25 Ocak 2018 Perşembe

Savaş ve Kahramanlık üzerine.. Kimler Kahraman olabilir? BÖLÜM 3

Savaş ve Kahramanlık üzerine.. Kimler Kahraman olabilir? BÖLÜM 3



 Sizden Kahraman Olur mu? 

 İnsanlar yaşamlarında rol model olarak kendilerine ilham verecek kahramanlara ihtiyaç duyarlar. Peki, insanlığın takip etmesi gereken, yetenekleri kanıtlanmış, gerçekten saygı duyulacak kahramanları nerede aramalıyız? Sosyal psikoloji, kahramanlar ve kahramanlıklarla ilgilenen bir disiplindir. Fedakârlığa nazaran, kahramanlığın öne çıkan kriteri alınan riskin türü ve ölçüsüdür. Kahramanlık hikâyeleri de genellikle bu riske odaklanır ve sık sık abartılma eğilimi vardır. Hatta bazılarına göre; kahraman olmanın ilk şartı, kahraman gibi görünmektir. 

Kahramanların DNA’sında bulunan en önemli özelliklerinden biri de affedicilik’tir. Genellikle, büyük bir mükâfat beklentisi olduğunda ya da bize daha cazip olan seçenekleri baskı altına aldığımızda bencilliğimizi bırakıyoruz. Yapılan çalışmalar savaşta stratejik seçimlere birbiri ile 
ilişkili iki faktörün etki ettiğini gösterdi21. Geçmişte edinilmiş güçlü duygusal tecrübeler ve beyne etki eden vücudun kimyasal etkileri. Örneğin testosteronu yüksek olan kişiler daha saldırgan ve risk alıcı olurken, aksine düşük olanlar ise depresyona eğilimli ve huysuz olmaktadır. Örneğin Dick Meadows, Amerikan ordu tarihinin en ünlü askerlerinden biridir. Bir 
gecekonduda doğuyor ve orduya girebilmek için geçmişi ile ilgili yalan söylüyor. Vietnam’da düşman gerisinde 10 görev alıyor; savaş mahkûm larını kurtarmaya çalışıyor, Laos’ta Ho Çi Min yolundan giden kamyonlara hava saldırısı yapıyor. Emekli olduktan sonra Delta Gücü sivil danışmanı olarak İran’daki Amerikalı rehinleri kurtarma görevi için gizli ajan rolünde 
Tahran’da elçiliği etrafında keşif yapıyor. İran çölünde helikopterler yere indikten sonra rehineleri alacak kamyonları o kiralıyor. Kan kanserinden ölen Medaows’ta tehlikeyi aramak, kendisine ateş edene koşmak, mermisi bitince bıçakla öldürmek gibi özellikler vardı. 

 Yale Üniversitesi’nden David Rand, kendini başkaları için tehlikeye atan sıradan insanları harekete geçiren unsurları anlamak için bir çalışma yaptı. Araştırmaya göre en az bencilce kararları hızlı ve sezgiye dayalı durumlarda veriyoruz. Örneğin bir kumar oyununda analitik değil sezgisel davrananların daha cömert ve işbirlikçi davrandıkları test edilmiş. Ancak, bu uzun dönemli çıkarlarından vaz geçtikleri anlamına gelmiyor. Onları işbirliğine iten biraz 
da gelecekte mükâfatını alacakları duygusu oluyor. Bencillik, çeşitli hesaplar ya da akılcı düşüncelerle baskı altına alınabilir. Rand’ın çalışması dâhilinde medyada yer alan 50 kahramanlık hikâyesini analiz eden araştırmacılar, bunların arkasındaki psikolojik faktörleri incelediler. Bu tür davranışlara iten faktörün cesaret mi ya da sezgi mi olduğu üzerinde durdular. 50 hikâyenin %90’ında kararın arkasındaki psikolojik faktörün ‘temel içgüdü’ olduğu 
tespit edildi22. Daha önemlisi harekete geçmek ya da geçmemek konusundaki kararlarını yeterli bir zaman içinde verdikleri yani zaman baskısı olmadığı görüldü. Kararların oldukça otomatik ve sezgisel bir şekilde verildiği tespit edildi. Yanan bir arabadaki bir kadını kurtaran 70 yaşındaki bir adam (Daryl Starnes) “Bunun büyük bir iş olduğunu düşünmeden yapmak zorunda olduğumu hissettim” dedi. Boğulan bir adamı kurtaran bir kadın ise “Bunu yapabileceğini düşündüğü için yaptığını” söyledi. David Rand şu sonuca ulaşıyor; beyin iki türlü çalışır; yavaş ve hızlı. Yavaş çalışma bilinçli, analitik ve mantıklı iken; hızlı çalışma ise otomatik pilotta, alışkanlıklara dayalı ve anlıktır. Rand’a göre; bencil olmamakta aşırı olanlar bunu hayatları boyunca hızlı düşünen bir otomatik pilot halinde içlerinde tutarlar. Atılganlık ve empati yeteneği de kararlarının duygusal durumlarda bencil olmamasını etkiler. Sezgilerin arkasında duygular vardır. Sonuçta bir kriz ile karşılaştığında hızlı düşünerek bir an önce bencil olmayan eyleme geçerler. Naziklik ve bencil olmamak otomatik pilotta olmanın bir parçasıdır. Öte yandan iyi eylemlerden de öğreniriz. İşbirliği yapma alışkanlığı diğer alanlara da yansır. 

Bununla beraber bencil olmamak ve kahramanlık bizim doğamızın ikinci yüzüdür. İçgüdümüz en kötü durumlarda bile bastırılamaz. 

 Savaşlarda kahramanlar ve caniler bol bol vardır ama çoğu aslında sandığımız kişiler değildir. Çoğu neler olduğundan bahsetmez çünkü kahraman olmadıklarını bilirler. 
Kahramanların itirafları şudur; tek yaptığım şey vurulmamaya çalışmaktı ve yaptıklarımın çoğu gurur duyulacak şeyler değildi. Başkalarının vatan toprağı,  senin için zafer alanıdır. Oraya ülkenin çıkarlarını savunmak, bunun için de düşmanı yok etmeye gidersin. Bunların karşılığında terfi alır, madalya bile kazanabilirsin. 

 Sosyal psikoloji alanında insanların neden bazen şeytana bazen de kahramana döndüğü konusunda çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmada üzerinde ilk durulan sorular şunlar; Bizi iyi olmaya iten nedir? Bizi şeytan olmaya iten nedir? Araştırmalar özellikle ikinci sorunun cevabında çok fazla boşluk olduğunu gösterdi. Şeytanlığın arkasında insanlıktan çıkma, sorumluluk  lardan kaçma, otoriteye itaat, adil olmayan sistemler, grup baskısı, ahlaki kopuş ve kimliksizlik gibi faktörler bulunmakta ama bunlar sadece nedenlerden bir kaçıdır23. 
Kahramanlığın arkasında ne olduğu sorusunun cevabı da henüz tam olarak ortaya çıkmamıştır. 

Bazılarına göre kahramanlar daha fazla şefkat veya empati duygusuna sahiptir. Bazılarına göre bir kahramanlık geni var. Bazıları ise vücuttaki oksitoksin’in sevgi hormonu yaydığı ve beyinde bunun fedakârlığa yol açacak eylemlere sevk ettiğini iddia etmektedir24. 

Ancak kahramanlık, fedakârlık ve şefkatten farklı bir şeydir. 

 Kahramanlık üzerine yapılan çalışmalar bir insanı kötü adam yapan aynı koşulların bir kahraman da ortaya çıkarabileceğini göstermiştir25. Bu özellikler bir paranın iki yüzü gibidir. Aynı durumlarda kişiler kahramanca ya da kayıtsızlıkla hatta kin duygusuyla hareket edebilir. Araştırmalar iyi ve şeytan arasında kesin bir çizgi olmadığını göstermiştir. Aksine çizgiler 
geçirgendir yani iyi ve şeytan arasında gidip gelebiliriz. Örneğin evinde misafir ettiği kişiye son derece saygılı ve paylaşımcı davranan Türk insanı aynı kişi ile trafikte karşılaştığında asla yol vermeyebilir. 

Şeytanlar ve melekler, iyiler ve kötüler, doğanın işleyişi içinde insan doğasının açık ve karanlık bölümleri içinde yer alır. Bunu açıklamak için Şekil 1’deki zıtlıklar dünyası yani Yin-Yang modelini kullanalım. Açık bölümde iyilikler varken, karanlık bölüm şeytanların dünyasıdır. Doğarken hepimiz bir şey yapma kapasitesi ile doğduk ve olağanüstü beynimiz 
sayesinde hayal ettiğimiz her şeyi mümkün kılabilir, bunun için harekete geçebilir, daha iyi veya daha kötü olanı seçebiliriz. 



Şekil 1: Yin-Yang 

 Bazı insanlar doğuştan iyi veya kötü doğabilir. Şartlara göre her şeyi yapacak büyük bir kapasiteye sahibiz. Ailemiz, kültürümüz, doğum kazaları, büyüme dönemimiz, savaş veya barış ortamında olmamız, yoksulluk ya da refah içinde olmamız bizi tetikler. Her ortalama insan potansiyel bir düzenbaz ya da iyi bir vatandaş olabilir. Her şey içimizdeki karakter ile düşündüklerimiz ve yaşadığımız şartlara bağlıdır. Her birimiz müthiş şeyler yapmak için bir kapasiteye sahip olabiliriz. Öte yandan başkaları için iyilik yapacak, eyleme geçecek bir iç kahramanlık güdüsü de taşıyabiliriz. Ancak araştırmalar çok az insanın şeytanca ya da kahramanca davrandığını göstermiştir. Bu aşırı uçların ortasında kalan büyük insanlık kitlesi ya 
da genel nüfus hiçbir şey yapmamayı tercih etmemektedir. Bu “gönülsüz kahraman” adı verilen kitlenin aslında eyleme geçmeyerek aslında şeytanın adamlarına kapalı destek verdikleri de söylenebilir. Bu büyük kitlenin dışında kötüler ve kahramanlar vardır. Yapmamız gereken bu gönülsüz kahraman büyük kitlesini göreve çağırmaktır. Bunu yapmanın ilk yolu da onları şeytanların varlığının farkında olmasını sağlamak ve karanlığın   cazibesinden kurtarmaktır. Henüz kahramanlar yaratmak için bir reçetemiz yok ama tecrübelere dayalı olarak bazı ipuçlarımız var. Şekil 2, hayatın anlamını bulmak için yola çıkan bir kahramanı bekleyenleri anlatan bir modeli temsil ediyor; 



Şekil 2: Kahramanın Yolu: Hayatın Anlamını Bulma 

 Anti-Kahraman.. 

Bir kahraman, bir tehlike halinde düşmanlar ile yaratıcılık, korkusuzluk ve maharetle savaşarak başkalarının iyiliği için kendini feda edebilen ana karakterdir. Yapılan çalışmalar kahramanlığın birkaç parçadan oluşan eylem olduğunu göstermiştir 26; 

- Öncelikle kahramanlık, ihtiyaç halindeki başka bir kişi, grup veya topluma hizmet ya da belirli ideallerin savunulması için yapılır. 

 - İkinci olarak kahramanlık, askeri hiyerarşi içinde bile yapılsa askeri görevlerin ötesinde bir şey olduğu için arkasında gönüllülük vardır. 

 - Üçüncü olarak kahramanlık eylemi olabilecek riskler ve kayıpların göze alındığı, hayatını kaybetme ve adının çıkmasını kabullenerek kendini adama işidir. 

 - Son olarak eylemin yapıldığı zamanda bir dış kazanç beklenmeden yapılmıştır. 

Basit olarak kahramanlık, başkalarını veya değerleri savunmak için bir ödül 
beklemeksizin ciddi kişisel riske girmektir. Hâlbuki fedakârlıkta her zaman ciddi risk yoktur. Şefkat duygusu da kahramanlığı da götürebilir ama kahramanlıkla sonuçlanmayabilir. 

 Son yıllarda bazı medya organlarında kahramanlık karşıtı yayınlar da görüyoruz. Anti-kahramanlık anlayışı, kahramanlığın gereksiz olduğu varsayımı üzerine kurgulanıyor. Anti-kahraman, edebiyat ve sinema başta olmak üzere günümüzün popüler kültüründe idealleri, amaçları ve kişiliği alışılageldik kahramanların tam zıddı olan baş karakterleri tanımlama da kullanılır. Aşırı zaafları ya da marjinal yanları olan baş kahraman şeklinde de tarif edilebilir. Her bir anti-kahraman aslında kendi felsefesi içinde tutkunluk ve içimizde olup ama dışımızda olamadığımız benliğimizin, aşırılaştırılmış yansıması gibidir. 

Tarih kitaplarında betimlenen klasik kahraman; savaşmakta müthiş, keskin bir zekâya ve sarsılmaz bir kendine güvene sahip, mükemmel bir şekilde doğru kararlar veren bir karakterdir. Anti-kahraman ise savaşmakta müthiş olmakla birlikte en iyisi değildir, kendine olan güveni gizemlidir ve kararlarını cesaret yerine kendini korumak güdüsü ile alır, böylece 
korkularını yener. Bu yüzden alaycı ve daha realisttirler, ahlaki durumları çapraşıktır, eylemlerinin arkasında şereften önce mantık vardır. Pragmatik anti-kahramanlar, ahlaki konularda tarafsızdır, büyük resimdeki rolüne bakar, kendi iyiliği için bir yol çizer27. Pragmatik anti-kahraman herkesi yok etmez, hedefine ulaşmak için seçicidir, klasik kahramanın bozulmuş 
haline benzer. İlkesiz anti-kahraman ise kötü adamdan biraz daha iyi olmakla birlikte ahlaki olarak karanlık bölgede, grinin tonları içindedir. Niyeti iyi olsa da pis bir ortamda intikam içinde yaşamaktadır ve kitle halinde öldürmeyi de göze alabilir. Diğer bir anti-kahraman türü ise iyinin 
tarafında savaşıyor gözükse de niyeti iyi olmayanlardır. Adı kahraman olan bu kişiler, kötü adam kadar olmasa da tamamen bencil çıkarları için kötü adamları kullanır. Bazen sırf sıkıldıkları için birini hedef alırlar. 

Anti-Kahraman Çeşitleri arasında; 

 - Katil doğanlar (başkalarını av olarak görenler), 

 - Özel bir misyonu olduğunu düşünenler (teröristler, tetikçiler vb.), 

 - Başkalarına karşı kin ve öfkesi ile karizmatik hale gelenler (intikamcılar), 

 - Başkalarına (yayın veya başka sözlü türde) meditasyon yaparak insanları yönlendiren/ hipnoz edenler, 

- Acımasızlık ve çılgın kişilikleri ile pislik içinde olduğunu düşündükleri toplumda adalet sağladığını sananlar, 

- Belirli bir kitleye ya da kişiye olan sevgi ve korumacılığı ile sürekli insan öldürmeye meyilli olanlar, 

- Halkı sindirerek egemenliğini korku ile sürdürmek için gerçek yüzünü saklamaya çalışanlar, 

- Çoklu kişilikleri içinde gel-gitler yaşayan, karanlık tarafları ağır basan psikolojik olarak idol kişiler, 

- Kanun ve düzen karşıtı, illegal yollardan zenginliğini ve karizmasını sürdürmeye çalışan mafya üyeleri. 

Kahramanlık karşıtlarına göre; kahramanlar masallarda olur, romanlar ve gerçek hayatlar için anti-kahramanlar uygundur. Bugünün insanları büyük savaşlar yaşamasa da büyük toplumsal gerilimler içindedir. 

Hepimiz bir anti-kahraman olabiliriz. Bunun kanıtları şu şekilde sıralanıyor 28; 
- Kahramanların aksine anti-kahramanlar hayatın pisliğinden nasibini almıştır. Hayat onları bir hamur edasıyla güzelce yoğurmuştur. 

- Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız, bir amacımız yok, ne büyük bir savaş ne de kriz yaşadık, bunalımlarımız kendi hayatlarımız, bir gün TV’de izlediğimiz diğerleri gibi kahraman olacağımıza inanarak büyüdük ama olamayacağız. 

- Bazen sevdiklerini korumak için masumlaşmaktan uzaklaşmaya, karanlığa yürümeye eğilimliyiz. İnsan yakınındakileri sadece severek koruyamaz, koruması için güce ihtiyacı vardır. 

- Masum bir neden için girdiğin karanlık yoldan çıkamayıp, kendini karanlığın ta kendisi olarak bulabilirsin. (Ben tehlikede değilim, tehlike benim). 

- Kahramanların aksine kimse ölümsüz değildir. Ölümün ne zaman geleceği belli olmadığına göre hayatın son damlasına kadar keyfini çıkarmayı bileceksin. 

- Kahramanlar yenilgi nedir bilmezler. Ama bir insanı anti-kahraman yapan şey, kaybetmeye her defasında daha sıkı sarılmasıdır. Hep yenilsen de denemelisin. 

- Kahramanlara her zaman kurtarıcı gözüyle bakılmalıdır. Ama anti-kahramanlar kendilerini bile içine düştüğü bataklıktan kurtaramazlar. 

- Kahramanların dünyasında acıya, üzüntüye yer yoktur. Ama anti-kahramanların olduğu gerçek dünyada acının çıktığı yaraya mutlulukla dikişi atılmaz. Mutlu olmakla mutsuz olmak arasında bir yerde kaybolup gidersiniz. 

- Anti-kahramanlar, kendilerine sunulan seçeneklerin sadece başka şeylerle süslenmiş kopyalar olduklarını bilirler. Yani sistem yine size istediğini seçtirecektir. Özgürlük çoktan seçmeli bir test değil, sınavın tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Sıradan insanlar daha sakin bir hayat uğruna özgürlüklerinden vazgeçerken, bazıları onlar için mücadele etmeli, sıradan 
olanları dürtmelidir. 

- Günümüz dünyasında aslında herkes maske takıyor, kimse olduğu gibi görünmüyor. Anti-kahramanların yüzünde maske olsa da, oldukları kişi gibi görünmeyi reddetmezler. İnsanlar, dünyanın onlara izin verdiği ölçüde iyidirler, işler çığırından çıktığında sözde medeni geçinen bu insanlar birbirlerini yiyeceklerdir. 

- Anti-kahramanlar hayatı seven yaşam dolu insanlar değildir. Onlar istedikleri şeyi, hayatın elinden söküp alırlar. Hayat adil değildir, istediğinizi zorla alırsınız. 

- Anti-kahramanlar, kahramanlar gibi bebek yüzlü, düzgün vücutlu ve sağlam karakterli kişiler değildir. Onlar bu dünyanın sokağa bırakmak istediği çocuklarıdır. Alkolik, küfürbaz ve çirkin suratlı olabilirler. Kimlikleri ve görünüşlerini zırh gibi kuşanarak kendilerini korumak için güç olarak kullanırlar. 

- Anti-kahramanlar polyannacılık oynamayı sevmez, dünyada zaten olabildiğince gridir. 

Bunu pembeleştirmeye gerek görmez. 

Anti-kahraman ile "kötü adam" karıştırılmamalıdır. Anti-kahraman; gaddarlık, acımasızlık, alaycılık, bencillik, bağnazlık, kötümserlik ve toplum değerlerini küçümseme gibi kötü karakterlerin vasıf ve özelliklerini barındırırken klasik bir kahramanın dürtüleri ile hareket eder. Klasik kahramanlar gibi verilen görevleri başarı ile yerine getirir. 

Anti kahraman, idealleri, amaçları ve kişiliği ile alışılageldik kahramanların tam zıddı olan baş karakterleri tanımlamada kullanılır. Olumsuz nitelikleri olan başkahraman şeklinde de tarif edilebilir. 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder