12 Ekim 2018 Cuma

PKK - CUMHURİYETİ VE AK-PARTİ., BÖLÜM 4

PKK - CUMHURİYETİ VE AK-PARTİ.,  BÖLÜM 4

 


PKK, KCK, BDP ve İmralı’daki lideri resmen Kürt Ergenekon’un taşeronudur ve Kürtleri İslam’dan uzaklaştırarak Türk milletine düşman yapmaya çalışmaktadır. Zerdüşt dinini diriltmeye çalışmaları bunun delilidir. MİT, 4. Zerdüşt olarak Apo’yu sunmaya razıdır. PKK’ın öncülüğünde kurulacak Kürdistan artık MazdAPO Ahura Paşa’mıza emanettir. Müslüman Kürtler dikkate alınmadan kurdurulan bu yapı çökmeye mahkûmdur. Oysa ne zaman Türkler ve Kürtler birlik olmuşsa dünyayı yönetmiştir... Sultan Yavuz’un Kürtlerle el ele 
Memlukluları ve Safevileri perişan etmesi gibi... Bin yıldır kardeş olan iki milletin sağlam kardeşliği tarihi zorunluluktur. Bu kardeşliğim temelini İslam milleti birliği oluşturur. İnşallah Ahura MazdAPO Paşa’mız yeni bir Hitler olmaz, dört ülkedeki Kürdistan topraklarında Gestapo rejimine benziyen bir PKK Cumhuriyeti kurmaz… 

Sürecin başlatılmasınınn ana nedenleri farklıdır. Bütün mesele, ABD ve İsrail’in bölgedeki varlık ve gücünün yeni bir sistemle takviye edilmesidir. Bu yeni uluslararası sistemde Türkiye ile işbirliği ve Kürtlerin de bu işbirliğinin eşit bir unsuru olarak ortaya çıkmasıdır. Bölgenin Amerikan ve İsrail çıkarları bağlamında demokratikleştirilmesidir. En önemlisi İran’ın hizaya getirilerek haddinin bildirilmesidir. Türk ve Kürt birlikteliğiyle sünni dayanışması sağlanarak İran’a muhtemel kara harekatının altyapısı hazırlanıyor. 
Türkiye’de son 2 yılda ayyuka çıkarılan İran tehdit ve tehlikesi ile yeni bir Yavuz-Şah İsmail kapışması öncesi şartlarının olduğu izlenimi veriliyor. Haddizatında bu argümanın doğru olduğu içimizdeki İran severlerin çokluğuyla anlaşılıyor. Bölgeyi yeniden dizayn eden güç içimizdeki bu İran yayılmacılığını gözümüzün içine sokarak kendileriyle işbirliği yapmamızın menfaatimize olduğunu göstermeye çalışıyor. Bizim dışımızda hazırlanan bir proje, Türkiyeye bölgesel güç olma yolunu açıyor. 

Ancak süreçte bilinmezler var. İran’a Çin ve Rusya’nın ne kadar destek vereceği, İsrail’in İran’dan sonra Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için neler yapacağı, Kürtlerin bir süre sonra bağımsız bir Kürdistan kurmaktan niye vazgeçecekleri, gibi bir sürü bilinmeyen vardır. Elbette Allah’ın da bir ahir zaman projesi var. Her ne plan kurulursa kurulsun eğer samimi gayretler olursa o planları Rabbimiz lehimize çevirecektir. 

Yeşil’in PKK macerasını ve yeni barış sürecindeki rolünü kamuoyu bilmelidir. 2011’den beri Lübnan’da Beka Vadisi’nde bulunan, Suriye Kürtleri üzerinde operasyonlar planlayarak PKK yanlısı PYD’nin önünü açan Yeşil, 2013 yazında alelacele Türkiye’ye döndürüldü. 

Birinci Bölüm 
YEŞİL’in PKK MACERASI.,


Hacı, Sakallı, Terminatör, Metin Atmaca, Ahmet Demir, Ahmet Yeşil, Mehmet Kırmızı, Hasan Tanrıkulu adlarıyla da tanınan Mahmut Yıldırım ile ilgili hiç bir yerde bugüne kadar yazılmamış şok bilgiler edindim. PKK olayına yeniden el atan Yeşil, yeni süreçte tekrar göreve getirildi. Kaynağım Yeşil ile Tunceli’de 1994 ve 1995 yılında operasyonlara çıkan bir özel tim elemanı. Kanada’ya iltica ettiği için ismini ricası üzerine gizliyorum. 1994 yılına kadar Yeşil’in görev yerinin Almanya ve vazifesinin PKK’lıları eğitmek olduğunu biliyor muydunuz? Peki ne olmuşta da Yeşil birden PKK düşmanı kesilmişti? Mahmut Yıldırım’ın ailesi 1994 
yılında PKK tarafından öldürülmüş. Bu bilgileri veren şahıs sağlam bir kaynak. 

Almanya’dan hemen dönüş yaparak Tunceli’ye gelen Yeşil, karıştığı karanlık işlerden dolayı güvenilir bir eleman değildir ve kendisine referans olacak birine ihtiyacı vardır. Ailesinin intikamını almak istemektedir. Tunceli Bölge Komutanı İsmail Kuru’nun yanına gider ve yalvarır. Kuru, ona bir şans daha vermek için insiyatifini kullanır ve Yeşil Tunceli’de Özel Tim’e alınır, kod adı Palet 33 olur. 

Ergenekon tarafından öldürülen Albay Kazım Çillioğlu’nun infaz kararını veren Tunceli Bölge Komutanı İsmail Kuru, Yeşil’i denemek için suikastla görevlendirir. Yeşil genelde kurbanlarını enseden vurur, bir tanede kafadan sıkar. Yeşil bu işte tek başına değildir. İsmail Kuru, infazdan bir gün önce görevden alınmıştır 
ama sahte otopsi raporunu lojmanda hazırlatmayı başarmıştır. İzmir’de görevliyken rahmetli Eşref Bitlis tarafından 1993’de Diyarbakır Alay Jandarma Komutanlığı’na atanan Çillioğlu ile Kuru’nun arası bir yıldır açıktır. PKK’ya karşı operasyona giderken Çillioğlu ‘Kuru geri çağırır’ diye telsizini kapatmaktadır. Terörle mücadelede içeriden bilginin Kuru’nun ekibi tarafından sızdırıldığından şüphelenmektedir. Yeşil tetikçi ama Kuru Azrailidir şehit albayımızın. Parmaksız Zeki kodlu Şemdin Sakık, ‘kendi generallerini öldürecek kadar kudurmuşlardı’ diyor savcıya ifadesinde. Daha ne desin? Şiddete karşı barışa taraftar oldukları için infaz edilen Eşref Bitlis, Hulusi Sayın gibi generallerimizi kast eden Parmaksız, şehit 33 er olayını da içimizdeki Ergenekoncu subayların tezgâhladığını itiraf etti. Çillioğlu soruşturmasını kapatan Savcı İnayet Taş’ta suça ortaktır, cinayete intihar süsü verilmiştir. Nihayet ki dava yeniden açıldı sürüyor bugün. Yeşil ve Kuru, ayrıca savcı Taş yargılanmalıdır! Yeşil’i kahraman yapan Kurtlar Vadisi Pusu dizisine yazıklar olsun! 

   Yeşil, Kontrgerilla elemanıdır. Kurtlar Vadisi Pusu dizisine 2011 sezonunda eklemlenen ‘Kara’ adlı Yeşil, zannedildiği gibi yer altında filan yaşamıyor. 1994’den 1998’e kadar PKK’ya karşı iç operasyonlarda resmen ordu elemanı olarak görev aldı. Kuru, ilk görevinden sonra nam salması için Yeşil’e ikinci görevini verir. PKK’nın uyuşturucu trafiğinde kendilerine zorluk çıkartan bir ekibi tasfiye etmesi gerekmektedir. Verilen evlere baskın düzenleyen Yeşil, tek başına temizlik yapar ve kısa sürede Tunceli alayına 29 PKK kellesi ile gelir. Artık o bir 
kahramandır ve özel timin gözünde tek başına hareket etme yetkisine haiz efsanedir. Komandolar Yeşil’in konumunu içine sindirememektedir, Mazgit operasyonunda ferdi hareket etmesine kızan askerin keskin nişancı snipperla Yeşil’i vurmasına yine Kuru engel olur. Yeşil’in Tunceli’de karıştığı sayısız yargısız infaz var, tüm bunlar halkı devletine düşman yapmış ve daha fazla sivilin PKK’ya katılmasına yol açmıştır. Adeta estirilen devlet terörü ile Kürtler dağa postalanmıştır. 

Kuru’nun verdiği üçüncü görev o dönemde PKK içinde kendilerine sorun çıkartan Doktor Baran’dır. Baran işkence ile Yeşil tarafından öldürülür ve PKK’nın Öcalan’a muhalif bir kanadı daha kopartılır. Dördüncü görevi, ‘Parmaksız Zeki’ kod adlı Şemdin Sakık’a Öcalan’a karşı geldiği için ders verilmesidir. 1959 Muş 
doğumlu Sakık’ın 18 kardeşi vardır. Sakık, tarlasında ev yapmasına izin vermeyen babasını bir kurşunla yaralar, bunun üzerine babası Sabri kendisine pusu kurup öldürmek ister. Sevdiğine istenen başlık parasını bulamaz 
ve dağa çıkar. 18 yıl en kanlı terör saldırılarını yönetir ama bir gün PKK Lideri Abdullah Öcalan ile arası bozulur ve sürgüne gönderilmek üzeredir. Sakık’ı işkenceye alan Yeşil, tüm el ve ayak parmaklarını yakar, bu nedenle 
Parmaksız Zeki’de parmak izi bulunmamaktadır. Kuzey Irak’ta Duhok kenti yakınlarında 13 Nisan 1998 tarihinde başına silah dayayarak yakalayan kişi yine ‘Yeşil’ dir 

Şemdin Sakık’ın kardeşi DTP Milletvekili Sırrı Sakık hakkındaki iddiaları korkunç. Milletvekili Sakık’ın PKK’nın yüz binlerce dolarını yediğini, baba mirasını üzerine geçirdiğini ve milletvekilliği için bölücü başı 

Abdullah Öcalan’dan icazet aldığını, gerçekte ortaokul diplomasına bile sahip olamadığını, Ankara’da barış yanlısı görünüp, bölgeye gittiğinde ise terör örgütüne savaşın’ dediğini biliyor muydunuz? Sakık, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ve medyaya gönderdiği mektupda 120 DTP’linin adını vererek, “Bunları partiden atarsanız PKK’nın partideki etkisini kırarsınız.” diyordu. Savcılara engel olursanız ne PKK’nın DTP üzerindeki etkisi kırılır nede uyuşturucu trafiği sona erer! 

Yeşil’e o günlerde neden Sakık’a işkence yaptırıldığını anlamak için Sakık’ın faili meçhul cinayetleri araştıran Diyarbakır’daki özel yetkili savcılara verdiği ifadeye bakmak yeterli, şöyle diyor: Abdullah Öcalan’ın örgüt içinde başarısız eylemler gerçekleştirenler ve yönetici olma potansiyeli bulunan militanlarının da 
içinde bulunduğu 2 bine yakın kişiyi öldürterek Bekaa Vadisi’ne gömdü. Öcalan’ın izlediği taktik, kendi grubu dışındaki herkesi hain, işbirlikçi, ajan kişilikler olarak ilan etmekti. Sadece kişiler değil, kurumlar da bu saldırıdan 
nasiplenir. Güçlendikçe daha da saldırganlaştı. İlk kurşunu solculara ve Kürtlere sıktı. Bunun onlarca örneğini göstermek mümkün. Mehmet Şener, Resul Altınok, Çetin Güngör gibi. PKK’dan ayrılan şiddet karşıtı eski yöneticiler halen örgütün ölüm listesinde. Bunların başında Öcalan’ın eski eşi Fatma kod adlı Kesire Yıldırım var. 

PKK’lıların en büyük geliri uyuşturucudur. Van Başkale ve Hakkari’den ülkemize eşeklerle katırlarla sokulmakta ve Van’da işlenerek Avrupa’ya çıkarılmaktadır. Bu trafikte devletlülerin eli vardır. Sakık bunun yasaklanması için Öcalan’a teklifte bulunmuş Ancak Öcalan Sakık’a şu cevabı vermiş: “Örgütü ayakta tutmak kolay değil. Uyuşturucu geliri olmazsa bu kadarı insanı nasıl doyuracağız.” dedi. Yeterince açık değil mi? 

Savcılara engel olmak isteyen AK Parti, PKK’lılara KCK’lılara yol vererek mi yoksa darbecileri, uyuşturu ağında parmağı olan generalleri serbest bırakarak mı Kürt açılımı yapacak? 

İşte zurnanın zırt dediği yer burası. PKK uyuşturucu ticaretini Ergenekoncu askerlerle ve mafya babaları ile birlikte yürütüyor. Yeşil tüm bu karanlık olaylara vakıftı ve nemalanıyordu. 1998’de Macaristan’da dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’a ‘şerefsiz’ diyerek yumruk attırmasından sonra ortadan kayboldu. Daha doğrusu eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in emriyle başka görevler verildi. Bir süre Romanya’nın Köstence’sinde Çingene mafyasını yöneten Oflu Ali Sabit’in yanında kaldı. Burada PKK’nın uyuşturucularını Avrupa’ya sokmasına aracılık etti. Daha sonra yurtdışında verilen özel görevler nedeniyle Arnavutluk, Afganistan, Rusya ve Beyaz Rusya’da bulundu. Askeri üniforma ve albay rütbesi taşıyordu, diplomatik dokunulmazlığı vardı. Son görev yeri Lübnan’da Beka Vadisidir. Başka bir isme çıkartılmış pasaport kullanıyor, bunu henüz tesbit 
edemedim. 

13 Mayıs 2012’de Yeşil’in Romanya yıllarında sağ kolu olan Abdullah Argun Çetin’den Lübnan’dan eposta, mesaj aldım. Kullandığı yeni pasaport ismini yazmayayım da deşifre olmasın. Zira söz verdim. ‘Patronlarımız değişti 
ama yaptığımız çirkin işler değişmedi’ diyordu. ‘Siz Ergenekon’u tasfiye ettiğinizi sanıyorsunuz, oysa yeni bir yapı kuruluyor ve kara para düzenini yöneten kirli eller sadece el değiştiriyor’ diye yakındı. Şu anda ne yaptıklarını sordum. Aldığım cevap korkunçtu: Maalesef ülkemizle Suriye’yi savaşa sokmak için malum devletin gözetiminde ve emriyle provokasyonlar hazırlıyoruz ve kendimi ülkeme ihanet ettiğim için çok kötü hissediyorum. Bu yazdıklarım sanal bir dizi senaryosu veya komplo teorisi değil acı gerçekler… Daha fazlasını yazmaya 
mezun değilim, mesajı alacak almıştır umarım! Suriye ile savaş demek ekonominin batmasıdır. 

Kurtlar Vadisi Pusu dizisine kahramanlaştırılan Yeşil ve avanesinin piyonluktan öte yaptığı icraat yoktur. 250. Madde’yı çıkartarak uyuşturucu tacirlerini, mafya babalarını ve Ergenekoncu subaylarımızı, generallerimizi Silivri’den çıkartmaya çalışan AK Parti, nasıl bir aymazlık içindedir anlayamıyorum. Habur fiyaskosu ile 
sonuçlanmış Kürt açılımı oyununda başrol alan İrancı damarın temsilcisi Beşir Atalay’a PKK ile barış yaptık açıklaması yaptırmak üzere olan AK Parti ve ‘Derin Devlet’dir. Bir önceki gün PKK’nın Avrupa Sorumlusu Zübeyir Aydar’ın twitter’da buna tepkisini gördüm, şöyle dalga geçiyor: AK Parti rüya görüyor… Bu makaleyi yazmadan bir gün önce ise Zübeyir Aydar’ı gerçekten rüyamda gördüm, AK Parti’ye Derin Devletin verdiği görevde başrol oyunculuğu verilmişti! Daha fazlasını anlatmayayım… 

AK Parti Oslo’da hakem devlet gözetiminde PKK’yı muhatap alarak MİT’e bir yanlış yaptırmıştır. Oysa isteseler hem MİT hem Polis için bugün PKK’dan ayrılan veya ayrılmayan yüzlerce militanı yakalamak çocuk oyuncağı. Teröristi devlet tarihimizde hiçbir devlet yetkilimiz muhatap almamış ve masaya oturmamıştır. 
Eğer KCK’ya af ilan edilirse, işte o zaman Türkiye Filistinleşmeye doğru gider. Zira İsrail’de Yahudiler devletlerini kurmadan önce yıllarca etnik terör estirmişler ve İngilizleri hakem yaparak vaat edildiğini iddia ettikleri toprakları koparmışlardı. Oslo’da aracı devlet yine İngilizlerdi ve Oslo görüşmelerini PKK aracılığıyla yine Büyük Britanya istihbaratı MI6 ve MI5 tarafından basına sızdırıldı. Alman istihbaratından Profesör Udo Steinbach ise militan Kürtlerin akıl hocaları, bize yüzyıl önce yuttuğumuz benzer bir oyunu oynuyorlar. Eski PKK’lılar başta Irak olmak üzere birçok ülkede tek başlarına ve rahatça dolaşıyor. Onları alıp getirmek zor değil. Örneğin Murat Karayılan’ı almak ne kadar zorsa, Osman Öcalan’ı almak o kadar kolaydır. Irak’ta ABD ve Kürt liderlerin istedikleri anda, Karayılan başta olmak üzere yakalayıp Türkiye’ye teslim edemeyecekleri tek bir yönetici yoktur. Avrupa’da Almanya ve Fransa’da PKK’nın uyuşturucu ile kara para aklama operasyonuna el konuldu ve yılda bir 
milyar dolar akladıkları ortaya çıktı. Avrupalı güvenliğini düşünüyor, peki bizim halkımızın canı can değil mi, güvenlik, huzur, barış içinde yaşamayı hak etmiyor mu? 

Terörün beslendiği kaynağı kesersen terör biter. Avrupa Birliği ülkeleri teröre karşı sert önlemler alırken, ülkemizde özel yetkili savcıların yetkilerini tırpanlamak ve ülkemizi ceset tarlasına dönüştürenleri yargılamadan azat 
etmek neden? Yeşil gibiler bu oyunda kasten abartılan küçük piyonlardır, devlet adına katil olan Yeşil’in icraatlarını anlatmaya kitaplar yetmez. Asıl mesele büyük balıkları yakalamakta! Savcılar ve polisler pek çoğunu yakaladı yakalamasına ama derin yapıyla uzlaştığı imajı veren AK Parti gulyabanileri, ekonomiyi batırmak isteyenleri ve iç savaş çıkartmaları için çaba gösterenleri sanki salacak gibi gözüküyor… Bu adım sadece AK Parti’nin bitişi demek değildir, eski karanlık yıllara dönüşünde sinyalidir. Allah sonumuzu hayreylesin… AK Parti, yılanları çıyanları, akrepleri meydana salarsa, oy verenler haklarını helal etmeyecektir (4). 

Rahmetli şehit Muhsin Yazıcıoğlu, “Oğuz veya Türkmen soyundan bir lider ve aydınlanmışlar grubu ülkemizi milli çıkarlarımıza göre yönetene kadar çakma derin devletçilik ve Ergenekonculuk oynayanlar güruhunun fitneleri bitmeyecek” derdi. “Yüzyıldır bizi yönetenler milli değil” diye sitem ederdi ve taşı gediğine 
koyardı: Türk milleti öksüzdür, zira bu milletin iradesinin vesayetsiz tecellisine ve milletin manevi değerlerine yürekten bağlı birinin başa geçmesine asla tahammülleri yok... Foyaları ortaya çıkacak diye onu şehit ettiler. Ne kadar haklı olduğunu 2007’den beri resmen ortaya çıkartılan sekiz kollu ahtapot Ergenekon sayesinde toplumumuz yeni anladı. Resmen diyorum, çünkü daha önce kimseyi inandıramıyorduk. 

Bu yüzsüzler topluluğunun iç yüzünü 1998’den beri yazıyorum. Yüzlerce haber, köşe yazısı, beş de kitap yazdım. Bana pek çokları en hafif tabirle, “Donkişot”, “Deli” veya “Komplo Teorici” yakıştırması yaptı. Yıllarca marjinalleştirilmeye ve yok sayılmaya çalışıldım. Şimdi Ergenekoncular ve onları sevenler marjinalleşti. 
Yazdıklarımıza, anlattıklarımıza artık kimse şaşırmıyor! Pandora’nın kutusu açıldı, hiç bir şey gizli kalmıyor. Yeşil, Kara ve Kürt Ergenekon konusuna kitaplarımda detaylarıyla değindim. Kırmızı PKK ‘Yeşil’leşirken, bunları kamuoyunun bilmeye hakkı var. Biraz açayım. 

Her ülkeye milli bir derin devlet lazımdır. Dış güçlere bağlı olan ve toplumun ana inancının tersine giden, kısacası şeytana hizmet edenlere karşıyım! Osmanlı devletinde Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar derin devletin yönetimi ve icraat Çandaroğullarındaydı. İstanbul’un alınmasına karşı çıkınca Fatih tarafından tasfiye edildiler. Derin devlette Anadolu kliğinin sonu geldi, ‘Türk Rumeliler’ ve ‘Devşirme Rumeliler’ devri başladı. Osmanlının başvezir ve vezirlerine bakınız, çoğu devşirme Rum, Sırp, Hırvat, Boşnak veya Arnavut kökenlidir. Saray’ı ele geçiren bu klik, ülkeye hizmet ettiği sürece problem yoktu. Galata Bankeri zengin Ermeniler ve Büyük Pazar’ın esnafı Yahudiler, hep Rumeli atına oynamış ve hep kazanmışlardır. Türkleri, “idraksız, cahil Türkler”, Arapları “necip millet”, Türkmen Alevilerini ise Farsa hizmet eden “Şii hainler” olarak gösterdiler. 
Oğuzlar, askeriyeyi yöneten ama emir eri memurlardı, Türkmenler ise çiftci köylülerdi... Bizi bölen, merkeze yerleşen Sünni Oğuz ve çevredeki Alevi Türkmen rekabetiydi. Türk-İslam sentezinden ziyade müslüman kardeşliği esas iken ayrımcılık azdı. 

Cumhuriyeti kuran Atatürk’ün çevresini kuşatanlarda Rumeli kliğiydi! Selanik’ten getirtilen devşirme Sebataycı güruh, İttihat ve Terakki’nin dışlanmış “B takımı” olarak gruba eklemlendi. Atatürk,“A takımı”nın çoğunu, 1908 ile 1918 arasında koca imparatorluğu yanlış politikaları ile uçuruma sürüklemeleri ve iktidarı paylaşmak için darbe hazırlamaları nedeniyle, 1926’da İzmir suikastı bahanesiyle ipte sallandırdı. Bir kısmını da Teşkilatı Mahsusa’nın Kafkas veya Rumeli kökenli tetikçilerine veya İstiklal Mahkemeleri’ne temizletti! Rumeliler, 
Kafkas kökenlileri aralarına almamak için direnselerde, Atatürk büyük yararlılıklar gösteren, nüfusları kabarık Çerkezlere istihbaratı teslim ederek ödüllendirdi. Onlarda Gürcü, Azeri, Tatar, Çeçen ve Özbekleri yanlarına çekti ve 
Rumeli kliğini dengelemeye çalıştı. Neredeyse bir asır böyle geçti. 

NATO üyeliğimiz öncesi İsmet İnönü döneminde başlayan bugünkü Ergenekon yapılanmasında halkın ana inancı sünni Müslümanlık ve Alevilik dışlandı, Kürtler yok sayıldı. Nüfusun yüzde 80’i iç düşman kabul edildiler ve devlete yaklaştırılmadılar. Bu yöntem, İngiliz ve Fransızların meşhur azınlıkların çoğunluğu yönetmesi politikasıdır. İpleri yabancı örgütlerin eline tamamen geçmiş Ergenekon ahtapotunun bazı kolları son operasyonlarla kesildi, ancak yerine başka kollar monte edildi. Bazı damarlar ise boşluğu değerlendirerek 
güçlendi. Çerkezler ve Kürtler, yeni Ergenekon’da güçlenen kesimlerdir. Kürt Ergenekon’u destekleyen klik, Diyarbakır ve Elazığ grubudur. Rumeliler, her zaman Ergenekon’un kara gücüydü, Kürtleri sahaya süren Yeşil kodlu Mahmut Yıldırım ise Elazığlı Türk milliyetçisi bir Kürttü, ama Kürt ve Alevilere düşmandı! 

Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde ‘Kara’ adıyla simgeleştirilen Yeşil karakteri, yeni klikin sahte kahramanıdır! Hapiste öldürülen Kaşif Kozinoğlu, yıllarca Perinçekgilleri besleyen istihbarattaki kara koyundu! Peki Yeşil nerede, neden bugün ortaya çıkartılıyor ve hangi kliğe hizmet ediyor? Yeşil, yakında kirli çamaşırları ortaya dökülecek Mehmet Ağar grubunun geçmişteki pisliklerini aklamak, örtbast etmek ve kamuoyunun beynini güya PKK’ya karşı sert mücadele konusunda yıkamak için ortaya çıkartıldı! 62 yaşında emekli olmuş 
bir devlet memuru, Ankara’da Yeni Mahallede, tam MİT binasının karşısında 13 yıldır özgürce yaşıyor! 1998’den beri Arnavutluk, Kuzey Irak ve Afganistan’da dış görevlerde bulundu. Albay rütbesi verildi ve ordu üniforması giydi. İnanmayan, CHP’nin en üst organı Merkez Karar Yürütme Kurulu eski üyesi Tunceli Milletvekili Sinan Yerlikaya, Mehmet Ağar ve Yeşil’i yıllarca kullanan istihbaratçılar Teoman Koman, Veli Küçük, Arif Doğan, Mehmet Eymür, Hanefi Avcı ve Levent Bektaş’a sorabilir… 

Uzun süredir Yeşil’in nerede olduğunu sormuyordum. Temmuz 2011 yazında Toronto’nun polis şefi William Bill Blair, yardımcıları Kim Derry, Tony Warr, Henry Ford ve eşleriyle, Ontario Eski Adalet Bakanı David ile eşini Türkiye’de gezdiriyordum. İzmir Emniyet Müdürü Ercüment bey bize üç tane özel koruma ve özel eskortlar verdi. Eskiden Polis Özel Timinde 1990’larda Yeşil ile beraber çalışmış bir polis, konu açılınca ben sormadan söyledi: Geçen sene Şanlı Urfa’da bir akrabamın emeklilik işi vardı, sağ olsun Yeşil o işi çözdü. Yeşil yaşıyor, hatta 
epey iyi gördüm. Eski günlerini arıyor. Emekli olmuş, artık hiç bir işe karışmıyormuş, kafasını dinlemek istiyor! 

‘Eski günler geride kaldı, artık Yeşil gibilerine yer yok. Terörle mücadelede temiz bir sayfa açılıyor. Polis gücü, öldürmek için değil halkı yaşatmak için bölgeye geliyor’ diye değişen şartlara vurgu yaptım. “Beni de çağırdılar, gidip gitmemekte kararsızım. Bu hükümete güvenilir mi sence demez mi?” ‘Git’ dedim ve ekledim: Artık Yeşil veya Kırmızı gibi kime çalıştığı belirsiz tiplerin faili meçhul cinayetler işleme devri kapandı. Müsade edilmeyecek, devlet yargısız infaz yapmayacak, cinayet işlemeyecek… 

Şu endişesini dile getirdi: Geçmişte polis güçleriyle askerler ve JİTEM birbirlerine silah çektiler, çatıştılar. Askerler, ülkenin ve bölgenin hakimi biziz, polis de kim oluyor tavrındaydı. Polisi kimse takmıyordu. Şimdi devran değişti ama halen koordinede aksaklık olur ve henüz tamamen temizlenemeyen Ergenekoncu askerlerle bölgede çatışırız gibime geliyor… Haksız sayılmaz. Ergenekoncu askerler ordudan temizlenebilseydi, PKK zemin bulamaz ve çoktan teslim olurdu! 2011 başından beri PKK’nın uyuşturucu depolarına yapılan baskınlarla gelir yolları tıkandı. Fransa’da açılan davada Avrupa’dan yılda bir milyar dolar haraç toplayan PKK’nın adamları tutuklandı ve peşin para gönderdiği kurye sistemi çökertildi. Hakkâri’deki Kavaklı ve Kazan Vadisi’nde ana terörist yetiştirme kampları dağıtıldı. KCK operasyonları ile şehir yapılanması çökertildi. Uyuşturucu ticaretinin merkezi olan Van kentini ise deprem vurdu. Halen Van’ın Başkale sınır kapısı, Hakkâri, Yüksekova uyuşturucu yollarından katırlarla, eşeklerle uyuşturucu taşınıp Van’a getiriliyor. İşlenmiş halde Van’a İran ve Irak’tan gelen uyuşturucular, buradan İstanbul’a ve Avrupa’ya pazarlanıyor. Belki de deprem Allah’ın bize uyarısıydı… Van’ın halkı dindar olmasına rağmen yüzde 80'nin araçları uyuşturucu taşımaktan sabıkalı! Kimin uyuşturucusu bu? Elbette 
Ergenekon ve PKK’nın (5). 

1998’den beri, yani Yeşil veya adamları eski Başbakan Mesut Yılmaz’a Budapeşte’de yumruk atıp, burnunu kanattığından beri Yeşil öldü gibisinden kamuflajlar yapılıyor. Yeşil, Mehmet Eymür'ün MİT'te adamıydı. ABD dönüşü AK Parti ile dirsek temasında çalışan Eymür Yeşil'in geçmişte ve bugün neler yaptığını biliyor. Ama konuşmamaya devam ediyor. Yeşil bir gün çözüldüğünde, ucunun kendisine dokunacağını da biliyor. Eymür, ‘öldü, bir dönem bitti’ gibisinden Yeşil işini kapatmaya çalışıyor. Eğer öldüğünü biliyorsa, nerede, ne 
zaman, hangi olayda, nasıl öldüğünü de bilmesi lazım. Eymür bunları da açıklamak zorunda. Bakınız... Devlet Yeşil'i ne öldürür, ne de yargılar. Yeşil mahkeme önüne çıkarılırsa her şeyi anlatır. Öldürülürse de, sağlam birine 
emanet ettiği kasetler ortaya çıkar. Bu yüzden Yeşil'i yakalamak da, ortadan kaldırmak da istemiyorlar. Yeşil hâlâ kuvvetli biri. Devlet, Yeşil konusunda samimi değil. İnanmayan, Mehmet Ağar, Mehmet Eymür, Hanefi Avcı’ya da sorabilir, eminim nerede olduğunu biliyorlardır. 

Ergenekon sanığı olan Veli Küçük, kirli işlerini yaptırdığı Yeşil’in öldürüldüğü iddiasını kamuoyuna 1998’dan beri kasten pompalattı. Yeşil’in imajı, kurumu değiştirildi, ölmedi. Yaşıyor. Çünkü Yeşil'de cinayetlerin kasetleri var. Kontrgerilla elemanıydı. Kurtlar Vadisi Pusu dizisine eklemlenen Kara adlı Yeşil, zannedildiği gibi yer altında filan yaşamıyor. Oğlu tarafından kitaplaştırılan Yeşil, artık emekli bir devlet memuru... 

Peki Yeşil nerede? En son 1998’de Macaristan’da dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’a ‘şerefsiz’ diyerek yumruk attırmasından sonra ortadan kayboldu. Daha doğrusu Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in emriyle başka görevler verildi. Zaman gazetesi, müthiş bir gazetecilik yaptı ve 1997 yılında Yeşil'in telefon konuşmalarının tam dökümünü yayınladı. Bunu neden yaptı? Çünkü 2. MİT raporuna Gülen'in adını da karıştırmak isteyen Ergenekon çetesi Yeşil ile muhterem Gülen Hocaefendi’nin görüştüğü iftirasını ortaya atarak kamuoyunu aldatmıştı. Zaman'ın haberiyle ilk defa maskesi düşen Yeşil'in MİT Başkanı Teoman Koman'dan Cumhurbaşkanı Demirel'e, hatta Genelkurmay Başkanlığı'na kadar herkesle rahatca direkt konuşabilen devletin pervasız tetikcisi olduğu tescillendi. Yeşil gibi katillerle Gülen'in ilişkide olmayacağı ise açıktı. O, 
Ergenekon'un adamıydı, yani Gülen'in düşmanlarının infaz memuruydu... Kimilerine göre katil kimilerine göre vatanperver kahramandı. Esasen O, Ergenekon'un Yakup Cemili idi. Sonu cehennem olan bir yoldaydı. Nerede olduğunu aslında pek çok devlet görevlisi biliyordu. 

Mesela 2000 yılı sonbaharında Yeşil’in nerede olduğunu sorduğum bir Emniyet İstihbarat yetkilisi gülerek şunu söylemişti: Albay rütbesinde Arnavutluk’ta geziyor ve Kosova’da UÇK’nın milis güçlerine gayri nizami harp konusunda askeri eğitim veriyor. Bir kaç yıl sonra nerede olduğunu bir askeri yetkiliye sorduğumda yine acı acı güldü ve şunu fısıldadı: Benden duymuş olma ama Afganistan’a NATO çerçevesinde gönderdiğimiz Türk Barış Gücü’nde Albay rütbesinde Afgan emniyet güçlerini eğitiyor. Eski istihbaratçı astsubay Hüseyin 
Oğuz'a göre Yeşil Belarus’ta yaşıyordu. Oğuz İzmir polisine ve medyaya şöyle dedi: “Bu kişinin ismini İzmir Emniyeti’nde verdiğim ifadede söyledim ve emniyet güçleri şu anda bu kişiyi arıyor. Yeşil’e ilişkin olarak da bazı yazılar yazıldı. Yeşil hakkında Mehmet Altan, Belarus’ta olma ihtimalini yazmış. Doğru yazmış.” (6). 


***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder