Abdüllatif Şener etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Abdüllatif Şener etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Kasım 2017 Pazar

Koparak Kurulan Partiler ve Siyasi Kültür ,

Koparak Kurulan Partiler ve Siyasi Kültür ,



Nebi Miş  
26 Ekim 2017



Bu tip partiler daha çok, mevcut içinde yer aldıkları partinin lider kadrosu ile girilen mücadelenin kaybedilmesi ya da ideolojik olarak farklılaşmanın sonucunda ana partiden ayrılanlar tarafından kurulur. 

Yargıtay 15 Şubat 2017 itibari ile Türkiye’de faaliyette olan siyasi parti sayısını 92 olarak açıklamıştı. 19 Ekim 2017 itibari ile güncellenen listede 86 partinin adı bulunmakta. Mesela açıklanan güncel listede en son 3 Ekim 2017 tarihinde kurulan partinin adı “Güven Adalet ve Aydınlık Partisi”. Kurucuları hariç böyle bir partinin faaliyette olduğunu büyük ihtimal kimse bilmiyor.

Dün itibarıyla 86 partinin bulunduğu bu listeye Meral Akşener’in öncülüğünde kurulan ”İyi Parti” adında yeni birisi daha eklendi.

Siyasi partiler literatüründe yeni partilerin ortaya çıkışları ile ilgili farklı yaklaşımlar bulunmakta. Bunlardan biri de batıda “splinter party” olarak adlandırılan “ana partiden ayrılarak kurulan” partilerdir. Akşener tarafından kurulan parti de MHP’den ayrılanlar tarafından kurulduğu için bu tipolojiye uygun bir özellik göstermekte.

Bu tip partiler daha çok, mevcut içinde yer aldıkları partinin lider kadrosu ile girilen mücadelenin kaybedilmesi ya da ideolojik olarak farklılaşmanın sonucunda ana partiden ayrılanlar tarafından kurulur.

Türk demokrasi tarihine bakıldığında birçok parti bir ana partiden ayrılanlar tarafından kurulmuştur. Ama bunların içinde sadece ikisi başarılı olmuştur. Bunlar, CHP’den kopanlar tarafından kurulan Demokrat Parti (DP) ve Fazilet Partisi’nin kapatılmasının ardından bu partiden ayrılanların kurduğu AK Parti’dir. 1946’da yapılan hileli seçimleri saymazsak (ki o seçimde bile DP 61 milletvekili çıkarmıştır) 1950 seçimlerinde DP yüzde 53,5 oy oranı ile 416; CHP ise yüzde 39,9 oy oranı ile 69 milletvekili çıkarmıştır. AK Parti ise girdiği ilk seçimde 34,3 oy oranı ve 363 milletvekili ile seçimi kazanmıştır.

Bu iki partinin dışında ana partiden ayrılarak kurulan partilerin girdikleri ilk seçimlerde aldıkları oy oranları çok düşüktür. Ve tümü başarısız olmuştur.

Örneğin, Doğru Yol Partisi’nden ayrılanlar tarafından kurulan Hüsamettin Cindoruk’un başkanlığındaki Demokrat Türkiye Partisi, 1999’da girdiği ilk seçimde yüzde 0,6 oy almıştır. DSP’ten ayrılan ve büyük bir medya desteğini arkasına alan İsmail Cem’in kurduğu Yeni Türkiye Partisi ise 2002 seçimlerinde sadece yüzde 0,1 oy alabilmiştir.

Bu tip partilerin büyük çoğunluğu ilk seçimin ardından bir sonraki seçimlere bile giremeden siyaset sahnesinden çekilmişlerdir.

Ana partiden ayrılan ve sert bir ideolojik konumlanmaya sahip olan partiler ise girdikleri her seçimde yüzde birlik oranlara ancak ulaşabilse bile parlamento dışı muhalefet olarak varlığını sürdürebilmektedir. Buna en iyi örnek MHP’den ayrılan ve hiç seçim başarısı olmayan Büyük Birlik Partisi’dir.

Son 15 yıllık AK Parti iktidarı döneminde kurulan partiler ise seçimlerde dikkate değer bir oy almanın ötesinde gündemin ön sıralarına bile gelememişlerdir. Örneğin CHP’den ayrılarak ANA Parti’yi kuran Emine Ülker Tarhan girdiği ilk seçimde yüzde 0,06 oy alabildiği için seçimin hemen ardından partisini feshetmiştir. Yine CHP’den ayrılan ve Yaşar Nuri Öztürk tarafından kurulan Halkın Yükselişi Partisi de aynı kaderi yaşamıştır.

AK Parti’den ayrılan Abdüllatif Şener’in Türkiye Partisi ise 2011 seçimlerine girmeye hak kazanacak örgütlenmeyi bile gerçekleştirememiştir. Böyle olunca da Abdüllatif Şener 2011 seçimlerinde Sivas’tan bağımsız aday olarak sadece yüzde 4 oy alabilmiştir.

Bugün Türkiye siyaseti açısından meseleye bakıldığında merkezde güçlü bir parti bulunmaktadır. Ekonomik ve siyasal açıdan ülke kriz içinde değildir. Yeni kurulan partinin benzeri zaten siyasette varlığını sürdürmektedir. Bu açılardan bakıldığında yeni kurulan partinin hangi siyasi boşluğu dolduracağı, siyasi söylem ve programının yeni ve farklı olarak ne söylediği önemli bir sorudur. Bir sonraki yazı da bu açılardan konuyu tartışacağım.


[Türkiye Gazetesi, 26 Ekim 2017]

http://www.setav.org/koparak-kurulan-partiler-ve-siyasi-kultur/

27 Şubat 2016 Cumartesi

28 ŞUBAT TÜRK SİYASETİNİN ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 19



28 ŞUBAT  TÜRK SİYASETİNİN  ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 19




 ERDOĞAN 10 Küsur yıl BAŞBAKANLIK yapmışlardır!.. ( ERDOĞAN  DÖNEMİ.., )


ERDOĞAN DÖNEMİ


Bir kere daha Tekrarlıyalım: 28 Şubat 1997 Muhtırası ile başlayan dönem, TÜRK MİLLETİ'ne, TÜRK DEVLETİ'ne, TÜRK ORDUSU'na, ATATÜRK'e ve MÜSLÜMANLAR'a ihanet dönemidir!

Yine şunu kesinlikle ifade etmek isteriz ki, 28 Şubat Darbesi asla TÜRK ORDUSU' nun giriştiği bir hareket değildir. TÜRK ORDUSU içine Sızmış, ta tepelere yükselmiş olan mason, Yahudi dönmesi, Ermeni ve Rum kökenli hain kişilerin işidir. Başını mason-dönme Orgeneral ÇEVİK BİR'in çektiği, bilhassa Deniz Kuvvetleri'nden monşer tipli mason-dönme amirallerin desteklediği 28 ŞUBAT darbesi, SİLAHLI KUVVETLER içindeki gerçek ATATÜRKÇÜ ve MİLLİYETÇİ TÜRK subayların kendini "BATI ÇALIŞMA GRUBU" diye adlandıran İSRAİL yanlısı ekip tarafından ayıklanması, MİLLÎ SİYASET'e yönelmiş olan DEVLET'in tekrar A.B.D. , İSRAİL ve A.B. güdümüne sokulması, TÜRK ORDUSU'nun PEYGAMBER OCAĞI niteliğinden çıkarılması, TÜRK MİLLETİ'nin İSLÂM'dan uzaklaşması için yapılmıştır!

(01) TÜRKİYEDEKİ AMERİKAN ÜSLERİ, DİPNOT A BAKINIZ

28 Şubat " Postmodern " darbesi sözümona irticaya karşı yapılmış, ancak Necmettin Erbakan'dan daha çok dini istismar eden Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesini sağlamıştır. Recep Tayyip Erdoğan da müslüman görüntüsü altında Hıristiyan Batı'ya, AB ve ABD'ye uşaklık eden, KIBRIS'tan ve GÜNEYDOĞU ANADOLU'dan, TÜRKLÜK'ten, hatta İSLÂM'dan vazgeçen, "darbecileri temizliyorum" derken TÜRK ORDUSU'nu zaafa uğratan bir politikayla Türkiye'yi uçuruma sürüklemiştir.

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan TÜRK olmadığını defaatle ifade ederken, ne idüğü belirsiz kimliğini " Gürcü " kisvesi altına gizlemeye çalışmaktadır. TÜRK olmadığı kesindir de, RUM mu, YAHUDİ mi, ERMENİ mi olduğu hususunda bir karara varamadık!.. Gürcülüğe sığınmasına rağmen, Gürcü olmadığını biliyoruz. Atalarının Gürcistan'dan gelmiş olma iddiası onu Gürcü yapmaya yetmez!.. Kaldı ki, Gürcistan'dan değil, Hıristiyan Osetya'dan gelmişlerdir. Son zamanlarda dalkavuklarından birinin çıkıp "Erdoğan'ın ataları Çepni Türkü" demesi de inandırıcı değildir. Öyle olsa, niye Gürcülüğe sığınsın?.. RUM olma ihtimali iki önemli delile dayanıyor. Başbakan olduktan sonra gittiği Rize'nin GÜNEYSU beldesinde Rum kökenli hemşehrileri kendisini "POTAMYA'ya Hoşgeldin!.. POTAMYA'nın Gururu!" pankartları ile karşılamıştı. Eski bir Rum köyü olan bu beldenin Rumca adı POTAMYA idi. hemşehrileri, komşuları da kendisini tanıdıkları şekilde, RUMCA hitap etmişlerdir... İkinci delil: Erdoğan Başbakan olduğunda ilk ziyaretlerinden birini Yunanistan'a yapmıştı. Yunanistan Başbakanı Smitis'le iki saat başbaşa görüşmüştü. Acaba hangi dili konuştular?.. Smitis Türkçe bilmediğine, Erdoğan da İngilizce bilmediğine göre, ortak dil RUMCA olsa gerekti. Erdoğan bu gerçeği reddetmemiş, ancak durumu "ilk patronunun Rum olduğu" şeklinde açıklamıştı.

Öte yandan, gavurla işbirliği yapıp, müslümanı ezen asla MÜSLÜMAN olamaz! Olsa olsa " Müslümanım " diyen MÜNAFIK olur, MÜRÂİ olur!.. Yani her yaptığı RİYA ve YALAN'a dayanır. Bu, TÜRK olmayan, MÜSLÜMAN geçinip gavurdan beter davranan Potamyalı Erdoğan'ın en bâriz vasfıdır. Üstüne üstlük; kanunları, yönetmelikleri, belediye meclisi kararlarını, Anıtlar Kurulu kararlarını ifsat ederek, Sayıştay denetimini kaldırarak kendi ailesine ve çevresine toplanmış olan yiyicilere inanılmaz menfaatler sağlamıştır!..

Tayyip Erdoğan'ın üniversite diploması yoktur. 1983 yılında kurulan Marmara Üniversitesi'ne bağlanarak adı Marmara Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi olarak değiştirilen Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek okulu'ndan 1981'de mezun olmuştur. Marmara Üniversitesi mezunları arasında kendisini bilen, tanıyan bir tek kişi olmamasına rağmen, Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek okulu'ndan tanıyan vardır, hem de mahalle arkadaşı, şimdi İsrail'de yaşayan Rafael Sadi!.. 4 yıl aynı sınıfı paylaştıklarını iddia ediyor. Biz de onun yalancısıyız.

Peki, şimdi ne yapmak lâzım?.. Bu okulların, Marmara Üniversitesi'nin öğrenci kayıtları yok mu?.. Aldıkları dersleri belirtir belgeler yok mu?.. Hiç mi bir ALLAH'ın kulu çıkıp, kim doğru söylüyor, ispatlı, delilli bir açıklama yapmayacak?

Potamyalı Erdoğan, Üniversite diploması olmayışı Cumhurbaşkanı olmasına engel teşkil ettiği için, Başkanlık sistemini ortaya atmıştır. Zaten bu yüzden 2007 yılında Cumhurbaşkanı olamamış, o makamı Abdullah Gül'e bırakmak zorunda kalmıştı. Şimdi Cumhurbaşkanı adayı... Millet seçime içinde bu kuşkuyla mı gidecek? Adamın "üniversite" diplomasının Yüksek Seçim Kurulu'na sunulan suretinin fotokopisi gazetelere, televizyonlara verilmiyecek mi?..

Neyse... Kaldığımız yerden, 28 Şubat uygulamaları sonucu iktidara getirilen Recep Tayyip Erdoğan döneminde cereyan eden olaylar, ihanetler ve dünya olayları ile kronolojimize devam ediyoruz. Ama isterseniz, önce geçen sayfamızın sonundaki "3 Kasım 2002 Genel Seçim Sonuçları"na bir kere daha bakın. Sonra Tayyip Erdoğan'ın "Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Ortadoğu Projesi" sözde eşbaşkanı olup, TÜRKİYE'yi ve bölgeyi bölmeyi üstlendiği "BOP HARİTASI"nı bir inceleyin:



4 Kasım 2002'de 57. Hükûmet istifa etti. Aynı gün seçimlerde büyük yenilgi alan ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Genel Başkanlık`tan ve aktif politikadan ayrılmayı kararlaştırdığını bildirdi. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller de, partisinin büyük kongresini toplayacağını ve genel başkan adayı olmayacağını açıkladı. Potamyalı Erdoğan, tebrik için arayan Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis’e "Avrupa turuna Atina’dan başlamak istediğini" söyledi. Erdoğan, Simitis’in davetini Dışişleri’ne danışmadan kabul etti. Sonra ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’e gönderdiği
4 Kasım 2002 tarihli mektubunda, (02) " Genelkurmay Başkanı ile gizli ve özel bir görüşme yapmak istediğini " belirtiyor, "ABD’nin aracı olmasını" istiyordu. Bu mektup ortak dostlar aracılığıyla Wolfowitz’e ulaştırıldı. Özkök’ün, ABD Genelkurmay Başkanı Richard B. Myers'ın davetlisi olarak,

4-10 Kasım tarihlerinde Amerika’da olacağı biliniyordu. Özkök, 3 Kasım 2002 Pazar sabahı, oyunu kullandıktan sonra saat 10 sıralarında sessiz sedasız ABD’ye uçtu. Aslında bir hafta bir yurtdışı resmî seyyahat için uzun bir süredir. Protokol görüşmeleri dışında Özkök'ün neler yaptığı bir türlü öğrenilemedi. Yalnız TÜRKİYE'ye dönünce, Erdoğan ile görüştü.

5 Kasım'da Tayyip Erdoğan, "Bu ordu bizim ordumuzdur, gözbebeğimizdir. Kimse ordumuzla aramıza girmesin," dedi. Dedi de, 5 yıl sonra TÜRK ORDUSU'na etmediğini komadı!

6 Kasım'da SP Genel Başkan Yardımcıları Mehmet Bekaroğlu ve Numan Kurtulmuş, seçim sonuçları nedeniyle görevlerinden istifa ettiler. Bu iki menfaatperest daha sonra AKP'ye yamanacak, Erdoğan'ın kuyruğundan ayrılmayacaklardır... Üynı gün Dışişleri bürokratlarının telkini üzerine Erdoğan'ın ilk gezisinin KKTC’ye yapılacağı açıklandı. Erdoğan, "15 Kasım’da KKTC’ye, 18 Kasım’da Atina’ya gideceğim," dedi. Tutarsızlık daha ilk günden başladı! Belki de sar'a hastası olmasındandır.

Erdoğan'ın ilk demeçlerin mahiyetini iyi anlamak gerekiyor... Seçim öncesinde bazı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara verilen sözler bu demeçlere yansıyor... Kıbrıs'la ilgili "Belçika modeli"nden bahsetti. Yunan Tobima Gazetesi'nde çıkan bir haberde "Erdoğan'ın Yunanistan Başbakanı Simitis'le seçimlerden önce bir kez yazılı, bir kez sözlü olmak üzere, iki kez temasta bulunduğu, bu temaslarda Erdoğan'ın Simitis'e "Kıbrıs ve Türk-Yunan ilişkilerinin rahatlıkla çözüleceğine ilişkin söz verdiği" belirtildi.

7 Kasım'da Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal`ı ayrı ayrı kabul etti.

Yine 7 Kasım'da Cebelitarık'ta yapılan referandumda, halkın yüzde 99'u İngiltere'nin sömürgesi Cebelitarık'ın egemenliğinin İspanya ile paylaşılmasına ilişkin öneriyi reddetti... Cebelitarık kayalıkları son derece stratejik bir bölgedir. Atlas Okyanusu ile Akdeniz geçişlerini kontrol eder. İngilizler kayaları oyarak bir askerî şehir oluşturmuşlardır. Hâlâ kayaları oymaya devam etmektedirler.

8 Kasım'da Afyon semalarında 4 pilot tarafından aynı zaman dilimi içinde 10-15 parlak cisim görüldüğü, bunların UFO filosu olduğu iddiası, tartışmalara neden oldu.

9 Kasım'da AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu, milletvekili olmayan Genel Başkan Erdoğan`a başbakan adayı belirleme yetkisi verdi. Aynı gün dolandırıcılık iddiasıyla hakkında soruşturma sürdürülürken, 3 Kasım seçimlerinde Siirt`ten bağımsız milletvekili seçilen Fadıl Akgündüz Türkiye`ye döndü.

10 Kasım'da Erdoğan, AKP`li milletvekillerinden TBMM lojmanlarında oturmamalarını istedi... Bu lojmanlar milletvekillerini cüzdanlarından ve midelerinden kendine bağlamak isteyen Turgut Özal tarafından yapılmış, içlerinde teröristler dahi saklanmış binalardı. Aynı gün Alman ‘Der Spiegel’ dergisine demeç veren AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül, "B.M.'den onay çıkması durumunda ABD'nin Irak'a müdahalesine destek vereceklerini" söyledi. Yani o da gavurların müslümanlara saldırmasından yana idi!.. Yine o gün 72 yaşındaki emekli pilot Mehmet Şentürk de 42 yıllık meslek hayatında, "Diyarbakır semalarında ve Belgrad'dan Zagreb'e giderken uçakta olmak üzere, iki kez UFO gördüğünü" söyledi.

Yine 10 Kasım'da İsrail'de bir çiftliğe giren silahlı Filistinli, 5 İsrailli'yi öldürdü.

11 Kasım'da CIA Başkan Yardımcısı John E. Mclaughin Türkiye’ye geldi... BM Genel Sekreteri kıptî Kofi Annan, Kıbrıs'ta Türk ve Rum taraflara sözde sorunun çözümü için hazırlanan sinsi planını sundu... Eğer bu planı Rumlar da kabul etseydi, biz şimdi Kuzey Kıbrıs'ı kaybetmiştik. Biz demiyoruz, Annan Planı kendi diyor, isterseniz okuyun. Satırlar arasına gizlenmiş olan amacı sezmeye çalışın.

13 Kasım'da Rauf Denktaş'ın Amerika'da hasta olması üzerine, Erdoğan ilk yurtdışı gezisini Roma'ya yaptı. İtalya başbakanı Berlusconi, "Batı uygarlığı İslâm uygarlığından üstündür... Hürriyet İslam'da yoktur. Dolayısıyla Batı'nın değerlerini 1400 yıl öncesinde kalmış halklara da yaymak durumundayız" dedi. Müslümanlığı kimselere bırakmayan Erdoğan bu hakaret dolu sözleri kafa sallayarak dinledi. "Türkiye'nin AB'ye girmesi için elinden gelen bütün gayreti sarfedeceğini, hatta Türkiye'nin avukatlığını yapacağını" ^söyleyen Berlusconi'ye Erdoğan'ın "AB ile katolik nikâhı kıymak istiyoruz. Öyle bir nikâh olsun ki bir daha kopmasın" şeklindeki cevabı dudak uçuklattı! Hemen ardından Erdoğan, "Bizim partimiz muhafazakâr demokrattır, İslâmcı değil. Partimizde kadın milletvekilleri de var. Bunlardan bazıları bakanlıklara da getirilecektir" diye âdeta tekmil verdi... Erdoğan bu seyyahatten sonra başı kesilmiş tavuk gibi dolanıp durdu. Belçika'ya, Almanya'ya, Amerika'ya gitti. A.B.D. Başkanı Bush onu, hiç bir resmî sıfatı olmamasına rağmen kabul edip görüştü. ALLAH bilir, ne talimat verdi!...

Erdoğan 13 Kasım 2002 ile Aralık 2009 arasında, 7 yıl içinde 81 ülkeye 233 seyyahat yaptı. Ne haltlar karıştırdı, bilinmez! Çünkü resmî görüşmelerini hep başbaşa yaptı, Teamüle aykırı olarak TÜRK Dışişleri Bakanlığı mensuplarını almadı.

Aynı gün Yargıtay, Umut Davası `nda Necdet Yüksel ve Rüştü Aytufan`a verilen idam cezasını müebbet ağır hapis cezasına dönüştürerek onarken, idam cezasına çarptırılan Ferhan Özmen`in de aralarında bulunduğu 8 sanık hakkındaki mahkûmiyet kararlarını eksik soruşturma gerekçesiyle bozdu.

Yine 13 Kasım'da savaştan kaçınan Irak, silah denetçilerinin ülkeye dört yıl aradan sonra dönmesini öngören katı BM kararını kabul etti. Ama bu, kendisini kurtarmaya yetmiyecekti.

14 Kasım'da, 1993'te 2 CIA mensubunu öldürmekten mahkum olan Pakistanlı Aimal Han Kasi, Virginya'da zehirli iğneyle idam edildi. Aynı Amerika bize onca asker, polis, memur, öğretmen, çocuk, bebek kaatili Abdullah Öcalan'ı asmamamız için baskı yapmaktaydı.

15 Kasım'da Genelkurmay Başkanlığı'nda, Özkök ve Erdoğan, AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu ve Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül’ün de katılımıyla, basına kapalı olarak 1 saat görüştü... Aynı gün Hu Jintao , Jiang Zemin'in yerine Çin Komünist Partisi liderliğine seçildi.

16 Kasım'da Cumhurbaşkanı Sezer, Çankaya Köşkü`nde kabul ettiği AKP Kayseri Milletvekili Abdullah Gül`ü, hükümeti kurmakla görevlendirdi. Aynı gün Erdoğan, kurulacak hükümetin ilk 1 yılda uygulayacağı "Âcil Eylem Planı" nı açıkladı.

- Temel makro ekonomik büyüklükler yeni koşullara göre revize edilecek, 
- Reel sektör, sosyal politikalar ve tarım konularında farklı çözümler konusunda IMF ile müzakereler yapılacak, (Bu müzakereler sonucunda reel sektör de, sanayi de, tarım da, hayvancılık ta yok oldu. Bozulan sosyal politikalar ile orta ve alt tabaka da perişan oldu) 
- Kapsamlı bir vergi reformu için çalışmalar başlatılacak, ilk bir ay içinde Mâlî Milât kaldırılacak, 
- İlk üç ay içinde vergi yükünü tabana yayan tedbirler alınacak, (tabana değil; TAVAN'a yaymak gerek aslında!) 
- Vergi mevzuatı basitleştirilecek, 
- Vergi barışı projesi hayata geçirilecek, 
- Kamuda tasarruf ilkesi çerçevesinde; ilk bir ay içinde kamu yatırımları stoku gözden geçirilecek ve öncelikler belirlenecek. Ayrıca Hazine Tek Hesabı yaygınlaştırılarak etkin hale getirilecek, 
- İlk altı ay içinde günümüz koşullarına cevap vermeyen 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu değiştirilerek bütçe birliği sağlanacak, bütçe uygulamasında mâlî saydamlık ve hesap verebilirliği artıracak yeni bir kamu mâlî yönetim kanunu çıkarılacak, (Tam tersine, hesap vermeyen bir iktidar ve yandaş id$aresi oluştu.) 
- Sayıştay’ın denetim yetkisinin kapsamı, Cumhurbaşkanlığı, TBMM ve Üst Kurullar dahil olmak üzere, tüm kamu kurum ve kuruluşların hesaplarını içine alacak şekilde genişletilecek, (Ne genişletmesi!.. Denetim yetkisi AKP'liler için ortadan kaldırıldı.) 
- TMSF'ye devredilen alacakların tahsilatı hızlandırılacak ve Fon bünyesindeki gayrimenkul ve iştirakler süratle satılacak, 
- Finansal hizmetlerde çeşitlilik artırılacak, özelleştirme çalışmalarına hız verilecek, (Öyle bir hız verildi ki, memlekette satacak şey kalmadı!) 
- Reel sektör için âcil önlemler alacak ve gerçek anlamda bir yatırım seferberliği için gerekli ortamı oluşturulacak, 
- Teşvik tedbirleri yeniden düzenlenecek ve teşvik belgesi olmaksızın yatırımlar ı destekleyen bir yapı oluşturulacak, 
- Yatırımcılara bedelsiz arsa tahsisi sağlanacak, 
- Doğrudan Yabancı Yatırımların özendirilmesiyle ilgili düzenlemeler yapılacak, (Çoğu yerli ve millî şirket gavurların eline geçti.) 
- Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler desteklenecek, 
- Çok ortaklı şirketlerin ortaklarının hak ve çıkarlarının korunmasına yönelik düzenlemeler yapılacak, 
- İhracata dönük sektörlerde kapasite artışı sağlanacak, ihracat mallarında ve pazarlarında büyüme ve çeşitlenmeye gidilecek, 
- İlk üç ay içinde; enerji piyasasının rekabete açılması sağlanacak, elektrik fiyatlarının ucuzlatılmasına yönelik olarak elektrik faturalarındaki TRT payı kaldırılacak, 
- Enerji fiyatı üzerindeki yükler azaltılacak, 
- Bir yıllık süre içinde İşletme Haklarının Devri tamamlanacak ve enerji kayıp ve kaçakları azaltılacak, 
- Madencilik sektöründe; arama faaliyetlerine ağırlık verilerek ekonomik olarak işletilebilir maden rezervlerimizin artırılması, işlenmiş mal ihracatımızın artırılması sağlanacak, (Madenlerimizin çoğu gavurlara geçti.) 
- ilk üç ay içinde; Bor Araştırma Enstitüsü kurulacak, 
- İşlenmiş mermer ihracı desteklenecek, 
- Altı ay içinde ise Bor İşletmesi özerk bir yapıya kavuşturulacak, (Niye ki??? Kolayca gavurun eline geçsin diye mi?) 
- İlk bir yıl içinde madencilikte özelleştirme çalışmaları sonuçlandırılacak, kamuya ait ruhsatlı maden alanları tedricen özel sektöre devredilecek, (Niye ki??? Kolayca gavurun eline geçsin diye mi?) 
- Çevreyi tahrip etmeyen bir ulaştırma alt yapısı oluşturulacak, (Çevreyi tahrip etmeyen mi?.. Güleyim bâri!.. Çevre diye bir şey kalmadıçoğu yörede!) 
- Seçim kampanyası boyunca halkımıza Potamyalı Erdoğan'ın vaad ettiği 15.000 km’lik "duble yol" yapım çalışmalarına ilk altı aylık süre içinde başlanacak, (yandaş müteahhitler çürük yollar yaptı) 
- Demiryolu, denizyolu ve hava yolu altyapısı entegre bir anlayış içinde geliştirilmesine yönelik proje, bir yıl içinde gerçekleşecek, 
- Boğaz Demiryolu-Tüp Geçişi ve Gebze-Halkalı banliyö hattı projeleri gibi yeni projeler devreye sokulacak, 
- İş, kongre, fuar, spor ve kültür turizmi alanlarında dinlence turizminde edindiğimiz konuma gelmemizi sağlayacak bir hamle başlatılacak, 
- Yasal düzenlemeler ile Turizm sektörü örgütlerinin ve yerel yönetimlerin yetki ve imkânlarını artırılacka, 
- Özel hukukî statüye sahip "Turizm Kentleri" projeleri hayata geçirilecek, (Ne demekse???) 
- Ülkemizin temel gıda ürünleri açısından kendi kendine yeterli olması, verimli tarım arazilerinin sürekli işlenir halde tutulması, tarımsal üretimde verimliliğin artırılması ve hayvancılık desteklenecek, (Galiba "kösteklenecek" demek istedi, çünkü yapılan o!) 
- Mülkiyete dayalı olarak uygulanan Doğrudan Gelir Desteği sistemindeki aksaklıklar giderilecek; dar gelirli çiftçileri hedefleyen bir yapı oluşturulacak, 
- Arz açığı olan yağlı ürünlere doğrudan gelir desteği ve prim sistemi uygulanacak, 
- İlk üç ay içinde hayvancılık sektörünün geliştirilmesi için âcil tedbirler alınacak, (tersi yapıldı) 
- Altı ay içinde Çerçeve Tarım Kanunu çıkarılacak, ("Tarım yapmayın" kanunu, "Yerli tohum satılamak, gavur tohumuna mahkûmsunuz" kanunu çıkarıldı) 
- Mazot gibi kalemlerdeki ağır vergilerin azaltılmasıyla, çiftçinin üzerindeki tahammül edilemez yük hafifletilecek, (Tam tersine, dünyanın en pahalı benzin ve mazotunu kullanır olduk) 
- Bir yıl içinde Tarım Ürünleri Sigortası Kanunu çıkarılacak, 
- Üretici örgütleri mevzuatı hazırlanacak, 
- Başbakanlık makamı tam anlamıyla bir koordinasyon makamı haline getirilecek, (Bütün irade ve idare bende olacak, diyor!) 
- Bakanlık sayıları azaltılacak, 
- Güçlü bir Ekonomi Bakanlığı kurulacak, 
- Bir yıl içinde yolsuzluğun üzerine net bir şekilde gidilecek, (Bu yanlış ifade edilmiş. "Bir yıl içinde yolsuzluk sürekli hâle getirilecek" demek istemişler.) 
- Yolsuzluk yapanlara verilen cezaların caydırıcılığı artırılacak, 
- Vatandaşın Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çıkarılacak, 
- Lojman, makam aracı, sosyal tesis, kamu hizmet binası yapımı gibi konularda israf önlenecek, (Ne önlemesi?? Satın alınan özel uçak, helikopter,otomobil yetmiyormuş gibi, lüks araçlar da kiralandı, astarı yüzünden pahalıya geldi, satın alsa daha iyi idi.) 
- Kamu kurum ve kuruluşları konusunda düzenlemeler yapılacak, 
- İhale mevzuatı AB standartlarına çıkarılacak, (12 yılda 116 defa mevzuat değişti, kanun değişti. AB standartlarına çzıktı mı, bilinmez, ama ayakkabı kutularında dolarlar, yatak odalarında kasalar çıktı) 
- Tapu, emniyet, belediye, gümrük, teşvik, izin, ruhsat, ihale, hak ediş, nüfus vb. Hizmetlerin sunum standartları ve süreleri, sorumlu olacak görevliler kurumlar ve birimler açık ve net olarak belirlenecek, 
- Bir yıl içinde Devlet Personel Rejimi Reformu ile bütün kamu kurum ve kuruluşlarında norm kadro uygulamasına geçilecek, göreve alma ve yükselmede objektif kriterler getirilecek, statüler azaltılacak ve benzer statüler arasındaki ekonomik ve sosyal farklılıklar giderilecek, maaş ve ücret sistemi sadeleştirilecek ve dengesizlikler giderilecek, esnek çalışma usulleri getirilecek, 
- Yerel yönetimlerin görev ve yetkileri yeniden belirlenecek, İnsan kaynakları ve mâlî yapıları güçlendirilecek, (İşte bu VATANA İHÂNET maddesi. Amaçlanan belediyeler tanınan yetkilerle Güneydoğ Anadolu'da özerkliğe yol açmak idi, çıkan kanunu Sezer veto etti. Ama her an tekrar gündeme gelebilir. Bülücüler ile Başkanlık konusunda anlaştıkları takdirde.) 
- İl Genel Meclisleri yeniden yapılandırılacak, 
- Taşra teşkilâtları ve personeli aşamalı bir program dahilinde İl İdarelerine bağlanacak, (Merkez'den bağımsız özerk bölgeler oluşturulacak, demek istiyor, İHANET'ien daniskası!) 
- Bölgesel kalkınma kurumları oluşturulacak, (Emperyalisti Hıristiyan Batı'nın dayattığı bölücü, parçalayıcı "eyalet sistemi", Bölgesel Kalkınma Ajansları adı altında uygulamaya sokuldu. Yine İHÂNET!) 
- Yerel düzeyde sivil toplum katılımını sağlayacak "Kent Konseyleri" kurulacak, (Yani bölünecek şehirlerde parlamentolar kurulacak. TÜRKİYE lokma lokma bölünecek!) 
- TÜRKİYE âcilen hukuk devleti zeminine oturacak, (hukuk şapa oturdu) 
- İşkenceyi önleyecek tedbirler derhal alınacak ve infaz sistemi iyileştirilecek, (mahkûmlara, özellikle teröristlere 5 yıldızlı otel imkânı sağlanacak. Kaatillere, tecavüzcüleri "serbest dolaşım hakkı" tanınacak!) 
- Bir ay içinde, temel hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemeler evrensel düzeyde kabul edilmiş standart ve normlar ile AB kriterleri çerçevesinde süratle yapılacak, 
- Üç ay içinde, Ekonomik ve Sosyal Konsey’in yapısı ve çalışma tarzı yeniden belirlenecek, 
- Bir yıllık süre zarfında, adaletin zamanında ve hızlı bir şekilde tesisi için gerekli tüm değişiklikler gerçekleştirilecek, 
- Türk Ticaret Kanunu, Usul Kanunları gibi temel mevzuat günün gelişmeleri de dikkate alınarak yenilenecek, 
- Gelir dağılımında adaletin sağlanması için gerekli her türlü tedbirler alınacak, (Bu aslında "Gelirler bize gelecek" demek.) 
- Âcilen açlık sınırı altındaki aileler belirlenecek, 
- Üç ay içinde bu ailelere dönük etkin yardım programları başlatılacak, 
- Yoksul aile çocuklarına temel eğitim ve sağlık yardımları yapılacak, 
- Bir yıllık takvim içinde gelir dağılımını düzeltici ve yoksul kesimleri gözetici unsurlar göz önünde bulundurulacak, (BAslında "gelir dağılımını bozulacak" demek istemişler. Öyle yaptılar.) 
- Bir yıl içinde ilk ve orta öğretimde rehberlik etkin hale getirilerek meslekî ve teknik eğitime ağırlık verilecek, 
- Eğitimin önündeki her türlü engeller kaldırılacak, 
- Üniversitelerin idarî ve akademik özerkliğe kavuşmaları sağlanacak ve Yüksek Öğretim Kurumu yeniden yapılandırılacak, 
- Bir yıl içinde Devlet hastanesi, sigorta hastanesi, kurum hastanesi ayırımını kaldırılmaya dönük çalışmalar başlatılacak, 
- Hastanelerin idarî ve mâlî yönden özerkliği sağlanacak, 
- Genel Sağlık Sigortası Sistemi kurulacak, 
- Aile hekimliği uygulamasına geçilecek ve sağlam bir sevk zinciri oluşturulacak, 
- Koruyucu hekimlik yaygınlaştırılacak, 
- Özel sektörün sağlık alanına yatırım yapması özendirilecek, (Özel sektör derken, kastı yabancı sektör. Sağlık gavurların kontrolüne geçti.) 
- Bütünleştirilmiş bir sosyal güvenlik ağı kurulacak, 
- İşsizliğe çözüm bulunacak. ("Daha çok işsiz yaratacağız" demek istemişler!)

İtiraf etmek gerekir ki, AKP'nin bu " Âcil Eylem Planı ", çoğu partinin hükûmet programından daha iyi hazırlanmış, halka daha anlaşılır şekilde intikal etmiştir. Eğer temelinde iyi niyet olsaydı, yararlı olabilirdi. Ama ARTNİYET çoğu konuda felâkete sebep oldu.

Bu planın en dikkat çeken maddesi "duble yollar" idi. " Dam başında saksağan " misali, Türkiye'nin onca meselesi varken, "duble yol" da nereden çıkmıştı?..Erdoğan neden seçim konuşmalarında "âcil plan"ın diğer maddelerinden değil de, ondan söz etmişti?.. Vehbi'nin kerrâkesi sonradan anlaşıldı. Bu tarz "yollar" AKP yanlısı müteahhitleri zengin etme "yollar"ı idi!..

2014 yılında bu plana ve AKP'nin 12 yılda yaptıklarına bakınca, şunlar gözümüze çarpıyor:

- Reel sektör, tarım, hayvancılık ve sosyal haklar için IMF'den, AB ve ABD'den talimat alınmış ve çok önemli tavizler verilmiştir! 
- Vergi TABAN'a yayılamadığı gibi, her yıl 10-15.000 milyonerin katıldığı TAVAN, doğru dürüst vergi öder hale getirilememiştir. 
- "Hazine Tek Hesabı", rahmetli Erbakan'ın "HAVUZ"una benzetilmek istenmiş, ancak başarılı olunamamış, bütçe açığı ve cârî açık her yıl büyümüştür. 
- SAYIŞTAY'ın denetim kapsamını arttırmak şöyle dursun, icraatı denetimden kaçıracak türlü uygulamalara gidilmiştir. 
- TMSF'de toplanan gayrımenkuller yandaşlara peşkeş çekilmiş, bir kısmına da AKP iktidarı çökmüştür. Digitürk gibi!.. (sonradan yabancılara satıldı) 
- Özelleştirme çalışmalarına büyük bir hız verilmiş, bütün Devlet tesis ve kurumları, hatta topraklar, ormanlar (B2 uydurmacası ile) , madenler, sular, limanlar, havalanları kişilere ve yabancılara satılmıştır. Bu işler yapılırken danışman ve aracı olarak hep yabancı firmalar kullanımış, onlara yüksek bedeller ödenmiştir. 
- Yabancı yatırımcılar öyle bir desteklenmiştir ki, bankalar, hukuk büroları, emlak şirketleri, danışmanlık şirketleri, fabrikalar, hastaneler, tesisler, tarım alanları, gayrımenkuller hep yabancıların eline geçmiştir. 
- Ağır sanayi, bankacılık, savunma, eğitim, sağlık gibi, enerji sektörünün de DEVLET elinde bulunması gerekirken, enerji üretim ve dağıtımı özel sektöre devredilmiş, bir kısmı yabancıların eline geçmiş, halk ağır faturalar ve yanlış uygulamalarla ezilmiştir. Meselâ, doğaz gaz şirketleri asgarî ücretle eleman çalıştırdığından kötü tesisat, kazalar ve patlamalar ile karşı karşıya kalınmıştır. 
- Altın, gümüş dahil, bütün madenlerimiz gibi, BOR da özel sektörün beceriksiz ellerinde, ve yabancıların tekelinde kalmıştır. Maden sahaları, taş ocakları yerli-yabancı firmalar tarafından işgal edilmiş, denetimsiz çalışmalar yüzünden ormanlar telef olmuş, sular ve tarlalar kirlenmiş, çevredeki köylüler perişan olmuştur. 
- Çevreyi son derece tahrip eden bir ulaştırma alt yapısı oluşmuştur, bilhassa sahil yolu ve baştansavma yapılan "duble yollar" ile!.. Karadeniz'de iz'ansız ve ehliyetsiz müteahhit firmaların yaptığı sahil yolu, derelerin önünü kapattığı için, Rize gibi şehirlerde büyük sel baskınları meydana gelmiştir! 
- Denizyolu ulaşımı ALLAH için gelişmiş, Başbakan Potamyalı Erdoğan'ın oğlu Bilâl'in 7-9 tane "gemicik" sahibi olması sağlanmıştır. 
- Ülkenin temel gıda ürünleri açısından kendine yeter olması değil; bil'akis, olmaması için elden ne geliyorsa yapılmış, buğday, mercimek, sarımsak, susam, et ithal eder duruma gelinmiştir. Yerli tohum alış-verişi yasaklanmış, çiftçi son derece pahalı İsrail tohumuna mahkûm edilmiş, o tohumdan tohum elde edilemediği için yerli tarım üretimi dahi dışa bağımlı hale gelmiş, millet GDO'lu tohumlara, hormonlu yiyeceklere muhtaç olmuştur... Yapan da sözde "one minutes" ile İsrail'e kafa tutan Potamyalı Erdoğan'dır. 
- Yolsuzluğun üzerine gitmek ne kelime; Başbakan ve Bakanlar âdeta "ben senden fazla yolsuzluk yaptım" dercesine birbirleriyle yarışa girmiştir. Bürokratlar da birbirleriyle!.. Ayakkabı kutularından milyon dolarlar çıkmiş, bir yatak odasında 6 adet çelik para kasası bulunmuştur. Potamyalı Erdoğan oğlu Bilâl'e, (Sevim Tanürek'in kaatili Burak'a değil) "Paraları sıfırla!" diye talimat vermiş, bunu da dünya âlem dinlemiştir. Yolsuzlukları tespit eden savcılar, hâkimler, polisler görevden alınmış, sürülmüş. Soruşturma ve mahkeme safhası engellenmiştir... Sanmayın ki, dava Mahşer'e kaldı! 
- Valiliklerin yürüttüğü (tapu, gümrük, nüfus, ihale gibi) pek çok devlet görevi, belediyelere devredilmiştir. Böylece yetkileri arttırılmış belediyelerin özerk iller, hatta eyalet haline gelmesinin yolu açılmıştır... Cümlesi vatana ihanettir! 
- Eğitim üniversite seviyesinde YÖK aracılığı ile, ilk, orta ve lise seviyesinde 4 + 4 + 4 sistemi ile tümden dejenere edilmiştir... Genel liseler kaldırılmış, ortada birkaç Fen ve Anadolu liseleri ile meslek liseleri ve imam-hatip liseleri kalmıştır. 
- Sağlık hizmetleri önce yaygınlaştırılmış. tam iyi gidiyor derken, pahalılaşmış, yabancıların eline geçmiştir. Sadece hademeler değil; hemşireler, sağlık memurları, ebeler bile taşaronlaşmıştır... Taşaron ucuz hizmet, yani tecrübesiz eleman, kalitesiz araç-gereç demektir. Sonu felâkettir! Üstelik islâmî açıdan çalışanın ecrini, hakettiği ücretini vermemek demektir. Vermeyenlerin müslümanlığı palavradan ibarettir. 
- Sosyal hizmet kurumları birleştirilmiş, iyi oldu derken, "bireysel emeklilik" adı altında emeklilik sisteminin özel sektöre ve yabancılara devri gündeme gelmiştir... Bireysel emeklilik aslında emeklilik değil; "10 yıl para yatır, 10 yıl sonra ister toptan ister aylık, 10 yılda geri al" sistemidir. Bir halta yaramaz!.. A.B.D.'de milyonlarca kişinin birikimleri "bireysel emeklilik" kurumlarında batmıştır! "%25 devlet katkısı"na kanmamak gerekir! 


- Dikkat edilirse, bu "âcil plan"da terör ile ilgili bir şey yok!.. Acaba niye??? Çünkü o konuda yapılacakları, ilk AKP Başbakanı Abdullah Gül, Colin Powell ile yaptığı 2 sayfa, 9 maddelik ihaneti anlaşması ile belirledi! (03)

Kısacası, Erdoğan ve partisi AKP, iktidara çok iyi hazırlanmış, kararlı, ne yapacağını iyi bilen bir tarzda geldi. Ama bu hazırlığı kendisi ve partisi mi yaptı, yoksa 1996'dan beri onu ERBAKAN'ın yerine hazırlayanlar mı yaptı, bilinmez!.. Kafasına taktığı hususlarda Meclis'teki çoğunluğunu kullanarak peşpeşe tutarsız, birbiriyle çelişen, fakat işine yarayan kanunlar çıkardı. Düzenlemeler yaptı. Devlet'in temelini sarstı, Cumhuriyet'i yıktı, tek kişilik bir diktatörlük kurdu.... Sonu yakındır... Sanılmasın ki, dava Mahşer'e kaldı!

Kronolojimize devam edelim.

17 Kasım 2002'de iki gün önce Gürcistan sınırında yakalanan TIR'da çıkan silahlar arasında 27 kilo 200 gram TNT, 7 bin 454 mermi ve 10 adet geri tepmesiz tank silahı da bulundu. Şoför Davut Yorulmaz'ın Gürcistan'da tanıştığı bazı Türkler'le silahların nakledilmesi konusunda pazarlık yaptığı öğrenildi...Aynı gün İtalya'da mahkeme, eski başbakanlardan Guilio Andreotti 'yi beraat ettiren kararı reddederek, Andreotti'yi 1979'da bir gazetecinin öldürülmesi olayına karışmak suçundan 24 yıl hapse mahkûm etti. Darısı bizim hırsız, soysuz, hain politikacılarımızın kopasıca başına!..

18 Kasım'da Abdullah Gül ilk AKP hükûmetini kurdu. Almanya'da Türkler'in sevap için sperm bağışladıkları açıklandı... Hindistan'ın güneyinde bir yolcu otobüsünün mayına çarpmasıyla 20 kişi öldü... Kim döşedi ??? Elbette ki, emperyalist devletlerin beslediği teröristler!.. Rastgele döşenen emperyalist Hıristiyan Batı kaynaklı mayınların, savaş olmadığı zaman bile can yaktığını daha önce belirtmiştik.

19 Kasım'da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Siirt Bağımsız Milletvekili Fadıl Akgündüz`ün dokunulmazlığının kaldırılmasını istedi. AKP Manisa Milletvekili Bülent Arınç Meclis Başkanı seçildi. Bir ara Sabetayist olduğu iddia edilen Bülent Arınç anadili gibi Rumca biliyor.

Yine 19 Kasım'da İspanya'nın kuzeybatısında bir tanker ikiye bölünerek battı, taşıdığı 11,3 milyon litre petrol denize yayıldı.

20 Kasım'da Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası İstanbul 1 No`lu Şube üyeleri ile, DİSK`e bağlı Nakliyat İş Sendikası Ambarlar Temsilciliği üyeleri arasında sendika üyeliği konusunda taş, sopa ve bıçakların kullanıldığı kavga sonucunda 3 kişi öldü. Aynı gün NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Doruk Toplantısı`na katılmak üzere Prag`a, eşi Semra Sezer ile gitmekte olan Cumhurbaşkanı Sezer`i, TBMM Başkanı Bülent Arınç ve başörtülü eşi Münevver Arınç uğurladı. Konu, "türban" tartışmalarına neden oldu. Kendini yurtdışında oradan oraya atan Tayyip Erdoğan ise, Londra'da İngiltere Başbakanı Tony Blair ile yaptığı görüşmenin ardından yabancı yatırımcılara hitap etti. Erdoğan, 12 Aralık'ta A.B.'den tarih alabilmek için Devlet politikasını değiştirdi. Kıbrıs konusu ile AGSP'nin bir arada alınaıcağını söyledi. "Aslında bu işin sun'i yanıydı. Şimdi, geliyorlar, söylenen hep şu: Kıbrıs sorunu halledilmedikçe, Türkiye Kopenhag'dan tarih alamaz," dedi... Tarih alsan ne olacak, almasan ne olacak!.. Birliğe almayacaklar ki!.. Bunu artık 5 yaşındaki çocuklar bile biliyor!

21 Kasım'da Elazığ Bağımsız Milletvekili Mehmet Ağar, DYP`ye katıldı. RTÜK Başkanı Fatih Karaca, "TRT'nin Kürtçe ve diğer 'geleneksel' dillerde yayın yapacağını, bunun Kopenhag Zirvesi'ne yetiştirileceğini, yayınların günde 45 dakika, haftada 4 saati geçmeyeceğini" söyledi. Tabii yayın hükûmetin talimatıyla!.. Ama bu "geleneksel diller" tâbirini anlamadım! Dilin geleneği olur mu?.. Aynı gün Prag'da yapılan NATO zirvesinde Litvanya, Letonya, Estonya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya ve Slovenya'nın ittifaka katılması kabul edildi. Eski Varşova paktı üyeleri şimdi NATO'cu olmuşlardı. Ruslar'ın baskısından kurtulup Amerikan güdümüne girmişlerdi.

Yine 21 Kasım'da Dünya Güzellik Yarışması'nın yapılacağı Nijerya'da, Hazreti Muhammed (S.A.V.) hakkında bir gazetede yayınlanan yazı yüzünden çıkan çatışmalarda 100 kadar insan öldü, 500 civarında kişi yaralandı... Bu tip yayınlar müslümanları birbirine düşürmek için, Batılı devletler tarafından tasarlanır, ajanlar tarafından uygulanır. Sonra bir köşeye çekilir, olanları seyrederler... Aynı gün ABD, Körfez'deki operasyonlardan sorumlu El Kaide liderleri Abdülrahim el Nashiri'nin ele geçirildiğini açıkladı. Kudüs'te bir otobüse düzenlenen intihar saldırısında 11 kişi öldü.

22 Kasım'da İsrail askerleri, 21 Kasım'daki intihar saldırısına misilleme olarak Beytüllahem'i yeniden işgâl etti.

25 Kasım'da hiç bir sıfatı olmadığı halde Avrupa'da 7 ülke dolaşan, devlet ve hükûmet başkanları ile görüşen Tayyip Erdoğan, Portekiz'de "Avrupa Birliği'ne girmeye kararlıyız. AB'ye girdiğimizde kesinlikle medeniyetler çatışmasını değil, bütünleşmeyi Türkiye'nin bir köprü olmasıyla sağlamamız mümkün. Akdeniz, Karadeniz, Hazar havzasındaki ülkelere de örnek olacaktır. Partimiz güçlü bir çoğunluktadır. Yasal süreç tamamlanmaktadır," dedi... Yani "ne isterseniz, yapacağız" diye gavurlara açık çek verdi. Portekiz Başbakanı Barrosoda, eşek değil ya, "Türkiye AB üyesi olmak için gerekli adımları atıyor. Ümit ediyorum ki, Avrupa'nın hassas olduğu konularda gerekli adımlar atıldığında tarih verilir. Hatta sayın Erdoğan'ı teşvik ediyorum," dedi. Ağzına bir parmak bal çaldı, ama kulağını bükmekden de kaçınmadı... Aynı gün ABD Başkanı George Bush, ülke içindeki terörist saldırıların önlenmesi için İç Güvenlik Bakanlığı kurulmasına ilişkin yasa tasarısını imzaladı. Amerika çok kısa bir zamanda "özgürlükler ülkesi" olmaktan çıkıp, bir polis devleti haline gelmişti.

26 Kasım'da Başbakan Abdullah Gül, "Kamu kurumları ve memurlar vergilerle finanse ediliyor. Vergileri asgarî ücretle çalışanlardan da alıyoruz. Devleti o yüzden küçültmeliyiz," dedi. Tabii yanlış ve yalan söyledi. Kamu iktisadî Kuruluşları'nın çoğu kendini ürettiği mal ile finanse eder. Bazıları diğer devlet kurumlarını da!.. Sen "Devlet'i küçültüyorum" diye o kurumları satarsan, finans işi bir tek VERGİ'ye kalır. Onun da çoğu zenginden değil, utanmadan itiraf ettiğin gibi fakirden alındığı için "vur abalıya" durumu ortaya çıkar!..

Aynı gün Avrupalı liberalleri bile şaşırtan liberal-üssü-liberal Besim Tibuk, erken genel seçim sonuçları nedeniyle Liberal Demokrat Parti Genel Başkanlığı`ndan istifa etti. Eski Bursa Milletvekili İlhan Kesici, DYP`ye katıldı. Birileri DYP başkanı olmaya hazırlanıyordu. Ama olamadı... Seçim kazanma şöyle dursun, Meclis'e girme ümidi bile olmayan partilerin yaşama sebebi nedir, biliyor musunuz?.. Devlet'ten alınmış olan trilyonlarca lira yardımın yenmesi!..

27 Kasım'da, aralarında eski bakan ve milletvekilleri ile DTP eski yöneticilerinin bulunduğu 11 kişi DYP'ye katıldı. Ama bu DYP'yi kurtarmadı... Aynı gün BM silah denetçileri, dört yıl aradan sonra Irak'ta yeniden denetimlerine başladılar.

28 Kasım'da Abdullah Gül başkanlığında kurulan 58. Hükümet, 170 ret oyuna karşı 346 oyla güvenoyu aldı. (04)

Yine 28 Kasım'da Kenya'da İsrailliler'in sahibi olduğu bir otele düzenlenen intihar saldırısında 12 kişi öldü. Aynı gün Mombasa havalimanından kalkan bir İsrail uçağına iki füze atıldı.

29 Kasım'da MGK, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş`ın müzakere sürecinde aldığı son tutumu desteklediğini bildirdi. Galiba bu, AKP iktidarında rahmetli Denktaş'ın aldığı son destek idi. Ondan sonra kendisine hep köstek olundu.

Yine 29 Kasım'da organize suç örgütü elebaşı suçlamasıyla yargılanan Alaattin Çakıcı, tahliye edildi... Aynı gün Endonezya'da mahkeme, Doğu Timor'un 1999'da Endonezya'dan ayrılması sırasındaki olaylarda insanlığa karşı suç işlemekle suçlanan iki eski komutan, bir polis şefi ve bir hükümet yetkilisini beraat ettirdi... Bildiğiniz gibi, Doğu Timor açıklarında petrol vardır. Yeni oluşturulan bu mikroskopik ülkenin petrolüne hemen Avustralya kondu. Venezüella'nın başkenti Caracas'ta bir gece kulübünde çıkan yangında 47 kişi öldü. Yüzlerce kişinin gittiği bu batakhaneler, hernedense yeraltında, veya küçük tek kapılı yapılır. Sanki insanlar sıkışsın, dumandan, panikten, yangından ölsün diye!..

1 Aralık'ta solcu gerillalara karşı savaşan Kolombiya'daki en büyük sağcı paramiliter grup tek taraflı ateşkes ilan etti. Amerikan politikası sadece Türkiye'de değil, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, Kolombiya'da da sağcı-solcu diye halkı birbirine kırdırmaktaydı.

2 Aralık'ta "alavere dalavere, Potamyalı Erdoğan nöbete" harekâtında, Yüksek Seçim Kurulu, göklerden aldığı bir ilham ile 3 Kasım 2002`de Siirt`te yapılan milletvekili seçimini iptal etti. Seçim işlemlerindeki eksikliğin seçim sonuçlarına etkili olduğunu iddia eden YSK, Siirt`teki seçimin yenilenmesine oybirliğiyle karar verdi. YSK, gerekçeli kararında CHP Milletvekili Ekrem Bilek, AKP Milletvekili Mervan Gül ve bağımsız Fadıl Akgündüz`e ait milletvekili tutanaklarının iptal edildiği, Siirt`te seçimlerin 9 Şubat 2003 Pazar günü yenileneceği belirtildi. Böylece Erdoğan'a Meclis yolu açılmış oldu. Bu tezgâhta muhalefette olması gereken CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın büyük rolü vardı.

Yine 2 Aralık'ta Kuzey Kore, BM'nin nükleer silah programından vazgeçmesi ve yabancı müfettişleri kabul etmesi çağrısını reddetti. Birleşmiş Milletler Teşkilatı niye Kuzey Kore'ye böyle bir çağrıda bulunur da; nükleer silah programı hiç durmamış olan Amerika'ya, İngiltere'ye, Fransa'ya, Rusya'ya, Çin'e neden bulunmaz?..Çünkü onlar BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri'dir! Yani dünyayı, İsrail'i de yanlarına alarak onlar idare eder... Peki, onları kim idare eder???

Ve yine 2 Aralık'ta Amerika'ya ve zenginlere kafa tutan Venezuella Devlet Başkanı Hugo Chavez'in Amerikancı karşıtları, kendisini devirmek amacıyla büyük bir grev başlattılar.

3 Aralık'ta Abdullah Öcalan`ın idam cezasını müebbet ağır hapis cezasına dönüştüren Ankara 2 No`lu DGM, yapılan başvuruları temyiz kabul ederek dosyanın Yargıtay`a gönderilmesine karar verdi. Aynı gün Interbank`tan, kurdukları bazı şirketler adına kredi alıp bunları Nergis Grubu`na aktardıkları iddiasıyla, "banka dolandırma" suçundan yargılanan işadamı Cavit Çağlar ve Şükrü Şankaya`nın da aralarında bulunduğu 39 kişi, beraat etti. Yani o bankalar dolandırılmamış oldu!.. Paralar kendi kendilerine uçup gitmişti!

Yine 3 Aralık'ta Dünya Gıda Programı, Afrika'da 38 milyon kişinin açlıkla karşı karşıya olduğunu açıkladı. Onlar açken, tok kapitalist Batılılar rahat rahat uyudular.

4 Aralık'ta BM Güvenlik Konseyi Irak'ın ''gıda karşılığı petrol'' programını altı ay uzatma kararı aldı. Yani zalim Hıristiyan Batılılar, ambargo altında tuttukları Irak'ın yiyecek satın almasını bile petrol satmasına bağlamışlardı.

5 Aralık'ta Oslo'da yapılan barış görüşmelerinde Sri Lanka'da 19 yıl süren savaştan sonra Tamil gerillaları ile hükümet arasında federal iktidar paylaşımı konusunda gelişme sağlandı. Ama bu anlaşma yürümedi.

6 Aralık'ta helikopterler ve tanklar desteğindeki İsrail askerlerinin Gazze Şeridi'nde bir mülteci kampına girmeleri sonucu, 10 Filistinli öldü.

7 Aralık'ta "Ümraniye sapığı" olarak bilinen ve Ümraniye, Maltepe, Kadıköy ve Üsküdar`da küçük yaştaki çok sayıda çocuğa tecavüz eden sapık yakalandı. Ama idam cezası olmadığı için ne ceza alırsa alsın, yaşayacaktı. Aynı gün Türkiye güzeli tatlı gülüşlü Azra Akın, Londra`da yapılan yarışmada, 2002 Dünya Güzeli seçildi.

Yine 7 Aralık'ta Bangladeş'te dört tiyatroya yapılan bombalı saldırılarda 18 kişi öldü, 200 kişi yaralandı. Ölen de, yaralanan da müslüman!.. Hiç müslüman öldüren müslüman sayılır mı???

- "" KİM BİR MÜMİNİ KASTEN ÖLDÜRÜRSE, CEZASI, İÇİNDE EBEDİYYEN KALACAĞI CEHENNEMDİR! ALLAH ONA GAZAB ETMİŞ, ONA LÂNET ETMİŞ, 
VE ONUN İÇİN BÜYÜK AZAP HAZIRLAMIŞTIR." (NİSÂ SÛRESİ, 93. ÂYET)

Sadece Mümin, Müslüman mı?.. İster Müslim, İster Gayrımüslim, isterse ateist olsun,

- "" KİM BİR CANA KIYMAMIŞ, BİR KİMSEYİ ÖLDÜRÜRSE, BÜTÜN İNSANLARI ÖLDÜRMÜŞ GİBİ OLUR."  (Mâide sûresi , 32. âyet)

İSLÂM işte budur!

8 Aralık'ta DYP genel başkan adayı Mehmet Ağar, "Yaptıklarımla iftihar ediyorum. Merkez sağı toparlayacağım," dedi ama kendi paçasını bile toparlayamadı... Bu politikacıların ve aydın geçinen yazar-çizer takımının anlamadığı iki husus var. Birincisi, sağ-sol diye bir şey kalmadı... İkincisi TÜRKİYE'de halk, takım tutar gibi parti tutmuyor. Lider seçiyor. Lider beceriksiz çıkarsa, hemen onu tarihin çöp sepetine atıyor!.. Bir üçüncü husus daha var. Kötü olduğunu bilse de, yerine doğru-dürüst birini bulamazsa, baştakini kerhen desteklemeye devam ediyor... Turgut Özal bunu sezdiği için bir dönem "Alternatifim yok" demişti... 2014 yılına kadar da Erdoğan'ın alternatifi çıkmadı.

Aynı gün İngiltere'de bir mahkeme, evine giren hırsızı öldüren adamı beraat ettirdi. Doğru da yaptı. A.B.D.'de dahi öyledir.

9 Aralık'ta Endonezya hükûmetiyle Aceh'teki ayrılıkçılar arasında 26 yıllık savaşı sona erdiren anlaşma imzalandı. Aynı gün ABD ve dünyanın ikinci büyük havacılık şirketi United Airlines konkordato başvurusunda bulundu.

10 Aralık'ta parti başkanlığından başka hiç bir sıfatı olmayan Potamyalı Tayyip Erdoğan, Beyaz Saray’da ABD Başkanı George Bush tarafından ağırlandı... (05)  Kendisine ne talimat verildi, bilmiyoruz. Aynı gün Jet Fazıl" diye bilinen, Siirt`teki seçimin iptaliyle milletvekilliği düşen Fadıl Akgündüz, hakkındaki gıyabî tutuklama kararının vicahiye çevrilmesi sonucunda tutuklanarak Kartal Cezaevi`ne konuldu... Neyi anlamam, biliyor musunuz?.. Bu adam onca insanı dolandırdıktan sonra, memleketi Siirt'te nasıl onca insandan oy alabildi?.. Ya dolandırdığından daha fazla insana hizmet etti, ya da diğer adaylar ondan daha dolandırıcı, daha sahtekâr idi, Siirtliler Fadıl'a razı oldular.

Yine 10 Aralık'ta Kuzey Kore'den gelen Scud füzeleri taşıyan bir gemi Umman denizinde İspanyol donanması tarafından durduruldu. Ne hakla durduruldu, İspanya'nın bu işle ne alâkası vardı, anlaşılamadı.

11 Aralık 2002 bir başka ihanet günü idi. Kopenhag siyasi kriterlerine uyum ile Anayasa`ya uyum çerçevesinde hazırlanan ve çeşitli yasalarda değişiklik öngören yasa tasarısının, yürütme ve yürürlük maddeleri dışındaki tüm maddeleri, TBMM Genel Kurulu`nda kabul edildi... Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Metin Tulgar, özellikle felçli hastalar tarafından kullanılan ve ABD'den 30 bin dolara ithal edilen beyin pilini bin 500 dolara mal etti...Türkiye'de, Bülent Ersoy gibi transseksüeller yıllar önceden pembe kimlik kartına kavuşup, nikáh bile kıydırırken, İngiliz transseksüeller bu haklarına yeni kavuşmaya hazırlanıyor. İngiliz Hükûmeti yasağı kaldıracakmış.

12 Aralık'ta Bush ile görüşen Erdoğan, ‘‘ Saddam bize göre de bir diktatördür. Biz de hemen yanımızda diktatör olmasını istemeyiz. Yine yanıbaşımızda teröristler olmasını da istemeyiz,'' dedi... Peki, diktatör Saddam gidince ne oldu?.. Teröristler arttı mı, azaldı mı?. . Tayyip Erdoğan, gavur diyarında olduğunu unutarak ve KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı kastederek, ‘‘Masadan kaçan taraf değil, uzlaşı arayan taraf olmak gerekir,’’ dedi. Denktaş'ı kaçıyormuş, kendini kovalıyormuş gibi göstermek istedi. Kıbrıs'ın fedakâr ve cefakâr Cumhurbaşkanı Denktaş, hayatı boyunca gavurdan görmediği eziyeti "türk" politikacılardan görmüştür. Tabii pabuç bırakmadı, "Rum tarafıyla müzakereden kaçmadığını, ancak 9.000 sayfalık Annan Planı'nı imzalamak için zamana ihtiyacı olduğunu belirtti. Okumadan, incelemeden uluslararası bir belge imzalanır mı, hiç!.. Aynı gün AGSP konusunda Türkiye rahatladı. Avrupa Birliği ülkeleri, kurulacak Avrupa ordusunda Kıbrıs ve Malta'ya yer vermeyeceğini açıkladı. AB Kopenhag doruğunda, AB Dönem Başkanı Danimarka'nın Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, Kopenhag kriterlerini yerine getirdiğine karar verilirse, 2004 Aralık ayında Türkiye ile müzakerelere başlama kararının değerlendirileceğini bildirdi... Ölme eşeğim, ölme! Yonca ektim, yaz gelsin. Yer, AB'ye girersin!..

Aynı gün Kuzey Kore, 1994 yılında ABD ile yaptığı anlaşma çerçevesinde dondurduğu nükleer programı tekrar aktif hale getireceğini açıkladı. Çünkü Amerika söz veriyor ama, asla tutmuyordu. O tarihte Kuzey Kore'ye yüklü miktarda yiyecek yardımı yapacağını belirtmiş, ancak yeterince yapmamıştı.

13 Aralık'ta CHP'nin ve bilhassa Deniz Baykal'ın desteği ile Erdoğan'ı Meclis'e sokma harekâtının 2. safhası gerçekleşti. TBMM`de 3 maddelik mini anayasa değişikliği paketi benimsendi. Paketteki en önemli değişim, AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan`ın seçilmesinin önündeki en büyük engeli oluşturan 76`ncı maddedeki değişiklik idi. Bu maddenin 2`nci fıkrasındaki "ideolojik veya anarşik eylemlere" ibaresi, "terör eylemlerine" şeklinde değiştirildi. Böylece, Erdoğan`ın Siirt konuşmasından dolayı siyasi yasağına yol açan 312`nci madde mahkûmiyeti, Anayasa`nın öngördüğü yasak kapsamından çıkarılmış oldu. Ah, bir de akıllarına gelip "Cumhurbaşkanlığı için üniversite diploması gerektiği" hükmünü kaldırsalardı, Tayyb'in önünü açmış olurlardı!

Yine 13 Aralık'ta AB Kopenhag doruğunda Estonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Litvanya, Letonya, Malta, Polonya, Slovakya, Slovenya ve Kıbrıs Rum kesimi 1 Mayıs 2004'te üyeliğe davet edilirken, Bulgaristan ve Romanya'nın üyelik tarihleri 2007 olarak kararlaştırıldı. Türkiye??? Türkiye'nin vuslatı bir başka bahara, çıkmaz ayın son Çarşamba'sına kaldı!

14 Aralık'ta Çankırı`da Vali Ayhan Çevik`e yönelik düzenlenen bombalı saldırı olayına karıştığı gerekçesiyle aranan TKP-ML-TİKKO üyesi Selma Korkut, Sivas Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerine teslim oldu. "Ayfer-Süheyla" kod adlı Selma Korkut tutuklandı. "Ümraniye Sapığı olarak bilinen, 12 kız çocuğuna tecavüz edip 3 kız çocuğuna da tecavüz teşebbüsünde bulunan Yaman Özçelik savcı "en az 240 yıl hapis cezası" istedi... Saçma bir rakam!.. İdam edilmesi gerekir. Belki hapishanede kalemini kırarlar... Dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, ‘‘Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşması'nı TÜRKİYE'nin daha fazla yararına olacak şekilde yeniden gözden geçirmek gerekiyor,’’ dedi. Doğru söyledi, ama gözden geçirilmedi. Kazık yemeye devam ettik... Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen, ihale yasası değişkliği konusundaki tepkiler için, ‘‘Yok öyle bir hazırlık. İhale Yasası'yla ilgili bu söylentiler ‘İrtica var' lâflarına benziyor,’’ dedi. Tabii yalan söyledi. Ama yalandan kim ölmüş??? 12 yılda ihale yasası 116 defa değiştirildi.

Yine 14 Aralık'ta Irak'taki BM silah denetçileri şefi Hans Blix, Irak'tan geçmişte ve şu anda kimyasal, biyolojik ve balistik füze programlarıyla ilgili çalışan bilim adamlarının listesini istedi... Sen bana Amerika'nın bilim adamları listesini veriyor musun??? Irak'tan niye istiyorsun?

15 Aralık'ta, Kopenhag Zirvesi'nde Rumların Avrupa Birliği üyeliğinin onaylanması Güney Kıbrıs'ta bayram havası estirirken, Kıbrıslı Türkler büyük bir düş kırıklığına uğradı... Kürtçü yazar Yaşar Kemal, "Türkler'in 200 yıldır Avrupa'da yer almak istediğini" belirterek, "AB'nin belirlediği tarihten önce demokrasimizdeki eksikleri tamamlayacağız," dedi. Batıcı olduğunu bir kere daha gösterdi. Halbuki "solcu" olarak bilinir! İngiltere'de kanserli bir hastayla karıştırılarak sağlıklı göğsü alınan bir kadın, 346 bin 957 sterlin (853 milyar lira) tazminata hak kazandı. TÜRKİYE standartlarına göre biraz fazla olmuş ama, bizde de böyle uygulamalar gerekli.

16 Aralık'ta Aydın Menderes ve İlhan Kesici'nin de aday olduğu DYP 7. Olağan Büyük Kongresi`nde, Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar, Genel Başkan seçildi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Zorunlu Tasarruf parasının çalışanlara şubat veya mart ayında ödeneceğini açıkladı. Adalet Bakanı Cemil Çiçek,dokunulmazlıklar konusunda, yolsuzluk yapan milletvekillerini kastederek, "Yakınlarının dokunulmazlığı yoktu, onlara kimse dokunmadı.Biz dokunacağız,’’ dedi. Dedi de, ne 17 Aralık 2013'te yolsuzluğu ortaya çıkan 4 Bakan'a, ne 25 Aralık 2013'te paraları sıfırlayan Başbakan Erdoğan ile oğul-kız-damat-enişte hane halkına dokunan çıkmadı!.. Ayvalık'ın Şirinkent mevkiinde ve sahilden 250 metre açıkta bulunan Çiçek Adası 7.8 trilyon lira muhammen bedelle satışa çıkarılacağı ilan edildi... Ada nasıl satılır da, "özel mülk" olur???

Aynı gün terörist grupların finansmanını araştıran İngiliz dedektifler, Londra ve Cheshire'da yaptıkları baskınlarda ikisi kadın, dördü erkek, 6 kişiyi tutuklayarak yasadışı terör örgütü DHKP-C'ye büyük darbe vurdular... ABD'li yazar ve dilbilimci Yahudi Noam Chomsky, "Irak'ta silah denetimi yapanların raporu ne olursa olsun, ABD ve İngiltere'nin daha başından beri savaşa gitmeye kararlı olduğunu" söyledi. "İsrail'in elinde de binlerce nükleer silah var. Saddam Hüseyin, bölgenin tek sorunu değildir," dedi. Japonya'da bir firma, hiç acıtmayan iğne yaptı. Kanadalı uzmanlar, hastaların bazı lifli bitkileri tüketerek vücutlarındaki kolesterol oranını ilaç kullanmadan düşürülebileceklerini kanıtladılar. Zaten Mandiolog Prof. Dr. Canan Karatay'ın belirttiği gibi, kolestrolün zararlı olduğu palavradır. Tıpkı "domuz gribi" gibi ilaç satmak için uydurulmuş bir yalandır. Kolestrol ilaçları karaciğeri tahrip eder.

17 Aralık'ta hiç bir resmî sıfatı olmayan Recep Tayyip Erdoğan, yanında Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen'le birlikte Aydın-Denizli duble yolunun temelini attı! Törende bu ilk duble yol için nutuklar çekildi. Ne zaman projjesi yapıldı, ne zaman ihaleye çıkarıldı, ne zaman inşaat hazırlığı yapıldı, bilinmez!.. Başbakan Gül, YAŞ toplantısında 7 subayın ihracına muhalefet şerhi koydu. Bu AKP'nin askerle ilk sürtüşmesi oldu... Vakıfbank'ın liderliğinde 15 alacaklısı ile anlaşan Kamuran Çörtük'ün Bayındır Holding'i, 399 milyon dolarlık borcunu yeniden yapılandırdı... Tokat'ta, kürtçü-ermenici-bölücü DHKP-C'ye yönelik sürdürülen operasyonda, örgütün üst düzey sorumlusu olan "Yalçın" kod adlı Celalettin Ali Güler öldürüldü. İstanbul, Bursa, Ankara, İzmir, Eskişehir ve Antalya'da çeşitli tarihlerde 48 ayrı bombalama eylemini gerçekleştirdiği belirtilen İBDA-C üyesi Levent Dülger Bursa'da yakalandı. Tıp Fakültesi mezunu Dülger, patlayıcı düzenekleri çorap içine yerleştirdiği için "Çoraplı bombacı" olarak tanınıyordu. Alman vakıfları soruşturması kapsamında, 15 kişi hakkında 8'er yıldan 15'er yıla kadar ağır hapis istemiyle açılan davaya başlandı. 5 kişiyi öldürdüğü, 1 kadına tecavüz ettiği, 4 gasp olayı gerçekleştirip iki kez de polisle çatışmaya girdiği iddiasıyla aranan Durmuş Anuçin yakalandı.

Aynı gün Londra'da toplanan Amerikancı rejim muhalifleri, Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinin ardından 2 yılı aşmayacak bir sürede demokratik ve federal bir Irak'ın kurulması, serbest seçimlerin yapılması ve Anayasa'nın hazırlanması üzerinde anlaşmaya vardılar. Değil 2 yıl, Irak 12 yıl sonra bile kendini toparlıyamıyacaktı!.. İşgalciler ancak 10 yıl sonra çekilecek, ama arkalarında bir enkaz ve Iraklılar'a değil, kendilerine çalışan bir anayasa bırakacaklardı!.. Ha, bir de 50.000 kadar silahlı asker, 18 üs ve iyice silahlandırılmış 50.000 kadar Kürt bölücü peşmerge!

Yine 17 Aralık'ta Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Parlamentosu, Bosna-Hersek'te 43 ay süren savaşa son veren Dayton Barış Anlaşması'nı yedi yıl sonra onayladı. (06)  Barış Anlaşması'nı emperyalist Batılılar iki tarafa da zorla imzalatmışlar, anlaşma ne Yugoslavya'nın, ne de Bosna-Hersek'in işine yaramıştı! Üstelik zalim Batılılar Bosna-Hersek'e müslümanları âdeta azınlık haline getiren bir anayasa yapmış, Boşnaklar'a dayatmışlardır... O yüzden ben "yeni anayasa" lâfından çok korkarım! Arkasında mutlaka yabancı güçler ve vatan satan hainler vardır!

Bosna-Hersek Anayasası İngilizce Metin  (  http://www.servat.unibe.ch/icl/bk00000_.html  )

18 Aralık'ta Radyo ve Televizyonda, Türk vatandaşlarının " Günlük yaşamlarında kullandıkları farklı dil ve lehçeler "de yayın yapılmasına ilişkin usûl ve esasları düzenleyen yönetmelik, Resmî Gazete`de yayınlanarak yürürlüğe girdi.  (07)  Yani TRT'de Kürtçe, Zazaca, Boşnakça, Lazca yayınlara ve dolayısiyle bölücülüğe kapı açıldı. Buna ilk itiraz Türkiye'deki Boşnak kökenlilerden geldi, "Biz hep Türkçe konuşuruz, Boşnakça da nereden çıktı?" dediler!.. Ardından Mahsun Kırmızı Gül, "Benim anam Zaza. Ama TRT'nin Zazaca yayınını anlamıyor," dedi. Anlamaz, çünkü "Kürtçe" diye bir dil yok!.. 50 ayrı ağız var. Çoğu yerde iki komşu köy halkı bile birbirini anlamaz. O yüzden "ana dilde eğitim" fiilen mümkün değil!.. Sağır kulaklara duyurulur!

Yine 18 Aralık'ta Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Perinçek ve İP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın`ın yargılandığı davanın gerekçeli kararını açıkladı. Eski AB Komisyonu Türkiye Temsilcisi Karen Fogg`un elektronik yazışmalarını açıklayarak "bilişim suçu" işlediği iddiasıyla yargılandığı davada beraat eden İP Genel Başkanı Doğu Perinçek`in, sözkonusu olayda menfaat sağlamadığı ve siyasî parti lideri olarak toplumu bilgilendirmek kastıyla hareket ettiği belirtildi. Bu bilgilendirme tabii Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand, Şahin Alpay, Ahmet Altan gibilerinin casusluk faaliyetini ortaya koymak şeklinde olmuştu... Aynı gün Ankara Üniversitesi öğretim görevlilerinden Dr. Necip Hablemitoğlu, Çankaya`da evinin önünde silahlı saldırıya uğradı ve öldü. Hablemitoğlu, Alman Vakıfları ile "siyanürlü altın" , "Bergama köylüleri" olaylarının içyüzünü ortaya dökmüştü. Büyük ihtimalle yurdumuzda fing atan Alman ajanlar tarafından öldürüldü. Bir diğer ihtimalde kurcaladığı Fetullahçı faaliyetlerden dolayı öldürülmüş olmasıdır. Mâlûm, bu konuyu işleyen "Köstebek" kitabı ölümünden sonra yayınlandı...(08)  

Saddam'ı silahlandıran 207 firmadan 86'sının Alman, 24'ünün Amerikan firması olduğu belirlendi. Yani emperyalist Hıristiyan Batı hem silah satar, hem de " Sen de niye silah var? " diye saldırır!.. Kürt aşiret reisi Celal Talabani'nin örgütü IKYB'den Kosrat Rasul, ‘‘Bağdat'ın bir bölümünü istiyoruz. Bağdat'ta, en az on bin kişilik bir gücümüz olmalı’’ dedi. Sen hele ülkene ihanet et, Amerika sana o imkânı verir!.. Sonsuz olduğu bilinen "Pi" sayısının (3,14159...) virgülden sonraki yaklaşık 1 trilyon 400 milyar basamağı hesaplanarak dünya rekoru kırıldı.

19 Aralık'ta Cumhurbaşkanı Sezer "Anayasa'nın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun"u bir kez daha görüşülmek üzere TBMM`ye iade etti. Yani Tayyip Erdoğan'ın böyle saçma bir şekilde kayırılmasına itirazı vardı.

20 Aralık'ta İstanbul Belediye BaşkanıAli Talip Özdemir, ANAP'ın 11-12 Ocak günlerinde yapacağı olağanüstü kongrede genel başkan adayı olacağını açıkladı... (09)   Tayyip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı'ndan parti başkanlığına geçmesi, seçim kazanması Talip Özdemir'in ve Melih Gökçek'in ağzını sulandırmıştı. Ama Potamyalı Tayyip koltuğunu kaptırmak niyetinde değildi, kısa zamanda Özdemir'i ekarte etti, Gökçek'i de hevesinden vazgeçirdi.

23 Aralık'ta Irak, ülkenin güneyinde, ABD'ye ait pilotsuz bir keşif uçağını vurarak düşürdü. Aynı gün İran'ın Ardestan kenti yakınında Trabzon aktarmalı Ukrayna uçağı düştü. Uçaktaki Ukraynalı ve Rus 46 bilim adamı öldü... Bilim adamı öldü mü, hep kuşkulanırum. Uçak niye düştü, nasıl düştü? Kim düşürdü?

TÜRKİYEDE ÇIKARILAN AF YASALARI ; (10) 

26 Aralık'ta Meclis, Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçelerine uygun düzenlemeler getiren " Şartla Salıverme" yasasını kabul etti. (11)  Bu yasa 80 yıllık Cumhuriyet tarihinin 53. Af Yasası oldu.    1999' daki  51. si Rahşan Affı diye bilinir. SSK Genel Müdürlüğü'nden CHP Genel Başkanlığı'na terfi eden Kemâl Kılıçdaroğlu'nun 5 milyar dolarlık yolsuzluğu bu af ile ört-bas edilmiştir... Bu adam kendini "kürt alevisi" ve de "seyyit" diye yutturur ama, geçmişin Ermenisi bol Dersim'den olması beni hep kuşkulandırmıştır. Hiç "TÜRK" dememesi, ATATÜRK'e çamur atması, "yeni CHP" diye tutturup, geçmişi inkâr etmesi kuşkularımı güçlendiriyor.

Aynı gün Sağlık Bakanlığı'nın, Dünya Bankası kredisiyle 26 milyon 400 bin adet prezervatif alacağı açıklandı. Tabii o tarihte, doğum kontrolünde yaygın olarak kullanılan prezervatiflerin Potamyalı Erdoğan'ın " her eve üç çocuk " projesinden haberi yoktu. Olsaydı, kendilerini delerek intihar ederlerdi de, Dünya Bankası'ndan yalvar yakar alınan kredi boşa gitmiş olurdu... TOBB, " 2001 ekonomik krizinde kapanan şirket ve firma sayısının önceki yıla göre yüzde 17,4 artarak 26 bin 990'a ulaştığını, yeni kurulanların sayısının ise yüzde 10,4 azalarak 49 bin 69'a düştüğünü" bildirdi... (12)   
Manisalı gençlerden Ayşe Mine Balkanlı, ‘‘ 10 ay özgürlüğünden mahrum kaldığı ’’ gerekçesiyle açtığı davada, 5 milyar lira tazminat kazandı.

Aynı gün Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Saud El Faisal'ın, " Birleşmiş Milletler'in askerî harekâta izin verse dahi, Irak'a saldırıda topraklarındaki üsleri kullandırmayacaklarını" bildirmesi, petrol fiyatlarını 25,02 dolara düşürdü. Amerikan uşağı Suudlu bile tezkereyi peşînen reddetmiş!

31 Aralık'ta 2002 tarihinde Swissotel'i basan Muhammed Tokcan 11 yıl 10 ay hapis cezasına mahkum oldu. (13)   Rusya'nın Çeçenistan'a yönelik müdahalesini protesto amacıyla İstanbul Swissotel'i basan 13 sanık, 3 yıl 10 ay 20 gün ile, 11 yıl 10 ay 6 gün arasında çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı. Olayda çete suçunun oluşmadığına karar veren mahkeme heyeti, eylemin planlayıcısı Muhammed Emin Tokçan dışındaki sanıkları tahliye etti.

1 Ocak 2003'te Asgari ücret brüt 306 milyon, net 225 milyon 999 bin lira olarak açıklandı. Yine 1 Ocak'ta Brezilya'da ilk kez bir solcu devlet başkanı olan Luiz Inacio Lula da Silva, göreve başladı.

2 Ocak'ta işadamı Fadıl Akgündüz hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan 494 yıl ile 1235 yıl arasında ağır hapis cezası istemiyle dava açıldı... Bayılıyorum böyle âfâkî "ağır" hapis cezalarına!.. Herifin dolandırdığı paraları geri alma, servetine el koyup mağdurlara dağıtma gibi gerçek ceza hiç verilmiyor!

3 Ocak'ta Türkiye'nin 2002 ihracatının 36,2 milyar dolar olduğu açıklandı. Ama unutmayalım, bunun içinde, işçilik ucuz olduğu için gavur firmalarının Türkiye'de üretip te alıp gittikleri mallar da "ihracat" sayılıyor... 2002 yılında enfilasyon yüzde 30,8 oldu.

5 Ocak'ta Tel Aviv'de 2 intihar komandosunun düzenlediği saldırıda 23 kişi öldü.... 27 Aralık günü Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, TBMM Dışişleri Komisyonu'nda Irak brifingi verirken, "Eğer biz bu savaşa katılmazsak, daha çok Amerikan askeri ölecek. Ve Amerikalılar ömür billah, 'Eğer Türkler katılsaydı bu kadar şehit vermezdik. Türkler nasıl müttefik?' diyecekler," dediği iddiasını, bir mektupla yalanladı. Ancak Oktaş Ekşi ve Şaban Sevinç adlı gazeteciler bu sözleri toplantıda bulunan milletvekillerine doğrulattıklarını belirttiler.

6 Ocak'ta Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nın " Neşter Operasyonu " çerçevesinde SSK'ya 1992 yılından itibaren iyileştirici tıbbî malzeme alımlarında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla, İstanbul'da 15 kişi gözaltına alındı. (14)    Aslında bunların arasında kendini alevi-kürt-seyyit olarak tanıtıp ta Ermeni asıllı olan Kemâl Kılıçdaroğlu'nun da olması gerekirdi, ama Rahşan Affı onu kurtardı. A.B.D.'nin çasusu olduğu gerekçesiyle Pakistan'da tutuklanan Türk vatandaşı Murat Kurnaz'ın annesi, Türk yetkililerinin oğlunun iadesi için hiçbir girişimde bulunmadığını öne sürdü... Irak'a da saldırmaya kafasına takmış olan Bush, BM silah denetçileri Irak'ın gizli silahlarını aramak için ülkenin dört bir yanına dağılırken, topyekün savaş hazırlığı yaparak, Kuveyt'teki tanklarını Irak sınırına 15 km mesafedeki bölgeye yığdı. Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmasının önünü kesmek için gereken önlemleri alan TÜRKİYE, bölgede bir diğer önemli gücü oluşturan yaklaşık 3 bin TÜRKMEN'e askerî eğitim vermeye başladı. Tabii bunda Potamyalı Erdoğan'dan daha çok, Genelkurmay'ın payı var!.. TBMM Başkanı Bülent Arınç Kuvvet Komutanları'nı ziyaretinden sonra, " Fevkalâde olumlu, fevkalâde güzel ziyaretler gerçekleştirdim. Komutanlarımızı daha yakından tanımış olmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Fevkalâde birikimli, fevkalâde iyi yetişmiş insanlar... TÜRK Silahlı Kuvvetleri'nin gözbebeği komuta kademesinde bulunanan bu değerli şahsiyetlerin bizleri nezaketle kabulleri, karşılamaları ve uğurlamaları gerçekten bizleri çok memnun etti," dedi. O tarihlerde bütün AKP'liler gibi onun da askerden ödü kopuyordu!..

7 Ocak'ta Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a 1 saat 40 dakika süreyle eğitim konusunda brifing verdi. Mumcu, ‘‘8 yıllık kesintisiz eğitim konusunda hiç bir şekilde geri dönüş olmayacak. Sistemin değiştirilmesi sözkonusu değil. 8 yıllık kesintisiz eğitim eski yıllara kıyasla giderek oturuyor. Başlagıçtaki aksaklıklar da gideriliyor,'' dedi... Ne sistem oturdu, ne aksaklıklar giderildi!.. Sonunda 4 + 4 + 4 gibi ondan beter bir sisteme geçildi.

8 Ocak'ta Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da, ''28 Şubat süreci devam ediyor mu?" sorusuna, " Türkiye'de irticaî süreç devam ediyorsa, o süreç devam ediyordur, diye cevap verdi. Aynı gün THY'nin İstanbul-Diyarbakır seferini yapan RC-100 tipi uçağı Diyarbakır'a inişi sırasında düştü, 74 kişi öldü, 3 kişi yaralı kurtuldu. Yine aynı gün İbrahim Şahin'in de aralarında bulunduğu 10 polis hakkında açılan '' Kayıp silahlar '' davası "zaman aşımı"na uğradı.

9 Ocak'ta Tempo dergisinin son sayısında yer alan bir röportajda, Çinli işadamı Muzi Lee, " Denizanası ve yosun ticaretinin Türkiye için yeni bir kazanç alanı olabileceğini" söyledi. Doğrudur. Çin, Japonya ve Kore denizanası ve deniz yosunu yerler. Hatta Çinliler köpek eti yerler. Bu açıdan bakınca, sokak köpeklerinin toplanıp Çin'e ihraç edilmesi dahi düşünülebilir... Hayvansever geçinenler hiç itiraz etmesin. Tavuk, bıldırcın, koyun, keçi, dana, balık yiyecek oluyorsa, köpek niye birilerine gıda olmasın???

Aynı gün ABD haber ajansı AP, TÜRKİYE'nin Kuzey Irak'ta bulundurduğu birlik sayısının iki kat artarak 12 bine çıktığını bildirdi. Ankara'dan üst düzey bir istihbarat yetkilisi ajansa yaptığı açıklamada, " Takviye Askerlerin gerektiğinde hızla Irak içlerine kaydırılabileceğini" söyledi... '' AKP Hükûmeti'nin Kıbrıs'ı Rumlar'a Yeni Yıl hediyesi "  (15)  olarak sunduğu öne sürüldü.

10 Ocak'ta Başbakan Abdullah Gül, "ABD'nin, TÜRKİYE'deki liman ve üslerde inceleme yapmasına izin verildiğini" bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı da ABD silahlı kuvvetlerinden 150 kişilik heyetin TÜRKİYE'ye gelerek 13 Ocak'tan itibaren bazı üs ve limanlarda incelemelerde bulunacağını açıkladı. Yani biz savaşa girmesek te, himanlarımız ve üsler girecek!.. Aynı gün Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, 315 kişilik işadamı heyetiyle savaş öncesi Irak'a gidişi basında eleştirilere neden oldu. Bazı Amerikanofiller bunu "Saddam'a destek" olarak gördüler.

Yine 10 Ocak'ta ABD'nin çok damarına bastığı Kuzey Kore, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'ndan çekildiğini açıkladı.

11 Ocak'ta ANAP 3. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde Genel Başkanlığa eski İstanbul Belediye Başkanı Ali Talip Özdemir seçildi. Aynı gün SSK'ya iyileştirici malzeme alımlarıyla ilgili ''Neşter Operasyonu'' kapsamında DGM'ye sevk edilen 11 kişiden 5'i tutuklandı... Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, ''TÜRKİYE ve dünya, bir savaşın tehdidi altındadır. Irak'ta, yakınımızda cereyan eden olaylar, bu tehdidi her geçen gün artırıyor,'' dedi. Bush yönetiminin, Saddam'ı devirip Bağdat'ı işgal amacıyla yapacağı askerî harekát için gereken parayı, Irak petrollerinden çıkarmayı planladığı ortaya çıktı.... Tabii, kendi kesesinden harcayacak değil ya!.. Körfez Savaşı'nda da (1991) masrafı, kurtardıkları Kuveyt'e yüklemişlerdi. Yalnız savaşlar sadece "masraf"la olmuyor. Akan kanlar, giden canları ödetmek mümkün değil!.. Viagra'nın, kalp krizi ve inmeye neden olabildiği ortaya çıktı. Buna karşılık Yarasaların salyasında bulunan bir tür proteinin beyin damarlarının tıkanması nedeniyle oluşan felci tedavi edebileceği öne sürüldü.

12 Ocak'ta Ankara ve İstanbul'da Irak'a saldırı için nabız yoklayan ABD'nin eski TÜRKİYE Büyükelçisi Parris, küstah bir tavırla, ‘‘Zaman kaybetmeden bizim yanımızda yer alın. Aksi halde, ABD'nin TÜRKİYE'yi dikkate almaz. Uzatırsanız Beyaz Saray meşgul çalar. Masaya gelmeye kalkarsanız, sizi paltonuzla bekletirler,’’ dedi. O tarihten itibaren Erdoğan ve şürekasına bir ürkeklik geldi, Amerika'ya hiç lâf etmediler!.. Başbakan Abdullah Gül, ABD'nin Türkiye'den yeni teleplerinin sözkonusu olduğuna dikkat çekerek, ‘‘Hükümetin yetkisini aşan konular var. Bu konularda TBMM karar verecektir,’’ dedi. Başbakan Gül, Ürdün'den sonra Suudi Arabistan ve İran'ı içeren ikinci Ortadoğu gezisine çıktı. Tayyip Erdoğan'ın ‘‘sağ kolu'' olarak nitelenen danışmanı Cüneyd Zapsu'nun ABD'ye gitmesi, ABD yönetimine özel bir mesaj gönderilip gönderilmediği sorularına neden oldu...

Efsanevî Beatles Grubu'nun 1970'lerde çalınan ve yaklaşık 500 orijinal kayıtın bulunduğu kasetleri, Hollanda'da ele geçirildi.

13 Ocak'ta Başbakan Yardımcısı Aldüllatif Şener, 2003 yılı özelleştirme hedefini şimdiye kadar yapılanların yarısı kadar (4 milyar dolar) olarak açıkladı... (16)  Abdüllatif Şener nâdir dürüst politikacılardan biridir. Hatta ona "devlet adamı" bile denilebilir. İlerde dayanamayıp AKP'den istifa edecek, parti kuracaktır.

14 Ocak'ta 150 kişilik Amerikalı uzman heyet, Mardin Havaalanı ile Mersin ve Silifke limanlarını inceledi.

15 Ocak'ta Türkiye, idam cezasını kaldıran Avrupa Sözleşmesi'ni imzaladı. Aynı gün Meclis lojmanları, Milli Emlâk Genel Müdürlüğü''ne devredildi. Amerikalı uzman heyet, Sabiha Gökçen Havaalanını inceledi.

16 Ocak'ta babalarının tarlası gibi Türkiye'yi dolaşan ABD'li askerî uzmanlar, Mersin'in Tarsus İlçesi'ndeki Yenice tren istasyonunda incelemelerde bulundu.

17 Ocak'ta Erdoğan, Çin'e yaptığı gezi de, bu ülkeye hayran kaldığını belirterek, " Tanıdığım komünizmi ben burada görmedim. Liberal bir anlayış var. Türkiye'de komünizmi anlayanlara, gelin buradaki havayı teneffüs edin demek lâzım" dedi... (17)   
Hazine, 500 milyon euro tutarında tahvil ihracı gerçekleştirdi. Yani borç aldı. BDDK, 1998 yılındaki bazı kredilere ilişkin, Pamukbank ve Etibank arasında, '' Karşılıklı kredi kullanımıyla Pamukbank'ın zarara uğratıldığı'' gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu... Bu " Karşılıklı kredi" bir yolsuzluk çeşididir. " Al gülüm, ver gülüm " diye adlandırılabilir. Eğer karşı bankaya kredi verebilecek kadar paran var ise, ondan niye kredi alırsın? Maksat faizi "masraf" gösterip vergiden düşmek!..

18 Ocak'ta ABD'li uzmanlar Çorlu Havaalanı ve İskenderun Limanı'nda inceleme yaptı... Yani, herifler askerî sırlarımıza vâkıf oldular!..

19 Ocak'ta Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu, 2003-2004 yılından başlamak üzere ilk etapta ilköğretim, sonra da tüm eğitim kurumlarına ders kitaplarının ücretsiz dağıtılacağını söyledi. Ama kitapların Devlet matbaalarında değil, özel şirket matbaalarında basılacağını, böylece birilerinin zengin edileceğini söylemeyi unuttu... Dikkat edilirse şu husus çok açık olarak görülecektir: Erdoğan ve AKP'nin iktidara gelmesi ile Devlet'in yaptığı ve yapması gereken hizmetler özel sektöre devredildi. Devlet'e çalışan memur ve işçilerin yerine " Taşaron işçi " sistemi getirildi. Böylece bir takım yandaş kişiler kurdukları firmalar aracılığıyla zengin oldular. Onlara giden para, çalışanların maaşından, yevmiyesinden kesildi. Hizmetler daha pahalı ve daha kalitesiz oldu.

20 Ocak'ta PETKİM satışa çıkarıldı. Böylece Turgut Özal ile başlayan " Özelleştirme " furyasının üçüncü safhası açılmış oldu. Aynı gün Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS) projesi hizmete girdi. Proje kapsamında her vatandaşa bir kimlik numarası verildi... Aynı gün Yüksek Seçim Kurulu 9 Mart'ta Siirt'te yapılacak seçimde bağımsız aday olmak isteyen Fadıl Akgündüz'ün başvurusunu reddetti. Yine aynı gün Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Hamza Keleş, Fethullah Gülen'in ''Anayasal sistemi değiştirerek yerine İslami esaslara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı terör örgütü kurarak faaliyette bulunduğu'' iddiasıyla 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını istedi. Ama o tarihte Fethullahçılar Tayyb'in koruması altında idiler. Daha "paralel yapı" yaygarası başlamamıştı.

Yine 20 Ocak'ta BM Güvenlik Konseyi kimyasal, biyolojik ve nükleer maddelerin teröristlerin eline geçmesini önleyecek bir karar tasarısını oybirliğiyle kabul etti. Ama Amerika gibi, Fransa gibi, İsrail gibi terörist devletlerin ellerinde bulunan kimyasal ve biyolojik silahları önleyecek bir karar alınmadı. Aynı gün Libya, B.M. İnsan Hakları Komisyonu başkanlığına seçildi. ABD bu seçime karşı çıktı.

21 Ocak'ta AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "haksız malvarlığı edindiği" iddiasıyla yargılandığı davada suç unsurları oluşmadığı gerekçesiyle beraat etti. Herhalde hâkim, mal varlığı nın "çocuklarına sünnet düğününde yapılan takılar"dan oluştuğu iddiasını ciddiye almıştı!.. (18)   
Daha sonra " Sıfırla oğlum, sıfırla! " " Az kaldı, babacığım, 30 milyon " noktasına gelindi, yine hesap sorulmadı. Ama bir gün gelir hesabı sorulur. Bu âlemde olmasa dahi öbür âlemde sorulur!
21 Ocak'ta Aynı gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, eski BOTAŞ Genel Müdürü Gökhan Yardım'ın da aralarında bulunduğu 7 kişi hakkında Mavi Akım Projesi'nde, Samsun-Ankara Doğalgaz Boru Hattı Projesi'nin fizibilite etüdünün yapılması ihalesine fesat karıştırdıkları gerekçesiyle dava açtı.(19) 
22 Ocak'ta Anayasa Mahkemesi, Erdoğan'ın '' Kurucu üyelikten ayrılmış olmakla genel başkanlığının da sona erdiğini'' sonucuna vardı. AKP'nin MKYK'sı, Erdoğan'ın genel başkanlık görevini sona erdirdi. Erdoğan, ertesi gün AKP Genel Başkanlığı'na yeniden seçildi.

23 Ocak'ta A.B.D.'nin, AKP iktidarının ne yapmaya çalıştığını anlamadığı ortaya çıktı. (20)   Sebep Potamyalı Erdoğan'ın Kuzey Irak üzerinden 2'inci bir cephe açılması için, 300'e yakın uçak ve 80 bin ABD askerine TÜRKİYE topraklarını açıp açmama konusunda bir türlü karar verememesi... Kendisine kalsa, hemen "gel" diyecek! Ama askerin ve milletin tepkisinden korkuyor!.. Bu arada İngiltere Genelkurmay Başkanı Amiral Sir Micheal Boyce, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök'ü ziyaret etti. Boyce, İncirlik Üssü'nde de incelemelerde bulundu. İngiltere de Irak savaşına bulaşmaya hazırlanıyordu!

24 Ocak'ta NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Orgeneral James L. Jones Türkiye'ye geldi.

25 Ocak'ta eski Halk Bankası Genel Müdürü Yenal Ansen'in de aralarında bulunduğu 9 kişi hakkında usulsüz kredi verdikleri iddiasıyla 7 yıl 6'şar aya kadar hapis istemiyle dava açıldı. Aaa!.. 10 yıl önce de Halk Bankası Genel Müdürü yiyici imiş!.. Acaba o da paraları ayakkabı kutusunda mı saklıyordu?.. Peki, usülsüz kredi alanlar ne oldu?

27 Ocak'ta, daha önce elkonulmuş olan Pamukbank'ın ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi, eski sahiplerine devredildi. Niye, anlaşılamadı...(21) Ancak bu Pamukbank'ı batmaktan kurtaramıyacak, Pamukbank 2004 yılında Halkbank'a devredilecektir.

30 Ocak'ta aralarında eski Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral'ın da bulunduğu 38 kişi hakkında mahkeme kararı olmadan telefon dinledikleri iddiasıyla açılan dava beraatle sonuçlandı.

Yine 30 Ocak'ta ayakkabısına yerleştirdiği patlayıcıyla Paris'ten Miami'ye giden American Airlines şirketine ait uçağı havaya uçurmayı planlamakla suçlanan Richard Reid, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Adam ne Ortadoğulu, ne Afrikalı, ne de müslümandı. "Beyaz" bir terörist idi. Aynı gün America On Line (AOL) ve ortağı kablo TV şirketi Time Warner, 2002 yılında yaklaşık 100 milyar dolar zarar ettiklerini açıkladılar.

31 Ocak'ta AKP'li Mervan Gül, Siirt'te 9 Mart'ta yapılacak seçimde adaylıktan çekildi. Böylece, Potamyalı Erdoğan'a listede birinci sırada yer alma yolu açıldı... Aynı gün Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice'ın, ‘‘Türkler iyi niyetimizi cömertçe harcıyor,'' dediğini öğrenildi. (22)   
TÜRKLER değil, Amerikan uşağı, yanar-döner Potamyalı Tayyip harcıyorsa harcıyor!.. Üstelik sizin niyetiniz hiç te iyi değil!.. B.M. silah denetçilerinin şefi Hans Blix, "B.M. Güvenlik Konseyi'ne sundukları sert raporun, bir savaşın patlak vermesini haklı çıkaracak nitelikte olmadığını" belirtti.

1 Şubat'ta uzay mekiği Columbia, atmosfere girerken, 62 km irtifada parçalandı, mekikteki 7 astronot öldü. (23)   ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson, Başbakan Abdullah Gül ile yaptığı son görüşmede ‘‘artık sabırlarının kalmadığı’’ mesajını verdi. Danimarka Başbakanı Anders Fog Rasmussen, "AB'nin genişlemesinin tarihî ve ahlâkî bir zorunluluk olduğunu" söyledi. "Sakın bunu yanlış anlamayın. Biz hıristiyan ülkeleri kastediyoruz," demedi, ama kastettiği oydu! Müslüman TÜRKİYE'ye Avrupa Birliği'nde yer yok! "Tarihî" ve "ahlâkî"den kasıtları o!.. Enerji Bakanı Hilmi Güler, 2 katrilyon YTL elektrik borcu için endeksleme yapacaklarını belirterek, ‘‘kayıp ve kaçakları önlemek için daha etkin denetim gerekiyor. Bazı büyük elektrik kullanıcılarının, sayaçları sıfırlayabilen uzmanları uçakla taşıdıklarını duyuyoruz,’’ dedi. Zaten kaçak elektrik kullananlar zenginlerin firmaları ile, Güneydoğu'da PKK'ya güvenen Kürt aileler!.. Fakir TÜRKLER ler tıkır tıkır odüyor, hem haksız yere onlara fatura edilen kaçak payını da!

4 Şubat'ta Turkcell, Pamukbank'a ait olan Turkcell hisselerinin, önce TMSF tarafından satın alınacağını, daha sonra da bu hisselerin Çukurova Grubu'na satılacağını duyurdu. Maliye Bakanı, 2002 yılı bütçesinde harcamaların 115,5 , bütçe açığının 39,1 , faiz dışı fazlanın ise 12,8 katrilyon lira olarak gerçekleştiğini söyledi... Bu "faiz dışı fazla" tâbiri de son derece komiktir. Bütçeden önce borçların faizi ödenir, kalan kısım ise "fazla", sanki gökten inmiş nimet gibi kabul edilir... Aynı gün Zorunlu Tasarruf kesintilerinin ödenmesine ilişkin takvim açıklandı.

Yine 4 Şubat'ta Yugoslav parlamentosu, yaptığı tarihi toplantıda, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırdı, Sırbistan-Karadağ birliğini oluşturan anlaşmayı onayladı. Irak Devlet Başkan Yardımcısı Taha Yasin Ramazan, Türkiye'ye geldi.

5 Şubat'ta "askerî üs ve tesisler ile limanlarda gerekli yenileştirme, geliştirme, inşaat ve tevsi çalışmaları" ile ilgili olarak, "ABD'ye mensup teknik ve askerî personelin Türkiye'ye gelmesi"ne ilişkin Başbakanlık Tezkeresi TBMM Başkanlığı'na sunuldu. Başbakan Gül, "Artık stratejik ortağımız ABD ile beraber hareket etmemiz gerektiğine inanıyoruz. Günah bizden gitti," dedi... Siz "stratefik ortak" değil, maalesef "stratejik uşak"sınız!.. Tabii ki, efendinizin dediğini emir telakki edip müslüman bir ülkeye gavurlarla birlikte saldırmaya kalkarsınız.

Yine 5 Şubat'ta ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, B.M. Güvenlik Konseyi'nde Irak ile ilgili yaptığı sert konuşmada, bir sürü yalanı peşpeşe sıraladı. " Bağdat yönetiminin kitle imha silahlarına sahip olduğunu reddederek, savaşa davetiye çıkardığını " söyledi ve Irak'ı El Kaide terör örgütüyle ilişkide bulunmakla suçladı... (24)   
Amerika saldıracak ya, " Gözünün Üzerinde kaşın var " diyerek bahane arıyor!.. 7' si NATO' ya aday, Amerika güdümüne girmiş 10 Doğu Avrupa ülkesi, ABD'nin Irak politikasına destek veren bir mektuba imza koydu. Bu girişim, 17 Şubat'ta Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından eleştirildi.

6 Şubat'ta TBMM, kapalı oturumda, " Türkiye'deki ABD'ye mensup teknik ve askeri personelin üç ay süreyle Türkiye'de bulundurulmasına, bununla ilgili gerekli düzenlemelerin hükümet tarafından yapılmasına ilişkin Başbakanlık Tezkeresi"ni kabul etti.

7 Şubat'ta 37 ile yeni vali atandı, 22 valinin yeri değiştirildi. Böylece AKP iktidarı, Bakanlıklar'dan sonra Valilik'lerde de hâkimiyetini kurdu ki, bu 2013'te T.C. Bursa Valiliği'den "T.C." ibâresinin kaldırılmasına kadar gidecekti. Aynı gün THY'nin Ankara-İstanbul seferini yapan ve Atatürk Havalimanı'na inen yolcu uçağında bir kişi iki mürettebat ile bir yolcuyu rehin aldı. Ali İlker Urbak adlı kişinin eylemi operasyonla sona erdirildi. Maksadı anlaşılamadı.

8 Şubat'ta AKP Hükûmeti, ABD ile "6 üssün kullanılması ve Türk topraklarına 50 binden fazla asker sokulmaması" konularında anlaştı. (25)  Lâfa bak, lâfa!.. " 50 binden fazla asker sokulmaması "... Sanki bir kısıtlama getiriyor!.. Aslında 50 bin gavur askerinin Türkiye'ye girmesine izin veriyor!.. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi TBMM'nin onayına kaldı... Başbakan Abdullah Gül, ''Ulusa Sesleniş'' programında, ''Irak'taki herhangi bir savaş, Türkiye'nin savaşı olmayacaktır,'' dedi. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?.. Daha doğru bir ifade ile, bu nasıl iman, bu nasıl domuz eti yemek?.. Aynı gün ABD Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor ile heyetlerarası çalışmalar sonucunda, " Muhtemel" bir Irak operasyonunda Türkiye'nin zararlarının tazmin edilmesi konusunda mutabakata varıldı. Bu zararlar "tazmin" edildi mi, bilinmez, ama demek ki zararımız olacağı ta o günden biliniyormuş.

9 Şubat'ta Kızılay, Irak'a muhtemel bir müdahale sonucunda Türkiye'ye gelecek sığınmacılar için Silopi'deki ana deposuna 100 bin kişilik çadır ve malzeme gönderdi.

10 Şubat'ta Fransa, Almanya ve Rusya ile birlikte, Irak'ta silah denetimlerinin devamından yana ortak bir tavır alıp, savaşı engellemek için ''Barış cephesi'' oluşturdu. Chirac, Fransa'nın BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkını kullanmaya hazır olduğunu açıkladı. Fransa herhalde Irak'tan ucuz petrol alıyordu ki, savaş çıkmasını istemiyordu.

11 Şubat'ta Kaide örgütü lideri Usame Bin Ladin, El Cezire'de yayınlanan bir ses bandıyla, Irak rejimine destek çağrısında bulundu.

12 Şubat'ta Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış ve Devlet Bakanı Ali Babacan, g örüşmelerde bulunmak üzere ABD'nin başkenti Washington'a gitti. Ne görüştüler, ALLAH bilir!

14 Şubat'ta Türk kuruluşu TAI, ABD firması Boeing ile 500 milyon dolarlık yeni bir üretim programını üstlendi.. Aynı gün B.M. Güvenlik Konseyi çoğunluğu, B.M. silah denetçilerinin yeni raporunun ardından Irak'ta silah denetimlerinden yana olduğunu açıklarken, ABD azınlıkta kaldı. Fransa Dışişleri Bakanı Dominique de Villepin, Bugün güce başvurmayı haklı çıkaracak bir gerekçe yok'' '' dediğinde, oturumlarda yasak olmasına karşın alkışlandı. BM ayrıca (saldırı kesin ya,) savaş sonrası "Irak'ın yeniden inşası" için bir "görev gücü" kurdu. Ama bir işe yaramadı. Irak "yeniden inşa" edilemedi!

Yine 14 Şubat'ta Kuzey Kore ile Güney Kore 50 yıldır ilk kez turistlerin geçişi için kara sınırını açtı. Yine aynı gün klonlanmış kopya koyun Dolly, kopyalanmasından 6 yıl sonra uyutuldu, yani zehirli iğne ile öldürüldü. Çünkü büyük sağlık sorunları yaşıyordu. Bu olayın ardından klonlanmış hayvanların sağlık sorunları tartışması başladı. Bu da, genlerle oynamak gibi, klonlamanın da öyle rastgele yapılamıyacak bir şey olduğunu ortaya koydu... Bu gavurlar çok hayvancıldırlar. "Öldürdük" demezler de, "uyuttuk" derler... ALLAH ta sizi uyutsun!..

15 Şubat'ta başta Avrupa'da olmak üzere dünyada yaklaşık 10 milyon kişi Amerikan emperyalizmine ve savaşa karşı gösteri düzenledi.

16 Şubat'ta Kıbrıs'ta yapılan bir ankette, " Avrupa Birliği çatısı altında bile bir arada yaşamak istemeyen TÜRK ve Rumlara 'Neden?' diye soruldu. TÜRKLER'in yüzde 69'u, 'Rumlar'a güven olmaz', Rumlar'ın yüzde 29'u 'TÜRKLER'e güven olmaz' yanıtını verdi." Ama kim dinler??? Özal'dan bu yana hemen bütün Başbakanlar Kıbrıs'ı âdetâ paketleyip Rumlar'a sunmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Kıbrıs'ı ALLAH koruyor!

17 Şubat'ta ABD Heyeti, üs ve limanların " Modernizasyon "u çerçevesinde Mersin ve İskenderun limanlarında incelemelerde bulundu. Aslında " Biz asker ve malzemeyi buradan nasıl geçiririz? " incelemesi yaptılar... İki ay önce Urfa'da öldürülen elektrik mühendisi Hasan Balıkçı'nın Adana'da kaçak elektrik kullanan fabrikaları tespit ettiği, 500 milyon lira ödeyen fabrikaların faturalarını 13-14 milyar liraya çıkardığı, teklif edilen 120 milyar liralık rüşveti elinin tersiyle ittiği anlaşıldı. (26)   Hasan Balıkçı, Beyaz Enerji Operasyonu kapsamında Urfa'ya tayin edilen Balıkçı, 5 ayda Urfa'da elektrik kaçağını % 20 azaltmış, ancak Adana'da plastik fabrika sahibi Zeki Akkoyun'un 600 milyon TL'ye tuttuğu Yılmaz Çakmak tarafından öldürülmüştü!..
Devlet kadroları o fabrika sahipleri gibi hırsız-soysuz ile dolu olduğundan, Hasan Balıkçı gibileri korunmaz, aileleri perişan olur!.. Halbuki azmettireni de, öldüreni de asmalı, Hasan Balıkçı'nın heykelini Urfa TEDAŞ şubasi önüne dikmeli, Ailesine de o soyguncu fabrikalardan tahsil edilen büyük bir tazminat ödemeli!.. (27)

18 Şubat'ta Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK Kanunu'nda değişikliği öngören taslağı tartışmaya açtı... Bu YÖK yasasında bir büyü var. Kimse özüne dokunamıyor. Türkiye'de üniversite eğitiminin canına okuyan Yahudi dönmesi beynelmilel mason İhsan Doğramacı'nın marifeti olduğu için herhalde... 2013'te " Yeni İhanet Anayasası" maddeleri görüşülürken Meclis'teki 4 parti birden "YÖK'ün adının değiştirilmesine, ancak Anayasa'da kalmasına" karar vermişti!... Aynı gün Kürt aşiret reisi Mesut Barzani ailesinin yahudi olduğu ortaya çıktı.(28)   




19 Şubat'ta işgal hazırlığı yapan ABD heyeti, Sabiha Gökçen uluslararası havaalanında incelemelerde bulundu... Aynı gün Faslı Münir El Mutasaddık, 11 Eylül 2001'deki saldırılardan yargılanan ilk kişi oldu ve sözde yataklık yaptığı gerekçesiyle 15 yıl hapse mahkûm oldu. İran'ın güneydoğusundaki Sistan ve Belucistan eyaletinin başkenti Zahedan'dan Kirman'a giden Rus yapımı İlyuşin-76 tipi uçak Kirman'a inmeye hazırlanırken düştü. Kazada 275 Devrim Muhafızı öldü. Yine 19 Şubat'ta Güney Kore'deki Daegu kentinde kundaklama sonucu çıkan yangında 200 kişi öldü.

20 Şubat'ta IMF heyeti, ekonomi yetkilileriyle krizlerin durumunu inceledi. Aynı gün ABD'li heyetler Mardin ve Batman'da incelemelerde bulundular.

21 Şubat'ta Cumhurbaşkanı Sezer, Joel Hafley Başkanlığındaki işgâlci ABD Kongresi Temsilciler Meclisi üyelerini kabul etti. Heyet, Başbakan Gül ve hiç bir resmî sıfatı olmayan Erdoğan tarafından da kabul edildi. Aynı gün ABD'nin Avrupa Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Burwell Bell, Mersin'de incelemelerde bulundu. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği, TBMM kararı olmadan yabancı ülke muharip unsurlarının (birlik, tank, top, savaş uçağı gibi) Türkiye topraklarına kabulünün söz konusu olmadığını bildirdi. Yemin etse, başı ağrımazdı. Çünkü Meclis buna çanak tutan Tezkere'yi daha kabul etmemişti. Ne var ki silahlar limana yığılmak üzere idi!..

23 Şubat'ta Necmettin Erbakan'ın 5 yıllık siyasi yasağı sona erdi. Genç Parti 1. Olağan Kongresi yapıldı. Genel Başkanlığa Cem Uzan seçildi. Aynı gün Türkiye ile Yunanistan arasında doğalgaz hattı anlaşması imzalandı.

24 Şubat'ta bölücü kürtçü parti HADEP 2. Olağan Kongresi TÜRK bayrağı olmadan, Apo'nun resimleri ve sloganları ile toplandı. Genel Başkanlığa Ahmet Turan Demir seçildi... İskenderun Limanı'na yanaşan Ro-Ro gemisi işgâlci Amerikalılar için araç ve mühimmat boşaltmaya başladı. Türkiye'de yabancı asker bulundurulması ve Türkiye'nin yurtdışına asker gönderilmesine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi, Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı.











25 Şubat'ta Tezkere AKP içinde bile çatlaklara yol açtı. TBMM Başkanı Bülent Arınç, '' Hükûmete sesleniyorum: Sizden tezkere değil, 2003 bütçesini bekliyoruz,'' dedi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, '' Tezkerenin uluslararası meşruiyeti yok. Tezkerenin geçmemesinde yarar var. Geçmez ise demokrasi güçlenir,'' dedi. Ama Tayyip Erdoğan bir kere Amerikalılar'a söz vermişti, dönüş yoktu. AKP İstanbul Milletvekili Göksel Küçükali, Irak'la ilgili tezkerelere yönelik eleştirilerinin ardından partiden kesin ihraç istemiyle Merkez Disiplin Kurulu'na sevk edildi... Böylece Tayyip kendisine muhalefe edeceklere dişlerini gösterdi. Başbakanlık Tezkeresi TBMM'ye sunuldu. İskenderun Limanı'na ABD donanmasına ait kargo gemisi yanaştı. Amerikalılar 1 Mart Tezkeresi'nin kabul edileceğinden hiç kuşku duymuyor, indirme-bindirmelerini şimdiden yapıyorlardı.

Aynı gün AKP Hükûmeti bir vergi affı çıkardı. (29)  

26 Şubat'ta Özelleştirme Yüksek Kurulu otoyolların işletmeye açık kesimleri ile Boğaz köprülerinin özelleştirme kapsamına alınmasına karar verdi. Pamukbank ve bazı iştiraklerinin elinde bulunan Yapı Kredi Bankası ile Turkcell hisseleri bir protokol kapsamında TMSF'ye devredildi... ABD'nin 9 gündür Hatay'ın İskenderun Limanı'na yaptığı yığınağın 100 araçlık bölümü, Güneydoğu'ya doğru yola çıktı. Askerî konvoyda Patriot füze savunma sistemleri de yer aldı. " Körfez Savaşı'nda ABD'nin ve Araplar'ın TÜRKİYE'ye verdiği sözlerin sadece bir kısmının yerine getirildiğini" belirten Paul Wolfowitz, "Ankara'nın endişelenmekte haklı olduğunu" söyledi. Böylece kendini cin sanan Turgut Özal'ın hem Amerikalılar, hem de Araplar tarafından iyice kazıklandığı itiraf edilmiş oldu.

27 Şubat'ta " Vergi Barışı Kanunu " Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi... Nedense birileri millete bu " Barış" kelimesini pompalayıp durmuyor... Halbuki TÜRKİYE son 400 yıldır kimseye savaş ilan etmemiş, ancak saldırılara karşılık vermiş bir ülke... İngilizce "peace" kelimesinin karşılığı bazen " Barış " bazen " Huzur "dur. Bizimkiler " Huzur ortamı " dileyecekleri yerde " Barış ortamı" diyerek sanki savaş varmış gibi bir durum yaratıyorlar. Ama burada kastettikleri " Savaş-Barış" değil, barışmak... Kiminle?? Vergi kaçakçıları ile! Gene vergi affı ve indirimi getirilecek, vergisini düzenli ödeyeni cezalandıracak, ödemeyeni mükâfatlandıracaklar. Nitekim getirilen affa, 7,9 milyar liralık borç için 3 milyon 415 bin 144 başvuru yapıldı. Tahsilat ise 4,7 milyar lira oldu. Tahsilat oranı yüzde 60’ta kaldı.

Yine 27 Şubat'ta TÜRKİYE'nin Kuzey Irak'a girmesinden ödü kopan IKYB Lideri Talabanî, bağımsız bir Kürdistan istemedikleri mesajını yineledi. Ne var ki, öteki Yahudi- Kürt Barzanî'nin temsilcisi, ABD-Türkiye arasındaki anlaşmayı " İhanet" diye nitelendirdi ve " TÜRK askerine direneceklerini" söyledi... Eski Bosna Sırp Cumhuriyeti Devlet Başkanı Bilyana Plavsiç, Lahey savaş suçları mahkemesince 11 yıl hapse mahkûm edildi.

28 Şubat'ta Hatay'ın İskenderun Limanı'na yığınak yapmayı sürdüren ABD'nin birkaç gündür açıkta bekleyen askerî malzeme yüklü 6'ncı gemisi de limana girdi. İskenderun Limanı'ndan önceki gün yola çıkan ve gece Şanlıurfa'da konaklayan patriot rampaları ve ateşleme sistemlerini taşıyan 95 araçlık konvoy, Diyarbakır'a geldi.

1 Mart 2003'de Tayyip Erdoğan'ın, Başbakan Abdullah Gül'ün ve daha sonraki itirafları ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Öztürk'ün desteklemesine rağmen, asker göndermeye ve ülke içine yabancı asker kabulüne ilişkin Başbakanlık Tezkeresi Meclis'te reddedildi.  (30)  Önce kabul edildiği sanılan " 1 Mart Tezkeresi " Anayasa'da öngörülen '' Salt Çoğunluk '' sağlanamadığı için reddedilmiş oldu. Yeni seçilmiş olan AKP milletvekillerinin bir kısmı da, daha vatanseverliklerini kaybetmemiş oldukları için, red oyu kullanmışlardı. 
Çünkü Tezkere 62.000 yabancı askerîn 6 ay süreyle Türkiye'de bulunmasını öngörülüyordu. Yani bunlar Irak'a geçip orayı işgal edecek grup değildi, BUNLAR TÜRKİYE'Yİ İŞGAL EDECEKLERDİ!.. (31)  Ayrıca 255 uçak ve 65 helikopter ile TÜRKİYE'de konuşlanacaklardı!.. Hopa'ya kadar bütün limanlar ve havaalanları Amerika'nın kontrolüne girecek, Irak'a yapılacak saldırı yüzünden Güneydoğu Anadolu hava sahası TÜRK uçaklarına kapatılacaktı!.. Buna "evet" diyenler, hain değil de, neydi?.. Biz daha mandacı İsmet İnönü'nün 1947'de Missouri zırhlısı ile TÜRKİYE'ye soktuğu askerleri, Sabetayist Menderes'in açtığı " TÜRK askeri giremez " Amerikan üslerini, hatta takunyalı-takkeli Turgut Özal'ın davet edip getirttiği " Çekiç Güç "ü başımızdan defedememiştik!  (32) 

Tezkere'nin reddedilmesi TÜRKİYE'yi koyun gibi itaatkâr görmeye alışmış Amerikalılar'da hayal kırıklığı yarattı. Irak işgâli için bütün hazırlıklarını " Kuzeyden ve güneyden girme " şeklinde yapmış oldukları için, büyük zaman ve maddî kayıplara uğradılar. İçlerinden " Sorarız Size " dediler!
   
Yine 1 Mart'ta 11 Eylül Saldırılarının '' Beyni '' olduğu söylenen ve El Kaide örgütünün üçüncü adamı Halid Şeyh Mohammed İslamabad'da yakalandı.

2 Mart'ta her bakımdan Amerika'ya ve Batı Avrupa'ya bağımlı olan Borsa, Tezkere'nin kabul edilmeyişinin ardından son 2 yılın en büyük düşüşünü yaşadı. Çünkü kumardan başka birşey olmayan Borsa, tamamen dışa, gavurlara dayanır. Çoğu hisseleri onlar alır, satar... Tezkere'nin kabul edilmemesi faizleri de yükseltti. Aynı gün Başbakan Abdullah Gül, '' Tasarruf ve Gelir Artırıcı Tedbirler '' paketini açıkladı.

3 Mart'ta Tezkere'nin reddedilmesinin ardından,   ABD, Türkiye'deki üs ve limanlarda başlattığı modernizasyon çalışmalarını askıya aldı. Yani " Modernizasyon " bizim için değil, kendileri içindi!..

6 Mart'ta Çankaya Köşkü'nde, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in başkanlığında; KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Başbakan Gül, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök, KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu ile Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'ın katıldığı Kıbrıs Zirvesi düzenlendi. Zirveden sonra yapılan açıklamada, Annan Planı'nın mevcut haliyle Türk tarafının temel kaygı ve beklentilerini karşılamaktan uzak olduğu bildirildi. Buna rağmen Erdoğan, Başbakan olunca Annan Planı'nı hem TÜRKİYE'ye hem de KIBRIS TÜRKLERİ'ne kabul ettirmek için neredeyse bir yerlerini yırtı.

Aynı gün KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, TBMM Genel Kurulu'nda milletvekillerine hitap etti ve Annan Planı 'nın kabulü için (33) " Büyük Ölçüde Tadilat" yapılması gerektiğini söyledi. TBMM'den KKTC'ye destek deklarasyonu yayınlandı. Deklarasyonda, Kıbrıs sorununa çözümün tarafların eşit statüsü ve eşitliğine ilkesi çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulandı. Annan Planı'nda bu eşitlik yoktu. Zaten hiçbir Hıristiyan Batı anlaşmasında diğerleri için eşitlik yoktur.

8 Mart'ta IMF, TÜRK yetkililer ile 4. gözden geçirmenin niyet mektubu üzerindeki tüm ana unsurlar üzerinde anlaşmaya varıldığını açıkladı. Yani TÜRKİYE, AKP i ktidarı eliyle IMF'ye " Kayıtsız Şartsız Teslim " olmuştu!.. Ama Potamyalı Erdoğan ileriki yıllarda bunun unutulduğunu sanarak, kendisinden önceki hükûmetlir IMF'yle anlaşmış olmakla suçlayacaktı!

9 Mart'ta Recep Tayyip Erdoğan Siirt'teki düzmece seçimi kazanarak parlamentoya girdi.

10 Mart'ta hep belirttiğimiz gibi "özelleştirme" o haliyle kalmadı, " Yabancılaşma " dönüştü. Bundan özel sektör bile nasibini aldı. Türk makarna pazarında en büyük paya sahip Filiz Gıda'nın tamamı İtalyan Barilla'ya geçti. Orim Cam, Hollandalı Schott Glaverbel'e satıldı. Hacı Şakir sabunları bile gavurun eline geçti... Acaba Hacı Bekir şekerlemeleri kurtuldu mu?.. Aynı gün iktidarı daha da sıkıştırmak için Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Ajay Chhibber ''Dünya Bankası, AKP hükûmetinin bu bütçesine destek vermeyecek'' dedi, planı açık etti.

11 Mart'ta Abdullah Gül başkanlığındaki 58. Hükümet istifa etti.  (34)  Aynı gün ABD'ye gitmek için yola çıkan Chhibber, İstanbul'dan Ankara'ya döndürüldü. Chhibber'in yaptığı açıklamanın yer aldığı bant Washington'daki Dünya Bankası merkezinde incelemeye alındı.

12 Mart'ta Tezkere'nin reddine rağmen, ABD'nin askerî yığınak yaptığı İskenderun Limanı'nda, Sosyalist Demokrasi Partisi Genel Başkanı Akın Birdal'ın da aralarında bulunduğu bir grup gösteri yapmak istedi. Türk askeri havaya ateş açtı. Göstericiler gözaltına alındı. Aynı gün Anayasa Mahkemesi, bölücü Kürtçü HADEP'i kapattı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, bölücü Kürtçü DEHAP'ın da temelli kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne dava açtı.

Yine 12 Mart'ta Sırbistan Başbakanı Zoran Cinciç, Belgrad'daki hükümet binasının girişinde uğradığı suikast sonucu öldü. Cinciç, 50 yaşındaydı. Suikastın ardından başlatılan 42 günlük olağanüstü hal uygulaması sonucu mafyaya karşı benzersiz bir savaş başlatıldı.

14 Mart'ta Tayyip Erdoğan başkanlığında 59. Hükûmet kuruldu. (35)    

Bu hükûmet kurulana kadar Tayyip Erdoğan deli danalar gibi kendini yurt dışına atmış, Fransa'ya, Almanya'ya, Amerika'ya gitmişti. Başkan Bush " Parti başkanı " olmasından başka hiç bir resmî sıfatı olmayan Erdoğan'ı kabul etmiş, görüşmüştü. Bunda şaşacak bir şey yok!.. Aydınlık Dergisi'nin 20 Ekim 1996'da yazdığı gibi, Amerika Erdoğan'ı Erbakan'ın yerine o tarihten bu yana hazırlamıştı. ! (36)  

15 Mart'ta İş Güvencesi Yasası yürürlüğe girdi. Ama aslında bu yasa güvence değil, güvensizlik veriyordu. Bırakın, Devlet dairelerinde çalışan işçileri; Belediyeler'de, özel sektörde " Taşaronluk " aldı yürüdü. Sigortasız, güvencesiz çalışmak zorunda kalanlar perişan oldu. Aynı gün İskenderun Limanı'ndan vagonlara yüklenen işgalci Amerikalılar'a ait askerî araç ve malzemelerin demiryolu ile Irak'a sevkiyatına başlandı. Yani tezkeresiz iş yapıldı.

Yine 15 Mart'ta Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin yerini Hu Jintao'ya bıraktı. Orta Afrika Cumhuriyeti'nin başkenti Bungui'ye tamamen hâkim olan isyancı general François Bozize, kendisini Devlet Başkanı ilan etti ve geçiş hükümeti kurdu.

16 Mart'ta Amerikan yardakçısı İngiltere Başbakanı Tony Blair ve bir başka Amerikan yalakası İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar ile Azor Adaları'nda bir araya gelen ABD Başkanı George Bush, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin ve oğullarının sürgüne gitmesi için 48 saatlik ültimatom verdi. Aynı gün İspanyol adaleti Bask bölgesinin bağımsızlığı için mücadele eden ETA örgütünün siyasi kanadı Batasuna'yı kanundışı ilân etti. Batasuna, 7 Mayıs'ta da ABD tarafından terörisdt örgütler listesine alındı.

17 Mart'ta Irak'a savaş ihtimalinin artması sebebiyle borsa düştü, dolar ise serbest piyasada 1 milyon 715 bin liradan işlem gördü. Devlet tahvili faizi 6 puan birden yükseldi. Borsa'daki şirketlerin bir günlük kaybı 4 milyar dolar oldu.

18 Mart'ta Irak'ı ve Saddam'ı iyice sıkıştırmak için '' Petrol karşılığı gıda '' programı askıya alındı. Emperyalist Hıristiyan Batı ülkelerinin sahip olduğu uluslararası petrol şirketleri Irak petrolü alımlarını durdurdu. Irak halkı açlığa mahkûm edildi.

19 Mart'ta Bakanlar Kurulu, Türk askerinin Kuzey Irak'a gönderilmesi ve ABD uçaklarının Türk hava sahasından geçişlerine izin verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresini TBMM'ye gönderdi. Aynı gün eski A.B. Komisyonu Temsilcisi Karen Fogg ve casuslarının e-maillerini açıkladığı için yargılanan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, beraat etti.

20 Mart'ta zalim ve emperyalist  '' Amerikan-İngiliz koalisyonu ''  (36)   Güneyden Irak'a girerken, başkent Bağdat havadan bombalanmaya başladı. Saddam Hüseyin, televizyondan direniş çağrısında bulundu. Irak'a " Özgürlük ve Demokrasi " getirdiğini iddia eden Amerika, bu savaşta 1991 Körfez Savaşı'ndan farklı bir taktik uyguladı. (37)   Körfez Savaşı, bilhassa CNN aracılığıyla âdeta " Naklen Yayın" gibi verilmiş, savaşın vahşeti, bombalanan sığınaklar, parçalanan, yanan insanlar gösterilmiş, Amerika aleyhine kötü propoganda olmuştu. Akıllanan zalim Amerikalılar bu sefer " Embedded Journalists "  (38)  yani ordu ile birlikte hareket eden, sansürlü yayın yapan gazeteciler kullandı. Diğer yayınlara izin vermedi. Bu suretle dünya Afganistan ve Irak'taki yıkıcı, yokedici, zulüm dolu savaşı ancak Amerikalılar'ın izin verdiği kadarıyla görebildiler. Vidyodaki savaş oyunları gibi sahte bir savaş seyrettik. Ama hakikat gizlenemez. İlerde gerçekler yavaş yavaş ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanı Sezer, " Irak konusunda ABD'nin tek taraflı davranışını doğru bulmadığını " söyledi. Buna rağmen TÜRK askerinin Kuzey Irak'a gönderilmesi ve ABD uçaklarının TÜRK hava sahasından geçişlerine izin verilmesine ilişkin 2. Tezkere, TBMM'de kabul edildi. Aslında bu 2. Tezkere, reddedilen 1 Mart Tezkeresi'nin yarattığı boşluğu doldurmak için çıkarıldı. 62.000 Amerikan askeri gelip Türkiye'ye çöreklenmedi ama, Türkiye'den tıpış tıpış Irak'a geçtiler. Limanlardan, havalanlarından, bizim askerin giremediği üslerden yararlandılar... AKP iktidarının Amerikan güdümüne girdiğinin ilk işareti budur. Bu arada TÜRKİYE'de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde " Savaşa Hayır " gösterileri yapılıyordu.

21 Mart'ta Necmettin Erbakan, Saadet Partisi'ne katılarak aktif siyasete döndü.

22 Mart'ta hakkında üç ayrı gıyabî tutuklama kararı bulunan ve ABD'den dönen, yolsuzlukları ile meşhur Sabetayist işadamı Halil Bezmen, cezaevine konuldu.

23 Mart'ta Potamyalı Erdoğan'ın kurduğu 59. Hükümet, Meclis'teki AKP çoğunluğu sayesinde rahatça güvenoyu aldı... TRT Genel Müdürü mason ve Sabetayist Yücel Yener, görevinden istifa etti... Bu adam göreve geldiğinde "3.000 olan TRT personelinin sayısını 1.000'e indireceğini" vaadetmiş, ancak 8.000'e çıkarmıştı!.. TRT logosunun değiştirilmesi için TÜRKLER dururken uluslararası yarışma açmış, ihaleyi bir Avustralyalı firma kazanmış, onlar da Sidney olimpiyatları sembolü yarışmasında kazanamayan " İki bumeranglı "  (39)    Logoyu hiç Emek sarfetmeden TRT'ye yüzbinlerce dolar karşılığında kakalamıştı!.. Bu logo daha sonra, ancak TÜRK ressamlar tarafından düzeltilerek kullanılabilmişti. Halen de TRT-3, TRT-Türk, TRT-Belgesel TRT-Diyanet, TRT-Müzik kanallarında, sol üst köşede kullanılmaktadır. (2014) Yener ayrıca Atatürkçüler'e şirin görünmek için bir " Cumhuriyet Treni " icat etmiş, (40)  Bununla yurdu dolaşmıştı. Hapse atılacak, malına mülküne, yediklerinin, 
yedirdiklerinin karşılığı olarak elkonulacak iğrenç bir yaratıktır...

Yine 23 mart'ta Çeçenistan'da anayasa referandum yapıldı. Seçmenlerin yüzde 90'ı '' Evet '' oyu kullandı. Referandum birçok kuruluş tarafından sert dille eleştirildi. 5 Ekim'de yapılan seçimlerde de Moskova yanlısı Ahmed Kadirov'ın iktidarı meşrulaştı.

24 Mart'ta Borsa, 8.892,65 puandan günü kapatarak, yılın en düşük seviyesine indi. Aynı gün THY Ağrı, Erzincan, Batman ve Muş seferlerini, " Ticarî nedenler " le geçici olarak durdurdu. Yani bir Devlet kurumu " Zarar ediyorum, kâr edemiyorum" diye hizmet vermekten vazgeçti! Yine aynı gün işgalci Amerikan birliklerinin, dereyi görmeden paçayı sıvayıp ta Mardin Nusaybin'de kurdukları lojistik destek merkezi boşaltıldı.

25 Mart'ta ABD Başkanı Bush, " Tezkere " pazarlıklarını açıkladı. TÜRKİYE'ye doğrudan kredi olarak 8,5 milyar dolar destek önerdiği bildirildi. Hibe değil ha!.. Halbuki Körfez Savaşı'nda Mısır'ın 6 milyar dolar borcunu silmişlerdi de, bizim salak Turgut Özal, " Biz erkek adamız, borcumuzu öderiz. Kota kaldırılsın, yeter" demişti, o bile kaldırılmamıştı!.. Bizi ne kadar dirayetsiz insanlar idare etmiş te, farkında olmamışız!.. Bunlar da " At Pazarlığı" yapmakla itham edildiler. Paçaları tutuşan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, kredinin '' Kuzey Cephesi ''nin açılmasıyla ilgili olmadığını söyledi.

Aynı gün Başbakan Erdoğan, daha önce Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yaptığı şikâyet başvurularını geri çekti. DOĞRU YAPTI!.. Biz, Devlet memuru, politikacı olup ta, kendi devletini Avrupa'ya, Amerika'ya şikâyet edenleri " Vatan Haini " sayarız. Onlara Adalı Hüseyin''in ibret verici davranışını hatırlatırız. (41)

26 Mart'ta Özelleştirme İdaresi, Maliye Bakanlığı'na ve gelmiş geçmiş en insafsız Maliye Bakanı olan Kemâl Unakıtan'a bağlandı (42)  . Unakıtan, " Müşteri Bulsam, olsa, Anamı bile Satarım,"  diyemediği için " Babalar gibi Satarım," demesiyle meşhurdur!.. Aynı gün Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan HADEP'in 35 belediye Başkanı, DEHAP'a geçti.

28 Mart'ta kapatılan DEP'in eski milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak'ın DGM'de yeniden yargılanmalarına başlandı. Mahkeme, sanıkların tahliye taleplerini reddetti. Aynı gün THY'nin İstanbul-Ankara seferini yapan Ergene adlı yolcu uçağı, Özgün Gençaslan adlı kişi tarafından kaçırıldı. Uçak, Atina'ya indirildi. AKP milletvekilleri Vahit Erdem, Turan Çömez ve Ali Rıza Alaboyun'un da içinde bulunduğu uçak kaçırma eylemi, olaysız sona erdi. Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesine bağlı Dağyağı Köyü Büyükmedres Mezrası yakınlarına bir Tomahawk füzesi düştü. Daha önce de Urfa'nın Birecik ilçesine yakınlarına yolunu şaşıran iki Tomahawk düşmüş, bunun üzerine Türk hava sahası füzelere kapatılmıştı. Kapatılmış ta, füzeler yine yolunu bulup geliyor! Acaba kim atıyor??? Acaba Tezkere'nin reddedilmesinin intikamını mı alıyorlar???

30 Mart'ta Mardin'den yola çıkan ABD askerî malzemesi yüklü TIR konvoyu, İncirlik ve İskenderun'a giderken geçtiği Şanlıurfa'da bir grup tarafından taşlandı. Bombalanan Bağdat'ta dün de sivil hedefler vuruldu. Bağdat, Amerikan ve İngiliz uçaklarının bombardımanı ve füze saldırılarına maruz kaldı. Kentin Zafraniye Mahallesi'nde 6 Iraklı sivil ölürken, 6'sı yaralandı. Ölen ve yaralanan daha çoktur. Bunlar Batılı kaynakların verdiği sansürlü haberler...




..