Zeytin Dalı Harekâtı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zeytin Dalı Harekâtı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Kasım 2018 Pazar

Suriye İç Savaşında Pandoranın Kutusu: İdlib

Suriye İç Savaşında Pandoranın Kutusu: İdlib 


Erol Başaran Bural 
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Terörizm ve Terörizmle Mücadele
07 Mart 2018 Çarşamba
Suriye İç Savaşında Pandoranın Kutusu: İdlib



Zeytin Dalı Harekâtı Devam Ediyor

Afrin’de mevcut PKK/PYD terör örgütü varlığının temizlenmesi, hudutlarımızda ve bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması maksadıyla 20 Ocak 2018’de başlayan “Zeytin Dalı Harekâtı” devam ediyor. Zeytin Dalı Harekâtının 47. gününde; Kilis hudut hattından itibaren batıya ve güneye doğru, Afrin ilçesini çevreleyen sınır bölgelerimiz boyunca kırsal alan ve bazı yerleşim yerleri derinliğine kontrol altına alındı. Harekâtın birinci aşaması olarak ifade edilebilecek kırsal alanın kontrol altına alınması safhasında önemli bir ilerleme sağlandı. Afrin’in yedi beldesinden Bülbül, Raco, Şeyh Hadid ve Şeran beldeleri PKK/PYD terör örgütünden geri alınmakla birlikte; 121 köy, 6 mezra, 30 kritik arazi arızası ele geçirilerek ayrıntılı temizlik faaliyetlerine başlanıldı.   

TSK tarafından yapılan açıklamaya göre harekâtın başlangıcından bu yana etkisiz hale getirilen terörist sayısı 2.940’a ulaştı.[i] İkinci aşama olarak 
adlandırılabilecek meskûn mahallerin temizlenmesi aşamasına ise Bülbül, Raco, 
Şeyh Hadid ve Şeran beldelerinin ele geçirilmesi ile başlanmış oldu. Her dört 
beldenin de terör örgütünden kısa bir süre içerisinde alınması, PKK/PYD terör 
örgütünün tali tahkimatını Cinderesi, asıl tahkimatını ise Afrin ilçe merkezinde 
yaptığı, çatışmayı bu bölgede kabul edeceği izlenimini kuvvetlendirdi.

Afrin kırsal ve dağlık bölgelerinin büyük oranda ele geçirilmesi, önemli meskûn 
mahallerin hemen hemen yarısının ve harekât alanının %50’sinin kontrol altına 
alınması, alınan bölgelere terör örgütü takviyesinin önlenmesi maksadıyla ana 
ikmal yollarının ele geçirilmesi harekâtın Afrin merkeze ulaşmasını oldukça 
kolaylaştırdı.  Zeytin Dalı’nın son 15 günü içerisinde harekâtın temposu ve 
ilerleme hızı artmışsa da, harekâtın başından bu yana sıklıkla ifade edilen 
sivil kayıpların yaşanmaması önceliği, hem Afrin ilçe merkezine intikali hem de 
Afrin merkezinin temizlenmesine yönelik operasyonların aceleye getirilmeden, 
büyük bir hassasiyetle gerçekleştirileceğini de gösteriyor.

Afrin’in PKK/PYD varlığından arındırılması kapsamında devam eden operasyonun, mümkün olan en kısa zamanda ve sivillere zarar vermeden tamamlanacağı yönündeki inancımız tamdır. Zeytin Dalı Harekâtı başarılı bir şekilde devam ederken, Suriye’nin başka bir bölgesinde, Afrin’in hemen güneyinde yer alan İdlib’de, Zeytin Dalı ile eş zamanlı devam eden bir başka askeri harekâta dikkat çekmekte ve önemli gelişmeleri gözden kaçırmamakta fayda var.

İdlib’de Son Dönemde Yaşanan Gelişmeler

Türkiye ve TSK’nın, bir yandan yurt içinde teröristle mücadeleyi kesintisiz 
sürdürdüğü ve Zeytin Dalı Harekâtında önemli bir mesafenin kat edildiği bir 
ortamda, zaman zaman gündeme gelmekle birlikte pek de göz önünde olmadan bir başka harekât da İdlib bölgesinde devam ediyor. Kısaca hatırlamak gerekirse; Mayıs 2017’de Astana sürecinde alınan kararlara istinaden oluşturulan çatışmasızlık bölgelerinin etkinliğinin artırılması, İdlib bölgesinde yaşanan çatışmaların sona erdirilmesi, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine 
ulaştırılması, yerlerinden edilen insanların geri dönüşü için gerekli şartların 
sağlanması, anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesi için gerekli koşulların 
sağlanmasına destek verilmesi maksadıyla, Ekim 2017’den itibaren TSK unsurları “Gerginliği Azaltma Kontrol Gücü” adı altında İdlib bölgesinde konuşlanmaya başlamıştı.

2017 yılı içerisinde 13 Ekim’de 1 nolu, 23 Ekim’de 2 nolu ve 19 Kasım’da 3 nolu 
gözlem noktası; 2018 yılında ise Zeytin Dalı Harekâtıyla paralel olarak,  5 
Şubat’ta 6 nolu, 9 Şubat’ta 7 nolu ve son olarak 15 Şubat 2018 tarihinde 8 nolu 
gözlem noktası tesis edildi.[ii] Böylece İdlib bölgesinde açılması planlanan 12 
gözlem noktasının yarısında TSK unsurları konuşlanmış oldu.

8 Ocak’ta Suriye’de İdlib gerginliği azaltma bölgesinde ateşkes gözlem görevi 
yürüten TSK konvoyuna roketatar saldırısı düzenlendi. Daret İzze ilçesi 
yakınlarında TSK konvoyunun geçişi sırasında düzenlenen saldırıda, araçların 
20-30 metre yakınına roketatar mermileri isabet etti. Can kaybı yaşanmayan 
saldırıda, araçlarda da herhangi bir hasar meydana gelmedi.[i]

TSK’dan yapılan açıklamaya göre; 30 Ocak 2018 tarihinde İdlib kuzeyinde intikal halinde olan konvoyumuza, bölücü terör örgütü mensubu silahlı teröristlerce bombalı araç ile yapılan saldırı sonucu, konvoyda görevli bir kahraman sivil görevli personelimiz şehit oldu, bir kahraman silah arkadaşımız ile bir sivil görevli personelimiz yaralandı.[ii]

6 Şubat tarihindeise; 6 numaralı gözlem noktasındaki TSK unsurlarına, terör 
örgütleri tarafından gerçekleştirilen roket ve havan saldırısında bir askerimiz 
şehit oldu, 5 askerimiz ile bir sivil görevlimiz ise yaralandı.[iii] Yaralanan 
DSİ görevlisi personelimiz de bir süre sonra şehit oldu.[iv]

Ayrıca, geçtiğimiz yılın Kasım ayında; Afrin bölgesinde yuvalanan terör örgütü 
PKK/PYD mensupları, İdlib gerginliği azaltma bölgesinde Daret İzze Saman 
Kalesinde konuşlu TSK gözlem gücüne havan saldırısı düzenlemiş, gözlem noktası ile sivil yerleşim yerlerinde can kaybı olmamıştı.[v]

Suriye Rejim Güçleri ve Rusya Tarafında Yaşanan Gelişmeler

2018 yılı Ocak ayı başından itibarenİdlib bölgesindeki operasyonlarını artıran 
Suriye rejim güçleri, Rusya’nın da hava desteğiyle, Ebu Zuhur’a doğru 
güney-kuzey istikametinde başlatılan bir taarruzla, İdlib’de muhaliflerin 
kontrolündeki doğu bölgesini, vilayet merkezinden ayırarak, muhaliflerin Güney 
Halep ile Doğu Hama arasındaki bağlantısını kesti. Rejim ve İran’lı milisler 
İdlib’in önemli bir bölümünü bu harekâtla ikiye böldü ve muhaliflerin kontrol 
ettiği alanı da daralttı.

6 Ocak’ta Rusya’nın Hmeymim ve Tartus Üslerine 13 insansız hava aracıyla 
saldırılar düzenlendi.[vi] Rusya, saldırıda kullanılan İHA’ların İdlib’in 
Türkiye’nin gözetimindeki bölgelerinden kalktığını tespit ettiğini açıkladı.

3 Şubat’ta muhalifler, İdlib ilinin doğu kırsalında bir savaş uçağını düşürdü. 
Rusya Savunma Bakanlığı, İdlib’de bulunan gerilimi azaltma bölgesi üzerinde uçuş yapan Rus Su-25 savaş uçağının düşürüldüğünü doğruladı.[vii] Rus pilotun uçak düşmeden önce kendini fırlatmayı başardığı ifade edilen açıklamada, pilotun muhaliflerce kontrol edilen bölgede girdiği çatışmada hayatını kaybettiği 
belirtildi. 

Türkiye’nin İdlib Hedefi 

Başlangıcından bu yana Türkiye’nin İdlib bölgesindeki birinci hedefinin bir 
yandan İdlib bölgesinde çatışmasızlık bölgesi oluşturmak, diğer yandan ise 
Afrin’e yönelik düzenlenen harekâtın güney cephesini kontrol altında bulundurmak olduğu görülüyor.

İkinci ana hedef; PKK/PYD terör örgütünün Afrin bölgesinden temizlenmesine 
paralel olarak Fırat Nehri doğusunda kendisine geniş bir alan yaratan örgütün 
Suriye batısına geçişini tamamen engellemek, aynı zamanda terör örgütü 
PKK/PYD’nin Hatay üzerinden Akdeniz’e ulaşma hedefini ortadan kaldırmak olarak okunuyor.

Üçüncü hedefin ise; İdlib bölgesinden Türkiye istikametinde yaşanması muhtemel bir göç hareketinin önüne geçmek olduğu anlaşılıyor. 2011 yılından bu yana yaşanan Suriye iç savaşı nedeniyle ülke içerisinde yer değiştiren insanların sayısının tam olarak bilinememesi nedeniyle İdlib bölgesinde yaşayan insanların da sayısı tam olarak kestirilemiyor. Bununla birlikte bu bölgede yaklaşık 1,5-2 milyon insanın yaşadığını öngören Türkiye, İdlib bölgesinde çatışmasızlığı sağlayarak, topraklarına kabul ettiği 3,5 milyon Suriyeliye ilave, milyona varabilecek bir göç olayından haklı olarak kaçınmak istiyor.

Dördüncü hedef; Suriye batısında Reyhanlı, Altınözü ve Yayladağı ilçelerimizin 
karşısında çatışmalar yaşanmamasını sağlamak. Bu sayede Türkiye Suriye iç 
savaşının ülkemiz topraklarına yaklaşmamasını ve bu çatışmaların mümkün 
olduğunca hudut hattımızdan uzakta yaşanmasını hedefliyor.

Türkiye’nin İdlib harekâtı ile beşinci ve son hedefi ise; Fırat Kalkanı, Zeytin 
Dalı Harekâtlarıyla birlikte İdlib bölgesinde de etkinliğini artırarak 
Suriye’nin geleceği konusunda daha fazla söz sahibi olmak.

İdlib’de Yaşanabilecek Muhtemel Gelişmeler

Türkiye Afrin’de devam eden Zeytin Dalı Harekâtına odaklanmışken, bu harekâtla eş zamanlı olarak İdlib bölgesine askeri birlik sevkiyatı ve gözlem noktaları açma faaliyetlerine de devam ediyor. Fırat Kalkanı Harekâtının ardından Afrin’e yönelik askeri harekât ve İdlib bölgesinde hız kazanan TSK varlığını artırma girişimleri başta İran olmak üzere bazı ülkeleri rahatsız ediyor. Gözlem noktalarının açılışı esnasında TSK unsurlarına yönelik saldırılar, Afrin 
harekâtı devam ederken Afrin şehir merkezine Şii milis güçlerin sevk edilmesi, 
Zeytin Dalı Harekâtının başlangıcıyla birlikte Suriye Rejim Güçlerinin İdlib 
bölgesine yönelik taarruzlarını artırması, bu rahatsızlığı açıkça ortaya 
koyuyor. Kısa ve orta vadede de Türkiye’nin Suriye ve İdlib bölgesindeki 
mevcudiyetine yönelik rahatsızlıkların hem diplomatik yollarla hem de sahada 
askeri anlamda gösterileceğine yönelik emareler şimdiden görülebiliyor.

Aynı zamanda bölgedeki güç dengeleri adeta esen rüzgâra göre yön değiştiriyor. Bugün ittifak halinde olan muhalif gruplar yarın düşman, düşmanlar ise müttefik haline gelebiliyor. Bu değişim nedeniyle Suriyeli muhalifler bir yandan rejim güçleriyle çatışırken, bir yandan da kendi içlerindeki güç dengelerini muhafaza etmek için birbirleriyle çatışıyor. İdlib bölgesinde son günlerde Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ile Ahrar-u Şam ve Nureddin Zengi gruplarının oluşturduğu Cephe Tahrir El Suriye (CTS) arasında yaşanan çatışmalar bölgedeki güç dengesini yeniden belirliyor. İdlib bölgesinde kontrol noktaları ve yerleşim yerleri sürekli el değiştiriyor. Bu nedenle çatışmasızlığın sağlanması bir kenara, hem çatışmaların aktörleri çoğalıyor hem de çatışmalar daha fazla alana yayılıyor. Önümüzdeki dönemde de muhaliflerin birbirleriyle ve Rejim güçleri ile çatışacakları, tarafların sıklıkla saf değiştirecekleri görülebiliyor.

Bir süre odak noktasını Deyr-i Zor bölgesine veren Suriye Rejim Güçleri, bu 
bölgede çatışmaların hafiflemesinin ardından yaklaşık beş yıldır kuşatma altına 
aldığı Şam yakınlarındaki Doğu Guta bölgesine insanlık dışı saldırılar 
düzenleyerek, sivillerin tahliyesine ve insani yardımların ulaşmasına engel 
oluyor. Şu an için ABD destekli Fırat’ın batısındaki PKK/PYD varlığına 
dokunamayan Suriye Rejimi ve Rusya’nın kısa vadedeki muhtemel hedefinin, diğer bölgelerde elini rahatlatmasının ardından çok sayıda muhalif grubun konuşlandığı İdlib bölgesine ağırlık vermek olacağı gözüküyor.

PKK/PYD terör örgütü tarafından Rakka’dan otobüslerle Suriye’nin batısına 
uğurlanan IŞİD terör örgütü mensupları da İdlib güneyinde boy gösteriyor.[viii] 
IŞİD’in yeniden bu bölgede sahneye çıkması İdlib bölgesindeki aktörlere bir 
yenisini daha ekliyor. Büyük ihtimalle önümüzdeki dönemde IŞİD ile başta HTŞ 
olmak üzere diğer gruplar arasında da çatışmaların yoğunlaşacağı görülebiliyor. 
Bununla birlikte IŞİD terör örgütünün İdlib’de konuşlu TSK birliklerimize 
yönelik saldırılar düzenleme ihtimali de dikkate alınmalıdır.

Zayıf bir ihtimal de olsa, yaşanması muhtemel bir diğer gelişme ise ABD’nin 
İdlib’e müdahalesi. CENTCOM Komutanı Orgeneral Votel’in; “İdlib gibi bölgelerde radikal grupların toplanması konusunda kaygılarının bulunduğunu, İdlib gibi yerlerin, birçok örgütün toplanma alanları haline geldiğini ve en nihayetinde bunlarla ilgilenmek gerekeceğini” ifade etmesi[ix] ABD’nin İdlib bölgesine müdahale sinyali olarak okundu. Her ne kadar bölgedeki Rusya, İran ve Suriye Rejimi varlığı nedeniyle ABD’nin İdlib’e müdahalesi oldukça zayıf bir ihtimal olarak görülse de, bazı ABD destekli muhalif bileşenleri ile bölgeye müdahale edebileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

El Eis bölgesinde TSK gözlem gücünün konuşlandırılması sırasında yaşandığı gibi diğer bölgelerde de İran’lı milislerle çatışma yaşanabileceği akılda 
tutulmalıdır. Bununla birlikte ABD tarafından eğitilen ve donatılan bazı muhalif 
grupların da çıkarlarına uygun görmeleri durumunda TSK unsurları ile çatışmaya 
girebilecekleri ya da PKK/PYD terör örgütü ile iş birliği yaparak gözlem gücü 
birliklerimize yönelik terör eylemleri düzenleyebilecekleri de kıymetlen  dirilmekte dir.

Sonuç

Afrin’de mevcut PKK/PYD terör örgütü varlığını sonlandırmak üzere başlatılan 
Zeytin Dalı Harekâtı başarılı bir ilerleyişle devam ederken, eş zamanlı olarak 
yurt içinde ve Irak kuzeyinde; PKK, IŞİD ve FETÖ terör örgütlerine karşı 
“kesintisiz mücadele stratejisiyle” kış aylarında da aralıksız operasyonlar 
devam ediyor. Birçok alanda farklı terör örgütleriyle mücadele eden ülkemiz eş 
zamanlı olarak İdlib bölgesinde çatışmasızlığın sağlanmasına yönelik askeri 
varlığını da artırıyor. Suriye’deki çok bilinmeyenli denklemin en önemli 
halkasının İdlib olacağı, pandoranın kutusunun kısa-orta vadede bu bölgede 
açılacağı da şimdiden görülebiliyor.

Hal böyle iken İdlib’de “Gerginliği Azaltma Kontrol Gücü” olarak konuşlanmasına 
devam eden TSK unsurlarının da zor şartlar altında görev yapacağı 
öngörülebiliyor. İdlib bölgesinde hem Rejim hem de muhalif gruplarla sıcak 
temasa girmek istemeyen Türkiye’nin, Astana’da varılan anlaşma gereği,  Afrin 
harekâtını tamamlamasını müteakip İdlib’de tam bir çatışmasızlık sağlamak için 
daha fazla enerji harcayacağı anlaşılıyor.

Rusya’nın kendisine yönelik saldırıların İdlib bölgesinden kaynaklandığını dile 
getirmesi, Rus uçağının bu bölgede düşürülmesi, İran’ın Türkiye varlığını 
istememesi, çıkarlarına yönelik olarak sürekli saf değiştiren grupların bölgede 
konuşlanması, IŞİD’in bölgede yeniden sahneye çıkarılması, Suriye Rejim güçleri ve İran’lı milis grupların muhaliflere karşı sürdürdüğü operasyonlar, 
çatışmasızlığın sağlanmasını daha da zora sokuyor. Afrin bölgesine yoğunlaştığı 
için yüksek perdeden sesini çıkarmasa da, Rusya’nın bu harekâtın tamamlanmasına yakın bir zamanda Türkiye’yi İdlib bölgesinin güvenliğini sağlamak üzere diplomatik alanda daha fazla sıkıştırmaya çalışabileceği okunabiliyor.  

İdlib bölgesinde çatışmasızlığın sağlanması için TSK’nın gözlem noktaları 
kurmasının yeterli gelmeyeceği kolayca anlaşılabiliyor. Suriye sahasında 
başarılı operasyonlar yürüten Milli İstihbarat Teşkilatının çatışmasızlığın 
sağlanması için yoğun bir çaba sarf ettiği de anlaşılabiliyor. Hem ülkemiz 
içerisindeki hem de Suriye ve Irak kuzeyindeki terör faaliyetlerini etkisiz hale 
getirmeye odaklanabilmek için Zeytin Dalı Harekâtı ile eş zamanlı olarak İdlib 
bölgesinde konuşlu muhalifleri tek çatı altında toplayabilmek, Suriye Rejimi ile 
muhalifler arasında çatışmaları önleyebilmek, muhaliflerin sürekli taraf 
değiştirebildiğini de göz önünde bulundurarak ellerindeki uzun menzilli ağır 
silah sistemlerini teslim etmelerini sağlamak gibi hususlarının ilk önceliğimiz 
olması gerektiği anlaşılmaktadır. Aksi takdirde İdlib bölgesindeki aktif güçler 
Türkiye ve TSK’yı köşeye sıkıştırmak isteyebileceklerdir. İdlib’de 
çatışmasızlığın tesis edilmesinin ve muhaliflerin tek çatı altında 
birleştirilmesinin PKK/PYD terör örgütünün bölgedeki varlığı önünde de büyük bir engel olacağı düşünülmelidir.

İdlib’de askeri çözümden daha çok diplomasi ve iknaya dayalı bir çözümün 
bulunması gerektiği, bu sayede bölgede konuşlu en radikal grupların dahi 
yumuşatılarak çatışmasızlığın sağlanabileceği, bununla birlikte TSK unsurlarına 
silah doğrultan her bir gruba bugüne kadar olduğu gibi misliyle karşılık 
verilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.

KAYNAKÇALAR;

[i]https://aa.com.tr/tr/dunya/idlibde-tsk-konvoyuna-saldiri/1025322

[ii]http://www.trthaber.com/haber/gundem/idlibin-kuzeyinde-tsk-konvoyuna-bombali-aracla-saldiri-1-sivil-personel-sehit-348393.html

[iii]http://www.trthaber.com/haber/gundem/idlibde-gozlem-noktasina-saldiri-1-asker-sehit-349365.html

[iv]http://www.posta.com.tr/son-dakika-idlib-de-gozlem-noktasina-hain-saldiri-1-asker-sehit-5-asker-ve-1-sivil-yarali-haberi-1379188

[v]https://aa.com.tr/tr/dunya/pkk-pyd-idlibdeki-tsk-gozlem-noktasina-havan-topuyla-saldirdi-/971695

[vi]https://www.ntv.com.tr/dunya/rusyanin-suriyedeki-askeri-uslerine-ihalarla-saldiri,gdKb4ixbgkCbDEp6g5kDMQ

[vii] https://aa.com.tr/tr/dunya/suriyeli-muhalifler-idlibde-savas-ucagi-dusurdu/1053502

[viii] http://www.businessinsider.com/r-islamic-state-fighters-move-to-syrias-idlib-clash-with-factions-report-2018-2

[ix] http://www.trthaber.com/haber/dunya/centcom-komutani-votel-ypg-ile-ortakligimiz-surecek-352962.html


[i] http://www.tsk.tr/ZeytinDaliHarekati/ZDH_23

[ii] http://www.tsk.tr/BasinFaaliyetleri/BN_39


Uzman Hakkında
Erol Başaran Bural
Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi
erolbural@gmail.com

Uzmanın Diğer Yazıları

  İdlib’de Silahsızlandırılmış Bölge ve Silahsızlan(dır)ma-Tasfiye-Entegrasyon 
  İdlib'te Yaklaşan Felaket 
  İdlib Senaryoları 
  PKK Terörünün Kuluçka Makinası: Kandil 
  Taliban’dan IŞİD’e: Afganistan ve Terör Sorunu 
  ABD’nin Nükleer Anlaşmadan Çekilme Kararı ve Sonrası 
  Suriye’ye Atılan “Savaş Baltaları” ve Propaganda 
  Suriye İç Savaşında Pandoranın Kutusu: İdlib 
  Afrin’e Uzanan Zeytin Dalı 
  ABD Stratejik İletişiminin Çöküşü: PKK/PYD Üzerinden Yalanlar 
  İdlib Açmazı 
  İran Krizi PKK’nın İştahını Kabartıyor 
  Türkiye’nin 2017 Yılında Terörle Mücadele Stratejisi: Önleyici Kolluk ve 
  Kesintisiz Mücadele 
  PKK/PYD’ye Silah Yardımı Saçmalığı  
  Türkiye’ye Yönelik Terör Tehdidi: IŞİD’in Emni’leri  
  Neden Şemdinli? 
  IŞİD’in Yeni Modus Operandisi 
  İdlib’de Riskler ve Tehditler: Malhama ve İngimasi 
  Terörizmle Mücadelede Kamuoyu ile İletişim Yönetimi Nasıl Olmalı? 
  Uluslararası Toplum IŞİD’e Odaklanırken, Boko Haram Vahşeti Artıyor 
  IŞİD'den En Çok Türkiye Zarar Görüyor 
  IKBY’nin Bağımsızlık Referandumu, PKK Terör Örgütü ve Gerçekler 
  IŞİD Yalnız Kurtlarını Uyandırmaya mı Çalışıyor? 
  Terörizmle Mücadelede Terör Örgütü Lider Kadrolarına Yönelik Operasyonlar 
  PKK Terör Örgütünün Kitle İkna Silahları ve Propaganda Yöntemleri 
  Avrupa Birliği Terörizm Durumu ve Eğilimi Raporunda PKK Terör Örgütü 
  PKK/PYD’nin Yabancı Teröristleri 
  Terörizmi Küresel Alana Yaymak: Filipinler’de DAEŞ Varlığı 
  Brüksel'deki NATO Zirvesi ve Uluslararası Terörizmle Mücadele 
  Manchester’da Terör Saldırısı: DAEŞ’in Yalnız Kurtları ya da Uyuyan Hücrelerimi? 
  PYD ve PKK İlişkisini Anla(ta)mamak 
  Terör Örgütleri ve Propaganda: DAEŞ Terör Örgütü Örnek Olay İncelemesi 

***

İdlib Senaryoları.,

İdlib Senaryoları.,


Erol Başaran Bural
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü    
Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi
09 Ağustos 2018 Perşembe
İdlib Senaryoları



Çatışmasızlık Bölgeleri

Mayıs 2017’de Astana’da alınan kararlar çerçevesinde Suriye’de dört ayrı konumda çatışmasızlık bölgesi ilan edilmişti. Bunlardan birincisi Humus kuzeyinde Talbise ve Rastan bölgeleri idi. İkinci bölge Şam kuzeyinde yer alan Doğu Guta. Üçüncü çatışmasızlık bölgesi ise ülkenin güneyindeki Dera ve Kuneytra idi. Dördüncü ve en önemli çatışmasızlık bölgesi ise İdlib’in tamamı ve Lazkiye’nin kuzeydoğusunda kalan alandı.

Astana’da Türkiye, Rusya ve İran’ın üzerinde anlaştığı çatışmasızlık 
bölgelerinin ilk üçünde, yani; Humus kuzeyi, Doğu Guta ve Dera-Kuneytra 
bölgelerinde Suriye Rejimi ve İran destekli Şii milis güçler, Rusya’nın hava 
desteği ile çatışmasızlığı bozarak bu bölgeleri birer birer ele geçirdi.     
Fırat’ın batısında Suriye Rejimine muhalif grupların kontrolünde iki ana bölge kaldı.

Bunlardan birincisi Suriye’nin güneyinde Ürdün sınırında ABD destekli 
muhaliflerin elde tuttuğu ve bir ABD üssünün de bulunduğu El Tanf bölgesi. 
İkinci bölge ise ülkemiz için de büyük önemi haiz, 12 ateşkes gözlem noktamızın yani askerlerimizin konuşlandığı, Suriye’nin hemen her yerinden çatışmalardan kaçan insanların yığıldığı ve rejim muhalifleri ile terör örgütlerinin diğer bölgelerden son bir buçuk yıl içerisinde konvoylarla aktarıldığı İdlib bölgesi.

2015 yılından bu yana muhaliflerin kontrolünde bulunan İdlib, Zeytin Dalı 
Harekâtı ile TSK tarafından kontrol altına alınan ve terör örgütü PKK/PYD’den 
temizlenen Afrin bölgesini güneyden emniyete alırken, aynı zamanda Suriye 
kuzeyinde yaratılmaya çalışılan terör devletçiğinin Akdeniz kıyılarına 
ulaşmasını engellemek maksadıyla elde tutulması gereken önemli bir coğrafi konuma sahip.

İdlib Operasyonuna Yönelik Emareler

Temmuz 2018’de Suriye’nin güneyinde yer alan Dera ve Kuneytra bölgelerinin 
Suriye rejim güçleri tarafından ele geçirilmesinin ardından, sahadaki aktör 
ülkelerin bütün dikkatleri İdlib’e yoğunlaşmış durumda. Suriye Devlet Başkanı 
Beşar Esad’ın Rus Haber Ajansı TASS’a verdiği bir mülakat, Suriye Rejiminin 
müteakip ve en yakın hedefinin İdlib bölgesi olduğunu açıkça gösteriyor.[i]

“İdlibliler ya teslim olacak ya da ölecek” şeklinde açıklama yapan Esad, aynı 
zamanda Rusya'nın, Ebu Duhur (İdlib doğusu, Halep güneyi) köyünde organize 
ettiği insani koridor üzerinden Şiileri İdlib’den tahliye ediyor.[ii]

3 yıldan fazla bir süredir Heyet Tahrir Şam (HTŞ-Nusra) kuşatması altında İdlib 
merkezin yaklaşık 8 km kuzeydoğusunda bulunan Fua ve Keferya bölgelerinde 
yaşayan yaklaşık 5.000 Şii’nin Lazkiye bölgesine tahliyesi karşılığında, 
hapishanelerde bulunan 1.500 muhalifin serbest bırakılmasına dayanan 
anlaşmanın[iii] İdlib bölgesinde sadece muhaliflerin ve terör örgütlerinin 
bırakılması, olası bir operasyonda Rejim yanlısı Şiilerin çatışmalardan 
etkilenmemesi amacını taşıdığı anlaşılıyor.

Muhtemel İdlib operasyonuna ilişkin bir diğer emare ise Suriye Rejim güçleri ve 
İran destekli Şii milislerin İdlib bölgesine yönelik yığınaklanma yaptığına 
ilişkin haberler. Bu haberlere göre Rejimin silahlı güçleriyle birlikte tank, 
zırhlı araç ve füze rampalarını bu bölgeye kaydırdığı anlaşılıyor. Dera ve 
Kuneytra’ın Rejim tarafından ele geçirilmesinin ardından yaşanan gelişmeler 
İdlib’e yönelik muhtemel bir operasyonun ayak sesleri olarak düşünülüyor.

Tam da bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Temmuz ayı sonunda yaptığı telefon görüşmesinde “Dera’da sivillerin hedef alınmasının kaygı verici olduğunu, Şam Rejiminin benzer bir şekilde İdlib’e de yönelmesi durumunda Astana mutabakatının özünün tamamen yok olabileceğine”[iv] dikkat çekmişti.

Bu arada yaşanan dikkat çekici bir diğer gelişme ise; Esad rejimi ile Şam’da 
görüşmeler yürüten PKK/PYD terör örgütünün İdlib’e yönelik muhtemel bir 
operasyonda denkleme dâhil olma talebi.[v] PKK/PYD’nin ABD’nin de destek ve 
teşviki ile Suriye Rejimi ile görüşmeleri fırsata çevirerek İdlib’e yönelik 
muhtemel bir operasyona katılma talebinin ardında temel olarak Afrin konusunun yer aldığı görülebiliyor. PKK/PYD terör örgütü Afrin’de yaşadığı hezimeti kapatabilmek adına, İdlib operasyonunda aktif rol alarak, Afrin bölgesini yeniden ele geçirebilmenin hayalini kuruyor gibi gözüküyor.

PKK/PYD’nin İdlib operasyonunda yer almak istemesinin ikinci nedeni ise rejimle 
yakınlaşma ve iş birliğini artırarak Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olabilmek 
ve müzakere masasında daha güçlü oturabilmek. Üçüncü neden ise kendisini IŞİD ve IŞİD türevi radikal terör örgütleriyle mücadele eden en önemli güç olarak konumlandırmaya ve uluslararası kamuoyundan destek almaya devam edebilmek.

Kim, Neden İdlib Operasyonunu İstiyor?

Rusya Himeymim Hava Üssüne yönelik düzenlenen insansız hava araçları 
saldırılarının ve düşürülen uçaklarının kaynağının İdlib’de konuşlu silahlı 
gruplar olduğunu, İdlib temizlenmeden Suriye’deki Rus varlığının güvenliğinin 
sağlanamayacağını, bölgedeki Çeçen grupların ileride kendisine yönelik tehdit 
oluşturacağını düşünüyor.

Suriye Rejimi de benzer şekilde İdlib’deki muhalifler, radikal silahlı gruplar, 
terör örgütleri ve bunların uzantıları etkisiz hale getirilmeden Suriye’de 
Rejimin kesin zaferini ilan edemeyeceğini, İdlib ele geçirilmeden Halep’i Şam’a 
bağlayan ana karayolu M5’in kontrolünü sağlayamayacağını, muhaliflerin elindeki diğer bölgeleri ele geçirmesinin ardından yarattığı momentumla İdlib’de nihai zafere kısa zamanda ulaşabileceğini değerlendiriyor.

İran ise bölgedeki varlığını pekiştirmek, Şii koridorunu güçlendirmek, 
İran-Suriye hattındaki lojistik destek hattını kontrol altına almak adına 
İdlib’in alınmasını istiyor. Son zamanlarda yeniden dile getirilmeye başlayan 
haberlere göre; İdlib’de yaklaşık 4.000 silahlı gücü bulunan Türkistan İslam 
Partisi isimli terör örgütü mensuplarının etkisiz hale getirilmesi için Çin’in 
de İdlib’e yönelik bir operasyona destek vermek istediği belirtiliyor. ABD ise 
İdlib’e operasyon düzenlenmesi halinde PKK/PYD’nin bu operasyonda yer alması 
gerektiği mesajını Suriye Demokratik Güçleri maskesi altında Şam rejimine 
iletiyor.

Türkiye’nin Tutumu

Türkiye ise bütün aktörlerden farklı olarak, Suriye sınırımızın yaklaşık 100 
km.lik bölümünü oluşturan İdlib’de çatışmaların yaşanması halinde en az 500.000 insanın sınırlarımıza dayanacağını, binlerle ifade edilebilecek sivil kayıpların yaşanacağını, İdlib’deki çatışmaların sınırlarımıza kadar sıçrayabileceğini, gözlem noktalarındaki askeri birliklerimizin güvenliğinin tehlikeye gireceğini, bu nedenle çatışma yerine diyaloğa dayalı bir çözüm geliştirilmesi gerektiğini düşünüyor.

Muhtemel İdlib Operasyonuna İlişkin Senaryolar

Sahadaki gelişmeler değerlendirildiğinde Suriye Rejim güçlerinin muhtemel bir 
İdlib operasyonuna ilişkin beş farklı senaryo üretmek mümkün.

Bunlardan birincisi Türkiye’nin karşı olmasına rağmen Suriye Rejim güçleri 
tarafından İdlib’e yönelik kapsamlı bir operasyon düzenlenmesi.Her ne kadar 
İdlib’e yönelik operasyona yalnızca Türkiye karşı duruyor ve İdlib’de çözümün 
diyalog yoluyla sağlanması gerektiğini sadece Türkiye savunuyor gibi gözükse de, Rusya’nın da İdlib’e büyük bir operasyon yapılmasına büyük bir destek vermediği anlaşılıyor. Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentiev’in “Büyük çaplı bir İdlib operasyonu söz konusu değil, ılımlı muhaliflerin Türkiye ve 
Rusya ile iş birliği yapmasını teşvik ediyoruz” söylemi bu niyeti ortaya 
koyuyor.[vi]

Her ne kadar Himeymim üssü başta olmak üzere Suriye’deki Rus askeri varlığının güvenliğine öncelik veren adımlar atsa da Rusya, hem Astana anlaşması hem de sahadaki iş birliği nedeniyle Türkiye’ye rağmen bölgede büyük bir çatışmanın yaşanmasını istemiyor. Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde Türkiye’nin gözlem noktalarının güvenliği ve muhtemel bir göçün önlenmesi maksadıyla bölgeye takviye kuvvetler sevk etmesi, her hangi bir olumsuzluk yaşanması halinde ise birliklerimizin Suriye Rejim güçleri ve İranlı milislerle çatışması ihtimali de bulunuyor.

Ayrıca, şimdiye kadar TSK ile HTŞ arasında silahlı çatışma yaşanmamasına rağmen, bu senaryo dâhilinde Suriye Rejim güçleri ile çatışan HTŞ’nin TSK birliklerine de silah doğrultması ihtimalini de değerlendirmek gerekiyor. Yine bu senaryo kapsamına İdlib’in diğer bölgelerden çok farklı olduğunun, yabancı terörist savaşçılar dahil olmak üzere birçok fraksiyondan değişik birçok grubun İdlib’de konuşlandığının, HTŞ’nin çatışma imkân ve kabiliyetlerinin Suriye Rejiminin daha önceden çatıştığı gruplara nazaran daha yüksek olduğunun göz önünde tutulması gerekiyor. Bu nedenle yine diğer bölgelere nazaran hem Suriye Rejiminin hem de İran destekli Şii milislerin daha fazla kayıp vereceği, sivil kayıpların ise bölgedeki nüfus yığılması nedeniyle daha fazla olabileceğini değerlendirmek gerekiyor.

İkinci senaryo Suriye Rejim Güçlerinin düzenleyeceği İdlib operasyonuna ABD 
desteği ile PKK/PYD terör örgütünün de dahil edilmesi.

ABD’nin PKK/PYD’yi kullanarak İdlib’e müdahalesi zayıf bir ihtimal olarak 
değerlendirilebilir. Hatırlanacağı gibi Şubat ayı içerisinde CENTCOM Komutanı 
Orgeneral Votel’in; “İdlib gibi bölgelerde radikal grupların toplanması 
konusunda kaygılarının bulunduğunu, İdlib gibi yerlerin, birçok örgütün toplanma alanları haline geldiğini ve en nihayetinde bunlarla ilgilenmek gerekeceğini” ifade etmesi[vii] ABD’nin İdlib bölgesine müdahale sinyali olarak okunmuştu. Her ne kadar bölgedeki Rusya, İran ve Türkiye varlığı nedeniyle ABD’nin PKK/PYD terör örgütü maşası ile İdlib’e müdahalesi oldukça zayıf bir ihtimal olarak görülse de, bir olasılık olarak akılda tutulmalıdır.

Bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda TSK’nın hem bölgedeki askeri birlikleri ve hem de takviye olarak göndereceği kuvvetleri ile PKK/PYD’ye müdahale edeceği, Afrin’den temizlenen PKK terör örgütünün bölgeye yaklaşmasına müsaade etmeyeceği, ancak PKK ile İdlib’de mücadele ederken ABD başta olmak üzere birçok cepheden siyasi baskılarla da karşılaşılabileceği düşünülmektedir.

Bununla birlikte PKK/PYD terör örgütünün İdlib’e dahil olma talebinin Suriye 
Rejimi tarafından da kabul görmeyeceği, Rejimin de PKK/PYD varlığının Fırat 
batısına daha fazla kaymasına razı olmayacağı, Suriye Rejiminin PKK/PYD’yi İdlib operasyonuna dahil etmesinin bölgenin kurtarılmasından çok bölgenin daha da karmaşık hale geleceğini değerlendirdiği kıymetlendirilmektedir.

Üçüncü senaryo HTŞ’nin ve yabancı terörist savaşçıların ikna edilerek silah 
bırakmasının ve İdlib’i terk ederek ÖSO kontrolündeki bölgelere tahliyesinin, 
ılımlı muhaliflerin ise Rusya öncülüğünde Suriye Rejimi ile anlaşmaya 
varmalarının sağlanması.  

2013 yılından bu yana ülkemiz tarafından da terör örgütleri listesine alınan 
Nusra’nın (HTŞ) ve yabancı terörist savaşçıların İdlib bölgesindeki yegâne sorun 
olduğu görülüyor. Başta Ahrar-ı Şam ve Nureddin Zengi olmak üzere HTŞ haricinde kalan grupların ılımlı muhalefet olarak kabul edilebileceği, Dera ve Kuneytra bölgelerinde de olduğu gibi muhtemel bir operasyon halinde bir süre sonra Rejim güçlerine entegre olabilecekleri, hatta Rejim ile birlikte HTŞ’ye karşı cephe açabilecekleri anlaşılmaktadır.

Bu nedenle üçüncü senaryo dahilinde HTŞ’nin silahlarını bırakmaya ikna edilmesi ve Fırat Kalkanı bölgesine sevk edilmelerinin muhtemel çatışmaları azaltacağı, diğer grupların da Rejim güçleriyle anlaşabilecek bir yol bulabilecekleri değerlendirilmektedir. Ancak bu durumda da HTŞ’nin Fırat Kalkanı Bölgesine nasıl entegre edilebileceği, bu bölgede nasıl rehabilite edilebileceği gibi bir sorunla karşılaşılması riski karşımıza çıkacaktır. Bu çerçevede 7 Eylül tarihinde İstanbul’da düzenlenmesi planlanan Türkiye, Rusya, Fransa ve Almanya zirvesinden önce HTŞ’nin silah bırakmaya ikna edilmesine yönelik bir adım atılabilmesi halinde İdlib’de çatışmasızlığın sağlanması kapsamında büyük bir yol kat edilmiş olunacağı kıymetlendirilmektedir.

Dördüncü senaryo ise HTŞ’nin ikna edilememesi ve HTŞ’nin bölgeden çıkarılması maksadıyla diğer muhaliflerin HTŞ ile çatışmaya girmesi, ılımlı muhaliflerin Rejim ile anlaşmaya varması.

Suriye Rejiminin İdlib’e yönelik bir operasyonunun önlenmesi maksadıyla HTŞ’nin zor kullanarak silahsızlandırılması ve bu maksatla aralarında çatışmaların hâlihazırda devam ettiği Ahrar-ı Şam ve Nureddin Zengi’nin başını çektiği Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun desteklenmesi ihtimali de düşünülmelidir. Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde de HTŞ’nin büyük oranda direnmesi ve yüksek yoğunluklu çatışmaların yaşanması, yerleşim yerlerindeki sivillerin zarar görmesi olasılığının artması, ayrıca bölgede konuşlu TSK birliklerinin emniyetine 
ilişkin risklerin artması ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır.

Beşinci ve son senaryo ise Suriye Rejiminin Çin’in de talepleri ve finansal 
desteği ile mahdut hedefli bir operasyonla Türkistan İslam Partisine yönelik bir 
operasyon düzenlemesi, HTŞ’nin ülke dışına tahliyesi.

Sahadaki hazırlıklar ve gelişmeler değerlendirildiğinde, Suriye Rejiminin Eylül 
ayı içerisinde mahdut hedefli bir operasyon düzenlemesi olasılığı yüksek gibi 
gözüküyor. Son bir ay içerisinde Suriye Rejimi tarafından hava saldırıları ve 
topçu atışlarının düzenlendiği bölgeler incelendiğinde, muhtemel bir operasyonda Suriye Rejim güçlerinin Yayladağı ilçemizin güneydoğusunda, sınırımıza yaklaşık 20 km mesafedeki Gab Vadisinde yer alan Cisr eş Şuğur ve yine Yayladağı’nın güneyindeki Türkmen Dağı yani Bayırbucak bölgesini hedef alacağı anlaşılıyor. Cisr eş Şuğur bölgesinde Türkistan İslam Partisine mensup silahlı güçlerin aileleri ile birlikte konuşlandığı biliniyor.

Mahdut hedefli bir İdlib operasyonu seçeneği gerçekleşirse HTŞ’nin kendisine 
yönelik bir operasyonun düzenleneceğine tamamen ikna olması, ya çatışarak imha olmayı ya da çatışamadan bölgeden ayrılmayı seçmeye daha kolay karar 
verebileceği değerlendirilmektedir.

Çatıştığı takdirde imha olacağına ikna edilebilirse HTŞ unsurlarının Yemen, 
Afganistan ya da başka bir bölgeye tahliye edilmesi dahil seçeneklerin 
düşünülebileceği kıymetlendiriliyor. Yine bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda Bayırbucak Türkmenlerine yönelik bir Rejim saldırısının ülkemiz için büyük sorun yaratacağı, bölgedeki soydaşlarımızın korunması maksadıyla Türkiye’nin bu bölgeye yönelik operasyona mutlak karşı çıkacağı ve hatta bölgeyi korumak adına çeşitli yöntemlerle rejim güçlerine karşılık vereceğini akılda tutmak gerekiyor.

Sonuç yerine…

İdlib meselesi 2017 yılından bu yana Türkiye’nin karşısında bir sorun yumağı 
olarak duruyor. Önümüzdeki kısa vadede ülkemizin İdlib sorununun da çözülmesi için büyük gayret sarf etmek zorunda kalacağı anlaşılıyor. Bütün silahlı grupların bir arada bulunması, TSK’ya ait gözlem noktalarımızın bölgede konuşlu olması, muhtemel bir mülteci akınının Türkiye’yi yıpratabileceği göz önünde bulundurulduğunda yukarıda sıralanan senaryolar dahilinde en iyi çözüm tarzının;

- HTŞ’nin bir an önce silahlarını tamamen bırakmaya ikna edilmesi,

- HTŞ’nin tahliyesine yönelik sahadaki aktörlerle anlayış birliği sağlanmasına 
yönelik tedbirlerin alınması,

- Suriye Rejim güçlerinin Cisr eş Şuğur’da konuşlu ve Türkiye’nin de terör 
örgütü olarak kabul ettiği Türkistan İslam Partisine yönelik mahdut hedefli bir 
operasyonuna karşı durulmaması,

- Gözlem noktalarımızın fiziki emniyetin artırılmasına yönelik tedbirlere devam 
edilmesi, yakın hava desteği ihtiyacına binaen gerekli çalışmaların yapılması,

- PKK/PYD terör örgütünün bölgeye yaklaşmasına dahi müsaade edilmemesi,

­- Bayırbucak Türkmenlerinin korunmasına yönelik tedbirlerin artırılması olduğu 
düşünülmektedir.

 KAYNAKÇALAR;

[i]http://www.star.com.tr/guncel/esad-ile-pydden-idlib-oyunu-haber-1369185/


[ii]https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201807301034517366-rusya-yardimiyla-siviller-idlibden-ayrilamaya-devam-ediyor/


[iii]https://www.independent.co.uk/news/world/middle-east/syria-conflict-latest-sieges-kefraya-foua-idlib-starve-tactics-deraa-a8456651.html


[iv]http://www.milliyet.com.tr/erdogan-dan-putin-e-idlib-uyarisi-siyaset-2706718/


[v]https://www.aksam.com.tr/dunya/pyd-ile-esadin-idlib-pazarligi/haber-759234


[vi]https://www.al-monitor.com/pulse/originals/2018/08/putin-man-middle-assad-erdogan-syria-idlib.html#ixzz5NPIjKAfN

[vii]http://www.trthaber.com/haber/dunya/centcom-komutani-votel-ypg-ile-ortakligimiz-surecek-352962.html


Uzman Hakkında
Erol Başaran Bural
Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi
erolbural@gmail.com

Uzmanın Diğer Yazıları

  İdlib’de Silahsızlandırılmış Bölge ve Silahsızlan(dır)ma-Tasfiye-Entegrasyon 
  İdlib'te Yaklaşan Felaket 
  İdlib Senaryoları 
  PKK Terörünün Kuluçka Makinası: Kandil 
  Taliban’dan IŞİD’e: Afganistan ve Terör Sorunu 
  ABD’nin Nükleer Anlaşmadan Çekilme Kararı ve Sonrası 
  Suriye’ye Atılan “Savaş Baltaları” ve Propaganda 
  Suriye İç Savaşında Pandoranın Kutusu: İdlib 
  Afrin’e Uzanan Zeytin Dalı 
  ABD Stratejik İletişiminin Çöküşü: PKK/PYD Üzerinden Yalanlar 
  İdlib Açmazı 
  İran Krizi PKK’nın İştahını Kabartıyor 
  Türkiye’nin 2017 Yılında Terörle Mücadele Stratejisi: Önleyici Kolluk ve 
  Kesintisiz Mücadele 
  PKK/PYD’ye Silah Yardımı Saçmalığı  
  Türkiye’ye Yönelik Terör Tehdidi: IŞİD’in Emni’leri  
  Neden Şemdinli? 
  IŞİD’in Yeni Modus Operandisi 
  İdlib’de Riskler ve Tehditler: Malhama ve İngimasi 
  Terörizmle Mücadelede Kamuoyu ile İletişim Yönetimi Nasıl Olmalı? 
  Uluslararası Toplum IŞİD’e Odaklanırken, Boko Haram Vahşeti Artıyor 
  IŞİD'den En Çok Türkiye Zarar Görüyor 
  IKBY’nin Bağımsızlık Referandumu, PKK Terör Örgütü ve Gerçekler 
  IŞİD Yalnız Kurtlarını Uyandırmaya mı Çalışıyor? 
  Terörizmle Mücadelede Terör Örgütü Lider Kadrolarına Yönelik Operasyonlar 
  PKK Terör Örgütünün Kitle İkna Silahları ve Propaganda Yöntemleri 
  Avrupa Birliği Terörizm Durumu ve Eğilimi Raporunda PKK Terör Örgütü 
  PKK/PYD’nin Yabancı Teröristleri 
  Terörizmi Küresel Alana Yaymak: Filipinler’de DAEŞ Varlığı 
  Brüksel'deki NATO Zirvesi ve Uluslararası Terörizmle Mücadele 
  Manchester’da Terör Saldırısı: DAEŞ’in Yalnız Kurtları ya da Uyuyan Hücrelerimi? 
  PYD ve PKK İlişkisini Anla(ta)mamak 
  Terör Örgütleri ve Propaganda: DAEŞ Terör Örgütü Örnek Olay İncelemesi 

 ***

25 Ocak 2018 Perşembe

Savaş ve Kahramanlık üzerine.. Kimler Kahraman olabilir? BÖLÜM 4

Savaş ve Kahramanlık üzerine.. Kimler Kahraman olabilir? BÖLÜM 4


 Kahraman Yetiştirmek.. 

 Neden kahramanlara ihtiyaç duyarız? En çok sıralanan nedenler şunlardır29; 

 - Kahraman olmaya hazır olarak doğuyoruz; Bundan 50 yıldan fazla zaman önce Freud’un öğrencisi Carl Gustav Jung’ın ortaya attığı teoriye göre hepimiz milyonlarca yıldan beri evrimleşmiş bazı ortak tecrübeleri yansıtan ve bizi ilk örnek teşkil eden bilinç altımızdaki bazı imajlar, fikirler veya düşüncelerle doğuyoruz30. Bu örneklerin amacı bizi ortak tecrübelere 
hazırlamaktır ve iki tipi vardır; kahramanlar ve şeytanlar. Yapılan çağdaş çalışmalar Jung’ın teorisini destekliyor. Yeni doğmuş bebeklerin dil, rakam lar, ailesinin yüzüne bakışı hatta ahlaki olarak yakınlık kurduğu kişileri tercihi bu özelliklere dayanıyor. Özetle insanlar belirli tip insanlara ve görevlere içgüdüsel olarak hazır şekilde doğuyor ve kahramanlıklar da buna dâhildir. 

 - Gençken bizi kahramanlar eğitir; Araştırmalara göre insanlara kahramanları sorulduğunda ilk akıllarına gelenler aile üyeleri ve onları yetiştirenler olmuş. Bizi hayata en çok hazırlayanlar genç, hassas ve gelişmekte olduğumuz bir dönemde yanımızda olanlardır. Onların 
kendilerini bizi yetiştirmeye ve korumaya kendilerini adamaları nedeni ile biz onları ilk kahramanlarımız olarak görürüz. 

 - Kahramanlar kayıp niteliklerimizi ortaya çıkarır; Kahramanlar bizi doğru ve yanlış hakkında eğitir. Çoğu hikâyeler bize hayatta başarılı olacak davranışları göstermek, daha iyi bir toplum yaratmak ve kötülüklerin üstesinden gelmek için öğretici niteliktedir. Sizin iyiye, sağlığa ve yetişkin rol modele en çok ihtiyaç duyduğunuz gençlik çaglarınızda örnek davranış lar sağlarlar. Ancak, yetişkinler de kahraman modellere ihtiyaç duyar. Kahramanlar bize diğerleri ortak olarak yaşamak ihtiyaç duyduğumuz nitelik çeşitlerini sağlar. 

 - Kahramanlar zorda olduğumuzda bizi korur; Sinema ve hikâyelerdeki süper kahramanlar gücü temsil eder, tehlikeden hemen korur ve her şeyi yoluna sokar. Bu özellikler toplumun gerçek kahramanlarına (asker, polis, itfaiye, patlayıcı uzmanı vb.) olan hayranlığının temelidir. 

 - Kahramanlar yere düştüğümüzde bizi kaldırır; İnsanların hayatta kaçınılmaz olarak bazen işleri kötü gider, başarısız olurlar. Başarısız evlilikler, işten atılmalar, sağlık problemleri hayatımızın ortak birer tecrübesidir. Böyle durumlarda zorlukların üstesinden gelmek için kahramanlar bize ilham verir. Duygusal, fiziksel ya da ruhsal olarak düştüğümüzde kahramanlarımız bizi ayağa kaldırır. 

 - Kahramanlar bize ümit verir; Kişisel refah seviyemizden ayrı olarak, dünyanın genel olarak içinde olduğu savaşlar, yoksulluk, kıtlık ve huzursuzluğun farkındayızdır. Kahramanlar bu yoğun karanlık içinde bize umut ışığı verir. Kahramanlar bize dünyada işler ne kadar kötü olursa olsun bazılarının doğru işler yaptığını ve iyi insanlar olduğunu kanıtlar. 

 - Kahramanlar bizim tercih ettiğimiz dünyayı yaşanır hale getirirler; Kahramanlar, terör, korku gibi nedenlerle kültürel değerlerimizi değiştir meye yönelik saldırılardan bizi korur, kendi moral değerlerimiz içindeki bir dünyada yaşamamıza yardım eder. Bu yüzden ölmüş kahramanlara ve hayatta iken iyi şeyler yapanlara minnettarlık duymaya devam ederiz. 

 - Kahramanlar bize dramatik ve eğlendirici hikâyeler sağlar; Psikologlara göre iyinin gücü çok ilgi çekici bir anlatım konusudur. Tarihin başlangıcından beri kahramanların hikâyeleri ve kahramanlık mitleri insanların ilgisini çekmiş tir. Geçmişin asil kahramanlarının yerine bugünün eğlence dünyası insanların yeni kahramanlara ihtiyaç duyduğunun farkında olarak hikâyeler üretmektedir. 

 - Kahramanlar problem çözer; Araştırmalara göre insanların kahramanları sadece moral değerleri korumaz, toplumun en karmaşık problemlerini de çözer. Aşının bulunması, yeni ziraat yöntemleri, kurşun geçirmez yeleğin yapılması bunlar içinde sayılabilir. Kahramanlar sadece cesaretleri ilde değil akılları ile de bize yön verir, hayatları kurtarır. 

 - Kahramanlar adalet dağıtır; Dünyadaki her kültürden insan adalet konusunda güçlü bir istek duyar. Kahramanlar, adalet ve düzenin korunmasına hizmet ederler. 

 Kahramanlara olan ihtiyacımızın altında; hayatta kalmak, bakım, büyümek, eğitim, emniyet, güvenlik, iyileşmek, mutluluk, sağlık, ümit, vizyon ve adalet gibi temel insan ihtiyaçları bulunmaktadır. Hiçbirimiz başkalarının yardımı olmadan bunları sağlayamayız. Bazen ümit etmek, başarmak ya da kurtulmak için olağanüstü insanlara yani kahramanlara ihtiyaç duyarız. 

 Madalya alan herkese cesaretinin nereden geldiğini sorarsanız, hepsi de eğitim diyecektir; bildiğiniz şeylere güvenirsiniz. Birçoğu mantıklı insanların yapamayacağı şeyleri yapar, çünkü böyle eğitilmiştir ve bildiklerine güveniyor dur. 2008 yılında Çin’in Szechuan eyaletinde meydana gelen depremde bir okul yıkıntısından kurtulan dokuz yaşındaki bir Çinli çocuk geri dönüp yardım isteyen iki arkadaşını kurtarır. Kendisine arkadaşlarını neden kurtardığı sorulduğunda şu cevabı verir; “Bugün ben okulda nöbetçi idim, arkadaşlarımı korumak görevimdi.” Bir çocuk kahramanı harekete geçiren başkalarını kurtarmayı nöbetçinin görevi olarak görmesi olmuş. Dünyanın sessiz kahramanlarını ortaya çıkarmak, ortalama insandaki kahramanlık duygusunu uyandırmak için çeşitli araştırmalar ve eğitim programları hazırlanıyor. Bu çalışmaların varsayımında bütün kahramanların aslında sıradan insanlar oldukları ancak eylemlerinin olağanüstü olduğu varsayımı bulunmaktadır. Birçok büyük kahraman projesi çeşitli araştırmalar ile şu genel sonuçlara ulaşmışlar31; 

 - Kahramanlar etrafımızdadır; Araştırmaya katılan deneklerden sadece %20’si yukarıdaki tanımlara uyan kahraman vasfına sahip olduğuna gösteriyor. %72’si bir diğerine ancak acil durumlarda yardım ediyor. %16; haksızlığa, %6’sı yabancılara; %15’i adaletsiz otoriteye karşı harekete geçiyor ama bunlar kahramanlık ölçüleri içinde değildir. 

 - Fırsatlar önemlidir; Kahramanlıkların çoğu daha fazla insanın yaşadığı ve daha fazla ihtiyaç duyulan şehirlerde meydana geliyor. 

 - Eğitim fark ettiriyor; Daha fazla eğitim alanın kahraman olma ihtimali artıyor, bunun nedeni olarak da daha fazla durum farkındalığı görülüyor. 

 - Gönüllülük esastır; Deneklerin ancak üçte biri büyük ölçüde gönüllülük gösteriyor, bu haftada 59 saate kadar ulaşıyor. 

 - Cinsiyet; Erkekler kadınlara göre daha fazla kahramanca eyleme giriyor. Bunun nedeni olarak kadınların kahramanca olan eylemleri pek de öyle görmemeleri olarak değerlendiriliyor. Bunun daha çok arkadaşlık ve dostluk için olduğunu düşünüyorlar. 

 - Irk; ABD’deki çalışmalarda siyahlar, beyazlardan 8 kat daha fazla kahramanlık gösteriyor. Bu fırsatlarla da ilgili olabilir. 

 - Hayat hikayesi; Felaketler içinde ya da kişisel bir travma içinde yaşamak insanları üç kez daha kahraman veya gönüllü yapıyor. 

Kahramanlara sadece ordularda değil, sivil hayatta da örneğin şirketlerde de ihtiyaç var. Kahraman yetiştirmek için gençler ve çocuklar için farklı programlar uygulanıyor. Bu eğitimde kahramanca eylemler, yetenekler ve kapasite farkındalığı üzerinde duruluyor. Pasifizm yaratan sosyal faktörler üzerinde durularak onları olumlu eyleme geçirecek ilham verici konular 
üzerinde çalışılıyor. Kahramanlar için sosyal alışkanlıklar inşa ediliyor. Başlangıç olarak “ben” yerine “biz” diye düşünmek öğretiliyor. 

 Sonuç.. 

 Kahramanlar korkusuz insanlar değildir, korku ve riski iyi yöneten kişilerdir. Sonunda kahraman olarak anılmasınız da iyi kalbiniz ve yaptığınız güzel şeylerle hatırlanmalısınız. Kahraman, bencilce çıkarları için büyük işler başaran kişi değildir. Tıpkı savaşta her vurulan askerin kahraman olmadığı gibi kahramanlık şans veya aptallıkla da olmaz. Tanrı, kendi yaşamımızda başarılı olmamızı veya bir şeyleri keşfetmeyi bize bırakır. Kahraman, korkmuş ve kafası karışık olsa dahi hayallerinin peşinde denemeye devam eder. Dünyayı daha iyi kılmak için kurduğunuz hayallerinizi gerçekleştir meniz sizi kahraman yapar. Anti-kahramanlar, hayatın içinde her fırsatta kendini önemli göstermeye çalışan, sistemden her durumda kendi şahsına rant sağlamaya çalışanlardır. Gerçek kahramanlar “isimsiz” olanlar yani “meçhul asker” dediklerimizdir. Kahramanlar olmadan zorba ülke ya da kişilere karşı insanlık onurumuzla dik durarak, mücadele ederek barışçı çözümlere nasıl varabiliriz? Gerideki tüm insanlar için canını vermeyi göze alan kahramanlar olmadan, topraklarımızı, namusumuzu, değerlerimizi ve kültürümüzü saldırganlar karşısında nasıl koruyabiliriz? İşte onlar bizim 
askerimizdir, Mehmetçik’tir. Türk milletinin çocukları olarak o günkü şartlarda savaş meydanlarını doldurmuş, cesaretle savaşmış, bazıları gazi bazıları şehit olmuşlardır. Size gelecek olursak.. Büyük işleri sadece risk alan ve imkânsıza ulaşan insanlar başarır. Bu da sizi kahraman yapar. Mark Twain’in sözlerine kulak verelim; “Hayatınızda iki gün çok önemlidir. 

Doğduğunuz gün ve hayattaki misyonunuzu anladığınız gün.” Artık misyonu nuza uygun bir şekilde harekete geçme, hayallerimizi gerçekleştir me ve kahramanlık zamanıdır. 

Başarısızlıklara rağmen denemekten ve ‘mutlu son’dan vazgeçmemeliyiz. İnsanlığın gelişmesi, kalbinin atması ve şeytanlarla mücadele için daha çok kahramana ihtiyacımız var. 


DİPNOTLAR

1 David A. Smith, George S. Patton: A Biography (Greenwood Biographies), Greenwood (New York, 2003), 78. 
2 Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, (Ankara, 1997), 128. 
3 TDK, www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bts&kategori1=veritbn&kelimesec=177629 
4 Oxford Dictionary, https://en.oxforddictionaries.com/definition/hero 
Cambridge Learner’s Dictonary, https://dictionary.cambridge.org/us/dictionary/learner-english/hero 
5 Rob Cipriano, What is a Hero, Huffingtonpost, (Sep 06, 2014). 
6 Sait Yılmaz, Ulusal Savunma Strateji, Savaş ve Teknoloji, Kumsaati Yayınları, (İstanbul, 2009), 17. 
7 Michael Dolski, Sam Edwards, John Buckley (Eds.), D-Day in History and Memory: The Normandy Landings 
in International Remembrance and Commemoration, University of North Texas Press, (Denton, 2014), 176. 
8 Daily Mail, 'I'm Laying with Six Dead Guys Around Me', (June 6th, 2011). 
9 Muzaffer Erendil, Askeri Tarih ve Türklerde Askeri Tarih Çalışmaları, Genelkurmay Basımevi, (Ankara, 1990), 152. 
10 George W. Cawrych, Türk Silahlı Kuvvetleri Askeri Kültürü, ABD Kurmay Koleji Harp Tarihi Bölümü, Harp 
Akademileri Komutanlığı Yayınları, (İstanbul, 2002), 31. 
11 Enver Behnan, Kemal Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, Rafet Zaimler Yayınevi, (İstanbul, 1958), 508. 
12 Turhan Seçer, Anılarla Çanakkale Cephesi ve Neticesi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, (Ankara, 2008), 
13 DHA, Şehit Astsubay Üstçavuş Musa Özalkan’ın Vasiyeti Yürekleri Yaktı, (23 Ocak 2018). 
14 George ve Meredith Friedman, Savaşın Geleceği 21. Yüzyılda Güç, Teknoloji ve Amerikan Egemenliği, (Çev.) 
Enver Gürsel, Pegasus Yayınları, (İstanbul, 2015), s.488. 
15 Patrick M. Morgan, International Security Problems and Solutions, CQ Press, (Washington D.C., 2006), 17. 
16 Matin Van Creveld, The Transformation of War, Free Press, (New York, 1991), 49. 
17 Friedman, ibid, (2015), 34. 
18 FM 22-51, Leaders' Manual For Combat Stress Control, War Psychiatry Textbook Of Military Medicine, (29 
September 1994). 
19 Lawrence Freedman, The Third World War, Survival, 53(4), 2001/02), 61-68. 
20 William Wallace, Iraq War Changes U.S. Army Doctrine, Defense News. (April 7, 2008), 46. 
21 Stephen Peter Rosen, War and Human Nature, Princeton University Press, (Princeton NJ, 2005), 28. 
22 David Robson, The Reason Why Everyday Heroes Emerge in Atrocities, BBC, (17 November 2015). 
23 Philip Zimbardo, What Makes a Hero? Big İdeas, (January 18, 2011). 
24 Paul J. Zak, The Neuroeconomics of Trust, SSRN, (August 2005). https://ssrn.com/abstract=764944 
25 Philip Zimbardo, C. Haney, W.C. Banks, A Study of Prisoners and Guards in a Simulated Prison, National 
Research Review, 30, 4-17. 
26 Philip Zimbardo, What Makes a Hero? Big İdeas, (January 18, 2011). 
27 Liz Bureman, 5 Types of Anti-Heroes, The Write Practice, (June 10, 2013). 
28 Onur Şahin, Hepimizin İçinde Bir Anti-Kahraman Olduğunun 15 Kanıtı, Onedio, (15 Mayıs 2015). 
29 Scott T. Allison, George R. Goethals, 10 Reasons Why We Need Heroes, Richmond.edu, (May 17, 2013). 
30 Carl Gustav Jung, Jung Psikolojisi, Yason Yayıncılık, (2014). 
31 Philip Zimbardo, What Makes a Hero? Big İdeas, (January 18, 2011). 


***

Savaş ve Kahramanlık üzerine.. Kimler Kahraman olabilir? BÖLÜM 3

Savaş ve Kahramanlık üzerine.. Kimler Kahraman olabilir? BÖLÜM 3



 Sizden Kahraman Olur mu? 

 İnsanlar yaşamlarında rol model olarak kendilerine ilham verecek kahramanlara ihtiyaç duyarlar. Peki, insanlığın takip etmesi gereken, yetenekleri kanıtlanmış, gerçekten saygı duyulacak kahramanları nerede aramalıyız? Sosyal psikoloji, kahramanlar ve kahramanlıklarla ilgilenen bir disiplindir. Fedakârlığa nazaran, kahramanlığın öne çıkan kriteri alınan riskin türü ve ölçüsüdür. Kahramanlık hikâyeleri de genellikle bu riske odaklanır ve sık sık abartılma eğilimi vardır. Hatta bazılarına göre; kahraman olmanın ilk şartı, kahraman gibi görünmektir. 

Kahramanların DNA’sında bulunan en önemli özelliklerinden biri de affedicilik’tir. Genellikle, büyük bir mükâfat beklentisi olduğunda ya da bize daha cazip olan seçenekleri baskı altına aldığımızda bencilliğimizi bırakıyoruz. Yapılan çalışmalar savaşta stratejik seçimlere birbiri ile 
ilişkili iki faktörün etki ettiğini gösterdi21. Geçmişte edinilmiş güçlü duygusal tecrübeler ve beyne etki eden vücudun kimyasal etkileri. Örneğin testosteronu yüksek olan kişiler daha saldırgan ve risk alıcı olurken, aksine düşük olanlar ise depresyona eğilimli ve huysuz olmaktadır. Örneğin Dick Meadows, Amerikan ordu tarihinin en ünlü askerlerinden biridir. Bir 
gecekonduda doğuyor ve orduya girebilmek için geçmişi ile ilgili yalan söylüyor. Vietnam’da düşman gerisinde 10 görev alıyor; savaş mahkûm larını kurtarmaya çalışıyor, Laos’ta Ho Çi Min yolundan giden kamyonlara hava saldırısı yapıyor. Emekli olduktan sonra Delta Gücü sivil danışmanı olarak İran’daki Amerikalı rehinleri kurtarma görevi için gizli ajan rolünde 
Tahran’da elçiliği etrafında keşif yapıyor. İran çölünde helikopterler yere indikten sonra rehineleri alacak kamyonları o kiralıyor. Kan kanserinden ölen Medaows’ta tehlikeyi aramak, kendisine ateş edene koşmak, mermisi bitince bıçakla öldürmek gibi özellikler vardı. 

 Yale Üniversitesi’nden David Rand, kendini başkaları için tehlikeye atan sıradan insanları harekete geçiren unsurları anlamak için bir çalışma yaptı. Araştırmaya göre en az bencilce kararları hızlı ve sezgiye dayalı durumlarda veriyoruz. Örneğin bir kumar oyununda analitik değil sezgisel davrananların daha cömert ve işbirlikçi davrandıkları test edilmiş. Ancak, bu uzun dönemli çıkarlarından vaz geçtikleri anlamına gelmiyor. Onları işbirliğine iten biraz 
da gelecekte mükâfatını alacakları duygusu oluyor. Bencillik, çeşitli hesaplar ya da akılcı düşüncelerle baskı altına alınabilir. Rand’ın çalışması dâhilinde medyada yer alan 50 kahramanlık hikâyesini analiz eden araştırmacılar, bunların arkasındaki psikolojik faktörleri incelediler. Bu tür davranışlara iten faktörün cesaret mi ya da sezgi mi olduğu üzerinde durdular. 50 hikâyenin %90’ında kararın arkasındaki psikolojik faktörün ‘temel içgüdü’ olduğu 
tespit edildi22. Daha önemlisi harekete geçmek ya da geçmemek konusundaki kararlarını yeterli bir zaman içinde verdikleri yani zaman baskısı olmadığı görüldü. Kararların oldukça otomatik ve sezgisel bir şekilde verildiği tespit edildi. Yanan bir arabadaki bir kadını kurtaran 70 yaşındaki bir adam (Daryl Starnes) “Bunun büyük bir iş olduğunu düşünmeden yapmak zorunda olduğumu hissettim” dedi. Boğulan bir adamı kurtaran bir kadın ise “Bunu yapabileceğini düşündüğü için yaptığını” söyledi. David Rand şu sonuca ulaşıyor; beyin iki türlü çalışır; yavaş ve hızlı. Yavaş çalışma bilinçli, analitik ve mantıklı iken; hızlı çalışma ise otomatik pilotta, alışkanlıklara dayalı ve anlıktır. Rand’a göre; bencil olmamakta aşırı olanlar bunu hayatları boyunca hızlı düşünen bir otomatik pilot halinde içlerinde tutarlar. Atılganlık ve empati yeteneği de kararlarının duygusal durumlarda bencil olmamasını etkiler. Sezgilerin arkasında duygular vardır. Sonuçta bir kriz ile karşılaştığında hızlı düşünerek bir an önce bencil olmayan eyleme geçerler. Naziklik ve bencil olmamak otomatik pilotta olmanın bir parçasıdır. Öte yandan iyi eylemlerden de öğreniriz. İşbirliği yapma alışkanlığı diğer alanlara da yansır. 

Bununla beraber bencil olmamak ve kahramanlık bizim doğamızın ikinci yüzüdür. İçgüdümüz en kötü durumlarda bile bastırılamaz. 

 Savaşlarda kahramanlar ve caniler bol bol vardır ama çoğu aslında sandığımız kişiler değildir. Çoğu neler olduğundan bahsetmez çünkü kahraman olmadıklarını bilirler. 
Kahramanların itirafları şudur; tek yaptığım şey vurulmamaya çalışmaktı ve yaptıklarımın çoğu gurur duyulacak şeyler değildi. Başkalarının vatan toprağı,  senin için zafer alanıdır. Oraya ülkenin çıkarlarını savunmak, bunun için de düşmanı yok etmeye gidersin. Bunların karşılığında terfi alır, madalya bile kazanabilirsin. 

 Sosyal psikoloji alanında insanların neden bazen şeytana bazen de kahramana döndüğü konusunda çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmada üzerinde ilk durulan sorular şunlar; Bizi iyi olmaya iten nedir? Bizi şeytan olmaya iten nedir? Araştırmalar özellikle ikinci sorunun cevabında çok fazla boşluk olduğunu gösterdi. Şeytanlığın arkasında insanlıktan çıkma, sorumluluk  lardan kaçma, otoriteye itaat, adil olmayan sistemler, grup baskısı, ahlaki kopuş ve kimliksizlik gibi faktörler bulunmakta ama bunlar sadece nedenlerden bir kaçıdır23. 
Kahramanlığın arkasında ne olduğu sorusunun cevabı da henüz tam olarak ortaya çıkmamıştır. 

Bazılarına göre kahramanlar daha fazla şefkat veya empati duygusuna sahiptir. Bazılarına göre bir kahramanlık geni var. Bazıları ise vücuttaki oksitoksin’in sevgi hormonu yaydığı ve beyinde bunun fedakârlığa yol açacak eylemlere sevk ettiğini iddia etmektedir24. 

Ancak kahramanlık, fedakârlık ve şefkatten farklı bir şeydir. 

 Kahramanlık üzerine yapılan çalışmalar bir insanı kötü adam yapan aynı koşulların bir kahraman da ortaya çıkarabileceğini göstermiştir25. Bu özellikler bir paranın iki yüzü gibidir. Aynı durumlarda kişiler kahramanca ya da kayıtsızlıkla hatta kin duygusuyla hareket edebilir. Araştırmalar iyi ve şeytan arasında kesin bir çizgi olmadığını göstermiştir. Aksine çizgiler 
geçirgendir yani iyi ve şeytan arasında gidip gelebiliriz. Örneğin evinde misafir ettiği kişiye son derece saygılı ve paylaşımcı davranan Türk insanı aynı kişi ile trafikte karşılaştığında asla yol vermeyebilir. 

Şeytanlar ve melekler, iyiler ve kötüler, doğanın işleyişi içinde insan doğasının açık ve karanlık bölümleri içinde yer alır. Bunu açıklamak için Şekil 1’deki zıtlıklar dünyası yani Yin-Yang modelini kullanalım. Açık bölümde iyilikler varken, karanlık bölüm şeytanların dünyasıdır. Doğarken hepimiz bir şey yapma kapasitesi ile doğduk ve olağanüstü beynimiz 
sayesinde hayal ettiğimiz her şeyi mümkün kılabilir, bunun için harekete geçebilir, daha iyi veya daha kötü olanı seçebiliriz. 



Şekil 1: Yin-Yang 

 Bazı insanlar doğuştan iyi veya kötü doğabilir. Şartlara göre her şeyi yapacak büyük bir kapasiteye sahibiz. Ailemiz, kültürümüz, doğum kazaları, büyüme dönemimiz, savaş veya barış ortamında olmamız, yoksulluk ya da refah içinde olmamız bizi tetikler. Her ortalama insan potansiyel bir düzenbaz ya da iyi bir vatandaş olabilir. Her şey içimizdeki karakter ile düşündüklerimiz ve yaşadığımız şartlara bağlıdır. Her birimiz müthiş şeyler yapmak için bir kapasiteye sahip olabiliriz. Öte yandan başkaları için iyilik yapacak, eyleme geçecek bir iç kahramanlık güdüsü de taşıyabiliriz. Ancak araştırmalar çok az insanın şeytanca ya da kahramanca davrandığını göstermiştir. Bu aşırı uçların ortasında kalan büyük insanlık kitlesi ya 
da genel nüfus hiçbir şey yapmamayı tercih etmemektedir. Bu “gönülsüz kahraman” adı verilen kitlenin aslında eyleme geçmeyerek aslında şeytanın adamlarına kapalı destek verdikleri de söylenebilir. Bu büyük kitlenin dışında kötüler ve kahramanlar vardır. Yapmamız gereken bu gönülsüz kahraman büyük kitlesini göreve çağırmaktır. Bunu yapmanın ilk yolu da onları şeytanların varlığının farkında olmasını sağlamak ve karanlığın   cazibesinden kurtarmaktır. Henüz kahramanlar yaratmak için bir reçetemiz yok ama tecrübelere dayalı olarak bazı ipuçlarımız var. Şekil 2, hayatın anlamını bulmak için yola çıkan bir kahramanı bekleyenleri anlatan bir modeli temsil ediyor; 



Şekil 2: Kahramanın Yolu: Hayatın Anlamını Bulma 

 Anti-Kahraman.. 

Bir kahraman, bir tehlike halinde düşmanlar ile yaratıcılık, korkusuzluk ve maharetle savaşarak başkalarının iyiliği için kendini feda edebilen ana karakterdir. Yapılan çalışmalar kahramanlığın birkaç parçadan oluşan eylem olduğunu göstermiştir 26; 

- Öncelikle kahramanlık, ihtiyaç halindeki başka bir kişi, grup veya topluma hizmet ya da belirli ideallerin savunulması için yapılır. 

 - İkinci olarak kahramanlık, askeri hiyerarşi içinde bile yapılsa askeri görevlerin ötesinde bir şey olduğu için arkasında gönüllülük vardır. 

 - Üçüncü olarak kahramanlık eylemi olabilecek riskler ve kayıpların göze alındığı, hayatını kaybetme ve adının çıkmasını kabullenerek kendini adama işidir. 

 - Son olarak eylemin yapıldığı zamanda bir dış kazanç beklenmeden yapılmıştır. 

Basit olarak kahramanlık, başkalarını veya değerleri savunmak için bir ödül 
beklemeksizin ciddi kişisel riske girmektir. Hâlbuki fedakârlıkta her zaman ciddi risk yoktur. Şefkat duygusu da kahramanlığı da götürebilir ama kahramanlıkla sonuçlanmayabilir. 

 Son yıllarda bazı medya organlarında kahramanlık karşıtı yayınlar da görüyoruz. Anti-kahramanlık anlayışı, kahramanlığın gereksiz olduğu varsayımı üzerine kurgulanıyor. Anti-kahraman, edebiyat ve sinema başta olmak üzere günümüzün popüler kültüründe idealleri, amaçları ve kişiliği alışılageldik kahramanların tam zıddı olan baş karakterleri tanımlama da kullanılır. Aşırı zaafları ya da marjinal yanları olan baş kahraman şeklinde de tarif edilebilir. Her bir anti-kahraman aslında kendi felsefesi içinde tutkunluk ve içimizde olup ama dışımızda olamadığımız benliğimizin, aşırılaştırılmış yansıması gibidir. 

Tarih kitaplarında betimlenen klasik kahraman; savaşmakta müthiş, keskin bir zekâya ve sarsılmaz bir kendine güvene sahip, mükemmel bir şekilde doğru kararlar veren bir karakterdir. Anti-kahraman ise savaşmakta müthiş olmakla birlikte en iyisi değildir, kendine olan güveni gizemlidir ve kararlarını cesaret yerine kendini korumak güdüsü ile alır, böylece 
korkularını yener. Bu yüzden alaycı ve daha realisttirler, ahlaki durumları çapraşıktır, eylemlerinin arkasında şereften önce mantık vardır. Pragmatik anti-kahramanlar, ahlaki konularda tarafsızdır, büyük resimdeki rolüne bakar, kendi iyiliği için bir yol çizer27. Pragmatik anti-kahraman herkesi yok etmez, hedefine ulaşmak için seçicidir, klasik kahramanın bozulmuş 
haline benzer. İlkesiz anti-kahraman ise kötü adamdan biraz daha iyi olmakla birlikte ahlaki olarak karanlık bölgede, grinin tonları içindedir. Niyeti iyi olsa da pis bir ortamda intikam içinde yaşamaktadır ve kitle halinde öldürmeyi de göze alabilir. Diğer bir anti-kahraman türü ise iyinin 
tarafında savaşıyor gözükse de niyeti iyi olmayanlardır. Adı kahraman olan bu kişiler, kötü adam kadar olmasa da tamamen bencil çıkarları için kötü adamları kullanır. Bazen sırf sıkıldıkları için birini hedef alırlar. 

Anti-Kahraman Çeşitleri arasında; 

 - Katil doğanlar (başkalarını av olarak görenler), 

 - Özel bir misyonu olduğunu düşünenler (teröristler, tetikçiler vb.), 

 - Başkalarına karşı kin ve öfkesi ile karizmatik hale gelenler (intikamcılar), 

 - Başkalarına (yayın veya başka sözlü türde) meditasyon yaparak insanları yönlendiren/ hipnoz edenler, 

- Acımasızlık ve çılgın kişilikleri ile pislik içinde olduğunu düşündükleri toplumda adalet sağladığını sananlar, 

- Belirli bir kitleye ya da kişiye olan sevgi ve korumacılığı ile sürekli insan öldürmeye meyilli olanlar, 

- Halkı sindirerek egemenliğini korku ile sürdürmek için gerçek yüzünü saklamaya çalışanlar, 

- Çoklu kişilikleri içinde gel-gitler yaşayan, karanlık tarafları ağır basan psikolojik olarak idol kişiler, 

- Kanun ve düzen karşıtı, illegal yollardan zenginliğini ve karizmasını sürdürmeye çalışan mafya üyeleri. 

Kahramanlık karşıtlarına göre; kahramanlar masallarda olur, romanlar ve gerçek hayatlar için anti-kahramanlar uygundur. Bugünün insanları büyük savaşlar yaşamasa da büyük toplumsal gerilimler içindedir. 

Hepimiz bir anti-kahraman olabiliriz. Bunun kanıtları şu şekilde sıralanıyor 28; 
- Kahramanların aksine anti-kahramanlar hayatın pisliğinden nasibini almıştır. Hayat onları bir hamur edasıyla güzelce yoğurmuştur. 

- Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız, bir amacımız yok, ne büyük bir savaş ne de kriz yaşadık, bunalımlarımız kendi hayatlarımız, bir gün TV’de izlediğimiz diğerleri gibi kahraman olacağımıza inanarak büyüdük ama olamayacağız. 

- Bazen sevdiklerini korumak için masumlaşmaktan uzaklaşmaya, karanlığa yürümeye eğilimliyiz. İnsan yakınındakileri sadece severek koruyamaz, koruması için güce ihtiyacı vardır. 

- Masum bir neden için girdiğin karanlık yoldan çıkamayıp, kendini karanlığın ta kendisi olarak bulabilirsin. (Ben tehlikede değilim, tehlike benim). 

- Kahramanların aksine kimse ölümsüz değildir. Ölümün ne zaman geleceği belli olmadığına göre hayatın son damlasına kadar keyfini çıkarmayı bileceksin. 

- Kahramanlar yenilgi nedir bilmezler. Ama bir insanı anti-kahraman yapan şey, kaybetmeye her defasında daha sıkı sarılmasıdır. Hep yenilsen de denemelisin. 

- Kahramanlara her zaman kurtarıcı gözüyle bakılmalıdır. Ama anti-kahramanlar kendilerini bile içine düştüğü bataklıktan kurtaramazlar. 

- Kahramanların dünyasında acıya, üzüntüye yer yoktur. Ama anti-kahramanların olduğu gerçek dünyada acının çıktığı yaraya mutlulukla dikişi atılmaz. Mutlu olmakla mutsuz olmak arasında bir yerde kaybolup gidersiniz. 

- Anti-kahramanlar, kendilerine sunulan seçeneklerin sadece başka şeylerle süslenmiş kopyalar olduklarını bilirler. Yani sistem yine size istediğini seçtirecektir. Özgürlük çoktan seçmeli bir test değil, sınavın tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Sıradan insanlar daha sakin bir hayat uğruna özgürlüklerinden vazgeçerken, bazıları onlar için mücadele etmeli, sıradan 
olanları dürtmelidir. 

- Günümüz dünyasında aslında herkes maske takıyor, kimse olduğu gibi görünmüyor. Anti-kahramanların yüzünde maske olsa da, oldukları kişi gibi görünmeyi reddetmezler. İnsanlar, dünyanın onlara izin verdiği ölçüde iyidirler, işler çığırından çıktığında sözde medeni geçinen bu insanlar birbirlerini yiyeceklerdir. 

- Anti-kahramanlar hayatı seven yaşam dolu insanlar değildir. Onlar istedikleri şeyi, hayatın elinden söküp alırlar. Hayat adil değildir, istediğinizi zorla alırsınız. 

- Anti-kahramanlar, kahramanlar gibi bebek yüzlü, düzgün vücutlu ve sağlam karakterli kişiler değildir. Onlar bu dünyanın sokağa bırakmak istediği çocuklarıdır. Alkolik, küfürbaz ve çirkin suratlı olabilirler. Kimlikleri ve görünüşlerini zırh gibi kuşanarak kendilerini korumak için güç olarak kullanırlar. 

- Anti-kahramanlar polyannacılık oynamayı sevmez, dünyada zaten olabildiğince gridir. 

Bunu pembeleştirmeye gerek görmez. 

Anti-kahraman ile "kötü adam" karıştırılmamalıdır. Anti-kahraman; gaddarlık, acımasızlık, alaycılık, bencillik, bağnazlık, kötümserlik ve toplum değerlerini küçümseme gibi kötü karakterlerin vasıf ve özelliklerini barındırırken klasik bir kahramanın dürtüleri ile hareket eder. Klasik kahramanlar gibi verilen görevleri başarı ile yerine getirir. 

Anti kahraman, idealleri, amaçları ve kişiliği ile alışılageldik kahramanların tam zıddı olan baş karakterleri tanımlamada kullanılır. Olumsuz nitelikleri olan başkahraman şeklinde de tarif edilebilir. 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


***

Savaş ve Kahramanlık üzerine.. Kimler Kahraman olabilir? BÖLÜM 2

Savaş ve Kahramanlık üzerine.. Kimler Kahraman olabilir? BÖLÜM 2


Atatürk Devrimleri, Osmanlı dönemine ait ve onun şartlarına uygun askerlik-din çehresini değiştirmiştir. Teoride Türkler, doğrudan İslam için savaşmazlar (ülkemizin resmi dini yoktur), fakat dolaylı olarak Türkiye’nin Müslüman toplumu için savaşırlar. Örneğin, Kore savaşında ölen Türkler, burada kendi vatanı veya doğrudan Müslümanlık adına savaşmadıkları 
halde şehit olarak kabul edildiler. Beş özellik Cumhuriyet sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bugüne kadar ki karakterini şekillendirmeye yardım etmiştir10; 

- Düşmanı yenme geleneğini yeniden canlandırdığı için Atatürk’e duyulan saygı, 
- Kurtuluş Savaşı’nın ortaya çıkardığı ‘Topyekûn Savaş’ kavramı, 
- Türklerin savaşçı bir millet olduğu mitolojisi, 
- İslami kavramlar olan ‘Şehitlik’ ve ‘Gaziliğin’ askeri ideolojide bulunması, 
- Kuvvet yapısının modernleştirilmesi ve askeri düşünüşün sistemleştirilme sinde  Batının ve özellikle ABD’nin etkisi. 

Bu beş faktör birbirlerinden bağımsız olmakla beraber; ordu ile devlet, ordu ile toplum ve ordu ile dünya arasındaki ilişkileri şekillendirme sürecine yardımcı olurken sürekli birbirlerini desteklemişlerdir. 

Savaşlar tarihin kırılma noktalarını bazen de en önemli gelişme aşamalarını oluşturur. Savaşlar tarihin en katı gerçekleridir ve tarih boyunca barışa ancak savaşlardan geçerek ulaşıldı. Savaş; barışın, özgürlüğün, bir şeylere sahip olabilmenin ödenen ağır bedelidir. Uğrunda savaşmaya değer şeylere sahip oldukça savaşı beklemek gerekir. Bazı savaşlar tarihin köşe taşları, yol kavşaklarıdır. Böyle zamanlarda milletin bağrından çıkan kahramanlar ülkelerini umutsuzluktan kurtarır, zaferlere götürür, devletler yeniden kurulur. Peki, zaman mı kahramanları hazırlar yoksa kahramanlar mı zamanı iyi kullanırlar? Mustafa Kemal, 1881 yılında değil de; daha önce veya daha sonra, doğmuş olsaydı, yaptıklarını yine aynen yapma 
imkânı bulamayabilirdi ama aynen olmasa da Türkiye'yi daha ileri götürmek için lazım olan her şeyi yapardı ve başarılı olurdu. Llyod George, “Yüzyıllar nadir olarak dahi ve kahraman yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, çağımızda o büyük dahi, o büyük kahraman Türk Milletine nasip oldu11.” demiştir. Evet, Kemal Atatürk hâlâ yüzyılın kahramanıdır. Mustafa 
Kemal; tarihin akışını durduran, ulusunun kaderini değiştiren bir kahraman dır. 

Anafartalar'da mermisi bittiği için geri çekilmek zorunda kalan 19. Tümen’e bağlı 57. Alay’a süngü taktırarak düşmanın üzerine yürütürken yalnız yurdunu düşünen bir kahramandı. Trablusgarp’ta, Erzurum Kongresi sonrası Sivas'a giderken Dersim Köyü yakınlarında ve İzmir’de defalarca pusu 
kurulmasına rağmen aldırmayan bir kahramandı. Mustafa Kemal, Türkiye'yi kurtarmakla emperyalizme karşı mücadele veren tüm dünya uluslarına örnek oldu. Tüm bunları düşünüp uygularken Mustafa Kemal, ülkemizi ve ulusumuzu bir gün olsun küçük düşürmedi. Mustafa Kemal Atatürk, aslında kısacık olan hayatına, uzun ve dalgalı bir yaşam sığdırmış bir kahramandı. Büyük asker, büyük kahraman, büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk; seni bugün her zamankinden daha fazla sevgiyle, özlemle arıyoruz. 

Tarihimizdeki bilinen ve bilinmeyen milyonlarca kahramanlık hikâyesi içinden Yahya Çavuş’un kahramanlığını örnek verelim. 25 Nisan 1915 günü Gelibolu Yarımadası'nda Ertuğrul Koyu'na çıkarma yapan 3000 askerden oluşan İngiliz kuvvetini, komutasındaki 67 askeriyle on saat mavzer atışlarıyla sahilde durduran 26. P.A. 3.Tb. 10.Bl. 1.Tk. Komutanı Ezineli Yahya Çavuş, Türk tarihindeki milyonlarca kahramandan bir tanesidir. İngiliz Generali Nepier, Yahya Çavuş ve askerlerinin yoğun ateşi karşısında, karşılarında bir tümen bulunduğunu sanmıştı12. Yahya Çavuş Şehitliği'ndeki şu dörtlük Yahya Çavuş'u ve takım arkadaşlarının kahramanlığını 
veciz şekilde anlatmaktadır (Resim 1): 

“Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuş'tular 
Tam üç alayla burada gönülden vuruştular 
Düşman tümen sanırdı bu şahane erleri 
Allah'ı arzu ettiler, akşama kavuştular” 

 Ertuğrul Koyu sırtlarındaki 26. Alayın 10. Bölüğünün bir takımını yöneten, koyun batı tarafına yerleşen ve koyu yandan gören beş manga askeri başında 10. Bölük ikmal (tamamlama) askerlerini Yahya Çavuş komuta ediyordu. Ezineli Yahya Çavuş, Balkan Savaşı’na katılmış, her Türk askeri gibi o da yenilginin ıstırap ve mahcubiyetini yüreğinden atamamıştır. I. Dünya Savaşı için seferberlik ilan edilince gönüllü yazılmıştır. Yahya Çavuş’un başında bulunduğu takımın yandan ateşi ile gemiden dışarı çıkan askerler birer birer vuruluyordu. Beş manganın başında bulunan bir subay gibi birliğini yönetmekteydi. 3000 kişilik düşman kuvveti durdurulmuştu. İngiliz Generali Napier teknede bulunan ve duraklayan askerlerine: “Niçin 
duruyorsunuz?” diye bağırdığında kimse ona cevap vermemişti. 3. Fransız Tugayı komutanı askerlerini cesaretlendirmek için ileri atılmış ancak kuvvetlerimizin açtığı ateş sonucu alnından vurularak öldürülmüştü. Üç saatlik çarpışma sonucunda çıkarma araçlarıyla kumsala çıkabilen 
İrlanda Taburunun sağ kalan 200 askeri, kıyıda bir toprak parçasına tutunmaya çalışmışlardı. 9. 

Tümen Komutanı Halil Sami Bey saat 15:30’da ihtiyatta bulunan 25. Alayı da Seddülbahir Cephesi’ne göndererek orada kahramanca çatışan Mehmetçiğin imdadına yetişmiş, karaya çıkmış bulunan düşman kuvvetlerinin ilerlemesine mani olmuştu. Böylece işgal kuvvetleri 3-4 
km’lik bir arazide çakılıp kalmış, Alçıtepe ve Kirte ele geçirilememiş, savaş sonunda işgalciler çekilene kadar durum böylece devam etmiştir. 



Resim 1: Yahya Çavuş Anıtı (Çanakkale) 

 Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Afrin'e düzenlediği Zeytin Dalı Harekâtı sırasında şehit olan Piyade Astsubay Üstçavuş Musa Özalkan, bizlere diğer bir kahramanlık örneği teşkil etmektedir. Şehit Özalkan’ın, Twitter hesabından harekât öncesi paylaştığı “Biz aşkı, vatan için canını verenlerden öğrendik” ifadesi kendisini ülkesine adamışlığın örneğidir. Özalkan, sanki şehit olacağını hissetmiş ve cesaretle savaşarak ülkesi uğruna canını seve seve vermiştir. Vasiyetinde yer alan; “Şehit olunca devletin ailesine vereceği parayla Telafer´deki çocuklar için anaokulu, kreş veya kültür merkezi yapılması13” isteği ise onun bir kez daha kendisini değil uğruna savaştıklarını düşündüğünün diğer bir göstergesidir. 

Geleceğin Savaşları ve Kahraman.. 

 Aslında insanlık tarihi, bir yerde savaş tarihidir. Tarih boyunca insanlar ne zaman değerli bir şey bulsalar onun için savaştılar. Avrupalılar, 1500’lerde yeni dünyada buldukları altın ve gümüş için, 1800’lerin sonuna doğru da Afrika altını ve elması için yarıştılar. 20 ve 21. Yüzyılın başında doğal enerji kaynakları için savaşlar yapılıyor. Diğer yandan yeni teknolojiler savaş alanlarını değiştirdi. Kara savaşları önce denizlere 20. yüzyılda havaya taşındı. 21. Yüzyılda ise uzaya taşınmasından endişe ediyoruz. Son beş yüzyılda, ateşli silahlar savaşlara hâkim oldu. Ateşli silahlar icat edilme seydi, Avrupalılar dünyayı fethedemezdi. Avrupa’nın savaşlarında çok sayıda insanın çeşitli silah kullanmak zorunda kalması, silah fabrikalarının 
kurulmasına neden oldu. 1850’ler ile Birinci Dünya Savaşı’nın sonu arasında üç temel savaş aracı ortaya çıktı; savaş gemisi, tank ve bombardıman uçağı. Bu üç savaş aracı 1914-1941 yıllar arasında silahlı kuvvetlere hâkim oldular ve savaş gemisinin yerini uçak gemisi alsa da günümüzde de aynı konumlarını sürdürüyorlar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeni küresel 
güç olan ABD, tek hedefe isabet kaydetmek için çok silah ve insan kullanmaktan kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Yüksek isabet oranı ve bunu sağlayacak, teknoloji, Amerikan askeri kültürünü geliştiren motivasyon oldu. Askeri sistemde bir devrim dönemindeyiz. Savaşlar 
devam edecek ama önceki savaşlar gibi olmayacaktır. Bilgisayar, savaşın karakterini yeniden tanımlıyor. Her şey bilgisayarlardan takip edildiği için, savaşlar artık video oyunu gibi olmaya başladı. Ancak, asker hastanelerini ziyaret ederseniz bunun video oyunu olmadığını anlarsınız. Uçak gemileri ve tankların yerine başka silah sistemleri gelecek ama henüz ortada yoklar. 
Sensörler, güdüm sistemleri ve uydu haberleşmesi ile konvansiyonel silah kullanmadan binlerce mil uzaktaki hedefleri vurabilen teknoloji üstünlüğünü yakalayan ülkeler var. Artık, konvansiyonel savaş yapacak arazi kalmadı. Büyük ordular, klasik devlet gücü anlayışı ve topyekûn savaş tam isabetli güdümlü silahlar dünyasında pek anlam taşımıyor. Ancak henüz eski silah sistemlerin tamamen ortadan kaybolması için birkaç kuşak daha zaman var. Özetle normal askerin yerini zamanla “süper asker” alacak14. 

Savaş, zorlayıcı (güç kullanan) bir yapılanma ve belirli bir liderlik altında teşkilatlanan grupların yaptığı organize askeri çatışma olarak tanımlanmak tadır15. Clausewitz’e göre savaşın yönetimi şans, insan kişiliği ve diğer ölçülemez faktörlere bağlıydı16. Uluslar kendilerine özgü yöntemlerle savaşırlar. Tarihte, Roma lejyonerleri karmaşık yollar ve kaleler inşa ettiler, 
Türkler at üzerinde saldırdılar, Japon Samurayı yakın dövüş teknikleri geliştirdi. Sanat gibi savaş da bir ulusun ruhundan çıkar. Birçok ulus anılmaya değecek tarzda savaşır. Bazen tarih ve coğrafyanın kavşaklarında yenilik yapmak, savaş yöntemlerini değiştirmek zorunda kalır, bazen de daha özgün ülkeleri taklit ederler. Bugün, Amerikalılar için silahlar, cesaret ve komutanlık yeteneğinden önce gelir17. İngilizlerin donanma tecrübeleri, Almanların kurmayları, İsviçre ve İsrail’in yedek asker sistemleri, Vietnam’ın hafif piyade gücüne dayanması, onlar ve düşmanları için önemlidir ama taklit edilecek modeller değildir. Körfez Savaşı ile birlikte ‘potansiyel yüksek teknolojili savaş alanı’ tanımı yapılmaya başlandı. Böyle 
bir savaş alanının genel özelliklerinin başında askerlerin sık sık yalnız kalmaları ve izole olma ihtimali gelmektedir. Birliklerin birbirine karışması, irtibatın kopması, sis kullanımı vb. nedenlerle görüşün azalması gibi hususlar askerlerin dağılmasına ve yalnız kalmasına yol açabilecektir. Böyle bir savaşın mental zorlukları ile başa çıkabilmek, özellikle kitlesel zayiat 
karşısında stres ve dayanıklılığı artırabilmek, kaosu önlemek için özel eğitim programları gerekmektedir18. Savaş alanının bu değişimi askeri yapı, doktrin ve profesyonel askeri eğitim ile birlikte her şeyin ötesinde savaş araçları ve platformları bakımından elde edilmesi çok zor yeni stratejik ve operasyonel ihtiyaçları dikte etmektedir. İyi eğitilmiş birliklere sadece 
savaşmak için değil, savaş sonrası istikrar ve ülke inşası operasyonları için de ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır. 

 Silahların isabetsizliği nedeni ile modern savaş, topyekûn savaşa dönüşmüş tü. Şimdi topyekûn savaş çağı kapanıyor, daha kısıtlı savaş türü ortaya çıkıyor. Savaş, olağandışı bir hal olmaktan ziyade, uluslararası sistemin düzenli ve sık yaşanan bir parçası oldu. Bugün artık savaş ve barış arasındaki çizgi, askeri olmayan ve yarı askeri yöntemler nedeni ile belirsiz hale geldi. Savaş işi değişiyor, bu açık ve görünen yollardan olmuyor. Yeni savaşlar daha çok özel savaş metotlarını içerecektir ve bu tür çatışmalar için merkezi bir ordunun rolü genellikle sınırlı olacaktır. Yeni teknolojiler, yeni tip düşmanlar ve yeni ideolojiler ile her şeyi karmaşık hale getiriyor. Konvansiyonel savaş anlayışımızda önemli kırılmalar var. Bunlardan biri artık geçmişin seferberlik anlayışı tarihe karışıyor. Acemi er sistemi ve savaş zamanında kullanılacak yedek kabiliyetler düşüncesi gittikçe işe yaramaz hale geliyor. Seferberlik internete, siber yöntemlere kayıyor; çünkü savaşlar artık algı yöntemi ile, fikirlerin manipülasyonu, kimliklerin 
kurcalanması, imaj şekillendirmesi ile iç içe geçiyor. Terörle küresel savaş ile birlikte lokal çatışmaların birbirine ilişkilendirildiği küresel bir çatışma dönemi başladı19. Batının çağdaş savaşları artık büyük ordular ile yapılmayacak, temsilci olarak az sayıda profesyonel temsilciler gönderili yor. Askerler savaş meydanında beka yani hayatta kalmak için bulun mayacak, zayiatlar azalacak. Konvansiyonel savaşta düşmanı bulmak kolay, öldürmek zordur, düzensiz savaşta ise düşmanı bulmak zor, öldürmek kolaydır. Savaş artık halk, ayaklanmacılar ve patlayıcılar içinde geçtiğinden askerler için taarruz, savunma ve istikrar harekâtı kapsamlı yeni görevler belirlenmeye başladı20. Savaşlarda binlerce asker olmayacak, sıradan piyadenin yerini özel operasyon askerleri ve teknoloji uzmanları alacaktır. 20 yaşında onbaşı artık 40 yaşında bir albay gibi hava harekâtı isteyebilir. Teknoloji artık üst rütbelileri gerçek savaş alanından çıkmasına yardım ederken gerçek zamanlı savaşa daha çok angaje olmasına da yardım 
etmektedir. Bu olgu gelecekte “çekirdek liderlik” tartışmasını da getirecektir. Çok daha fazla bilgi çok kısa sürede gelirken, kararlar daha hızlı alınmak zorundadır. Artık teknoloji karşısında dakikalar değil saniyeler içerisinde kararlar verilmelidir. Bu nedenle bilgisayarla karar vermek için ‘yapay akıl’ çalışmaları gibi uzman sistemlere büyük paralar harcan maktadır. Çare ‘akıllı savunma’, çok para; güçlü ordu anlamına gelmiyor. Savaşçının özellikleri yine cesaret, kendini adama ve acı çekmek olacaktır. Teknoloji, insanların savaş ve ölüm şekillerini değiştirir ama savaşın dehşetini ve zafer duygusunu ya da ölüm gerçeğini asla değiştirmez. 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***