Savaş ve Kahramanlık üzerine.. Kimler Kahraman olabilir? BÖLÜM 2
Atatürk Devrimleri, Osmanlı dönemine ait ve onun şartlarına uygun askerlik-din çehresini değiştirmiştir. Teoride Türkler, doğrudan İslam için savaşmazlar (ülkemizin resmi dini yoktur), fakat dolaylı olarak Türkiye’nin Müslüman toplumu için savaşırlar. Örneğin, Kore savaşında ölen Türkler, burada kendi vatanı veya doğrudan Müslümanlık adına savaşmadıkları
halde şehit olarak kabul edildiler. Beş özellik Cumhuriyet sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bugüne kadar ki karakterini şekillendirmeye yardım etmiştir10;
- Düşmanı yenme geleneğini yeniden canlandırdığı için Atatürk’e duyulan saygı,
- Kurtuluş Savaşı’nın ortaya çıkardığı ‘Topyekûn Savaş’ kavramı,
- Türklerin savaşçı bir millet olduğu mitolojisi,
- İslami kavramlar olan ‘Şehitlik’ ve ‘Gaziliğin’ askeri ideolojide bulunması,
- Kuvvet yapısının modernleştirilmesi ve askeri düşünüşün sistemleştirilme sinde Batının ve özellikle ABD’nin etkisi.
Bu beş faktör birbirlerinden bağımsız olmakla beraber; ordu ile devlet, ordu ile toplum ve ordu ile dünya arasındaki ilişkileri şekillendirme sürecine yardımcı olurken sürekli birbirlerini desteklemişlerdir.
Savaşlar tarihin kırılma noktalarını bazen de en önemli gelişme aşamalarını oluşturur. Savaşlar tarihin en katı gerçekleridir ve tarih boyunca barışa ancak savaşlardan geçerek ulaşıldı. Savaş; barışın, özgürlüğün, bir şeylere sahip olabilmenin ödenen ağır bedelidir. Uğrunda savaşmaya değer şeylere sahip oldukça savaşı beklemek gerekir. Bazı savaşlar tarihin köşe taşları, yol kavşaklarıdır. Böyle zamanlarda milletin bağrından çıkan kahramanlar ülkelerini umutsuzluktan kurtarır, zaferlere götürür, devletler yeniden kurulur. Peki, zaman mı kahramanları hazırlar yoksa kahramanlar mı zamanı iyi kullanırlar? Mustafa Kemal, 1881 yılında değil de; daha önce veya daha sonra, doğmuş olsaydı, yaptıklarını yine aynen yapma
imkânı bulamayabilirdi ama aynen olmasa da Türkiye'yi daha ileri götürmek için lazım olan her şeyi yapardı ve başarılı olurdu. Llyod George, “Yüzyıllar nadir olarak dahi ve kahraman yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, çağımızda o büyük dahi, o büyük kahraman Türk Milletine nasip oldu11.” demiştir. Evet, Kemal Atatürk hâlâ yüzyılın kahramanıdır. Mustafa
Kemal; tarihin akışını durduran, ulusunun kaderini değiştiren bir kahraman dır.
Anafartalar'da mermisi bittiği için geri çekilmek zorunda kalan 19. Tümen’e bağlı 57. Alay’a süngü taktırarak düşmanın üzerine yürütürken yalnız yurdunu düşünen bir kahramandı. Trablusgarp’ta, Erzurum Kongresi sonrası Sivas'a giderken Dersim Köyü yakınlarında ve İzmir’de defalarca pusu
kurulmasına rağmen aldırmayan bir kahramandı. Mustafa Kemal, Türkiye'yi kurtarmakla emperyalizme karşı mücadele veren tüm dünya uluslarına örnek oldu. Tüm bunları düşünüp uygularken Mustafa Kemal, ülkemizi ve ulusumuzu bir gün olsun küçük düşürmedi. Mustafa Kemal Atatürk, aslında kısacık olan hayatına, uzun ve dalgalı bir yaşam sığdırmış bir kahramandı. Büyük asker, büyük kahraman, büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk; seni bugün her zamankinden daha fazla sevgiyle, özlemle arıyoruz.
Tarihimizdeki bilinen ve bilinmeyen milyonlarca kahramanlık hikâyesi içinden Yahya Çavuş’un kahramanlığını örnek verelim. 25 Nisan 1915 günü Gelibolu Yarımadası'nda Ertuğrul Koyu'na çıkarma yapan 3000 askerden oluşan İngiliz kuvvetini, komutasındaki 67 askeriyle on saat mavzer atışlarıyla sahilde durduran 26. P.A. 3.Tb. 10.Bl. 1.Tk. Komutanı Ezineli Yahya Çavuş, Türk tarihindeki milyonlarca kahramandan bir tanesidir. İngiliz Generali Nepier, Yahya Çavuş ve askerlerinin yoğun ateşi karşısında, karşılarında bir tümen bulunduğunu sanmıştı12. Yahya Çavuş Şehitliği'ndeki şu dörtlük Yahya Çavuş'u ve takım arkadaşlarının kahramanlığını
veciz şekilde anlatmaktadır (Resim 1):
“Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuş'tular
Tam üç alayla burada gönülden vuruştular
Düşman tümen sanırdı bu şahane erleri
Allah'ı arzu ettiler, akşama kavuştular”
Ertuğrul Koyu sırtlarındaki 26. Alayın 10. Bölüğünün bir takımını yöneten, koyun batı tarafına yerleşen ve koyu yandan gören beş manga askeri başında 10. Bölük ikmal (tamamlama) askerlerini Yahya Çavuş komuta ediyordu. Ezineli Yahya Çavuş, Balkan Savaşı’na katılmış, her Türk askeri gibi o da yenilginin ıstırap ve mahcubiyetini yüreğinden atamamıştır. I. Dünya Savaşı için seferberlik ilan edilince gönüllü yazılmıştır. Yahya Çavuş’un başında bulunduğu takımın yandan ateşi ile gemiden dışarı çıkan askerler birer birer vuruluyordu. Beş manganın başında bulunan bir subay gibi birliğini yönetmekteydi. 3000 kişilik düşman kuvveti durdurulmuştu. İngiliz Generali Napier teknede bulunan ve duraklayan askerlerine: “Niçin
duruyorsunuz?” diye bağırdığında kimse ona cevap vermemişti. 3. Fransız Tugayı komutanı askerlerini cesaretlendirmek için ileri atılmış ancak kuvvetlerimizin açtığı ateş sonucu alnından vurularak öldürülmüştü. Üç saatlik çarpışma sonucunda çıkarma araçlarıyla kumsala çıkabilen
İrlanda Taburunun sağ kalan 200 askeri, kıyıda bir toprak parçasına tutunmaya çalışmışlardı. 9.
Tümen Komutanı Halil Sami Bey saat 15:30’da ihtiyatta bulunan 25. Alayı da Seddülbahir Cephesi’ne göndererek orada kahramanca çatışan Mehmetçiğin imdadına yetişmiş, karaya çıkmış bulunan düşman kuvvetlerinin ilerlemesine mani olmuştu. Böylece işgal kuvvetleri 3-4
km’lik bir arazide çakılıp kalmış, Alçıtepe ve Kirte ele geçirilememiş, savaş sonunda işgalciler çekilene kadar durum böylece devam etmiştir.
Resim 1: Yahya Çavuş Anıtı (Çanakkale)
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Afrin'e düzenlediği Zeytin Dalı Harekâtı sırasında şehit olan Piyade Astsubay Üstçavuş Musa Özalkan, bizlere diğer bir kahramanlık örneği teşkil etmektedir. Şehit Özalkan’ın, Twitter hesabından harekât öncesi paylaştığı “Biz aşkı, vatan için canını verenlerden öğrendik” ifadesi kendisini ülkesine adamışlığın örneğidir. Özalkan, sanki şehit olacağını hissetmiş ve cesaretle savaşarak ülkesi uğruna canını seve seve vermiştir. Vasiyetinde yer alan; “Şehit olunca devletin ailesine vereceği parayla Telafer´deki çocuklar için anaokulu, kreş veya kültür merkezi yapılması13” isteği ise onun bir kez daha kendisini değil uğruna savaştıklarını düşündüğünün diğer bir göstergesidir.
Geleceğin Savaşları ve Kahraman..
Aslında insanlık tarihi, bir yerde savaş tarihidir. Tarih boyunca insanlar ne zaman değerli bir şey bulsalar onun için savaştılar. Avrupalılar, 1500’lerde yeni dünyada buldukları altın ve gümüş için, 1800’lerin sonuna doğru da Afrika altını ve elması için yarıştılar. 20 ve 21. Yüzyılın başında doğal enerji kaynakları için savaşlar yapılıyor. Diğer yandan yeni teknolojiler savaş alanlarını değiştirdi. Kara savaşları önce denizlere 20. yüzyılda havaya taşındı. 21. Yüzyılda ise uzaya taşınmasından endişe ediyoruz. Son beş yüzyılda, ateşli silahlar savaşlara hâkim oldu. Ateşli silahlar icat edilme seydi, Avrupalılar dünyayı fethedemezdi. Avrupa’nın savaşlarında çok sayıda insanın çeşitli silah kullanmak zorunda kalması, silah fabrikalarının
kurulmasına neden oldu. 1850’ler ile Birinci Dünya Savaşı’nın sonu arasında üç temel savaş aracı ortaya çıktı; savaş gemisi, tank ve bombardıman uçağı. Bu üç savaş aracı 1914-1941 yıllar arasında silahlı kuvvetlere hâkim oldular ve savaş gemisinin yerini uçak gemisi alsa da günümüzde de aynı konumlarını sürdürüyorlar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeni küresel
güç olan ABD, tek hedefe isabet kaydetmek için çok silah ve insan kullanmaktan kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Yüksek isabet oranı ve bunu sağlayacak, teknoloji, Amerikan askeri kültürünü geliştiren motivasyon oldu. Askeri sistemde bir devrim dönemindeyiz. Savaşlar
devam edecek ama önceki savaşlar gibi olmayacaktır. Bilgisayar, savaşın karakterini yeniden tanımlıyor. Her şey bilgisayarlardan takip edildiği için, savaşlar artık video oyunu gibi olmaya başladı. Ancak, asker hastanelerini ziyaret ederseniz bunun video oyunu olmadığını anlarsınız. Uçak gemileri ve tankların yerine başka silah sistemleri gelecek ama henüz ortada yoklar.
Sensörler, güdüm sistemleri ve uydu haberleşmesi ile konvansiyonel silah kullanmadan binlerce mil uzaktaki hedefleri vurabilen teknoloji üstünlüğünü yakalayan ülkeler var. Artık, konvansiyonel savaş yapacak arazi kalmadı. Büyük ordular, klasik devlet gücü anlayışı ve topyekûn savaş tam isabetli güdümlü silahlar dünyasında pek anlam taşımıyor. Ancak henüz eski silah sistemlerin tamamen ortadan kaybolması için birkaç kuşak daha zaman var. Özetle normal askerin yerini zamanla “süper asker” alacak14.
Savaş, zorlayıcı (güç kullanan) bir yapılanma ve belirli bir liderlik altında teşkilatlanan grupların yaptığı organize askeri çatışma olarak tanımlanmak tadır15. Clausewitz’e göre savaşın yönetimi şans, insan kişiliği ve diğer ölçülemez faktörlere bağlıydı16. Uluslar kendilerine özgü yöntemlerle savaşırlar. Tarihte, Roma lejyonerleri karmaşık yollar ve kaleler inşa ettiler,
Türkler at üzerinde saldırdılar, Japon Samurayı yakın dövüş teknikleri geliştirdi. Sanat gibi savaş da bir ulusun ruhundan çıkar. Birçok ulus anılmaya değecek tarzda savaşır. Bazen tarih ve coğrafyanın kavşaklarında yenilik yapmak, savaş yöntemlerini değiştirmek zorunda kalır, bazen de daha özgün ülkeleri taklit ederler. Bugün, Amerikalılar için silahlar, cesaret ve komutanlık yeteneğinden önce gelir17. İngilizlerin donanma tecrübeleri, Almanların kurmayları, İsviçre ve İsrail’in yedek asker sistemleri, Vietnam’ın hafif piyade gücüne dayanması, onlar ve düşmanları için önemlidir ama taklit edilecek modeller değildir. Körfez Savaşı ile birlikte ‘potansiyel yüksek teknolojili savaş alanı’ tanımı yapılmaya başlandı. Böyle
bir savaş alanının genel özelliklerinin başında askerlerin sık sık yalnız kalmaları ve izole olma ihtimali gelmektedir. Birliklerin birbirine karışması, irtibatın kopması, sis kullanımı vb. nedenlerle görüşün azalması gibi hususlar askerlerin dağılmasına ve yalnız kalmasına yol açabilecektir. Böyle bir savaşın mental zorlukları ile başa çıkabilmek, özellikle kitlesel zayiat
karşısında stres ve dayanıklılığı artırabilmek, kaosu önlemek için özel eğitim programları gerekmektedir18. Savaş alanının bu değişimi askeri yapı, doktrin ve profesyonel askeri eğitim ile birlikte her şeyin ötesinde savaş araçları ve platformları bakımından elde edilmesi çok zor yeni stratejik ve operasyonel ihtiyaçları dikte etmektedir. İyi eğitilmiş birliklere sadece
savaşmak için değil, savaş sonrası istikrar ve ülke inşası operasyonları için de ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır.
Silahların isabetsizliği nedeni ile modern savaş, topyekûn savaşa dönüşmüş tü. Şimdi topyekûn savaş çağı kapanıyor, daha kısıtlı savaş türü ortaya çıkıyor. Savaş, olağandışı bir hal olmaktan ziyade, uluslararası sistemin düzenli ve sık yaşanan bir parçası oldu. Bugün artık savaş ve barış arasındaki çizgi, askeri olmayan ve yarı askeri yöntemler nedeni ile belirsiz hale geldi. Savaş işi değişiyor, bu açık ve görünen yollardan olmuyor. Yeni savaşlar daha çok özel savaş metotlarını içerecektir ve bu tür çatışmalar için merkezi bir ordunun rolü genellikle sınırlı olacaktır. Yeni teknolojiler, yeni tip düşmanlar ve yeni ideolojiler ile her şeyi karmaşık hale getiriyor. Konvansiyonel savaş anlayışımızda önemli kırılmalar var. Bunlardan biri artık geçmişin seferberlik anlayışı tarihe karışıyor. Acemi er sistemi ve savaş zamanında kullanılacak yedek kabiliyetler düşüncesi gittikçe işe yaramaz hale geliyor. Seferberlik internete, siber yöntemlere kayıyor; çünkü savaşlar artık algı yöntemi ile, fikirlerin manipülasyonu, kimliklerin
kurcalanması, imaj şekillendirmesi ile iç içe geçiyor. Terörle küresel savaş ile birlikte lokal çatışmaların birbirine ilişkilendirildiği küresel bir çatışma dönemi başladı19. Batının çağdaş savaşları artık büyük ordular ile yapılmayacak, temsilci olarak az sayıda profesyonel temsilciler gönderili yor. Askerler savaş meydanında beka yani hayatta kalmak için bulun mayacak, zayiatlar azalacak. Konvansiyonel savaşta düşmanı bulmak kolay, öldürmek zordur, düzensiz savaşta ise düşmanı bulmak zor, öldürmek kolaydır. Savaş artık halk, ayaklanmacılar ve patlayıcılar içinde geçtiğinden askerler için taarruz, savunma ve istikrar harekâtı kapsamlı yeni görevler belirlenmeye başladı20. Savaşlarda binlerce asker olmayacak, sıradan piyadenin yerini özel operasyon askerleri ve teknoloji uzmanları alacaktır. 20 yaşında onbaşı artık 40 yaşında bir albay gibi hava harekâtı isteyebilir. Teknoloji artık üst rütbelileri gerçek savaş alanından çıkmasına yardım ederken gerçek zamanlı savaşa daha çok angaje olmasına da yardım
etmektedir. Bu olgu gelecekte “çekirdek liderlik” tartışmasını da getirecektir. Çok daha fazla bilgi çok kısa sürede gelirken, kararlar daha hızlı alınmak zorundadır. Artık teknoloji karşısında dakikalar değil saniyeler içerisinde kararlar verilmelidir. Bu nedenle bilgisayarla karar vermek için ‘yapay akıl’ çalışmaları gibi uzman sistemlere büyük paralar harcan maktadır. Çare ‘akıllı savunma’, çok para; güçlü ordu anlamına gelmiyor. Savaşçının özellikleri yine cesaret, kendini adama ve acı çekmek olacaktır. Teknoloji, insanların savaş ve ölüm şekillerini değiştirir ama savaşın dehşetini ve zafer duygusunu ya da ölüm gerçeğini asla değiştirmez.
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder