Kemal Kılıçdaroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kemal Kılıçdaroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Mart 2017 Cuma

GERÇEKLERİ SÖYLEYEN HOLLANDALI SİYASETÇİ


GERÇEKLERİ SÖYLEYEN HOLLANDALI SİYASETÇİ

Ali Serdar Bolat

17 MART 2017


Gerçekler acıdır bazan. Bize tatlı gelen yalanları dinlemekten zevk alırız çoğu 
zaman. Ve acı gerçekleri söyleyenlere kızarız, dinlemek istemeyiz onları. 
Hollanda Özgürlük Partisi Lideri Geert Wilders konuşuyor.
Duymak istemediğiniz gerçekleri söylüyor.
Türkçe alt yazılı video

http://medyaningucu.net/hollanda-nin-asiri-sagci-lideri-geert-wilders-turk-vatandaslari-icin-turkce-alt-yazili-bir-video-paylasti-hukumetiniz-sizi-kandiriyor-izleyin-paylasin-derim-1

"Bugün Türklere bir mesajım var:
Hükumetiniz, sizin bir gün Avrupa Birliği üyesi olacağınıza 
inanmanızı sağlayarak sizi kandırıyor.
Bunu unutun. Siz Avrupalı değilsiniz ve hiç bir zaman olmayacaksınız.
Türkiye gibi bir İslam devleti Avrupa'nın bir parçası olamaz.
Avrupa'nın savunduğu tüm değerler - özgürlük, demokrasi, insan hakları -
İslam ile uyumsuzdur.
Türklerin vizesiz bir şekilde Avrupa'ya seyahat etmesini de istemiyoruz.
Halk, bunu kabul eden Avrupa hükumetlerine oy vermeyerek görevden
uzaklaştıracaktır.
Türkiye, tehlikeli bir İslamcı olup İslam bayrağını taşıyan Erdoğan için oy
kullanmış bulunmaktadır. Daha fazla İslam istemiyoruz, azalmasını istiyoruz.
Bu nedenle, Türkiye, bizden uzak dur. Seni burada istemiyoruz"

****


Tabii burada küçük bir saptırma yapıyor. Sorun AKP veya Tayyip Bey değildir.
1963'den AKP'nin iktidara geldiği 2002'ye kadar geçen 39 yılda Türkiye'nin
başında Tayyip Bey mi vardı? Aksine, laik hükumetler vardı. Demek ki, AB
kapısında bekletilmemizin nedeni Tayyip Bey veya AKP değil. Neden şu:
Avrupa Birliği, kalabalık nüfuslu Müslüman bir ülkeyi tam üye yapmak istemi-
yor. Bosna-Hersek gibi 3 milyonluk bir ülke olsaydık sorun çıkmazdı.

****


Demirel, Kenan Evren, Özal, Ecevit, Çiller, Mesut, Türkeş, Bahçeli, 
Baykal, Kılıçdaroğlu, Tayyip Bey, Abdullah Gül, Davutoğlu...

1963'den beri Türkiye'yi yönetenler halkımızı hep aldattılar.
Hep gerçeklerin tam tersini söylediler:

-AB'ye gireceğiz, tam üye olacağız
-Avrupa medeniyetin merkezidir
-Atatürk Batı'yı hedef göstermişti
-Avrupa'da vizesiz dolaşacağız
-İşsizlerimiz Avrupa'da iş bulacak
-Başımızdan aşağı Avrolar yağacak

Bu söylediklerinin doğru olmadığını biliyorlardı. Geert Wilders'in söylediği gibi
halkımızı 54 yıldır kandırıyorlar. 1963'den beri... (Since 1963) Marka gibi...
Halen kandırmaya devam ediyorlar. Hepsinin partilerinin programlarında "He-
defimiz AB'ye tam üye olmak" yalanı var...

***

Türkiye'yi AB'ye aday üye yapma projesi ABD imalatıdır.
Avrupa Birliği Türkiye'yi aday üye yapmak istemeyince ABD derhal devreye
girmiş ve AB şeflerini şöyle uyarmıştı:

"Yahu siz deli misiniz? Tavuğu tam yolma kıvamına getirmişken elimizden 
kaçıracaksınız. Siz aday üye yapmazsanız gider başka kocaya kaçar.
Rusya'ya yanaşır, Avrasya'ya yanaşır. Size Türkiye'yi tam üye yapın diyen
mi var? Bağlayın kapıya, oyalayın. Elimizden kaçırırsak hem Kürdistan kur-
ma hem de Kıbrıs'ı geri alma şansımızı kaybederiz"

***

Bunun üzerine aday üye yapıldık. 
O zamandan beri AB'nin Türkiye'ye dayattığı 4 şey var

1- Türk Ordusu Kıbrıs'ta işgalcidir. Kıbrıs AB toprağıdır. Türk Ordusu çıkmalı.
KKTC işgal edilen AB toprağı üzerinde kurulmuş sahte bir devlettir.
2- Kemalizmin modası geçti. O adamın resimlerini indirin.
Dinsel örgütler sivil toplumdur, demokrasinin vazgeçilmez parçasıdır.
3- PKK ile silahlı mücadeleden vazgeçin, özerklik verin.
Etnik örgütler sivil toplumdur, demokrasinin vazgeçilmez parçasıdır.
4- Çiftçinizi desteklemeyin. (Biz size borç verelim, tarım ürünlerini ithal edin.)

Sanayinizi desteklemeyin. (Bizden yedek parça alıp montaj yapın.)
Gümrükleriniz AB ile uyumlu olsun (Gümrük Birliği=tarım ve sanayi ürün-
leriniz bizimkiler ile rekabet edemesin, bunları biz daha ucuz ürettiğimiz
için bizden almaya mecbur kalın.)

İşte halkımıza anlatılmayan Avrupa Birliği gerçeği bu.

Peki, yöneticilerimiz niçin bu tuzağa düştüler? Niçin halkımızı hep aldattılar?
Kesinlikle maddi değil, tamamen duygusal nedenlerle...


http://aliserdarbolat.blogspot.com.tr/2017/03/gercekleri-soyleyen-hollandal-siyasetci.html


9 Mart 2017 Perşembe

ALIN SİZE ÖNDER; (EMİNE ÜLKER TARHAN GERÇEĞİ )


ALIN SİZE ÖNDER; (EMİNE ÜLKER TARHAN GERÇEĞİ ) 


AHMET AKIN
Ahmet Akın/t2174a
21 Kasım 2014
t2174a@hotmail.com

Bugün ülkenin bir karşı devrim, fiili bir işgal hazırlığı içinde olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Fakat bunlar bir anda değil, adım adım, sindire sindire, hatta göz göre göre yapıldı ki, bu durumun asıl failleri ve sorumluları başta siyasetçiler olmak 
üzere, olacakları bildikleri halde görevlerinin gereklerini yerine getirmeyenlerdir. 

(Sadece son 10 yılı Kastetmiyorum, bugünkü sonuç dünün birikimidir.)

Ve bugün eğer iktidar sahiplerinin çıkarları aksine adım atacak olursanız (ki artık bunu yapamazsınız), gözünüzün yaşına bakılmaksızın, her türlü iftira ve 
yaptırımla karşılaşır, hakkınızı arayacak bir kurum da bulamazsınız.

Gerçek şu ki, artık herkes izin verildiği ölçüde hareket kabiliyetine sahip! Bu çerçevenin dışına çıkıldığı takdirde aklı başında olan herkes neyle karşı 
karşıya kalacağını bilir!..

Buna rağmen ülkede hala bir demokrasi ortamı varmış gibi hava estirilmekte, seçimlerden, partilerden, siyasilerden medet umulmakta, toplumun gözünden 
gerçekler kaçırılmakta ve gizlenmektedir.

Açıkçası bunlar, mevcut ortamda hiçbir getirisi olmayan, halkı oyalama taktikleridir.

Bugün eğer siz insanlık adına bir şeyler yapma niyetinde ve gayretindeyseniz, Atatürk’ün gerçekten manevi mirasçısı ve O’nun fikirlerinin savunucusu iseniz, 
bilin ki size siyasi arenada yahut vb. ortamlarda yaşam hakkı tanınmaz, toplumu yönlendirmenize izin verilmez.

Düşünün ki, halka gerçekleri haykıran Atatürk’ün gerçek manevi mirasçıları Hablemitoğlu, Uğur Mumcu, A. Taner Kışlalı gibi aydınlarımız halihazırda böyle bir ortam oluşmamışken susturuldular.

Sahip çıkan, haklarını arayan da olmadı, çünkü onların arkasında kimse yoktu; tıpkı bugün Türk milletinin sahipsizliği ve arkasında kimse olmadığı gibi…

Şöyle de diyebiliriz, bugün artık birilerinin izni ve onayı olmadan, bu ülkede açıktan kimse Atatürk milliyetçiliği yapamaz. İzin vermezler; sadece 
‘Atatürkçülük’ yapılmasına izin verilir ki, aradaki fark önemlidir.

Ne bir siyasi partinin başı, ne üniversite rektörlüğü, ne bir askeri yahut polis teşkilatının üst kademeleri, ne de belli başlı stratejik noktalar… hiçbir karar 
merciinde söz hakkı tanınmaz, halkı Atatürk’ün milliyetçilik esaslarına göre örgütlemenize müsaade edilmez. Bunun için gerekli tüm önlemler alınmıştır.

Bunların aksini iddia edenler veya edecekler, Akp‘nin bugüne dek yaptıklarına baksınlar;

Kaldı ki adına ‘Ergenekon’ dedikleri aşamada susturulanların, içeri atılanların hepsi Atatürkçü ve vatansever bile değildi, fakat her hükümet karşıtı eylem ve 
söylemde bulunan, muhalif tavır takınan öyle lanse edildi.

Akp ve Erdoğan (daha doğrusu onu yönlendirenler) kendisine ve amacına engel teşkil edecek unsurları susturmuştur, gariptir bunların içinde sosyalisti, 
kürtçüsü de vardır, Apo’nun dostları da… Temelde aynı bölücü zihniyetin hizmetkarlarıdırlar, fakat bunların bir kısmı Amerikancı olmadıkları, bir kısmı 
da Rus emperyalizmi yanlısı oldukları veya Amerikan çıkarlarına karşı oldukları gerekçesiyle içeri alınmışlardır. Kimisi daha sonra içeride devşirilmiş, şartlı 
salıverilmiştir.

( Bunların kimler olduğunu, son dönem gelişmeleri takip edenler tahmin edeceklerdir.)

Bu kişilerden bazılarının Anti Amerikancılık propagandası yapması, halkın gözünden bazı gerçekleri kaçırmak içindi. Mesela bunlar hiçbir zaman bir Rus 
emperyalizmini eleştirmemişlerdir, varsa yoksa Amerikan emperyalizmi… 
Dolayısıyla antiemperyalistlikle alakaları yoktur, amaç bir ‘devir teslim merasimi’nden; yani bahsettikleri gibi tam bağımsızlıktan yana değil, Türkiye’yi 
birinin pençesinden alıp diğerine teslim etmekten ibarettir.

Tabi içeri alınanların tümünü aynı kefeye koymuyoruz. Sapla saman bilinçli olarak karıştırılmıştır çünkü.

İşte, mevcut iktidar sahipleri ve arkasındakiler için her dönem asıl tehlikenin Türk milliyetçiliği olduğu gerçeği göz önünde bulundurulursa, böyle bir ortama 
müsaade edilip edilmeyeceği daha net anlaşılır ki, bugün halkın önüne sürülen bazı milliyetçi yapılanmalar aslında kontrol altında tutulmaktadır.

Fakat bu yapılanmaların içinde olanların birçoğu durumun farkında değildir çünkü iş, hareketin başını çekenlerde bitmektedir.

Bugün belli bir kitle üzerinde söz sahibi olan birtakım kişilerin ya Atatürk’ün devrimcilik anlayışıyla ilgileri yoktur ve bundan dolayı kendilerine yol 
verilmektedir, yahut sistemin çıkarlarına bilerek ya da bilmeyerek hizmet etmekte, dolayısıyla halk oyalanmaktadır ki, boşa akıp geçen zaman karşı tarafın lehine işlemektedir.

Aksi takdirde durumun vehameti görülmüş, artık siyasi partiler ve söylem Atatürkçülüğü ile bir sonuç alınamayacağı anlaşılmış ve halka da uygun bir dille 
anlatılmış olurdu.

Düşünmek gerekir ki, Erdoğan amacına engel teşkil eden herkesi, her kurum, kuruluş, örgüt ve yapılanmayı hiçbir gerekçe göstermeden saf dışı bırakmış, 
kimilerini de devşirmiştir. Bu değişim ve tasfiyeler için gerekli şartlar zaman içinde oluşturulmuş ve kaçınılmaz olan gerçekleşmiştir.

Halka doğruları yazıp söyleyecek bir avuç aydın kesim ise sesini duyuracak ortamlardan mahrum bırakılmış, milliyetçi yapılanmalardan dışlanmıştır.

‘Bakın, ülkede demokrasi var, aksi durum söz konusu olsaydı kimse muhalefet yapamazdı’ izlenimi vermek için de, kimilerinin iktidara açıktan karşı 
propagandada bulunmasına izin verilmiş, göz yumulmuştur. (Yalnız belli koşullarla. Zira bu, oyunun kurallarındandır.)

Fakat inisiyatif ve otorite, mutlak Erdoğan’dadır, çünkü yasalara göre hareket eden değil, yasaları kendine ve amacına alet eden, ‘yasa koyan’ konumundadır ve kimse de bu durum karşısında bir şey yapmamakta, yapamamaktadır.

Bir ‘FAKAT’ daha var ki, o da uyuyan devin uyanması, uyandırılması korkusu ve tehlikesidir! 

İşte Erdoğan ve diğerlerinin asıl korkusu, Türk milletinin ayağa kalkması ve bu oyuna bir son vermesi ihtimalidir.

Bütün bu takiyye, ikiyüzlülük, diktatörlüğünü açıkça ilan edememe vs.. , Türk milletinin gazabından çekindikleri, Türk’e esareti açıkça kabul 
ettiremeyecekleri içindir.

Göstermelik te olsa düzenlenen ‘Atatürk’ü Anma Merasimleri’ de bu sebeptendir. Çünkü Atatürk’ü bu milletin kalbinden ve zihninden kazıyıp atmanın hiç te 
düşündükleri kadar kolay olmadığının bilincindedirler.

Ben burada ne yapılması gerektiğinden ziyade, yapılan yanlışı- yapılmaması gerekeni ortaya koymak istiyorum ki, bu da çözümün bir parçası ve bir adım 
sonrası için önemlidir.

Bugün tam bir kuşatılmışlık altında olduğumuz konusunda kuşkuya yer yok.

Toplum maddi manevi baskı altına alınmış, düşünme ve karar verme yetisi 
zayıflatılmış, psikolojik operasyonlar yaşamın her alanına serpiştirilmiş…

Sağlıklı düşünebilen, bir şeylerin farkında olan çok az, olduğunu zannedenler de 
buzdağının sadece görünen kısmının farkında.

Halkın algısıyla çok rahat oynuyorlar, bir siyasinin (ya da partinin) ömrü biter bitmez (deşifre) hemen bir diğerini öne sürüyorlar ki, o kitle başıboş kalmasın 
ve halk uyumaya devam etsin; toplumda her şeyin, her sorunun mutlak koşul ve şart altında siyasetle çözüleceği görüşü hakim olsun!

İktidara muhalif gözüken partiler ve kadroları bir bayrak yarışı içindelermiş gibi, bayrak bir siyasinin elinden diğerine el değiştirip durmakta, gerçekteyse 
değişen sadece isimler, yüzler olmaktadır. Temel anlayıştaysa değişen bir şey yok ve bugüne kadar bunun örneklerini defalarca gördük, fakat hala da bu ucuz 
numaraları afiyetle yiyoruz.

Birileri çıkıp bunun böyle olmadığını söyleyince de, duygusal davranarak o kişiyi günah keçisi ilan ediyoruz. Ne zaman ki acı gerçeklerle yüzleşiyoruz, o 
vakit aldatıldığımızı fark ediyor, fakat ne fayda ki kaybeden yine biz oluyoruz…

Halbuki biraz üzerinde düşünülse, uyarılara kulak verilse, gözlemlense, araştırılsa her şeyin basit birer siyaset oyunundan ibaret olduğunu göreceğiz.

İş bu noktaya geldiğine göre Chp’den ayrılan ve şimdilerde yeni bir partiyle karşımıza çıkan E. Ülker Tarhan’ın durumundan artık söz edebiliriz.

Kendisine ve partisine gönül vermiş olanlar, samimiyetine inananlar olabileceğini de gözönüne alarak, ben de eleştiri hakkımı kullanmak istiyorum.

Biliyorum ki E. Ülker Tarhan’a ve yeni partisine gönül verenler samimi ve iyi niyetliler, bundan şüphem yok. Ben burada bir girişimi baltalamak amacıyla 
değil, bazı gerçeklere dikkati çekmek, resmin bütününü göstermek amacıyla yazıyorum. O bakımdan bu aslında yapıcı bir eleştiridir.

Yani birinin çıkıp, kralın çıplak olduğunu söylemesi bazılarını rahatsız edebilir.

***

-Chp’nin iki numaralı adamı; Chp Genel Başkan Yardımcısı, Habur’da Pkk’lı teröristlerin davul zurna eşliğinde ülkeye sokulması esnasında başrolde yer alan, Pkk’nın avukatı, Sezgin Tanrıkulu!

-Pkk’lılar tarafından kaçırılma numarasıyla ünlenen, teröriste; ‘’Hak savaşçısı kardeşlerimiz’’, Atatürk’e ‘’soykırımcı’’ diyen Chp Tunceli Milletvekili Hüseyin 
Aygün!

– ‘’ Ne Atatürk rozeti, ne Türk bayrağı, ne türban’’ diyerek Atatürk ve Türk bayrağını türbanla eşdeğer tutan, nötrleştiren Sema Pekdaş!

-‘’Ben Atatürk ilke ve devrimlerinin bekçisi değilim, olmak ta istemiyorum’’ diyen Chp Bursa milletvekili Sena Kaleli!


Çok daha fazlası var, bunlar belli başlı bilinenler ve tüm bunlara sahip çıkan, söylem ve düşünceleriyle onlardan hiç de geri kalmayan, kokmuş balığın başı bir Kemal Kılıçdaroğlu var Chp’nin başında ki; tıpkı diğerleri gibi o da Atatürk’ü soykırımla suçladı, Dersim İsyanı’nı ‘katliam’ olarak niteledi! Hem de bunlar 
bugün değil kaç yıl evvel yazıldı, söylendi.

Böylece Akp ve Kürtçülerle aynı çizgide olduklarını gösterdiler! Yani görmek isteyen için bu kadarı da kafi.

Bu kişiler Chp’nin içine bilinçli eller tarafından bir plan dahilinde sokulan kişiler.
Şimdi bu köstebekler Chp’ye gökten zembille mi indirildi, bir araya toplaştırıldı da, Atatürk’ün kurduğu partinin adına ‘’Y-CHP’’ denildi?

Tüm bunlar olup biterken birileri de ısrarla yazmaya, halkı aydınlatmaya çalışıyordu…

– Peki E. Ülker Tarhan bunlardan bihaber miydi, yahut bu köstebeklerle ülkenin iyiye gideceği gibi iyimser bir beklenti mi içerisindeydi? Yoksa gaflet mi demeliyiz!

– Kürtçüden daha Kürtçü, bölücüden daha bölücü söylem ve eylemlerde bulunan Chp milletvekillerinin asıl niyetlerini, ne amaçla Atatürk’ün partisine monte 
edildiklerini anlayacak bilgi birikimine sahip değil miydi E. Ülker Tarhan?

– Yoksa Chp içinde bizim bilmediğimiz bir ayrılıkçı grup, parti içinde parti örgütlenmesi mi vardı? Var idiyse bu ne menem bir çelişki, nasıl bir anlayıştır?

– Atatürk’e hakaretler edilir, Cumhuriyet’in altı oyulurken, (üstelikte mebusu olduğu partisi Chp ve arkadaşları tarafından) nasıl bunca şeye sabredebildi, 
nasıl onlarla aynı sıraları paylaşabildi, neden gereğini yapıp milletvekilliğinden, tüm konum ve statüsünden vazgeçip sine-i millete dönmedi de 
bu kadar bekledi?

Asıl tehlike arzeden görünürdeki düşman mıdır, yoksa amacını gizleyen mi? Y-Chp’nin Bdp’den ne farkı vardır, adından başka? Kaldı ki Bdp bunlara göre daha 
bile dürüsttür; en azından amaçlarını gizlememektedirler, en azından karşımızdaki düşmanın kim olduğunu ve amacını biliyoruz.

Bunun için ”Y-Chp” denilmedi mi, bu truva atları bu yüzden sokulmadı mı Chp’nin içine?

Türk halkını cepheden yıkamayacaklarını bildikleri için değil midir, cephe gerisinden yıkma gayretleri?

– Peki Chp’nin eski bir milletvekili olarak, ülkenin bölünmesi yolunda atılan adımlar ve alınan kararlarda hiç mi pay sahibi değildir E. Ülker Tarhan? Bu 
vebali nasıl taşımayı düşünmektedir?

– Ülke bölündükten sonra istifa etmenin, bu dakikadan sonra siyasi manevraların, yeni parti kurmanın bu millet için çok geç kalınmış bir proje olduğunun acaba  farkında mıdır E. Ülker Tarhan?

– Uzağa gitmeye gerek yok, daha geçtiğimiz seçimler iktidar sahiplerinin oylar üzerinde göz göre göre nasıl oynadığını ve kendilerini kimseye hesap vermek 
mecburiyetinde dahi hissetmediklerini, artık seçim ve demokrasinin bir oyundan ibaret olduğunu bilmez mi E. Ülker Tarhan?

- Tüm bu bilinen ve bilinmeyen gizli kalmış durumlar yaşanırken, kendisine birileri tarafından susması, sessiz kalması yönünde ikaz ve telkinlerde 
bulunuldu mu, bulunulduysa neden çıkıp bunları açıklamadı? Bulunulmadıysa neden istifa etmedi, neden Atatürk’ün mirasçısına yakışır bir tutum sergilemedi de bu ihanetlere ortak oldu?

Bunlar merak edilen konulardan bazıları.

Bugün Erdoğan padişahlığını ilan etmiş, kim gelirse gelsin değişen sadece isimler olmuş, tüm siyasi partiler aynı amaca kilitlenmiş (görüntüde 
muhalifler), ülke işgal altında parça parça bölünmüş, sınırlar kevgire dönmüş, ‘LOZAN’ yırtılıp çöpe atılmış yerine ‘SEVR’ resmen uygulamaya sokulmuş, T.B.M.M. terör yuvası haline dönüştürülmüş, Atatürk’ün bırakın devlet politikalarını, mecliste ve dahi medyada adını anmak yasaklanmış, ülke yabancı ajanlardan geçilmez olmuş, Türk ordusu sindirilmiş, Türk halkı desen son nefesini vermeye hazırlanmakta… Ve siz, bu şartlar altında hala siyasi partilerden medet mi ummaktasınız!

Bu nasıl bir gaflettir, nasıl bir tezgahtır?

Nerede gerçekçilik ilkesi?
Bu şartlar altında hala bu şekilde düşünebiliyorsa E. Ülker Tarhan, ya çok saftır, ya ne yaptığını bilmiyordur ya da… bir bildiği vardır mutlaka!..

Duruma en iyimser bakış açısıyla yaklaşacak olursak, E. Ülker Tarhan ve kadrosunun sadece ‘Atatürkçülük’ yapmasına izin verirler ki, olan yine Türk 
milletine olacaktır.

VE GERÇEK:

Artık Türkiye’de bir takım şeyler, siyasi ve meşru yollarla düzeltilemeyecek kadar vahimdir! Çünkü bütün köşe başları tutulmuştur.
Bir defa mevcut koşullarda ‘alın size önder’ diyerek önünüze birini sürmezler.

Bu andan itibaren samimiyetine inanılması gereken, önderlik vasfına talip olanlar, siyaset oyunlarının arkasına saklanarak, vatanseverlik postuna 
bürünerek değil, ispatla olmalıdır.

Önderlik odur ki; talip olduğu, çıktığı ve inandığı yolda ölümü göze alabilmelidir. 

Olası başarısızlık ihtimalinde kaybeden sadece halk olmamalı, kendisi de halkla aynı akıbeti paylaşmalıdır.

(Yani bugüne dek görevini ve halkı istismar edenler gibi; ‘çabaladım, elimden geleni yaptım olmadı, ne yapayım’ tarzında duruş sergileyen, sonrasında yaşam 
kalitesinden ödün vermeyen, fakat halkı bir kademe daha çıkmaza sürükleyenlerden 
önder olmaz!)

Kısaca vaat dönemi tükenmiş, artık Türk milletinin boş vaaz dinleyecek zamanı kalmamıştır.

Ahmet Akın/t2174a
21 Kasım 2014
t2174a@hotmail.com

***

20 Ocak 2017 Cuma

Ne Manşetle Ne de Delegeyle…




Ne Manşetle Ne de Delegeyle…



Kemal Kılıçdaroğlu rüzgârı, AKP ile yandaş medyayı çok ürküttü.
Ürküntü, Türkiye’nin altmış yıllık yarım yamalak demokrasisinin ezeli hastalıklarının da nüksetmesine neden oldu. Kılıçdaroğlu rüzgârının nedenini basına bağlıyorlar.

Onlara göre,
- Kılıçdaroğlu, basının şişirdiği bir balondur ve rüzgârı manşetlerle üfürüldüğünden, manşetle geldiği gibi manşetle gidecektir.
Bunların gözlem ve tespitten çok, keferelerin “wishfull thinking” dedikleri, temennilerini gerçek gibi algılama yanılgısı olduğunu düşünüyorum.
Kemal Bey ise kendisini medyanın pompaladığını, basının şişirdiğini, manşetlerin getirdiğini ileri sürenlerle ilgili olarak Fikret Bila’nın sorusuna şu yanıtı veriyor:
- Ben manşetle gelmedim; delegenin oyuyla geldim.
İlk bakışta doğru görünen bu yanıta tam olarak katılmayacağımı belirtmek isterim. Biliyorum, bu çıkışıma kızacaklar çıkacak ve bana belki de şunu söyleyeceklerdir:
- Ukalalık etme, adamın neyle geldiğini sen kendisinden iyi mi bileceksin?
Bu tür suçlamaları göze alarak belirtmeliyim ki, Kemal Kılıçdaroğlu salt delegenin tercihi olmayıp onun da ötesinde halkın seçtiği bir adaydır.
***
Yıllar yılı, CHP kurultayları sırasında ısrarla vurgulamaya çalıştığım gerçek şuydu:
- CHP’yi kimin yöneteceğine delegeler karar verir. Ama partinin iktidar olup olmayacağının kararı ise seçmenindir. Bu yüzdendir ki, delegenin tercihi ile seçmenin tercihi bağdaşmadığı sürece parti hep muhalefette hatta baraj altında kalır. Nitekim de öyle olmuş, parti kâh baraj altında, kâh baraj civarında olmak üzere, son yıllarda hep muhalefette kalmıştır.
Doğrusunu isterseniz, daha önce de bu sütunda belirttiğim gibi, Kılıçdaroğlu’nun seçimine, 22 Mayıs’tan iki gün önce, bulunduğum İstanbul Adalar’da tanık oldum.

Adalar yerine başka bir yerde bulunsaydım, o seçimi orada görecektim.
Öylesine bir halk hareketinin, öylesine önünde durulmaz bir rüzgârın etkisiyle geldi ki Kılıçdaroğlu, delegeye bu hareketin onayını vermenin dışında yapacak bir şey kalmamıştı.

Hatta bir anlamda diyebiliriz ki, delegeler son kongrede oylarını kullanırken özgür iradelerinden çok, halkın manevi baskısıyla hareket etmişlerdir.
Böyle bir manevi kamuoyunun baskısının demokrasiyle çelişmek bir yana, tam tersine fevkalade bağdaştığını söylemeye de bilmem ki, gerek var mı?
Hem yandaş medyaya, hem de Kemal Bey’e karşı, yukarıdaki düşüncemde direnerek bir kez daha söyleyeyim: Kılıçdaroğlu’nu ne medya ne de CHP delegeleri getirdi. O bir halk hareketinin sonucudur.

Buradan yola çıkarak, bu hareketin kendiliğinden uzun ömürlü veya başarılı olacağını iddia edecek değilim.
Onun başarısı, bu iyi başlangıcı daha birçok etkenin takip edip tamamlamasına bağlıdır.

Bunların gerçekleşmesini engelleyecek dış faktörler de vardır, iç faktörler de; ama bence en önemlileri iç nedenler olabilir.


Bir halk hareketinin ardındaki amilleri görmeden, onu yalnızca basının ya da medyanın ürünü olarak yorumlayarak, aynanın sonucu yansıtan bir vesile olduğunu görmeyerek, onu sonucu yaratan sebep olarak kabul edip kendi sorumluluğunu ona yıkmaya uğraşan dikta heveslisi ham ervahların yanlışına düşmemek gerek. Medya ya da basın, arada sırada, yükselen kişiye, “hayır sen oraya kendi ileri sürdüğün nedenlerden değil, benim söylediğim sebeplerden geldin” diyecek kadar ukala da olsa, gerçekte var olanı yansıtmaktan öteye bir etkiye sahip değildir. Şekilleri çarpıtan içbükey ve dışbükey aynalar ise inandırıcı değil, komik olurlar ancak.




4 Şubat 2016 Perşembe

Kılıçdaroğlu: Yerel Yönetim Özerklik Şartını Mutlaka Getireceğiz,



Kılıçdaroğlu: Yerel Yönetim Özerklik Şartını Mutlaka Getireceğiz,


05 Eylül 2014 Cuma 12:42



CHP'nin 18. Olağanüstü Kurultayı'nda konuşan Kılıçdaroğlu, Çözüm Süreci'nin en önemli konularından biri olan Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı kabul edecekleri ni söyledi.

Kılıçdaroğlu: Yerel Yönetim Özerklik Şartını Mutlaka Getireceğiz Genel Başkanın belirleneceği CHP'nin 18.Olağanüstü Kurultayı Ankara'da devam ediyor. Kürsüye önce Yalova Milletvekili Muharrem İnce çıktı.

İnce'nin ardından mikrofonu Kemal Kılıçdaroğlu devraldı ve partililere önemli açıklamalarda bulundu. Konuşurken zaman zaman sesini yükselten Kılıçdaroğlu, 
" Sen doğuda başka batıda başka konuşuyorsun, dediler. Nereye gittiysem aynı şeyi söyledim. CHP iktidarında yerel yönetim özerklik şartını mutlaka getireceğiz."  dedi.

İşte Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:

" Öyle uzun uzun konuşmayacağım. Diyorlar ki CHP Atatürk’ü dışladı, CHP elitist parti. Ben de diyorum ki CHP çağdaş, yiğit bir partidir. CHP’nin genlerinde Kuva-yi Milliye vardır. Bir ülkeyi yönetirken ya ülkeyi ileriye taşırsınız ya da geriye götürürsünüz. İçinde yaşadığımız tablo Türkiye’nin çağdaşlıktan kopuşudur.

İnce ‘ İkinci Büyük Devrimi yapacağız ’ dedi. CHP 3 büyük devrimin altında imzası olan partidir.

1- CHP Cumhuriyeti kuran partidir.
2- 1946’da Çok Partili rejimi getiren partidir
3- 1970’lerde sosyal demokrasiyi getiren partidir. CHP şimdi dördüncü devrime hazırlanıyor."

Salondakilerden kendisini iyi dinlemelerini isteyen Kılıçdaroğlu, CHP'nin 12 Eylül Darbe yasalarına karşı olduğunu, yüzde 10 seçim barajının kaldırılmasını savunduklarını söyledi.

" ŞİMDİ BİZ SAĞA MI KAYDIK "

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Şimdi biz sağa mı kaydık? Siyasi Partiler Yasası'nın değişmesini ve lider sultasının kaldırılmasını savunan parti CHP'dir. Özel yetkili mahkemeleri benim kadar eleştiren başka bir siyasi parti olmamıştır. 'Bu Adalet ve Kalkınma Partisi'nin sopasıdır' diyen kim, eleştiren kim? Benim. Silivri'den Ankara'ya gelmeden AKP'li savcılar fezlekemi gönderdiler. Fezlekenin karşısında, 'dokunulmazlığımı kaldırmazsanız namertsizin' diyen de benim. 'Efendin sen doğuda başka, batıda başka şey söylüyorsun.' Nereye gittiysem, aynı şeyi söyledim. İki tane temel örnek vereceğim. Bir; Hakkari'de 'yerel yönetim özerklik şartını getireceğiz' dedim. CHP Kurultayında yine söylüyorum; 
CHP iktidarında yerel yönetim özerklik şartını mutlaka getireceğiz. Niye söylüyorum? Bakın bizim büyükşehir belediye başkanlarımız var. Ortak hukuku egemen kılmak zorundayız. Sadece CHP'li olduğu için kentsel dönüşüm kararnamesi 2,5 yıl bekledi. Ama yerel yönetim özerklik şartı olsaydı, bunların hiçbirisi olmayacaktı. 

Biz Trabzon için de Elazığ için de Tekirdağ için de Diyarbakır için de aynı hukukun olmasını isteriz. Yerel yönetici Maliye Bakanının kapısında saatlerce beklememelidir. Onun yeterli gelire kavuşması da CHP'lilerin görevidir."

Kendisine "Demokrasiyi ve özgürlüğü yeterince savunamadı" eleştirisinin de getirildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Batman'a gittim, belediye başkanları, hiçbirisi CHP'li değil. Ellerine kelepçe vurulmuş arkadan. Sıraya diziliyor, fotoğrafları medyaya servis ediliyor. O insanlar bizim insanlarımız, buna tahammül edemedim doğru değil dedim,yine diyorum" diye konuştu.



" HANGİ CHP GENEL BAŞKANI DENİZ GEZMİŞ'İN MEZARINI ZİYARET ETTİ? "


CHP'nin "sağa kaydığı" eleştirisini yineleyen Kılıçdaroğlu, "Ben sormak istiyorum, hangi CHP Genel Başkanı Deniz Gezmiş'in mezarını ziyaret etti. Üç fidana sahip çıktım ben. Onların mezarına gidip karanfil bıraktım ben. Bizim devrimciliğimiz 'kağıttan devrimcilik' değil, bizim devrimciliğimiz yürek ister, yürek" diye konuştu.

Baskıcı devlete her zaman karşı çıktığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, siyasetlerinin odağında insan olduğunu söyledi.

" TAKSİM MEYDANI'NI GEZİCİLERE BİZ AÇTIK "

Kurultayda, Gezi eylemlerinden bir video gösterildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Taksim'i gençlere kapatmışlardı. Bir diktatör bozuntusunun talimatıyla kapatılmıştı. 
Bizim Kadıköy'de mitingimiz vardı. O mitingini iptal edip, Taksim'e yürüdük. Eğer Taksim Meydanı Gezicilere açıldıysa, bunu yapan CHP'dir. Bizim demokrasi anlayışımızdır" dedi.

Türkiye'nin En Unutulmaz Kongreleri

Fotogaleri: Türkiye'nin En Unutulmaz Kongreleri

" HER İNANCA, KİMLİĞE SAYGI GÖSTERECEĞİZ "

Her kimliğe ve her inanca saygılı olduklarının altını çizen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Kimliğe ve inanca saygı göstermek sağa kaymak demek değildir. Her inanca, kimliğe saygı göstereceğiz. Her mitingde söyledim; insan Allah'ın yarattığı en değerli varlıktır, inancıyla, kimliğiyle başımızın üstündedir. 'Sen solcuları sevmiyorsun, sağcıları seviyorsun." Açıkça söylüyorum; bütün dünya dinlesin, ben sağcı solcu ayırımı yapmadan bütün insanları seviyorum. Çünkü bizim anlayışımıza göre, iktidar olduktan sonra sadece solculara değil, bütün insanlara hizmet edeceğiz, benim için vatandaşın mutluluğu, Türkiye'nin çıkarları var. Ben bunu savunacağım. Camide, kilisede, havrada, cemevinde nerede ibadet yaparsa yapsın, onun ibadetlerine saygı göstereceğiz. 
Belediye Başkanlarına Talimat verdim ' bütün ibadet yerlerini tertemiz yapacaksın ız' diye."

" BU ÜLKENİN EN TEMEL SORUNU YOKSULLUKTUR "

Ülkenin en temel sorununun yoksulluk olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, yoksullukla ilgili Aile Sigortasını geliştirdiklerini anımsattı.

" Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek " dediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, aile sigortasını da bu felsefe üzerine oturttuklarını anlattı.

Uygulama ile ihtiyaç sahibi ailede kadının banka hesabına belli bir miktar para yatıracağını belirten Kılıçdaroğlu, "Yoksulluğu yenmek ne zamandır hedeflerimizin dışına çıktı. Bu ülkede yoksulluğu tarihe gömeceğiz. 'Türkiye'de hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek' dedim. Ben şimdi sağcı mı oldum, CHP sağa mı kaydı? Yok böyle bir şey" değerlendirmesini yaptı.

Merdiven altlarında sigortasız çalışan başı örtülü binlerce kadın olduğunu ve bunların sorunlarını oy versin vermesin her zaman dile getirdiğini de ifade eden Kılıçdaroğlu, "CHP'ye oy versin, vermesin onları sigortalı yapmak, onların geleceğini hazırlamak benim boynumun borcudur" diye konuştu.

" SANAYİCİNİN ÖNÜNDEKİ BÜTÜN ENGELLERİ KALDIRACAĞIZ "

Kılıçdaroğlu, sanayicinin ekonominin kamu görevlisi olduğunu, CHP olarak sanayicinin önündeki bütün engelleri kaldıracaklarını söyledi.

Dünya üretiminde bir numara olan Türkiye'de, fındık fiyatının başka ülkeler tarafından belirlendiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, Karadeniz'de fındık borsası kuracaklarını ifade etti.

Tonlarca kaçak çayın, Türkiye'ye geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Kimin alın terini sömürüyor? Rizeli çay üreticisinin. Onun hakkını Rizeli olan o kişi koruyamadı, hakkını ben koruyacağım. Bütün kaçak çayları imha edeceğim ve onun alın terine değer vereceğim, bu mu sağcılık?" diye konuştu.

12 yıllık iktidarın, işsizlik sorununu çözemediğini, kendilerinin bu sorunu çözeceğini söyledi.

Mustafa Kemal Atatürk'ün, " Savaş meydanlarında kazanılan zaferler, ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça Türkiye bağımsızlığını Kazanamaz " sözünü anımsatan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bağımsızlığını korumasının yolunun katma değeri yüksek ürün üretmekten geçtiğini kaydetti.

İş kazalarında her ay en az 100 kişinin hayatını kaybettiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, hedeflerinin güzel, huzurlu ve iş güvencesi bulunan bir Türkiye olduğunu ifade etti.


"Birileri yıl başını keyifle, arkadaşlarıyla beraber kutlarken, bu kardeşiniz, CHP Genel Başkanı olarak, Soma'da yerin yüzlerce metre altında kömür işçileriyle kutladı" diyen Kılıçdaroğlu, CHP iktidarında taşeronun ortadan kalkacağını söyledi.

" ÇÖZÜMLERİ YETERİ KADAR ANLATAMIYORUZ "

İflas eden ya da işini kapatan esnafa, işsizlik sigortasından gelir desteği sağlayacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Düne kadar, 'CHP proje üretmez' deniyordu. Şimdi bunu kimse söyleyemiyor. Yoksulluktan milli eğitime, sanayiye, esnafa hayatın her alanı ile ilgili çözümlerimiz var. Sorun, bu çözümleri yeteri kadar anlatamıyoruz" dedi.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Seçimlerden önce çiftçiye söz verdim mazot 1,5 olacak diye. Şimdi yeni bir çalışma yapıyoruz. Ne kadar olacak mazot göreceğiz? Aile sigortası için söz vermiştim, geliri olmayan veya asgari ücretin altında geliri olan ailelere 600 lira sözü vermiştik. Şimdi onun da çalışmasını yapıyoruz. Yeni rakamı çıkaracağız, kimseyi mağdur etmeden, devleti zarara uğratmadan. Ama onurlu yaşamı savunan projelerle tekrar bu milletin önüne çıkacağız.

" BANA ÇALIŞAN ADAM LAZIM, RAKI SOFRALARINDA KONUŞAN DEĞİL; PARTİYİ BUNLARDAN TEMİZLEYECEĞİM "

CHP, 'elitist bir parti' diyorlar. Elit olmak ayrı, elitist olmak ayrı. Elitlere, yani seçkinlere saygım var, aydındır bunlar, oturur konuşurlar, düşüncelerini topluma aktarırlar ve toplumu aydınlatırlar. Ama bir de elitistler var; rakı sofralarında Türkiye'yi kurtarırlar, bunlardan partiyi temizleyeceğim herkes çok iyi bilsin. Bana çalışan adam lazım, rakı sofralarında konuşan adam değil. Bütün bu projeleri ürettik, çıkıp yeteri kadar anlattılar mı? Her şey genel başkandan beklenmez. Proje üretip, adam gibi çalışacağız. 
Elitizmi reddediyorum. Ben bir cumhuriyet çocuğuyum, Dersimli Kemalim ben, devrimci Kemalim ben. İnsanıma aşığım ben, siyasetten bir şey bekliyorum, bu millete hizmet etmek."

" YA BAĞLANIRSINIZ, YA AYRILIRSINIZ "

Dersim'in küçük bir köyünde doğduğunu, 7 kardeş olduklarını, en büyük ablasının ve annesinin okuma yazma bilmediğini anlatan Kılıçdaroğlu, " 
İçlerinde okuyup Üniversiteye giden tek kişi benim yedi kardeşten. Ben bir cumhuriyet çocuğuyum, haram lokma yemedim. Hep helalin peşinde oldum. Halkıma hizmet etmeyi namuslu bir görev bildim. Benim kitabımda hırsızlık, kul hakkı yemek yoktur" dedi.



" KİMSE BANA DEMOKRAT DERSİ VERMESİN "

Atatürk'ün, "Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir " sözünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

" İşte onlardan birisi de benim. Diyorlar ki, ' Kılıçdaroğlu seçildi, çok demokrattı, şimdi demokrat değil, baskıcı olmaya başladı.' Kimse bana demokrat dersi vermesin, kimse de kusura bakmasın. Demokrasinin de ne olduğunu bilirim, disiplinin de ne olduğunu bilirim."

" DÜNE KADAR SUSTUM AMA..."

"Düne kadar sustum, doğru. Ama sabah mikrofonu gören koşa koşa gidip CHP'yi eleştirirse, kimse kusura bakmasın buna izin vermeyeceğim. Eğer benim genel 
başkanlığım döneminde, o tüzük değişikliği olmasaydı yeni bir genel başkan adayı çıkamazdı bile. Ben genel başkan adayları çıksın diye çaba harcıyorum. 
Bir kişiye partiyi mahkum etmemeliyiz. Yeni, dirayetli, genç, dinamik genel başkan adayları çıkmalı ama demokratik şekilde yarışmalı. Ben bu yarışın bütün koşullarını hazırladım. Bakın yan yana oturuyoruz, telefon ettim ne kadar istiyorsa davetiye de gönderelim. Biz demokrasiden yanayız ama demokrasi kaos demek değildir. Bir siyasi partiye üye olduktan sonra o siyasi partinin kurallarına uyarsınız, ya bağlanırsınız, ya ayrılırsınız arada başka seçenek yok."

- CHP'DE KURULTAY GÜNÜ -

4 yıllık genel başkanlığında bugün 4. seçimli kurultayına girecek olan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, ilk kez bir rakiple, CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile genel başkanlık için yarışıyor.
Kılıçdaroğlu 944, Muharrem İnce ise 177 imzayla genel başkanlığa aday gösterildi.

YAN YANA OTURUYORLAR

Genel Başkanın belirleneceği CHP 'nin 18. Olağanüstü Kurultayı Ankara'da başladı. Salonda Genel Başkanlık için yarışan Kemal Kılıçdaroğlu ile Muharrem İnce yan yana koltuklarda oturuyor. İki aday salona girdiğinde tokalaştı, sarıldı. Gazetecilerin bir kez daha görüntü almak istemeleri üzerine iki isim tekrar ayağa kalktı ve bir kez daha tokalaştı.

Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ise kendisine ayrılan yere oturmadı.

KÜRSÜYE İLK MUHARREM İNCE ÇIKTI

Kurultayda ilk olarak konuşmayı Genel Başkan adayı Yalova Milletvekili Muharrem İnce yaptı. İnce konuşmasında "İktidar olmak için devrimciliğimizi solculuğumuzu hatırlayacağız" dedi.

CHP Genel Başkan adayı Muharrem İnce, konuşmasına Hasan Hüseyin Korkmazgül'ün "Acılı bal eyledik" şiiriyle başladı.



Muharrem İnce'nin okuduğu şiir şöyle:

ACIYI BAL EYLEDİK

Bak şu insanların güzelliğine / kaşı destan / gözü destan / elleri kan içinde
Kör olasın demiyorum / kör olma da / gör beni
Damda birlikte yatmışız / öküzü hoşça tutmuşuz / 
koyun değil şu dağlarda / san kendimizi gütmüşüz / 
hor baktık mı karıncaya / kırdık mı kanadını serçenin / 
vurduk mu karacanın yavrulusunu / ya nasıl kıyarız insana
Sen olmasan öldürmek ne / çürümek ne zindanlarda / 
özlem ne ayrılık ne / yokluk ne yoksulluk ne / 
ilenmek ne dilenmek ne / işsiz güçsüz dolanmak ne / 
gün gün ile barışmalı / kardeş kardeş duruşmalı / 
koklaşmalı söyleşmeli / korka korka yaşamak ne
Kahrolasın demiyorum / kahrolma da / gör beni
Kanadık toprak olduk / çekildik bayrak olduk / 
döküldük yaprak olduk / geldik bugüne

"UMUT BİR İDDİADIR"

İnce, konuşmasında 'umut' vurgusu yaptı.
"Yaşama biçim vermektir umut" diyen İnce, "Umut varsa, zorluk, bahane yoktur. Umut varsa aşılması gereken engeller, yapılması gereken işler vardır" dedi.
"Umut bir başlangıçtır. Umut bir inandırmaktır. Umut yaşama biçim vermektir. Umut varsa zorluk yoktur. Umut varsa yapılması gereken işler vardır
Bizim içim bahane yoktur. Bizim için imkansızlıktır yoktur. Zorluk yoktur, engel yokturYürüyeceğiz hep beraber. Umuda koşanlarla yürüyeceğiz. Ülkemiz insanına en güzelini vermek için varız. Düğümleri çözmek için varız. 

'' Karanlığı,esareti bitirmek için buradayız"

CHP Olağanüstü Kurultayı Toplandı
Fotogaleri: CHP Olağanüstü Kurultayı Toplandı

"CHP GENEL MERKEZİ'NİN IŞIKLARI SABAHLARA KADAR YANACAK"

"Benim iddiam: Ben genel başkan olduğumda CHP’nin genel merkezinin ışıkları sabah kadar yanacak onun için buradayım. Seçim akşamları genel merkezlerin önünü cenaze evine değil, bayram yerine döndürmek için buradayım. Berkin’in anasını yuhalatan adamı oradan indirmek için oradayım. Çocuklarımızın istemedikleri okullara kaydedilmemesi için buradayım. Özgürlük diyenleri gazlatmamak için buradayım. Evlatlarımızın sokaklarda dövülerek öldürülmemesi için buradayım. Aile boyu imar, rant, arsa, villa, dolar sevdasına düşmüş, Atatürk’e İsmet İnönü’ye iki ayyaş dedirtmemek için buradayım. Madencinin ölümü kaderdir dedirtmemek için buradayım. Uludere’de 13 yaşındaki çocuklarımızın bombalatmamak için buradayım. Kafa kesen terör örgütlerini komşumuz yaptırmamak için buradayım. Evindeki paraları sıfırlayan, 
haram paraları makinelerle sayan, cumhurbaşkanını Yüce Divan’a göndermek için buradayım. Bu cennet ülkenin topraklarından bereket fışkırtmak için, umut demek için emek demek için buradayım. Kapısını çaldığımız büyük hasret için buradayım."



"BANA DAVAYA İNANAN İSİMLER LAZIM"

"Karabulutların arasında kaybolmamak için, iktidar olmak için önce kendimiz olacağız, önce devrimciliğimizi, solculuğumuzu hatırlayacağız. Ben yola çıkarken büyük isimlerle çıkamadım, büyük isimlerle ilgilenmiyorum. Bana büyük isimler değil büyük davaya inanmış isimler lazım. Üyelerimize, örgütümüze güveneceğiz. Adaylıkları üyelerle, ön seçimle yapacağız. Kişilerin partisi değil ilkelerin tutarlılıkların partisi olacağız. Artık CHP’de umutsuzluk yerini Atatürk’ün sözlerine terk edeceğiz."

"GENEL BAŞKANIN NE ZAMAN ÇEKİLECEĞİ TÜZÜKTE YAZACAK"

"Bu partide genel başkanın ne zaman çekileceği tartışılmayacak. Tüzükte yazacak. Tüzük diyecek ki ‘partiyi birinci parti yapamazsan gidersin’. Bu Sayın Kılıçdaroğlu için de benim için geçerli olacak. Artık millet CHP’nin genel başkanı ne zaman gidecek diye beklemeyecek. Biz ise ülkenin sorunlarını konuşacağız. Hiçbir genel başkan şimdiden sonra tüzük karşısında anlamlı oy kaybından bahsedemeyecek. Artık CHP rakiplerinin karışma ihtimalinden, Arınç’la Erdoğan’un kavgasından medet uman bir parti olmayacak. CHP’de artık sağa ve sola açılmayı tartışmalıyız."

"YAZIKLAR OLSUN"

"Seçmene diyoruz ki ben sağcı değim ama seni kandırmak için bu sağcıyı öne sürdüm gel oltaya diyoruz. Bu mantığı doğru bulmuyorum. 90 yıllık parti Cumhuriyeti kuran parti kendi kadrolarından aday bulamıyorsa yazıklar olsun. Sağdan oy istemeye itirazım yok, partiye yeni isimler kazandırmaya evet. Ama kendi ilkelerimizden vazgeçmeye, değerlerimizden uzaklaştırmaya kesinlikle hayır. Biz nasıl oy alacağız? Bireyi önemseyerek, farklılıklara saygı duyarak, bireyin çıkarlarının korunmasına saygı duyarak sorunlarının çözümüne katkı sağlayarak sağcının solcunun hatta sandık başına gitmeyenin oyunu alabiliriz. Ecevit yüzde 42’yi nasıl aldıysa bizde alabiliriz."

"HADDİNİ BİLECEK"

"CHP bir büyük ırmağa benzer. CHP’nin doğuş kaynağı Kuvayi Milliyedir. Bu sonradan katılan dere benim kaynağımızı sorgulayamaz. Haddi değildir. Haddini bilecek. Öyle dereceler gelecek ve büyüyeceğiz. Son yıllardan merkez sahadan gelen arkadaşlarıma sesleniyorum. Cumhuriyet ilkeleri konusunda, laiklik, Atatürk, yaşam biçimi konusunda farkımız olmayan arkadaşlara sesleniyorum. Siz sonradan katılan dere değilsiniz. Bizler bu yolculukta sosyal demokrasinin evrensel ilkelerine uyan toplumu yaratmak istiyoruz. Bizim sorunumuz bu değerleri benimsememiş, kendi siyasi kulvarında başarısız olmuş, kendi partisini batırmış, kendi partisini başarıya ulaştıramamış insanların CHP’yi kurtarıcı olarak görmesindedir. Bu zihniyet CHP’yi başarıya götüremez. Sağdan soldan her kesimden oy alabiliriz. Şımarıklık yapıyor değilim. Yalova’da seçimler iptal olduğunda devlet oradaydı. Sağcılaşmadan sağdan oy aldık. Dik durarak aldık. Bir butik kentte bunu başardık Türkiye’de de bunu başarabiliriz."

"TELEVİZYONDAN ÖĞRENDİM CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZI"

"Son cumhurbaşkanlığı seçiminde içime yara olan, dert olan olayı anlatayım. Televizyon öğrendim cumhurbaşkanı adayımızı. 91 il başkanı, 60 parti üyesi, 
130 parti üyesi biliyor sadece Genel Başkan biliyor. İmza veren kardeşlerime sesleniyorum. Anket yapıldı 120’nuzdan biriniz Ekmeleddin İhsanoğlu yazdınız mı? 
O zaman o ankete neden yaptınız? 60 meclis üyesi sizin vicdanınıza sesleniyorum. Milletvekilliğinde listede olmak mı dik durmak mı önemli. Bence dik durmak önemli. 
Ayrıca dik durmasanız da listede olacağınız tartışmalı."

"BU ÖNGÖRÜSÜZLÜKTÜR, SİYASETİ BİLMEMEKTİR"

"Sayın Kılıçdaroğlu ‘risk aldım’ dedi. Yarıştığım yer şurası. Risk almakta kazanmak ya da kaybetmek vardır. Ben Ekmeleddin İhsanoğlu adını duyduğumda risk görmedin başarısızlık gördüm. Tayyip Erdoğan gibi birinin karşısında meydanlarda çıkamayan birinin seçim kazanma ihtimalini nasıl görüyorsunuz.? Bu öngörüsüzlük, siyaseti bilmemektir. Baktım olan oldu aday yapıldı şimdi dedim yine kurtarabiliriz diyerek yöntem değişikliği önerdim. MHP ile çatı kurmayalım. Birden fazla aday çıkartalım. Ben matematik önerdim."

"HAZMEDEMİYORUM BU SEÇİMİ"

"Bir cumhuriyet düşmanının, kendini aklayamamış adamın, Atatürk düşmanı adamın Çankaya’yı terk edip oranın bile geleneklerini yıkıyor. Hazmedemiyorum bu seçimi. Bu kararı. Ben sayın Kılıçdaroğlu’nu kişi olarak çok severim. Kendisi ile kişisel sorunum yok, onun namuslu adam olduğundan şüphem yok. Ama uyguladığı yanlış politikalarla Erdoğan’a cumhrubaşkanlığını hediye etmiştir. Buna isyan ediyorum. Bunu hazmetmeyeceğim."



"DİSİPLİNSİZ DAVRANAN KILIÇDAROĞLU'NUN TA KENDİSİ"

"Disiplinsiz davranan Kılıçdaroğlu’nun kendisi. Tek başına kadar verdi. Bir disiplinsizlik varsa disiplinsiz kendisidir. Dün gazetede masaya vuracağım diyor siparişle masaya yumruk vurursanız eliniz acır kimse korkmaz."

"Salonlar doluymuş. Düğün yapacağım diye aradım. Salonlar boş. Bu partiye düğün salonlarda kurultay yaptırmamak için aday oldum."

(Muharrem İnce konuşurken salonda protesto alkışları ve laf atmalar yaşandı. 'Başbakan Kemal' sesleri yükseldi.)

Konuşmanın devamı için tıklayın


ÖNDER SAV: MUHARREM İNCE'Yİ DESTEKLEYECEĞİM

CHP'nin eski Genel sekreteri Önder Sav, kurultayda Muharrem İnce'yi destekleyeceğini açıkladı.

MUHARREM İNCE'DEN MESAJ

Kemal Kılıçdaroğlu ile başkanlık için yarışacak olan Muharrem İnce, kurultay öncesi Habertürk'e konuştu. İnce, 'CHP'nin üzerindeki külleri kaldıracağız. 
Sokakta benim olduğumu görüyorum. Sandıktan yenilik çıkacak. 700 oydan fazla bir oyla kazanacağım. Eğer kazanırsam hemen 10 gün içinde yıllarca konuşulacak bir miting yapacağım.' dedi.

2 GÜN SÜRECEK

CHP'nin 18. Olağanüstü Kurultayına katılacak partililer, sabah saatlerinden itibaren kurultayın yapılacağı salona alınmaya başladı. Bugün ve yarın yapılacak olağanüstü kurultay için ATO Congresium Merkezi'nin dışı ve içi de afiş ve pankartlarla donatıldı. Merkezin girişine ve kurultayın yapılacağı salona, " Güçlü CHP, güçlü demokrasi, güçlü Türkiye " Pankartları yerleştirildi.


10 BİN KİŞİ İZLİYOR

Kurultayın yapılacağı ana salonda 3 bin 250 koltuk bulunuyor. Siyasi parti temsilcileri ve meslek odalarının da davet edildiği kurultayda, bin 218 delege isimlerine ayrılmış koltuklara oturuyor. Ana salona, yaklaşık bin 250 izleyici alındı. Fuaye, ana ve yan salonlarla kurultayı, yaklaşık 10 bin kişinin izliyor. Milletvekilleri PM üyeleri ve delegelerin yanı sıra kurultayda onur konukları da yerlerini alıyor. Uludere'de hayatını kaybedenlerin yakınları da kurultaya geldi.

" YOLDAŞLARIM "

Kongre'nin açılış konuşmasını yapan Kılıçdaroğlu, salonda bulunan partililere '' Yoldaşlarım '' diye hitap etti.

DİVAN BAŞKANI ENGİN ALTAY

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kurultayın açılışını yaptı. Grup Başkanvekili Engin Altay Divan Başkanlığına oy birliği ile seçildi.

ÖNCE MUHARREM İNCE GELDİ

CHP Kurultayı'nda salona ilk giren isim Muharrem İnce oldu. Saat 09.30 sıralarında salona gelen İnce, partililerden yoğun ilgi gördü. Kemal Kılıçdaroğlu ile başkanlık için yarışacak olan Muharrem İnce, kurultay öncesi ' 'CHP'nin üzerindeki külleri kaldıracağız. Sokakta benim olduğumu görüyorum. Sandıktan yenilik çıkacak. 700 oydan fazla bir oyla kazanacağım. Eğer kazanırsam hemen 10 gün içinde yıllarca konuşulacak bir miting yapacağım'' dedi. CHP'nin eski Genel sekreteri Önder Sav, kurultayda Muharrem İnce'yi destekleyeceğini açıkladı.

SARIGÜL ALKIŞLARLA GİRDİ

Mustafa Sarıgül'ün salona girişi alkış ve sloganlarla oldu Salon, "el ele, kolkola, omuz omuza" sloganlarıyla karşıladı.



KILIÇDAROĞLU, TORUNU VE EŞİ İLE ELELE ÇIKTI SALONA ÇAV BELLA İLE GİRDİ

Kılıçdaroğlu, saat 09.50'da evinden yanında torunu ve eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile elele çıktı. Kısa bir açıklama yapan Kılıçdaroğlu, ''Güzel bir kurultay olacak. Hep beraber bunun tanığı olacağız'' dedi. Kemal Kılıçdaroğlu, saat 10:00 sıralarında Bakırköy Belediyesi oda orkestrasının konseri sırasında Çav bella çalınırken girdi, alkışlar ve sloganlarla girdi.

KURULTAY, BAKIRKÖY ODA ORKESTRASI İLE BAŞLADI

CHP kurultayı, Bakırköy belediyesi oda orkestrasının mini kongresi ile açıldı.

ADAYLAR YANYANA OTURUYOR

CHP'de iki genel başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce ile, eşleri için özel yer ayrıldı. İki aday ve eşleri, salonda yan yana oturuyor.

ULUDERELİ AİLELER KURULTAY SALONUNA GELDİ

Uludere'de ölenlerin aileleri de CHP kurultayına davetliydi. Aileler, salona "Katil devlet hesap verecek" sloganları ile girdiler ve kendilerine ayrılmış yere oturdular.

ADAYLAR EZİLME TEHLİKESİ GEÇİRDİ

Kılıçdaroğlu, İnce ve CHP'nin eski genel başkanlarının bulunduğu protokolün en ön sırası, bir ara ezilme tehlikesi geçirdi.

Görüntü almak isteyen gazeteciler ile partililer protokolün önü ve sahnede birikince ön bölümde kaos oluştu. Korumalar, Kılıçdaroğlu ve İnce'nin önünde durarak, ezilme tehlikesini bertaraf etti.

FEYZİOĞLU SALONDA

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da CHP kurultayına katıldı.

GEZİ GÖRÜNTÜLERİ ALKIŞLARLA: " HER YER TAKSİM, HER YER DİRENİŞ "

Kurultay açılışından sonra dev ekranlardan Gezi olaylarına ilişkin bir film izlettirildi. Film, kurultay salonunun alkışları ile izlendi.
Filmde yer alan "Heryer Taksim, her yer direniş" sloganları, kurultay salonu tarafından da atıldı.

BERKİN ELVAN, ALİ İSMAİL KORKMAZ, ETHEM SARISÜLÜK UNUTULMADI

Kısa filmde, Gezi'de hayatını kaybedenler, Berkin Elvan, Ali İsmali Korkmaz ve Ethem Sarısülük'ün cenaze törenlerinin görüntülerine de yer verildi.

GEZİ VE ROBOSKİ AİLELERİNİ AYAKTA ANONS ETTİ

Divan Başkanı Engin Altay, "Konuklarımız var. Hepsi değerli. Ancak bazılarını özellikle anons etmek, ayakta anons etmek istiyorum" diyerek, ayağa kalktı ve gelen konukları anons etti.

Altay'ın anons ettiği, CHP'nin olağanüstü kurultayına katılan konuklar şöyle:

* Berkin Elvan'ın anne ve babası Gülsüm ve Sami Elvan
* Ethem Sarısülük'ün ağabeyi Mustafa Sarısülük
* Abdullah Cömert'in annesi Hatice Cömert
* Ahmet Atakan'ın annesi Emsal Atakan
* Yarbay Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar
* Burak Özenalp eşi Sema Özenalp
* Mehmet Ayvalıtaş'ın babası Ali Ayvalıtaş
* Roboski'de ölenlerin ailelerinden, Mehmet, Veli, Semire ve Heybet Encü

VEFAT EDEN ASLANOĞLU DA ANILDI

Vefat eden CHP Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu da Kurultay'da ayrıca anıldı.

ATATÜRK VE İNÖNÜ'YE ZİYARET

CHP Kurultayı'nda her ilden bir delege de CHP Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray'ın liderliğinde, Anıtkabir'e giderek, Atatürk ve İsmet İnönü'nün kabirlerini ziyaret ettiler.

TÜZÜK KOMİSYONU OLUŞTURULDU

CHP, olağanüstü kurultayında tüzükte de değişiklik yapacak. Bu değişikliklerin belirlenmesi için bir tüzük komisyonu oluşturuldu.

TÜM SİYASİ PARTİLER VAR, HDP YOK

Divan, CHP kurultayına gelen diğer siyasi partilerden konukları da anons etti.
AK Parti'den Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya, Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık,MHP'den Genel Başkan Yardımcısı Ruhsar Demirel,DSP'den Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Uğurtürk,SP'den Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez de konuklar arasındaydı.

İNCE 177 İMZA, KILIÇDAROĞLU 944 İMZA İLE ADAY

CHP Kurultayı'nın iki genel başkan adayı da kesinleşti.Buna göre, 177 üyenin önerisi ile Yalova Milletvekili Muharrem İnce,944 üyenin imzasıyla da İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan adayı oldular.

24 SANDIKTA OY KULLANILACAK

Alt kattaki fuaye alanında bulunan 40 metrekarelik ekrandan, yaklaşık 6 bin kişi kurultayı takip edebilecek. Salonun değişik yerlerine de ekranlar yerleştirildi.
Kurultayın teması, "Birlik ve kardeşlik", "CHP'de demokrasi, Türkiye'de demokrasi", "Ülkede özgürlük, ülkede hukuk devletinin egemen olması" olarak belirlendi.Basın mensupları, kendilerine ayrılan odalarda kurultayı takip ediyor. Öte yandan genel başkan adaylarının konuşmalarının ardından daha önce hazırlanan yan salonda oy kullanma işlemi gerçekleştirilecek. Delegeler 24 sandıkta oyunu kullanacak.

OY VERME İŞLEMİ BAŞLADI

CHP 18'inci Olağanüstü Kurultay'da genel başkanların konuşmasının ardından başkanlık için oy kullanma işlemi başladı. Bin 218 delege, konuşmaların yapıldığı salonun yanında oluşturulan sandıklarda 14:30 itibariyle oy kullanmaya başladı.

Oyunu önce CHP'li Muharrem İnce kullandı. CHP Genel Başkan adayı Muharrem İnce oyunu kullandıktan sonra kısa bir açıklama yaptı. İnce, ''Oyumun rengini 
açıklayamam ama oyumu umuda verdim. Oyumu özgüvene verdim, Başbakan adayına verdim. Oyumu AKP'yi yenecek, önce Davutoğlu'nu, sonra Erdoğan'ı oradan indirecek olan bir iddiaya verdim. Hayırlı uğurlu olsun'' dedi.

İnce'den yarım saat sonra CHP lideri Kılıçdaroğlu oyunu kullandı.

Kılıçdaroğlu, gazetecilerin ısrarlı sorularına ''Düzeyli geçti. Adaylar düşüncelerini açıkladı. Takdir kurultayın'' yanıtını verdi.

KURULTAY'IN GALİBİ KILIÇDAROĞLU

Genel başkanlık yarışında Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile karşı karşıya gelen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 740 oyla yeniden partisinin genel başkanı oldu. 
Muharrem İnce ise 415 oy aldı. Muharrem İnce'yi 177 delege aday göstermişti. İnce, aldığı oy oranıyla sürpriz yapmış oldu.

http://www.haberler.com/kilicdaroglu-partisinin-18-olaganustu-kurultayi-6451923-haberi/


..