçimi 14 Mayıs 1950'da yapıldı ve CHP'nin 27 yıllık iktidarı sona erdi. DP oyların yüzde 53,3'ünü alarak tek başına iktidara geldi. CHP ise 69 milletvekili çıkarabildi.

-8. Kurultay 29 Haziran 1950'de toplandı. Genel başkan vekilliği kaldırıldı, genel sekreterin kurultayca seçilmesi benimsendi. İnönü'nün yeniden genel başkan seçildiği kurultayda, 7 adaylı genel sekreterlik yarışını Kasım Gülek kazandı.

-9. Kurultay, 26 Kasım 1951'de yapıldı. Kurultaya, istifalar, parti içi çatışmalar ve 16 Eylül 1951 ara seçimi yenilgisinin etkisi altında gidildi. Gençlik ve kadın kolları kurulması benimsenen kurultayda, İnönü yeniden genel başkanlığa, Kasım Gülek de genel sekreterliğe yeniden seçildi.

-10. Kurultay, parti içi çekişme ve gruplaşmaların yaşandığı bir dönemde 22 Haziran 1953'de toplandı. İnönü ile Gülek arasında sert tartışma yaşandı. ''Hukuk devleti'' kavramı, iki meclisli bir sisteme geçilmesi, Anayasa Mahkemesinin kurulması, seçim güvenliği, yargıç bağımsızlığı, sendika ve meslek örgütleri kurma özgürlüğü, grev hakkı gibi görüşler programa yansıtıldı.

-3. Olağanüstü Kurultay, seçimlere hazırlık amacıyla 25 Şubat 1954'de yapıldı. 2 Mayıs'taki genel seçim DP'nin üstünlüğüyle sonuçlandı. Seçimde, DP'den 505, CHP'den 31 milletvekili TBMM'ye girdi.

-11. Kurultay, 26 Temmuz 1954'de ve 2 Mayıs seçimlerinin sonuçlarının etkisi altında toplandı. İnönü yeniden Genel Başkanlığa, Gülek de genel sekreterliğe seçildi.

-12. Kurultay (21 Mayıs 1956) Gülek'in '' Tartışılmaz ikinci Adamlığının '' yara aldığı süreç oldu. Gülek, İnönü ile çatışmasına rağmen yeniden bu göreve seçildi, ancak parti meclisine kendisine muhalif kesimler de girmeyi başardı.

-13. Kurultay 9 Eylül 1957'de toplandı. DP iktidarına karşı muhalefetteki iki parti (Cumhuriyetçi Millet Partisi, Hürriyet Partisi) ile işbirliği yapılması kararlaştırıldı. 27 Ekim 1957'de yapılan seçimlerde, DP oy oranının düşmesine karşın iktidarını korudu.

-14. Kurultay (12 Ocak 1959) ve sonraki süreçte parti politikalarında önemli değişim yaşandı. İnönü ve Gülek yeniden seçildi; ancak 40 kişilik parti meclisinde Gülek muhalifleri çoğunluğu sağladı. Gülek, 27 Eylül'de genel sekreterlikten istifa etti, yerine İsmail Rüştü Aksal getirildi.

1961 Askeri Müdahalesi

27 Mayıs 1960' ta Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu. Yönetimi üstlenen Milli Birlik Komitesince TBMM feshedildi, anayasa askıya alındı. DP yöneticileri tutuklandı ve yargılandı; sonraki süreçte Adnan Menderes ile iki arkadaşı idam edildi.

-15. Kurultay (24 Ağustos 1961) İnönü ve Gülek taraftarları arasında çekişmeye sahne oldu. İnönü'nün, delegelere ''ya o ya ben'' demesi üzerine Gülek ağır yenilgiye uğradı. İsmail Rüştü Aksal genel sekreter seçildi. Tüzük değişikliğiyle genel sekreter seçimi parti meclisine bırakıldı. Bülent Ecevit ve arkadaşlarının önergesi doğrultusunda, seçimlerde genel merkeze yüzde 15'i geçmemek üzere kontenjan hakkı tanındı. 15 Ekim 1961'deki seçimde CHP 173, Adalet Partisi (AP) ise 158 milletvekili çıkardı. Cumhuriyet tarihinin ilk koalisyonu diye nitelenen olarak CHP-AP hükümeti kuruldu.

-16. Kurultay (14 Aralık 1962) parti içi grupların mücadelesine sahne oldu. İnönü ile partideki etkili isimlerden Kasım Gülek, Nihat Erim ve Avni Doğan arasındaki uyuşmazlık kurultaya doğru çatışmaya dönüştü. Gülek, Erim ve Doğan kurultay öncesinde bir yıl partiden ihraç edildi. Genel sekreterliğe Kemal Satır getirildi. İnönü yeniden genel başkan oldu ve parti meclisinde genel merkez yanlıları çoğunluğu sağladı.

-17. Kurultay 16 Ekim 1964'de toplandı. Hizip mücadelesinin yaşanmadığı kurultayda teşkilatlanma ve delege sayılarına yönelik tüzük değişikliği yapıldı. İnönü yeniden genel başkan seçildi, Nihat Erim parti meclisine girdi. 10 Ekim 1965'deki seçime CHP 134 milletvekili, seçimin galibi AP ise 240 milletvekili çıkardı.

Ortanın Solu ve Ecevit



-18. Kurultay 18 Ekim 1966'de yapıldı. İnönü, ''ortanın solunda olmanın sosyalist parti anlamına gelmediğini'' ifade ederek, ''CHP sosyalist değildir, sosyalist parti olmayacaktır'' dedi. Ecevit ise ''ortanın solu, partinin sosyal yenileşme döneminin bilincine varış demektir'' diye konuştu. İnönü, 1222 delegeden 929'unun oyunun alarak yeniden genel başkan oldu. Parti meclisinde Bülent Ecevit genel sekreterliğe seçildi.

-4. Olağanüstü Kurultay (28 Nisan 1967): 18. Kurultayda partinin resmi görüşü olarak benimsenen ''Ortanın Solu'' hareketinin, partide tartışma ve anlaşmazlığa neden olması üzerine olağanüstü kurultaya gidildi. Turhan Feyzioğlu ve arkadaşlarının oluşturduğu '' Sekizler Grubu '' ortanın solu hareketine karşı çıkıyordu. İnönü, kurultayda Ecevit'ten yana tavır koydu. 30 Nisan'da, ''Sekizler'' grubundakilerin de aralarında bulunduğu toplam 49 milletvekili ve senatör partiden istifa etti. Bunlar 12 Mayıs'da Güven Partisi'ni kurdu. 2 Haziran 1968'de yapılan senato yenileme ve ara seçimlerde AP başarılı çıktı.

-19. Kurultaya (18 Ekim 1968) ''Ortanın Solu'' tartışmaları damgasını vurdu. İnönü yeniden genel başkan seçildi. Parti meclisi ise İnönü ile Ecevit'in birlikte hazırladığı listeden oluştu. Ecevit yeniden genel sekreterliğe seçildi. 12 Ekim 1969'daki seçimde CHP 143, AP ise 256 milletvekili çıkardı.

-20. Kurultaya (3 Temmuz 1970) seçim sonuçları ve Ecevit-Kemal Satır ekipleri arasındaki çekişme ortamında gidildi. Parti meclisi Ecevit'in listesinden oluştu. Muhalif kanattan sadece Kemal Satır ve Kemal Demir parti meclisine girdi, ancak bir süre sonra istifa etti. İnönü ve Ecevit yeniden seçildi.

12 Mart 1971'deki askeri muhtıranın ardından AP Genel Başkanı Süleyman Demirel'in başkanlığındaki hükümet istifa etti. CHP'den ayrılan Nihat Erim hükümeti kurmakla görevlendirildi. CHP'de, Ecevit bu hükümete katılmamak, İnönü ile katılmaktan yanaydı. İnönü'nün görüşünün hayata geçmesi üzerine, önce Ecevit ardından merkez yönetim kurulu istifa etti. Genel sekreterliğe önce Şeref Bakşık, ardından da Kamil Kırıkoğlu getirildi.


Ecevit, Partinin kurucuları arasında yer almayan ilk Genel başkan oldu

İsmet İnönü'nün İstifasının ardından CHP'nin Başına geçen Bülent Ecevit, Parti kurucuları arasında yer almayan ilk genel başkan oldu.

CHP'de İnönü'nün istifasının ardından yapılan kurultaylar ve o süreçteki bazı gelişmeler şöyle:



-5. Olağanüstü kurultaya (5 Mayıs 1972) parti içi mücadelenin çözümü için gidildi. Ecevit yanlısı parti meclisinin güven oyu aldı. İsmet İnönü, 8 Mayıs 1972'de, 33 yılı aşkın süredir yürüttüğü genel başkanlıktan istifa etti.

14 Mayıs'ta, genel başkan seçimi için özel kurultay toplandı. 51 il başkanı tarafından aday gösterilen Bülent Ecevit, 913 delegeden 826'nın oyuyla seçildi. Ecevit, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü'den sonra CHP'nin üçüncü genel başkanı oldu.

-21. Kurultayda (30 Haziran 1972) parti tüzüğünde köklü değişiklik yapıldı. İnönü, son kez katıldığı parti kurultayında ''yeni genel başkanın başarılı olması için çalışılmasını'' istedi. Ecevit yeniden seçildi. İnönü, 5 Kasım 1972'de, yaklaşık yarım yüzyıldır üyesi olduğu CHP'den istifa etti. İnönü'nün ardından partiden ayrılan milletvekili ve senatörlerin sayısı 59'a ulaştı.
Bu süreçte, genel sekreterlikten ayrılan Kamil Kırıkoğlu'nun yerine Orhan Eyüboğlu seçildi. 14 Ekim 1973'deki seçimlerde CHP 185, AP ise 149 milletvekili çıkardı. 26 Ocak 1974'te Ecevit'in başkanlığında CHP-Milli Selamet Partisi (MSP) koalisyon hükümeti kuruldu. Bu hükümet döneminde Kıbrıs Barış Harekatı yapıldı. Ortaklar arasındaki anlaşmazlık yüzünden koalisyon 18 Eylül 1974'de sona erdi. Deniz Baykal, bu hükümette Maliye Bakanı idi.
CHP'de 28 Haziran 1974'te yapılan tüzük kurultayında 1970'de ortaya atılan '' Demokratik Sol '' söylemi doğrultusunda parti tüzüğü değiştirildi.

Baykal ve Arkadaşları

-22. Kurultaya (14 Aralık 1974) hükümetin bozulması ile parti içindeki ''demokratik sol'' ve ''ortanın solcuları'' kavramlarına ilişkin tartışmalarla gidildi. Genel sekreterliğe Orhan Eyüboğlu, yardımcılıklarına ise Deniz Baykal ve Mustafa Üstündağ getirildi.
Baykal, 8 Mart 1976'da, görüş ayrılıkları gerekçesiyle dört MYK üyesiyle birlikte istifa etti. CHP tarihinde bu olay ''5'ler hareketi'' olarak yer aldı. Ekim ayında yapılan senatonun üçte birinin yenilenmesi ve milletvekili ara seçiminde CHP 25 senatör ve 1 milletvekili, AP ise 27 senatör ve 5 milletvekili çıkardı.

-23. Kurultay (27 Kasım 1976) öncesinde parti içi tartışma ve gruplaşmalar yoğunluğunu daha da artırdı. Tüzük değişikliğiyle parti meclisi ve merkez yönetim kurulu kaldırıldı, yerine 21 kişilik ''Genel Yönetim Kurulu'' oluşturuldu. Sosyalist Enternasyonel'e katılım kararı alındı. Ecevit, yeniden genel başkan seçildi. Baykal ekibi genel yönetim kurulu seçiminde varlık gösteremedi, Orhan Eyüboğlu yeniden genel sekreter oldu.

5 Haziran 1977'deki seçimde CHP 213, AP 189 milletvekili kazandı. Ecevit'in kurduğu azınlık hükümeti güvenoyu alamadı. Süleyman Demirel başkanlığındaki AP, MHP ve MSP (Milliyetçi Cephe) koalisyon hükümeti de bir süre sonra verilen gensorunun ardından düştü. Ecevit, AP'den istifa eden 11 bağımsızın yanı sıra CGP ve DP'nin desteğiyle yeni hükümeti kurdu. 12 Kasım 1979'a kadar görev yapan bu hükümette CHP Genel Sekreteri Orhan Eyüboğlu başbakan yardımcısı, Deniz Baykal ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı oldu. Genel sekreterliğe ise Mustafa Üstündağ seçildi.

-7. Olağanüstü Kurultay (4 Kasım 1978), 29 Kasım'da toplanması planlanan 24. Kurultay için üye yazımının yetiştirilememesi ve Anayasa Mahkemesi'nden alınan uyarı üzerine gerçekleştirildi.



-24. Kurultaya (24 Mayıs 1979), kaldırılan parti meclisinin yeniden oluşturulması tartışması altında gidildi. Ali Topuz ve Deniz Baykal grupları muhalefeti oluşturuyordu. Parti meclisinin yeniden oluşturulması kabul edilmedi. Genel başkanlığa Ecevit seçildi, genel sekreterliği ise Mustafa Üstündağ üstlendi. 14 Ekim'deki ara seçimde 5 milletvekilliğini de AP kazandı. Ecevit istifa etti ve yeni hükümet Demirel tarafından kuruldu.

-8. Olağanüstü kurultay (4 Kasım 1979) Ecevit'in güvenoyu istemi üzerine gidildi. Muhalif Deniz Baykal ve Ali Topuz gruplarının sert eleştirilerine sahne olan kurultayda Ecevit güven tazeledi. Mustafa Üstündağ yeniden genel sekreterliğe getirildi.

12 Eylül Süreci

12 Eylül 1980'de Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu, parlamento feshedildi ve siyasi partiler kapatıldı. Ecevit, 30 Ekim 1980'de CHP Genel Başkanlığından istifa etti. Yeni anayasanın kabulünün ardından Anavatan Partisi (ANAP), Milliyetçi Demokrat Parti (MDP), Halkçı Parti (HP) ve Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) kuruldu. Veto engelini aşan üç partinin (ANAP, MDP ve HP) katıldığı seçimlerde, Turgut Özal liderliğindeki ANAP tek başına iktidara geldi.

''Solda birlik'' adı altında yürütülen görüşmelerin ardından HP'nin adı Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) olarak değiştirildi ve SODEP ile HP bu çatı altında birleşti. Genel başkanlığa önce Aydın Güven Gürkan, daha sonra Erdal İnönü seçildi. Bu süreçte Rahşan Ecevit'in başkanlığında Demokratik Sol Parti (DSP) kuruldu.

12 Eylül'den 7 yıl sonra yapılan referandumla siyasi yasaklar kalktı. Bülent Ecevit DSP, Süleyman Demirel DYP, Alparslan Türkeş MÇP ve Necmettin Erbakan da RP'nin genel başkanlığını üstlendi. 29 Kasım 1987'de yapılan seçimlerde ANAP 292, SHP 99, DYP 59 milletvekili çıkardı.

SHP'nin ikinci kurultayında Erdal İnönü yeniden genel başkan seçildi, Deniz Baykal ise genel sekreter oldu. 26 Mart 1989'daki yerel seçimlerden SHP birinci parti çıktı. Bundan üç yıl sonra yapılan kurultayın ardından SHP'den ayrılan 10 milletvekili, Fehmi Işıklar başkanlığındaki Halkın Emek Partisi'ni (HEP) kurdu. SHP'de genel sekreter Deniz Baykal ile arkadaşlarının istifası üzerine olağanüstü kurultaya gidildi. Erdal İnönü yeniden seçildi, Hikmet Çetin genel sekreter oldu. Daha sonraki kurultayda ise Baykal ekibi parti meclisine girmeyi başardı.

20 Ekim 1991'de yapılan seçimlerde DYP 178, SHP 88 milletvekili çıkardı. HEP'in SHP listelerinden seçime girmesi uzun süre tartışıldı. 20 Kasım'da, Süleyman Demirel'in başbakanlığındaki DYP-SHP koalisyonu kuruldu. Erdal İnönü başbakan yardımlığını, Hikmet Çetin ise Dışişleri Bakanlığını üstlendi. SHP'de, İnönü-Baykal çatışması sürecinde gidilen olağanüstü kurultayda İnönü yeniden seçildi. Genel sekreterliğe ise Cevdet Selvi getirildi.


CHP'nin Yeniden açılışı

12 Eylül döneminde kapatılan partilerin açılmasına olanak sağlayan yasa, 19 Haziran 1992'de TBMM'de kabul edildi.

-CHP'nin 25. Kurultayı 9 Eylül 1992 yapıldı. 1979'daki 24. Kurultay delegeleriyle yapılan bu kurultayda genel başkanlığa SHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal seçildi. CHP'nin genel başkanlığını üstlenen 4. isim olan Baykal, 11 Eylül'de SHP'den istifa etti. CHP, 21 milletvekili ile TBMM'de grup kurdu. Parti genel sekreterliğine Ertuğrul Günay seçildi.

Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vefatının ardından, 16 mayıs 1993'de, Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı seçildi ve DYP'nin başına ise Tansu Çiller geçti. Çiller, 25 Haziran'da SHP ile koalisyon hükümetini kurdu. SHP'de genel başkanlık koltuğuna Murat Karayalçın oturdu. SHP-CHP arasındaki ''birleşme'' sürecinde Hikmet Çetin'in genel başkanlığında uzlaşıldı.

-18 Şubat 1995'deki 26. Kurultay birleşmeye yönelikti. SHP, CHP'ye katıldı ve genel başkanlığa Hikmet Çetin seçildi. Çetin, CHP'nin 5. Genel Başkanı oldu. Bu süreçte partiden ayrılan Ertuğrul Günay'ın yerine Adnan Keskin genel sekreterliğe seçildi.

-27. Kurultaya (9 Eylül 1995) genel başkanlık tartışmaları altında girildi. Murat Karayalçın ile Deniz Baykal arasındaki yarışın galibi Baykal oldu. Adnan Keskin'in genel sekreter olduğu kurultayda, İsmail Cem ve Hasan Fehmi Güneş listeyi delerek parti meclisine girdi.

DYP-CHP koalisyon hükümeti, Çiller ile Baykal arasında uzlaşmaya varılamaması üzerine bozuldu. Çiller'in daha sonra kurduğu azınlık hükümeti de güvenoyu alamadı. Baykal ile Çiller, erken seçim koşuluyla yeni hükümeti kurdu.

24 Aralık 1995'de yapılan seçimden Refah Partisi (RP) birinci çıktı. Necmettin Erbakan'ın hükümeti kurma girişimleri başarılı olamadı. Bunun üzerine Mesut Yılmaz başkanlığında ANAP-DYP hükümeti kuruldu, ancak Çiller-Yılmaz anlaşmazlığı yüzünden bozuldu. Ardından, Erbakan başkanlığındaki RP-DYP koaliyonuna gidildi. MGK'nın ''28 Şubat kararları'' ve sonraki süreçte hükümet istifa etti. DYP'den ayrılanlar Demokrat Türkiye Partisi'ni (DTP) kurdu. Mesut Yılmaz'ın başkanlığındaki ANAP-DSP-DTP koalisyonuna, CHP de dışarıdan koşullu destek verdi. CHP'nin ısrarı üzerine erken seçim kararı alındı.

CHP Meclis dışı kaldı, Baykal İstifa etti

-28. Kurultaya (23 Mayıs 1998) erken seçim tartışmaları altında gidildi. Baykal, yeniden genel başkanlığa seçildi. Yolsuzluk iddiaları ve Türkbank ihalesine ilişkin gensoruyla Yılmaz hükümeti düştü. Ecevit'in başkanlığındaki DSP azınlık hükümetiyle seçime gidildi. 18 Nisan 1999'daki seçimde CHP Meclise giremedi, DSP 136 milletvekili çıkardı. Baykal, seçim yenilgisinin ardından genel başkanlıktan istifa etti. Cevdet Selvi genel başkan vekilliğine getirildi ve olağanüstü kurultay kararı alındı.

Seçimlerin ardından Ecevit'in başkanlığındaki DSP, MHP ve ANAP koalisyon hükümeti kuruldu.

-9. Olağanüstü Kurultay 22 Mayıs 1999'da yapıldı. Altan Öymen, Hasan Fehmi Güneş, Murat Karayalçın, Ertuğrul Günay ve Hurşit Güneş arasındaki yarışın galibi Öymen oldu. Parti meclisine seçilenler istifa etti.

-10. Olağanüstü Kurultayda (26 Haziran 1999) parti meclisi için seçim yapıldı. Hiziplerin liste savaşına sahne olan kurultayda, Baykal ekibi 60 kişilik parti meclisinde çoğunluğu ele geçirdi. Genel sekreterliğe Tarhan Erdem getirildi.

-11. Olağanüstü Kurultay 30 Eylül 2000'de toplandı. Baykal; Altan Öymen, Hasan Fehmi Güneş ve Sefa Sirmen arasındaki mücadeleden galip çıktı, 15 ay sonra yeniden genel başkanlık koltuğuna oturdu. Bu süreçte, RP'nin yerine kurulan Fazilet Partisi (FP) de 22 Haziran 2001'de Anayasa Mahkemesince kapatıldı, Erbakan ve bazı yöneticilere siyasi yasak getirildi.

-29. kurultayda (30 Haziran 2001) Deniz Baykal, rakipleri Ertuğrul Günay ve Birol Başaran karşısında koltuğunu korudu. Kurultayda tüzükte bazı değişiklikler yapılarak genel başkan adaylığı zorlaştırıldı. Bu süreçte, 14 Ağustos 2001 tarihinde AK Parti kuruldu. DSP, MHP ve ANAP koalisyon hükümeti erken seçim kararı aldı.

-30. Kurultaya (24 Ekim 2003) Deniz Baykal tek aday olarak katıldı ve sandığa giden 1089 delegeden 973'ünün oyunu aldı. 3 Kasım 2002'de yapılan seçimlerde AK Parti tek başına iktidara geldi. DSP'nin parlamento dışı kaldığı seçimde, CHP 178 milletvekili ile anamuhalefet partisi konumuna geldi.

-12. Olağanüstü Kurultay (3 Temmuz 2004) muhaliflerin tüzük kurultayı toplama girişimi üzerine gerçekleştirildi. Baykal'ın güvenoyu istemi doğrultusunda yapılan kurultay seçimsiz gerçekleştirildi. Bazı üyeler bu kurultayın iptali için dava açtı.

-13. Olağanüstü Kurultayda (29-30 Ocak 2005) Deniz Baykal, rakibi Mustafa Sarıgül'ün karşısında galip çıktı.

-31. Kurultayda (19 Kasım 2005) muhaliflerin tüzük değişikliği önerisi reddedildi. Baykal, geçerli 1158 oyun tamamını alarak yeniden genel başkan seçildi.

-32. Kurultayda (26 Nisan 2008), Deniz Baykal'ın karşısında tek aday olarak Haluk Koç vardı. Baykal, kurultayda genel başkanlık koltuğunu korudu.

-14. Olağanüstü Kurultay 21 Aralık 2008'de toplandı, partinin tüzük ve programında değişiklikler yapıldı.

Baykal, görüntülerinin yer aldığı iddia edilen kaset ve daha sonraki süreçte, 10 Mayıs 2010'da CHP Genel Başkanlığından istifa etti. Parti Meclisi Cevdet Selvi'yi genel başkan vekilliğine getirdi. Partinin 33. Kurultayına kısa süre kala CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığa aday olacağını açıkladı. Kılıçdaroğlu, bu göreve seçilmesi durumunda CHP genel başkanlığını üstlenen 7. isim olacak.


http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/diger/146654/CHP_bugune_kadar_6_baskan_gordu.html


***

27 Şubat 2016 Cumartesi

28 ŞUBAT TÜRK SİYASETİNİN ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 10




28 ŞUBAT  TÜRK SİYASETİNİN  ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 10


24 Mayıs'ta "Susurluk Davası" kapsamında kesinleşmiş 4 yıllık hapis cezası bulunan, " Şike çetesi davası " kapsamında da 6.5 ile 21 yıl arasında hapsi istenen Ali Fevzi Bir, tutuklu bulunduğu Almanya`dan iade edildi. 

Aynı gün Ankara'nın eski şaibeli Belediye Başkanı, şaibeli Başbakan Yardımcı ve Kıbrıs'tan vazgeçen Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın ve kendisi gibi şaibeli arkadaşları, Sosyal Demokrat Halk Partisi adıyla parti kurdular. 

Yine 24 Mayıs'ta ABD Başkanı George Bush ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin nükleer silahlarda indirim yapılmasını öngörün anlaşma imzaladı. İndirdiler mi, bindirdiler mi bilinmez! 

25 Mayıs'ta şaibeli Başbakan Yardımcısı Yılmaz, MHP ile idam ve Kürtçe yayın konularındaki anlaşmazlığın aşılacağı inancında olduğunu söyledi. Yani AB'ye "uyum" için TRT'de başlatılmak istenen, Kürtçe, Lazca, Boşnakça, Zazaca gibi bölücü yayınların temeli de 28 Şubat Süreci içinde atılmakta idi. Amaç İsrail'e AB'ye ve ABD'ye yakın olmak, TÜRK'e ve MÜSLÜMAN'a ırak olmak idi! Aynı gün 1980 askeri müdahalesi sonrası kapatılan Uluslararası Af Örgütü`nün Türkiye Şubesi tekrar açıldı ki, polis ve asker suçlanabilsin! 

 27 Mayıs'ta Başbakan Ecevit, 11 günden bu yana tedavi gördüğü hastaneden taburcu oldu. Aynı gün Egebank`ın eski sahibi Mason Demirel'in has yeğeni Yahya Murat Demirel, eski İstanbul Korumalar Şubesi Müdürü Dursun Yiğit`e "rüşvet verdiği" gerekçesiyle yargılandığı davada beraat etti. Gördünüz mü, rüşvet vermemiş!.. Zaten rüşvetin belgesi mi olur? 

28 Mayıs'ta Ecevit, Ecevit, Başbakanlık Resmi Konutu`nda düzenlediği basın toplantısında "Bu hükümet, normal seçim süresine kadar da işbaşında kalacaktır," dedi. Aynı gün Anayasa Mahkemesi, 4758 sayılı Şartla Salıverilme Yasası`nın, "sanıkların çekmeleri gereken cezadan 10 yıllık indirim yapılacağı" hükmünü iptal etti. 

Yine 28 Mayıs'ta Vanlılar, Köy-Kent projesi için gelen Dünya Bankası yetkililerine "Biz kent falan istemiyoruz, inek verin yeter" dediler... Kendi halkını tanımayan aydınları olan bir millet hüsrana mahkûmdur!.. Bundan 10 yıl kadar önce Diyarbakır'a Nevruz  törenleri için giden gazeteci Leyla Umar, halka "Kadın Hakları .konusunda ne düşünüyorsunuz?" deyi sormuştu da, feylezofları kıskandıracak bir cevap almıştı: " Valla, bizi Karın Hakları ilgilendiriyor! " ... " Karın Hakları " düşünülseydi, Güneydoğu'da bugünkü sıkıntılar yaşanmazdı! 

28 Mayıs'ta ayrıca NATO, Rusya'yı '' Sınırlı Ortak '' ilan etti. Ne demekse??? Ya ortaksındır, ya değilsin! 

30 Mayıs'ta Ecevit'in katılmadığı MGK, Olağanüstü Hal`in, Hakkâri ve Tunceli`de 30 Temmuz 2002`den geçerli olmak üzere sona erdirilmesini, Diyarbakır ve Şırnak`ta ise son kez olmak üzere 4 ay uzatılmasını Bakanlar Kurulu`na tavsiye edilmesini kararlaştırdı. Aynı gün Van`ın Çaldıran İlçesi yakınlarında, İran sınırından kaçak yollarla Türkiye`ye girmeye çalıştıkları sırada donarak ölen 9`u çocuk, 19 kişinin cesedi bulundu. 

Yine 30 Mayıs'ta bir demeç veren Baybakan Yardımcısı Mesut Yılmaz Türkiye kadar AB üyeliğine destek veren hiçbir kamuoyu bulunmadığını belirterek,''AB üyeliği Türkiye için milli davadır''  dedi. Halbuki o kamuoyu yoklamaları Mehmet Altan gibi dönek Batıcılar'ın, gazete ve televizyon patronlarının, Ankara Kızılay'a konulan saatle, anketlara konulan yanlı sorularla halkı kandırmaları sonucunda % 70 gibi çıkmıştı. Hiç bir parti bugün (2013) AB iç in bir "kamuoyu yoklaması"na yanaşmıyor! Hele referandum hiç istemiyor! Çünkü hepsi biliyorlar ki, "hayır" diyenler yarıdan fazla!.. Belki % 70'lerde! Yani Avrupa Birliği hiç te millî bir dava değil!.. Bazılarının, hele hayatında bir kere bile TÜRK kelimesini kullanmamış olan Mesut Yılmaz'ın "millî" sözcüğünün ne anlama geldiğini bilmesi mümkün değil! 

4 Haziran 2002'de 1,1 milyar dolar tutarındaki AWACS havadan erken uyarı uçağı projesine ilişkin sözleşme imzalandı. Aynı gün Japonya, küresel ısınmaya yol açan sera etkisi yaratan gazların atmosfere salınımının azaltılmasını öngören Kyoto protokolünü onayladı. Bilindiği gibi, ABD ve Japonya dünyanın havasını da, suyunu da, toprağını da en çok kirleten iki ülkedir ve bunlar Kyoto kirliliği önleme anlaşmasını imzalamıyordu. 

5 Haziran'da İsrail'de bir otobüse düzenlenen intihar saldırısında 17 İsrailli öldü. 

6 Haziran'da Erdoğan`ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden ayrıldığı 1998 yılının sonunda verdiği mal beyanı ile AK Parti Genel Başkanı seçildikten sonraki mal bildirimi arasında 256 milyar 138 milyon 421 bin lira artış olduğu belirtildi. Erdoğan bir süre sonra gelirindeki artışı "oğluna sünnette takılan altınlardan geldiğini" öne sürecekti. Aynı gün Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı, Ülker Gıda`nın sahibi Sabri Ülker ile oğlu Murat`ın da aralarında bulunduğu Family Finans Kurumu`nun yönetim kurulu üyeleri hakkında soruşturma başlattı. 

6 Haziran'da İsrail askerleri, intihar saldırısına misilleme olarak, Yaser Arafat'ın Ramallah'taki karargâhına saldırı düzenleyerek, karargâhtaki üç binayı havaya uçurdu. Arafat'ın yaşam alanı içine kurşunlar yağdırıldı. 

10 Haziran'da Bakanlar Kurulu, rahatsızlığı nedeniyle doktorlarının 2-3 hafta kesin istirahat önerdikleri Başbakan Ecevit`in talebi üzerine, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli`nin başkanlığında toplandı. 

13 Haziran'da Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı Başkan Yardımcısı, Emniyet Müdürü Altay Sarıyıldız hakkında, boşanma davasında ortaya atılan "trilyonluk mal varlığı" olduğu iddiasıyla ilgili olarak soruşturma başlatıldı. Sarıyıldız, açığa alındı. 

Yine 13 Haziran'da Afganistan'da geleneksel meclis (Loya Jirga) Taliban sonrası geçici hükümetin başkanı olarak Hamid Karzai'yi seçti. Tabii Amerikan baskısıyla!.. 

14 Haziran'da Pakistan'ın Karaçi kentindeki ABD konsolosluğuna bomba yüklü araçla düzenlenen intihar saldırısında 11 kişi öldü, 45 kişi yaralandı. 

16 Haziran'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, SSK Ankara Göz Hastalıkları Hastanesi ve Göz Bankası`nın "telefonla randevu" sistemini, haksız kazanç sağlamak için tıkadıkları gerekçesiyle, hastane civarındaki 18 gözlükçüde çalışan 31 kişi hakkında 6`şar yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Adamlar haksız kazanç için ne yollar buluyorlar, Yarabbi! 

18 Haziran'da Kudüs'te otobüse düzenlenen intihar saldırısında 19 İsrailli öldü. 

19 Haziran'da Kudüs'te yine bir otobüse intihar saldırısı düzenlendi, 7 kişi öldü...Bunlara hep "terörist saldırı" deniyor, "siviller öldü" deniyor da, Amerikan ve İsrail askerleri Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de saldırıp öldürünce "rerör" olmuyor!.. Ölenler sanki "sivil" değil! 

20 Haziran'da İsrail birlikleri, intihar saldırılarına misilleme gerekçesiyle, Batı Şeria'daki 5 Filistin kentini yeniden işgal etti. 

24 Haziran'da İzmir`in Buca İlçesi`nde, İmar Bankası`nın Şirinyer Şubesi, maskeli ve silahlı bir kişi tarafından soyuldu. Soyguncu, 15 dakika içinde yakalandı. Aynı gün Tanzanya'nın orta kesimlerinde meydana gelen tren kazasında 228 kişi öldü. 

25 Haziran'da DSP'de isyan başladı. Kamuoyunda 2dokuzlar" olarak adlandırılan DSP`li 9 milletvekili, yaptıkları açıklamada, "DSP hem örgüt hem de yerel yönetimler ve TBMM zeminlerinde Ecevitler`in öncülüğünde Ecevit`siz yaşama geçebilmelidir" dediler. Ecevit'ten önce DSP'liler kurtulmak istedi! 

3 Temmuz'da koltuğu bırakmayan Ecevit, düzenlediği basın toplantısında, "Çekilmemi isteyenler, beni düşürebilirler," dedi. 

4 Temmuz'da Eski Şili diktatörü Pinochet, ömür boyu senatörlük görevinden istifa ederek, siyasi hayatını resmen sona erdirdi. Aynı gün Yunanistan polisi ilk kez, 27 yıldır faaliyette bulunan terör örgütü 17 Kasım'ın bir üyesinin tutuklandığını açıkladı. 

5 Temmuz'da Almanya'da Nazilerin işlediği suçlarla ilgili görülen son davalardan birinde, 93 yaşındaki eski bir SS subayı, 1944'te İtalyan direnişçilerinin katledilmesiyle ilgili olarak 59 kez cinayetten mahkûm oldu. 

6 Temmuz'da Afganistan Devlet Başkan Yardımcısı Abdülkadir, başkent Kabil'de düzenlenen suikastta öldürüldü. 

7 Temmuz'da Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, "11. Kocayayla Türkmen Kurultayı"nda, 3 Kasım`da erken seçim yapılmasını önerdi. 

8 Temmuz'da Başbakan Ecevit, "aralarında soğukluk olduğu" belirtilen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile görüştü. Başbakanlık Merkez Binası`na geçen Özkan, hükümetteki görevinden ve DSP`den istifa ettiğini açıkladı. Özkan`ı, Kültür Bakanı İstemihan Talay, Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz, Devlet Bakanı Recep Önal ve Devlet Bakanı Hasan Gemici istifaları izledi. Ardından da milletvekili istifaları başladı. Devlet Bahçeli, DSP`de yaşanan istifaların koalisyonu bozmayacağını söyledi. Bahçeli, "Kabineye yeni bakanlar atanır, koalisyon sürer," dedi. 

10 Temmuz'da Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş ile eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Göle`nin evinde bir araya geldiler. Ne konuştular, Allah bilir. Aynı gün Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, görevlerinden ve DSP`den istifa ettiler. 

11 Temmuz'da Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş, Başbakan Ecevit`in isteği üzerine istifa ettiğini belirtti, sonra gene onun isteği üzerine istifasını işleme koydurtmadı. 

12 Temmuz'da Ecevit, DSP`den istifaların artması ve koalisyonun güvenoyu sınırının altına düşmesi halinde, `"Hükûmet'ten ayrılmak zorunda kalacağını." söyledi. 

Yine 12 Temmuz'da Faslı askerlerin, Akdeniz'de yerleşimin olmadığı İspanya'ya ait küçük bir adacığa çıkarak Fas bayrağı dikmesi, İspanya ve AB tarafından protesto edildi. Böyle adacıklar üstünde insan yaşamasa da, önemlidir. Çünkü karasuları vardır. Avlanma ve petrol arama için gereklidir. Bizde ki Kardak Kayalıkları olayı da bu yüzden çıkmıştır. Ege adasında Lozan Antlaşması ile ismini belirterek devretmediğimiz bütün adacıklar, kayalıklar bize aittir. Kaldı ki, 12 Ada ve Kıbrıs ta aslında bizimdir. Eskiden hiç "Yunan Adaları" denmezdi, "Ege Adaları" denirdi, ilk fırsatta onları almayı planladığımız için! Doğrusu da odur. Hepsi Anadolu kara kütlesinin uzantısıdır. 

15 Temmuz'da DSP`den ayrılan milletvekili sayısı 53`e ulaştı. Aynı gün Pakistan'da Wall Street Journal muhabiri Daniel Pearl'ün kaçırılarak öldürülmesi davasında 4 dinci militan mahkum oldu. İngiliz asıllı bir sanık ölüm, diğerleri 25'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Batılı ülke vatandaşları korksun da mazlumlara yardım etmesin diye diye İngiliz'e daha ağır ceza verildi. 

16 Temmuz'da DSP`den 6 milletvekili daha istifa etti. Koalisyon hükümeti, Meclis`teki güvenoyu desteğini yitirdi. Aynı gün İrlanda Cumhuriyet Ordusu ilk kez, 30 yıldır yürüttüğü mücadelede yüzlerce sivilin ölümü için özür diledi. Devlet politikası olduğu için özür diledi. Bizde de suçu Devlet'e yıkmaya çalışanlar var. Ancak Türkiye'de istenmeyen olaylar ya artniyetli kişilerin davranışından, ya da sadist ruhlu polis, asker, jandarmanın tutumundan kaynaklanır. Devlet'le alâkası yoktur. 

17 Temmus'da İspanyol birlikleri, Akdeniz'de yerleşimin bulunmadığı adacığa 5 gün önce çıkan Fas askerlerini adacıktan çıkardı. 

21 Temmuz'da Başbakan Ecevit, seçimlerde AKP`nin birinci olması ve HADEP`in barajı aşması durumunda ülkede "rejim sorunu" yaşanabileceğini söyledi. Uzun süredir ilk defa doğru lâf etti ama, onun kastettiği lâikliğin elden gideceği" idi. Halbuki, ülkenin mal varlığının, tesislerinin, toprağının elden gideceği, eyâlet tartışmaları, Türklüğün Anayasa'dan çıkarılması gibi "rejim sorunları" geleceğinden haberi yoktu! 

22 Temmuz'da Yeni Türkiye Partisi, İsmail Cem`in genel başkanlığında 63 milletvekilinin katılımıyla kuruldu. Ama ne adını, ne amblemini bir türlü doğru-dürüst seçemediler. 

23 Temmuz'da bir İsrail savaş uçağı, arananlar listesindeki bir Hamas liderinin evinin bulunduğu apartmana füze attı. Hamas militanıyla birlikte 9'u çocuk 13 kişi öldü. Tabii bu " Terörist Saldırı " sayılmadı, ölenler de " sivil " falan değildi! 

27 Temmuz'da Ukrayna'da hava gösterisi sırasında bir savaş uçağının düşmesi sonucu izleyicilerden 77 kişi öldü. Biz bu "gösteri"lerin ve otomobil yarışlarının kazaları tetiklediğine inananlardanız. Mümkün mertebe az yapılması gerektiğini düşünürüz. 

28 Temmuz'da TÜPRAŞ yakınındaki Akçagaz Dolum Tesisleri'nde yangın çıktı. 2.5 saatte kontrol altına alınabilen yangın, 3 trilyon lira zarara yol açtı. Daha önce de bu tarz yangınlarda hep "sabotaj" ihtimalinden şüphelendiğimizi belirtmiştik. 

30 Temmuz'da Kongo ve Ruanda  arasında, Orta Afrika'da istikrarsızlığa ve milyonlarca kişinin ölümüne yol açan savaşı sona erdirme çabasıyla barış anlaşması imzalandı. 

31 Temmuz'da TBMM, erken genel seçimin 3 Kasım 2002 tarihinde yapılmasını kararlaştırdı. Sadece DSP`nin karşı çıktığı erken genel seçim kararı 62 ret oyuna karşılık, 449 kabul oyuyla alındı. 

1 Ağustos'ta ABD, Güneydoğu Asya'dan bir grup ülkeyle, kapsamlı terörle mücadele anlaşması imzaladı. Yani bu ülkeleri yapacağı zulme sessiz kalmaya mecbur etti. 

2 Ağustos'ta Yeniden Doğuş Partisi Büyük Kongresi toplandı. Kongrede, işadamı Cem Cengiz Uzan`ın genel başkan adaylığı, divan tarafından kabul edilmedi. YDP`nin eski Genel Başkanı Hasan Celal Güzel`in de aday olduğu kongrede, genel başkanlığa, eski Genel Sekreter ve Genel Başkan Vekili Mehmet Ali Akgül seçildi. Ama parti bir türlü doğamadı! 

3 Ağustos'ta iyice çaptan düşmüş olan koalisyon son ihanetlerini yapmaya devam etti. AB`ye Uyum Yasaları" çerçevesinde "savaş ve yakın savaş tehdidi" dışında idam cezası kaldırıldı, Kürtçe de dahil, farklı ana dil ve lehçede yayına izin verildi, ana dilde öğrenim serbest bırakıldı, azınlık vakıflarına gayrimenkul edinme, kendi taşınmazları üzerinde tasarrufta bulunma hakkı tanındı. Bir tek toprak satışı ile TÜRk kelimesinin kanunlardan çıkarılması kaldı ki, onu da Recep Tayyip Erdoğan üstlenecekti! Aynı gün Yüksek Askerî Şura kararlarıyla Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu emekli oldu, yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hilmi Özkök atandı. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman Kara Kuvvetleri Komutanlığı`na, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Şener Eruygurda Jandarma Genel Komutanlığı`na getirildi. 

6 Ağustos'ta Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş`ye bağlı Paşabahçe Beykoz Fabrikası kapatıldı. 

7 Ağustos'ta " Susurluk Davası " kapsamında 6 yıl hüküm giyen Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin, cezasının infazı ertelenerek tahliye edildi. 

9 Ağustos'ta hiç bir işe yaramayan İş Güvencesi Yasa Tasarısı TBMM Genel Kurulu`nda kabul edildi. Bugün dahi kimsenin iş güvencesi olmadığı gibi, "taşaron" uygulamasıyla işçiler açlık sınırı altında çalışmaya zorlanmaktadır. 

10 Ağustos'ta Amerika'dan zembille Türkiye'ye getirilmiş olan, oradan aldığı talimatı tümüyle yerine getirmiş olan Dönme Kemal Derviş, Devlet Bakanlığı görevinden istifa etti. Derviş`in yerine İstanbul Milletvekili Masum Türker getirildi... Masum Türker DSP içinde, ve belki de bütün partiler içinde ipe-sapa gelir nâdir siyaseti adamlarındandır. 

13 Ağustos'ta Yaşar Okuyan, dönen dümenlerden rahatsız olup ANAP Genel Başkan Yardımcılığı görevinden de istifa etti. Bakanlık'tan daha önce ayrılmıştı. Bir süre sonra ANAP'tan da istifa etti. Aynı gün tutuklu bulunan Erol Evcil ve Burhanettin Türkeş, işadamı Nesim Malki`nin 7 yıl önce Bursa`da öldürülmesi olayının azmettiricisi olduğu iddiasıyla yargılandığı davada tahliye edildi. 

15 Ağustos'ta ABD'de 11 Eylül'de düzenlenen saldırıların kurbanlarının yakınları, El Kaide örgütüne ve diğer terör saldırılarına yardım etmekle suçladıkları Sudan hükümeti, Suudi yetkilileri, bankaları ile vakıfları aleyhine 100 trilyon dolarlık dava açtılar. ABD ve AB Sudan topraklarındaki petrole göz dikmişlerdi. Zaten yıllardır Güney Sudan hıristiyanlarını kışkırtıyorlardı. Hiç alâkası olmamasına rağmen Sudan'ı 11 Eylül saldırısıyla suçladılar. 

19 Ağustos'ta eski Türk-İş Genel Başkanı ve Senatör Halil Tunç, tedavi gördüğü Ankara Bayındır Hastanesi`nde 74 yaşında vefat etti. Halil Tunç, sendikacılık döneminde işçilerin paralarıyla Büyüada kluplerinde poker, bezik oynamasıyla ünlüydü. 

Yine 19 Ağustos'ta Bir Rus askeri uçağının Çeçenistan'da düşmesi sonucu 118 kişi öldü. 

20 Ağustos'ta Iraklı bir muhalif grup, Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi talebiyle Berlin'deki Irak büyükelçiliğini işgal etti. Alman polisinin büyükelçiliğe düzenlediği operasyonla iki rehine kurtarıldı. Bak sen şu "demokrat" Iraklılar'a!... Kimbilir Amerikalılar'dan ne kadar almışlardır, Irak'ı işgal için gündeme getirme konusunda! 

21 Ağustos'ta arkasındaki ABD desteğinden dolayı "bulunmaz Hint kumaşı"na dönüşen eski Devlet Bakanı Yahudi Dönmesi Kemal Derviş, CHP`ye katılacağını açıkladı. Bu arada partilerden birer ikişer istifalar ve transferler devam ediyordu. 

Yine 21 Ağustos'ta Pakistan'da kansız askeri darbeyle göreve gelen Devlet Başkanı Pervez Müşerref, anayasada, orduya ülkeyi yönetiminde ilk kez resmî rol verilmesini öngören, ve kendisinin ikinci 5 yıllık dönem için görevine devam etmesine olanak tanıyan değişiklik yaptı. Aynı gün Irak istihbarat servisi, aranan El Fetih Devrim Konseyi lideri Ebu Nidal'ın, Irak güvenlik güçlerinin kendisini tutuklamak üzere Bağdat'ta bulunduğu daireye gittiği sırada, intihar ettiğini açıkladı. 

22 Ağustos'ta Orhan Pamuk`un "Benim Adım Kırmızı" adlı romanına Fransa`nın "En İyi Yabancı Kitap Ödülü" verildi.Kitap aslında Osmanlı döneminde kırmızı elbise giymeleri mecburî olan yahudileri anlatır. Aslında edebî bir değeri yoktur. Bu ödül, arkadan gelecek olan Nobel Ödülü'ne zemin hazırlamak için verilmiştir. 

YDP`nin adı Genç Parti olarak değiştirildi ve partinin genel başkanlığına işadamı Cem Uzan seçildi. 

24 Ağustos'ta Kemal Derviş ile ilişkileri tartışılan, ve Başbakan Bülent Ecevit`in azledeceği belirtilen Devlet Bakanı Fikret Ünlü, bakanlık görevinden ve DSP`den istifa etti. 

25 Ağustos'ta eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan Yurt Partisi`ne katılarak, yapılan olağanüstü genel kongrede, genel başkanlığa seçildi. 

27 Ağustos'ta sivri açıklamalarıyla dikkatleri çeken ANAP Isparta Milletvekili ve eski Turizm Bakanı Erkan Mumcu, partisinden istifa etti. Hırslı bir adamdı, gözü daha yükseklerdeydi. Erkan Mumcu hemen AKP`ye katıldı. 

Yine 27 Ağustos'ta Tokyo'da bir mahkeme ilk kez, Japonya'nın İkinci Dünya Savaşı sırasında ve öncesinde biyolojik silah kullandığını kabul etti. Ancak 180 Çinlinin, biyolojik silah programının kurbanı oldukları gerekçesiyle bulunduğu tazminat talebini reddetti. Halbuki biyolojik silahtan yüzbinlerce Çinli etkilenmişti... Japonya'nın yenilmesinden sonra o biyolojik silahlara ne oldu, biliyor musunuz? Zalim Amerikalılar 1950'li yıllarda onları Kuzey Kore üzerinde kullandılar. Yüzbinlerce Kuzey Koreli etkilendi. 

28 Ağustos'ta Japonya'nın 7 Aralık 1941'de düzenlediği Pearl Harbor baskınında kullandığı küçük denizaltı, limanın girişi yakınında 366 metre derinlikte bulundu... ABD ile Japonya arasında savaşı başlatan baskından iki saat önce limana sokulan Japon denizaltısının, ilk önce ABD muhribi tarafından vurulduğu doğrulandı... Yani??? Yani, savaşı Japon uçaklarının Pearl Harbor'u bombalaması başlatmadı, Amerikalılar'ın bu dezialtıyı vurup batırması başlattı!.. Bu da yıllardır tekrarlanan bir yalanın sonunu getirdi! 

2 Eylül'de Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Mustafa Yeşil uğradığı silahlı saldırıda ağır yaralandı. Saldırının faili olduğu gerekçesiyle Nevzat Bayrak adlı kişi yakalandı. Mustafa Yeeşil hastanede öldü. 

3 Eylül'de İsrail Yüksek Mahkemesi, Filistinli terör zanlılarının yakınlarının, güvenlik için tehdit olduklarına karar verilmesi durumunda, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nden sürülebileceğine karar verdi. Yani suçlular bir yana, suçluların akrabalarını da sürüyor!.. Biz ise, daha suçlulara sürgün uygulaması bile yapamıyoruz!.. Halbuki hırlılar, hırsızlar, kapkaççılar, mafya bozuntuları sürgün olarak memleketlerinde ikamete mecbur edilseler, hergün karakola gidip imza atsalar, böylece büyük şehirler rahat etse, fena mı olur? 

4 Eylül'de Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, Avrupa Kolordusu`nda görev yapmasını kabul etti. Al sana AB'ye girmeden bir taviz daha!.. 

5 Eylül'de bölücü ve kürtçü partiler HADEP, EMEP ve SDP, 3 Kasım milletvekili genel seçimine DEHAP çatısı altında girme kararı aldılar. Yoktur birbirlerinden farkı!.. 

Yine 5 Eylül'de Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai'ye suikast girişiminde bulunuldu. 

6 Eylül'de Diyarbakır 4 No`lu DGM, TCK`nın 312. maddesinden ceza alan Tayyip Erdoğan`ın adlî sicil kaydının kaldırılmasına karar verdi. Ancak daha sonra karara itiraz edildi, ve itiraz kabul olundu. 

8 Eylül'de Açıköğretim bütünleme sınavları, soruların çalınması nedeniyle iptal edildi. 

10 Eylül'de İsviçre, BM'nin 190'ıncı üyesi oldu. Niye oldu, anlaşılamadı. Çünkü bütün kirli işlerin kazancının dönüp dolaşıp geldiği, bankalarına yattığı İsviçre, ne Birleşmiş Milletler Teşkilâtı'na, ne Avrupa Birliği'ne üye değildir. Hani eski iromanlarda, filimlerde "Hırsız Yatağı" yerler vardır ya, öyle bir ülkedir. Bütün suçlular sığınağı İsviçre'de bulur. Para babaları, dünyayı idare edenler oradadır. O yüzden Hitler bile Avcrupa'nın tümünü işgal etmiş, İsviçre'ye girmemişti! 

11 Eylül'de Başbakan Ecevit, "Sayın Yılmaz bana geldi, görevden ayrılmamı istedi. Ondan sonra iki öneride bulundu. Birisi `MHP hükümetten çekilsin`, ikincisi ise `bu olmazsa AB`ye inanan ve AB`yi benimseyen ne kadar parti varsa onlar bir araya gelsin, onlar bir ortaklık kursun` dedi. Bu ikisinden herhangi birini benimsemek veya telkin etmek, aslında erken seçimden vazgeçmek anlamına gelir," dedi. Şaibeli Yılmaz iflâh olmaz bir AB hayranı idi. 

13 Eylül'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan ve kapatılan RP`nin Genel Başkanı Erbakan`ın milletvekili adayı olamayacaklarını öne sürerek YSK`ya ihbar yazısı gönderdi. Aynı gün Egebank Davası kapsamında tutuklu bulunan Mason Demirel'in has yeğeni Yahya Murat Demirel hakkında tahliye kararı verildi. Demirel, Kartal Özel Tip Kapalı Cezaevi`nden tahliye oldu. İyi mi?... 

15 Eylül'de Manisa Etnografya ve Arkeoloji Müzesi kimliği belirsiz kişiler tarafından soyuldu. Soygunda, tarihi değeri çok yüksek Helenistik döneme ait ``Marsyas`` ve Roma dönemine ait "Eros" heykelleri çalındı. 

19 Eylül'de Tel Aviv'de bir otobüste düzenlenen intihar saldırısında 5 kişi öldü. Saldırının ardından İsrail tankları yeniden Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın Ramallah'taki karargâhına girdi. Aynı gün - Fildişi Kıyısı'nda patlak veren ayaklanmada ilk ağızda 270 kişi öldü. 

20 Eylül'de YSK, AKP Genel Başkanı Erdoğan, kapatılan RP`nin Genel Başkanı Erbakan, eski HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak ve eski SDP Genel Başkanı Akın Birdal`ın milletvekilliği adaylığını reddetti. Aynı gün İsrail askerleri, Yaser Arafat'ın karargâhındaki üç binayı havaya uçurdu. 

21 Eylül'de YSK, yurtdışında bulunan işadamı Fadıl Akgündüz`ün avukatı aracılığıyla yaptığı Siirt`ten bağımsız milletvekili adaylığı başvurusunu kabul etti. 

24 Eylül'de vergi kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla yargılanan sanatçı Sibel Can, 15 ay hapis cezasına çarptırıldı. 

25 Eylül'de ABD özel güçleri, beyaz Batılıların kurtarılmasına yardım amacıyla ayaklanmanın olduğu Fildişi Kıyısı'na gitti. Tabii amaç halkın değil; beyazların menfaatlerinin korunması idi. 

26 Eylül'de Fildişi Kıyısı'nda, Fransız birliklerinin geniş çaplı tahliye operasyonuyla Batılılar bu ülkeden çıkarıldı. -Aynı gün Senegal'e ait bir feribotun Atlas Okyanusu'nda batması sonucu yaklaşık 1000 kişi öldü. 

1 Ekim'de TBMM; seçime gitmek istemeyen SP, ANAP ve YTP ile, listelerde yer almayan, alt sıralara düşen ve "küskünler" olarak adlandırılan milletvekillerinin 170 karşı oyuna rağmen, 191 oyla yeniden tatile girdi. Böylece, seçimleri erteleme girişimi başarısız oldu. 

4 Ekim'de ABD'de yargılanan ve "Amerikalı Taliban" olarak bilinen John Walker Lindh, 20 yıl hapis cezasına çaptırıldı. 

7 Ekim'de AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Bozüyük`te şaibeli ve yolsuzluktan yargılanan işadamları Halis Toprak, Mehmet Emin Karamehmet ve Mustafa Süzer ile bir araya geldi. Erdoğan`ın bankalarına el konulan işadamları ile görüşmesi tartışmalara neden oldu. Kimbilir onlardan ne destek aldı!.. 

Yine 7 Ekim'de İsrail birliklerinin Gazze'de Han Yunus'a düzenlediği saldırıda 14 Filistinli öldü, 110'u yaralandı. 

9 Ekim'de Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastına katıldığı belirtilen Hizbullah mensubu Abdülkadir Aktaş yakalandı. Susurluk`ta 1,5 yıl önce 11 yaşındaki Avşar Sıla Çaldıran`ı boğarak öldüren Recep İpek, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Aynı gün Diyanet İşleri eski Başkanı ve eski Devlet Bakanı Dr. Lütfi Doğan,kadınların ne hissettiğini anlamak için evinde türbanla dolaştığını açıkladı. 

11 Ekim'de Eski ABD başkanlarından Jimmy Carter 2002 Nobel Barış Ödülü'nü aldı. Ne halt etti de barışa hizmet etti, anlaşılamadı. 

12 Ekim'de Endonezya'nın turistik adası Bali'de kalabalık bir gece kulübüne düzenlenen bombalı saldırıda, çoğunluğu yabancı yaklaşık 200 kişi öldü. Böylece "terörist ülke" imajına alınan Endonezya'nın da "parçalanma" listesinde olduğu, bahane arandığı ortaya çıktı. 

16 Ekim'de Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, 7 yıllık yeni görev süresi için düzenlenen halk oylamasında oyların tamamını aldı. Aynı gün ABD Bakanı George Bush, Kongre'nin onayladığı, Irak'a savaş açma yetkisi veren kararı imzaladı. Irak işgali ufukta görünmüştü!. Washington ayrıca Kuzey Kore'nin 1994 anlaşmasını ihlal ederek birkaç yıldır gizli nükleer program yürüttüğünü açıkladı... Sen yürüteceksin, başkası yürütemiyecek, öyle mi? 

18 Ekim'de Fildişi Kıyısı'nda bir ay süren çatışmaların ardından isyancılarla hükümet birlikleri arasında ateşkes yürürlüğe girdi. 

20 Ekim'de Eskişehir de, Taraftarlar Derneği Başkanı Deniz Yılmaz gözaltına alındı. Polis, Yılmaz ın kendini duvara vurup akciğerlerini patlattığını, kaburgalarını kırdığını açıkladı. ALLAH futbol fanatiklerine akıl-fikir versin! Onları kışkırtan yöneticelere ve medyaya da insaf versin! Aynı gün İbrahim Tatlıses ile Sedat Peker, buluştukları Akmerkez`de 2.5 saat süreyle polis tarafından gözetim altında tutuldu. Peker ve beraberindeki 4 kişi gözlem altına alındı, Tatlıses serbest bırakıldı. 

Yine 20 Ekim'de Türkiye eski güzellerinden Ahu Paşakay, Kuruçeşme`deki evinde kendini asarak intihar etti. 

Ve yine 20 Ekim'de Sırbistan ile birlikte Yugoslavya'yı oluşturan Karadağ'da yapılan genel seçimlerde, Devlet Başkanı Milo Cukanoviç'in bağımsızlık yanlısı partisi meclis çoğunluğunu elde etti. Böylece Karadağ'ın yakında ayrılacağı ortaya çıktı. 

23 Ekim'de Moskova'da yaklaşık 40 Çeçen, kalabalık bir tiyatroyu basarak, Rus birliklerinin Çeçenistan'dan çekilmemesi durumunda yüzlerce rehineyi öldürecekleri tehdidinde bulundu. 

26 Ekim'de Moskova tiyatrosundaki rehin alma eylemi, Rus özel güçlerinin düzenlediği, yaklaşık 800 rehineden 118'inin öldüğü operasyonla sona erdi. 

3 Kasım 2002'de erken genel seçim yapıldı. Seçime 19 parti katıldı. 41 milyon 407 bin 27 seçmenden, 32 milyon 768 bin 161`i sandık başına gitti. 
8 milyon 638 bin 866 seçmen, sandık başına gitmezken, yüzde 79,13 ile son 7 seçim içinde katılım oranı en düşük seçim oldu. 1999 seçimlerinde katılım oranı yüzde 87,9 olarak gerçekleşmişti. 

Kasım 2002 Genel Seçim sonuçları ibretle incelenmesi gereken rakamlar taşımaktadır. Şöyle ki, 

Yurtiçi seçmen ... 41.291.568 
Yurt dışı seçmen ... 115.459 (sadece oy kullananlar alınmış) 
Toplam Seçmen ... 41.407.027 

Yurt içi Kullanılan Oy ... 32.652.702 
Gümrük Kapıları Kullanılan Oy ... 115.459 
Toplam Kullanılan Oy ... 32.768.161 

Yurt içi Geçerli Oy ... 31.414.748 
Gümrük Kapıları Geçerli Oy ... 114.035 
Toplam Geçerli Oy ... 31.528.783 

Katılım Oranı % 79,13 ... oy vermeyenler 8.523.407 (% 20,87) ... iptal edilen oy 1.239.378... onu da hesaba katınca, tasnif dışı seçmen sayısı 9.762.785 olur. 

Neden katılım düşük?.. 2001 yılındaki yıkıcı ekonomik krizin yarattığı ümitsizlikten... Halk bildiği hiç bir partiye oy vermek istemedi. Tayyip'in yeni partisine "Bir de bunu deneyelim" diye oy verdi. 

Seçimde, 57. Hükümet`i oluşturan koalisyon partileri DSP, MHP ve ANAP'ın toplam oy oranı yüzde 14,71 oldu. 

 1999'da % 22,19 oy alan ve 136 milletvekili çıkararak 1. parti haline gelen DSP, 2002 seçiminde % 1,21 ile baraj altı ve Meclis dışı kaldı. Oy kaybı
% 20,98 oldu. Bunun bir kısmı CHP'ye gitti. 

Yalnız şunu belirtelim: Bu yüzdeler hep "Geçerli oy" üzerinden yapılır. Bizce yanlıştır. Doğru hesaplama, ancak "seçmen sayısı" üzerinden yapılabilir. Biz işi fazla uzatmamak için, mecbûren bu resmî rakamları kullanacak, sadece AKP için bir de o gerçek oranı vereceğiz. 

MHP 1999'da % 17,98 oyla 129 milletvekili çıkarmış idi. 2002'de oy oranı % 8,35'e düştü, baraj altı ve Meclis dışı kaldı. ANAP, 1999 seçiminde
 % 13,24 ile 86 milletvekili çıkarmış idi. 2002'de % 5,13 ile baraj altı ve Meclis dışı kaldı. 

Hükûmet ortağı bu üç partının kaybı böyle iken, Meclis'teki 4. büyük parti DYP'nin 1999'da % 12,01 olan oyu % 2,47'e düştü ve 85 milletvekilinin tümünü kaybederek baraj altı ve Meclis dışı kaldı. 

1999 seçiminde, başında Necmetttin Erbakan olmamasına rağmen % 15,40 oy oranı ile 111 milletvekili çıkarmış olan Fazilet Partisi kapanmış, yerine yine Recai Kutan başkanlığında Saadet Partisi gelmişti. Ancak 2002'de partinin oy oranı % 2,49'a düştü, baraj altı ve Meclis dışı kaldı. Fazilet'in, Saadet'in, Erbakan'ın hemen bütün oyları Erdoğan ve AKP'ye gitti! 

Cem Uzan'ın Genç Parti'si, DSP, ANAP, DYP ve kürtçü-bölücü DHP'den fazla oy alarak % 7,24 oy oranını tutturmuş, ancak baraj altı ve Meclis dışı kalmıştır. 

CHP çok kötü performansından dolayı bir önceki seçimde % 8,7 oyla baraj altı kalmış, Meclis'e dahi girememiş, oyları PKK'nın terörist lideri Abdullah Öcalan'ı yurda getirttiğine inanılan DSP'ye ve Ecevit'e gitmişti. 2002 seçiminde % 19,38 oy ile 178 milletvekili çıkardı. Hem kendi oyunu, hem de DSP'nin oylarını aldı... Bundan şu anlaşılıyor: Halk Partisi'nin potansiyel oy oranı 1999'da % 30,26 iken, 2002'de % 20,59'a düşmüştü. 

Bu arada kürtçü-bölücü HDP 1999'da 1.482.196 oy ile % 4,75 oranını tutturmuş, 2002 seçimlerinde hemen bütün kürtçü-bölücülerin birleştiği DEHAP, 1.960.660 oy ile % 6,21 oranına ulaşmıştır. 1999'da diğer kürtçü-bölücü partilerin toplam oyu % 1,07 idi. 2002 seçimlerine gelince bu oran 
% 0,51'e düştü... 1999'da seçime katılmayanlar ve iptal edileni oylar da hesaba katılırsa, HDP'nin gerçek oy oranı % 3,94 olur. 2002 seçiminde ise, DEHAP için % 4,74 bulunur... Öyle yüzde 6'lık, 7'lik oranlar hep şişirmedir. 

1999'da 3 bağımsız Meclis'e girerken, 2002'de 9 bağımsız milletvekili seçimi kazanmıştır. 

Geldik en önemli kısma: Henüz bir kaç aylık bir parti iken, kendisi aday bile olamayan Erdoğan'ın AKP'si 2002 seçiminde 10.808.229 oy ile 363 milletvekili çıkarmıştır. "Geçerli oy" sayısına göre yepılan resmî hesaplamada % 34,28 oranında oy almıştır. Ancak oy vermeyen ve iptal edilen oylar da hesaba katıldığında, gerçek oy oranı % 26,1 olur!.. Yani akıl bâliğ halktan % 73,9'u 2002 senesinde Recep Tayyip Erdoğan'a ve AKP'ye oy vermemiştir! 

2002 seçiminin enteresan bir yönü de, 1946'dan bu yana ikinci kez TBMM'de yalnızca iki partinin temsil edilmesidir. Meclis'e çoğu AKP listesinden 48 kadın girdi. Bir önceki dönemden yalnızca 60 milletvekili tekrar Meclis'i görebildi. 

Seçim sonrasında " Nasıl edelim de, Potamyalı Tayyip'i Meclis'e sokup Başbakan yapalım?" telâşı ortalığı sardı. A.B.D.'nin baskısı, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bu baskıya boyun eyip Anayasa değişikliğine boğun eğmesi sonucu terörden sabıkalı Erdoğan aklandı, Siirt'te seçim alavare dalavere ile iptal edilip yenilendi. 9 Mart 2003'te yalnızca 4 partinin katıldığı seçimler sonucunda,AKP 3 milletvekilliğini de kazandı. Potamyalı Tayyip böylece Meclis'e girdi. Ama girinceye kadar kendini deli danalar gibi Avrupa'dan Amerika'ya, bir oraya, bir buraya attı, durdu! 

 Seçim sonuçları, AB için yırtınan partilerin halk tarafından desteklenmediğini göstermesine rağmen, seçimden başarılı çıkan AKP ve Potamyalı Erdoğan yellim yepelek AB peşinde koşmaya başladı. 

Yine 3 Kasım'da zalim Amerikan güçleri, El Kaide'ye karşı Afganistan dışındaki ilk açık operasyonda, savaş ilan etmemiş oldukları halde Yemen'e yaptıkları füze saldırısında Usame Bin Ladin'in üst düzey bir yardımcısını öldürdüler. Tabii bu onların iddiası!.. Adam sıradan biri olabilir! 

 4 Kasım 2002'de  57. Hükûmet  istifa etti. Yerine 16 Kasım 2002'de  Abdullah Gül Hükûmeti geldi. Recep Tayyip Erdoğan'ın ara seçimlerde milletvekili olmasıyla 14 Mart'ta onun başkanlığında  59. Hükûmet  kuruldu. 

1997 yılında Yahudi Dönmesi Çevik Bir'in başını çektiği, A.B.D.-İsrail güdümlü 28 Şubat darbesi ile yıkılamıyan TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ, Potamyalı Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AKP iktidarı döneminde, 2007 yılından itibaren başlayan yine A.B.D.-İsrail güdümlü  ERGENEKON ,  BALYOZ  gibi düzmece davalarla yıkılmaya çalışılacaktı!.. 

11 Cİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR

http://www.angelfire.com/rnb/atadiyar/ata38f.html



19 Mart 2015 Perşembe

CHP DE İŞLEM 6 SENEDE TAMAMLANDI .., 6 OKTAN ESER KALMADI..





CHP DE İŞLEM 6 SENEDE TAMAMLANDI .., 
6 OKTAN ESER KALMADI..


CHP’de Kürtçü Darbe Hazırlığı

Serap Yeşiltuna


13.04.2009/Sayı:23






Kemal kılıçdaroğlu

Kemal Kılıçdaroğlu


Gürsel tekin

Gürsel Tekin

Murat Karayalçın

Murat Karayalçın


Baykal seçimlerin ardından “AKP, DTP ile benzeşerek, DTP ile kaynaşarak, devletin hizmet ve yatırım olanaklarını kullanarak DTP’yi etkisizleştirmeye çalıştı ama insanlar bu aldatmacayı itti” diyerek AKP’yi eleştiriyordu. Ancak bu Kürtçülük yarışının içinde CHP de vardı. Parti programını bile “etnik kimlik şerefimizdir” söylemi üzerinden değiştiren Baykal “etnik kimlik” havuzunda boğulmak üzere. 

Baykal seçimlerin ardından “AKP, DTP ile benzeşerek, DTP ile kaynaşarak, devletin hizmet ve yatırım olanaklarını kullanarak DTP’yi etkisizleştirmeye çalıştı ama insanlar bu aldatmacayı itti” diyerek AKP’yi eleştiriyordu. Ancak bu Kürtçülük yarışının içinde CHP de vardı. Parti programını bile “etnik kimlik şerefimizdir” söylemi üzerinden değiştiren Baykal “etnik kimlik” havuzunda boğulmak üzere.

Gandi Kemal ve Doğan Medya


29 Mart Yerel Seçimlerinin ardından siyasi analizciler, parti başkanları, yorumcular, gazeteciler, rakamları türlü türlü grafiklere sokarak, kendine göre yontarak farklı farklı sonuçlara vardı. Ancak tüm medyanın mutabık olduğu bir galip vardı: Kemal Kılıçdaroğlu.

AKP ile uzlaşmaz çelişkiler içine girerek bir anda en hızlı AKP karşıtlarından biri haline geliveren ve adeta “antifaşist” cephenin sözcülüğünü üstlenen Doğan Medya’nın biricik favorisiydi Kılıçdaroğlu.Kılıçdaroğlu dürüstlüğün temsilcisiydi, CHP’nin yeni yüzü, İstanbul’un yeni umuduydu. Melih Gökçek’e karşı yürüttüğü yolsuzluk mücadelesinin, Dengir Mir Fırat’la giriştiği düellonun ardından, CHP’nin aslarından biri olmuştu ve Doğan Medya’nın da AKP’ye karşı sığınacağı en uygun alternatifti.Seçimlerden önce yere göğe sığdıramadılar. CHP bir yanda, Doğan Medya bir yanda Kılıçdaroğlu rüzgarıyla devam etti seçim propaganda ları.Seçimler biter bitmez de, daha ilk geceden Türkiye’ye yeni bir kahraman kazandırıldı: Gandi Kemal.
Yürütülen propagandaya göre, CHP oylarını çok yükseltememişti ama yükselttiği yerlerde de bunun yegane sebebi Kılıçdaroğlu ve Kılıçdaroğlu’yla gelen açılımlardı.
Hürriyet’in 30 Mart manşeti “Gandi Kemal Mucizesi”ydi ve günlerdir sayfalarca yazı yazılıyor Gandi Kemal için. Fiziksel görünüşlerinin benzerliğinden ve Kılıçdaroğlu’nun sakin mizacından yola çıkarak bu benzetmeyi yapanlar aynı zamanda onu ulusal bir lider, bir direnişçi haline de getiriverdiler trajikomik şekilde.
Gandi Kemal sevinedursun aslında bu onun kavgası değil. Onun için başlatılmış bir girişim değil, hele hele onun başarısı hiç değil. Hükümetler devirip, hükümetler kuran Doğan Medya, AKP karşısında gücünü yitirmiş de olsa hâlâ etkin ve bir yanıyla yeni bir Amerikancı planının uygulatıcısı.
Evet, Doğan grubunun desteğiyle CHP içinde yeni bir darbe tezgahlanıyor: Kürt Darbesi.
Bu öyle bir darbe ki, sadece Kılıçdaroğlu’nun seçimlerde yakaladığı ivmeyle açıklanacak ve ona bağlanacak türden değil.
Daha seçimlerden çok önce başladı CHP’yi de bu Kürtçülük rüzgarına kaptırma sevdası.
Baykal, Tayyip’in Güneydoğu çıkarmasının hemen ardından, boynunda puşisiyle “etnik kimlik şerefimizdir” siyasetine başlamıştı ve bugün “Kürt sorunu” merkezine çekilmiş durumda.
İstanbul İl Başkanlığı Merkezinde başlayan Kürtçülük
Kimler eliyle yapılıyor peki bu diye soracak olursak galiba burada bu kez Baykal mağdur. Ya da kendi kazdığı kuyuya kendi düşüyor diyebiliriz. Çünkü Kürtçülük açılımının mimarı Baykal’ın bizzat kendisi tarafından parlatılan isimlerden biri olan İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin.
Çarşaf açılımının da mimarı olan Gürsel Tekin, Karslı bir Kürt ve Kürtçülüğüyle “Solculuğu” iç içe geçmiş isimlerden.
Seçim döneminde de Kılıçdaroğlu’nun yanında en çok sivrilen kişi. Aslında Kılıçdaroğlu’nun arkasındaki gizli el de denebilir. Ve en çok görünen, en çok konuşan isim. Hatta seçim gecesi Baykal evinde oturmuş TVden seçim sonuçlarını izliyorken, basına açıklamalarını yapan isim. Yani bu seçimleri konuşurken CHP’yi değil de, CHP İstanbul İl Örgütü’nü ve Gürsel Tekin’i konuşmak gerekiyor.
Gürsel Tekin ve Kılıçdaroğlu’nu överek Baykal’ı indirme propagandası iki koldan yürütülüyor. Bir yanda Doğan Medya, diğer yanda da Zaman gazetesi aracılığı ile Fethullahçılar tarafından.
“Baykal gitsin ve Kılıçdaroğlu ile Gürsel Tekin gelsin. Bakın o zaman CHP oylarını nasıl artıracak.”
“İyi de bundan size ne” demek geliyor insanın içinden çünkü “ne Atatürkçüsünüz ne de CHP’li.”
Ancak ABD bir kez düğmeye bastı ve tüm piyonlarına farklı koldan aynı propagandayı yaptırıyor.
Azılı CHP düşmanları açılımların CHP’sini destekliyor!
Örneğin, CHP’nin Güneydoğu’da neredeyse hiç denecek kadar az oy alması tüm medyaya dert oldu. Özellikle Zaman gazetesi de meseleye eğilerek CHP’nin buradaki zaaflarını gidermesini telkin etmeye başladı. Güneydoğu’da PKK’nın dışında siyasi bir hareketin artık varolmadığını kendi oy oranlarından da anlayamayan bu zevat CHP’ye akıl üzerine akıl vermeye başladılar.
Eski ülkücü yeni Fethullahçı Mümtaz’er Türköne, “Seçim bir tecrübeyse İstanbul’da uygulanan yöntemler işe yaradı. CHP geleceğini İstanbul üzerine inşa etmeli, Laiklik gerginliği yaratmadan, tersine çarşaf ve Kuran kursu açılımları ile etki menzilini karşı kutba yöneltti. Varoşlara girdi, seçkinlerin partisi hüviyetinden sıyrıldı” diyerek gazı veriyor.
Aynı gazeteden Hüseyin Gülerce de özetle “CHP halka yüzünü dönsün, inançlara saygılı laik olsun, çarşaf açılımına devam etsin, demokratik reformlarla Doğu ve Güneydoğu’da canlansın” buyuruyor.
Özellikle seçim sonrası en çok yapılan vurgu CHP’nin varoşlardaki oylarını artırdığına yönelik bir iddiaydı. Rakamlar elbette ortada. CHP’nin kıyı şeridi ve elit semtler haricinde oyunu artırdığı herhangi bir yer olmamasına rağmen “varoşlarda güçlenen CHP” yalanının tek bir amacı var. Çarşaf ve Kürt açılımlarını işe yaramış gibi göstermek. Zaten özellikle Zaman yazarları da buna vurgu yapıyor. Kürtçülük ve Şeriatçılık nereden gelirse gelsin ama gelsin!
CHP’nin imam adayı Osman Nuri Bedir %7’yi geçememiş olsa da, çarşaf açılımının başladığı Sultangazi’de AKP % 51 oy almış olsa da, medyaya göre açılımlar işe yaramıştır. CHP iktidar olmak istiyorsa açılımlara devam etmelidir.
Zaman gazetesi’nin daha 1 Nisan’da yaptığı haber şu: “CHP lideri Deniz Baykal çarşaf açılımını İstanbul’un Eyüp ilçesinde başlattı. Buradaki oy oranı yüzde 6,5 arttı. Başörtüsü ve camilerde kandil simidi dağıtan Pendik adayı Mustafa Salih Usta partisine yüzde 2 oranında oy kazandırdı. Seçim afişinde hadisi şerif kullanan Hüsamettin Ataman ise Denizli’de yüzde üçlük bir artış sağladı.” Fethullahçıların yayın organı Zaman, CHP’nin açılımlarını övme işine kendini öyle kaptırmış ki ne AKP’nin bu belediyeleri kazandığını söylüyor ne de bu oyların Genç Parti’nin oyları olduğunu.
CHP’yi yeni açılımlara ve Kürtçülüğe teşvik etmeye çalışanlardan biri de Sabah gazetesinden Muharrem Sarıkaya: “Güneydoğudaki bir çok ilde % 1-2 oranında oy alan CHP, bu illerdeki insanların akrabalarının yoğun olarak yaşadığı İstanbul’da Kartal, Maltepe; Ankara’da Mamak, Yeni mahallede ciddi oy patlaması yaptı. Benzer durum Mersin, Antalya, ve İzmir’de Güneydoğu kökenli seçmenin yaşadığı yerlerde de görüldü. Bu da gösteriyor ki CHP Güneydoğu’ya yönelik yeni bir açılıma girerse karşılığını alacak, DTP’ye giden oylarının bir kısmını evine döndürecek.”
Evet, iddiaya göre CHP Kürt mahallelerinden bile oy almaya başlamıştır ve böyle devam ederse Güneydoğu’daki tüm belediyeleri alması işten bile değildir!
İşin en komik tarafı da bu. CHP ile hiçbir alakası olmayan çevrelerin CHP’ye akıl vermeye, onu iktidar olmak için yönlendirmeye çalışması.
Taraf gazetesi bile bu ekibe katılmış durumda. Onların lügatinde de yeni yönelimin adı “CHP’nin normalleşmesi.” Leyla İpekçi, Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisine övgüler yağdırırken İzmirlilerin “sekter” tavrını eleştiriyor: “Gürsel Tekin ve ekibine çok iş düşüyor. CHP’nin yeni kadroları İzmirlilerin bu içe kapanmacı, homojen, ötekine var olma hakkı tanımayan, gizli faşizan profilini hayatta karşılığı olacak biçimde demokratikleştirmeyi başarırlar.”
Varoşlardan yükselen etnikçilik
Kurdukları denklem basittir: CHP kötü, Kılıçdaroğlu ve Tekin iyi. Ancak bu kötülüğün ve iyiliğin kıstasları hiç de bizim tartıştığımız eksende yürümüyor.
Yıllardır Atatürkçüler olarak CHP’yi eleştiriyoruz. Ama sadece iktidar olamadığı için değil, Altı Ok’u reddettiği ve ideolojik olarak oradan oraya yalpaladığı, kimliksiz, duruşsuz bir parti olduğu için.
Türkiye’nin sahil şeridine kilitlendiği, kırsaldan, varoştan halktan tamamen koptuğu için eleştiriyoruz.
Milliyetçiliği bıraktığı, devletçiliği, halkçılığı elinin tersiyle reddedip liberal bir parti olduğu, özelleştirmelere, IMF’ye karşı koyamadığı için eleştiriyoruz. Elbette Baykal’ı da bunun için eleştiriyoruz.
Ancak şimdi Baykal gitsin, Kılıçdaroğlu ve Tekin gelsin diyenlerin derdi bu değil. Tam tersine artık daha da batağa çekilmiş bir CHP yaratmaya çalışıyorlar.
Bunu yaparken de CHP’nin çevre ve varoşlardan oy aldığını artık halka yöneldiğini bunun da birebir Gürsel Tekin’in başarısı olduğunu yutturmaya çalışıyorlar.
Taraf’tan Rasim Ozan Kütahyalı: “Yurttaşla birebir temas halinde, ilçe ilçe kasaba kasaba kasaba, mahalle mahalle gezerek emekten ve yoksuldan yana bir siyaset”ten bahsediyor.
Gürsel Tekin’in “ağır abi” tavırlarıyla, halkın içindenmiş görüntüsü yaratmaya çalışması, bürokrat tipli siyasetçi anlayışının dışında “tüccar” tavrı birilerine hoş görünüyor olabilir ancak bu halkla temasın değil halk dalkavukluğunun yeni bir biçimi. AKP o zaman en halkçı parti! Öyle ya AKP’li vekiller çok daha halktan görünüyor. Tayyip değil mi vatandaşın sofrasına oturup zaman zaman onun ekmeğini bölüşen.
Hatta bu ikilinin çok daha “sol” bir görüntü çizdiği iddiaları da Doğan’ın solcu gazetesi Radikal’den geliyor. Müthiş ikili, hem halkçı, hem de solcu.
Basının dediğine göre CHP ile halk arasında, varoşlar arasında bir köprü kurulmuş da bizim haberimiz yok!
Tekin ve Kılıçdaroğlu’nu kahraman yapan etnik kökenleri
Gürsel Tekin’i CHP’nin Tayyip Erdoğan’ı yapanlar, Kılıçdaroğlu için Türkiye’nin Karaoğlan’ı diyenler CHP dışından CHP içine doğru coşkulu bir “dönüşüm” havası başlattılar.
Bu öyle bir dönüşüm ki belki CHP’yi iktidara taşıyacak, CHP’den yeni bir AKP yaratabilecek bir dönüşüm. Biz bunu destekleyemiyoruz çünkü bu bizim anladığımız anlamda bir dönüşüm değil.
Yeni ekip CHP’yi Altı Oktan daha da uzaklaştıracak, onu daha da liberalleştirip Kürtçüleştirecek bir dönüşüme sokuyor.
Parlayan isimler:

Gürsel Tekin, Karslı bir Kürt.

Kemal Kılıçdaroğlu, Tuncelili bir Kürt.
Murat Karayalçın, Kürtçülüğün bayraktarı!

Etnik kökenleri bizi hiç de ilgilendirmiyor ancak bu isimlerin parlama nedeni maalesef etnik kökenleri ve Kürtçülüğe yaktıkları yeşil ışık.
TV ekranlarından konuşan Kılıçdaroğlu “Kürt açılımı yapacak mısınız?” sorusuna “Kürtler konuşsunlar ne açılım istiyorlarsa söylesinler yapalım” diye cevap veriyor. Diyarbakır’a gidip açılım yapmaktan bile bahsediyor.
Obama’nın gelişinin ardından da hemen Baykal’la görüşerek Kurultay talebinde bulunarak “liderlik talebim yok, arkanızdayım ama yeni yönetim kurulsun” diyor.
Ve CHP, 11 Nisan’da parti meclisi toplantısında Kurultay’a gitme kararı alıyor.
Yeni yönetim kurulacak. Konuşulan Kılıçdaroğlu’nun MYK’ya alınması, Karayalçın’ın CHP içinde aktif göreve getirilmesi hatta başdanışman olması.
Ancak Doğan Medya’nın da Fethullahçıların da hedefi çok daha büyük.
Reha Muhtar “Tayyip Bey yanlısı yandaş basın bile Kılıçdaroğlu gelsin, ortalık renklensin diye davul çalıyor, CHP’den hala ses seda yok. CHP bu seçimde kaybetti ama Kılıçdaroğlu gelirse iş değişir” diyerek süreci hızlandırmaya çalışıyor.
İlk Kurultay için hedeflenen Baykal’ın düşürülüp, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa, Gürsel Tekin’in de yardımcılığa getirilip, Karayalçın’ın başdanışman yapılması ve parti içinde yeni bir ayıklamayla Kürtlerin aktif hale getirilmesidir.
Bu seçimlerde bazı yerlerde PKK’ya yakın isimlerin CHP’den aday yapıldığı düşünülürse değişim çok yakında ve bunun adı tam bir Kürt darbesi.
Öyle ki özellikle Taraf gazetesi başta olmak üzere yeni ikiliyi tutanların en önemli tezi de bunların Baykal gibi Ergenekon’un avukatlığını yapmıyor oluşu. “Gürsel Tekin, Kürt’tür ve Kürt meselesine de duyarlıdır” diyen Sabah yazarı Mahmut Övür, Taraf’a verdiği röportajda “Şimdi çok açıktan söyleyemiyorlar ama Tekin çetelere karşıdır, Baykal’ın tepkisini çekmek istemiyor ama Ergenekon’a onun gibi bakmıyor” demeye getiriyor.
Yani yeni ekip aynı zamanda AKP’nin tezgahının da destekleyicisi ve belki de PKK’yla mücadele etmiş paşaların yargılanmasını isteyecek kadar da Ordu düşmanı. Bunu zaman gösterecek.
Baykal “etnik kimlik” havuzunda boğulacak
Kısacası “vah Baykal” demekten kendimizi alamıyoruz. Kendi açtığı Kürtçülük çukurunun içine kendi düştü.
Baykal seçimlerin ardından “AKP, DTP ile benzeşerek, DTP ile kaynaşarak, devletin hizmet ve yatırım olanaklarını kullanarak DTP’yi etkisizleştirmeye çalıştı ama insanlar bu aldatmacayı itti” diyerek AKP’yi eleştiriyordu. Ancak bu Kürtçülük yarışının içinde CHP de vardı. Parti programını bile “etnik kimlik şerefimizdir” söylemi üzerinden değiştiren Baykal “etnik kimlik” havuzunda boğulmak üzere. Baykal’a acıyacak değiliz ancak görünen o ki bu havuzda asıl boğulmak istenen Türk milleti.
“Baykal gitsin, Baykal gitsin” diye çırpınan Atatürkçüleri artık çok daha tehlikeli bir dönem bekliyor. “Baykal nasıl olsa koltuğunu kimseye terk etmez” diye de düşünmesinler Amerika düğmeye bastığı an Baykal o koltuğu bu Kürtçü ekibe devretmek zorundadır.

CHP bu işten başarıyla çıkabilir mi peki?


Elbette çıkabilir. Çünkü bundan sonra bir yedek olarak tutulacaktır.
İktidar olamaz mı? Elbette olabilir, elbette varoşlardan da oy alabilir.
AKP nasıl alabildiyse, nasıl bir dilenci ekonomisi sistemi kurduysa, nasıl popülist bir söylem geliştirdiyse CHP’de yapabilir.

Ancak bunun adı ne halkçılık ne de Atatürkçülük olur. Gürsel Tekin çizmeleri giyip varoşlara gider gitmesine-söylendiğine göre 38 bin 600 km yol katetmişler Kılıçdaroğlu’yla - ancak “yeni halkçı” CHP, ne özelleştirmelere karşı çıkar, ne IMF’ye ne de Amerika’ya. Varoşlardaki çaresiz vatandaş da bu kez CHP’ye oy vermiş olur belki ama kaderi baki kalır.
Kürtçülüğün önünü açacak tüm söylemlerle DTP’ye yeni bir düşman kardeş gelmiş olur o kadar. Bugün AKP nasıl DTP ile rekabet ederek bir yandan Kürtçe kanalla, Barzani, Talabani dalkavukluğuyla Kürtçülüğü geliştiriyorsa bunun destekçilerinden biri de CHP olur.
Atatürk’ün kemiklerini sızlatan çizgi yani.
Ömrü Kürt isyanlarıyla mücadele etmekle geçmiş, laikliği kabul ettirebilmek için her türlü tehlikeyi göze almış, kadını esaretten kurtarmış Atatürk’ün kurmuş olduğu parti Kürtçülüğün ve çarşafın esareti altında.

Doğan Medya’nın, Fethullahçıların “Açılım! Açılım! Açılım!” çığlıkları etrafında Kürtçüler tarafından kuşatılmış olarak!
Gerçekten vah Baykal diyoruz, yazık olacak.

http://www.turksolu.com.tr/232/yesiltuna232.htm

..