HDP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HDP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ocak 2021 Perşembe

" TÜRKİYE 'NİN HÜKÜMETSİZ KALIŞI " HDP'NİN DERDİ OLMAMALIDIR,

"TÜRKİYE'NİN HÜKÜMETSİZ KALIŞI" HDP'NİN DERDİ OLMAMALIDIR

 
Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
12.07.2015 

7 Haziran seçimlerinin en önemli sonuçlarından biri de Türkiye'de "sağcılaşma" trendinin yavaşlaması, az da olsa solculaşmanın varlık göstermesidir. MHP'nin 12 Eylül 1980 öncesi rolüne dönüş yapmasının en önemli belirtisi, Türkiye'de olası "solculaşmayı" önlemek içindir. MHP, bunu o dönemde Türkiye'yi "milliyetçi cephe(MC) hükümetlerine mahkum ettiyse, 7 Haziran seçimlerinde yapmak istediği de aynıdır. 

7 Haziran seçimleriyle birlikte ulusalcı/milliyetçi kalıntılarından büyük bir hasar görmeden çıkan CHP'nin MHP konusundaki beklenti ve yanılgısı, CHP'yi yeniden ulusalcı/milliyetçi yöne savrularak Türkiye'deki solculaşma trendi tersine dönebilir. İster AKP ile isterse MHP ile birlikte kurulacak herhangi bir koalisyon CHP'yi "sağcılaştırmaya" alet etmeye devam edebilir. 

7 Haziran'da çıkan sonuç "solculaşma" adına büyük bir atılım olsa da, alınan sonuç "sol" bir iktidara olanak sağlayamadı. Bu nedenle çıkan sonuç, ne CHP'ye ne de HDP'ye iktidar yolunu açmıştır. HDP ve CHP'ye verilen rol muhalefet rolüdür. Muhalefeti büyüterek iktidara yürüyüş kolaylaşabilir. 

MHP ve AKP'nin Meclis Başkanının seçimlerinde gösterdikleri örtülü birliktelik, koalisyon hükümetinin kuruluşunda daha da açık hale gelebilir. 

MHP, olması zor olsa da içinde CHP veya HDP'nin bulunabileceği hükümet modellerini engelleyebilmek için Meclis Başkanlığı seçimine benzer tavırlar geliştirebilir. CHP'nin de HDP'nin de MHP'nin bu siyasal eğilimini bilerek, hangi sebeplerle olursa olsun, AKP'yle herhangi bir hükümet pazarlığına girmemesi gerekir. Ancak öyle anlaşılıyor ki, CHP koalisyon hükümeti için çok istekli. Özellikle, Davutoğlu'nun hükümet kurma görevi aldıktan sonra "HDP'yle görüşmenin usulen olacağını" söylemiş olması, CHP'nin de bu söylem karşısında bir şey dememiş olması, yüzde 13 oy almış bulunan HDP'nin tıpkı AB'nin Nisan ayındaki Ermeni Soykırımı ile ilgili kararı konusunda AKP+CHP+MHP birlikteliğine benzer bir durum söz konusudur. Bu durumda, CHP'yi mevcut durumuyla sol siyaset yürüten bir parti olarak görmemek gerekiyor. Bu durumda sol siyasetin merkezinin HDP'ye doğru olacağı kuşkusuzdur. Yunanistan'da on yıllarca sol olarak görülen PASOK'un SYRIZA'nın çıkışı karşısında yüzde üçlere doğru gerilemesi Türkiye'deki siyaset için de örnek gösterilebilir. 

Türkiye'deki sağcılaşma/muhafazakarlaşmaya karşı en önemli tepki 1989'da yaşandı. Bu dönem, Özal ve ANAP'ın üstünlüğünü kaybetmesi ve bir çok yerel yönetimlerin SHP'nin eline geçmesi şeklinde yaşandı. SHP, ilk kez genel seçimlerde iktidar şansını yakalayabilirdi. Başta Kürt sorunu olmak üzere, devletin yeniden yapılandırmasa SHP'de yaşanan siyasetsizlik bu fırsatın kaçmasına sebep oldu. SHP'nin, HEP ile ittifak yaparak, Kürt siyasetini meclise taşıması dahi bu fırsatın yakalanmasına yaramadı. Tersine, SHP giderek CHP'leşti. Süleyman Demirel'e payanda olarak ona yeniden başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yolunu açtı. Bu şekilde, siyasal İslam'ın yerel yönetimde başarı göstermesinin yolunu açtı. 1991-1995 yıllarında yaşananlar ne yazık ki, içinde SHP/CHP'nin bulunduğu bir koalisyon hükümeti iş başındayken oldu. Madımak Katliamı, Uğur Mumcu, Eşref Bitlis, Musa Anter ve nice faili meçhul cinayetler bu dönemde oldu. 

AKP'nin 7 Haziran öncesinde HDP'ye savaş açmasını, mitinglerinin havaya uçurulmasına zemin hazırlamasını, Kürt halkı AKP'yi cezalandırarak cevabını verdi. Son Türk partisi kalıntılarını AKP şahsında sildi süpürdü. HDP'nin Kürt halkının AKP'ye karşı ortaya koyduğu bu sonuca göre, AKP ile birlikte adı anılmaya başlarsa, bu başlangıç AKP'nin başka bir deyişle Türk siyasetinin Kürdistan'da yeniden hayat bulmasıdır. MHP'nin örtülü yardımı ile meclis başkanlığını elde etmiş bir AKP'den Kürtlerin çıkarları doğrultusunda hareket edeceği beklentisi içine girmek Kürt siyasetine kaybettireceği açıktır. Bu nedenle, HDP'nin kiminle olursa olsun, koalisyon dilenciliğine girmesine gerek yoktur. Hatta, HDP'nin Türkiye için hangi koalisyonun "hayırlı" olacağını söylemesi de gereksizdir. Türk siyaseti nasıl olsa kendisine bir yol çizecektir. Hangi yol çizilirse çizilsin, Türkiye'de ve Ortadoğu'da oluşan Kürdistan siyasal gerçekliğini göz önünde bulundurmaktan başka çıkış yolu yoktur. HDP, bu siyasal gerçekliğin bilincinde olduğu müddetçe büyüyecek, büyüdükçe Türkiye siyasetinde daha büyük rol oynayacaktır. 

7 Haziran bunun için başlangıçtır. HDP, bu seçimdeki başarısıyla " Otoriterleşme ve Totaliterleşmeyi" önlemekle kalmadı; aynı zamanda "sağcılaşma / muhafazakarlaşmaya" da dur dedi. Bunun etkileri, koalisyon hükümeti kurulmadan görülmeye başlandı. HDP'nin gösterdiği başarı demokratik siyaset ve demokratik liderliğin başarısıdır. Bu başarıyı sağlayan Kürt halkının demokratik duyarlılığı, siyasetin bu zeminde devamını istemektedir. Bunu sağlamak da HDP'nin kendi iç demokratik yapısını oluşturmasına bağlıdır. 

Baraj aşma telaşı, zaman azlığı bu seçimde "aday belirlemede" halkın bir avansı olarak değerlendirilmelidir. Bundan sonra ki seçimlerde aynı yöntemle başarı gösterilmeyebilir. HDP, başarısıyla Türkiye'yi maceradan korudu ancak kendi iç macera tehlikesi halen devam ediyor. Seçimlerden de seçimlerin yenilenmesinden de korkulmamalıdır. 

Kısacası, "Türkiye'nin hükümetsiz" kalışı, HDP'nin derdi olmamalıdır. 

***

KÜRTLERİ AYRIŞTIRMADA TÜRKİYE'NİN ETKİSİ HDP'NİN TAM TEMSİLİ İLE AŞILABİLİR

KÜRTLERİ AYRIŞTIRMADA TÜRKİYE'NİN ETKİSİ HDP'NİN TAM TEMSİLİ İLE AŞILABİLİR



Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
25.05.2015 

TC Hükümetlerinden hangisi olursa olsun, Kürt ve Kürdistan konusundaki yaklaşımı değişmez. Buna AKP hükümeti de dahildir. AKP, çözüm süreci üzerinden kendisini farklı gösterme çabasındaysa da TC’yi temsil eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavır ve söylemiyle bilinen politikalara devam ediyor. Bazıları bunu yeni bir yaklaşım olarak gösterip, çözüm süreci devam ediyor algısını devam ettiriyor. Her şeyden önce çözüm sürecinde bir ciddiyet varsa, devletin Kürt Hareketini eşit bir taraf olarak görmesi gerekir. TC’nin ‘en muktedir’ siyasetçisi Erdoğan sürekli olarak kendisini üstün olarak gördü. Kürt Siyasi Hareketini(KSH) hiçbir zaman doğrudan muhatap almadı. Hep, bürokratları ve yardımcıları üzerinden ilişki kurdu. Erdoğan’ın 13 yıllık iktidarında DTP/BDP/HDP Eş başkanlarıyla çekilmiş tek bir fotoğraf karesi yoktur. HDP/İmralı/Kandil’le ilişkileri bu şekildeydi. Aynı ilişki PYD/Salih Müslim’de de geçerlidir. Geçmişten farklı olarak Erdoğan sadece, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı ve Başbakanını siyasi bir kişilik olarak kabul ediyor. Bunu da zorunluluktan ve taktik gereği yapıyor. Bunu yaparken de değişik Kürt siyasal parti ve grupları karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Başka bir deyişle bir verip üç almaya çalışıyor.  

Erdoğan’ın Kürtleri karşı karşıya getirmesinin en önemli örneği Suriye’de görüldü. Önce sosyolojik ve siyasi karşılığı olmadığı halde Suriye’de PYD karşısında farklı Kürt gruplarıyla ilişki kurdu. Bu ilişkiler üzerinden Rojava Kürtlerini Esad karşıtı Suriyeli Muhalif güçlerin alt bileşeni durumuna getirmek istiyordu. Bunu yaparken, Barzani ve PDK etiketini kullanmak için özen gösteriyordu. Şu anda da benzer bir durumu İran Kürdistan’ı üzerinden PKK’ye karşı yapmak istiyor. İran sınırında meydana gelen PDK-İ/PKK çatışmasında bunun izleri vardır. Kürtler arasında sağlıklı ilişkilerin olabilmesi için Türkiye’nin AKP şahsında yürüttüğü bu politikanın fark edilmesi gerekir.

Kürdistan’ın en büyük parçası Türkiye Kürdistan’ında yapılmak istenen de bundan farksızdır. Sanki AKP’nin bir çözüm reçetesi var da, KSH buna engel oluyormuş gibi bir algı oluşturuluyor. Irak Kürdistanının bağımsızlığına Türkiye’nin yeşil ışık yaktığı şeklinde propaganda yapılarak, Türkiye’nin merkezde yer aldığı federatif bir Kuzey Kürdistan düşünü görenler var. KSH’yi de buna engel olarak görüyorlar. Kemal Burkay’ın Hak-Par’ı ve yakın dönemde ardı ardına kurulan PAK ve T-KDP gibi partiler buna örnek olarak gösterilebilirler. Türkiye’nin gerek İran’da gerekse Suriye’de Kürtlere vermek istediği rol Kürtleri İran ve Suriye rejimleriyle savaştırmak çerçevesindedir. Bunun dışında, Türkiye’nin Kürtlerin çıkarlarını düşündüğünü söylemek mümkün değildir. Kaldı ki, Kürtlere karşı mevcut durumda en büyük tehlike Türkiye/Katar/Suudi Arabistan tarafından da desteklenen gruplardan gelmektedir.

AKP’nin TC adına yürüttüğü genel Kürt karşıtı politikasının izdüşümü Türkiye Kürdistan’ında aşiretler arası çelişkileri kızıştırma, aşiretleri ayrıştırma ve bölme şeklinde kendisini göstermektedir. Geçmişte köy koruculuğu paydası altında yürütülen bu politika değişik versiyonlarıyla devrededir. Bucak aşiretinin önde gelenlerinden birinin AKP övgüsü eşliğinde bağımsız milletvekili adayı oluşu, bir diğer önde gelenlerden birinin de CHP’den aday oluşu aşiretleri ayrıştırma/bölme yönteminin devreye konulmasıdır. AKP’nin bu yöntemi, HDP’ye destek veren aile ve aşiretlerin karşısına aynı aile veya aşiretten aday göstermiş olması da ayrıştırma ve çatıştırma politikasının bir parçasıdır. Geçmişte, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri geçmişte, Kürt adaylarına yer verirken onlara politik anlam vermiyorlardı. Şu anki durumda onlara politik bir anlam yükleyerek, yüzde on barajının aşılmaması halinde bir nevi “Kürt politik temsilinin AKP’de olduğu” algısını oluşturmaya çalışıyorlar. Oysa bu şekilde seçilmenin “Kürtlerin temsilinde” bir krize yol açacağı muhakkaktır. Bunun sonucunda önü alınmaz sosyal çatışma zeminleri oluşabilir. Bu nedenle, Türkiye’de ve Kürdistan’da değişik parti ve grupların ittifakı olarak seçime giren HDP’ye Kürtlerin oy verip, HDP’nin nitelikli bir şekilde barajı aşmasını sağlarlarsa, temsil krizi yaşanmayacak, AKP’nin oynamak istediği oyun da boşa çıkarılacaktır. 

***

7 HAZİRANA DOĞRU: ERDOĞAN ALGISININ DEVAMINDA CHP VE MHP'NİN ROLÜ HDP'NİN YÜKSELİŞİ

7 HAZİRANA DOĞRU: ERDOĞAN ALGISININ DEVAMINDA CHP VE MHP'NİN ROLÜ HDP'NİN YÜKSELİŞİ


Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
17.05.2015 

Erdoğan, 1994 Yılında İstanbul Belediye Başkanlığına seçildiğinde onun 20 yıl sonra CB olabileceğini hiç kimse aklından geçirmiyordu. O günden bu güne kadar yapılan tüm seçimleri ve referandumları kazandı. 

Erdoğan, 2002'de yasaklı olduğu için seçimlere giremedi. Buna rağmen partisi tek başına iktidara geldi. Erdoğan, seçilmiş bir başbakan gibi hemen yurtdışı gezilerine başladı. Uluslararası dengelerin rüzgarını arkasına alarak kısa bir süre sonra CHP'nin destek vermesiyle Siirt seçimlerinin iptalinden sonra minik bir Anayasa değişikliği sonucunda yapılan ara seçimle Siirt milletvekili olarak meclise girdi. Yapılan kabine değişikliği ile kısa bir süre sonra başbakan oldu. 
Ondan sonra yapılan tüm seçimlerde başarılı oldu. Bu dönem zarfında bir tek 2009 yerel seçimlerinde yüzde kırkın altında oy aldı. Küresel ekonomik krizin yaşandığı bir süreçte yaşanan bu düşüş sonraki seçimlerde yeniden yükselişe geçti. 
7 Haziran seçimlerine doğru gidilirken, tarafsız olması gereken Erdoğan, mitinglerine tüm partilerden önce başladı. 

Erdoğan, 10 Ağustos 2014 CB seçimlerinden önce seçildiği takdirde "fiili başkan" olacağını açıkça söylemişti. Nitekim seçilir seçilmez bir süreliğine AKP genel başkanlığını ve Başbakanlığını sürdürerek AKP Genel Başkanını kendisi belirledi. AKP Genel başkanlığını kazanma olasılığı en büyük olan Abdullah Gül'ün değil adaylığını, üyeliğini dahi usta bir şekilde engelledi. 2014 yılı bu bakımdan Erdoğan'ın önünün her yönüyle açılması oldu. Sulh Ceza Mahkemelerinin kurulması, HSYK'nın AKP'nin yan kolu haline gelişi, Yargıtay ve Danıştay'a toplu üye atanması, Anayasa Mahkemesine müdahale, MİT ve İç güvenlik yasaları bunlardan akla gelenlerdir. 

Erdoğan işi tesadüf ve şansa bırakmıyor. AKP programının en kritik maddelerini kendisi yazdı, milletvekili listelerini kendisi düzenledi. Seçim meydanlarında yerini aldı. Seçim meydanlarının en önemli sloganı da "başkanlık sistemi" oldu. Erdoğan, başkanlık sistemini seçimin ana konusu yapması, karşısında bulunanlar da "Erdoğan'ı başkan yaptırmayacağız" konusunda kutuplaştı. HDP dahil olmak üzere muhalefetin "Erdoğan karşıtlığı" üzerinden oluşan algı, Erdoğan'a bulunmaz bir fırsat sunmuştur. CB seçimlerinde aldığı yüzde 52 oya güvenerek, Milletvekili seçimlerini kendisi açısından 10 Ağustos CB seçimine benzer bir algı oluşmasını başarmıştır. Seçimlere doğru gidilirken, bu algı daha da somutlaşıp, AKP'ye beklenenden daha büyük bir başarı getirebilir. Bu da Türkiye siyaseti açısından CB ve Başbakanlığın iç içe geçtiği, her şeyi Erdoğan'ın mutlak/muktedir hale gelmesidir. Kısacası, TC Devleti'nin "Erdoğan'da cisimleşmesi"dir. 

HDP ve Demirtaş'ın "Erdoğan'ı başkan yaptırmayacağız" temelinde yürüyen seçim propagandası HDP açısından en doğru siyasi söylemdir. Bu söylem, HDP'ye hiç ummadığı kadar oy getirebilir. CHP, MHP ve (Saadet+Büyük Birlik) AKP karşısında alternatif olmadıkları için, Erdoğan'dan hoşnut olmayan kararsız seçmenin HDP'ye yönelip, HDP'nin barajı geçmesini sağlayabilir. CB seçimlerinde bunu başaran HDP, 7 Haziran'da barajı aşarak yeni bir rekora imza atabilir. 

7 Haziran seçimlerinden önce İngiltere seçimlerine benzer bir sonuç Türkiye seçimlerinde de yaşanabilir. İskoç Ulusal Partisinin başarısı HDP ile, Muhafazakar Partinin başarısı AKP ile kıyaslanabilir. İngiltere muhalefetinin başarısızlığı da Türkiye'deki muhalefetin başarısızlığıyla kıyaslanabilir. En önemlisi de anket şirketlerinin yanılgısı 7 Haziran seçimlerinde de yaşanabilir. 

HDP'ye Yönelik Çiftte Karalama Kampanyası

AKP Medyası ile Doğu Perinçek'in Aydınlık Gazetesi eş zamanlı olarak HDP'ye psikolojik savaş başlattı. AKP ve medyasının temel çıkış noktası HDP'nin İslam dışı olduğu, Aydınlık'ın çıkış noktası ise HDP'nin İslam kardeşliğini savunduğu yönündedir. AKP, HDP'yi Alevi, Zerdüşt vs gösterek HDP'nin Sünni Kürtlerden oy almasını engellemeye çalışırken, Vatan Partisi ve Aydınlık grubu tam tersi şekilde HDP'nin Sünni İslam'ı esas aldığını söyleyerek HDP'ye yönelen Alevi oylarının HDP'ye gitmesini önlemeye çalışıyor. Bu bakımdan AKP ve Aydınlık medyası zıt kutuplar şeklinde olsa da her ikisinin HDP karşıtlığında bir araya gelmiş olmasıdır. Dikkat edilecek olursa gerek Erdoğan gerekse Perinçek, Kobani'ye ısrarla Ayn el Arab diyerek IŞİD'in Kobani'yi düşürmesini de canü gönülden istemişlerdir. Benzer bir durum Perinçek'in Ermeni soykırımını inkara yönelik davasında da yaşanmış, AKP yargıyı etkileyerek alelacele Perinçek'in yurtdışı çıkış yasağını kaldırmıştı. 
7 Haziran seçimleri öncesinde CHP ve MHP CB seçiminde yaptıkları taktik ve stratejik hatalara devam ettiler. CB Seçimleriyle CHP'den kopuş yaşamaya başlayan ulusalcıların kopuşu biraz daha ileri gidilirken, ulusalcılardan doğan boşluk aynı oranda demokratik sol kesimler tarafından doldurulamadı. 

Bunda HDP faktörünün etkisini de göz önünde bulundurmak gerekir. CHP'nin ekonomik vaatleri gündeme getirmesi, CHP için farklı görülse bile Kılıçdaroğlu'nun aday belirleme sürecinde Kemal Derviş'i ekonomiden sorumlu başbakan yardımcı yapacağını söyleyen CHP'nin yıllardır AKP'nin uyguladığı ekonomik programı uygulayacağı anlamına geliyor. Faizlerin düşürülmesi ve Merkez Bankasının rolü konusunda Erdoğan'ın Derviş'in ekonomi politikasında değişiklik sinyallerini vermiş olması, AKP'nin 7 Haziran'dan sonra yeni bir ekonomi politikasına yöneleceğinin belirtilerini gösteriyor. CHP ise, AKP döneminde uygulanan ekonomi programına sahip çıkacağını söylüyor. Bu da toplumda CHP konusunda bir yenilik olarak görülmüyor. Benzer bir politika dış siyaset açısından da geçerlidir. AKP'nin önemli dışişleri bürokratı Murat Özçelik'i bu konuda görevlendirmesi, AKP'nin Erdoğan aracılığıyla bıraktığı siyaseti devam ettireceğinden başka bir anlama gelmiyor. Benzer bir durum MHP için de geçerlidir. AKP döneminin Merkez Bankası başkanı Durmuş Yılmaz'ın adaylığı bu kapsamda ele alınmalıdır. Murat Başeskioğlu ve Ekmeleddin İhsanoğlu'nun aday gösterilmesi de geçmişte uygulanan AKP politikalarının aynen benimsendiği gösteriyor. AKP ise, gerek uygulaması gerekse söylemiyle farklılık göstereceğini diğer partilerden daha fazla hissettirmektedir. 
CB Seçimlerini esas alırsak, CHP+MHP'nin oy oranı yüzde 38'dir. Bu nedenle CHP'nin yüzde 30-35, MHP'nin yüzde 15-18 oy alacağı konusundaki tahminlerin hiçbirisi doğru değildir. 
Erdoğan'ın seçim meydanlarına inip, AKP'nin gerçek lideri olduğu algısını yeniden oluşturması, AKP'nin öyle sanıldığı gibi bir gerileme yaşamayacağını gösteriyor. Muhalefetin bir bütün olarak "başkan yaptırmayacağız" bloklaşması, seçimleri hiç olmadık kadar ikinci bir CB seçimlerine döndürmüş durumdadır. Erdoğan ve AKP'nin güvenlik ve yargı bürokrasisi üzerindeki etkinliğinin kurumsallaştığı da dikkate alındığında Erdoğan, 10 Ağustos 2014 seçimlerinden daha fazla avantajlı durumdadır. Bu anlamda "Seni başkan yaptırmayacağız" söyleminin CHP ve MHP açısından bir artısı yoktur. HDP açısından ise durum farklıdır. HDP'nin barajı aşmaması halinde bir çok milletvekilinin AKP'ye geçme tehlikesi, bir kısım oyun HDP'ye gitmesini sağlıyor, bu oylar HDP'nin barajı aşması için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle "başkan yaptırmayacağız" söylemi HDP açısından en doğru söylemdir. 

Vatan Partisi, Anadolu Partisi(Emine Ülker Tarhan) gibi partiler, CHP'den oy alırken, Saadet ve BBP, AKP'den çok MHP'den oy alıyorlar. Erdoğan ve AKP'nin milliyetçi söylemi akışı AKP'ye doğru yöneltiyor. 

Fetullah Gülen cemaatine uygulan hükümet baskısı bu seçimin önemli yönelimlerinden biridir. Yerel ve CB seçimlerinde Cemaat/CHP-MHP ilişkilerindeki yoğunluk bu seçimlerde görülmüyor. Cemaatin HSYK'dan tasfiye edilip yeni oluşan HSYK'da oluşan dengeler, kritik durumlarda MHP'nin AKP'ye koltuk değneği olmaya devam ettiğini gösteriyor. MHP siyasal etkinliğini HSYK üzerinde kurarak hakim ve savcıların tutuklanması veya görevlerinden ihraç edilmemesini sağlayabilirdi. HSYK'nın kararlarına karşı sadece cemaata yakınlıkları bilinenlerin muhalefet şerhini yazmış olmaları sosyal demokrat veya ulusalcı olarak bilinen üyelerin de hakim ve savcılar aleyhine verilen kararlara iştirak ettiğini göstermektedir. HDP'ye yakın HSYK üyesi bulunmadığına göre, bu konuda en temiz kalan siyasal parti HDP'dir. Yine MHP'nin AKP'ye yönelik eleştiri ve tepkisi çözüm süreci ve yolsuzluklarla ilgilidir. AKP hükümetinin Suriye'ye yönelik politikasına esaslı bir eleştirisi yoktur. Ayuka çıkan MİT tırlarıyla Suriye'ye silah taşınması konusunda sessizliğini korumaktadır. 

Suriye ve Irak'a silah gönderilmesine açıkça karşı çıkan Sinan Ogan'ın yeniden aday gösterilmeyişinin arkasında bu tepkisizlik rol oynamış olabilir. AKP-MHP birlikteliğinin bir örneği de HDP seçim bürosu ve mitinglerine saldırıda kendisini gösteriyor. AKP ve Erdoğan'ın HDP'yi hedef alması sonrasında HDP'ye saldırmanın normal bir hale gelmesinde AKP/MHP birlikteliğini görmek gerekiyor. CHP'nin de HDP'ye yönelik saldırılar karşısında sessizliği de bu saldırıların sürmesini sağlıyor. Benzer sessizlik - Mahmut Tanal'ın çıkışları hariç - Cemaat'e yönelik hukuksuzluk  da sürüyor. 
Bu nedenle 7 Haziran seçimlerinden farklı olarak Cemaat, bu seçimlerde daha önceki iki seçimden farklı olarak AKP karşısında kim güçlü ise ona destek verme tavrından vazgeçebilir. Çünkü onlara verdiği desteğin karşılığını alamıyor. 
Tüm bu veriler ışığında tıpkı 2014 CB seçimlerinde olduğu gibi bu seçimlere damga vuracaklar Erdoğan ve Demirtaş'tır. Geride kalanların kaderi İngiltere'de seçimi kaybedenler gibi olabilir. Buna Ahmet Davutoğlu da dahildir. Türkiye "fiili başkanlıktan" "süper fiiili başkanlığa" doğru gidiyor. Fiili başkanlığın yolunu açan da CHP ve MHP'nin CB seçimlerinde Ekmeleddin İhsanoğlu'nun ortak olarak belirlenmesidir. Bu aynı zamanda Cemaat'in de yanılgısıydı. 

Hiç kimse bundan HDP'yi sorumlu tutmasın, Öküz altında buzağı aramasın!

***

30 Kasım 2018 Cuma

HDP " Çözüm süreci artık hükmünü yitirmiştir " dedi ve dış aktörlerin devreye girmelerini istedi!

  HDP " Çözüm süreci artık hükmünü yitirmiştir " dedi ve dış aktörlerin devreye girmelerini istedi! 

Cahit Armağan DİLEK 
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü                        
01 Mayıs 2015 Cuma  
FİKİR TANKI

HDP "çözüm süreci artık hükmünü yitirmiştir" dedi ve dış aktörlerin devreye girmelerini istedi!

İmralı'da teröristbaşıyla görüşen HDP heyeti iktidarın ve özellikle 
Cumhurbaşkanının son açıklamalarından sonra çözüm süreciyle ilgili olarak kendi değerlendirmelerini ve taleplerini açıkladı. HDP'li Önder “Gerek ciddiyet 
anlamında gerekse de Sayın Cumhurbaşkanı'nın yürüttüğü itibarsızlaştırma 
anlamında hükümetin de buna sahip çıkmamasıyla SÜREÇ AN İTİBARİYLE HÜKMÜNÜ YİTİRMİŞTİR" dedi. “Masa var, o masada hükümet ile biz birçok mutabakat gerçekleştirdik ve ülke çökmedi, çökmez de. Şimdi siz bu masayı 
itibarsızlaştırırsanız ya da Cumhurbaşkanının yaptığı gibi tekmelerseniz, 
devirirseniz, başka bir masa devreye girer" diyen HDP'li Önder "Öcalan ile 
yeniden görüşecekseniz ve biz de gideceksek, Öcalan’ın statüsünün, 
fonksiyonunun, sizin belirlediğiniz anlamda bir yasal çerçeveye ya da hükümet 
tarafından kamuoyuna deklare edilmesine ihtiyaç var..... 

BİZİM AÇIMIZDAN YOLUN SONUNA GELDİK artık bunu toparlama görevi hükümetindir. 

O da ne şarta olur, hükümet ne yapabilir, bize verdiği sözlere ve mutabakatlara sahip çıkacağını deklare etmesiyle olur. Hükümetin “Evet, böyle bir masa var, bunun tarafları var” demesi gerektiğini kaydetti. Önder "HDP'nin müzakere heyeti olarak 

ULUSLARARASI GÖZLEMCİLERİ, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, AVRUPA PARLAMENTOSU, ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ, İŞKENCEYİ İZLEME ÖNLEME KOMİTESİ BAŞTA OLMAK ÜZERE ARTIK BU MESELEDE DEVREYE GİRMELERİ ÇAĞRISINI YAPIYORUZ" dedi. 

(Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/hdpden-flas-surec-aciklamasi-819270/


Görünen o ki gerçekte olmayan ama sanal olarak yürütülen çözüm süreci aslında başladığı gün bitmişti ama şimdi sürecin tarafları bunun bittiğini resmen kim açıklayacak kavgası yaparak topu birbirlerine atıyor. Aslında bu gerilim ve 
kavga siyaseti seçime gidilen bu dönemde çözüm sürecinin her iki tarafının da 
işine geliyor. İktidar partisi AKP kendisine oy kaybettirdiğini gördüğü çözüm 
sürecini dışlayan açıklamalarıyla milliyetçi oyları hedefine alırken, HDP de 
çözüm süreciyle zaten fedakarlık yaptıklarını ama şimdi hükümetin süreci sona 
erdirdiğini, üstüne düşen görevleri yapmadığını ileri sürüp kendi seçmen 
kitlesine mağduriyet hissiyle seslenip barajı geçecek oy toplamanın hesabını 
yapıyor. PKK terör örgütü de 30 yıldır elde edemediklerini 2 yıllık çözüm süreci 
döneminde kazanmış, doğu ve güneydoğuda kendi hakimiyetini ve kamu düzenini kurmuş, asker ve polisin kışla/karargahının dışına çıkmamasını sağlamış, istediği anda büyük çaplı bir ayaklanma başlatabilecek şekilde şehir merkezleri dahil bölge genelinde eleman ve silahlarla gerekli konuşlanmasını yapmıştır. 
Kısa dönemde anayasal açıdan istediklerini alamayacak olsa da mevcut de facto 
durumun bir süre daha devam etmesi bölgede kendi düzeninin iyice 
sağlamlaştırılması bağlamında terör örgütünün işine gelmektedir. Dolayısıyla 
süreç biter, bittecek, bitiyor, bitti gibi, yolun sonunda gibi açıklamalar seçim 
arifesinde sürecin taraflarının (AKP-HDP-PKK) işine yaramaktadır ve danışıklı 
dövüş olarak yapılmaktadır. PKK'nın şehir merkezlerinde silahlarıyla dolaştığı 
hatta kamplarının olduğunu bilen hükümetin buna hiçbir karşılık vermemesi süreç kapsamındaki gelişmelerin bir senaryodan ibaret olduğunun en önemli 
kanıtlarından biridir. 

Bu arada HDP'li ÖNDER'İN AÇIKLAMASINDA SÜREÇ KAPSAMINDA YENİ BİR SAFHAYA GEÇİLMEKTE OLDUĞUNUN DA İŞARETLERİ VAR. O da HDP/PKK'nın 
sürdürmek (!) istediği sürecin hükümet tarafından bozulmak istendiği gerkçesiyle uluslararası aktörlerin duruma müdahil olmasıdır ki bölgede PKK'nın fiili kontrolü yani PKK devletçiğinin oluştuğu gerçeğiyle birlikte ele alındığında 
Türkiye'de adı üzerinde bile mutabık olunmamış bu soruna 
(Kürt sorunu? terör sorunu? güneydoğu sorunu? demokrasi sorunu? Özgürlükler sorunu? Etnik sorun?) 
Dış müdahalenin yaklaşmakta olduğunu söyleyebiliriz.

Cahit Armağan DİLEK 
30 Nisan 2015 Perşembe 21:44'


***

25 Ekim 2018 Perşembe

AKP-CHP-HDP (PKK) Açılım Kardeşliği


AKP-CHP-HDP (PKK) Açılım Kardeşliği 

10 Ekim 2015 Cumartesi

  Seçim Bildirgeleri;

Üç Partinin seçim beyannameleri Açılım'da birleşti, vatan savaşına karşı konumlandı.



Öcalan, "Yeni Anayasa" isteğini 20 Ağustos 2009'da dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'a iletmişti. Öcalan'ın "Açılım'ın kilidi" dediği teklifin belkemiğini "Türk adının Anayasa'dan çıkarılması" oluşturuyor.

Öcalan'ın dillendirdiği, ancak aslında ABD'nin Türkiye'yi bölme (BOP) planının en önemli adımı olan bu istek, başta AKP, CHP, HDP olmak üzere Amerikancı partiler ve PKK'nın kuyruğuna takılmış vatansız sahte solcular tarafından canla başla savunuluyor.

AKP
Yeni Anayasa: Özgürlükçü, katılımcı Yeni Anayasa yapılacak
Eşit vatandaşlık ilkesi egemen kılınacak (Yani Anayasa'dan Türk Milleti çıkartılacak, eşit yurttaşlık esas alınacak)
Özerklik: Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı uygulanacak
Açılım: 6553 Sayılı Terörün Önlenmesi ve Toplumsal Barışın Güçlendirilmesine ilişkin kanunun gereği yapılacak (Bu yasa Çözüm Süreci'ne yasal güvence kazandırma amacıyla CHP ve HDP desteği ile çıkarılmıştı)
Davutoğlu Açılım Süreci'ni şöyle savundu:
"Çözüm Süreci'nin de, milli birlik ve kardeşliğimizin de mimarı, yöneticisi AKP'dir." 2,5 dakikalık sesli görüntü kaydı için bakınız:
http://www.ulusalkanal.com.tr/akp-nin-secim-beyannamesi-aciklandi-video,3643.html
Tayyip Erdoğan da Çözüm Süreci'nin buzdolabında olduğunu söylemişti. Yani ilk fırsatta TSK tekrar kışlaya hapsedilecek, Çözüm Süreci buzdolabından çıkarılarak PKK yeniden canlandırılacak.



CHP
Yeni Anayasa: Kürt sorununun çözümü için Anayasa değiştirilecek.
Eşit Vatandaşlık ilkesi getirilecek. (Yani Anayasa'dan Türk Milleti çıkartılacak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı tanımı getirilecek)
Özerklik: Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı uygulanacak. Yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliklerini sınırlayan düzenlemeler kaldırılacak.
Açılım: TBMM'de temsil edilen partilerin katılacağı şu heyetler kurulacak:
-- Toplumsal Mutabakat Komisyonu (Bu Komisyon, başta özerklik olmak üzere PKK'nın isteklerinin topluma kabul ettirilmesinin yollarını araştıracak)
-- Ortak Akil Adamlar Heyeti ( Bu Heyet, AKP'nin kurmuş olduğu Heyet gibi çalışacak, Çözüm Süreci'ni halka kabul ettirmek için ülkeyi dört dönecek)
-- Gerçekleri Araştırma Komisyonu (Öcalan'ın özel isteği olan bu Komisyon, Türk Ordusu'nun Kürt yurttaşları nasıl kanunsuz ve zalim bir şekilde öldürüp toplu mezarlara koyduğunu araştıracak, yurtsever subaylar hakkında Yeni Ergenekon davaları açılacak)



HDP:
Yeni Anayasa yapacağız (Yani Anayasa'dan Türk Milleti çıkartılacak.)
Eşit Vatandaşlık temelinde din, inanç ve vicdan özgürlüğü ile ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel bütün temel hak ve özgürlükleri güvenceye kavuşturan Yeni Anayasa.
Özerklik: Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na konulan şerhler kaldırılacak ve ilgili ek maddeler imzalanacak.


http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/akp-chp-ve-hdp-nin-bildirgede-acilim-ortakligi-h77147.html


***

26 Ağustos 2018 Pazar

24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI, ANALİZİ, BÖLÜM 5

 24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI, ANALİZİ, BÖLÜM 5 


TABLO 10. 

KÜRT NÜFUSUN YOĞUNLUKTA OLDUĞU 16 İLDE MİLLET VEKİLİ DAĞILIMI İLLER 
HAZİRAN 2011 
HAZİRAN 2015 
KASIM 2015 
HAZİRAN 2018 
AK PARTİ BAĞIMSIZ DİĞER AK PARTİ HDP DİĞER AK PARTİ HDP DİĞER AK PARTİ HDP DİĞER 


HDP’nin batıdaki bazı büyükşehir ve illerde yaşadığı oy artışı da CHP’den bu partiye oy geçişlerinin bir yansımasıdır. Bu minvalde özellikle İstanbul, İzmir, Ankara ve Antalya gibi illerde HDP 1 Kasım’a kıyasla ciddi bir oy artışı yaşamıştır. HDP’nin barajı aşmasıyla AK Parti’nin Mecliste çoğunluğu sağlamasının önüne geçilmesi adına sergilenen bu taktiksel oy verme davranışı partinin doğal oy oranının üzerine çıkmasına sebep olmuştur. Ayrıca partinin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın oy oranında 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine göre düşüş olmasına rağmen HDP’nin oylarının artması da bu durumu doğrulamaktadır. 

Demirtaş bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı oy oranının 1 puan gerisinde kalırken partisiyle arasında da 3 puanlık bir fark ortaya çıkmıştır. 
Bu farkın seçim öncesinde kamuoyundaki değerlendirmelerde de sıkça dile getirildiği üzere CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye aktarıldığı muhtemel görünmektedir. 

Sonuç itibarıyla HDP’ye olan destek Kürt seçmenlerin yaşadıkları illerde azalsa da parti bu düşüşü batıda CHP seçmenlerinden gelen oylarla takviye etmiştir. CHP’nin Cumhur İttifakı’nın Parlamentoda azınlığa düşmesini sağlamak için yürüttüğü bu strateji HDP’nin CHP’nin emanet oylarıyla barajı geçmesiyle sonuçlanmıştır. Dolayısıyla HDP’nin barajı aşması muhalefetin stratejik oy verme davranışı üzerinden AK Parti’nin Mecliste gücünü sınırlandırmaya dönük stratejisinin bir sonucudur.22 

Kürtlerin HDP’nin PKK ile aynı doğrultuda politikalar uygulamasından duyduğu rahatsızlığın boyutlarını ise seçim sonuçları net bir şekilde göstermektedir. Kayyum belediyeciliğinin başarısı da HDP’ye olan teveccühü azaltan nedenlerden biri olarak görülebilir. 


TABLO 11. 
HDP NIN OY ORANINI ARTIRDIĞI BAZI ILLER İLLER 



KASIM 2015 HAZİRAN 2018 OY ORANI 


TABLO 12. 



İYİ PARTİ NİN MİLLETVEKİLİ ÇIKARDIĞI İLLER VE OY ORANI İLLER OY ORANI (YÜZDE) MİLLETVEKİLİ SAYISI 


İYİ Parti 

Ekim 2017’de kurulan İYİ Parti seçimlere Millet İttifakı çatısı altında girdi. Seçim kampanyası boyunca İYİ Parti’nin MHP seçmeninin büyük ölçüde  desteğini alacağı ve AK Parti seçmeninden de bu partiye oy geçişleri olacağı dolaşıma sokuldu. Fakat partinin kampanya sürecinde kimliksiz ve kaygan bir siyaset izlemesi halihazırda bu partiye yönelmiş seçmenin dahi desteğini çekmesine yol açtı. Dolayısıyla 24 Haziran’da seçmenlerinin  beklentilerini karşılayamayan partilerden birisi de İYİ Parti oldu. 

İYİ Parti genel seçimlerde 4 milyon 993 bin oy ile yüzde 9,96 oranında oya ulaşırken partinin cumhurbaşkanı adayı Akşener 3 milyon 649 bin oy ile yalnızca yüzde 7,2 oranında oy alabildi. Akşener ve İYİ Parti’nin oy sayıları arasındaki yaklaşık 1 milyon 340 binlik farkın CHP adayı Muharrem İnce’ye gittiği ifade edildi. Türkiye genelinde İstanbul’dan sekiz, Ankara’dan beş, Antalya’dan üç, İzmir, Adana, Bursa ve Mersin’den ikişer vekil çıkaran parti toplamda 43 milletvekili elde etti. 

İYİ Parti ağırlıklı olarak Ege ve Akdeniz’den yüksek oranda oy almıştır. En düşük oy oranını ise Doğu ve Güneydoğu’dan edinmiştir. Oy oranının en yüksek olduğu illere bakıldığında Burdur, Isparta, Antalya, Çanakkale ve Muğla’nın başı çektiği görülmektedir. İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener’in en yüksek oy oranına ulaştığı iller de partiyle benzerlik göstermektedir. İYİ Parti lideri Meral Akşener oran olarak en yüksek oya Burdur (15,8), Isparta (14,8), Antalya (13,5), Denizli (13,8) ve Bilecik’te (13,2) ulaşmıştır. 

İYİ Parti’nin bazı kesimlerin abartılı tahminlerinin aksine beklenen bir sonuç aldığı söylenebilir. Yüzde 10’a oldukça yaklaşan İYİ Parti’nin oylarının çok büyük bir kısmını MHP ve CHP seçmeninden alması ayrıca önemlidir. Bu durum AK Parti alternatifi “merkez sağ” bir parti olma iddiasındaki partinin ideolojik konumlanma olarak durduğu yeri tam belirleyememesinin de bir sonucudur. Ayrıca Meral Akşener’in İYİ Parti’ye kıyasla yüzde 25 daha az oy alması partinin lider eksenli ve iktidar adayı bir parti olmaktan ziyade kendi partilerine tepkili seçmenlerin buluştuğu bir parti hüviyetine büründüğünü göstermektedir. 


TABLO 13. 

İYİ PARTİ NİN EN YÜKSEK OY ORANINA SAHİP OLDUĞU ON İL 
İLLER OY ORANI (YÜZDE) OY SAYISI MİLLETVEKİLİ SAYISI 



Kamuoyunda İYİ Parti’nin gerek AK Parti’den çok oy alacağı gerekse de MHP’yi tamamen eriteceğine dair yürütülen bilinçli propaganda sonucunda oluşan hayal kırıklığı partinin yüzde 10’a yakın oy almasına rağmen başarısız olarak görülmesine yol açmıştır. Özellikle partinin genel başkanı Meral Akşener’in Parlamento dışında kalması partinin önümüzdeki dönemde güçlü bir siyaset izleyip izleyemeyeceğine yönelik soru işaretleri oluşturmaktadır. Her ne kadar parti Ege ve Akdeniz bölgelerinde görüldüğü gibi MHP’den belirli bir oranda oy alsa da bu oyların konsolide olup olmayacağı belirsizdir. 

İYİ Parti’nin seçim sonrasında ciddi bir arayış içerisine girdiği görülmektedir. Bu sebeple partide bundan sonraki stratejisiyle ilgili farklı arayışlar mevcuttur. Son olarak İYİ Parti’nin Millet İttifakı’nda daha fazla yer almayacağı ve bu ittifakın sona erdiğinin duyurulması bu arayışın bir tezahürüdür. 

Saadet Partisi 

Saadet Partisi 24 Haziran seçimlerine Millet İttifakı çatısı altında girdi. Saadet Partisi ile İYİ Parti arasında Aralık 2017’den itibaren başlayan görüşmeler erken seçim kararının ardından hızlandı ve CHP’nin de bu iş birliğine katılmasıyla sonuçlandı. Bu üçlü ittifakta Saadet Partisi’nin AK Parti seçmenlerinin bir bölümünün desteğini alacağı iddia ediliyordu. Fakat Saadet Partisi’nin CHP ile aynı ittifak çatısı altında bulunması kendi tabanının bir bölümü tarafından tepkiyle karşılandı. 

Saadet Partisi 24 Haziran genel seçimlerinde aldığı 672 bin 139 oy ile yüzde 1,34 oy oranına ulaşmıştır. 1 Kasım seçimlerinde 326 bin oy ile yüzde 0,7’de kalan Saadet Partisi 24 Haziran seçimlerinde oyunu artırmıştır. Ancak Saadet Partisi BBP ile ortak girdiği 7 Haziran seçimlerinde aldığı 1 milyon oyun dahi gerisinde kalmıştır. 24 Haziran genel seçimlerinde Bayburt (3,2), Batman (3,1), Trabzon (2,5), Konya (2,3) ve Kocaeli (2,2) Saadet Partisi’nin en yüksek oy oranına ulaştığı iller olmuştur. 

Saadet Partisi hiçbir seçim bölgesinde milletvekili çıkaracak yeterli sayıya ulaşamadığı için elde ettiği oylar ittifakın diğer üyelerine eklemlenmiştir. 
CHP bu sayede Adıyaman, Elazığ, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya, Nevşehir, Şanlıurfa ve Yozgat’ta Saadet Partisi ve İYİ Parti’nin ittifak oylarıyla birer milletvekili çıkarmıştır. Buna karşın Saadet Partisi CHP’nin kendisine ayırdığı kontenjandan altı milletvekili adayı göstermiş ve bunların ikisi 24 Haziran’da seçilmiştir. Saadet Partisi’ne ayrılan üçüncü bölge dokuzuncu sıra ve Konya ikinci sıradan gösterilen adaylar CHP listesinden milletvekili olmuştur. 

Saadet Partisi seçimler sonrasında CHP’ye verdiği katkı nedeniyle eleştirilerin odağında yer almıştır. Bir yandan CHP tabanı Saadet Partisi’ni ittifaka yeterince katkıda bulunmadığı sebebiyle eleştirmiştir. Öte yandan muhafazakar kesimden gelen eleştiriler Saadet Partisi sayesinde CHP’nin 
önemli sayıda milletvekili elde etmesiyle ilgilidir. 


Bu eleştirilere karşı Saadet Partisi’nden net bir açıklama yapılmasa da Millet İttifakı’nın dağılma-sıyla beraber Saadet Partisi önümüzdeki dönemde 
siyasette tekrar geri planda kalacaktır. Zira Saadet Partisi aktör haline gelme çabasına karşın seçim sürecinde etkili bir siyaset ortaya koyamamıştır. 

SONUÇ 

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri Türkiye için tarihi bir dönüm noktasına işaret etmekteydi. 16 Nisan referandumuyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı sistemine fiilen geçildi. Partilerin yasal bir zeminde ittifak yapabilmelerini sağlayan seçim ittifakı düzenlemesi de ilk kez tecrübe edildi. Partilerin seçmen tabanları arasında taktiksel denebilecek oy geçişkenlikleri ortaya çıktı. 

Bu seçimlerde muhalefetin kampanyasının özü Erdoğan ve AK Parti karşıtlığı üzerine inşa edilmişti. İttifak yapmalarının dinamiğini de bu motivasyon oluşturdu. Buna ek olarak muhalefet partileri 1990’ların vaat siyasetine yönelerek siyasal popülizmin tüm unsurlarını devreye soktu. 
Önce Erdoğan karşıtlığında bir “çatı aday” üzerinde ittifak sağlanmaya çalışıldı. Özellikle AK Parti’de siyaset yapmış eski siyasetçiler ve sağ siyasetin 
içinde bulunmuş aktörler üzerinde epeyce tartışma yürütüldü. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için “çatı aday” üzerinde ittifak sağlanamayınca 
Parlamento seçimleri için CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve DP Millet İttifakı adıyla seçimlere gitti. HDP ise AK Parti’ye karşı taktiksel olarak Parlamento seçimlerinde desteklenerek barajı geçmesi sağlandı. 

İktidarın seçimlere dönük büyük hikayesi on altı yıllık icraat ve hizmet siyasetini yeni siyasal sistemle birlikte taçlandırma üzerineydi. 
Bu anlamda “Yaparsa Yine AK Parti Yapar” sloganıyla kendisine bugüne kadar en az bir kez oy vermiş seçmenin diğer partilere yönelmesi engellenmeye  çalışıldı. AK Parti seçimlere yönelik yeni dönemde büyük projelere devam etmekle birlikte mikro projelere de ağırlık verileceği temasını öne çıkardı. 

Seçimler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mutlak zaferiyle ilk turda sonuçlandı. MHP ile birlikte Cumhur İttifakı çatısında seçimlere giren AK Parti oyların yüzde 42,6’sını alarak en yakın rakibinden neredeyse iki kat fazla oy elde etti. Böylece AK Parti on altı yıllık iktidarını sürdürecek bir sonuca ulaşarak 2002’den bu yana girdiği on dördüncü seçimi de kazandı. AK Parti 1950 demokratik seçimlerinden bu yana kesintisiz en uzun iktidarda kalan parti olma özelliğini korumaktadır. Yeni bir erken seçim yaşanmadığı takdirde beş sene daha iktidarda kalacaktır. Bu açıdan bakıldığında AK Parti siyaset bilimi literatüründe 20 yıl arka arkaya seçimleri kazanarak iktidarda yer alan partileri tanımlamak için kullanılan “ Hakim Parti ” sınıfına girmiş bulunmaktadır. 

Seçimlere Millet İttifakı çatısı altında giren CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi ise beklediği sonucu elde edemedi. Her ne kadar seçimleri kazanamasa da CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce partisinin yaklaşık 8 puan üzerinde bir oy aldı. CHP’nin yüzde 22’de kalması ise parti lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile partinin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce arasında liderlik krizinin derinleşmesine sebep oldu. Ayrıca bu ittifakın bir diğer ortağı İYİ Parti’de ise yeni dönemde partinin yasama süreçlerindeki pozisyonuyla ilgili bir uyuşmazlık baş gösterdi. Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin bir ideolojik uyum çerçevesinde değil Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığında birleşmeleri ise seçimlerin akabinde Millet İttifakı’nın dağılmasıyla sonuçlandı. 

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri Türkiye için tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu seçimde 16 Nisan referandumuyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı sistemine fiilen geçilmiş, seçimlerde partilerin yasal bir zeminde ittifak yapabilmelerini sağlayan seçim ittifakı düzenlemesi de ilk kez 
tecrübe edilmiştir. Seçimler ilk turda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mutlak zaferiyle sonuçlanırken MHP ile birlikte Cumhur İttifakı çatısında seçimlere giren AK Parti oyların yüzde 42,6’sını alarak Türkiye partisi kimliğini taşıyan tek siyasal aktör olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur. 24 Haziran seçimlerinin en önemli sonucu ise 26 milyondan fazla seçmenin oyunu alarak tekrar cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın liderliğinin tartışmasız bir şekilde konsolidasyonu olmuştur. 

Seçimlere Millet İttifakı çatısı altında giren CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi ise kampanya sürecindeki tüm iddialarına rağmen herhangi bir başarı elde edemedi. 
Her ne kadar seçimleri kazanamasa da CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin partisinin yaklaşık 8 puan üzerinde oy alması CHP’de liderlik krizini bir kere daha başlattı. Ayrıca bu ittifakın bir diğer ortağı olan İYİ Parti’de yeni dönemde partinin yasama süreçlerindeki pozisyonuyla ilgili bir uyuşmazlık baş gösterdi. Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin bir ideolojik uyum çerçevesinde değil Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığında birleşmeleri ise seçimlerin akabinde Millet İttifakı’nın dağılmasıyla sonuçlandı. 

Tüm bu bilgiler ışığında analiz 24 Haziran seçimlerinin sonuçlarını partiler açı sından ele almakta ve sonuçların ampirik bir değerlendirmesini yapmaktadır. 
Bu amaç doğrultusunda ilk olarak 24 Haziran seçimlerinin Türkiye siyaseti açısından önemine değinilmekte ve seçimlere yön veren temel dinamikler ele 
alınmaktadır. 
Daha sonrasında AK Parti, CHP, MHP, HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisi açısından seçim sonuçları analiz edilmekte, geçmiş seçimlerin sayısal verilerine kıyasla partilerin performansları değerlendirilmektedir. Analizin sonuç bölümünde ise seçim sonrasında ön plana çıkan temel dinamiklere değinilmektedir. 

DİPNOTLAR:

1. Serdar Gülener ve Nebi Miş, “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”, SETA Analiz, Sayı: 190, (Şubat 2017), s. 7. 
2. Ali Aslan, “24 Haziran ve Milli İradenin Zaferi”, Sabah, 30 Haziran 2018. 
3. Seçim ittifaklarının seçmen davranışı üzerine etkisi için bkz. Nebi Miş ve Hazal Duran, “Seçim İttifakları”, SETA Analiz, Sayı: 232, (Şubat 2018), s. 11-14. 
4. Erik R. Tillman, “Pre-Electoral Coalitions and Voter Turnout”, Party Politics, Cilt: 21, Sayı: 5, (2015), s. 1. 
5. M. Zahid Sobacı, “Her Zaman Kaybettiren Strateji: Erdoğan Karşıtlığı”, Star Açık Görüş, 5 Mayıs 2018. 
6. Nebi Miş, “Hakim Partili İki Siyasi Blok”, Türkiye, 6 Şubat 2018. 
7. Burhanettin Duran, “Seçmenden Stratejik Dersler”, Sabah, 26 Haziran 2018. 
8. Fadime Özkan, “SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Nebi Miş: Muhalefet Hazırlandı ama Sonuç Alamadı”, Star, 24 Nisan 2018. 
9. Fahrettin Altun, “24 Haziran Seçimlerinden Neler Öğrendik?”, Sabah, 25 Haziran 2018. 
10. Burhanettin Duran, “Erdoğan’ın Manifestosunun Kodları”, Sabah, 8 Mayıs 2018. 
11. Nebi Miş ve Baki Laleoğlu, “24 Haziran Seçimlerinde AK Parti”, SETA Analiz, Sayı: 242, (Haziran 2018). 
12. Hazal Duran, “The Victory of Turkish Democracy”, The New Turkey, 25 Haziran 2018. 
13. Burhanettin Duran, “Yeni Dönemde Siyasetin Gidişatı”, Sabah, 29 Haziran 2018. 
14. Nebi Miş, “AK Parti’nin Seçim Performansı”, Türkiye, 28 Haziran 2018. 
15. Hüseyin Alptekin, “Who will Turkey’s Kurds Vote for?”, The New Turkey, 28 Nisan 2018. 
16. M. Erkut Ayvaz, “24 Haziran Seçimlerinde CHP”, SETA Analiz, Sayı: 243,
17. Burhanettin Duran, “Muhalefetin Bütün Seçenekleri Masada”,  (Haziran 2018), s. 7. Sabah, 24 Nisan 2018. 
18. Fahrettin Altun, “Başlasın Koltuk Kavgaları”, Sabah, 28 Haziran 2018. 
19. Nebi Miş, “Kurtarıcı Arayışı ve CHP’nin Seçim Performansı”, Türkiye, 30 Haziran 2018. MHP 
20. MHP’nin bölünmesi sonucunda kurulan İYİ Parti’nin Türk siyasetine muhtemel etkileri üzerine bkz. Hazal Duran, “Meral Akşener’in Siyasal Anlamı 
ve İYİ Parti”, SETA Analiz, Sayı: 223, (Kasım 2017). 
21. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri sürecinde HDP’nin barajı geçmek için araçsallaştırdığı Türkiye partisi olma stratejisini ve bu stratejinin 24 Haziran seçimlerindeki değişimini daha detaylı anlamak için bkz. Serdar Gülener ve Ahmet Baykal, “24 Haziran Seçimlerine Doğru HDP”, SETA Analiz, Sayı: 245, (Haziran 2018). 
22. Nebi Miş, “Seçim Sonuçlarının Genel Siyasi Anlamı”, Türkiye, 26 Haziran 2018. 

ANKARA • ISTANBUL • WASHINGTON D.C. • KAHIRE 

www.setav.org 




***

24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ BÖLÜM 4

24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ BÖLÜM 4


TABLO 8. 
CHP NİN EN YÜKSEK VE EN DÜŞÜK OY ALDIĞI BEŞ İL 
EN YÜKSEK OY ALDIĞI İLLER OY ORANI (YÜZDE) 
EN DÜŞÜK OY ALDIĞI İLLER OY ORANI (YÜZDE) 





CHP’nin hem Cumhurbaşkanlığı hem de Parlamento seçimlerinde yaşadığı başarısızlık partiyi seçim sonrasında derin bir liderlik krizinin içerisine sokmuştur. Üstelik her seçimde yaşandığı gibi CHP kendi seçim performansını değerlendirmek yerine asıl başarısız olanın AK Parti olduğunu iddia ederek başarısızlığını örtmeye çalışmıştır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun her iki kişiden birinin oyunu alan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tebrik etmemesi de bu başarısızlığı örtme çabasının yansımasıdır.19 

Kılıçdaroğlu’nun seçim sonrasında Muharrem İnce ile parti liderliği için yeniden mücadeleye girmekten kaçınmak adına kullandığı en temel yöntem CHP’nin seçimlerde başarısız olduğunu reddetmek ve görmezden gelmektir. 

24 Haziran seçimlerinde en büyük sürprizi yapan parti olan MHP seçimlere AK Parti ile birlikte Cumhur İttifakı çatısı altında girmiştir. 
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Yenikapı ruhu ve devletin bekası temelinde AK Parti ile birlikte hareket eden MHP seçim kampanyasını 
da bu zemin üzerine kurmuştur. MHP seçim sürecinde Türkiye’nin kritik bir eşikten geçtiğini ve devletin bekası için yerli ve milli politikaların  uygulanmasının elzem olduğunu vurgulamış ayrıca AK Parti’nin cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ı desteklemiştir. 

Parti tüm kamuoyu araştırmaları sonuçlarının aksine yüzde 11,1 oranında oy elde ederek Kasım 2015 seçimlerinde kazandığı milletvekili sayısını 40’tan 49’a yükseltmiştir. MHP hiçbir ilde birinci parti olamasa da 45 ilde oy oranını artırmış, 12 ilde de yeni milletvekili kazanmıştır. 

Partinin milletvekilliği elde ettiği yeni seçim çevrelerindeki artan oy oranları dikkat çekicidir. 

MHP’nin seçim öncesinde oy oranlarında belirsizliğe sebep olan en temel husus partiden ayrılanların kurduğu İYİ Parti’nin seçimlere girmesi ve bu durumun MHP’nin oy oranlarında herhangi bir düşüşe yol açıp açmayacağı idi.20 


TABLO 9. 



CHP' NİN GÜÇLÜ OLDUĞU BAZI SEÇİM ÇEVRELERİNDE HDP NIN OY SAYILARI VE ORANLARININ DEĞİŞİMİ 7 HAZİRAN 2015 1 KASIM 2015 


24 HAZİRAN 2018 OY ORANI 




Her ne kadar kamuoyunda Meral Akşener Öncülüğünde kurulan İYİ Parti’nin MHP’nin oy oranlarında ciddi bir düşüşe neden olacağı tahminleri yapılsa da sonuç farklı şekillendi. Buna rağmen Ege ve Akdeniz’de MHP’nin oylarında ciddi bir düşüş yaşandığı görülmektedir. Milliyetçi seçmen kitlesinin de olduğu Aydın, Denizli, Manisa, Afyon, Burdur, Isparta, Uşak, Antalya, Mersin, Karaman, Adana ve Osmaniye’de MHP’nin oy oranları düşmüştür. Bu düşüşün nedeni söz konusu bölgelerde MHP tabanının İYİ Parti’ye yönelmesidir. Grafik 7’deki veriler de bu durumu ortaya koymaktadır. 

GRAFIK 7. 
EGE VE AKDENİZ BÖLGELERİNDE MHP VE İYİ PARTİ OYLARI (YÜZDE) 


4 Kasım 2015 MHP Haziran 2018 MHP Haziran 2018 İYİ Parti


MHP Ege ve Akdeniz’de yaşadığı bu oy kaybını Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki oy artışıyla telafi etmiştir. Bu seçimlerde MHP’nin Kürt seçmenin yoğun olarak yaşadığı Batman, Bitlis, Hakkari, Iğdır, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Tunceli, Van, Ağrı ve Şanlıurfa olmak üzere on iki ilde oylarını artırması dikkatleri çekmiştir. 
Bu illerin sekizinde ise MHP hem 7 Haziran hem de 1 Kasım seçimlerindeki oy oranlarının üzerine çıkmıştır. Oy oranlarındaki artış göz önüne alındığında bu bölgelerde oy oranını en çok artıran parti MHP olmuştur. 

GRAFİK 8. 
MHP NİN DOĞU VE GÜNEYDOĞU BÖLGESİNDEKİ OY ORANLARINDAKİ DEĞİŞİM (YÜZDE) 


1Haziran 2015  Kasım 2015 Haziran 2018


GRAFİK 9. 
MHP NİN OY ORANINI ARTIRDIĞI BAZI İLLER (YÜZDE) 


Kasım 2015 Haziran 2018

Partinin oy oranındaki beklenmedik artışın iki temel sebebi MHP ile AK Parti arasında gidip gelen geçişken milliyetçi oyların önemli bir bölümünün MHP’ye yönelmesi ve bir kısım AK Parti seçmeninin bu seçimlerde MHP’ye oy vermesidir. Seçmen tercihindeki bu değişimin birkaç sebebi bulunmaktadır: Öncelikle her iki partinin Cumhur İttifakı çatısı altında seçimlere girmesi milliyetçi seçmenin AK Parti’den MHP’ye geçişini kolaylaştırmıştır. Zira ittifak düzenlemesi sayesinde ittifaka dahil bir partinin kazancı aynı ittifak içerisindeki diğer bir partinin de yararına olmaktadır. İkinci olarak MHP’nin devlet bekasını önceleyerek AK Parti ile birlikte hareket etmesinin seçmenin bu yönelimini belirginleştirdiği söylenebilir. Bu sonucu oluşturan üçüncü bir sebep ise İYİ Parti’nin yaşadığı ideolojik savrulmalar sonucu ilk etapta bu partiye yönelen milliyetçi seçmenin MHP’ye geri dönmesidir. Dolayısıyla İYİ Parti MHP’den gelen milliyetçi oyları konsolide etmeyi başaramamıştır. Bunların haricinde bu sonucu belirleyen bir diğer değişken MHP’den ayrılarak İYİ Parti’ye geçen seçmenlere tepki göstermek isteyen milliyetçi seçmenlerin MHP’de konsolide olmasıdır. 

Bu argümanı destekleyen bir diğer veri AK Parti’nin oyunun düştüğü Erzincan, Erzurum, Konya, Iğdır ve Yozgat gibi illerde MHP’nin oyunun ciddi oranlarda artmasıdır. Bu illerde ağırlıklı olarak MHP’nin oyu 1 Kasım’daki oy oranlarının üzerine çıkmıştır. Ayrıca İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde MHP’nin artan oyuna karşın AK Parti’nin oy oranının çok az miktarlarda artması veya azalması seçmenin MHP’ye yöneldiğini göstermektedir. Özetle MHP’den İYİ Parti’ye oy geçişi yaşanırken aynı zamanda AK Parti’den de MHP’ye oy geçişi olmuş ve bu sayede MHP son seçimlerdeki oyunu korumuştur. 

HDP 

HDP’nin 24 Haziran seçim kampanyasının ana ekseni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçilmesini engellemek ve AK Parti’nin Parlamentoda azınlığa düşmesini sağlamaktı. Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin ana amacının bu olması her ne kadar yasal olarak Millet İttifakı’nda yer almasa da HDP’yi bu ittifakın fiili bir parçası haline getirdi. Öyle ki bu ittifakın seçim sonrasına yönelik hazırladığı her senaryoda HDP de bu karşıt cephenin bir parçası olarak bulunuyordu. Hatta Millet İttifakı Cumhur İttifakı’nın başarısız olmasının ana şartının HDP’nin barajı geçmesi olduğunu sıkça ifade etti. Bu sebeple başta CHP olmak üzere Millet İttifakı’nı oluşturan partilerden HDP’ye oy geçişi yaşandı. 

Seçim öncesi dönemde baraj tartışmalarıyla gündemde olan HDP 24 Haziran genel seçimlerinde barajı geçerek Parlamentoda yer alan partilerden birisi olmuştur. 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde milliyetçi Kürt siyasi geleneği içerisinde seçim barajını aşarak Mecliste temsil fırsatı elde eden ilk parti olan HDP21 24 Haziran seçimlerinde de yüzde 11,7 oranın-da oy alarak 67 sandalye kazanmıştır. Buna karşın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş için aynı başarıdan söz etmek mümkün değildir. Öyle ki Demirtaş 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı yüzde 9,76’lık oy oranının altına düşmüş ve yalnızca yüzde 8,4 oranında oy toplayabilmiştir. 

GRAFIK 10. 
24 HAZIRAN GENEL SEÇIMLERINDE HDP NIN OY ORANININ DÜŞTÜĞÜ 16 ŞEHIR (YÜZDE) 



HDP 2015 Kasım genel seçimlerinde birinci parti olarak çıktığı on iki şehirden yalnızca Bitlis’te ikinci sıraya gerilemiş ve diğer on bir şehirde yine birinci parti olmayı başarmıştır. Ancak birinci olduğu on bir şehirde de ciddi oranda oy kaybetmiştir. Bu on bir şehirde oy oranlarındaki düşüş hesaplandığında HDP’nin ortalama yüzde 8 oranında oy kaybettiği görülmektedir. 

Tam da bu noktada 2015 genel seçimleri dönemindeki taktiksel/emanet oy tartışmalarına değinmekte yarar vardır. Güçlü olduğu şehirlerde ciddi kayıplar yaşayan HDP’nin –İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirler de dahil olmak üzere CHP’nin güçlü olduğu yerlerde (Çankaya, Kadıköy, Şişli, Beşiktaş vb.) oylarını önemli oranda artırdığı görülmektedir. Söz konusu şehir ve ilçelerdeki seçmen sayıları da dikkate alındığında HDP’nin Doğu ve Güneydoğu şehirlerindeki oy kaybını buralardan tolere ettiğini söylemek mümkündür. Dolayısıyla CHP’den HDP’ye ciddi bir oy geçişinin olması HDP’nin barajı geçmesinde en etkili faktörlerden birisidir. 

Her ne kadar oy oranlarında bir değişiklik yaşansa da Doğu ve Güneydoğu’da Kürt nüfusun yoğun olduğu illerde milletvekili sayısında çok az bir düşüş görülmüştür. Oy oranlarındaki düşüşe rağmen milletvekili sayısında ciddi bir değişikli-ğin olmamasının birkaç nedeni bulunmaktadır: 


Öncelikle milletvekili sayısının 550’den 600’e çıkması bölgedeki milletvekili sayısında da artışa yol açmıştır. Ayrıca bölgedeki en etkili siyasi aktörlerin 
AK Parti ve HDP olmaya devam etmesi ve diğer partilerin bölgede bir varlık gösterememesi milletvekili dağılımlarında büyük bir değişiklik görülmemesine sebebiyet vermiştir. 


5 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..



***