İdlib Senaryoları.,
Erol Başaran Bural
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi
09 Ağustos 2018 Perşembe
İdlib Senaryoları
Çatışmasızlık Bölgeleri
Mayıs 2017’de Astana’da alınan kararlar çerçevesinde Suriye’de dört ayrı konumda çatışmasızlık bölgesi ilan edilmişti. Bunlardan birincisi Humus kuzeyinde Talbise ve Rastan bölgeleri idi. İkinci bölge Şam kuzeyinde yer alan Doğu Guta. Üçüncü çatışmasızlık bölgesi ise ülkenin güneyindeki Dera ve Kuneytra idi. Dördüncü ve en önemli çatışmasızlık bölgesi ise İdlib’in tamamı ve Lazkiye’nin kuzeydoğusunda kalan alandı.
Astana’da Türkiye, Rusya ve İran’ın üzerinde anlaştığı çatışmasızlık
bölgelerinin ilk üçünde, yani; Humus kuzeyi, Doğu Guta ve Dera-Kuneytra
bölgelerinde Suriye Rejimi ve İran destekli Şii milis güçler, Rusya’nın hava
desteği ile çatışmasızlığı bozarak bu bölgeleri birer birer ele geçirdi.
Fırat’ın batısında Suriye Rejimine muhalif grupların kontrolünde iki ana bölge kaldı.
Bunlardan birincisi Suriye’nin güneyinde Ürdün sınırında ABD destekli
muhaliflerin elde tuttuğu ve bir ABD üssünün de bulunduğu El Tanf bölgesi.
İkinci bölge ise ülkemiz için de büyük önemi haiz, 12 ateşkes gözlem noktamızın yani askerlerimizin konuşlandığı, Suriye’nin hemen her yerinden çatışmalardan kaçan insanların yığıldığı ve rejim muhalifleri ile terör örgütlerinin diğer bölgelerden son bir buçuk yıl içerisinde konvoylarla aktarıldığı İdlib bölgesi.
2015 yılından bu yana muhaliflerin kontrolünde bulunan İdlib, Zeytin Dalı
Harekâtı ile TSK tarafından kontrol altına alınan ve terör örgütü PKK/PYD’den
temizlenen Afrin bölgesini güneyden emniyete alırken, aynı zamanda Suriye
kuzeyinde yaratılmaya çalışılan terör devletçiğinin Akdeniz kıyılarına
ulaşmasını engellemek maksadıyla elde tutulması gereken önemli bir coğrafi konuma sahip.
İdlib Operasyonuna Yönelik Emareler
Temmuz 2018’de Suriye’nin güneyinde yer alan Dera ve Kuneytra bölgelerinin
Suriye rejim güçleri tarafından ele geçirilmesinin ardından, sahadaki aktör
ülkelerin bütün dikkatleri İdlib’e yoğunlaşmış durumda. Suriye Devlet Başkanı
Beşar Esad’ın Rus Haber Ajansı TASS’a verdiği bir mülakat, Suriye Rejiminin
müteakip ve en yakın hedefinin İdlib bölgesi olduğunu açıkça gösteriyor.[i]
“İdlibliler ya teslim olacak ya da ölecek” şeklinde açıklama yapan Esad, aynı
zamanda Rusya'nın, Ebu Duhur (İdlib doğusu, Halep güneyi) köyünde organize
ettiği insani koridor üzerinden Şiileri İdlib’den tahliye ediyor.[ii]
3 yıldan fazla bir süredir Heyet Tahrir Şam (HTŞ-Nusra) kuşatması altında İdlib
merkezin yaklaşık 8 km kuzeydoğusunda bulunan Fua ve Keferya bölgelerinde
yaşayan yaklaşık 5.000 Şii’nin Lazkiye bölgesine tahliyesi karşılığında,
hapishanelerde bulunan 1.500 muhalifin serbest bırakılmasına dayanan
anlaşmanın[iii] İdlib bölgesinde sadece muhaliflerin ve terör örgütlerinin
bırakılması, olası bir operasyonda Rejim yanlısı Şiilerin çatışmalardan
etkilenmemesi amacını taşıdığı anlaşılıyor.
Muhtemel İdlib operasyonuna ilişkin bir diğer emare ise Suriye Rejim güçleri ve
İran destekli Şii milislerin İdlib bölgesine yönelik yığınaklanma yaptığına
ilişkin haberler. Bu haberlere göre Rejimin silahlı güçleriyle birlikte tank,
zırhlı araç ve füze rampalarını bu bölgeye kaydırdığı anlaşılıyor. Dera ve
Kuneytra’ın Rejim tarafından ele geçirilmesinin ardından yaşanan gelişmeler
İdlib’e yönelik muhtemel bir operasyonun ayak sesleri olarak düşünülüyor.
Tam da bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Temmuz ayı sonunda yaptığı telefon görüşmesinde “Dera’da sivillerin hedef alınmasının kaygı verici olduğunu, Şam Rejiminin benzer bir şekilde İdlib’e de yönelmesi durumunda Astana mutabakatının özünün tamamen yok olabileceğine”[iv] dikkat çekmişti.
Bu arada yaşanan dikkat çekici bir diğer gelişme ise; Esad rejimi ile Şam’da
görüşmeler yürüten PKK/PYD terör örgütünün İdlib’e yönelik muhtemel bir
operasyonda denkleme dâhil olma talebi.[v] PKK/PYD’nin ABD’nin de destek ve
teşviki ile Suriye Rejimi ile görüşmeleri fırsata çevirerek İdlib’e yönelik
muhtemel bir operasyona katılma talebinin ardında temel olarak Afrin konusunun yer aldığı görülebiliyor. PKK/PYD terör örgütü Afrin’de yaşadığı hezimeti kapatabilmek adına, İdlib operasyonunda aktif rol alarak, Afrin bölgesini yeniden ele geçirebilmenin hayalini kuruyor gibi gözüküyor.
PKK/PYD’nin İdlib operasyonunda yer almak istemesinin ikinci nedeni ise rejimle
yakınlaşma ve iş birliğini artırarak Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olabilmek
ve müzakere masasında daha güçlü oturabilmek. Üçüncü neden ise kendisini IŞİD ve IŞİD türevi radikal terör örgütleriyle mücadele eden en önemli güç olarak konumlandırmaya ve uluslararası kamuoyundan destek almaya devam edebilmek.
Kim, Neden İdlib Operasyonunu İstiyor?
Rusya Himeymim Hava Üssüne yönelik düzenlenen insansız hava araçları
saldırılarının ve düşürülen uçaklarının kaynağının İdlib’de konuşlu silahlı
gruplar olduğunu, İdlib temizlenmeden Suriye’deki Rus varlığının güvenliğinin
sağlanamayacağını, bölgedeki Çeçen grupların ileride kendisine yönelik tehdit
oluşturacağını düşünüyor.
Suriye Rejimi de benzer şekilde İdlib’deki muhalifler, radikal silahlı gruplar,
terör örgütleri ve bunların uzantıları etkisiz hale getirilmeden Suriye’de
Rejimin kesin zaferini ilan edemeyeceğini, İdlib ele geçirilmeden Halep’i Şam’a
bağlayan ana karayolu M5’in kontrolünü sağlayamayacağını, muhaliflerin elindeki diğer bölgeleri ele geçirmesinin ardından yarattığı momentumla İdlib’de nihai zafere kısa zamanda ulaşabileceğini değerlendiriyor.
İran ise bölgedeki varlığını pekiştirmek, Şii koridorunu güçlendirmek,
İran-Suriye hattındaki lojistik destek hattını kontrol altına almak adına
İdlib’in alınmasını istiyor. Son zamanlarda yeniden dile getirilmeye başlayan
haberlere göre; İdlib’de yaklaşık 4.000 silahlı gücü bulunan Türkistan İslam
Partisi isimli terör örgütü mensuplarının etkisiz hale getirilmesi için Çin’in
de İdlib’e yönelik bir operasyona destek vermek istediği belirtiliyor. ABD ise
İdlib’e operasyon düzenlenmesi halinde PKK/PYD’nin bu operasyonda yer alması
gerektiği mesajını Suriye Demokratik Güçleri maskesi altında Şam rejimine
iletiyor.
Türkiye’nin Tutumu
Türkiye ise bütün aktörlerden farklı olarak, Suriye sınırımızın yaklaşık 100
km.lik bölümünü oluşturan İdlib’de çatışmaların yaşanması halinde en az 500.000 insanın sınırlarımıza dayanacağını, binlerle ifade edilebilecek sivil kayıpların yaşanacağını, İdlib’deki çatışmaların sınırlarımıza kadar sıçrayabileceğini, gözlem noktalarındaki askeri birliklerimizin güvenliğinin tehlikeye gireceğini, bu nedenle çatışma yerine diyaloğa dayalı bir çözüm geliştirilmesi gerektiğini düşünüyor.
Muhtemel İdlib Operasyonuna İlişkin Senaryolar
Sahadaki gelişmeler değerlendirildiğinde Suriye Rejim güçlerinin muhtemel bir
İdlib operasyonuna ilişkin beş farklı senaryo üretmek mümkün.
Bunlardan birincisi Türkiye’nin karşı olmasına rağmen Suriye Rejim güçleri
tarafından İdlib’e yönelik kapsamlı bir operasyon düzenlenmesi.Her ne kadar
İdlib’e yönelik operasyona yalnızca Türkiye karşı duruyor ve İdlib’de çözümün
diyalog yoluyla sağlanması gerektiğini sadece Türkiye savunuyor gibi gözükse de, Rusya’nın da İdlib’e büyük bir operasyon yapılmasına büyük bir destek vermediği anlaşılıyor. Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentiev’in “Büyük çaplı bir İdlib operasyonu söz konusu değil, ılımlı muhaliflerin Türkiye ve
Rusya ile iş birliği yapmasını teşvik ediyoruz” söylemi bu niyeti ortaya
koyuyor.[vi]
Her ne kadar Himeymim üssü başta olmak üzere Suriye’deki Rus askeri varlığının güvenliğine öncelik veren adımlar atsa da Rusya, hem Astana anlaşması hem de sahadaki iş birliği nedeniyle Türkiye’ye rağmen bölgede büyük bir çatışmanın yaşanmasını istemiyor. Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde Türkiye’nin gözlem noktalarının güvenliği ve muhtemel bir göçün önlenmesi maksadıyla bölgeye takviye kuvvetler sevk etmesi, her hangi bir olumsuzluk yaşanması halinde ise birliklerimizin Suriye Rejim güçleri ve İranlı milislerle çatışması ihtimali de bulunuyor.
Ayrıca, şimdiye kadar TSK ile HTŞ arasında silahlı çatışma yaşanmamasına rağmen, bu senaryo dâhilinde Suriye Rejim güçleri ile çatışan HTŞ’nin TSK birliklerine de silah doğrultması ihtimalini de değerlendirmek gerekiyor. Yine bu senaryo kapsamına İdlib’in diğer bölgelerden çok farklı olduğunun, yabancı terörist savaşçılar dahil olmak üzere birçok fraksiyondan değişik birçok grubun İdlib’de konuşlandığının, HTŞ’nin çatışma imkân ve kabiliyetlerinin Suriye Rejiminin daha önceden çatıştığı gruplara nazaran daha yüksek olduğunun göz önünde tutulması gerekiyor. Bu nedenle yine diğer bölgelere nazaran hem Suriye Rejiminin hem de İran destekli Şii milislerin daha fazla kayıp vereceği, sivil kayıpların ise bölgedeki nüfus yığılması nedeniyle daha fazla olabileceğini değerlendirmek gerekiyor.
İkinci senaryo Suriye Rejim Güçlerinin düzenleyeceği İdlib operasyonuna ABD
desteği ile PKK/PYD terör örgütünün de dahil edilmesi.
ABD’nin PKK/PYD’yi kullanarak İdlib’e müdahalesi zayıf bir ihtimal olarak
değerlendirilebilir. Hatırlanacağı gibi Şubat ayı içerisinde CENTCOM Komutanı
Orgeneral Votel’in; “İdlib gibi bölgelerde radikal grupların toplanması
konusunda kaygılarının bulunduğunu, İdlib gibi yerlerin, birçok örgütün toplanma alanları haline geldiğini ve en nihayetinde bunlarla ilgilenmek gerekeceğini” ifade etmesi[vii] ABD’nin İdlib bölgesine müdahale sinyali olarak okunmuştu. Her ne kadar bölgedeki Rusya, İran ve Türkiye varlığı nedeniyle ABD’nin PKK/PYD terör örgütü maşası ile İdlib’e müdahalesi oldukça zayıf bir ihtimal olarak görülse de, bir olasılık olarak akılda tutulmalıdır.
Bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda TSK’nın hem bölgedeki askeri birlikleri ve hem de takviye olarak göndereceği kuvvetleri ile PKK/PYD’ye müdahale edeceği, Afrin’den temizlenen PKK terör örgütünün bölgeye yaklaşmasına müsaade etmeyeceği, ancak PKK ile İdlib’de mücadele ederken ABD başta olmak üzere birçok cepheden siyasi baskılarla da karşılaşılabileceği düşünülmektedir.
Bununla birlikte PKK/PYD terör örgütünün İdlib’e dahil olma talebinin Suriye
Rejimi tarafından da kabul görmeyeceği, Rejimin de PKK/PYD varlığının Fırat
batısına daha fazla kaymasına razı olmayacağı, Suriye Rejiminin PKK/PYD’yi İdlib operasyonuna dahil etmesinin bölgenin kurtarılmasından çok bölgenin daha da karmaşık hale geleceğini değerlendirdiği kıymetlendirilmektedir.
Üçüncü senaryo HTŞ’nin ve yabancı terörist savaşçıların ikna edilerek silah
bırakmasının ve İdlib’i terk ederek ÖSO kontrolündeki bölgelere tahliyesinin,
ılımlı muhaliflerin ise Rusya öncülüğünde Suriye Rejimi ile anlaşmaya
varmalarının sağlanması.
2013 yılından bu yana ülkemiz tarafından da terör örgütleri listesine alınan
Nusra’nın (HTŞ) ve yabancı terörist savaşçıların İdlib bölgesindeki yegâne sorun
olduğu görülüyor. Başta Ahrar-ı Şam ve Nureddin Zengi olmak üzere HTŞ haricinde kalan grupların ılımlı muhalefet olarak kabul edilebileceği, Dera ve Kuneytra bölgelerinde de olduğu gibi muhtemel bir operasyon halinde bir süre sonra Rejim güçlerine entegre olabilecekleri, hatta Rejim ile birlikte HTŞ’ye karşı cephe açabilecekleri anlaşılmaktadır.
Bu nedenle üçüncü senaryo dahilinde HTŞ’nin silahlarını bırakmaya ikna edilmesi ve Fırat Kalkanı bölgesine sevk edilmelerinin muhtemel çatışmaları azaltacağı, diğer grupların da Rejim güçleriyle anlaşabilecek bir yol bulabilecekleri değerlendirilmektedir. Ancak bu durumda da HTŞ’nin Fırat Kalkanı Bölgesine nasıl entegre edilebileceği, bu bölgede nasıl rehabilite edilebileceği gibi bir sorunla karşılaşılması riski karşımıza çıkacaktır. Bu çerçevede 7 Eylül tarihinde İstanbul’da düzenlenmesi planlanan Türkiye, Rusya, Fransa ve Almanya zirvesinden önce HTŞ’nin silah bırakmaya ikna edilmesine yönelik bir adım atılabilmesi halinde İdlib’de çatışmasızlığın sağlanması kapsamında büyük bir yol kat edilmiş olunacağı kıymetlendirilmektedir.
Dördüncü senaryo ise HTŞ’nin ikna edilememesi ve HTŞ’nin bölgeden çıkarılması maksadıyla diğer muhaliflerin HTŞ ile çatışmaya girmesi, ılımlı muhaliflerin Rejim ile anlaşmaya varması.
Suriye Rejiminin İdlib’e yönelik bir operasyonunun önlenmesi maksadıyla HTŞ’nin zor kullanarak silahsızlandırılması ve bu maksatla aralarında çatışmaların hâlihazırda devam ettiği Ahrar-ı Şam ve Nureddin Zengi’nin başını çektiği Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun desteklenmesi ihtimali de düşünülmelidir. Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde de HTŞ’nin büyük oranda direnmesi ve yüksek yoğunluklu çatışmaların yaşanması, yerleşim yerlerindeki sivillerin zarar görmesi olasılığının artması, ayrıca bölgede konuşlu TSK birliklerinin emniyetine
ilişkin risklerin artması ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır.
Beşinci ve son senaryo ise Suriye Rejiminin Çin’in de talepleri ve finansal
desteği ile mahdut hedefli bir operasyonla Türkistan İslam Partisine yönelik bir
operasyon düzenlemesi, HTŞ’nin ülke dışına tahliyesi.
Sahadaki hazırlıklar ve gelişmeler değerlendirildiğinde, Suriye Rejiminin Eylül
ayı içerisinde mahdut hedefli bir operasyon düzenlemesi olasılığı yüksek gibi
gözüküyor. Son bir ay içerisinde Suriye Rejimi tarafından hava saldırıları ve
topçu atışlarının düzenlendiği bölgeler incelendiğinde, muhtemel bir operasyonda Suriye Rejim güçlerinin Yayladağı ilçemizin güneydoğusunda, sınırımıza yaklaşık 20 km mesafedeki Gab Vadisinde yer alan Cisr eş Şuğur ve yine Yayladağı’nın güneyindeki Türkmen Dağı yani Bayırbucak bölgesini hedef alacağı anlaşılıyor. Cisr eş Şuğur bölgesinde Türkistan İslam Partisine mensup silahlı güçlerin aileleri ile birlikte konuşlandığı biliniyor.
Mahdut hedefli bir İdlib operasyonu seçeneği gerçekleşirse HTŞ’nin kendisine
yönelik bir operasyonun düzenleneceğine tamamen ikna olması, ya çatışarak imha olmayı ya da çatışamadan bölgeden ayrılmayı seçmeye daha kolay karar
verebileceği değerlendirilmektedir.
Çatıştığı takdirde imha olacağına ikna edilebilirse HTŞ unsurlarının Yemen,
Afganistan ya da başka bir bölgeye tahliye edilmesi dahil seçeneklerin
düşünülebileceği kıymetlendiriliyor. Yine bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda Bayırbucak Türkmenlerine yönelik bir Rejim saldırısının ülkemiz için büyük sorun yaratacağı, bölgedeki soydaşlarımızın korunması maksadıyla Türkiye’nin bu bölgeye yönelik operasyona mutlak karşı çıkacağı ve hatta bölgeyi korumak adına çeşitli yöntemlerle rejim güçlerine karşılık vereceğini akılda tutmak gerekiyor.
Sonuç yerine…
İdlib meselesi 2017 yılından bu yana Türkiye’nin karşısında bir sorun yumağı
olarak duruyor. Önümüzdeki kısa vadede ülkemizin İdlib sorununun da çözülmesi için büyük gayret sarf etmek zorunda kalacağı anlaşılıyor. Bütün silahlı grupların bir arada bulunması, TSK’ya ait gözlem noktalarımızın bölgede konuşlu olması, muhtemel bir mülteci akınının Türkiye’yi yıpratabileceği göz önünde bulundurulduğunda yukarıda sıralanan senaryolar dahilinde en iyi çözüm tarzının;
- HTŞ’nin bir an önce silahlarını tamamen bırakmaya ikna edilmesi,
- HTŞ’nin tahliyesine yönelik sahadaki aktörlerle anlayış birliği sağlanmasına
yönelik tedbirlerin alınması,
- Suriye Rejim güçlerinin Cisr eş Şuğur’da konuşlu ve Türkiye’nin de terör
örgütü olarak kabul ettiği Türkistan İslam Partisine yönelik mahdut hedefli bir
operasyonuna karşı durulmaması,
- Gözlem noktalarımızın fiziki emniyetin artırılmasına yönelik tedbirlere devam
edilmesi, yakın hava desteği ihtiyacına binaen gerekli çalışmaların yapılması,
- PKK/PYD terör örgütünün bölgeye yaklaşmasına dahi müsaade edilmemesi,
- Bayırbucak Türkmenlerinin korunmasına yönelik tedbirlerin artırılması olduğu
düşünülmektedir.
KAYNAKÇALAR;
[i]http://www.star.com.tr/guncel/esad-ile-pydden-idlib-oyunu-haber-1369185/
[ii]https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201807301034517366-rusya-yardimiyla-siviller-idlibden-ayrilamaya-devam-ediyor/
[iii]https://www.independent.co.uk/news/world/middle-east/syria-conflict-latest-sieges-kefraya-foua-idlib-starve-tactics-deraa-a8456651.html
[iv]http://www.milliyet.com.tr/erdogan-dan-putin-e-idlib-uyarisi-siyaset-2706718/
[v]https://www.aksam.com.tr/dunya/pyd-ile-esadin-idlib-pazarligi/haber-759234
[vi]https://www.al-monitor.com/pulse/originals/2018/08/putin-man-middle-assad-erdogan-syria-idlib.html#ixzz5NPIjKAfN
[vii]http://www.trthaber.com/haber/dunya/centcom-komutani-votel-ypg-ile-ortakligimiz-surecek-352962.html
Uzman Hakkında
Erol Başaran Bural
Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi
erolbural@gmail.com
Uzmanın Diğer Yazıları
İdlib’de Silahsızlandırılmış Bölge ve Silahsızlan(dır)ma-Tasfiye-Entegrasyon
İdlib'te Yaklaşan Felaket
İdlib Senaryoları
PKK Terörünün Kuluçka Makinası: Kandil
Taliban’dan IŞİD’e: Afganistan ve Terör Sorunu
ABD’nin Nükleer Anlaşmadan Çekilme Kararı ve Sonrası
Suriye’ye Atılan “Savaş Baltaları” ve Propaganda
Suriye İç Savaşında Pandoranın Kutusu: İdlib
Afrin’e Uzanan Zeytin Dalı
ABD Stratejik İletişiminin Çöküşü: PKK/PYD Üzerinden Yalanlar
İdlib Açmazı
İran Krizi PKK’nın İştahını Kabartıyor
Türkiye’nin 2017 Yılında Terörle Mücadele Stratejisi: Önleyici Kolluk ve
Kesintisiz Mücadele
PKK/PYD’ye Silah Yardımı Saçmalığı
Türkiye’ye Yönelik Terör Tehdidi: IŞİD’in Emni’leri
Neden Şemdinli?
IŞİD’in Yeni Modus Operandisi
İdlib’de Riskler ve Tehditler: Malhama ve İngimasi
Terörizmle Mücadelede Kamuoyu ile İletişim Yönetimi Nasıl Olmalı?
Uluslararası Toplum IŞİD’e Odaklanırken, Boko Haram Vahşeti Artıyor
IŞİD'den En Çok Türkiye Zarar Görüyor
IKBY’nin Bağımsızlık Referandumu, PKK Terör Örgütü ve Gerçekler
IŞİD Yalnız Kurtlarını Uyandırmaya mı Çalışıyor?
Terörizmle Mücadelede Terör Örgütü Lider Kadrolarına Yönelik Operasyonlar
PKK Terör Örgütünün Kitle İkna Silahları ve Propaganda Yöntemleri
Avrupa Birliği Terörizm Durumu ve Eğilimi Raporunda PKK Terör Örgütü
PKK/PYD’nin Yabancı Teröristleri
Terörizmi Küresel Alana Yaymak: Filipinler’de DAEŞ Varlığı
Brüksel'deki NATO Zirvesi ve Uluslararası Terörizmle Mücadele
Manchester’da Terör Saldırısı: DAEŞ’in Yalnız Kurtları ya da Uyuyan Hücrelerimi?
PYD ve PKK İlişkisini Anla(ta)mamak
Terör Örgütleri ve Propaganda: DAEŞ Terör Örgütü Örnek Olay İncelemesi
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder