20 Ekim 2018 Cumartesi

PKK - CUMHURİYETİ VE AK - PARTİ., BÖLÜM 10

PKK - CUMHURİYETİ VE AK - PARTİ., BÖLÜM 10


Beşinci Bölüm Zerdüştlük Özentisi 

Hadi Eliş ile görüşmemiz çok ilginç geçti. ‘Senin yazdıklarınla bizim düşüncelerimiz arasında bir çizgi kadar bile fark bulunmuyor, ama Öcalan’a terör elebaşsısı demen kanımıza dokunuyor, bizde Gülen’e benzer ifade 
kullansak nasıl tepki verirsin, lütfen Kürt özgürlük hareketinin önderine karşı saygılı olun, sayın deyiniz’ dedi. PKK’nın düzenlediği Kürt festivallerine katıldığımı, PKK’nın yayın organı Sinews’u çıkartan Metin beye Diyarbakır cezaevinde yapılan işkence ve aşağılamaları öğrenince vicdanımın kanadığını söyledim. Kürt festivallerinde gördüğüm Kürt kadınlarının Anadolu kadınları gibi başörtülü ve dindar olmasına rağmen Marksist, dine mesafeli, dağdaki militanların namaz kılmasına ve oruç tutmasına izin vermeyen, Allah’ı inkar 
eden, namus anlayışı gibi, töre ve kültürel değerlere saygısız PKK’nın Kürtler arasında nasıl taban bulduğunu çözemediğimi ilettim. Hadi bey, ‘Biz İslam’a karşı değiliz, Müslüman Kürtleri de dışlamıyoruz. Ancak PKK lideri Abdullah Öcalan, Mazdekizm ve Zerdüştlük dininin Kürtlerin asıl dini olduğuna dair kitap yazdı. Öcalan ne diyorsa odur. Farsların eski dini olan Zerdüştlük ve peygamberi Zerdüşt aslında Kürt kökenlidir. Kürtleri eski dinlerine kavuşturmanın neresi yanlış’ deyiverdi. 

Hiç renk vermedim. Zerdüştlük konusunu araştırmam farz olmuştu. ‘Zerdüşt böyle buyurmuştu Kürtler!’ başlıklı makalemi PKK’nın dünya çapında eylemler yaptığı 15 Ağustos 2012 tarihine denk getirdim. PKK’nın, 

Zerdüştlüğü/ Mecusîliği ‘Kürtlerin dini’ olarak ilân etmesini önceleri bir şaka olarak algılamış, ciddiye almamıştım. İmralı ve Kandil’e yakın sağlam başka bir 
Kürt kaynağından edindiğim bilgi değişik istihbaratlarla teyit edilip birleşince şok oldum. Kürt kimlik kalkışmasının manevi önderi sayılan Abdullah Öcalan’a 
2012 yılında gerçektende Mazdekizm ile ilgili din, felsefe kitabı yazdırılmış veya pek inanmıyorum ya kendisi isteyerek yazmıştı. Bu eserde Öcalan, 4. Zerdüştlüğe soyunduruluyor, yani bir nevi peygamberliğini ilân etmekle kalmıyor, Mecusîlerin tanrı kabul ettiği ‘Ahura Mazda’ rolünü de benimsemiş gözüküyordu. 

İslam dini kardeşliği ile Kürtlerin Türklerle birlikte bin seneyi aşkın süredir sürdürdükleri ortak dava, ortak vatan, ortak ülkü zeminine dinamit koyanlar Zerdüştlerin kötülükler kralı, şeytanı olan ‘Ehriman’ olmalıydı! Neden 
Zerdüşt? M.S. 644 de İslam orduları İran’ı feth edince, Zerdüşt dininden olanları “Ehli Kitap” gibi kabul etmişlerdi. Kuran’da yer alan (40:78) “Senden önce de 
peygamberler yolladık; bunlardan bazılarını sana duyurduk, bazılarındansa bahsetmedik”sözlerinde “bahsedilmeyen” peygamberden birinin Zerdüşt olması 
muhtemeldir. Zerdüşt’e eski Yunanlılar ve Romalılar ilgi duymuşlardı. Nietzsche’nin “Zerdüşt böyle konuştu..” başlıklı eseri, Richard Strauss’un aynı adlı senfonik şiiri, İrlandalı şair Yeats’in Zerdüşt’ten sıkça bahsetmesi, bu 
meçhul insana ilginin sona ermediğini yansıtır. 

Zerdüştlerin çoğu İslam’ı kendine çok yakın buldu ve hemen Müslüman oldular. Zira miraca çıkıp tek Tanrı ile görüşen, cennet ve cehennemi tarif eden, sırat köprüsünü anlatan, yetmiş büyük günahdan sakındıran Zerdüşt, Maneizm’in taassup anlayışına, yobazlığına, dini sömürüsüne karşı bir ahlak manzumesi sunmuştur, zamanla Zerdüşt rahiplerin elinde din yozlaşmış, mükemmel din İslam ile bu dine gerek kalmamıştır. İran, Afganistan ve Orta Asya’da Türkler ve Kürtler arasında İslam yayılınca Zerdüştlük silindi; dünyada halen 250 bin 
Zerdüşt bulunuyor. 

Ünlü Alman filozofu Friedrich Nietzsche kitabında, Zerdüşt’ten çıkarım yapar ve ‘üstün insan’ felsefesiyle Tanrı’dan iradenin, özgürlüğün alınarak insana verildiğini savunur. Bireysel özgürlüğün esasları belkide Doğu’da üç bin beş yüz sene önce İran’da Zerdüşt ile atılmıştı, ama Batı medeniyeti ona egoizm, bencillik kattı, birey özgürlüğü diye bugün yutturulmaktadır. 483 yılında Mazdek isyanını başlatan Mazdek tek Allah’lı bir din getirdi, ancak daha sonra Zerdüşt rahipleri, ‘kadın ve servet ortak’ olmalı görüşünü savunarak bu dini de kirletti. Namuslarına düşkün Kürtlerin kadınların ortak mal olarak kabul edildiği bir toplumda yaşaması imkânsızdır. Kadın, 
erkek eşitliği ilkesini dile getiren, sınıfsal ayrımlara karşı olan Zerdüşt, ‘Yeşil’ veya ‘Kırmızı’ Komünizm’inde ilk babasıdır. Ancak Almanları iki dünya savaşında yerin dibine batıran, kana dayalı üstün ırk ırkçılığı ve  totalitarizmi din haline getirten teorisyenlerden Nietzsche’den esinlenen Öcalan, Zerdüşt’ü çarpıtıyor ve Kürtleri yanlış etkiliyor. Bu filozofun, ‘Tanrı öldü, yeryüzüne bağlı kalın, inanmayın size dünya ötesi umutlardan söz edenlere!’ sözü bir asır insanlığı uçuruma sürükleyen hem Sosyalizmin hem de Nasyonal Sosyalizm’in din düşmanlığını ne güzel anlatıyor. Nietzsche öldü ama Tanrı zaman ve mekândan münezzeh, yaşıyor. 

KCK ile Türkiye’de despot ve faşist bir paralel Kürt özerk veya bağımsız yapılanma kurmak istediklerini açıkça belli eden Murat Karayılan, Zerdüştlüğü öven ve İslâmiyet’e hakaret eden açıklamalar yaptı. Bölücü ve ayrılıkçı gruplarıyla Kürtler ve Türklerin çimentosu olan 

İslamiyet’in gücünü kırmak istiyor ve Kürt vatandaşlarına Zerdüştlük propagandası yapıyorlar. Propagandanın etkisini artırmak için Zerdüşt’ün Kürt olduğu iddiası yayılıyor. Kürtçü yayın yapan internet siteleri ve yayın 
organları son dönemde giderek artan bir şekilde Zerdüştlüğü anlatıyor. Zerdüşt’le ilgili kitaplar ve makaleler yazıyor, şarkılar besteliyorlar. ‘Zerdüşt’ serisi albümleriyle tanınan Reşo da bunlardan biri. Dağdaki militanlara Zerdüştlük dersleri, örgütün üst düzey yöneticileri Suriye uyruklu Fehman Hüseyin (Bahoz Erdal), Duran Kalkan (Abbas) ve Cemil Bayık tarafından 
veriliyor. Suriyeli teröristler dinsizlik konusunda çok baskınlar, dağda domuz eti çoktan helal yapılmış durumda. BDP, ‘Sivil itaatsizlik’ adı altında Cuma 
Namazlarını yozlaştırırken, dağda namaz kılmaya ve oruç tutmaya izin yok. Müslümanlık paydası yıkılıyor. 

Batılı kaynakların 6 bin yıllık Kürt tarihinden bahsettiğini anlatan, yıllardır İsveç’te kaçak yaşayan Mehdi Zana, “Kürtler İslamiyet’i kabul ettiklerinde kaybettiler” diyor. İsveç’te “Kürdistan Zerdüşt Cemaati” adında bir propaganda merkezi var ve bu merkez eliyle 2012’nin Haziran’ında “Kürt Zerdüşt 
Tapınağı” açıldı. Mehdi’nin eski karısı Leyla Zana ise, ‘Kürtlerin kılıç zoruyla Müslüman‘ olduğunu söyleyip çuvalladı, sonra ‘benim dedem şeyh idi, Müslüman’ım’ diye toparladı, ama kimse yemedi! KCK operasyonu 
sonrasında KCK Siyaset Akademileri’nde Kürtlerin dininin Zerdüştlük olduğu şeklinde dersler verildiği ortaya çıktı. Kandil’de PKK’lıların yaptığı Zerdüşt ayini 
gazetelere yansıdı. Haberlerde yer alan fotoğraflarda militanların terörist başı Öcalan’ın resimlerinin de olduğu bir mekânda Güneş’e tapındıkları görülüyordu. PKK militanları içinde Zerdüştlük dini yüzde 34 oranında, oldukça yaygın. Zerdüştlük dininde kutsal sayılan birçok isim örgüt kamplarına, örgütçülere veriliyor, telsiz kodu veya parola olarak kullanılıyor. Murat Karayılan “Medya” 
telsiz kodunu kullanıyor. Medya Zerdüştlük dininin kurucusu Zerdüşt’ün doğduğu yer. Kürt bayramı diye lanse edilen Nevruz’u kullanan PKK, Zerdüştlük 
bağlantısı sayesinde İran Kürtlerini kazanmanın hesabını da yapıyor. Kadim bir İran inancı olan Zerdüştlüğü kullanan örgüt, bölgedeki nüfuz savaşında elini 
güçlendirmek istiyor. Kürt ırkçılığı ilhamını Türk ırkçılığından alıyor. Aşırı ırkçı Türklerde tarihin İslam öncesi evrelerine özel bir gurur ile sığınıyor, cahiliye 
dönemine dair ırki seyahatler düzenliyor, mitolojinin efsunkâr rüzgârıyla coşup, folklorik gösterilere başvuruyor. 

Her iki ırkçı zümrenin de görmediği; daha doğrusu görmek istemediği bir gerçek var. Türkler de, Kürtler de Müslümanlığı kültürel bir fantezi olarak algılamıyor; onu varoluş gerçeği olarak bizzat yaşıyor. Örgütlerin göz ardı ettiği bu hakikati vatandaş görüyor. Kürtlerin en büyük talihsizliği, “Kürt Aydını”nın kendisine cesur bir söylem seçememesidir. Devlet hakkında olabildiğince cesur 
konuşanlar, söz örgütten açılınca birden suspus oluyor. 

Oysa bir topluluğun yanlışını bir başka topluluk tashih edemez. Kan, kin bağı üzerine kurulmuş bir nefret medeniyeti istemiyor medeniyetler beşiği Anadolu insanı. Derin ve karanlık eller, dini bütün Kürt kardeşlerimizi silah zoruyla Zerdüştlük üzerinden berduşluğa davet ediyor. Umarım ırkçılık yoluyla yürütülen bu saçma sapan, felsefi kalmış, özü tahrif edilmiş meşum Zerdüştlüğü hortlatma planı da akim kalır. Üstad Bediüzaman Said Nursi, gücünü halkın millî ve manevî, İslam değerlerinden alan “müspet milliyetçilik” ile sorunun çözümleneceğini öngörüyor. 

Zerdüştülük dinini yakından tanıyalım: Avesta, Zerdüştlüğün kutsal kitabıdır. Tek tanrılı bir dini anlatan bu lirik şiirimsi yazılmış kutsal kitap üç ana bölümden 
oluşur. Yasna adını taşıyan ilk bölümde dini törenlerde okunan ilâhiler yer alır. Zerdüşt e ait olduğu kabul edilen Gatha lar da bu bölümdedir. Toplam 896 mısradan oluşan Gatha’lar, Gat denilen beş manzumedir. Manzumeler 
Esnud Gat, Uştad Gat, Spentmend Gat, Vaşnu Hişter Gat ve Vehiştvet Gat adlarını taşırlar. Çeşitli ilâhilerin oluşturduğu ikinci bölüm Yast adını taşır. Videvdat denilen üçüncü bölüm de “şeytanlara karşı kanun” biçiminde adlandırılır. Bu bölümde şeytanlara karşı tılsımlar ve temizlenme kuralları yer alır. Zerdüştlük dini, ateşin kutsal sayıldığı dinlerden biridir ve ateş, bu inancın 
tanrısı Ahura Mazda’nın ruhu ve oğludur. Bununla ilişkili olarak ateş, iyi ve kötüyü birbirinden ayıran Tanrısal bir güce sahip. Yaşayan yıldız star olarak nitelenen Zerdüşt ve dininin oluşturan üç peygamberden bahsedilir. I. Zerdüşt 
yaklaşık olarak M.Ö 3000 yıllarında yaşayan Mahabat, II. Zerdüşt yaklaşık olarak M.Ö 2040 yıllarında yaşayan Haşeng (bunun Hz. İbrahim de olduğu söylenir), III. Zerdüşt ise M.Ö 660 yaşayan Zerdüşt ün kendisidir. 3. Zerdüşt bilge ve ileri bir düşünce adamı ve filozoftur. Kurduğu dinin adına Mazdeizm denilir. Zerdüşt Mazdeizmle tek tanrılığa yönelirken, egemenlerin gücüyle bütünleşen çok tanrılığı aşar ve tanrıyı egemenlerden alarak, insanlığın özlemleriyle birleştiren bir güce dönüştürür. Soran, sorgulayan tanrının kötülükleri affetmeyeceğine inanır, bu nedenle kötülüklere karşı savaşımını bir tanrı emri olarak öne sürer. 

Zerdüşt ün güçlü bir filozof ve düşünce adamı olduğunu, doğa, toplum ve insan gerçeğine ilişkin bilimsel perspektiflerinde görmek mümkündür. Örneğin Antikçağ Yunan filozoflarının hareket noktası, Zerdüşt inanışının geliştirdiği kavramlara dayanır. M.Ö 538 dönemlerinde yaşayan Theopampos, Ahura Mazda ve Ehriman arasındaki mücadeleyi tabiatın kendi içindeki kanunu olarak algılar. Bu noktada yeri gelmişken doğru anlaşılabilmesi açısından hemen açıklama gereği duyuyorum ki, Zerdüştlük inancında Tanrı kabul edilen Ahura Mazda “Aklın Efendisi” ile sembolize edilir, Ehriman ise kötülüğün güçlerini temsil eder. Ve iyilik-kötülük mücadelesi bu noktada başlar. Eflatun, Zerdüşt’ü hocası olarak kabul eder. Yunan felsefesinin Zerdüşlük’ten etkilenme yönündeki diğer bir örneğini ise Heraklitos’da görebiliriz. Heraklitos (Anadolu da Efes de yaşayan Sokrat öncesi filozoftur. Heraklitos doğadaki her şeyin sürekli değişim içinde olduğunu öne sürmüştür) hareket kuramında Zerdüşt ün karşıtlar mücadelesi 
çizgisinden etkilenir. Bundan yola çıkarak, Zerdüşt ün gök, ışık, güneş ve diğer göksel varlıkların çözümlenmesini yorumlar, bununla fiziksel evrenin öz 
devinimlerini formüle eder. Zerdüşt ün felsefi inancının dünyanın beş temel elementten oluştuğunu belirtir. Bunlar Toprak, Su, Ateş, Hava ve Bitkidir

Zerdüştlük inancına göre Tanrı kadın ve erkeği bir arada ve birbirine arkadaş yaratmıştır. Arkadaşlar arasında eşitliği temel alan bu inançta kadın ve erkek eşit olarak kabul edilmektedir. Zerdüşt inancının gelişip yayıldığı bölgelerde çok eşliliğin azaldığı ve tek eşliliğin arttığı görülmüştür. Zerdüştilikte, doğru yaşama, ahlaki emirlere uyma esastır. Ahlaki emirler; iyi düşünce, iyi söz, iyi iş 
diye özetlenir. Fakirlere cömert davranma, yabancılara misafirperverlik, bütün lekelerden uzak kalma, toprağı sürme, sığırlara bakma, sıkıcı şeyleri imha da faziletli işlerden sayılır. Bazı cinsi konular ve ölü bedenine temas, kirlenmeye yol açar, özel ayinler gerektirir. Yine Zerdüşt inancı her alanda tarım ve hayvancılıkla uğraşılıp bol üretimin sağlanmasını tavsiye etmektedir. 

Temiz hayvanlardan sayılan köpek ve kedinin öldürülmesini büyük günah saymaktadır. Döllenmeyi ve çiftleşmeyi önleme kesin olarak yasaklanmıştır. 
Bu inançta şarap içkisi için, dini ibadetle ilgili olup, dini düşüncelerin geliştirilip derinleştirilmesi ve ruh gözünün açılması amacıyla içilmekte olduğu vurgulanır. Avesta’nın Gatha bölümünde belirtildiğine göre dini inanç alanında şarkı ve 
şiirlerin önemli bir yeri olduğu görülür. Cenneti şarkılı bir yer olarak değerlendirir (27). 

Maalesef, PKK, Kürtleri 1980’den beri epeyce evirmiş ve dönüştürmüştür. Kürtlerin, özellikle genç Kürtlerin ülkeye aidiyet duygusunu yok etmiştir. Kürtleri toplumdan-devletten bütünüyle ayırmak için önünde tek bir engel var. Her ne kadar son zamanlarda Kürtlerin dini duygularını yok edemeyeceğini, İslam’a dair derin kökleri yıkamayacağını farkederek dini kendi lehine kullanmaya çalışsa, nevzuhur hocalarla halkı kandırmaya uğraşsa da 
örgüt Marksist, Ateist, Pozitivist bir yapıdadır. Allah’la, dinle, diyanetle, camiyle medreseyle bir alakası yoktur. 

Lider kadrolarına baktığınızda örgüt bu özellikleri size haykıracaktır. Zira PKK’nın, BDP ve KCK’nın liderleri, militanları Allahsız, peygambersiz, herhangi bir ahlaki kaygı taşımayan, bohem bir hayat yaşayan ateist-Marksist tiplerdir. Bunların Zerdüştlükle de bir ilgileri yoktur; bari Zerdüştlüğün değerlerine, emirlerine uysalar; ama örgüt için Zerdüştlük genç Kürtleri İslam’dan uzaklaştırmanın, toplumdan koparmanın aracından öte bir şey değildir. 

İslam, bizim medeniyetimizin temeli, blokajıdır. Müslüman toplumların kültürel kodları, değer yargıları, toplumsal dinamikleri, birlikte yaşam ilkeleri İslam’a 
dayanır. İslam kardeşliği, beraberliği, dayanışmayı, paylaşmayı teşvik eder. Her türlü terörü ve anarşizmi reddeder. Türklerden daha önce İslam’la tanışan Kürtler ise toplumun ortalamasından daha dindardır; muhafazakârdır. Bu durum, örgütün hedeflerine ulaşması, Kürtleri ırkçı-şoven hale getirebilmesi ve kullanabilmesi için büyük bir engeldir. 

Örgüt pek çok diğer sebebin yanında iki temel nedenden dolayı İslam’a düşmandır. Açıktan, toplum karşısında hedef alamasa da, İslam’ı erozyona uğratmanın, Kürtler arasında etkisiz kılmanın, hayattan dışlamanın 
yollarını aramaktadır. Örgüt, Marksist’tir; materyalisttir. Özellikle İslam’a Karl Marks’ın dediği gibi “insanları uyutan afyon!” olarak bakmaktadır. Örgüte göre eğer Kürtlerin bir dini olacaksa Zerdüştlük olabilir. Tek Parti dönemindeki Şamanizm’e dönüş çabalarına benzer şekilde, örgüt Zerdüştlüğü İslam’dan kopuşu sağlamak, Kürt kimliğini “milli” bir dinle desteklemek için kullanmakta dır. İslam’a bu kadar katı davranan PKK- KCK, öte yandan örgüt içindeki “Kürt”, “Alevi Kürt” görünümlü Kripto Ermenilerin Hıristiyanlık çalışmalarına göz yummakta, desteğini aldığı batının din ve kültürüne tolerans göstermektedir. 

Örgüt ve arkasındaki güçler zaman zaman yalanlasa ve inkâr etse de, bir Kürt devleti peşindedirler. Kürt devletinin olabilmesi için, etle tırnak gibi olmuş, iç içe 
geçmiş Kürtlerle Türklerin ayrışması, vuruşması ve düşman olması gerekmekte dir. “Birlikte yaşanamaz” olduğuna dair tabloların oluşması ve bunun dünya 
kamuoyuna da fotoğraf şeklinde verilmesi, arkasından da U.A. kuruluşların devreye girmesiyle bu ayrışmanın fiilen temin edilmesi gerekmektedir. BOP çerçevesinde Ortadoğu’da bir Kürt devleti kurmak isteyen batılı dostlarımızın(!) ve onların maşası örgütün bu amacının önündeki en büyük engel “İslam”dır. Zira toplumun, Türklerle Kürtlerin müşterek temeli, çimentosu, ortak paydası İslamdır. Örgüt ve arkasındaki güçler bu nedenle Kürtleri, özellikle genç nesilleri İslam’dan uzaklaştırmanın, İslam’ın toplum üzerindeki etkisini erozyona uğratmanın türlü yollarını denemektedirler. 

Uzun süre İslam’a ve değerlerine doğrudan düşman olan örgüt bunun kolay yıkılamayacağını gördüğü için son birkaç yılda taktik ve strateji değiştirmiş; daha faydacı davranmaya başlamıştır. Naylon hocalar bularak, ayrılıkçı 
Cuma namazları tertipleyerek, İslam’ın Kürtçü söylemlerini geliştirerek İslam’ı doğrudan hedef almak yerine, sureti haktan görünerek, asıl niyetini perdeleyerek Kürtleri yozlaştırma, İslam’dan uzaklaştırma yöntemleri 
uygulamaktadır. 

Örgüt ortaya çıktığı 1984 yılından bu tarafa bölgede etkin olan tarikatların, medreselerin, din adamlarının etkisini kırmış, onları itibarsızlaştırmış, toplum üzerindeki kredisini yıkmıştır. Muhafazakâr bir toplum olan Kürtler arasında mahremiyet duygusunu, ahlak anlayışını, namus düşüncesini tarumar etmiştir. Dini eğitim veren kurumları tehditle veya baskıyla sindirmiş, din adamlarının ve kanaat önderlerinin örgüte rağmen söz söylemelerine engel olmuştur. 

Örgütün 30 yıllık çabalarıyla, devletin 28 Şubat gibi dönemlerde uyguladığı katı laikçi yaklaşımlarıyla, Güneydoğu’da dindarlık sözde kalmış, İslam toplum 
üzerindeki etkisini epeyce yitirmiştir. Daha önce İslam bölgede birincil faktör, unsur iken, yoğun propaganda çalışmaları ve Şoven Kürtçü söylemler-eğitimler 
nedeniyle bu gün özellikle 25-30 yaş altı gençlerde İslam etkisizleşmiş; ama Kürtçülük, Kürt olmak çok öne çıkmış ve baskın hale gelmiştir. Tarikatlarla içli dışlı olan Kürtler tasavvuf ekollerinden uzaklaşmıştır. 

  Örgütün propagandası, devletin ve muhafazakâr AKP hükümetinin de ihmalleri sonucu bölgede seküler, hınçlı, militan bir Kürt nesli ortaya çıkmaktadır. Bu gün örgüt bölgede sözünü dinlemeyen imamları öldürmekte, yurtları basmakta-yakmakta, STK’ları tehdit etmekte, cemaatlere hayatı dar etmektedir. Din adamlarını sadece kendi söylemlerini seslendiren figüranlar yapmaya 
çalışmaktadır. Bu noktada hükümetin ve İslam adına hareket ettiğini söyleyen cemaatlerin ve cemiyetlerin, STK’ların büyük vebali vardır. Zira bu kesimler bölgeyi bütünüyle örgüte bırakmışlar, bölgede İslam’ın anlatılmasını dahi örgütün naylon hocalarının, imamlarının inisiyatifine terk etmişlerdir. Örgüt Kürtleri epeyce evirmiş ve dönüştürmüştür. Kürtlerin, özellikle genç 
Kürtlerin devletle ortak bağını koparmıştır; ülkeye aidiyet duygusunu yok etmiştir. Kürtleri toplumdan-devletten bütünüyle ayırmak için önünde tek bir engel vardır: 

İSLAM. Bu güçlü bağı, ortak paydayı, müşterek zemini bazen inkar ederek, erozyona uğratarak; bazen de istismar ederek Kürtçülük ve Kürt devleti namına yıkmakta, yıpratmaktadır. Örgüt bölgede ciddi bir toplumsal taban oluşturmuş, genç kitleleri devşirmiştir. Kaybedilen bu zemini yeniden kazanmanın, örgütün bölgede toplumsal tabanını zayıflatmanın yolu bölge insanında var olan dini 
duyguları yeniden beslemek ve güçlendirmektedir. Örgüt kendisine engel olan bu dinamiğin farkındadır. Sürekli ve sistematik olarak bu dinamiği ve değerlerini 
yıpratmaktadır. Ancak ne devlet, ne hükümet, ne de birlik ve bütünlük yanlısı kesimler bu güçlü argümanı, etkili ortak değeri bölgede gerektiği gibi kullanamamaktadırlar (28). 

Öte yandan PKK ve yandaşlarının Zerdüştlük'ten sonra şimdi de Yezidilik faaliyetleri yürütmesi Güneydoğu bölge halkının tepkisini çekiyor. Kürtlerin, Zerdüştlük ve Yezidilikle alakası olmadığını vurgulayan bölge STK'ları, 
“PKK ve uzantıları Kürtleri İslam'dan, kültüründen ve asıl kimliklerinden uzaklaştırmayı planlıyorlar. Çünkü İslam'ı benimseyen hiç kimse PKK'ya destek vermez” diyorlar. 

Örneğin Memur-Sen ve Diyanet-Sen Bitlis Şube Başkanı İsmet Alca, Zerdüştlük ve Yezidilik faaliyetlerini yürütenlerin dinsiz olduğunu söyleyerek, “Bu kişiler bölgedeki gençleri camiden uzaklaştırıyor. Örneğin sivil Cuma namazları gibi. Ayrıca bu kişiler; sazlı, gitarlı, alkollü, karılı kızlı eğlenceler düzenleyip gençleri dinden koparıyor. Bu şekilde gençleri dinden uzaklaştırıp 
istedikleri gibi yönlendirmeye çalışıyorlar. Gençleri kolayca dağa çıkarıyorlar, güvenlik güçlerine taş attırıyorlar, okul yaktırıyorlar. Devlet ve diyanet gençlere 
sahip çıkmalı. Çünkü İslam'ı benimseyen hiç kimse PKK'ya destek vermez” diye konuşuyor. İHH Mardin İl Temsilcisi ve USTAD (Uluslararası Stratejik Tahlil ve Araştırmalar Merkezi) üyesi Mehmet Timurağaoğlu ise, PKK ve yandaşlarının Kürtlerin içine farklı farklı inançları sokmak istediğini dile getirerek, “Bir zamanlar ‘biz Hıristiyanlarla amcaoğluyuz' dediler, hatta Kürtçe İncil bile dağıttılar. Bir zamanlar ise, ‘Yahudilerle amcaoğluyuz' dediler. Şimdi de Zerdüştlük ve Yezidiliği çıkardılar. Bu faaliyetler sistematik ve planlı bir şekilde yürütülüyor. Kürtleri İslam'dan, kültüründen ve asıl kimliklerinden uzaklaştırma yı planlıyorlar. Bu şekilde onları ele geçirmeye çalışıyorlar. Mahalle baskısı ve silah zoru ile milleti susturmaya çalışıyorlar. 

Artık Kürtlerin  yakasından düşsünler. Bölge halkı insanca yaşamayı hak ediyor” ifadelerini kullanıyor (29). 

Başbakan Erdoğan’da Elazığ Havalimanı’nın açılış töreninde yaptığı konuşmada bu konuya dikkati çekti. Bölge halkının terörle arasına mesafe koyması gerektiğini savunan Erdoğan, Iğdır'da öğretmenleri PKK'nın elinden alan köy halkını örnek verdi. Erdoğan,'Bunlara prim vermeyin. Onlar sizi insan yerine koymuyor. 'Sevgili kürt kardeşim bu terör örgütüne tepkini koy ki bölgede abad 
olmasın. Bu teröristlerin yeri belli. Bunlar zerdüşt. Bunlar Yezidilikten bahsediyorlar. Bu tür ayinleri yapıyorlar.'Terör başta olmak üzere kronik sorunları kardeşlik ruhuyla dayşanışma halinde aşacağız. Bize husumet besleyen her çevrenin dilediği gibi kullandığı bu kuklayı, bu maşayı Allah'ın izniyle bertaraf etmek için çok boyutlu ve kararlı bir mücadele yürütüyoruz'' dedi (30). 

Küresel perspektiften baktığımızda Kürtlerin maşa olarak kullanıldığı Zerdüştlük projesinin mimarı acaba kimler ve neden şimdi bugünlerde gündeme geldi? 
Özellikle son dönemde sessiz sessiz dünyadaki krizi izleyen İsrail’in meşhur ”Mesih Planı” gündemde olmasa da Evanjelistlerin bu plandan vazgeçtikleri yok. Evanjelist Bush’un diskilafiye olması onlar için fazla bir kayıp değil. 
Obama’nın etrafının dikenlerle çevrili olması ve giderek sıkıştırılması, Ortadoğu’daki karışıklığa farklı bir bakış açısı getirmektedir. Obama ikinci defa seçilir seçilmez İsrail’in Gazze’ye düzenlediği kanlı savaş, bu hoyratlığın 
işaretidir. Güç bizde, ABD arkamızda, son Filistinli’yide öldürür bu sorunu kökünden çözeriz yaklaşımı devam ediyor. Düşünce itibariyle İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ında üyesi olduğu Hüccetilerle birlikte aynı 
düzlemde olan Evanjelistlerin birlikte aynı amaca hizmet ederek bölgeyi karıştırmak istemeleri sıradan bir durum değil. Suriye krizi ile Ankara, İsrail ve İran’ın ortak çalıştığını daha yeni anladı. ABD’nin kredi notunun düşürülmesinin arkasındaki hedef hem önümüzdeki seçimlerde 2008'de başlayan ekonomik kriz, Avruapa’da Yunanistan’ın ardından İtalya, ispanya ve Portekiz ekonomilerini de batırmaya, Alman ve Franszıların bu ülkeleri ekonomik olarak tamamen işgal etmesine gebe. Arap baharının Arap kışına dönüşmesi, Ortadoğu’nun karışması bir tesadüften ibaret değildir. 2001'de ABD’nin Afganistan’dan sonra Irak, İran ve Suriye ile birlikte Sudan’ı değiştirme düşüncesi ise son düzlükte İran’ı 
yanına çekme stratejisine dönüştü… Buradaki en büyük etkenlerden biri Evanjelistlerin Obama üzerinde baskı oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Pentagon’un 120'ye yakın ülkede gizli savaş yürütüyor olması ve El-Kaide’den 
sonra yeni bir hedef belirleme düşüncesi ise önümüzdeki dönemde Evanjelistlerin tüm etkinliklerine rağmen yerine getirilmesi zor gözüküyor. Küresel baronların bu süreci atlatmak için ellerindeki son kozu oynayacakları zaten 2008'in ortalarında ve son Washington toplantısın da ortaya çıkmıştı. 
Türk askerine korkusuzca ve dengeleri gözetmeden saldıranların neye hizmet ettikleri biraz perdenin arkası ile ilgili. 

Bu bağlamda Abdullah Öcalan diskalifiye edildi, PKK barış istedi, yok istemiyor tartışmaları anlamlıdır. Malum, devletin başındaki şahısta PKK’yı Öcalan’nın yönettiğini zannederek uzun bir süredir onunla istişare ediyordu. 
Silvan’dan sonra uyandı ama geç uyandı. 2009'dan beri söylenen uyarıları dikkate almayan, saçma sapan danışmanlar – görevlendirmeler ve YAŞ kararları alan bir strateji ile ancak buraya kadar… İstediğimiz kadar PKK’ya, KCK’ya operasyon yapalım. Kiminle ve ne ile yapacaksın. Karlofça’dan beri savaş kazanamayan ve Mustafa Kemal’den itibaren alt yapısını Alman bir generalin kurduğu ve içerisinde PKK’lı, CIA’cı ve 


MASON BEKTAŞİLER’in kol gezdiği bir ordu ile mi operasyon yapacaksın? PKK’lı bir itirafçı diyor ki; Bize haritalar getirildi. Askerî, özel haritalar. Krokiler de vardı. Karakolların nerede olduğunu, asker sayısı, mühimmat durumu, komutanların özel ve genel durumları gibi bilgiler gelirdi. Devamında rütbeliler Kandil’e gidip geliyordu diyor. Yahu kardeşim bunların olduğunu bizler bu 
halimizle 1999'dan beri biliyoruz da, siz devletin yöneticileri bunları bilmiyor musunuz. Hala anlamadıkları şey şu; MASON BEKTAŞİ sisteminin 150 yıllık bir 
sistem olduğunu ve bunların temizliği yapılmadan ”sa-va-şı-la-mayacağı. 

Kimseye güvenemez ve hamle yapamazsınız.. Orada ölenler yine Müslüman Türk askerleri olacak. Diğer hainlerde elleri bellerinde ayinlerini yapmaya devam edecekler. Unutmamak lazım, Türkiye’yi değiştiren AKP değil, AKP’yi değiştiren 
Türkiye’dir. Bundan sonraki değişimde yine milli irade ile olacaktır. Yaşanan olaylara -Ortadoğu’da karışıklık veya PKK’nın barış istemiyoruz saldırıları- nazarı ile bakmak sadece bir gaflet ve basiretsizliktir. PKK’yı elindeki figüranlarla 4-5 parça halinde kullananlar ise küresel baronların Ortadoğu temsilcisi kanalı ile sürdürülmektedir. 

Bölgedeki en büyük kanlı stratejileri ise Şİİ-ALEVİ-NUSAYRİ üçgenidir. Bir nevi Şİİ HİLALİNİN MASON  BEKTAŞİ versiyonudur. Tatar İsmail Gaspıralı’nın ifade ettiği gibi İslam en büyük darbeyi Moğol istilası ile yemiştir. Bir nevi Osmanlı’da bu daralma ve baskılar sonucunda ortaya çıkmıştır… Mevlana ve Yunus Emre’ler ise bu yıkıntılar arasında doğmuştur. O yüzden meseleye ümitsizlik nazarı ile bakmak beyhudedir. Allah’a inanlar üzerlerine düşen vazifeyi bihakkın yerine getiriyorsa zafer yakındır..O yolda dökülecek her kan kutsal ve gereklidir. Ne baştakilerin basiretsiz ve gaflet içinde olmaları ne de Yaratan’a yakın kalplerin azlığı- bu işin önüne perde olamayacaktır. Ortada olan ve görünmeden yaşanan bir -

DİN’LER- Savaşı vardır. Bir tarafta Evanjelist-Siyonist-Zerdüşt Tapınakçı kadroları ve diğer tarafta Müslüman Türk evlatları. Bir taraf hem para hem sayı olarak çok önde… Diğer taraf ise hem maddi hem de sayı olarak çok geride. Ancak aradaki en büyük fark; üç harf. Bir taraf kan, diğer taraf Hak diyor (31). 

İlk ve Son sözü her zamanki gibi yine Hak söylüyor; ”Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah Aziz (mutlak izzet ve ululuk sahibi, her işte üstün ve mutlak 
galip)tir. Hakim (her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunan)dır” (32). 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

27 Arslan, Faruk. Zerdüşt böyle buyurmuştu Kürtler! Farukarslan.com. 15.08.2012. 
28 Gezgin, Yusuf. PKK-KCK’nın İslam’la Derdi Nedir? 10.11.2011. İnternet ulaşımı 
29 Akit. Müslüman Kürt, Zerdüşt PKK’yı desteklemez! 21.10.2012. 
30 AA. PKK Zerdüşt Prim Vermeyin. 20.10.2012. 
31 Polat, Rauf Atilla. Evanjelist PKK’nın Zerdüşt Kalkışması… 18.08.2011. İnternet ulaşımı 
32 Kuran’ı Kerim. Fetih Suresi 7.Ayet 

11 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder