26 Ağustos 2018 Pazar

24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ BÖLÜM 2

24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ BÖLÜM 2




TABLO 2. MİLLET VEKİLİ SAYISI ARTAN İLLER 

Milletvekili Sayısı  Bir Artan İller 

_ Aydın, Ordu, Diyarbakır, Kayseri, Balıkesir, Elazığ, Batman, Kütahya, 
Afyon, Muş, Edirne, Karaman, Aksaray, Karabük, Yalova, Denizli, Ağrı, Tekirdağ, Adana, Hatay, Manisa, Konya, Muğla 

_ Milletvekili Sayısı  İki Artan İller 
Kocaeli, Gaziantep, Şanlıurfa, Mersin, İzmir, Antalya, Bursa 

_ Milletvekili Sayısı Dört Artan İl 
Ankara 

_ Milletvekili Sayısı On Artan İl 
İstanbul 

Milletvekili sayısındaki bu artışın elde edilen milletvekili sayıları üzerinde de etkili olduğu unutulmamalıdır. Örneğin CHP’nin seçimlerde aldığı oy oranında gözle görülür bir düşüş yaşanmasına rağmen milletvekili sayısındaki artışın nedenlerinden biri budur. Yine bununla bağlantılı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da HDP’nin oy oranında bariz bir düşüş olsa da bu bölgelerde kazandığı milletvekili sayısında büyük bir değişim görülmemiştir. 

Bütün sayısal verilerin ötesinde seçim sonuçlarının bir kere daha gösterdiği en önemli husus Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye siyasetinde kitleleri konsolide etmeyi başarabilen tek siyasi lider olmasıdır. Sonuçlar seçmenlerin Türkiye’nin sorunlarını çözebilecek tek lider olarak Erdoğan’ı gördüğünü kanıtlarken rakiplerinin seçmen desteğini almada onun çok gerisinde kaldığını bir kez daha gözler önüne sermiştir.9 
Yine ,
Erdoğan’ın Seçimlerde elde ettiği oy oranının AK Parti’nin Parlamentoda aldığı oy oranından çok daha yüksek olması Erdoğan’ın siyasi liderliğinin  yalnızca AK Parti değil diğer partilerin seçmenleri tarafından da takdir edildiğini göstermektedir. 


24 HAZİRAN SEÇİMLERİNİN SİYASİ ANLAMI 


Türkiye’de 14 Mayıs 1950’den bu yana demokratik seçimler yapılmaktadır. Birçok seçim “Tarihi”, “Kritik” ve “Milat” gibi kavramlarla nitelendirilmiştir. 
Bu eğilim Türkiye’nin sürekli kriz, darbe ve vesayetçi yapılarla karşı karşıya kalmasının bir sonucudur. Çünkü yapılan her seçimin siyasal ve  toplumsal alanı rahatlatacağı varsayılmıştır. Gerçekten de birçok seçimin ardından seçim öncesi var olan krizler çözüm yoluna girmiştir. 

Seçimlerin tarihi olarak nitelendirilmesi AK Parti döneminde de değişmemiştir. 2002 seçimlerine siyasi ve ekonomik krizlerin seçim sonrasında çözüleceği, siyaset kurumuyla toplum arasındaki güven ilişkisinin yeniden inşa edilerek siyasi alanı demokratik hamlelerle genişleteceği umuduyla gidilmişti. 

Dolayısıyla 2002 seçimleri 1990’ların parçalanmış siyasi yapısının tarihe karışacağı ve istikrarın sağlanacağı yönünde bir beklenti yarattı. 
AK Parti bu hususları vurgulayarak seçimlerin öneminin altını çizdi. 

Seçimlere gidilirken “Muhtar bile olamaz” dedikleri Erdoğan ve Partisinin seçimleri kazanmasını engellemek için eski düzen yanlıları sert bir mücadele yürüttü. Bu çevrelerin seçim stratejisi bugün olduğu gibi seçimi kazanma üzerine değil AK Parti’nin tek başına ve güçlü bir şekilde iktidara gelmesini engellemeye dönüktü. Bu seçimlerin ardından Parlamentoya sadece AK Parti ve CHP girebildi. AK Parti Mecliste Anayasa’yı değiştirebilecek çoğunluğu elde etti. 

2007 seçimleri demokratik siyasetin kurum ve temsilcilerine karşı koordineli ve örgütlü bir şekilde yürütülen vesayetçi müdahalelere karşı bir cevap olacağı için tarihi olarak nitelendirilmişti. AK Parti’li siyasetçilere göre tekrar güçlü bir temsille iktidar olmaları durumunda vesayetçi yapılar gerileyecek, geniş halk kitlelerinin iktidarı pekişecek ve öz güvenleri artacaktı. Böylece geleneksel iktidar yapılarını ve hegemonya alanlarını kaybeden kesimlerin direnç siyaseti kolayca geriletebilecekti. Seçimlerden istikrar çıkması durumunda yapısal reformlarla demokrasiyi derinleştirmeye odaklanılacak ve icraat siyasetiyle toplumsal refah artırılacaktı. 

Muhalefetin bu seçimlerde en önemli motivasyonu AK Parti’nin güçlü bir şekilde Meclise girmesini engelleyecek formül arayışıydı. Muhalefetin bu seçimde de öncelikli olarak iktidara gelmek gibi bir seçim stratejisi yoktu. Amaç AK Parti iktidarına karşı güçlü bir muhalefetin oluşturulmasıydı. 

Seçim öncesinde her türlü senaryo devreye sokuldu. Örneğin seçim öncesinde DYP’nin adı değiştirilerek Demokrat Parti adı altında ANAP’la birleşmesi için çok çaba gösterildi. Ancak ANAP seçimlere bile giremedi. CHP ve DSP’nin birleşmesi için de yoğun baskı yapıldı ve DSP kendi adıyla değil 13 milletvekiliyle CHP listelerinden Parlamentoya girdi. CHP bu ittifakla ancak yüzde 20 oy alabildi. 

AK Parti ise oylarını bir önceki genel seçime göre 12 puan yükseltti. 

AK Parti özellikle 2011 seçimlerini de yeni bir anayasa vaadi ve “yeni Türkiye”nin inşası hedefiyle Cumhuriyet’in yüzüncü yılı olan 2023’e hazırlık bağlamında kritik bir eşik olarak değerlendirdi. AK Parti seçimlerden güçlü çıkması durumunda söz konusu döneme kadar gerçekleştirdiği yapısal reform ve demokratik kazanımları sürekli hale getireceği vaadiyle seçime gitti. 

2012 sonrasında yeni vesayet odakları mevcut AK Parti hükümetine karşı eşi benzeri görülmemiş bir şekilde kumpas kurdu. Devletin tüm kurumlarına sapkın amaçlar için kırk yıldan fazla süredir sızan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) uluslararası şebekelerle iş birliğine giderek 17-25 Aralık süreciyle hükümete karşı bir yargı darbesi girişiminde bulundu. Dolayısıyla 2014’te yapılan yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri hem FETÖ ile mücadele hem de Türkiye siyasi tarihinde cumhurbaşkanının ilk defa halk tarafın-dan seçilecek olmasından ötürü bir milat özelliği göstermekteydi. 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a karşı on üç parti birleşerek “çatı aday” Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleme kararı aldı. Selahattin Demirtaş ise “Türkiyelilik” söylemiyle parlatılarak Kürtlerden Erdoğan’a gelecek oylar engellenmeye çalışıldı. Muhalefet Mecliste güçlü olan AK Parti’nin Cumhurbaşkanlığı üzerinden dengelenmesini amaçladı. “AK Parti zaten iktidarda, onu dengeleyecek bir cumhurbaşkanına ihtiyacımız var” söylemi öne çıkarıldı. Muhalefet bu seçimlerde de başarılı olamadı ve Erdoğan ilk turda seçimleri kazandı. 

24 Haziran seçimleri ise sadece AK Parti dönemi seçimleri açısından değil Türkiye’nin parlamenter sistem tarihi açısından da önemliydi. 
Çünkü bu seçimlerin ardından Türkiye kesintilerle de olsa 1876 Anayasası’ndan bugüne yönetim sisteminde var olan parlamenter sistemden başkanlı bir siyasal sistem olan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçecekti. 16 Nisan 2017’de Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kabulüne yönelik Anayasa referandumunda yeni hükümet sistemine tam olarak geçiş yapılacak ilk seçimlerin ardından olacaktı. Dolayısıyla söz konusu seçimlerden sonra Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yürürlüğe girdi. 

24 Haziran Türkiye’nin seçim tarihi açısın-dan ilkleri barındırmaktaydı. Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri aynı gün yapıldı. Türkiye 
siyasetinde ilk kez siyasi partiler yasal ve kurumsal olarak Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ittifak oluşturdu. Bu durumun sonucunda 
da siyasi partiler seçimlere ittifak bloklarıyla gitti. Ayrıca söz konusu düzenlemeyle birlikte ittifak yapan partiler seçim barajı sorunuyla karşılaşmadılar. 
Dolayısıyla yıllardır Türk siyasetinde tekrarlanan ve seçim barajı üzerinden dile getirilen milli iradenin sandığa ve Parlamentoya yansımayacağı 
eleştirisi de böylece anlamsızlaştı. 

24 HAZİRAN SEÇİM SONUÇLARININ ANALİZİ 

AK Parti 

24 Haziran seçimlerine MHP ile Cumhur İttifakı çatısı altında giren AK Parti seçim sürecinde dinamik ve yenilikçi bir kampanya yürütmüştür. 
Tıpkı geçmiş seçim dönemlerinde olduğu gibi icraat ve kalkınmaya dayalı bir söylem geliştiren AK Parti seçim manifestosunda daha fazla refah, adalet, özgürlük ve kalkınma vaatlerini Türkiye’nin küresel güç olma hedefiyle birleştirmiştir.10 Seçim beyannamesi ve kampanya sürecinde ise küresel gelişmeler ışığında dijitalleşme, yerli yatırımlarla teknolojik gelişmişliği yakalama ve özellikle gençlere yatırım ve kadınların iş hayatına kazandırılması hususlarına dayalı bir yol haritası çizmiştir.11 Dolayısıyla yerlilik ve millilik ekseninde şekillenen kalkınmacı, yenilikçi ve icraatçı seçim kampanyası AK Parti’ye başarı getirmiştir. 

Böylece 2018 Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerinin en net kazananı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti olmuştur. Ayrıca Cumhurbaşkanı 
Erdoğan 63, AK Parti ise 64 ilde sandık-tan birinci çıkmış, bu da AK Parti’nin siyasetteki tek “Türkiye partisi” kimliğini taşıyan aktör unvanının 24 Haziran için de geçerli olduğunu göstermiştir.12 

24 Haziran seçimlerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğini tekrar konsolide ettiğini ortaya koyan en önemli gösterge 26 milyondan 
fazla seçmenin oyunu alarak tekrar cumhurbaşkanı seçilmesidir. Bu sonuç Erdoğan’ın 2014 cumhurbaşkanı seçimiyle kıyaslandığında 
yaklaşık 6 milyon daha fazla oy aldığını göstermektedir. Söz konusu 6 milyonluk farkı anlamlı kılan istatistik seçmen sayısındaki değişiklik ve 
seçmen katılımıdır. 24 Haziran’da seçmen sayısı 2014’e kıyasla yaklaşık 4 milyon artmış ve katılım yüzde 74’ten yüzde 86,24 seviyesine çıkmıştır. 
Ayrıca yine 24 Haziran’da 2014’e kıyasla geçerli oy sayısı 8,5 milyon artmıştır. Bu veriler göz önünde bulundurulduğunda 2014’te oy kullanmayan 
yeni seçmenlerin önemli bir kısmının da 24 Haziran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy verdiği görülmektedir. 




GRAFIK 2. 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN IN 2014 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇIMLERINE KIYASLA BAZI BÜYÜKŞEHIRLERDE ALDIĞI OY ORANINDAKI  DEĞİŞİM (YÜZDE) 

Seçim sonuçları AK Parti ve Erdoğan açısından istatistikler üzerinden incelendiğinde en yüksek oy oranlarına ulaşılan iller yine “AK Parti’nin kalesi” denilen yerlerdir. Bu bağlamda AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en güçlü olduğu şehirler Bayburt, Gümüşhane, Rize, Çankırı ve Aksaray’dır. Daha önceki seçimlerde en düşük oy alınan yerler olan Tunceli, Şırnak ve Hakkari ise 24 Haziran’da da bu özelliğini korumuştur. 


TABLO 3. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN VE AK PARTI NIN EN YÜKSEK VE DÜŞÜK OY ORANI ELDE ETTIĞI ILLER ERDOĞAN IN EN FAZLA  OY ALDIĞI İLLER YÜZDE AK PARTİ NİN EN FAZLA OY ALDIĞI İLLER YÜZDE 

ERDOĞAN IN EN AZ OY ALDIĞI İLLER AK PARTİ NİN EN AZ OY ALDIĞI İLLER 




GRAFIK 3. 
AK PARTI NIN KASIM 2015 SEÇIMLERINE KIYASLA OY ORANINI DÜŞÜRDÜĞÜ 12 BÜYÜKŞEHIR (YÜZDE) 
Kasım 2015 Haziran 2018


Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya çıkan bu sonuçların birkaç açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir. Öncelikle Cumhurbaşkanı  Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’nın toplam oyundan yaklaşık yüzde 1 eksik, AK Parti’nin oy oranından ise yaklaşık yüzde 10 fazla oy alması dikkat çekici bir veridir. 
Bu durum AK Parti ve MHP’nin beraberliğinde kurulan Cumhur İttifakı’nın her iki partinin tabanından da destek gördüğünü ortaya koymaktadır. 
Bu bağlamda ön plana çıkan bir diğer nokta Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin güçlü bir şekilde başta bu iki partinin seçmenleri olmak üzere 
geniş bir kitle tarafında onaylanmasıdır. Dolayısıyla başta Millet İttifakı’na dahil partilerin yürüttüğü şaibeli referandum iddialarının altının boş olduğu 
bir kere daha ortaya konulmuştur. 
Bir diğer dikkat çekici nokta ise seçim ittifakları sisteminin her iki partinin tabanında büyük oy kayıplarına yol açacağına yönelik argümanların 
gerçeği yansıtmadığıdır. 

Öte yandan AK Parti’nin bu seçimlerde 1 Kasım 2015 seçimlerine göre yaklaşık 7 puanlık bir oy kaybı yaşadığı görülmüştür. Cumhurbaşkanı 
Erdoğan bu kaybın sebeplerinin anlaşılması için gerekli araştırmaların yapılacağını ifade etmiştir. Bu hususta kamuoyunda ön plana çıkan 
nedenlerden birisi Cumhur İttifakı’nın bir diğer ortağı olan MHP’ye AK Parti’den oy geçişinin gerçekleşmesidir. Ancak beş partinin yüzde 10 
bandını aşarak Mecliste sandalye kazandığı dü-şünülürse AK Parti’nin Parlamentoda yakaladığı 295 sayısının yüzde 42,6’lık oy oranı için tatmin 
edici olduğu söylenebilir. Büyükşehirlerde ise AK Parti’nin 1 Kasım’a nazaran bir oy kaybı yaşadığı görülmüştür. AK Parti birinci geldiği büyük şehirlerde ortalama yüzde 6-14 arasında bir oy kaybı yaşamıştır. Kuşkusuz AK Parti’deki bu kaybın sebeplerinin anlaşılması ve bu düşüşe sebep olan sorunların çözülmesi ihtiyacı AK Parti’de yenilenmenin devam edeceğini de göstermektedir. Bu yenilenmenin 2019’daki yerel seçimlere yönelik yapılacak hazırlığın bir parçası olacağı düşünülebilir.13 

3 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..


***

24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ, BÖLÜM 1

24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ, BÖLÜM 1



ANALİZ 

NEBI MİŞ, 
HAZAL DURAN 
TEMMUZ 2018 SAYI: 250 ANALİZ 




COPYRIGHT © 2018 
Bu yayının tüm hakları SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’na aittir. SETA’nın izni olmaksızın yayının tümünün veya bir kısmının elektronik veya mekanik (fotokopi, kayıt ve bilgi depolama vd.) yollarla basımı, yayımı, çoğaltılması veya dağıtımı yapılamaz. Kaynak göstermek suretiyle alıntı yapılabilir. 

Uygulama: Erkan Söğüt Baskı: Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul 

SETA | SIYASET, EKONOMI VE TOPLUM ARAŞTIRMALARI VAKFI 
Nenehatun Cd. No: 66 GOP Çankaya 06700 Ankara TÜRKİYE 
Tel: +90 312 551 21 00 | Faks: +90 312 551 21 90 
www.setav.org | info@setav.org | @setavakfi 
SETA | Istanbul 

Defterdar Mh. Savaklar Cd. Ayvansaray Kavşağı No: 41-43 
Eyüpsultan İstanbul TÜRKİYE 
Tel: +90 212 395 11 00 | Faks: +90 212 395 11 11 

SETA | Washington D.C. 

1025 Connecticut Avenue, N.W., Suite 1106 
Washington D.C., 20036 USA 
Tel: 202-223-9885 | Faks: 202-223-6099 
www.setadc.org | info@setadc.org | @setadc 

SETA | Kahire 

21 Fahmi Street Bab al Luq Abdeen Flat No: 19 Cairo EGYPT 
Tel: 00202 279 56866 | 00202 279 56985 | @setakahire 

İÇİNDEKİLER 

ÖZET 

GİRİŞ 

24 HAZİRAN SEÇİMLERİNİN SİYASİ ANLAMI 

24 HAZİRAN SEÇİM SONUÇLARININ ANALİZİ 

AK PARTİ 

CHP 

MHP 

HDP 

İYİ 

SAADET PARTİSİ 

SONUÇ 


YAZARLAR HAKKINDA 
Nebi Miş 
Lisans (2003) ve yüksek lisans (2005) eğitimini Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamlayan Nebi Miş, doktorasını (2012) “Türkiye’de Güvenlikleştirme Siyaseti 1923-2003” başlıklı teziyle tamamladı. Doktora sürecinde bir yıl süreyle Belçika Katholieke Universiteit 
Leuven’de araştırmacı olarak bulundu. Siyasal sistemler ve kurumlar, demokratikleşme, Kürt meselesi, sivil-asker ilişkileri, Türkiye’de güvenlik siyaseti, İslamcılık ve Ortadoğu’da demokratikleşme konuları üzerinde çalışmaktadır. Ayrıca bu konularda İngilizce ve Türkçe makaleleri 
yurt içinde ve dışında farklı akademik dergilerde yayımlanmıştır. 
Demokrasi Nöbetleri: Toplumsal Algıda 15 Temmuz Darbe Girişimi, 
Türkiye’de Siyasal Sistemin Dönüşümü ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi, 
AK Parti’nin 15 Yılı: Siyaset kitaplarının ortak yazar ve editörüdür. 

Nebi Miş halen Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde ve Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü’nde dersler vermektedir. Aynı zamanda SETA Siyaset Araştırmaları Direktörlüğü görevini yürütmektedir. 

Hazal Duran 

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 2012’de mezun oldu. İstanbul Şehir Üniversitesi Modern Türkiye Çalışmaları Programı’nda yüksek lisans öğrenimini tamamladı. Doktora eğitimine Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde devam etmektedir. SETA Ankara Siyaset Araştırmaları Direktörlüğü’nde araştırmacı olarak görev yapmaktadır. 

ÖZET.,

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri Türkiye için tarihi 
bir dönüm noktasıdır. Bu seçimde 16 Nisan referandumuyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı sistemine fiilen geçilmiş, seçimlerde partilerin yasal bir zeminde ittifak yapabilmelerini sağlayan seçim ittifakı düzenlemesi de ilk kez tecrübe edilmiştir. Seçimler ilk turda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mutlak zaferiyle sonuçlanırken MHP ile birlikte Cumhur İttifakı çatısında seçimlere giren AK Parti oyların yüzde 42,6’sını alarak Türkiye partisi kimliğini taşıyan tek siyasal aktör olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur. 24 Haziran seçimlerinin en önemli sonucu ise 26 milyondan fazla seçmenin oyunu alarak tekrar cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın liderliğinin tartışmasız bir şekilde konsolidasyonu olmuştur. 

Seçimlere Millet İttifakı çatısı altında giren CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi ise kampanya sürecindeki tüm iddialarına rağmen herhangi bir başarı elde edemedi. Her ne kadar seçimleri kazanamasa da CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin partisinin yaklaşık 8 puan üzerinde oy alması CHP’de liderlik krizini bir kere daha başlattı. Ayrıca bu ittifakın bir diğer ortağı olan İYİ Parti’de yeni dönemde partinin yasama süreçlerindeki pozisyonuyla ilgili bir uyuşmazlık baş gösterdi. Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin bir ideolojik uyum çerçevesinde değil Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığında birleşmeleri ise seçimlerin akabinde Millet İttifakı’nın dağılmasıyla sonuçlandı. 

<   Bu analiz 24 Haziran seçimlerini partiler açısından masaya yatırarak ampirik değerlendirmesini yapmakta ve Türkiye siyaseti açısından önemini ortaya koymaktadır.  >

Tüm bu bilgiler ışığında analiz 24 Haziran seçimlerinin sonuçlarını partiler 
açısından ele almakta ve sonuçların ampirik bir değerlendirmesini yapmaktadır. 

Bu amaç doğrultusunda ilk olarak 24 Haziran seçimlerinin Türkiye siyaseti açısından önemine değinilmekte ve seçimlere yön veren temel dinamikler ele alınmaktadır. Daha sonrasında AK Parti, CHP, MHP, HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisi açısından seçim sonuçları analiz edilmekte, geçmiş seçimlerin sayısal verilerine kıyasla partilerin performansları değerlendirilmektedir. Analizin sonuç bölümünde ise seçim sonrasında ön plana çıkan temel dinamiklere değinilmektedir. 

GİRİŞ 

24 Haziran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti genel, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve referandum oylamaları olmak üzere üst üste toplam on dördüncü zaferini kazandı. Katılım oranı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 86,24, 
Parlamento seçimlerinde ise yüzde 86,22 olurken Recep Tayyip Erdoğan elde ettiği yüzde 52,59 oranındaki oy ile Cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk cumhurbaşkanı oldu. AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı ise yüzde 53,66 oy oranıyla Mecliste çoğunluğu elde etti. AK Parti yüzde 42,56’lık oy oranıyla Parlamentoda 295 milletvekili ile temsil edilirken MHP’nin 49 vekiliyle birlikte Cumhur İttifakı Mecliste toplam 344 sandalyeyle çoğunluğu elde etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ki yüzde 51,7’lik oy oranını yükselterek yeni bir seçim başarısına imza attı. Buna ek olarak Erdoğan 63, AK Parti ise 64 ilde sandıktan birinci çıktı. Bu da AK Parti’nin siyasetteki tek “Türkiye partisi” kimliğini taşıyan aktör unvanının 
24 Haziran için de geçerli olduğunu gösterdi. 

CHP-İYİ Parti-Saadet Partisi tarafından oluşturulan Millet İttifakı ise yüzde 33,94 oranında oy elde etmiştir. Bu ittifak 189 sandalyeyle Mecliste Cumhur İttifakı karşısında çoğunluğu ele geçirme hedeflerinin çok gerisinde kalmıştır. 

İttifakın içindeki Saadet Partisi’nin muhafazakar oylar için yeni bir tercih olacağı iddia edilse de parti ancak yüzde 1,34 oranında oy alabilmiş ve CHP listesinden yalnızca iki milletvekilini Parlamentoya sokabilmiştir. Bu ittifakın bir diğer önemli bileşeni olan İYİ Parti ise yüzde 9,96 oy oranında kalmış ve Parlamentoya 43 vekil sokabilmiştir. 

Dolayısıyla Cumhur İttifakı’nın Mecliste azınlığa düşmesi motivasyonuyla oluşturulan Millet İttifakı seçimlerde başarısız olmuştur. 

24 Haziran seçimleriyle ilgili en çok merak edilen bir diğer mesele HDP’nin barajı geçip geçemeyeceği idi. Bu husus Parlamentodaki sayısal dağılımı önemli oranda değiştirecekti. HDP seçim kampanyasını Millet İttifakı ile benzer bir söylem üzerine inşa etmiş, HDP’nin barajı geçmesi halinde Cumhur İttifakı’nın Parlamentoda çoğunluğu kaybedeceği söylemi öne çıkarılmıştır. Bu sebeple sosyal medyada “Her Evden HDP’ye 1 Oy”, “1 Oy İnce’ye, 1 Oy HDP’ye” gibi kampanyalar düzenlenerek HDP’nin diğer partilerin desteğiyle barajı geçmesi sağlanmıştır. Bunun sonucunda HDP yüzde 11,7 oranında oy alarak 67 sandalye kazanmıştır. Partinin Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki oyları düşmesine rağmen batı illerindeki büyükşehirlerde yükselmesi bu kampanyaların görece başarıya ulaştığını göstermiştir. 

Seçim sonuçlarının detaylı bir sayısal analizini yapmadan önce 24 Haziran seçimlerine yön veren dinamiklerin daha iyi anlaşılması gerekmektedir. 
Bu seçimlere etki eden ve sonucu belirleyen üç unsur 16 Nisan referandumuyla oylanan Cumhurbaşkanlığı sistemine fiili geçiş, partilerin resmi olarak ittifak yapabilmelerine olanak sağlayan seçim ittifakı düzenlemesi ve bunun sonucunda ortaya çıkan stratejik oy verme davranışıdır. Bu üç unsurun seçim sonuçları üzerindeki etkisinin anlaşılması gelecek seçimlerde  muhtemel oy verme davranışlarının analiz edilmesi açısından önemlidir. 

Türkiye’de siyasal sistem dönüşümü üzerinde uzun yıllardır süren tartışmalar ve ideal sistem arayışları 16 Nisan referandumunda Cumhurbaşkanlığı 
sistemine geçişle beraber nihayet bulmuştur. 

Geçmişteki siyasal krizlerin bir kez daha yaşanmaması için dizayn edilen bu sistem yasama, yürütme ve yargı ilişkilerinin düzenlenmesi bakımından “başkanlı” hükümet modeline göre hazırlanmıştır.1 Her ne kadar söz konusu sistem 16 Nisan’da halk tarafından onaylansa da seçim kampanyası boyunca CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve HDP seçim vaatlerini parlamenter sisteme geri dönüş üzerine kurmuştur. Özellikle CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi iyileştirilmiş bir parlamenter sisteme geçileceği vaadinde bulunurken bu şekilde parlamenter sisteme geri dönüşün eski yönetim krizlerini geri getirmeyeceğini iddia etmiştir. Fakat söz konusu üç parti bu konuda somut bir yol haritası ortaya koyamamıştır. Dolayısıyla 24 Haziran seçimleri aynı zamanda 16 Nisan’da halk tarafından kabul edilen Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişe halkın desteğini bir kere daha göstermiştir.2 

TABLO 1. 2002 DEN 2018 E GERÇEKLEŞEN GENEL, YEREL, CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇIMLERI VE REFERANDUM SONUÇLARI (YÜZDE)  GENEL VE YEREL SEÇİMLER AK PARTİ CHP MHP DEHAP/DTP/ BDP/HDP İYİ PARTİ KATILIM ORANI 


* Tabloda birbirinin devamı olan DEHAP/DTP/BDP/HDP’nin oy oranlarına tek bir sütunda yer verilmiştir. Fakat BDP ve HDP’nin birlikte girdiği  tek seçim olan 2014 yerel seçimlerinde her iki partinin oyları birleştirilerek bu sütunda yer almıştır.  

CUMHURBAŞKANLIĞI  SEÇİMLERİ 

RECEP  TAYYİP  ERDOĞAN 
EKMELEDDİN  İHSANOĞLU 
MUHARREM  İNCE 
SELAHATTİN  DEMİRTAŞ 
MERAL  AKŞENER 
2014  Cumhurbaşkanlığı  Seçimleri 

    Geçtiğimiz Şubat içerisinde AK Parti ve MHP’nin önerisiyle birlikte yasalaşan seçim ittifakları düzenlemesi partilerin bir platform altında birleşerek seçimlere girmelerine olanak tanımaktadır. 

    24 Haziran seçimlerinde bu düzenleme birkaç açıdan sonuçlar üzerinde etkili olmuştur: Birincisi seçim ittifaklarının seçmenin motivasyonunu artırarak katılım oranlarını yükseltmesidir.3 Türkiye’de son seçimlerde katılım oranlarındaki artış ittifak sisteminin doğal bir sonucudur. Tıpkı dünya genelinde seçim ittifaklarının seçimlere katılımı ortalama 1,5 puan civarında artırmasında görüldüğü gibi Türkiye’de de sistemin uygulanması seçimlere  katılımı benzer bir oranda yükseltmiştir.4 

GRAFIK 1. 24 HAZIRAN SEÇIMLERI SONUCUNDA PARTILERIN 600 MILLETVEKILI ÜZERINDEN PARLAMENTODAKI SAYISAL DAĞILIMI 




İkinci olarak ittifak sistemi sayesinde Parlamento   Seçim ittifakları sisteminin partilerin Parlamentodaki dağılımı üzerinde de etkili olduğu görülmüştür. Örneğin Millet İttifakı’nın CHP’nin elde ettiği milletvekili sayısı üzerinde büyük bir etkisinin olduğu görülmüştür. CHP bu ittifak sayesinde Adıyaman, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya, Nevşehir, Şanlıurfa ve Yozgat’ta milletvekili çıkarabilmiştir. Zira gerek seçim ittifakları düzenlemesi gerekse de Türkiye’de nispi temsil sisteminin D’Hondt usulü ile uygulanmasının bir sonucu olarak ittifaka dahil partilerden biri seçim çevresinde aldığı oy oranıyla milletvekili elde edemediği durumda bu oy oranı ittifakın diğer partilerine eklenmektedir.5 Bu durum ittifak düzenlemesinin “ittifak yapan siyasi partilerin milletvekili sayısının hesaplanmasında ittifakın toplam oyunun esas alınacağı” hükmüne dayanmaktadır. 

Örneğin her ne kadar kendisi milletvekili çıkaramasa da Saadet Partisi’nin Millet İttifakı’nda yer almasıyla birlikte Cumhur İttifakı’nın milletvekili sayısı yedi (Ankara, Bartın, İstanbul, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Yozgat’tan birer milletvekili) azalmıştır. Toplamda ise İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin Millet İttifakı’ndaki rolü on iki ilde CHP’nin milletvekili çıkarmasına yaramıştır. 

Genel itibarıyla gerek Cumhur İttifakı gerekse Millet İttifakı’na oy veren seçmenlerin davranışının yeni sistemi kısmi olarak şekillendirdiği görülmüştür. Bu durum stratejik ve taktik oy verme davranışının da bir sonucudur. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve seçim ittifaklarının Türkiye siyasetinde tabanları birbirine yakın partilerin ittifak kurmasına yol açacağı beklenebilirdi. Ancak 24 Haziran’da bunun yasal hale gelmesi Türkiye’deki siyasi sistemin iki bloklu bir yapıya evrilmesi gibi öngörülen sonuçlar ortaya çıkarmıştır.6

Dolayısıyla 24 Haziran’da en önemli sonuç ittifakların blok içinde konsolidasyonunun sağlanması ve bloklar arasından ziyade blok içi oy geçişkenliği yaratmasıdır. Seçmenin stratejik oy verme davranışının bir sonucu olarak AK Parti’den MHP’ye, CHP’den ise HDP ve İYİ Parti’ye oy geçişleri yaşanmıştır.7 Bu durum stratejik seçmen davranışının da bloklar üzerinden şekillendiğini göstermektedir. 

Millet İttifakı’na dahil olan partiler ise belirgin bir stratejiden çok taktiksel hamlelerle ittifakı başarılı kılmaya çalışmıştır. Özellikle İYİ Parti ve Saadet Partisi CHP ile ittifak kurma sürecini kendi gelecekleri için kullanışlı bir araca çevirmek istemiştir. Bu iki parti kendilerine muhtaç olunduğu inancıyla hareket etmiş ve partilerini sürekli gündemde tutmaya çabalamıştır. Bu süreçte Akşener ve İYİ Parti aktör haline gelmeye çalışırken Saadet Partisi ise kendisinin kilit parti olduğu konusunda diğer partilerin seçmenlerini ikna etmeye dönük siyaset yürütmüştür.8 
    
    Seçimlerin hemen ardından Millet İttifakı’nın sona erdiğinin duyurulması bu taktiksel hamlelerin en son örneğidir. 

Seçim sonuçları üzerinde etkili olan bir diğer unsur ise Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte Parlamentodaki milletvekili sayısının 550’den 
600’e yükselmesi olmuştur. Bu bağlamda milletvekili sayısı değişen iller Tablo 2’de gösterilmiştir. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***

Özkök Neden Sorgulanmıyor?

Özkök  Neden Sorgulanmıyor?


Ekrem Hortu

Yoksa Eski Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök Gizli Tanıkmı? Em. Komutanlar Sorgulanıyor Peki.., Bunların Başkomutanı Özkök ve Büyükanıt neden sorgulanmıyor?


AKP ÇOK FENA FAKA BASTIRILDI NİÇİN 7 YIL SONRA BU OPERASYON?

Barış Yarkardaşın Gerçek gündem de dile getirdiği gibi Asker Neden Zorlanıyor?
Acaba yarrabi bir muhtura şu garip AKP yemi duası edilmekte bakın size bir kez daha söyleyim Sevgili AKP li dostlar yeşil kartlınız fak fuk fon destekli seçmenler dahi isyan içindeler bugün Fatih parkında onlarca insan ne konuşuyordu bittik yahu 10 lira harçlık yok cebimizde isyanı vardı AKP li dostlar 300 bin Genarelini Subayını içeri koysanız dahi vatandaşın umrunda değil hani söyleyim Vatandaş diyorki Tayyip. Erbakan hocasının intikamını alıyor Askerlerden işte Vatandaşın tepkisi Şeytanın gördediği Çetin'in oğlu sizi çok fena faka bastırdı evet Türk Milleti Ordusu'nun Siyasete mudahale etmesini istemez ama Ordusu ile Kavğa edeni hiç Affetmez!

2007 yılının Ağustos ayından beri süren “Ergenekon” soruşturması pazartesi sabahı yaşanan gözaltılarla yeni bir evreye girdi. Bir dönemin kudretli paşaları olan İbrahim Fırtına, Ergin Saygun ve Özden Örnek gözaltına alındı. “Balyoz Darbe Planı”nı yaptığı iddia edilen Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın evi arandı. Bu satırlar kaleme alındığı sırada Doğan’ın evinde yapılan arama sürüyordu. Bu noktada; tarihe bir de not düşelim: Çetin Doğan da evinin aranacağını tıpkı Sabih Kanadoğlu gibi TRT’den öğrendi. Sabah saatlerinde Anadolu Ajansı ve TRT 2 Çetin Doğan’ın evinde arama yapıldığı haberini geçti. Doğan’ın eşi ise Vatan Gazetesi’nin internet sitesine yaptığı açıklamada, “Haberlerde söylendi ama evimizde arama yok. Şu an evdeyiz” dedi. Doğan’ın eşinin açıklamasından tam bir saat sonra bir grup polis, askeri lojmana geldi ve aramayı başlattı. Orgeneral Çetin Doğan, polisler askeri lojmanın kapısına dayanınca “Nihayet geldiler. Şu an arama yapılıyor” ifadesini kullandı.Ergenekon adı verilen ve tam üç yıldır süren “ucu açık” operasyonda “çıta”nın artık en yükseğe doğru çıktığı görülüyor. Gözaltına alınacaklar, tutuklanacaklar ve evi basılacaklar yine yandaş medya tarafından ilan ediliyor. 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk de bu isimlerden biri… NATO’da eğitim almamış nadir “üst subay”lardan biri olan Berk, Rusça bilmesiyle dikkat çekiyor. Berk’in başında bulunduğu ordu, Türkiye’nin en kritik bölgelerinden sorumlu. işte ABD ip...... nesi. berk Paşa'dan ürküyor çünkü korkuyorBerk’in bir süredir hedef tahtasına konulması ve Silivri’deki diğer tutuklularla aynı kaderi paylaşacağının ilan edilmesi, aslında esas hedefin “Genelkurmay” olduğunun geç kalmış bir ilanı… Berk’ten sonraki hedef ise Orgeneral Başbuğ… Saldıray Berk’in tutuklattırılması halinde, sıra Başbuğ’a gelecek… ancak birtürlü buna cesaret edemiyorlar önce emekliler ile başladılar geçim derdine düşmüş Türk Milletinden hatırı sayılır tepki yok bu durum ABD  AB veeee Asker ve Laik Türkiye'yi içine sindiremeyenlere cesaret vermiş olmalıPeki ne oldu da bir süredir dinen “dalgalar” yeniden taşmaya başladı?Ergenekon adı verilen operasyon, en başından beri “CAI destek”le yürüyor. “Darbe yapacakları” iddia edilen kişilerin gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, AB ve ABD’nin destek mesajlarıyla devam ediyor. Daha geçen hafta, ABD Büyükelçisi Jefrey, “Ordunun siyasetteki etkisi mutlaka yok edilmeli” diye beyanat verdi. 

ABD belli ki; önümüzdeki süreç te de AKP iktidarı ile “ittifak”ına devam edecek. 

Askere 1 Mart 2003 tezkeresinden dolayı güvenmeyen ABD, İran’a yönelik operasyonda TSK yerine AKP ile işbirliği yapacak. İran’a müdahaleye karşı çıkan TSK böylece saha dışına atılacak. Söz söyleme hakkı elinden alınacak. TSK’nın yerine ise AKP monte edilecek. AKP iktidarda kalabilmek adına AB ve ABD’nin tüm isteklerini koşulsuz bir şekilde yerine getirecek, ama AKP burada yanılıyor unutmasın oy Türk Milletinin Meselenin bir de öteki yüzü var tabii… AB ve ABD destekli operasyonun “siyasal sonuçları” ele alınırken; “açılım”ı masaya yatırmamak olmaz. ABD, uzun süreden beri “açılım” adını verdiği paketin uygulanması ve PKK’nın siyasallaştırılması için çaba gösteriyor. PKK’yı Talabani – Barzani iktidarının karşısında “tehlike” olarak gören ABD, terör örgütünün “silahsızlandırılması”nı istiyor. Bir sonraki aşama ise Kürtlere bir devlet hediye etmek… Böylece, kendisine de yeni bir “pazar” yaratmak… 2 Milyon masum Iraklıyı katlederek elde ettiği Petrol'e bekçi yapmak oyna barzaniyiAncak; bunun yapılabilmesi için Türkiye’den de “toprak alınması” ve Kürt devletinin parçalarının tamamlanması gerekiyor. Aksi taktirde; Kürtleri ikna etmek ve denetimlerinde tutmak mümkün olmayacak. İşte bu yüzden; “açılım”la yapılamayacağını gördükleri operasyon, askerin tahrik edilmesiyle hayata geçirilmeye çalışılacak.Hatırlayın; NATO Müteahhitlerinden Fenerbahçe eski Başkanı Ali Şen yıllar önce “Kürtlerin hakları verilmezse dış güçler askeri müdahalede bulunur” demişti. Şen’in sözleri o dönem bomba etkisi yaratmıştı. Milliyetçi – ulusalcı güçler Şen’e büyük tepki göstermişti. meğer Şen haklı imiş bakın ey Türk Milleti Ülken Türkiye ne hale getirlidi insanlar bankalara plastik kart ile boğuşur hale getirildi Türkiyenin içi boşaltılıyorSanırız; şimdi o günlere yaklaşıldı. Uzun bir süreden beri “açılım” adı altında Kürt devletinin ilan edilmesine uzanan bir çaba var. Kürtlerin ve diğer halkların demokratik haklarını kullanamadığına ilişkin sistemli bir propaganda faaliyeti yürütülüyor. Daha düne kadar Kürt yurttaşlarımıza ırkçı-faşizan söylemlerle saldıran gericiler, bugün birer “özgürlük havarisi” rolüne soyunuyor. 

 Oysa; 

  Kürtlere yaptıkları hakaretlerin henüz mürekkebi bile kurumadı…soruyorum Ereğli'de yaşayan hangi kürt mağdur?ABD’nin Kürtlerin “siyasal hakları” üzerinden yürüttüğü bu kampanya, uzun vadede bir Kürt devletinin kurulmasının psikolojik zeminini oluşturmaya yönelik. 

Ancak bunun önünde üç engel var: 

Biri CHP diğeri TSK, diğeri ise MHP… TSK, son operasyonlarla iyice güçten düşürüldü, itibarsızlaştırıldı… Arkasındaki halk desteği azaltıldı… CHP ise Baykal liderliğinde duruşunu sağlamlaştırdı. MHP’nin tabanı ise açılıma yönelik en sert tepkiyi veren parti konumunda… MHP ve CHP bu yüzden “Şimdilik” açık hedef haline getirilemiyor. Her iki partinin geniş bir taban desteğine sahip olması, “demokrasicilik oyunu”nu yürüten AB – ABD ve AKP’yi zor duruma sokuyor. “Parlamenter rejim” içindeki CHP ve MHP’yi etkisizleştiremeyen AB - ABD – AKP üçgeni uzun vadeli planın gerçekleştirilebilmesi için önce orduyu tamamen hareketsiz kılmayı amaçlıyor. Türk ordu geleneğinin bilincinde olan ABD, işi şansa bırakmamak için de sürekli atraksiyon geliştiriyor. Medya eliyle yürütülen bu operasyonlarla ordunun “moralini çökertmek” ve “sinir sistemini alt üst etmek” amaçlanıyor. “Sinir sistemi” bozulan bir organizasyonun kontrolünü kaybedeceğini bilenler, ordunun “darbe yapması”nı istiyor. 

Böylece; askerin herhangi bir darbe girişiminde bulunmasının da işleri kolaylaştırılacağı varsayılıyor. Zira; asker darbe yapmaya yeltendiği an “Demokrasi elden gidiyor” yaygarası kopartılarak “açık askeri müdahale”nin de zemini oluşturulacak. Böylece, hem iktidardaki AKP’nin konumu güçlendirilecek, hem de “Kürt hakları” adı altında bölünmenin önü açılacak… Ali Şen, “Haklar verilmezse NATO açıktan müdahale eder” dediğinde kimileri kızmış, kimileri gülüp geçmişti… Sanırız artık o günlere yaklaştık… Askerin sürekli tahrik edilmesinin arkasında işte bu uzun vadeli plan yatıyor… Tabii AKP de bu süreci kendi lehine çevirmeyi beceriyor. Yeni bir kapatma davasının açılacağı söylentilerinin yaygınlaştığı şu günlerde, aklımıza Şamil Tayyar’ın sözleri geliyor. Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Tayyar, Taraf Gazetesi’ne verdiği röportajda “Kapatma davası açılırsa, generallerin hepsi gözaltına alınır” demişti. bir Gazeteci bütün bunları nereden biliyor ben şamili tanırım Milliyet'den evet şamil'lerin haber kaynağımı HükümetBaşbuğ’un ses kaydının internete düşmesi, kapatma davası açılacağının açıktan konuşulmaya başlanması, ABD’nin askere yönelik mesajları ve beklentileri, Türkiye’yi çok zor günlerin beklediğini gösteriyor. İran, Afganistan, İsrail, Pakistan ve Rusya’ya yönelik hesapların tamamı, neredeyse Türkiye üzerinden yapılıyor. AKP ise krizi fırsata çevirip konumunu güçlendirmeyi planlıyor. dedim ya AKP bu hesapları yapıyor şeytan çarpmışa dönmesin?Ancak bu üçgenin; yani AB - ABD ve AKP'nin unuttuğu birşey var: Evdeki hesap çarşıya uymaz... Uymayacak da... Bunu hep birlikte göreceğiz... Kaynak: Özkök  Neden Sorgulanmıyor? 

http://www.erguncel.com/haber/ozkok--neden-sorgulanmiyor--15842

****