Başbakan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Başbakan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2017 Cuma

Başbakan’ın Hatırlattığı Hukuk Skandalları!

Başbakan’ın Hatırlattığı Hukuk Skandalları! 


Ali Karahasanoğlu 
11 Haziran 2008 


Yıllardır Anayasa hukukçularının savunduğu tezler, dün Başbakan Tayyip Erdoğan’ın anlatımı ile, bir daha ön plana çıktı.. Hukukçular tarafından gündeme taşınan; ama hiç kimsenin kulak vermediği gerçekler, şimdi Başbakan’ın ağzından çok daha net şekilde hatırlatıldı.. 

Bu vesile ile, dün Başbakan’ın işaret ettiği, Anayasa Mahkemesi’nin skandal olarak niteleyebileceğimiz Anayasa ihlallerini, somut olarak masaya yatıralım.. 
Anayasa ne diyor? Başbakan da hatırlattı: “Anayasanın vermediği hiçbir yetki kullanılamaz.” 
Bu konudaki madde nerede düzenlenmiş? Anayasanın 6. maddesinde: “Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.” 
Peki, Anayasa Mahkemesi’nin yıllardır tekrarladığı, son başörtü davasında da gerekçeli kararı açıklamadan verdiği “Yürütmeyi durdurma” kararının kaynağı ne? 
Yani, iptal kararının gerekçesi yazılıp, Resmi Gazete’de yayınlanmasından önce, kanun fiilen iptal edilmiş gibi, iptal kararının uygulanmasını isteyen Anayasa 
Mahkemesi’nin ‘yürütmeyi durdurma kararı’nın hukuki dayanağı ne? 
Anayasa açıkça, “kimse Anayasadan kaynaklanmayan bir yetki kullanamaz” demiyor mu? “Laf olsun, torba dolsun” diye, böyle bir madde Anayasaya konulmuş olamaz herhalde.. 
Buyursun Anayasa Mahkemesi üyeleri, bu yetkiyi nereden aldıklarını izah etsinler. “İçtihatmış da, falanmış, filanmış..” 
Hikayeyi bırakın beyler, Anayasa maddesi orada.. Anayasa maddesine apaçık aykırı olarak, böyle bir yetkiyi nasıl kullanırsınız söyleyin bakalım.. 
O kadar keyfi iş yapıyorlar ki, adeta “bize kimse hesap soramaz” tavrı ile hareket ediyorlar. Hiç tınmıyorlar bile.. Somut olarak yapılan eleştirileri görmezden gelip, hukuk dışı kararlar almaya devam ediyorlar!
Aynı konudaki yanlışlığı bir başka açıdan daha ortaya koyalım.. İdari eylem, işlemler için Anayasanın 125. maddesinde, idari yargı organlarına “ Yürütmeyi durdurma kararı verebilme yetkisi” tanınmış. Bu da gösteriyor ki, böyle bir karar verebilmek için, Anayasada düzenleme yapılması gerekir.. 

Açıp bakalım Anayasaya.. İdari yargıya verilen “yürütmeyi durdurma kararı” alabilme yetkisi, Anayasa Mahkemesi’ne verilmiş mi? 
Hayır. 
Anayasada, yok böyle bir yetki! 
Onlar bu yetkiyi, Anayasada olmadığı halde, kendi kendilerine tanımışlar! 
“Olur mu böyle bir saçmalık? Bu resmen Anayasayı fiilen değiştirmektir” diye dövünün siz.. “ Bu, yargının ‘sadece iptal yetkisi olduğu, yeni kural getiremeyeceği '’ genel kuralına da aykırıdır” deyin siz.. Meydanı boş bulmuş silahlı bir kişinin, kaba kuvvetle istediğini yaptırması gibi, bunlar da çok açık bir yetkisizliğe rağmen, kural ihdas edip, Anayasayı çiğniyorlar.. 

Anayasayı çiğneyen, Anayasa Mahkemesi olur mu? 
Oluyor işte.. 

Şöyle düşünün, “yürütmeyi durdurma kararı” verebilmek için, Anayasada bir düzenleme gereği zorunlu değil ise, idari yargı için Anayasada niye öyle bir düzenleme yapılmış?.. 
İdari yargı da kendi kendine böyle bir yetki ihdas etseydi, niye Anayasaya hüküm konulmuş? 
Yok; “idari yargı için Anayasada hüküm var ya, biz de aradan sıyrılır, kendimize de böyle bir yetki ihdas ederiz” diyorsanız, kusura bakmayın ama, sizin yaptığınız resmen görev gasbıdır! 

Bu; yürütmeyi durdurma ile ilgili Anayasa ihlali.. 
Anayasa Mahkemesi’nin sınır tanımazlığı bununla da kalmıyor. Bir de, gerekçesi yazılmayan iptal kararlarının açıklanamaması ile ilgili hüküme aykırılık var.. 
Bu da, Başbakan’ın dün hatırlattığı hukuki gerçekler arasında idi. Aslında bu husus da, yıllardır tartışılıyor. Ben bugüne kadar, aksi görüşteki tek bir kişinin, çıkıp da bu konudaki uygulamanın doğruluğunu savunduğunu görmedim. 
Nasıl savunacaklar ki. 

Anayasanın 153. maddesi çok açık: “İptal kararları, gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.” 

Bu madde de, şu an, Anayasa Mahkemesi tarafından adeta rafa kaldırılmış durumda. 

Adeta; “Zıt Erenköy. Ben işime gelmeyen Anayasa maddesini çöpe atar, size de nanik yapar seyrederim” diyorlar. Ve gerçekten de öyle yapıyorlar. 
Aslında, daha birçok Anayasa ihlali var.. Ama yıllardır tekrarlana tekrarlana, bugüne gelindi. Adeta bizi de, sergiledikleri Anayasa ihlaline alıştırdılar. 
Umarım, dün Sayın Başbakan’ın açıklamaları ile, bunlar tekrar masaya yatırılır ve yaşanan hukuk skandallarına bir son verilir! 

Vakit 

***

12 Haziran 2017 Pazartesi

Türkiye'ye ait Gizli bilgiler Katar'a mı verilecek..,


Türkiye'ye ait Gizli bilgiler Katar'a mı verilecek..,

Türkiye ile Katar arasında ‘ Arşiv Alanında İşbirliği Protokolü'nün Onaylanması Anlaşması yürürlüğe girdi

07 Mayıs 2016 17:36

Türkiye ile Katar arasında kritik bir anlaşma yürürlüğe girdi. İki ülke, devlet arşivlerini birbirine açtı. Gizli devlet belgeleri alışverişi yapılmasını içeren anlaşma 

1 Yıl geçerli olacak.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun görevi bırakma tartışmaları devam ederken, kritik bir anlaşma sessiz sedasız yürürlüğe girdi. 

Bakanlar Kurulu kararı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve bakanların imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlandı.

Nokta'da yer alan habere göre, Türkiye ile Katar arasında 2 Aralık 2015'te Doha'da imzalanan Türkiye ile Katar arasında ‘Arşiv Alanında İşbirliği Protokolü'nün Onaylanması Anlaşması yürürlüğe girdi.

Belge alıp verilecek

10 maddeden oluşan anlaşmaya göre; iki ülke milli mevzuatlarına uygun olarak ve karşılıklılık esası temelinde devletler arası işbirliği yapılacak. Türkiye ve 
Katar arşivlerini zenginleştirmek amacıyla araştırma yapabilecek. Anlaşmaya göre, Türkiye ve Katar devlete ait gizli belgeleri birbirlerine gönderebilecek. 
Belgelerin çoğaltılmış örnekleri ile arşiv belgeleri için yayınlanan kılavuz envanter ve benzeri araştırma malzemelerinin değiş tokuşu yapabilecek.

Arşivciler gönderilecek

Devletin arşivinde yer alan belgelerin dijitalleştirilmesi konusunda da iki ülke iş birliğine gidebilecek. Arşivlerin elektronik ortama aktarılması için Türkiye'den 
Katar'a, Katar'dan da Türkiye'ye elemanlar gelecek. Belirlenen arşivciler, 15 gün boyunca devlet belgeleri arasında çalışacak. Arşivcilerin masraflarını gittikleri 
ülke karşılayacak.

Protokol 1 yıl geçerli

Türkiye adına Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Katar adına da Devlet Arşivleri, uygulayıcı kurumlar olacak. Protokolde 8'inci madde dikkat çekiyor: 
“Protokol yürürlüğe giriş tarihinden itibaren 1 yıl süreyle yürürlükte kalacaktır” ifadesi yer aldı. Feshetmek isteyen ülke 6 ay önce bildirecek.


http://t24.com.tr/haber/turkiyeye-ait-gizli-bilgiler-katara-mi-verilecek,339419

***

29 Ocak 2017 Pazar

Başbakan Bu Yazıyı Okursa Çıldıracak!..




Başbakan Bu Yazıyı Okursa Çıldıracak!..


Mustafa Mutlu

Başbakan Erdoğan, barınacak yer bulamadıkları için aynı evde kalan çocuklarımızı polis zoruyla ayırmaya çalışıyor ama… Kendi kabinesindeki kadın bakanın, belediye başkanı olmak uğruna futbolcuların soyunma odasına girmesine hiçbir tepki göstermiyor!

Yazdıklarımdan hiçbir şey anlamadınız mı?

Devamını okuyun o zaman…

***
Fatma Şahin‘i biliyorsunuz. AKP’li Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı. Üçüncü dönemini doldurduğu için bundan sonra yoluna yerel yönetimlerde devam etmek istiyor.
Göz diktiği koltuk ise Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Mevcut Belediye Başkanı Asım Güzelbey tekrar aday olmayacağını açıkladığı için, Fatma Şahin‘in önünde hiçbir engel kalmamışa benziyor.

***
Fatma Hanım bu yüzden son zamanlarda Ankara’daki işini gücünü bırakıp her fırsatta Gaziantep’e gidiyor…
“Yeni hayatı” için yatırım yapıyor…
Gaziantep’te yayınlanan Pusula isimli gazetenin haberine göre geride bıraktığımız hafta sonunu yine bu kentimizde geçirmiş.
Kamil Ocak Stadyumu‘nda oynanan Gaziantepspor-Elazığspor karşılaşmasını protokol tribününde izlemiş. Beraberlikle biten ilk yarının ardından hızını alamamış, soyunma odasına dalmış… Futbolcularla görüşüp bu maçı kazanmaları halinde kendilerine 500 bin lira galibiyet primi vereceğini söylemiş. Sonuçta da maçı Gaziantepspor kazanmış!

***

Fatma Hanım‘ın Gaziantep’te yaptıkları bununla da sınırlı değilmiş… Yerel basınla da özel olarak ilgileniyormuş. Yine Pusula gazetesinden meslektaşım Nihat Düzgün’ün yazdığına göre Bakan Hanım, Gazi-antep Gazeteciler Cemiyeti üyesi yüzlerce gazeteciye toplu konut yaptırmak için kolları sıvamış!

***
Gördüğünüz gibi Fatma Şahin’in Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı‘na adaylığı, şimdiden hayli masraflı bir hale geldi. İyi de… Acaba Sayın Bakan, vaat ettiği bu paraları kendi cebinden mi ödeyecek, yoksa bakanlığına ya da belediyeye mi ödettirecek? Eğer bu harcamalar için bir takım “Sponsorlar” bulunacaksa, onlar bu parayı Fatma Hanım’a karakaşı, karagözü için mi verecek?

***
Ben bir kadının, erkeklerin soyunma odasına girip girmemesine karışmam. Tamamen kendi tercihidir! Ayrıca bu konu benim değil, Başbakan’ın uzmanlık alanına girer. Aynı evde yaşayan ayrı cinsten vatandaşlara polis göndermeyi düşündüğüne göre, elbette kendi bakanına söyleyecek bir çift sözü de vardır. Benim asıl derdim; Fatma Hanım’ın Gaziantep’te havaya savurduğu paraların nereden geldiği? Bir açıklama yapsa da öğrensek!

İYİ HABER

Meclis Başkanlığı’na talip olan ama bu talebi Başbakan tarafından geri çevrilen AKP’li Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun “küslüğü” sona ermiş olacak ki Adnan Hoca‘nın kanalına çıkıp Başbakan’a övgüler düzmüş… “Başbakan gece gündüz Ortadoğu’daki birlik ve kardeşlik için çalışıyor. Bunun en yakın şahidi benim” demiş…
Bu, Ortadoğu için kötü olsa da ülkemiz için “iyi” haber!
Demek ki Başbakan bir süreliğine de olsa ülkeyi bölecek, kalanını da din devletine dönüştürecek projelerine zaman ayıramayacak…
Ne diyeyim; Allah, Ortadoğulu kardeşlerimizin yardımcısı olsun!

GÜNÜN SORUSU

Başbakan, Haziran Direnişi’nin ilk günlerinde, “Twitter denilen bir bela var. Bana göre sosyal medya, toplumun baş belası” demişti. Dün sabah bir tweet attı ve partisinin bazı belediye başkan adaylarını, bugün açıklayacağını ilan etti. Sorum kendisine:
Hani Twitter belaydı? O zaman neden kullanıyorsun?
Yanıt alıncaya kadar bu soruyu soracağım!
Emniyet Genel Müdürlüğü, Gezi Direnişi ile ilgili raporunda, eylemlere katıldıkları için gözaltına alınanların yüzde 78′inin Alevi vatandaşlarımız olduğunu açıkladı.
Yasalarımıza göre polisin vatandaşlara dinlerini, mezheplerini, cinsel tercihlerini sorma yetkisi bulunmuyor.
Çünkü bu, “Ayırımcılık” yapmaya yol açabiliyor ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‘ne göre de suç sayılıyor.
İyi de… O zaman Emniyet Genel Müdürlüğü, gözaltına alınanların mezheplerini nasıl öğrendi?

Konu çok önemli…

Emniyet ya haddini aştı ya da uydurma sayılar açıklayarak Gezi Direnişi‘nin merkezine Alevi yurttaşlarımızı oturtuyor ve olası bir “mezhep çatışması”nı kışkırtıyor!
İşte bu nedenle; Emniyet Genel Müdürü ya da İçişleri Bakanı, yukarıdaki sorunun yanıtını verinceye kadar sık sık sormaya devam edeceğim!

Günün İsyanı!

Meclis’te bugün görüşülmesi ve kabul edilmesi beklenen yasa ile Anayasa Mahkemesi bir vakıf kuracak. Anayasa Mahkemesi’ne yaptığımız bireysel başvurular için ödediğimiz harçların yüzde 30′u da bu vakfa gidecek. Ayrıca bu vakıf, “Bağış” toplayabilecek. İsyanım bu “Rüşvet” kanunu kabul edecek olan siyasetçilere ve hukukçulara:
Yasama, yargıyı ele geçirmesinin bedelini mi ödüyor?


***



20 Ocak 2017 Cuma

Başbakan " Ahlâkı " çok Önemsiyor



Başbakan " Ahlâkı " çok Önemsiyor


Behiç KILIÇ


Ben anladım ki; Başbakanımız ahalinin anlayışı, toplumsal ahlâk konusunda çok hassas ..
Yani şuradan anladım...
Son kaset olayına tepkisinden...
“Eşlerini aldatanları mağdur sayamayız!”  dedi...
Üşenmeyelim de söylediklerini tam tamına hatırlatalım...
“...bizi üzen yeri, Türkiye’yi ahlâki anlamda bir erozyona uğratmaya çalışıyorlar. Bunu meşru göstermeye çalışıyorlar. Bunun üzerinden mağdurları oynuyorlar. Bu tür rolleri oynayanları, eşlerine ihanet edenleri kalkıp da mağdur göremeyiz. Hangi düşüncede olursa olsun. Nasıl olur da mağduriyet içerisine sokabiliriz. Bunlar muhafazakar toplumda ahlâki erozyondur ki sıkıntı buradadır.”
Anladınız değil mi?
“Türkiye bir ahlâki erozyona sürükleniyor...”
Yani ne var?!
“Zina var...”
Eskiler, “bina ve zina çoğalırsa kıyamet alametidir!” demişti ben de bunu altmışlı yıllarda mahallenin belalı kocakarısı, kuru Vasfiye’den duymuştum ilk defa...
Şimdi, “Kuru Vasfiye teyze”nin lafını hatırlarım ve ter basar, harbiden!..
Binalar çoğaldı, zinalar tavanda!..
Başbakan ne diyor?!
“Ahlâki erozyon, toplumun ahlâkını bozuyorlar...”
Yani?.. Zina var...
Tamam da, zina suç değil...
Neden?.. Bu iktidar zinayı suç olmaktan
çıkardı...
Zina suç olmaktan çıkınca ne oldu...
Zenginler yaptıkları zinaya isim buldular... “Seviyeli ilişki!!” Bu seviyeli ilişkiden peydahlanan velet de “seviyeli ..!!” oluyor...
Rahatsız mı bu ’seviyeli’ler?.. Değil... Zaten burada yaşamıyor, arpa bol, bu ‘seviyeli’lerimiz yurt dışında, tıpkı beyin göçü gibi ‘seviyeli’ göçü var... Yazları gelip Bodrum’u şereflendiriyorlar...
Peki fakirlerin durumu?..
Değişen şu, yakalandıklarında hapse girmiyorlar... Sadece töre gereği infaz ediliyorlar...
Onlar yoksul oldukları için isimleri aynı kaldı... Erkeğe p... kadına o... deniyor... Eğer infazdan kurtulup zengin olurlarsa, onlar da  “seviyeli ilişki” mertebesine ulaşabilirler...
Tekrarlayalım zina suç değil, bu hükümet kaldırdı...
“-Kaldırıldı ama yapılmasın, Allah katında günah, yasa şart değil..”
“-Allah katında, hırsızlık, vurgun, soygun da dokunulmaz değil ama yapılıyor, yapılmasın diye yasalar var. Yasaları kaldırmalı mı?!!”
“-Zaten kaldırıyoruz-cağız!! Referandum var.” 
Zina suç olmaktan çıktı diye ahali rahatsız mı?! Araştırmacı Adil Gür, araştırmış. Halkımızın durumu şöyleymiş...
“Türkiye’de 1980’den beri değer yargıları çok değişti. Bugün Bin Bir Gece, Aşk-ı Memnu gibi diziler toplumun büyük kısmını ekran başına topluyor. Orada bu olaydan çok daha çetrefil ve karmaşık ilişkiler var. O nedenle Türk toplumunun büyük bir kısmının bu tip şeylerle ilgilendiğini zannetmiyorum...”
Yani zinadan memnuniyet var!..
Demek ki Başbakan, “erozyon” konusunda sadece  kaset olayından yola çıkmasın. Kendisine yakın TV’lerde bazı programlar var. Ahalinin önemli bir bölümünün kimin eli kimin belinde belli olmadığını yansıtan, canhıraş ahlâk alarmı dolu programlar.
Başbakan, ahalinin neden bu hale geldiğine eğilmelidir...
Hadise, İran nükleerinden daha seri bombadır...

***

16 Ocak 2017 Pazartesi

Başbakan olduktan sonra Recepleşmeye başladı




Başbakan olduktan sonra Recepleşmeye başladı