İsmail Cem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İsmail Cem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Kasım 2017 Pazar

Koparak Kurulan Partiler ve Siyasi Kültür ,

Koparak Kurulan Partiler ve Siyasi Kültür ,



Nebi Miş  
26 Ekim 2017



Bu tip partiler daha çok, mevcut içinde yer aldıkları partinin lider kadrosu ile girilen mücadelenin kaybedilmesi ya da ideolojik olarak farklılaşmanın sonucunda ana partiden ayrılanlar tarafından kurulur. 

Yargıtay 15 Şubat 2017 itibari ile Türkiye’de faaliyette olan siyasi parti sayısını 92 olarak açıklamıştı. 19 Ekim 2017 itibari ile güncellenen listede 86 partinin adı bulunmakta. Mesela açıklanan güncel listede en son 3 Ekim 2017 tarihinde kurulan partinin adı “Güven Adalet ve Aydınlık Partisi”. Kurucuları hariç böyle bir partinin faaliyette olduğunu büyük ihtimal kimse bilmiyor.

Dün itibarıyla 86 partinin bulunduğu bu listeye Meral Akşener’in öncülüğünde kurulan ”İyi Parti” adında yeni birisi daha eklendi.

Siyasi partiler literatüründe yeni partilerin ortaya çıkışları ile ilgili farklı yaklaşımlar bulunmakta. Bunlardan biri de batıda “splinter party” olarak adlandırılan “ana partiden ayrılarak kurulan” partilerdir. Akşener tarafından kurulan parti de MHP’den ayrılanlar tarafından kurulduğu için bu tipolojiye uygun bir özellik göstermekte.

Bu tip partiler daha çok, mevcut içinde yer aldıkları partinin lider kadrosu ile girilen mücadelenin kaybedilmesi ya da ideolojik olarak farklılaşmanın sonucunda ana partiden ayrılanlar tarafından kurulur.

Türk demokrasi tarihine bakıldığında birçok parti bir ana partiden ayrılanlar tarafından kurulmuştur. Ama bunların içinde sadece ikisi başarılı olmuştur. Bunlar, CHP’den kopanlar tarafından kurulan Demokrat Parti (DP) ve Fazilet Partisi’nin kapatılmasının ardından bu partiden ayrılanların kurduğu AK Parti’dir. 1946’da yapılan hileli seçimleri saymazsak (ki o seçimde bile DP 61 milletvekili çıkarmıştır) 1950 seçimlerinde DP yüzde 53,5 oy oranı ile 416; CHP ise yüzde 39,9 oy oranı ile 69 milletvekili çıkarmıştır. AK Parti ise girdiği ilk seçimde 34,3 oy oranı ve 363 milletvekili ile seçimi kazanmıştır.

Bu iki partinin dışında ana partiden ayrılarak kurulan partilerin girdikleri ilk seçimlerde aldıkları oy oranları çok düşüktür. Ve tümü başarısız olmuştur.

Örneğin, Doğru Yol Partisi’nden ayrılanlar tarafından kurulan Hüsamettin Cindoruk’un başkanlığındaki Demokrat Türkiye Partisi, 1999’da girdiği ilk seçimde yüzde 0,6 oy almıştır. DSP’ten ayrılan ve büyük bir medya desteğini arkasına alan İsmail Cem’in kurduğu Yeni Türkiye Partisi ise 2002 seçimlerinde sadece yüzde 0,1 oy alabilmiştir.

Bu tip partilerin büyük çoğunluğu ilk seçimin ardından bir sonraki seçimlere bile giremeden siyaset sahnesinden çekilmişlerdir.

Ana partiden ayrılan ve sert bir ideolojik konumlanmaya sahip olan partiler ise girdikleri her seçimde yüzde birlik oranlara ancak ulaşabilse bile parlamento dışı muhalefet olarak varlığını sürdürebilmektedir. Buna en iyi örnek MHP’den ayrılan ve hiç seçim başarısı olmayan Büyük Birlik Partisi’dir.

Son 15 yıllık AK Parti iktidarı döneminde kurulan partiler ise seçimlerde dikkate değer bir oy almanın ötesinde gündemin ön sıralarına bile gelememişlerdir. Örneğin CHP’den ayrılarak ANA Parti’yi kuran Emine Ülker Tarhan girdiği ilk seçimde yüzde 0,06 oy alabildiği için seçimin hemen ardından partisini feshetmiştir. Yine CHP’den ayrılan ve Yaşar Nuri Öztürk tarafından kurulan Halkın Yükselişi Partisi de aynı kaderi yaşamıştır.

AK Parti’den ayrılan Abdüllatif Şener’in Türkiye Partisi ise 2011 seçimlerine girmeye hak kazanacak örgütlenmeyi bile gerçekleştirememiştir. Böyle olunca da Abdüllatif Şener 2011 seçimlerinde Sivas’tan bağımsız aday olarak sadece yüzde 4 oy alabilmiştir.

Bugün Türkiye siyaseti açısından meseleye bakıldığında merkezde güçlü bir parti bulunmaktadır. Ekonomik ve siyasal açıdan ülke kriz içinde değildir. Yeni kurulan partinin benzeri zaten siyasette varlığını sürdürmektedir. Bu açılardan bakıldığında yeni kurulan partinin hangi siyasi boşluğu dolduracağı, siyasi söylem ve programının yeni ve farklı olarak ne söylediği önemli bir sorudur. Bir sonraki yazı da bu açılardan konuyu tartışacağım.


[Türkiye Gazetesi, 26 Ekim 2017]

http://www.setav.org/koparak-kurulan-partiler-ve-siyasi-kultur/

3 Şubat 2017 Cuma

CHP DEN DSP YE


CHP DEN DSP YE 

CHP Bugüne Kadar 6 Başkan gördü

CHP'de bugüne kadar 32 Kurultay ve 14 Olağanüstü kurultay toplandı.

Cumhuriyet.com.tr 
Yayınlanma tarihi: 
20 Mayıs 2010 Perşembe, 12:06

CHP tarihinde, 12 Eylül öncesinde 24 kurultay ve 8 olağanüstü kurultay; 12 Eylül sonrasında ise 8 kurultay ve 6 olağanüstü kurultay olmak üzere toplam 32 kurultay ve 14 olağanüstü kurultay gerçekleştirildi. CHP'de genel başkanlığı bugüne kadar 6 isim üstlendi.

CHP'de genel başkanların değiştiği kurultaylar şöyle:

Atatürk'ün Ebediyete intikalinin ardından 26 Aralık 1938 tarihinde toplanan 1. Olağanüstü Kurultayda, İsmet İnönü ''değişmez genel başkanlığa'' seçildi ve 33 yılı aşkın bu görevi sürdürdü.

İnönü'nün istifasının ardından, 14 Mayıs 1972'de ''Genel Başkanlık Seçimi Özel Kurultayı'' toplandı ve Bülent Ecevit genel başkanlığa seçildi.

12 Eylül askeri müdahalesinin ardından partiler kapatıldı ve yöneticilerine siyasi yasak getirildi. Kapatılan bu partilerin yeniden açılmasına olanak sağlayan yasanın çıkmasından sonra 9 Eylül 1992'de toplanan 25. Kurultayda CHP'nin yeniden açılması kararı alındı. Genel Başkanlığa Antalya Milletvekili Deniz Baykal seçildi.

SHP ile CHP arasındaki birleşme sürecinde 8 Şubat 1995'de yapılan bütünleşme kurultayında Hikmet Çetin CHP Genel Başkanlığını üstlendi.

Bundan yaklaşık yedi ay sonra, 9 Eylül 1995 tarihinde toplanan 27. Kurultayda Hikmet Çetin aday olmadı. Deniz Baykal, Murat Karayalçın ile yarıştı ve genel başkanlığa seçildi. 18 Nisan 1999'da yapılan seçimlerde CHP meclis dışında kaldı ve Baykal 22 Nisan'da genel başkanlıktan istifa etti.

CHP'nin 9. Olağanüstü Kurultayı 22 Mayıs 1999 tarihinde yapıldı ve Altan Öymen genel başkanlığa seçildi. Öymen, CHP'nin 6. genel başkanı oldu.

Parti içi gruplar arasındaki çekişmeler yüzünden 15 ay sonra olağanüstü kurultaya gidildi. 30 Eylül 2000 tarihindeki 11. Olağanüstü Kurultayda Deniz Baykal yeniden genel başkanlığa seçildi. Baykal, istifa ettiği 10 Mayıs 2010 tarihine kadar bu görevi sürdürdü.

Atatürk Dönemi

Sıvas Kongresi'nde, kurtuluş ve bağımsızlık için faaliyet gösteren dernekler ''Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'' adı altında birleşti. Mustafa Kemal başkanlığında 16 kişilik ''Heyet-i Temsiliye'' oluşturuldu. Sıvas Kongresi (4 Eylül 1919), kimi tarihçilerce CHP'nin de ilk kongresi olarak kabul ediliyor. CHP'nin kuruluşunun bu kongreyle filizlendiği ve bu nedenle ''Devlet kuran parti'' tanımlaması yapılıyor.

CHP, Atatürk tarafından '' Halk Fırkası '' adı altında 9 Eylül 1923'de kuruldu. 20 Kasım 1923'de '' Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti '' Halk Fırkası bünyesine katıldı. Partinin adı 10 Kasım 1924'de ''Cumhuriyet Halk Fırkası'', 1935'de de '' Cumhuriyet Halk Partisi '' oldu.

CHP'nin kurultayları ve o dönemlere ilişkin bazı siyasi gelişmeler şöyle:

-2. Kurultay 15 Ekim 1927'de toplandı. Atatürk'ün ''Büyük Nutuk''u okuduğu kongrede ''Cumhuriyetçilik'', ''Halkçılık'', ''Milliyetçilik'' ve ''Laiklik'' partinin dört temel ilkesi olarak benimsendi. Bu kurultayda, Mustafa Kemal partinin ''değişmez genel başkanı'' olarak belirlendi.

-3. Kurultay 10 Mayıs 1931'de yapıldı. Tüzükten ayrı bir program yapıldı. Dört temel ilkenin yanı sıra ''Devletçilik'' ve ''İnkılapçılık'' da tüzük ve programına girdi. Böylece partinin simgesi ''Altı Ok''a anlamını veren altı ilke belirlendi.

-4. Kurultay 9 Mayıs 1935'de toplandı. Atatürk'ün katıldığı bu son kurultayda partinin adı '' Cumhuriyet Halk Partisi ''ne dönüştürüldü. Tüzük değişikliğiyle parti ile hükümetin kaynaştırılması yoluna gidildi. Genel Başkan Vekili İsmet İnönü'nün yayımladığı genelgeyle İçişleri Bakanı parti yönetim kuruluna alındı ve genel sekreterlik görevi verildi; parti il başkanlıklarına il valileri getirildi. 1937'de, Anayasaya ''Türkiye devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimcidir'' şeklindeki CHP'nin altı ilkesi eklendi.

" Milli Şef " Dönemi

-Atatürk'ün vefatının ardından 26 Aralık 1938'de 1. Olağanüstü Kurultay toplandı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ''değişmez genel başkanlığa'' seçildi; Atatürk'e '' Ebedi Şef '', İnönü'ye de '' Milli Şef '' unvanı verildi. Parti Genel Başkan Yardımcılığına Başbakan Celal Bayar, Genel Sekreterliğine İçişleri Bakanı Refik Saydam getirildi.

-5. Kurultay 29 Mayıs 1939'da toplandı ve tüzükte değişiklik yapıldı. Başbakanın aynı zamanda parti genel başkanı olması uygulamasına son verildi. İçişleri Bakanı'nın parti genel sekreteri, valilerin il başkanı olması uygulaması terk edildi, memurların partiye üyeliği yasaklandı.

-6. Kurultay 8 Haziran 1943'de toplandı. Bu, CHP'nin tek parti döneminde yaptığı son kurultay oldu. 2. Dünya Savaşı sürecinde toplanan kurultayda, parti programında ulusal savunma ile dış ilişkiler konularına ağırlık verildi.

DP'nin İktidara Gelişi

Daha sonraki süreçte, 2 Ocak 1946'da Demokrat Parti (DP) kuruldu. Celal Bayar, partinin kuruluşunu basın toplantısıyla açıkladı.

-CHP'nin 2. Olağanüstü Kurultay'ı 10 Mayıs 1946'da toplandı. İnönü, yeni seçim kanununun yasalaşmasından sonra seçimlere gidileceğini açıkladı. Tüzükteki '' değişmez genel başkan '' ifadesi '' Genel Başkan '' şeklinde düzenlendi.

Çok partili döneme geçişin ardından 21 Temmuz 1946'da ilk genel seçim yapıldı. Tek dereceli seçim ve ''açık oy, gizli sayım'' esasının uygulandığı seçimde CHP 396, DP 62 milletvekili çıkardı, 7 bağımsız da Meclise girdi.

-7. Kurultay 17 Kasım 1947'de toplandı. Parti genel başkanının Cumhurbaşkanı kaldığı sürece, başkanlık yetkilerinin kurultayca seçilen genel başkan vekiline devretmesi tüzüğe konuldu. Parti örgütlerinin seçimle işbaşına gelmesi ilkesi benimsendi. İnönü, ilk kez oybirliği olmaksızın genel başkan seçildi.

Çok partili dönemin ikinci seçimi 14 Mayıs 1950'da yapıldı ve CHP'nin 27 yıllık iktidarı sona erdi. DP oyların yüzde 53,3'ünü alarak tek başına iktidara geldi. CHP ise 69 milletvekili çıkarabildi.

-8. Kurultay 29 Haziran 1950'de toplandı. Genel başkan vekilliği kaldırıldı, genel sekreterin kurultayca seçilmesi benimsendi. İnönü'nün yeniden genel başkan seçildiği kurultayda, 7 adaylı genel sekreterlik yarışını Kasım Gülek kazandı.

-9. Kurultay, 26 Kasım 1951'de yapıldı. Kurultaya, istifalar, parti içi çatışmalar ve 16 Eylül 1951 ara seçimi yenilgisinin etkisi altında gidildi. Gençlik ve kadın kolları kurulması benimsenen kurultayda, İnönü yeniden genel başkanlığa, Kasım Gülek de genel sekreterliğe yeniden seçildi.

-10. Kurultay, parti içi çekişme ve gruplaşmaların yaşandığı bir dönemde 22 Haziran 1953'de toplandı. İnönü ile Gülek arasında sert tartışma yaşandı. ''Hukuk devleti'' kavramı, iki meclisli bir sisteme geçilmesi, Anayasa Mahkemesinin kurulması, seçim güvenliği, yargıç bağımsızlığı, sendika ve meslek örgütleri kurma özgürlüğü, grev hakkı gibi görüşler programa yansıtıldı.

-3. Olağanüstü Kurultay, seçimlere hazırlık amacıyla 25 Şubat 1954'de yapıldı. 2 Mayıs'taki genel seçim DP'nin üstünlüğüyle sonuçlandı. Seçimde, DP'den 505, CHP'den 31 milletvekili TBMM'ye girdi.

-11. Kurultay, 26 Temmuz 1954'de ve 2 Mayıs seçimlerinin sonuçlarının etkisi altında toplandı. İnönü yeniden Genel Başkanlığa, Gülek de genel sekreterliğe seçildi.

-12. Kurultay (21 Mayıs 1956) Gülek'in '' Tartışılmaz ikinci Adamlığının '' yara aldığı süreç oldu. Gülek, İnönü ile çatışmasına rağmen yeniden bu göreve seçildi, ancak parti meclisine kendisine muhalif kesimler de girmeyi başardı.

-13. Kurultay 9 Eylül 1957'de toplandı. DP iktidarına karşı muhalefetteki iki parti (Cumhuriyetçi Millet Partisi, Hürriyet Partisi) ile işbirliği yapılması kararlaştırıldı. 27 Ekim 1957'de yapılan seçimlerde, DP oy oranının düşmesine karşın iktidarını korudu.

-14. Kurultay (12 Ocak 1959) ve sonraki süreçte parti politikalarında önemli değişim yaşandı. İnönü ve Gülek yeniden seçildi; ancak 40 kişilik parti meclisinde Gülek muhalifleri çoğunluğu sağladı. Gülek, 27 Eylül'de genel sekreterlikten istifa etti, yerine İsmail Rüştü Aksal getirildi.

1961 Askeri Müdahalesi

27 Mayıs 1960' ta Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu. Yönetimi üstlenen Milli Birlik Komitesince TBMM feshedildi, anayasa askıya alındı. DP yöneticileri tutuklandı ve yargılandı; sonraki süreçte Adnan Menderes ile iki arkadaşı idam edildi.

-15. Kurultay (24 Ağustos 1961) İnönü ve Gülek taraftarları arasında çekişmeye sahne oldu. İnönü'nün, delegelere ''ya o ya ben'' demesi üzerine Gülek ağır yenilgiye uğradı. İsmail Rüştü Aksal genel sekreter seçildi. Tüzük değişikliğiyle genel sekreter seçimi parti meclisine bırakıldı. Bülent Ecevit ve arkadaşlarının önergesi doğrultusunda, seçimlerde genel merkeze yüzde 15'i geçmemek üzere kontenjan hakkı tanındı. 15 Ekim 1961'deki seçimde CHP 173, Adalet Partisi (AP) ise 158 milletvekili çıkardı. Cumhuriyet tarihinin ilk koalisyonu diye nitelenen olarak CHP-AP hükümeti kuruldu.

-16. Kurultay (14 Aralık 1962) parti içi grupların mücadelesine sahne oldu. İnönü ile partideki etkili isimlerden Kasım Gülek, Nihat Erim ve Avni Doğan arasındaki uyuşmazlık kurultaya doğru çatışmaya dönüştü. Gülek, Erim ve Doğan kurultay öncesinde bir yıl partiden ihraç edildi. Genel sekreterliğe Kemal Satır getirildi. İnönü yeniden genel başkan oldu ve parti meclisinde genel merkez yanlıları çoğunluğu sağladı.

-17. Kurultay 16 Ekim 1964'de toplandı. Hizip mücadelesinin yaşanmadığı kurultayda teşkilatlanma ve delege sayılarına yönelik tüzük değişikliği yapıldı. İnönü yeniden genel başkan seçildi, Nihat Erim parti meclisine girdi. 10 Ekim 1965'deki seçime CHP 134 milletvekili, seçimin galibi AP ise 240 milletvekili çıkardı.

Ortanın Solu ve Ecevit



-18. Kurultay 18 Ekim 1966'de yapıldı. İnönü, ''ortanın solunda olmanın sosyalist parti anlamına gelmediğini'' ifade ederek, ''CHP sosyalist değildir, sosyalist parti olmayacaktır'' dedi. Ecevit ise ''ortanın solu, partinin sosyal yenileşme döneminin bilincine varış demektir'' diye konuştu. İnönü, 1222 delegeden 929'unun oyunun alarak yeniden genel başkan oldu. Parti meclisinde Bülent Ecevit genel sekreterliğe seçildi.

-4. Olağanüstü Kurultay (28 Nisan 1967): 18. Kurultayda partinin resmi görüşü olarak benimsenen ''Ortanın Solu'' hareketinin, partide tartışma ve anlaşmazlığa neden olması üzerine olağanüstü kurultaya gidildi. Turhan Feyzioğlu ve arkadaşlarının oluşturduğu '' Sekizler Grubu '' ortanın solu hareketine karşı çıkıyordu. İnönü, kurultayda Ecevit'ten yana tavır koydu. 30 Nisan'da, ''Sekizler'' grubundakilerin de aralarında bulunduğu toplam 49 milletvekili ve senatör partiden istifa etti. Bunlar 12 Mayıs'da Güven Partisi'ni kurdu. 2 Haziran 1968'de yapılan senato yenileme ve ara seçimlerde AP başarılı çıktı.

-19. Kurultaya (18 Ekim 1968) ''Ortanın Solu'' tartışmaları damgasını vurdu. İnönü yeniden genel başkan seçildi. Parti meclisi ise İnönü ile Ecevit'in birlikte hazırladığı listeden oluştu. Ecevit yeniden genel sekreterliğe seçildi. 12 Ekim 1969'daki seçimde CHP 143, AP ise 256 milletvekili çıkardı.

-20. Kurultaya (3 Temmuz 1970) seçim sonuçları ve Ecevit-Kemal Satır ekipleri arasındaki çekişme ortamında gidildi. Parti meclisi Ecevit'in listesinden oluştu. Muhalif kanattan sadece Kemal Satır ve Kemal Demir parti meclisine girdi, ancak bir süre sonra istifa etti. İnönü ve Ecevit yeniden seçildi.

12 Mart 1971'deki askeri muhtıranın ardından AP Genel Başkanı Süleyman Demirel'in başkanlığındaki hükümet istifa etti. CHP'den ayrılan Nihat Erim hükümeti kurmakla görevlendirildi. CHP'de, Ecevit bu hükümete katılmamak, İnönü ile katılmaktan yanaydı. İnönü'nün görüşünün hayata geçmesi üzerine, önce Ecevit ardından merkez yönetim kurulu istifa etti. Genel sekreterliğe önce Şeref Bakşık, ardından da Kamil Kırıkoğlu getirildi.


Ecevit, Partinin kurucuları arasında yer almayan ilk Genel başkan oldu

İsmet İnönü'nün İstifasının ardından CHP'nin Başına geçen Bülent Ecevit, Parti kurucuları arasında yer almayan ilk genel başkan oldu.

CHP'de İnönü'nün istifasının ardından yapılan kurultaylar ve o süreçteki bazı gelişmeler şöyle:



-5. Olağanüstü kurultaya (5 Mayıs 1972) parti içi mücadelenin çözümü için gidildi. Ecevit yanlısı parti meclisinin güven oyu aldı. İsmet İnönü, 8 Mayıs 1972'de, 33 yılı aşkın süredir yürüttüğü genel başkanlıktan istifa etti.

14 Mayıs'ta, genel başkan seçimi için özel kurultay toplandı. 51 il başkanı tarafından aday gösterilen Bülent Ecevit, 913 delegeden 826'nın oyuyla seçildi. Ecevit, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü'den sonra CHP'nin üçüncü genel başkanı oldu.

-21. Kurultayda (30 Haziran 1972) parti tüzüğünde köklü değişiklik yapıldı. İnönü, son kez katıldığı parti kurultayında ''yeni genel başkanın başarılı olması için çalışılmasını'' istedi. Ecevit yeniden seçildi. İnönü, 5 Kasım 1972'de, yaklaşık yarım yüzyıldır üyesi olduğu CHP'den istifa etti. İnönü'nün ardından partiden ayrılan milletvekili ve senatörlerin sayısı 59'a ulaştı.
Bu süreçte, genel sekreterlikten ayrılan Kamil Kırıkoğlu'nun yerine Orhan Eyüboğlu seçildi. 14 Ekim 1973'deki seçimlerde CHP 185, AP ise 149 milletvekili çıkardı. 26 Ocak 1974'te Ecevit'in başkanlığında CHP-Milli Selamet Partisi (MSP) koalisyon hükümeti kuruldu. Bu hükümet döneminde Kıbrıs Barış Harekatı yapıldı. Ortaklar arasındaki anlaşmazlık yüzünden koalisyon 18 Eylül 1974'de sona erdi. Deniz Baykal, bu hükümette Maliye Bakanı idi.
CHP'de 28 Haziran 1974'te yapılan tüzük kurultayında 1970'de ortaya atılan '' Demokratik Sol '' söylemi doğrultusunda parti tüzüğü değiştirildi.

Baykal ve Arkadaşları

-22. Kurultaya (14 Aralık 1974) hükümetin bozulması ile parti içindeki ''demokratik sol'' ve ''ortanın solcuları'' kavramlarına ilişkin tartışmalarla gidildi. Genel sekreterliğe Orhan Eyüboğlu, yardımcılıklarına ise Deniz Baykal ve Mustafa Üstündağ getirildi.
Baykal, 8 Mart 1976'da, görüş ayrılıkları gerekçesiyle dört MYK üyesiyle birlikte istifa etti. CHP tarihinde bu olay ''5'ler hareketi'' olarak yer aldı. Ekim ayında yapılan senatonun üçte birinin yenilenmesi ve milletvekili ara seçiminde CHP 25 senatör ve 1 milletvekili, AP ise 27 senatör ve 5 milletvekili çıkardı.

-23. Kurultay (27 Kasım 1976) öncesinde parti içi tartışma ve gruplaşmalar yoğunluğunu daha da artırdı. Tüzük değişikliğiyle parti meclisi ve merkez yönetim kurulu kaldırıldı, yerine 21 kişilik ''Genel Yönetim Kurulu'' oluşturuldu. Sosyalist Enternasyonel'e katılım kararı alındı. Ecevit, yeniden genel başkan seçildi. Baykal ekibi genel yönetim kurulu seçiminde varlık gösteremedi, Orhan Eyüboğlu yeniden genel sekreter oldu.

5 Haziran 1977'deki seçimde CHP 213, AP 189 milletvekili kazandı. Ecevit'in kurduğu azınlık hükümeti güvenoyu alamadı. Süleyman Demirel başkanlığındaki AP, MHP ve MSP (Milliyetçi Cephe) koalisyon hükümeti de bir süre sonra verilen gensorunun ardından düştü. Ecevit, AP'den istifa eden 11 bağımsızın yanı sıra CGP ve DP'nin desteğiyle yeni hükümeti kurdu. 12 Kasım 1979'a kadar görev yapan bu hükümette CHP Genel Sekreteri Orhan Eyüboğlu başbakan yardımcısı, Deniz Baykal ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı oldu. Genel sekreterliğe ise Mustafa Üstündağ seçildi.

-7. Olağanüstü Kurultay (4 Kasım 1978), 29 Kasım'da toplanması planlanan 24. Kurultay için üye yazımının yetiştirilememesi ve Anayasa Mahkemesi'nden alınan uyarı üzerine gerçekleştirildi.



-24. Kurultaya (24 Mayıs 1979), kaldırılan parti meclisinin yeniden oluşturulması tartışması altında gidildi. Ali Topuz ve Deniz Baykal grupları muhalefeti oluşturuyordu. Parti meclisinin yeniden oluşturulması kabul edilmedi. Genel başkanlığa Ecevit seçildi, genel sekreterliği ise Mustafa Üstündağ üstlendi. 14 Ekim'deki ara seçimde 5 milletvekilliğini de AP kazandı. Ecevit istifa etti ve yeni hükümet Demirel tarafından kuruldu.

-8. Olağanüstü kurultay (4 Kasım 1979) Ecevit'in güvenoyu istemi üzerine gidildi. Muhalif Deniz Baykal ve Ali Topuz gruplarının sert eleştirilerine sahne olan kurultayda Ecevit güven tazeledi. Mustafa Üstündağ yeniden genel sekreterliğe getirildi.

12 Eylül Süreci

12 Eylül 1980'de Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu, parlamento feshedildi ve siyasi partiler kapatıldı. Ecevit, 30 Ekim 1980'de CHP Genel Başkanlığından istifa etti. Yeni anayasanın kabulünün ardından Anavatan Partisi (ANAP), Milliyetçi Demokrat Parti (MDP), Halkçı Parti (HP) ve Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) kuruldu. Veto engelini aşan üç partinin (ANAP, MDP ve HP) katıldığı seçimlerde, Turgut Özal liderliğindeki ANAP tek başına iktidara geldi.

''Solda birlik'' adı altında yürütülen görüşmelerin ardından HP'nin adı Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) olarak değiştirildi ve SODEP ile HP bu çatı altında birleşti. Genel başkanlığa önce Aydın Güven Gürkan, daha sonra Erdal İnönü seçildi. Bu süreçte Rahşan Ecevit'in başkanlığında Demokratik Sol Parti (DSP) kuruldu.

12 Eylül'den 7 yıl sonra yapılan referandumla siyasi yasaklar kalktı. Bülent Ecevit DSP, Süleyman Demirel DYP, Alparslan Türkeş MÇP ve Necmettin Erbakan da RP'nin genel başkanlığını üstlendi. 29 Kasım 1987'de yapılan seçimlerde ANAP 292, SHP 99, DYP 59 milletvekili çıkardı.

SHP'nin ikinci kurultayında Erdal İnönü yeniden genel başkan seçildi, Deniz Baykal ise genel sekreter oldu. 26 Mart 1989'daki yerel seçimlerden SHP birinci parti çıktı. Bundan üç yıl sonra yapılan kurultayın ardından SHP'den ayrılan 10 milletvekili, Fehmi Işıklar başkanlığındaki Halkın Emek Partisi'ni (HEP) kurdu. SHP'de genel sekreter Deniz Baykal ile arkadaşlarının istifası üzerine olağanüstü kurultaya gidildi. Erdal İnönü yeniden seçildi, Hikmet Çetin genel sekreter oldu. Daha sonraki kurultayda ise Baykal ekibi parti meclisine girmeyi başardı.

20 Ekim 1991'de yapılan seçimlerde DYP 178, SHP 88 milletvekili çıkardı. HEP'in SHP listelerinden seçime girmesi uzun süre tartışıldı. 20 Kasım'da, Süleyman Demirel'in başbakanlığındaki DYP-SHP koalisyonu kuruldu. Erdal İnönü başbakan yardımlığını, Hikmet Çetin ise Dışişleri Bakanlığını üstlendi. SHP'de, İnönü-Baykal çatışması sürecinde gidilen olağanüstü kurultayda İnönü yeniden seçildi. Genel sekreterliğe ise Cevdet Selvi getirildi.


CHP'nin Yeniden açılışı

12 Eylül döneminde kapatılan partilerin açılmasına olanak sağlayan yasa, 19 Haziran 1992'de TBMM'de kabul edildi.

-CHP'nin 25. Kurultayı 9 Eylül 1992 yapıldı. 1979'daki 24. Kurultay delegeleriyle yapılan bu kurultayda genel başkanlığa SHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal seçildi. CHP'nin genel başkanlığını üstlenen 4. isim olan Baykal, 11 Eylül'de SHP'den istifa etti. CHP, 21 milletvekili ile TBMM'de grup kurdu. Parti genel sekreterliğine Ertuğrul Günay seçildi.

Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vefatının ardından, 16 mayıs 1993'de, Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı seçildi ve DYP'nin başına ise Tansu Çiller geçti. Çiller, 25 Haziran'da SHP ile koalisyon hükümetini kurdu. SHP'de genel başkanlık koltuğuna Murat Karayalçın oturdu. SHP-CHP arasındaki ''birleşme'' sürecinde Hikmet Çetin'in genel başkanlığında uzlaşıldı.

-18 Şubat 1995'deki 26. Kurultay birleşmeye yönelikti. SHP, CHP'ye katıldı ve genel başkanlığa Hikmet Çetin seçildi. Çetin, CHP'nin 5. Genel Başkanı oldu. Bu süreçte partiden ayrılan Ertuğrul Günay'ın yerine Adnan Keskin genel sekreterliğe seçildi.

-27. Kurultaya (9 Eylül 1995) genel başkanlık tartışmaları altında girildi. Murat Karayalçın ile Deniz Baykal arasındaki yarışın galibi Baykal oldu. Adnan Keskin'in genel sekreter olduğu kurultayda, İsmail Cem ve Hasan Fehmi Güneş listeyi delerek parti meclisine girdi.

DYP-CHP koalisyon hükümeti, Çiller ile Baykal arasında uzlaşmaya varılamaması üzerine bozuldu. Çiller'in daha sonra kurduğu azınlık hükümeti de güvenoyu alamadı. Baykal ile Çiller, erken seçim koşuluyla yeni hükümeti kurdu.

24 Aralık 1995'de yapılan seçimden Refah Partisi (RP) birinci çıktı. Necmettin Erbakan'ın hükümeti kurma girişimleri başarılı olamadı. Bunun üzerine Mesut Yılmaz başkanlığında ANAP-DYP hükümeti kuruldu, ancak Çiller-Yılmaz anlaşmazlığı yüzünden bozuldu. Ardından, Erbakan başkanlığındaki RP-DYP koaliyonuna gidildi. MGK'nın ''28 Şubat kararları'' ve sonraki süreçte hükümet istifa etti. DYP'den ayrılanlar Demokrat Türkiye Partisi'ni (DTP) kurdu. Mesut Yılmaz'ın başkanlığındaki ANAP-DSP-DTP koalisyonuna, CHP de dışarıdan koşullu destek verdi. CHP'nin ısrarı üzerine erken seçim kararı alındı.

CHP Meclis dışı kaldı, Baykal İstifa etti

-28. Kurultaya (23 Mayıs 1998) erken seçim tartışmaları altında gidildi. Baykal, yeniden genel başkanlığa seçildi. Yolsuzluk iddiaları ve Türkbank ihalesine ilişkin gensoruyla Yılmaz hükümeti düştü. Ecevit'in başkanlığındaki DSP azınlık hükümetiyle seçime gidildi. 18 Nisan 1999'daki seçimde CHP Meclise giremedi, DSP 136 milletvekili çıkardı. Baykal, seçim yenilgisinin ardından genel başkanlıktan istifa etti. Cevdet Selvi genel başkan vekilliğine getirildi ve olağanüstü kurultay kararı alındı.

Seçimlerin ardından Ecevit'in başkanlığındaki DSP, MHP ve ANAP koalisyon hükümeti kuruldu.

-9. Olağanüstü Kurultay 22 Mayıs 1999'da yapıldı. Altan Öymen, Hasan Fehmi Güneş, Murat Karayalçın, Ertuğrul Günay ve Hurşit Güneş arasındaki yarışın galibi Öymen oldu. Parti meclisine seçilenler istifa etti.

-10. Olağanüstü Kurultayda (26 Haziran 1999) parti meclisi için seçim yapıldı. Hiziplerin liste savaşına sahne olan kurultayda, Baykal ekibi 60 kişilik parti meclisinde çoğunluğu ele geçirdi. Genel sekreterliğe Tarhan Erdem getirildi.

-11. Olağanüstü Kurultay 30 Eylül 2000'de toplandı. Baykal; Altan Öymen, Hasan Fehmi Güneş ve Sefa Sirmen arasındaki mücadeleden galip çıktı, 15 ay sonra yeniden genel başkanlık koltuğuna oturdu. Bu süreçte, RP'nin yerine kurulan Fazilet Partisi (FP) de 22 Haziran 2001'de Anayasa Mahkemesince kapatıldı, Erbakan ve bazı yöneticilere siyasi yasak getirildi.

-29. kurultayda (30 Haziran 2001) Deniz Baykal, rakipleri Ertuğrul Günay ve Birol Başaran karşısında koltuğunu korudu. Kurultayda tüzükte bazı değişiklikler yapılarak genel başkan adaylığı zorlaştırıldı. Bu süreçte, 14 Ağustos 2001 tarihinde AK Parti kuruldu. DSP, MHP ve ANAP koalisyon hükümeti erken seçim kararı aldı.

-30. Kurultaya (24 Ekim 2003) Deniz Baykal tek aday olarak katıldı ve sandığa giden 1089 delegeden 973'ünün oyunu aldı. 3 Kasım 2002'de yapılan seçimlerde AK Parti tek başına iktidara geldi. DSP'nin parlamento dışı kaldığı seçimde, CHP 178 milletvekili ile anamuhalefet partisi konumuna geldi.

-12. Olağanüstü Kurultay (3 Temmuz 2004) muhaliflerin tüzük kurultayı toplama girişimi üzerine gerçekleştirildi. Baykal'ın güvenoyu istemi doğrultusunda yapılan kurultay seçimsiz gerçekleştirildi. Bazı üyeler bu kurultayın iptali için dava açtı.

-13. Olağanüstü Kurultayda (29-30 Ocak 2005) Deniz Baykal, rakibi Mustafa Sarıgül'ün karşısında galip çıktı.

-31. Kurultayda (19 Kasım 2005) muhaliflerin tüzük değişikliği önerisi reddedildi. Baykal, geçerli 1158 oyun tamamını alarak yeniden genel başkan seçildi.

-32. Kurultayda (26 Nisan 2008), Deniz Baykal'ın karşısında tek aday olarak Haluk Koç vardı. Baykal, kurultayda genel başkanlık koltuğunu korudu.

-14. Olağanüstü Kurultay 21 Aralık 2008'de toplandı, partinin tüzük ve programında değişiklikler yapıldı.

Baykal, görüntülerinin yer aldığı iddia edilen kaset ve daha sonraki süreçte, 10 Mayıs 2010'da CHP Genel Başkanlığından istifa etti. Parti Meclisi Cevdet Selvi'yi genel başkan vekilliğine getirdi. Partinin 33. Kurultayına kısa süre kala CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığa aday olacağını açıkladı. Kılıçdaroğlu, bu göreve seçilmesi durumunda CHP genel başkanlığını üstlenen 7. isim olacak.


http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/diger/146654/CHP_bugune_kadar_6_baskan_gordu.html


***

27 Şubat 2016 Cumartesi

28 ŞUBAT TÜRK SİYASETİNİN ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 8





 28 ŞUBAT  TÜRK SİYASETİNİN  ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 8




28 ŞUBAT SÜRECİ - BÜLENT ECEVİT-MESUT YILMAZ-KEMÂL DERVİŞ SAFHASI / 2 



Bir kere daha tekrarlıyalım: 28 Şubat 1997 Muhtırası ile ile başlayan dönem, TÜRK MİLLETİ'ne, TÜRK DEVLETİ'ne, TÜRK ORDUSU'na, ATATÜRK'e ve MÜSLÜMANLAR'a ihanet dönemidir! 

Yine şunu kesinlikle ifade etmek isteriz ki, 28 Şubat darbesi asla TÜRK ORDUSU'nun giriştiği bir hareket değildir. TÜRK ORDUSU içine sızmış, ta tepelere yükselmiş olan mason, Yahudi dönmesi, Ermeni ve Rum kökenli hain kişilerin işidir. Başını mason-dönme Orgeneral ÇEVİK BİR'in çektiği, bilhassa Deniz Kuvvetleri'nden monşer tipli mason-dönme amirallerin desteklediği 28 ŞUBAT darbesi, SİLAHLI KUVVETLER içindeki gerçek ATATÜRKÇÜ ve MİLLİYETÇİ TÜRK subayların kendini " BATI ÇALIŞMA GRUBU " diye adlandıran İSRAİL yanlısı ekip tarafından ayıklanması, MİLLÎ SİYASET'e yönelmiş olan DEVLET'in tekrar A.B.D., İSRAİL ve A.B. güdümüne sokulması, TÜRK ORDUSU'nun PEYGAMBER OCAĞI niteliğinden çıkarılması, TÜRK MİLLETİ'nin İSLÂM'dan uzaklaşması için yapılmıştır! 


https://www.youtube.com/watch?v=-p9qcQ_GxME


 28 Şubat " postmodern " darbesi sözümona irticaya karşı yapılmış, ancak Necmettin Erbakan'dan daha çok dini istismar eden Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesini sağlamıştır. Recep Tayyip Erdoğan da müslüman görüntüsü altında Hıristiyan Batı'ya, AB ve ABD'ye uşaklık eden, Kıbrıs'tan ve Güneydoğu Anadolu'dan, Türklük'ten. hatta İslam'dan vazgeçen, "darbecileri temizliyorum" derken TÜRK ORDUSU'nu zaafa uğratan bir politikayla Türkiye'yi uçuruma sürüklemiştir... Hepsini bir bir, kronolojik olarak anlatacağız. 

Bir kere daha söyleyelim ki, 28 Şubat darbesini TÜRK ORDUSU'na ve TÜRK SUBAYLAR'a mâletmek, son derece büyük bir hatadır ve bizi tam da 28 Şubatçılar'ın istediği noktaya götürür, ORDUMUZ, ASKERİMİZ kötülenmiş olur! 

Kaldığımız yerden, 28 Şubat sürecinde cereyan eden olaylar ve 2001 Ekonomik Krizi ve 11 Eylül saldırısı ile kronolojimize devam ediyoruz. 

11 Eylül 2001'de ABD'de New York Ticaret Merkezi olan ikiz kulelere iki uçak çarpması, Pentegon'a bir uçak düşmesi şeklinde "terörist saldırılar" gerçekleşti. 4 bine yakın insan öldü. Ancak sonradan bunların ABD derin devleti tarafından içerden yapıldığı, hatta kulelere çarpan uçakların yolcu uçağı olmadığı, binaların yangından değil, patlayıcılarla yıkıldığı, Pentegon'a da bir kamyonun veya bir füzenin çarptığı, çünkü uçak enkazı bulunmadığı öne sürüldü. Başkan Oğul Bush ile şaibeli Bakanları'nın sürekli yalan-dolan işler çevirdiği, tarafsız araştırmacılarca dile getirildi. İçten yapılan bu saldırının, çökmekte olan Amerikan ekonomisini bir kaç savaş ile kurtarmayı amaçladığı, bunun bahanesini hazırladığı belirtildi. 

Pek çok soru cevapsız kaldı: 


1- Aschroff şirketi neden Temmuz 2001'de âniden "tanımlanmayan tehdit" bahanesiyle ticarî uçuşlarını durdurdu? 
2- Pentagon'a çarpan uçağın neden hiçbir görüntüsü yok? Acaba kamyon mu çarptı, füze mi? 
3- 11 Eylül'de yapılması gereken güvenlik toplantısı, 10 Eylül'de neden ertelendi? 
4- Suçlular nasıl bu kadar çabuk bulundu? 
5- FBI niçin 1999'da Laden'in Washington'daki akrabalarını incelediği dosyayı kapattı? 
6- 2001'de Bush niçin Laden ailesinin terörist bağlantısıyla ilgili inlemeyi durdurdu? 
7- 19 korsanın adı neden hiçbirisi yolcu listesinde yok? 
8- Bu kadar dinci olan korsanlar 10 Eylül gecesi niçin barlarda içki içip, İncil okuyup, porno film seyretti? 
9- Uçakta yolcu olması gereken Muhammed Atta'nın cebinde olması icabeden pasaportu, cesedinin tozu bile yokken enkazın altında 
nasıl olup ta hiç zarar görmemiş halde bulundu? 
10- Muhammed Atta'nın vizesi dolmasına rağmen, askerî üstte çalışmasına nasıl izin verildi? 
11- Kâğıt pasaportun bulunduğu enkazda, demir karakutular neden hiçbir zaman bulunamadı? 
12- İlk uçağın çarpma görüntülerini videoya kim kaydetti, ve bu görüntüler niçin sonra kayboldu? 
13- 19 korsanın da hepsinin birden fotoğrafları nasıl hemen bulundu? 
14- Yolcu listesinde olmayan korsanların listesi, nasıl CNN'e aynı günde ulaşabildi? 
15- Korsanlar nasıl oldu da savunma sistemlerini devre dışı bırakabildi? 
16- Korsan olduğu iddia edilen kişilerin saldırıda ölmesi gerekirken, nasıl hâlâ yaşadıkları tesbit edilebildi? Hiç birinin de o uçaklarda olmadığı anlaşıldı. 
17- Bayer'in şarbon olaylarının arkasında olduğunu iddia eden mektuba ne oldu? 
18- Bush "yeni hedefimiz Malezya olabilir" dedikten hemen sonra, neden Malezya'dan şarbonlu bir mektup geliverdi? 
29- Aynı ay içerisinde ölen 3 mikrobiyoloğun ölümü nasıl açıklanabilir? 
20- Mikrobiyologların ölümünün önce intihar, daha sonra da kaza olduğunu açıklayan FBI'ın amacı neydi? 
21- Hükümet niçin 1998 yılında antişarbon aşısının üretilmesi yönünde çalışmalara başladı? 

11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası  
https://www.youtube.com/watch?v=VZDldrkw_IU

11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 2 
https://www.youtube.com/watch?v=oc3s3QWAqio

 11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 3  
https://www.youtube.com/watch?v=sCQUp8DwAsg


 11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 4  
https://www.youtube.com/watch?v=l3T3JLt1Prc

 11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası -5 İngilizce vidyo 

https://www.youtube.com/watch?v=yyaaLKLh7aQ

https://www.youtube.com/watch?v=9S3yLxxU9Fs


 11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 6  İngilizce vidyo 
https://www.youtube.com/watch?v=ZqOvlxiHABc


11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 7 İngilizce makaleler ve viidyolar listesi 

https://www.youtube.com/watch?v=BdGWgLe2qC8



12 Eylül'de Başbakan Ecevit, ''Devlet kuruluşları olarak sürekli teyakkuz halinde olayları izleyeceğiz'' dedi. Aynı gün Fas, Türkiye'nin Ayşegül Tecimer'in iadesi için yaptığı başvuruyu reddetti. İstanbul Organize Suçlar Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi'nden Metro, ulaşım ve inşaat konularında Albayraklar şirketler Grubuna verilen ihalelerle ilgili soruşturmayı sürdüren İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla operasyon başlattı. Gözetim altına alınanların sayısı 27'ye yükseldi. 

Yine 12 Eylül'de NATO Daimi Konseyi, "bir ittifak ülkesinin saldırıya uğradığı anda, tüm üyelerin saldırıya uğradığı" ilkesini içeren 5. maddenin uygulanmasına karar verdi. ABD hazırlandığı işgal için NATO ülkelerini kendine ortak yaptı. 

15 Eylül'de ABD Temsilciler Meclisi, Amerikan topraklarında saldırı düzenleyenlere karşı kuvvet kullanımı için başkana izin veren yasa tasarısını kabul etti. 

16 Eylül'de Taliban, bütün yabancılardan ülkeyi terk etmelerini istedi. Aynı gün İsrail ordusu; hava, kara ve denizden saldırıya geçerek Gazze şeridinde Filistin hedeflerini vurdu. 

17 Eylül'de ABD'nin Afganistan'a müdahale edeceği açıklandı. Saldırıların ardından 3 gün boyunca kapalı kalan New York Borsası'nda Dow-Jones endeksi yüzde 7.12 düştü. Aynı gün Bakan Derviş, IMF'den 5 milyar dolarlık borç ödemesinde erteleme istediklerini açıkladı. IMF kabul etti. 

19 Eylül'de BM Güvenlik Konseyi, Taliban'dan Usame Bin Ladin'in derhal ve koşulsuz teslim edilmesini istedi, Taliban bunu reddetti. Daha önce > "Haçlı Seferi"  demiş olan Bush müslüman ülkelerin tepkisinden korktuğu için tükürdüğünü yaladı! 

20 Eylül'de Kabil'de toplanan "ulema", ABD'ye cihat ilan etti. 

23 Eylül'de Koç Grubu; banka, leasing, finans, sigorta, factoring ve menkul kıymetler şirketlerini tek çatı altında toplayacağını açıkladı. 

Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, gıda alanından çekileceklerini açıkladı. Herhalde babalar üretim ve tüketim piyasalarını paylaşıyordu 

25 Eylül'de TEKEL'in Küba ile ortak olarak kurduğu TEKA Puro fabrikası açıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, enerji tüketiminin 1970'den bu yana ilk kez gerilediğini bildirdi. Sigorta şirketlerinin teminat tutarlarını aşağı çekmesiyle sıkıntıya giren THY'nin teminatının, Hazine tarafından karşılanacağı duyuruldu. 

Yine 25 Eylül'de Başkan Bush, 27 kişi ve örgütü, terörle mücadelenin ilk hedefleri arasında saydı. Riyad, Taliban'la ilişkilerini kesti. 

Aslında Bush "Ya teröre karşı bizimlesiniz, ya da bize karşısınız," diyerek, Türkiye'nin eline terör ile mücadele için çok önemli bir koz vermişti. O zaman, "Tamam, biz varız!.. Terörle, PKK ile, DHKP-C ile TİKKO ile sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bizde sizin gibi 'Vatanseverlik Yasası' (Patriot Act) çıkaracağız," deyip yurt içinde ve dışındaki silahlı teröristler imha etmeye, onlara yardım ve yataklık eden işadamları, medya mensupları, memurları hapse tıkmaya başlayabilirdik. Kimseye ağız açtırmazdık. Ama bunu kim yapacak?.. Pimpirik bir ihtiyar haline gelmiş Ecevit mi, Amerikan hayranı ve pasif Devlet Bahçeli mi? Ne idüğü belirsiz, "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer," diyen şaibeli Mesut Yılmaz mı? 

26 Eylül'de Devlet Bakanı Hasan Gemici, Dünya Bankası ile başlatılan "sosyal riski azaltma" projesi çerçevesinde 400 bin aileye 40 trilyon tutarında yakacak, 1 milyon 50 bin öğrenciye de 50'şer milyon lira para yardımında bulunulacağını açıkladı... Böyle "sosyal risk" falan gibi cafcaflı lâflar, gerçek maksadı gizlemek için kullanılır. Burada "sosyal risk"ten kastedilen halkın ayaklanıp, dükkânları yağmalaması, zenginleri ve politikacıları paralamasıdır. 

28 Eylül'de Merkez Bankası verilerine göre, krizde Türkiye'den çıkan sermaye miktarı 10.4 milyar doları buldu. Ankara Ticaret Odası, "TL'ye itibar" kampanyasından vazgeçti. ama kampanya tutmuştu bir kere. Zaman içinde dolara, dövize ilgi azaldı. 

Yine 28 Eylül'de Suudi Arabistan, topraklarında konuşlandırılmış Amerikan kuvvetlerine Bin Ladin'e karşı girişilecek operasyona katılma izni verdi. Dünya, koca Amerika'yı, Afganistan dağlarında bedevî gibi yaşayan Bin Ladin'in tehdit ettiğine inandırılmıştı! 

1 Ekim'de üç ayrı şirkete bölünen Türkiye Elektrik Üretim İletim Şirketi TEAŞ, tarihe karıştı. Aynı gün ''Türk Ticaret Bankası'nın resmi ihalesine fesat karıştırmak'' ve ''çete üyesi olmak'' suçlarından aranan Mustafa Kefeli, ABD dönüşü Atatürk Havalimanı'nda yakalandı. 

2 Ekim'de 11 Eylül saldırısından sonra sıkıntıya düşen Swissair tüm uçuşlarını durdurdu. Aynı gün Ankara DGM Başsavcılığı, Bağ-Kur'a yönelik operasyon başlattı. Operasyonda, hayali prim yatırarak çok sayıda kişinin emekli olmasını sağlayan 3'ü memur 6 kişilik bir şebeke ortaya çıkarıldı. Yolsuzluğun bini bir para!.. 

Yine 2 Ekim'de Pakistan'da düzenlenen intihar saldırısında 29 kişi öldü, 40 kişi yaralandı. Kim, neden saldırdı, anlaşılamadı. Gene Taliban'ın üzerine yıkıldı. Böylece Pakistan ABD'nin müttefiki olmaya zorlandı. Aslında Bush; Müşerref'i arayarak, "Eğer bizimle birlikte hareket etmezsen, Pakistan'ı taş devrine döndürürüm," diye atom bombası ile tehdit etmişti! 

3 Ekim'de ''Sonsuz Özgürlük'' operasyonu çerçevesinde, 30 bin Amerikan askeri Asya'nın güneybatısına konuşlandırıldı. Patavatsız Bush bir ara ağzından "Bu bir Haçlı Seferi'dir," ifadesini kaçırmış, sonra müslümanların tepkisini çekeceğini anlayınca, tevile çalışmıştı! 11 Eylül ile başlayan harekât gerçekten bir  Haçlı Seferi idi ve o tarihten sonra nice müslüman ülke saldırıya uğradı. 

4 Ekim'de Sabancı, Toyotasa'daki hisselerini 49.2 milyon dolara Toyota Motor Corp'a sattı.Aynı gün çiftçilere Ziraat Bankası borçlarını ödeme kolaylığı getirildi. Man, Neoplan'ı satın aldı. 

5 Ekim'de Belçika Havayolları Sabena konkordato ilan etti. 11 Eylül komplosunun dünya ekonomisini fena etkilediği görülmeye başladı. Aynı gün İsrail'den kalkan Rus uçağı, Karadeniz üzerinde Ukrayna füzesiyle vurularak sulara gömüldü. 78 kişi öldü. Uçak niye vuruldu, anlaşılamadı. 

7 Ekim'de saldırgan, zalim, kapitalist, emperyalist ABD'nin hiç bir şeyden haberi olmayan Afganistan'a yönelik harekatı başladı. Amerika Ortaasya petrol ve doğalgaz yataklarının kontrolünü ele geçirme operasyonunu başlatmış oldu. Bin Ladin, El Cezire TV'since yayınlanan mesajında, ABD'ye ''rahat yüzü göstermeyeceği'' tehdidini savurdu... Bu "El Cezire" televizyonu aslında bir aldatmacadır, Arap telvizyonu gibi görünür ama, CNN gibi Amerikan malıdır. Haberleri de çarpıtmadır. Daha sonra CNN'e rakip Ruslar'ın "Russia Today" ve İranlılar'ın "Press TV"si çıktı, ve Amerikan yalanlarını birer birer ortaya dökmeye başladı. 

9 Ekim'de FBI, nereden geldiği belli olmayan, ancak amacı Amerikalıları korkutup Bush'u desteklemeleri için kullanılan "şarbonlu mektup" vakalarını soruşturmaya başladı. 

10 Ekim'de TBMM Genel Kurulu, yurtdışına asker gönderme ve yurtdışından asker kabul etme konusunda hükümete yetki verilmesini öngören tezkereyi, kabul etti. Aynı gün Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ile 5 polis memurunun şehit edilmesi eylemine katıldığı belirtilen 3 tetikçinin aralarında bulunduğu 13 Hizbullah terör örgütü üyesi yakalandı. 

12 Ekim'de Nobel Edebiyat ödülü Hint kökenli İngiliz Vidiadhar Surajprasad Naipaul'e, barış ödülü BM ve genel sekreter Annan'a verildi...Bu ödüller hep siyasîdir. Hep Soljenitsin gibi ülkesine ihanet edenlere, veya reklamı yapılmak istenenlere verilir. Bir kaç yıl sonra da bizim "1,5 milyon Ermeni öldürüldü" diyen Orhan Pamuk'a verilecektir. 

14 Ekim'de Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Bürosu'na bağlı sivil polis ekibine Sefaköy'de yapılan silahlı saldırıda 2 polis memuru öldü, 1 polis memuru yaralandı. 

16 Ekim'de Tokat'ın Almus ilçesi Kadıvakfı Köyü kırsalında DHKP-C'li teröristlerle çıkan çatışmada biri astsubay 2 asker öldü. 

17 Ekim'de Nobel ekonomi ödülü, George Akerlot, Michael Spence ve  Joseph Stiglitz 'e verildi. Türkiye'yi de ziyaret etmiş olan Stiglitz, "Dünya Bankası ve IMF'nin geri kalmış ülkelerin daha da batmasına yol açtığını" dile getiren iktisatçı idi. 

Yine 17 Ekim'de İsrail Turizm Bakanı Rehavam Zeevi Kudüs'te öldürüldü. 

18 Ekim'de Garanti ile Osmanlı Bankası'nın birleşeceği açıklandı. Aynı gün işsizlik sigorta primlerinde 2002'den itibaren 1'er puanlık indirime gidildi. 

19 Ekim'de BDDK, Bankekspres ünvanının Tekfenbank olarak değiştirilmesini onayladı. Aynı gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Gaz Dağıtım Şirketi'nde (İGDAŞ) başlattığı operasyonda, aralarında şirket yöneticilerinin de bulunduğu 6 kişiyi gözaltına aldı. 

20 Ekim'de 17. İSEDAK toplantısı İstanbul'da gerçekleştirildi. 

21 Ekim'de Amerikan komandoları Afganistan'ın güneyine inerek işgali başlattı. 

23 Ekim'de TMSF'ye ait Türk Nippon Sigorta, Kanadalı işadamı Hussein Nuaman Soutraki'ye satıldı. Aynı gün İsrail ordusu, Zeevi'nin öldürülmesine misilleme olarak 6 Filistin kentini vurdu. 

24 Ekim'de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan ve Dönme Bakan Derviş, yaptıkları ortak açıklamada, 29 Yap-İşlet-Devret projesine (YİD) 2002 yılı sonuna kadar faaliyete geçmesi koşuluyla garanti verme şartlarını açıkladılar. Merkez Bankası süper döviz hesapları ve kredi mektuplu döviz tevdiat hesaplarında değişikliğe gitti. Devlet tahvili ve Hazine bonosu faiz gelirlerinden 50 milyar lirası vergiden istisna edildi. Böylece faizcilere gün doğdu... O tarihte Türkiye'de acaba kaç kişi faizden 50 milyar lira kazanıyordu acaba? 

Yine 24 Ekim'de Meclis'te bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz,  Türkiye'yi dışlayan bir Avrupa, ortaçağa dönüşü simgeleyen yolda bir Hıristiyan kulübü olarak emin adımlarla ilerleyecektir." '"dedi. Bu kişi ve Hükûmet sürekli AB'nin iflâh olmaz bir HIRISTİYAN KLUBÜ olduğu intibaını ediniyorlar, ama bir türlü de Avrupa kapısından ayrılamıyorlardı. Ne zavallılık!.. 50 yıllık bir hükûmetten diğerine bulaşan bir zavallılık!.. 

Aynı gün Yargıtay, Susurluk Davası'nda eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin ile eski MİT görevlisi Korkut Eken'in 6'şar yıl, diğer 12 sanığın da 4 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin hükmü "eksik soruşturma" gerekçesiyle bozdu. 

26 Ekim'de Romanya'nın Başkenti Bükreş'te ''Meriç Operasyonu'' kapsamında yakalanan Hüseyin Saral, yargılanmak üzere Türkiye'ye getirildi. Aynı gün Eximbank kredilerini usulsüz kullandıkları gerekçesiyle Emniyet Genel Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı ile Maliye müfettişleri ''Örümcek Ağı Operasyonu'' başlattı. Operasyon kapsamında İstanbul, Gaziantep ve İçel'de yakalanan 25 kişi, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nce gözaltına alındı. 

Yine 26 Ekim'de ABD'de 11 Eylül saldırılarından sonra terör faaliyetlerine karıştıklarından şüphelenilen 952 kişi tutuklandı. Artık herkesin "burası özgür ülke" dediği Amerika'da ağzını açan kendini hapishanede bulur oldu. 

30 Ekim'de Demirbank, HSCB'ye devredildi. Dışbank, KKTC'de bulunan Kıbrıs Dış Ticaret Bankası Offshore unvanlı iştirakinin tasfiyesine karar verdi. 

31 Ekim'de Türk Telekom'un özelleştirilmesi için, Arthur Andersen danışman olarak seçildi... O tarihten bu yana bütün "danışmanlık" hizmetlerimizi gavurlar yapıyor. Onlara yüz milyonlarca dolar ücret ödeniyor. TÜRK uzmanlar işsiz geziyor. 

1 Kasım'da Çin'in Ukrayna'dan satın aldığı, ve Boğazlar'dan geçişine izin verilmediği için yaklaşık 19 ay Karadeniz'de bekleyen yüzerkütle Varyag, 5 saat 55 dakikada İstanbul Boğazı'ndan geçti. 

3 Kasım'da yıllık enfilasyon toptan eşyada yüzde 81,4, tüketici fiyatlarında da yüzde 66,5 olarak açıklandı. 

4 Kasım'da İngiltere ve ABD, terörist ilan ettikleri 25 örgütün malvarlıklarını dondurdu. 

5 Kasım'da 20 milyon liralık banknot tedavüle girdi. Aynı gün Merkez Bankası, kamu bankaları ile fon bünyesindeki bankaların gecelik borçlanma ihtiyaçlarının azaltılması çerçevesinde, 15.8 katrilyon lira tutarındaki iç borçlanma senedini 18.8 katrilyon liralık uzun vadeli senetle değiştirdi. Maliye Bakanlığı bazı ürünlerde yıl sonuna kadar KDV oranlarını yüzde 26'dan yüzde 18'e çekti. Merkez Bankası yasa gereği, bugünden itibaren, Hazine'ye kredi açmama ve avans vermeme uygulamasına geçti. Yani TÜRK Merkez Bankası, TÜRK Devleti'ne ve TÜRK Milleti'ne "yardım etmeme" kararı aldı!.. Özerklik, yani başına buyruk oluş hali işte böyle bir şeydir. Evlâdı babaya düşman eder! Haa, o yasayı kimler çıkarttı? Meclis çıkarttı ama o Meclis artık Millet'in değil, Dönme Derviş'in ve onun arkasında AB ve ABD'nin Meclisi idi. 

Yine aynı gün F tipi cezaevlerini protesto için sürdürülen ölüm oruçlarına dışarıdan destekleyenlerin kaldığı Sarıyer Küçükarmutlu'daki iki eve emniyet güçleri müdahale etti. Operasyonda 4 kişi öldü, 10 kişi de yaralandı. Zorla aç bırakılanlar kurtarıldı. 

7 Kasım'da Barmek Holding, Bakü elektrik dağıtımını 25 yıllığına aldı. Özelleştirme Asya'daki TÜRK Cumhuriyetleri'ne de bulaşmıştı. "Biz aldık," diye sevinmeyin, çoğu işletmeyi Hıristiyan Batılılar alıyordu. 

Aynı gün Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi, eski TBMM Başkanı Mustafa Kalemli'nin de aralarında bulunduğu 23 kişi hakkında, ''Genel Kurul Salonu'nun yenilenmesi sırasında görevlerini kötüye kullandıkları'' iddiasıyla açılan davayı, Rahşah Affı uyarınca erteledi. Gördünüz mü "dürüst" Ecevit'in çıkardığı gayrıdürüst kanunlar ne işe yarıyormuş??? 

Yine 7 Kasım'da Belçika havayolları şirketi Sabena iflâsını açıkladı. 

9 Kasım'da ABD'li Textron ile Hema Endüstri arasında 50 milyon dolarlık ortaklık anlaşması imzalandı.Aynı gün TAI, tamamıyla yerli üretim olan 15 adet uzaktan kumandalı hedef uçağı Türk Silahlı Kuvvetleri'ne teslim etti. 

10 Kasım'da Afganistan'da ABD'nin desteklediği, Mesut Şah'sız Kuzey İttifakı, Taliban hâkimiyetindeki Mezar-ı Şerif kentini ele geçirdi. Aynı gün Dünya Ticaret Örgütü, Çin'i üye almayı kabul etti... Bu örgüt aslında kapitalist Hıristiyan Batı ülkelerinin bir hegemonyasıdır. Üye olmak isteyen her ülke, ilk kurucular ile karşılıklı anlaşmalar yapmak, daha doğrusu onların dikte ettiği hususları kabul etmek zorundadır. Şöyle düşünün: Beşiktaş Klubü'ne müracaat ediyorsunuz. Size diyorlar ki, "Hiç bir Beşiktaş maçını kaçırmayacksın. (Tamam) Bize şu kadar aidat vereceksin. (Tamam) Maçlara Beşiktaş forması giyerek geleceksin. (Tamam) Dükkânında Beşiktaşlılara indirim yapacaksın. (Tamam) Hiç bir Fenerbahçeli, Galatasaraylı arkadaşın olmayacak! (???) Karın Trabzonlu. O mutlak Trabzon Spor'u tutuyordur, onu boşayacaksın! (Eee, yeter be!) ... dersin de, iş Dünya Ticaret Örgütü'ne (WTO) gelince diyemiyorsun, adamın iflâhını ve de ticaretini kesiyorlar! 

11 Kasım'da kürtçü Sosyalist İktidar Partisi'nin (SİP) 6. Olağanüstü Kongresi'nde, SİP ile kürtçü Komünist Partisi birleşerek, kürtçü Türkiye Komünist Partisi'ni (TKP) kurdular. TKP Genel Başkanlığı'na Aydemir Güler getirildi. 

12 Kasım'da Aselsan Stinger füzesi üretimi için Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile 265 milyon dolarlık sözleşme imzaladı. 

13 Kasım'da yaklaşık 7 katrilyon lira tutarındaki tasarruf için, Türkiye ile IMF arasında tedbirler paketi konusunda anlaşmaya varıldı. Kimbilir ne tavizler verildi. 

Yine 13 Kasım'da Afganistan'ın başkenti Kabil ve Herat, Amerikan operasyonunun 38. gününde düştü. 

16 Kasım'da IMF, Türkiye'ye 2002 yılında 10 milyar dolarlık ek kaynak vereceğini duyurdu. Aynı gün kamuda alınacak tasarruf önlemleri açıklandı. 

17 Kasım'da Dünya Bankası uzmanı Chibber, Ecevit'in 1970'lerden beri gevelediği Köy-kent projelerine mâlî destek vereceklerini bildirdi. Ancak bir tek Köy-Kent projesinin temeli atılabildi. Hayata geçti mi, geçmedi mi, ALLAH bilir. 

19 Kasım'da darda olan Philips Petroleum ve Conoco şirketleri birleşti. 

21 Kasım'da Anayasa'nın milletvekillerinin özlük haklarını düzenleyen 86. maddesinde değişiklik öngören yasa teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Böylece milletin vekili olması gerekenler, kendilerinin vekili olarak kıyak maaş, kıyak özlük hakları ve kıyak emeklilik kazanmış oldular. 

Aynı gün ABD, Bin Ladin'in kellesine 25 milyon dolar mükâfat koydu. 

22 Kasım'da Vatikan, Avustralya ve Okyanusya yerlilerinden geçmişteki hatalar için (yani yaptığı zulüm ve katliam için) özür diledi... Daha çok özür dileyeceği husus var. Hem Vatikan'ın, hem Batı Avrupa'nın, hem Amerika'nın!.. Dilemekle bitmez! 

25 Kasım'da Afganistan'da Kunduz düştü. Düşen şehirlerde halk aç ve perişan kaldı. 

26 Kasım'da TÜSİAD, Kıbrıs konusunda Türkiye'nin Denktaş'ın ''uzlaşmaz'' tavrını desteklemesini doğru bulmadığını açıkladı.. Bu "türk" işadamları, TÜRK'ten çok yabancıya arka çıkarlar. Uzlaşmaz olanın Rumlar ve Yunanistan olduğunu unutup, rahmetli Denktaş'a çatarlar! Erdoğan da Başbakan olunca öyle yapmış, Denktaş'ı düşürmüş, Annan Planı ile Türkiye'yi neredeyse Kıbrıs'ı kaybetme noktasına getirmişti. Ne diyelim???.. "Rumlar seninle gurur duyuyor!.. Yunanistan seninle gurur duyuyor!" 

Aynı gün Konya'nın Karapınar ilçesi yakınlarında 4 yıl önce meydana gelen ve 49 kişinin ölmesiyle sonuçlanan trafik kazasının ardından Mercedes Benz Türk hakkında açılan dava sonuçlandı. Mahkeme, yakıt tankı tasarımının hatalı olduğu ve yangına sebebiyet verdiği gerekçesiyle 1995, 1996, 1997 ve 1998 model O 403 Mercedes otobüslerinin toplatılmasına karar verdi. Kazazede yakınları hiç bir tazminat alamadı. Mercedes'in yabancı uyruklu yöneticileri hakkındaki dava ise Rahşan Affı gereği ertelendi. Gördünüz mü "dürüst" Ecevit bilerek veya bilmeyerek kimlere hizmet etmiş, kimlerin hakkını yemiş??? 

27 Kasım'da Yağma Hasan'ın Böreği Hazine arazilerinin satışında, 92.2 trilyon lira bedelle satışa çıkarılan 12 gayrimenkulün sadece 1'i satılabildi. 

Aynı gün TBMM İdare Amiri, MHP İstanbul Milletvekili Ahmet Çakar, Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanan Türk Devleti'nin Yahudiler'e zulmettiği "Salkım Hanım'ın Taneleri" filminin TRT'de yayımlanmasını eleştirerek, ''Filmin TRT'de yayınlanması tam bir skandaldır'' dedi. Ama TRT yöneticileri hakkında hiç bir işlem yapılmadı. 

Yine 27 Kasım'da Afgan aşiretlerini temsil eden delegeler, Bonn'da toplanarak Afganistan'ın siyasal geleceğini görüşmeye başladı. Delegeler, Amerikan baskı ile yeni yönetim konusunda "anlaştı". 

28 Kasım'da IMF, 3.1 milyar dolarlık kredi dilimi onayladı. Aynı gün Mason Demirel'in has yeğeni Yahya Murat Demirel, şirketlerine Halk Bankası'ndan usulsüz kredi verilmesiyle ilgili 7 sanıkla birlikte yargılandığı İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada beraat etti. Yeğen "sütten çıkmış ak kaşık" kadar temiz ve beyazdı. 

Yine 28 Kasım'da Vietnam parlamentosu, ABD'yle ticaret anlaşmasını kabul etti. 

29 Kasım'da IMF, kamu sektöründe çalışanların sayısının azaltılması ve maaşlarda kısıntıya gidilmesi uyarısında bulundu. "Bırakın açlıktan ölsünler, sizde adam çok," dedi. 

30 Kasım'da Hükümet ile TOBB, reel sektöre destek paketi konusunda anlaştı ve paket açıklandı. Reel Sektör"ün ne olduğunu belirtmiştik. Bu şu demekti: "Şimdiye kadar hep hayalî sektör desteklendi. Biraz da gerçekten çalışıp üretenlere destek verelim." Aynı gün Toprakbank TMSF'ye devredildi. 

Yine 30 Kasım'da İsrail'de kanlı gün: İki intihar saldırısında yedi kişi öldü. İsrail, misillemeye başladı. 

1 Aralık'ta gayrımenkullerin yeniden değerleme oranı yüzde 53,2 olarak belirlendi. Yani bir ev bir önceki yıla göre yüzde 53 daha pahalı hale geldi. Aynı gün işçi ve memur sendikaları ile sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu ''Emek Platformu'' tarafından, ''uygulanan ekonomik politikayı protesto'' için Türkiye genelinde mitingler düzenlendi. 

Yine 1 Aralık'ta İsrail'de 1 ve 2 Aralık'ta 26 kişinin ölümüne yol açan intihar saldırıları düzenlendi. Filistin polisi, radikal İslamî militanlara karşı geniş çapta tutuklama başlattı. 

2 Aralık'ta TMSF, EGS Bank ve İktisat Bankası'nın mevduatını diğer bankalara devretti. 

3 Aralık'ta Başbakan Bülent Ecevit imzasıyla yayınlanan genelgede, emeklilik hakkını elde etmiş ve 50 yaşın üzerinde bulunan işçilerin her türlü yasal hakları ödenerek iş akitlerinin fesh edileceği belirtildi. 

Yine 3 Aralık'ta İsrail Başbakanı Ariel Şaron, terörizme karşı savaş açtığını açıkladı ve İsrail'e düzenlenen saldırılardan Filistin lideri Arafat'ı sorumlu tuttu. Yani bizim yapamadığımızı yaptı, Bush'un "terör" politikasından yararlandı. Aynı gün Filistin polisi, radikal İslami militanlara karşı geniş çapta tutuklama başlattı. 

4 Aralık'ta ABD, İsrail'deki 1-2 Aralık saldırılarının sorumluluğunu üstlenen Hamas'la bağlantılı örgütlerin malvarlığını dondurdu. İsrail, saldırılara misillemede bulundu. 3 füze, Arafat'ın bürosunun yakınına düştü. 

5 Aralık'ta Almanya'da yapılan Afganistan görüşmelerinde bir başbakan ve bakanlar kurulunu içeren geçici yönetim onaylandı. Afganistan yönetimi, Afganistan dışında işbaşına getirildi!.. Aynı gün Filistin polisi, Hamas'ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin'i ev hapsine aldı. 

6 Aralık'ta emekli olacakların sayısının hedeflenen rakamın üzerinde olmasından dolayı, resen emeklilik uygulamasına gerek kalmayacağı görüşüne varıldı. 

7 Aralık'ta BDDK, İktisat Bankası'nın kapatılması kararına vardı. Aynı gün Cumhurbaşkanı Sezer, aile hayatında köklü değişiklikler içeren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'u onayladı. Geçen yıl ''Çevik Kuvvet Yürüyüşü''ne katılan 30 polise verilen ''Meslekten ihraç'' cezası, daha önce suç işlemedikleri için, ''24 ay kıdem durdurma'' cezasına çevrildi 

Yine 7 Aralık'ta Afganistan'daki Taliban güçleri, direndikleri son yer olan Kahdahar'ı kaybetti. Artık ülke zalim Amerikalıların insafına kalmıştı. 

10 Aralık'ta Sanayi üretiminin Ekim ayında yüzde 13.5 oranında gerilediği açıklandı. 

11 Aralık'ta FIAT, 5 yıllık CEO'su Roberto Testore'yi başarısız sayarak görevden aldı. Dünyadaki 18 fabrikasını kapatacağını açıkladı. Aynı gün Hazine ihalesinde faiz yüzde 74'ün altına indi. Doğuş Grubu, Tansaş ve Makro Market'i birleştirme kararı aldı. Aynı gün Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun, Susurluk Davası'nda 8. Ceza Dairesi'nin, ''eksik soruşturma'' gerekçesiyle verdiği bozma kararına yaptığı itirazı kabul etti. Böylece İbrahim Şahin ile Korkut Eken'in 6'şar yıl, diğer 12 sanığın da 4 yıl ağır hapis cezası kesinleşti. 

12 Aralık'ta Almanya, ''kara ses'' olarak bilinen Cemalettin Kaplan'ın cezaevinde bulunan oğlu Metin Kaplan tarafından yönetilen İslami Cemaat ve Cemiyetleri Birliği (İCCB) ile derneğin 19 yan kuruluşunun faaliyetlerini yasakladı. Türkiye'de de kısa bir süre sonra  kokoreç, işkembe, kelle paça  gibi yiyecekler satılamayacağı açıklandı. Çünkü Avrupa Birliği ülkelerinde sakatatın insan sağlığına zararlı olduğu gerekçesiyle satılması ve yenilmesi yasak. TÜRKİYE'yi de her ne olursa olsun, AB'ye sokmaya çalıştıklarına göre, bu kuralı uygulaması gerekiyor... 

Bu gavurlar sakatat yemezler de, onca sakatatı, öldürdükleri hayvanın iç organlarını ve kanını ne yaparlar, biliyor musunuz?.. Hayvan yemine katarlar!.. Tavuklara kan yedirirler! İneğin sakatatını yine ineğe yedirirlerdi!.. İşte bu yüzden yamyamlaşan ineklerde "deli dana" hastalığı görüldü ve bu uygulamadan vazgeçildi. Şimdi onca sakatatı ne yaptıkları bilinmiyor! 

13 Aralık'ta Hazine Akdeniz Sigorta'nın sözleşme yetkisini kaldırdı. Akbank, Akhayat'ın yüzde 70,52'sine ortak oldu. Aynı gün BDDK, Demirbank'ın HSCB ile, Osmanlı Bankası'nın da Garanti Bankası ile birleşmesini onayladı. TMSF, McKinsey ile danışmanlık hizmeti sözleşmesi imzaladı. 

13 Aralık'ta İsrail, Filistin lideri Arafat'la tüm ilişkileri kestiğini açıkladı. ABD, 11 Eylül saldırılarıyla ilgili olarak kanıt olduğunu açıkladığı Usame Bin Ladin'in konuşmalarının yer aldığı video kaseti kamuoyuna açıkladı.Böylece Afganistan işgaline sözümona meşruiyet kazandırmış oldu. Aynı gün ABD Başkanı Bush, Anti Balistik Füze Anlaşması'ndan (ABM) çekildiğini açıkladı. Yani istediği gibi nükleer füze ve bomba üretebilecek. Yine aynı gün Hindistan parlamentosuna saldırı düzenlendi, 5'i saldırgan 12 kişi öldü. Kim saldırdı, niye saldırdı, anlaşılamadı. Amaç Hindistan'ı da Bush'un terör harekatına katmak idi. 

14 Aralık'ta Yeni ekonomik program ve ek kaynak konusunda IMF ile uzlaşmaya varıldı. Aynı gün Amerikan deniz piyadeleri, Kandahar havaalanının kontrolünü ele geçirdi. 

15 Aralık'ta Çimentaş, 227 milyon dolara İtalyanlara satıldı. 

16 Aralık'ta Amerikan baskısı altındaki Afgan aşiret liderleri, 9 haftalık kuşatmanın ardından El Kaide militanlarına karşı zaferlerini ilan ettiler, ancak Usame Bin Ladin'in nerede olduğu belirlenemedi. Aynı gün Filistin lideri Arafat, yelkenleri suya indirdi. İsrail'e yönelik intihar saldırılarının ve diğer eylemlerin durdurulması çağrısında bulundu, saldırıyı gerçekleştiren militanların tutuklanacağını açıkladı. 

17 Aralık'ta yoksul Haiti'de darbe girişimi oldu. Silahlı kişilerin başarısız eyleminde 8 kişi öldü. 

19 Aralık'ta Kabil'e en az 3 bin kişiden oluşacak uluslararası güç konuşlandırılması için BM Güvenlik Konseyi onay verdi. "Domuzlar Diktatoryası" diye bilinen Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve Güvenlik Konseyi hep ABD hegemonyası altındadır. Bilhassa Sosyalist Blok'un yıkılmasından sonra (1991) artık ona karşı çıkacak güç kalmamıştır. Bu bakımdan isteyen de, onaylayan da ABD'nin kendisidir. 

Aynı gün Arjantin'de isyan çıktı: Başta başkent olmak üzere birçok kentte ekonomik bunalım yüzünden patlayan olaylarda 20 kişi öldü. 

20 Aralık'ta Savcı Kadri Söğütlüoğlu, DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu'nun ölümüyle ilgili olarak ''kastın aşılması suretiyle adam öldürme'' suçlamasıyla yargılanan MHP milletvekilleri Mehmet Kundakçı ve Cahit Tekelioğlu'nun beraatlerini istedi. Şıhanoğlu TBMM'de itiş-kakış sınasında ölmüştü. Söğütlüoğlu, esas hakkındaki mütalaasında, ''Şıhanlıoğlu'nun kalp rahatsızlığı nedeniyle öldüğünün anlaşıldığını'' belirtti. 

Aynı gün Arjantin Devlet Başkanı Fernando de la Rua istifa etti. 

22 Aralık'ta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu, Kubilay'ın şehit edilişinin 71. yılı dolayısıyla yayınladığı mesajda, geçmişte olduğu gibi bugün de din istismarcılarının varlıklarını ve bozgunculuklarını devam ettirdiklerini belirterek, ''Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; Türk Silahlı Kuvvetleri laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal düzenini irticai, bölücü ve yıkıcı her türlü tehdide karşı korumaya kararlıdır'' dedi. 28 Şubat süreci sürüyordu. Bu süreç başa din istirmarcısı Tayyip Erdoğan ile ipartisi AKP'yi iktidara taşıyacaktı! 

28 Aralık'ta BDDK, Kentbank ve Etibank'ı kapattı. Bankaların maceralarını yukarıda anlatmıştık. 

9 CU  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR,


...