zekeriya öz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
zekeriya öz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Nisan 2020 Çarşamba

FETÖCÜLERİN HEDEFİ TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİYDİ.,

FETÖCÜLERİN  HEDEFİ  TÜRK  SİLAHLI  KUVVETLERİYDİ.,





Orgeneral Hurşit Tolon.,
FETÖCÜLERİN  HEDEFİ  TÜRK  SİLAHLI  KUVVETLERİYDİ.,

Orgeneral Hurşit Tolon.,


Emekli Orgeneral Tolon: ABD'nin 'çuval olayı'na tepkimden dolayı hedef oldum
TÜRKİYE
13:09 01.07.2019 (Güncellendi 13:11 01.07.2019)


Ergenekon soruşturması kapsamında 2008'de tutuklanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, 11 yıldır süren dava sürecinde yaşadıklarını anlattı. 

Tolon, 'Neden hedef alındınız?' sorusuna, 2003 yılında Erbil'de Türk askerinin başına çuval geçirilmesi üzerine Amerika'da gösterdiği tepkinin nedenlerden biri 
olduğunu söyledi.

Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Ergenekon soruşturması ve yargılamaları sırasında yaşadıklarını ve FETÖ/PDY tarafından kurulan kumpasın amacının neler olduğunu Habertürk'ten Serdar Kulaksız'a anlattı.



 https://www.haberturk.com/hursit-tolon-ilk-kez-haberturke-konustu-yasadiklarini-anlatti-2500203

Zirve Yayınevi davasında 1.5 yıl tutuklu kalan Tolon: 

Alçak FETÖ’cüler hesap verecek
"Maalesef bu süreç çok acı olaylarla doludur. Bu süreçte hayatını kaybedenlere öncelikle Allah’tan rahmet diliyorum. Pek çok insan sağlık yönünden de sıkıntıya 
düşmüşlerdir. Bunlardan biri de benim. Bir kronik hastalığa düçar oldum" diyen Tolon, şöyle devam etti:

"Yüzlerce kişi bu dava sebebiyle bu hukuk dışı bu Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk ilkeleriyle asla bağdaşmayacak bir uygulama sonucu maatteessüf 
(üzülerek söylüyorum) bu süreç bütün olumsuzluğu ile devam etti. Canlar aldı. Sağlıklara sebebiyet verdi. Büyük mağduriyetlere neden oldu."

'TÜRKİYE CUMHURİYETİ MAĞDUR OLDU'



https://tr.sputniknews.com/turkiye/201806091033795258-bulent-arinc-ergenekon-erdogan/

Ergekeon davasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin mağdur edildiğini söyleyen Torun, şu ifadeleri kullandı:

© AA / HALİL SAĞIRKAYA




https://tr.sputniknews.com/turkiye/201609291025055706-zirve-yayinevi-feto/

Arınç: Ergenekon'da tutuklama kararı verilince Erdoğan, 'Utanmıyorlar mı bunlar' dedi
"Mağdur olan kim? Mağdur olan yalnız bu davada sanık sandalyesine oturtulan insanlar değil takdir edersiniz. Toplumun sağduyu sahibi çok büyük bir kesimi ile biz askerler için Türk Silahlı Kuvvetleri mağdur oldu. Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti bu Ergenekon davası ile mağdur edildi. Bunu bir başka türlü düşünmem mümkün değil.

Askerler için şöyle bir süreç takip etti. Önce üç tane isim seçtiler. Bir astsubay arkadaşımızı, yıllar önce emekli olmuş şimdi rahmetli olan bir emekli yüzbaşıyı ve Emekli bir Generali seçtiler. Bunu ilk etapta Ergenekon davası içine katmak suretiyle askerlere yönelik hareketlerinin ilk basamakları olarak bunlar üzerinden tırmanmaya başladılar. Baktılar ki bu  konuya tepki göstermesi  gereken yerler bunun yanlış olduğunu haksız olduğunu, hukuksuz olduğunu ve silahlı kuvvetlere yönelik bir hareketin başlangıcı olduğunu anlamayan merciler ses çıkarmadı. Bu sefer bir hamle daha yapalım dediler. O hamleye de bizleri kattılar. 

Sayın Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’u kattılar. İki tane emekli orgeneral. Silahlı kuvvetlerin bir küçük rütbelilerinden birden bire büyük rütbelilerine atladılar. 
Daha sonra Genel Kurmay Başkanı’na kadar tırmandıracaklar bunu" ifadelerini kullandı.
' EN BAŞTA ASKERLERİMİZİN BAŞLARINA ÇUVAL GEÇİRİLMESİ OLAYINA TEPKİ GÖSTERDİM '

Başbuğ: Ergenekon komplosunda Bush yönetimi FETÖ'ye destek verdi



https://tr.sputniknews.com/turkiye/201902151037678595-basbug-ergenekon-komplo-bush-feto-destek/

Tolon, "Şimdi şu soru akıllara gelebilir. Siz niye hedeftiniz? İki orduya komutanlık yapmış bir insanım. Hem Ege Ordusu Komutanlığım sırasında hem birinci ordu komutanlığım sırasında emperyalizmin Türkiye üzerindeki pek çok olumsuz tutumuna direkt karşı çıkan insanım. En başta neye karşı çıktınız diyeceksiniz? 

En başta 4 Temmuz 2003 tarihinde Erbil’de kahraman silahlı kuvvetler mensuplarımıza kurulan bir tuzakla başlarına çuval geçirilmesi olayına Amerika’daki bir törene katılmak üzere gitmiş olmama rağmen törene katılmayarak geri dönmekle tepki gösterdim. Ve bunu da kamuoyuna açıkladım. 
Diğer bir konu emekliliğimden sonra, ki onu emekli olurken de kamuoyuna deklare ettim. Türk gençliğine Türkiye’nin başına örülmek istenen çorabı konferanslardaki ifadesiyle de kuşatılan Türkiye başlığı altında davet edildiğim üniversitelere giderek konferans salonunu dolduranlara bugüne nasıl taşınabileceğimize dair görüşlerimi, değerlendirmelerimi sundum" diye konuştu.

' FETÖCÜLERİN HEDEFİ TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİYDİ '

Tolon, Şöyle devam etti:

© REUTERS / OSMAN ORSAL

Savcı mütalaasını açıkladı: Ergenekon Silahlı Terör Örgütü'nün varlığı kanıtlanamadı.,

https://tr.sputniknews.com/turkiye/201811301036408088-ergenekon-davasi-teror-orgutu-ispat-edilemedi/

"Neydi amaçları, neden yapıyorlar bunu? Bana sorarsanız bizler üzerinden giderek tabii ki silahlı kuvvetlerin eski birer mensubu olarak ve kamuoyu tarafından tanınan isimler olarak hem aktif görevimiz sırasında hem sonrasında kamuoyunun bildiği tanıdığı isimlerdik biz. Bunların aydınlatması, karşı çıktığı pek çok olay, gençlerin uyandırılması konusunda FETÖ ve üyeleri bir araya gelerek ‘bunlar ve bunlar gibi olanları derhal susturmamız lazım bu sebeple onları itibarsızlaştıralım. 

Kamuoyu nezdinde ki saygınlıklarını yok edelim, karalayalım’ amacıyla yola çıktılar. Aslında hedef büyük güçlü Türk Silahlı Kuvvetleri'ydi.
Sadece Silahlı Kuvvetler bünyesinde yapmadılar. Yargıda yaptılar. Emniyet teşkilatında yaptılar. Üniversitelerde yaptılar. Kamu kuruluşlarında yaptılar. 

Henüz de bu konuda yapılan mücadelenin sona erdiğine inanmıyorum."

' FETÖ KUMPASIYLA SİLİVRİ’DE ESİR KALDIM '


Ergenekon davasının daha önce yayınlanmamış görüntüleri ortaya çıktı



https://tr.sputniknews.com/turkiye/201804101032980179-ergenekon-davasinin-daha-once-yayinlanmamis-goruntuleri-ortaya-cikti/

"Silivri’de esir olduğumu kabul ettim" diyen Tolon, "Ne yazık ki 47 yıl şerefli üniformamla Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkeme milletime hizmet etmiş bir insan olarak alçak FETÖ’cülerin kurmuş olduğu kumpasın bir mağduru olarak esir kaldım. 4 seneye yakın. Eğer yürürlükte olsaydı bu mahkeme bizi çoktan ipe çekmiş olurdu. 

Neden yapardı bunu, çünkü Atatürkçü değerlere sımsıkı sarılmış ülkesinin bölünmez bütünlüğü, ulusal birlik ve beraberliği için ve emperyalizme karşı şiddetle karşı çıkan insanlar olarak bizi tasfiye etmek istiyorlardı. 

Bunu gerçekleştirmek istiyorlardı" ifadesini kullandı.Tolon, "Ergenekon adı altında kurgulanmış, tasarlanmış ona göre planlanıp, bu işi yürütecek elemanları seçilmiş. 
Bir savcı bulunmuş. 
Getirilmiş. 

Neredeki savcı firarda. 

Savcının paralelinde tutuklamaları gerçekleştirmek için iki tane de hakim bulunmuş. Biri yoksa öbürü önüne getirilen herkesi tutukluyor. Siz ne kadar temiz olursanız olun onlar öyle bir çuval hazırlamışlar ki öyle bir kumpas hazırlamışlar ki o kumpasın içersinde sizi de dahil etmek suretiyle kirlenmenizi amaçlıyorlar. 

Ama öyle olmadı. Kamuoyu sonra sizin kirlenmeyeceğinizi anladı" dedi.

' ÖZÜRLE ÖLMÜŞLERİ GERİ GETİREMEZSİNİZ '

Tolon, "Bu süreç içersinde hukuk devletinde hukuk dışı yapılabilecek ne varsa hepsine maruz kaldık. Bunu hiçbir şekilde telafi etme, giderme, zihnimizden çıkarma şansları yoktur. Bunu neyle telefi edeceksiniz özür mü dileyeceksiniz? Özürle bunları telefi edemezsiniz. Özürle ölmüşleri geri getiremezsiniz. Eğer mutlu edilmesi düşünülen bir kitle varsa o bizim için söylüyorum. Önce silahlı kuvvetler sonra tüm Türkiye’nin sağ duyu sahibi insanlarının vicdanıdır" diye konuştu.

https://tr.sputniknews.com/bidebunudinle/201712151031436644-ergenekon-hakimi-koksak-sengun/

' 81 CD EMNİYETTE 86 CD OLDU '

Eski Ergenekon hakimi Şengün: Geçmişte yapılan hataların başka versiyonu şimdi de yapılıyor Yasaya aykırı pek çok şey olduğunu söyleyen Tolon, şunları söyledi:
"Nasıl bu kumpas yürüyor. Yüzlerce, binlerce örneği var. Mesela bu ev aranırken aynı zamanda bir başka ekip oğlumun evinden çıkmasını bekliyor. Kapıcıyı alarak oğlumun evine çıkıyorlar. Kapıyı kırıp içeri giriyorlar. Güya evi arıyorlar. Evden CD’ler alıyorlar. Tanrı’nın verdiği adalet vardır. Oradan aldıkları CD’lerle ilgili tutanak tutuyorlar. Toplam aldıkları CD sayısı 81. 81 tane CD aldık diye bir tutanak düzenliyorlar. Torbaya koyuyorlar güya ama torbayı mühürlemiyor lar. 

Ertesi sabah emniyette bu torba benim yanımda bir polis memuru tarafından açılıyor. Ona mühür kırma diyecekler, mühürü falan yok. Torbayı açıyorlar. 
İçinden 86 tane CD çıkıyor. Tutanakta 81 yazıyor, sayarsanız burada 86 var. 5 tane bilmediğiniz, tanımadığınız CD çıkıyor. Sonraki aşamalarda bu CD’lerin 
sonradan konulduğu, bu CD’lerin içinde sizi suçlayacak her şey var. Hep bunlarla suçluyorlar. Ama ilahi adalet bu ya. Unuttukları bir şey var, o da tuttukları 
tutanakla sonra emniyette sayılanların arasındaki fark. Bunu bugüne geldik daha açıklayabilmiş değiller."

' ZİRVE VE DİNK CİNAYETİNİ BU DAVAYA BAĞLAMAK İSTEDİLER '

Gizli Tanık: Zekeriya Öz, 'Gönderin isimsiz bir dilekçe, Ergenekon'a dahil edelim' diyordu



https://tr.sputniknews.com/turkiye/201612261026490975-zekeriya-oz-ihbar-ergenkon/

Tolon, "Danıştay cinayeti var. Cumhuriyet gazetesinin bombalanması meselesi var. O kadar kalsa iyi aslında daha büyüğü vardı bu olayında bağlayamadılar. 
Malatya’daki Zirve cinayetini de bununla bir araya getirip bağlamak istediler. Niye silahlı terör örgütü kisvesi kazandırmak için yapmak istediler. 
İşte bu Danıştay cinayetini hatta Hrant Dink cinayetini de bunun kapısına kadar getirdiler de kapıdan döndü. O bombalama olaylarını bu çuvalın içerisine bu 
kumpasın içerisine koydular. Bunların hepsi kumpas davaları. FETÖ kumpasları. Altı böyle kalın kalın çizilmeli" diye konuştu.
"Bize soru sorma hakkı tanımadılar" diyen Tolon, "Pek çok olayla hukukun temel ilkeleri dışına çıktılar. 

Yasaları da Çiğnediler. 

Mesela adil savunma hakkımızı son derece kısıtladılar. Tanık dinlediler. Bize soru sorma hakkı tanımadılar. Son derece kutsal olan ve vazgeçilmez olan savunma 
hakkı bu Silivri olaylarında bütünüyle göz ardı edilmiştir. Şimdi onlar hesap veriyor" ifadelerini kullandı.

' DARBE TEŞEBBÜSÜNDE BULUNDULAR '

Tolon, "Geçen bu sürecin içersinde FETÖ ve şürekası (ortakları) maatteessüf (üzülerek söylüyorum) 15 Temmuz iğrenç kalkışmasını, kanlı kalkışmasını Türkiye’nin başına getirdi. Bir darbe teşebbüsünde bulundular. 

Ne kadar lanetlenseler ne kadar suçlansalar bana göre azdır. 
Olmayan bir suç, olmayan bir örgüt. 

Sanığı çok. 

Tanığı yok. Kanıtı yok. Örgüt yok ama davası var. Bu da kısmet olursa bu da önümüzdeki günlerde bitecektir" diye konuştu.


https://tr.sputniknews.com/turkiye/201907011039525025-emekli-orgeneral-tolon-abdnin-cuval-olayina-tepkimden-dolayi-hedef-oldum/


***

12 Haziran 2019 Çarşamba

10 Soruda: 17-25 Aralık Operasyonları

10 Soruda: 17-25 Aralık Operasyonları
17 ve 25 Aralık 2013'te gerçekleştirilen operasyonlar, aradan bir yıl geçmesine rağmen Türkiye kamuoyu gündemindeki yerini koruyor.
Operasyonlar hükümet ile muhalefet arasındaki en önemli gerilim başlıklarından.
Hükümet bu operasyonların bir "paralel örgüt" eliyle hükümeti yıkmayı amaçlayan siyasi operasyonlar olduğunu belirtmeye devam ediyor.
Muhalefet ise soruşturmalardaki takipsizlik kararıyla hükümet mensuplarının, ailelerinin ve hükümeti destekleyen kişilerin karıştığı büyük yolsuzlukların aklandığı kanısında.
Gülen Cemaati'ni hedef aldığı iddia edilen son gözaltı operasyonunun da 17 ve 25 Aralık operasyonlarına cevap niteliğinde olduğu yorumları yapılıyor,
Peki 17 Aralık ve 25 Aralık'ta ve sonrasında ne olmuştu? 
Yaşananları 10 soruda derledik.

17 Aralık 2013'te ne oldu?

17 Aralık 2013 sabahı, Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in talimatıyla, birçok kişinin gözaltına alındığı büyük bir operasyon başlatıldı.
Gözaltına alınan kişilere, 'rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık' gibi suçlamalarının yöneltildiği operasyonu İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz koordine ediyordu.
O dönemdeki İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, işadamları Ali Ağaoğlu, Rıza Sarraf ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'in de aralarında yer aldığı 89 kişi gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlara ne oldu?

Bakan çocukları Barış Güler ve Salih Kaan Çağlayan, işadamı Rıza Sarraf ve Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın da aralarında bulunduğu 26 kişi tutuklandı.
Telif hakkı
Bakan Bayraktar'ın oğlu, işadamı Ağaoğlu ve Fatih Belediye Başkanı Demir'in de aralarında olduğu diğer şüpheliler ise serbest kaldı.
Tutuklananlar ayrı ayrı dönemlerde serbest bırakıldı. Rıza Sarraf, Barış Güler, Salih Kaan Çağlayan 28 Şubat'ta salıverildi.

Hükümet nasıl tepki verdi?

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, başlatılan soruşturmayı hükümeti ve ekonomiyi hedef alan siyasi bir operasyon olarak yorumladı.
Hem Erdoğan hem de AKP hükümetinin önemli isimlerinin yaptığı açıklamalarda operasyonun Gülen Cemaati tarafından yürütüldüğü belirtildi.
Soruşturmanın ardından aralarında Erdoğan ve bazı bakanlar dahil birçok hükümet yetkilisine, bürokrata ve iş adamına ait olduğu iddia edilen ses kayıtları internet ortamında yayınlandı.
Bu süreç boyunca hükümet Gülen Cemaati'ne eleştirilerini artırdı ve devleti ele geçirmek isteyen bir 'Paralel Yapı'ya vurgu yaptı.
Operasyonlar ardından Egemen Bağış, Avrupa Birliği Bakanlığı görevinden alındı. İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ise bakanlık görevlerinden istifa ettiler.

25 Aralık'ta ne oldu?

25 Aralık'ta bu kez başka bir operasyon başladı.
Savcı Muammer Akkaş tarafından yürütülen soruşturmada 96 kişiye yöneltilen suçlamalar arasında 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet' bulunuyordu.
Savcı Akkaş, birçok iş adamının da aralarında bulunduğu 41 kişilik gözaltı listesi hazırladı, mahkemeden bazı iş adamlarının malvarlığına el koyma kararı çıkarttı.
Akkaş, Başbakan Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan için de şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrı evrakı hazırladı. Ancak Emniyet, Savcı'nın talimatlarını yerine getirmedi.
96 şüpheliye yönelik suçlamalar arasında 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet' bulunuyordu.
Bilal Erdoğan ifadesini 5 Şubat'ta, soruşturmaya Akkaş'ın yerine atanan yeni savcılara verdi.

Soruşturmalar Emniyet yetkililerini nasıl etkiledi?

17 Aralık'tan hemen bir gün sonra emniyetin çeşitli kademelerinde görev değişiklikleri başladı. 18 Aralık'ta, aralarında operasyonu gerçekleştirenlerin de bulunduğu beş şube müdürü görevden alındı.
19 Aralık'ta İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın merkez valiliğine atandı.
20 Aralık'ta Emniyet'teki görevden almalar yayıldı.
6 Ocak'ta Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde gece yarısı büyük çapta görev değişikliği yapıldı. 350 polisin yeri değiştirildi. 8 Ocak'ta bir Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ile 15 ilin Emniyet müdürleri görevden alındı.
24 ile de yeni Emniyet müdürü atandı. 22 Ocak'ta Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde 470 amir, müdür yardımcısı ve memurun görev yeri değiştirildi.
Bu tarihten sonra da görev değişiklikleri devam etti. 17 Aralık'tan sonra yaklaşık 6 bin Emniyet mensubunun yerinin değiştirildiği tahmin ediliyor.

Soruşturmaların savcılarına ne oldu?

17 Aralık soruşturması, 29 Ocak 2014'te Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in elinden alındı.
Celal Kara, İstanbul 45. Asliye Ceza Mahkemesi'ne duruşma savcısı olarak atandı. Kara daha sonra Afyonkarahisar Cumhuriyet Savcılığı'na atandı.
Mehmet Yüzgeç, İstanbul 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'ne duruşma savcısı oldu. Yüzgeç, Haziran ayında ise Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcısı olarak atandı.
25 ARALIK SORUŞTURMASI DOSYASI ISE, 26 ARALIK'TA SAVCI MUAMMER AKKAŞ'TAN ALINDI.
Ocak 2014'te Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevine atanan Zekeriya Öz 11 Şubat'taki, 166 hakim ve savcının görev yerini değiştiren HSYK kararnamesi ile Bolu'ya savcı olarak atandı.
Telif hakkı

Adliye önünde yazılı basın açıklaması dağıtan Akkaş, "Soruşturma yapmam engellenmiştir" dedi. Başsavcı Turan Çolakkadı, bir basın toplantısı ile Savcı Akkaş'ı soruşturmanın gizliliğini ihlâl etmekle suçladı.
Çolakkadı'nın ardından HSYK (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu), oy çokluğu ile bir bildiri yayımladı ve soruşturmayı bir üst birime bildirmeyi mecbur kılan yeni Adli Kolluk Yönetmeliği'nin, davaların önünü tıkayacağını ve Anayasa'ya aykırı olduğunu savundu.
16 Ocak'ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı dahil, 19 savcı ve bir hâkimin yeri değişti.
Muammer Akkaş ise Tekirdağ'a atandı.
Kasım ayında HSYK Başmüfettişi Ömer Kara, 17 Aralık operasyonuyla ilgili hazırladığı soruşturma raporunda, Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in meslekten ihracını talep etti.
17 Aralık 2013'ten bu yana yapılan hakim ve savcı atamalarının ciddi bir bölümünün soruşturmalarla ilgili olduğu düşünülüyor.

Operasyonlar HSYK'yı nasıl etkiledi?

Hükümet, kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan bir sürecin ardından HSYK'nın yapısında değişiklik öngören bir yasa çıkarttı.
Düzenlemeyle HSYK bünyesinde Adalet Bakanı'na hâkim, savcı ve adalet müfettişlerinin atanması ile disiplin soruşturmaları gibi birçok konuda geniş yetkiler verildi.
Yeni yasa hem ülke içindeki muhalefet hem de Avrupa Birliği tarafından eleştirildi.
ELEŞTIRILERIN ODAĞINDA, 'HÜKÜMETIN YARGININ BAĞIMSIZLIĞINI YOK ETTIĞI' IDDIASI VARDI.
Telif hakkı
Dönemin HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, 66 sayfalık bir açıklama yaparak, değişikliğin Anayasa'ya aykırı olduğunu söyledi.
2014 yılının Eylül ve Ekim ayında yapılan seçimlerle 2018 yılına kadar görev yapacak HSYK üyeleri belirlendi.
AKP'nin seçimlerde Yargıda Birlik Platformu'na destek verdiği bildirildi.
Seçim sonuçları ve iktidarın HSYK'daki doğal üyeleri hesaplandığında hükümet, HSYK'da hem 15 olan toplantı yeter sayısına, hem de 12 olan karar yeter sayısına ulaşarak önemli bir güç elde etti.

17 Aralık soruşturmasının sonucu ne oldu?

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yaklaşık 11 ay süren incelemenin ardından, 17 Ekim 2014'te dosyayla ilgili takipsizlik kararı verdi.
Son olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi savcılarından Ekrem Aydıner tarafından yürütülen soruşturmanın kararında 'soruşturma kapsamında usulüne uygun delil toplanmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı ve herhangi bir örgüte rastlanmadığı' belirtildi.
Eski Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın eyleminin ise 'Yardım Toplama Kanunu'na muhalefet' niteliğinde değerlendirilmesinden dolayı dosyasının ayrılmasına ve hakkında işlem yapılması için İstanbul Valiliği'ne gönderilmesine karar verildi.
Aslan hakkındaki diğer tüm suçlamalarda takipsizlik kararı verildi.
Takipsizlik kararına yapılan itirazı değerlendiren İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, 16 Aralık'ta 2014'te, yani 17 Aralık gözaltılarının yıldönümünden saatler önce itirazı reddetti.
Hakim Fevzi Keleş yaptığı açıklamada "53 şüpheli hakkında verilen takipsizlik kararı usule ve yasaya uygundur" dedi.

25 Aralık soruşturması nasıl sonuçlandı?

2 Eylül 2014'te, 25 Aralık soruşturmasıyla ilgili takipsizlik kararı verildi.
Bilal Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu 96 şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığı belirtildi.
Kararda '96 şüpheli hakkında, örgüt kurmak ve örgüt üyesi olmak suçlarından kovuşturmaya yer olmadığı' ifade edildi.
Ayrıca kararda, soruşturmayı hazırlayanların 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmakla' suçlanması dikkat çekti.
Savcılar, '25 Aralık soruşturmasının hukuki bir soruşturma görünümü altında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren ortadan kaldırmaya ve engellemeye yönelik bir teşebbüs' olduğunu belirtti.

TBMM'deki soruşturma ne durumda?


DÖRT ESKI BAKAN (MUAMMER GÜLER, ZAFER ÇAĞLAYAN, ERDOĞAN BAYRAKTAR VE EGEMEN BAĞIŞ) HAKKINDA HAZIRLANAN FEZLEKELER ÖNCE ADALET BAKANLIĞI'NA GÖNDERILDI.
Telif hakkı
Adalet Bakanlığı'ndan, "Meclis'e gönderilmesi gerektiği" gerekçesiyle geri gönderilen fezlekeler daha sonra TBMM'ye geldi.
19 Mart'ta TBMM'de fezleke gerilimi yaşandı.
TBMM Genel Kurulu, CHP'nin olağanüstü çağrısı üzerine dört eski bakan hakkında hazırlanan fezlekeleri görüşmek üzere toplandı.
Fezlekeler 'gizlilik kararı' gerekçesiyle okunmayınca, muhalefetten büyük tepki geldi. Fezlekelerle ilgili genel görüşme talebi meclis tarafından oylandı, reddedildi.
Bakanlar hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet iddialarını incelemek için kurulan soruşturma komisyonu ise çalışmalarına Ekim ayında başladı.
Kasım ayında komisyonla ilgili haberlere yayın yasağı getirildi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in başvurusu üzerine Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği'nin aldığı karar TBMM tarihinde bir ilk oldu. Basın meslek örgütleri ve muhalefet, yasağa sert tepki gösterdi.
***

13 Ekim 2017 Cuma

Zekeriya Öz'e ' Abi Savcı ' Darbesi

Zekeriya Öz'e ' Abi Savcı ' Darbesi 





28 Ocak 2009 09:31

Ergenekon savcısı Öz'e örtülü Ferhat Sarıkaya operasyonu yapıldı. Öz'ün başına 'abi savcı' getirildi. ETÖ lobicileri Adım adım ilerliyor.. 



Adem Yavuz Arslan/Bugün 
Zekeriya Öz’e ‘abi savcı’ geldi 

Başladığı günden bu yana sulandırmaya/ rotasından saptırılmaya çalışılan ETÖ soruşturmasında dün önemli bir dönemeç yaşandı. Davaya üç yeni savcı daha atandı. 

19 Ocak'ta bu köşe de davaya yeni savcı atama yönündeki kulisleri ve girişimleri anlatmıştık. Hatırlanacağı gibi İstanbul Başsavcısı Ankara'ya gelmiş, yeni savcı talebinde bulunmuştu. Aynı dönemde YARSAV ve Sabih Kanadoğlu'ndan ilginç açıklamalar gelmişti. Yine aynı dönem de davaya yeni savcı atanması, bu savcılardan en az birinin kıdem olarak Öz'den büyük olması yönünde yoğun kulisler yapılmıştı. 

10. Dalga sonrası çıkan silahlardan sonra Öz'ün görevden alınmasının çok dikkat çekeceğini düşünen bazı çevreler 'ETÖ' ye soğuk bakan, kıdemli bir savcının atanması için lobi yapıyordu. HSYK dün yaptığı toplantı ETÖ soruşturmasını yürüten savcılık emrine Rasim Işıkaltın, Kasım İlimoğlu ve Mustafa Çavuşoğlu'nu atadı. Bu durum 'abi savcı senaryosu' gerçekleşti anlamına gelebilir. 

Çünkü Rasim Işıkaltın kıdem olarak Zekeriya Öz'ün üstünde. Yargı camiasında kıdem önemli bir gösterge olarak kabul ediliyor. Tabi bu durum 'acaba davaya müdahale mi edilecek?' sorusunu akla getirdi. Olumsuz örnekler; Susurluk ve Batık banka davaları ortadayken şüpheler artıyor. Yeni savcı atanmasının pratik zorlukları da olacak. 

Öncelikle dava 1,5 yıldır sürüyor ve mevcut savcılar konuya hakim. Yeni üyelerin dosyaya bütünüyle vakıf olması aylar sürer. Savcı Öz'ün davadan alınması ya da pasif göreve çekilmesi terör örgütü lehine müdahale olarak algılanır. Bir bakıma ikinci bir Ferhat Sarıkaya hadisesi demektir ki Türkiye tarihinin en önemli operasyonunun yarım kalması anlamına gelir. 

aktif haber 

***

9 Haziran 2016 Perşembe

MAKBUL İKEN MAKTUL OLAN SAVCI





MAKBUL İKEN, MAKTUL OLAN SAVCI  



HAFTANIN PORTRESİ




Türkiye’nin yakın tarihinde sanırız Zekeriya Öz kadar anılan çok fazla isim yoktur. Türkiye siyasi gündemi yoğun bir ülkedir. Siyasetçiler unutulur, parti liderleri hatta Cumhur başkanları bile bir süre sonra hatırlanmaz. Oysa Zekeriya Öz ismi Türkiye’de yaşayan herkesin zihnine çoktan kazınmış durumda. Zekeriya Öz kimdir? Zekeriya Öz, 1951 yılında Bulgar zulmünden kaçarak Türkiye’ye yerleşmiş göçmen ailenin 8 çocuğundan biri olarak 1968 yılında Bursa’da dünyaya geldi. Çocukluk yılları Bursa’da geçti. Ortaokulun ardından Bursa İmam Hatip Lisesi’ni bitirdi ve 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başladı. 1991 yılında hukuk fakültesini bitiren Zekeriya Öz 1997 yılına kadar Bursa Barosu’na kayıtlı serbest avukat olarak kayıtlı kaldı. 1994 yılında hâkimlik ve savcılık sınavını kazanarak savcı oldu.

Kayıtlara göre Zekeriya Öz 1994 - 1997 yılları arasında hem avukat hem de savcı olarak gözükmektedir ama Türk adalet sistemi içerisinde bu, çok da yadırganacak bir olay değildir.

1999 yılının Ağustos ayında kısa dönem askerlik hizmetini yapmak için askere giden Öz, aşırı kiloları yüzünden askerliğe elverişsizdir raporu alarak Mayıs 2000’de terhis edildi.

Zekeriya Öz, savcılık görevine Aydın Çine’de başladı. İki yıl Bitlis Mutki’de görev yaptıktan sonra Balıkesir Bigadiç’e atandı. Zekeriya Öz, savcılık görevine 2004 yılında Ümraniye’de devam etti. 2005 yılında da İstanbul Cumhuriyet Savcısı oldu ve “Özel Yetkilendirilmiş Ağır Ceza Mahkemeleri”ne atandı. 3 yıllık savcı-avukatlık dönemi ve hızlı yükselişini bir kenara bırakırsak Zekeriya Öz çok fazla
dikkat çeken bir isim değildir. Ta ki 12 Haziran 2007 tarihine kadar… Öz’ün sahneye çıkışı

Bu tarihten sonra hafızamıza bir daha çıkmamak üzere yerleşecektir bu savcının adı. Çünkü bu tarihte Ümraniye’de bir gecekonduda 27 adet el bombası bulunacak, bu el bombaları iktidarı devirmek için hazırlanan bir darbenin ilk somut delilleri olarak kabul edilecek  ve dosya “Kahraman Savcımız” Zekeriya Öz’e teslim edilecektir. Öyle bir dönemdir ki Zekeriya Öz ismi adeta Ordu’nun tasfiye edilişinin sembol ismi halini alacaktır. Rambo’nun Afgan ordusuna yaptığını Türk Ordusu’na Zekeriya Öz yapacak, tek başına tüm orduyu dize getirecektir. Belli kesimler için bir kahramandır Zekeriya Öz... Hatta bir süper kahramandır. Uzun süre Zekeriya Öz’ün doğru dürüst bir resmi bile yoktur gazetelerde. İtalya’da “temiz eller operasyonu”nu yürüten savcı Di Pietro neyse Zekeriya Öz de odur. Ergenekon, Balyoz, Şike vs.. son dönemde Cumhuriyetin temel değerleriyle hesaplaşılan ne kadar dava varsa muhakkak hepsinin Zekeriya Öz ile bir bağlantısı vardır. Her ne kadar ülkemizde yargı bağımsız ise de(!) Zekeriya Öz iktidarın hukuktaki tetikçisi gibidir. Ordu’nun tasfiyesi Zekeriya Öz tarafından yürütülür. 

Sıkıştığı her an da en önemli dayanağı Başbakan Erdoğan’dır.

Öyle ki Tayyip’in kullandığı eski zırhlı makam aracı “güvenlik sebebiyle” Öz’e tahsis edilmiştir.

Dengeler değişiyor

17 Aralık sabahı Türkiye güne büyük bir operasyon haberiyle uyanır. 3 bakan oğlunun da içinde bulunduğu bir grup iş adamı ve bürokrat yolsuzluk operasyonu kapsamında gözaltına alınmıştır. Bahsedilen rakamlar Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğunu işaret etmektedir. Yürütülen operasyonda yine öne çıkan bir isim vardır. Ordu’ya karşı iktidarın tetikçiliğini yapan Zekeriya Öz bu kez AKP iktidarına vurulan en büyük darbenin başındaki isimdir. Ordu’nun darbe yapmasını engellemek için tuttukları adam darbeyi bizzat kendi vurmuş oldu. 5 yıl önce arazilerde bulduğu boş silahlarla Ordu’yu çökerten savcı, 5 yıl sonra bu kez dolu ayakkabı kutularıyla iktidarı çökertiyordu. Zekeriya Öz’ün yaptıkları görev aşkından kaynaklanmıyordu elbette. Ülke içerisinde Cemaat ile AKP arasında büyük bir savaş varken Öz’ün yaptığı sadece kazanacağını düşündüğü tarafı seçmekti. Bir dönem AKP’nin en güvendiği adamlardan biri olan, Başbakanın sahip çıktığı, yandaş medyanın yere göğe sığdıramadığı “ Kahraman savcı ”, “demokrasi kahramanı” Zekeriya Öz dahi artık gemiyi terk ediyorsa, hatta giderken bir gedik de o açıyorsa artık AKP’nin batışının yakın olduğu ortadadır.

Makbul iken Maktul olan Savcı:
Zekeriya Öz

HAZAR ARISOY; SAYI 433
hazararisoy@turksolu.com.tr

..