Terörle Mücadele etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Terörle Mücadele etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Aralık 2019 Cumartesi

ABD nin Suni Ordusu.,

ABD nin Suni Ordusu.,


Ünal Atabay
11 Eylül 2019 Yayınlandığı Kategori Terörizm ve Terörizmle Mücadele, ABD Suriye Körfez Savaşı, PKK, YPG, Terör, Terörist, Düzenli Ordu, Suni Ordu, Milli Güvenlik, Terörle Mücadele, SDG Özel Kuvvetler, (HT) Özel Harekât Timleri (YAT) Anti Terör Timleri (HAT), Ünal Atabay, ABD, Suriye Kuzeyinde Yeni Bir Modellemenin Peşinde ABD-Irak Körfez Savaşı sonrasında; bugünlerde Suriye’de yaşanan sürecin benzeri oyalama taktikleriyle, ABD’nin iki yüzlü politikalarıyla ve yerel iş birlikçilerin de desteğiyle bugünkü Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi tesis edilmiştir. Bu yönetim modeli, feodal kültüre dayalı ve aşiret-şeyh-seyid-ağa sistemine özgü bir ailenin tekelinde oluşturulmuştur. Geldiğimiz bu günlerde ise, Suriye’nin kuzey ve doğusunda, yine ABD’nin başını çektiği bir devletçik modeli oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu defa model, Kuzey Irak yönetiminin aksine; feodal yapıyı reddeden, komünal sistemi içeren, PKK’nın sözde kendi ideolojisini sahaya yansıtan bir çerçevede ve yeni bir modelleme şeklinde idari-siyasi düzen kurulmak istenmektedir. YPG/PKK, Sözde Düzenli Ordu Olma Yolunda ABD tarafından, 50 bin civarında tırla [[i]] Suriye’de YPG/PKK terör örgütüne; silah, mühimmat, teçhizat ile barınma ve tahkimat imkânı sağlayan malzeme-sistemleri verilmiş, örgüt donatılmıştır. Terör örgütü, kazandığı bu imkân ve kabiliyetleri vasıtasıyla, adeta düzenli ordu olma yolunda önemli mesafe kat etmiştir. Örgüt, işte elde ettiği bu tehdit kapasitesi üzerinden varlığını sürdürürken, Türkiye’nin güvenliğini yakından ilgilendiren en önemli hususlardan biri olmaya devam etmektedir. Öte yandan, terör örgütü bu gücünü dış destek ile elde etmiş olması ve tarihsel, sosyo-kültürel birikimin yarattığı bir olgu olmaması nedenleriyle, herhangi bir harekât karşısında örgütün direnme kapasitesi mümkün olamayacaktır. YPG/PKK, ABD’nin Suni Ordusu., Terör örgütü, Fırat Kalkanı ve Afrin Harekâtında ABD’nin desteğiyle Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) karşı direniş göstermeye çalışmış ise de suni gücüne dayalı direnişleri TSK tarafından rahatlıkla ezilmek suretiyle sonlandırılmıştır. Çünkü örgüt, küresel çıkar odaklarının hamiliğinde oluşturulan suni bir ordu niteliğinden başka bir şey değildir. Terör örgütü, ABD tarafından sözde ordu teşkilatı ve hiyerarşik bir sistematiğin içerisinde eğitilmiş ve donatılmış olmakla birlikte, yukarıda da vurgulandığı gibi, bu yapı dışarıdan dayatma ve destekle oluşan bir güç olduğundan, uzun ömürlü ve kurumsal kalıcılığa sahip olamayacaktır. Çünkü ordu olabilmek kolay değil, tarihsel bir birikim ve derinlik ister. Örgüt ve ABD, tüm bu zafiyetleri ve eksiklikleri üzerinden, Türkiye’nin güvenli bölgeye tek taraflı yapabileceği harekâta karşı, bu defa;
Afrin ve El Bab’da aldıkları tecrübeyle TSK karşısında dayanabilmenin hesaplarını yaparak, YPG’nin gerek silahlandırılmasında ve eğitilmesinde gerekse tahkimatında daha profesyonel bir çaba içerisine girdikleri düşünülmektedir. Nitekim, bölgeye nakledilen teçhizat ve malzemeler bu durumu doğrular niteliktedir. Terör örgütünün ulaştığı silah, teçhizat ve mühimmat ile alt yapı imkanlarına bakıldığında, Suriye’nin kuzeyinde ciddi anlamda yol kat ettiklerini, idari-siyasi ve askeri anlamda sözde devletleşme yolunda önemli mesafeler aldıklarını da söylemek mümkündür. ABD’li yetkililerce, terör örgütünün Suriye’deki gücü 60-70 bin arasında değişen rakamlarla telaffuz edilmekte ve bu sayının önümüzdeki dönemde 110 bin seviyesine çıkarılacağı belirtilmektedir. [[ii]] Eğer silahlı bir örgüt, 100 binler seviyesine çıkartıldığı takdirde, askeri teşkilatlanma mantığına göre, asgari 3 kolordudan müteşekkil, düzenli ordu seviyesinde bir birlik anlamına gelmektedir. Mücadele için, Terör Örgütünü Yakından Tanımak Bir Zorunluluk Terör örgütü, kurulduğu günden beri, değişen ve gelişen şartlara, günün koşullarına göre gerek ideolojik yapısında gerekse teşkilatlanma yapısında sürekli değişim ve yenilenmeyi prensip edinmiştir. Bu kapsamda, ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG), geçtiğimiz ay içerisinde yaptıkları bir toplantıda aldıkları kararlar gereği; SDG çatısı altında, kentlerin savunması ve sınır güvenliğinden sorumlu 4 Bölge ve 12/15 Yerel Askeri Meclisler ile askeri meclislerin bağlı olduğu Genel Askeri Meclis’in kurulduğu bir düzenlemeye gitmişlerdir. [[iii]] Önümüzdeki süreçte, bölgesel askeri meclislerin Tugay-Tümen-Kolordu gibi teşkillere, genel meclisin ise federasyon meclisine dönüştürüleceğinden şüphe yoktur. Şu husus asla unutulmamalıdır, mücadele edilecek kim ve ne olursa olsun, onu çok iyi tanımak mücadelenin olmazsa olmaz koşullarındandır. İstihbarat unsurlarımız, bölgedeki terörist durumunu, bölge içerisindeki hazırlık ve tahkimatını yakından takip ettikleri ve analizini yaptıkları muhakkaktır. Bununla birlikte, sahayı yakından takip eden bir göz olarak, terör örgütünün Suriye sahasındaki faaliyetlerine ilişkin medya istihbaratı (SOCMINT) üzerinden yapılan tespit ve analizlere dayanılarak terörist durumunun ve örgütün yapısının şu şekilde olduğu değerlendirilmektedir. 73 Bin Silahlı Terörist Yaratıldı! Halk Koruma Birlikleri (YPG/PKK): Sözde siyasal parti konumunda olan PYD’nin silahlı bir gücüdür. ABD’nin içli dışlı olduğu, sık sık yan yana geldiği ve IŞİD ile mücadelede yerel ortaklar olarak tanıttığı ve örgütün de sözde “Profesyonel Gerilla Kadrosu” dediği unsurlardır. 52 alaydan oluştuğu ve 12.500-13 bin civarında mevcuda sahip olduğu değerlendirilmektedir. ABD, bu teröristlere 285 dolar maaş vermektedir. Bu mevcudun; 9.000-9.500’ü güvenli bölgede, 1.000’i Menbiç bölgesinde, 1.500-2 bini Tel Rıfat’da, 1.000’inin ise Deyrizor’da olduğu mütalaa edilmektedir. Önümüzdeki süreçte YPG’nin mevcudunun 30 bine çıkarılacağı belirtilmiştir. Öz Savunma Güçleri: ABD’nin, sınır muhafızları / iç güvenlik güçleri / “Bölgesel Esnek Güvenlik Gücü” adı altında eğitip donattıkları sözde düzenli ordudur. Yaklaşık 70-75 birimden teşkil edildiği ve 15.400-16 bin civarında silahlı teröristten oluştuğu değerlendirilmiştir. ABD, bu teröristlere de 285 dolar maaş vermektedir. Bölge askeri meclislerine bağlıdırlar (Rakka, Menbiç, Deyrizor). Önümüzdeki süreçte 30 bine çıkarılacağı vurgulanmıştır. Sivil Savunma Güçleri: ABD’nin, yerel iç güvenlik güçleri / “Köy ve İlçe Güvenlik Gücü” adı altında eğitip donattıkları sözde asayişe bağlı milis güçleridir. Kentlerde mahalle ve köy sisteminde gönüllü görev yaparlar. Kent meclislerine bağlıdırlar. Yaklaşık mevcutları, 25.800-26 bin civarında olduğu kıymetlendirilmektedir. Önümüzdeki süreçte 45 bine çıkarılacağı ifade edilmiştir. Özel Kuvvetler (HT): Sözde düzenli ordu teşkili içerisinde ayrı bir birim olarak bulunmaktadır. Gayri nizami harp eğitimi uygulayan, görünen üniformalıların yanı sıra sivil birimleriyle yöredeki aşiret vb yapıları örgütleyen bir unsur. Mevcutları 1.300-1.500 civarında olduğu mütalaa edilmiştir. 5 bine çıkarılması planlanmıştır. Özel Harekât Timleri (YAT): Jandarma özel harekât benzeri bir yapılanmaya sahip olup, örgütün acil müdahale timi olarak adlandırdığı bir asayiş gücüdür. Mevcudu 1.100-1.250 civarında olduğu düşünülmektedir. Anti Terör Timleri (HAT): Polis özel harekât unsurlarına benzer yapıda terörle mücadele kuvvetleri olarak teşkil edilmiş, örgütün sözde anti terör timidir. Mevcudu 3.100-3.500 civarında olduğu değerlendirilmiştir. Aşiret Güçleri: YPG’nin kontrolünde ve zaman zaman ayrılsalar da birlikte hareket ettikleri aşiretlerden teşkil edilen (Kürt, Arap, Asuri, Süryani) 12 bin civarında silahlı güçlerinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak; 12.500-13 bin YPG/PKK’lı, 15.400-16 bin teröristten teşkil edilmiş sınır muhafızları / bölgesel esnek güvenlik gücü maskesi altındaki düzenli ordu, 25.800-26 bin teröristten oluşan yerel iç güvenlik güçleri, 5.500-6 bin teröristi içeren özel kuvvetler ve sözde jandarma/polis özel harekât grupları, ayrıca aşiretlerden oluşan 12 bin civarında silahlı güç olmak üzere toplamda; 71.200-73 bin silahlı teröristin bulunduğu değerlendirilmektedir. Önümüzdeki süreçte bu sayının 110 bine çıkarılacağı ABD tarafından resmen duyurulmuştur. [[i]] YPG Tehdit Unsuru Olmaktan Çıkarılmalı, https://www.star.com.tr., 10 Eylül 2019. [[ii]] ABD, Diğer ortaklarını Büyütüyor, https://www.aa.com.tr., 07 Ağustoa 2019. [[iii]] Terör Örgütü YPG, Silahlı Grupları Artırdı, https://www.akşam.com.tr., 05 Eylül 2019.
https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/abd-nin-suni-ordusu


***

21 Şubat 2015 Cumartesi

Edip Başer ve Terörle Mücadele

Edip Başer ve Terörle Mücadele  





21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü                        
Terörizm ve Terörizmle Mücadele
23 Mayıs 2007 Çarşamba
Alaettin Parmaksız tarafından yazıldı.



2006 Yılında terör faaliyetlerinin artması üzerine kamuoyunda PKK’ya ve onun koruyucusu olarak gördüğü ABD karşı yükselen tepki üzerine hatırlayacağınız gibi


Sayın Başbakan yine milleti oyalamaya yönelik bir açıklama yapmıştı. Açıklamanın özeti geceler veya Bakanlar Kurulu çok şeylere gebe idi. Bu açıklamanın arkasından benim gibi konuyla ilgilenen yüzlerce kişi bunun bir tansiyon düşürme olduğunu ABD'ye sormadan AKP'nin asla bir şey yapamayacağını gazetelerde yazdık televizyon programlarında açıkladık.

Aradan birkaç gün geçmeden ABD projesi gündeme düştü. Terörle mücadele de özel temsilci atanması. Sanırım 28 Ağustosta da Emekli Orgeneral Raltson bu iş için görevlendirildi. Yine ABD tarafı karşısına da Türkiye'nin bir Emekli Orgeneral ataması istendi. Ancak sorun şuydu. Medyaya konuşan Emekli generallerin tamamı bu işin bir oyalamadan ibaret olduğunu sonuç getirmeyeceğini ve bu oyunda rol almanın ABD'nin ekmeğine yağ süreceğini ama şehit kanlarının akmaya devam edeceğini açıkladık

Çok yoğun tartışmalar oldu ve Sayın Genelkurmay Başkanı da koordinatörlük konusuna inanmadığı anlamına gelen açıklamalarda bulundu. Herkes bu görevi kabul edebilecek Emekli Orgeneral bulunabilecek mi? diye düşünürken Sayın Edip BAŞER'in bu göreve atandığı açıklandı.

Başbakanlıktan yapılan açıklamada atanan kişi hakkında Genelkurmayın da mutabakatı olduğu bildirildi. Hatta daha sonra ismin Genelkurmay Başkanı 
tarafından verildiği kamuoyuna duyuruldu.

Kamuoyu ikiye ayrılmıştı. Terörle mücadele konusunu ve bu konudaki Amerikan politikalarını yakından bilenler bu konunun asla sonuç vermeyeceğini, bu konunun Amerikanın konuyu ötelemesi için bir ortam yaratmaya yönelik olduğunu, şehit kanlarının akmaya devam edeceğini Edip Paşanın bu görevi derhal bırakmasını istedik. Hükümete yakın olanlar ABD'nin önce boğazımızı sıkmasını sonrada elini biraz gevşeterek nefes almamıza izin vermesini politika gören işbirlikçilerde bu konuyu hararetle savundular

Eylül ayında çıktığım bir televizyon programında ilerde bu günlerin tarihi yazılacağını ve bu yazılan tarihte de herkesin son rolü ile yer alacağını, Edip 
Paşanın da bu rolle anılmasının kendi geçmişindeki başarılı görevlerine ve parlak kariyerine haksızlık olacağını açı klayarak derhal istifa etmesi çağrısında bulundum. Bu şekilde çağrı yapan emeklide olsam ilk asker bendim.

Benzer çağrılar çoğalınca kendisi yapmış olduğu toplantılarda ve vermiş olduğu konferanslarda bu konuya inandığını ve çözüme katkı sağlayacağını açıkladıktan 
sonra bizim gibi düşünenleri de şiddetle eleştirmişti. Özetle bekâra karı boşamak kolaydır diyordu.

Oysa olayın ortaya çıkışı sakattı sistem sağlam temellere oturmuyordu. Dünyada terörle mücadele de bu şekilde bir örnek yoktu. Arabuluculuk müessesi vardı. Az kalsın Irak tarafında bir PKK sempatizanı da terörle mücadele koordinatörü olarak atanmak üzereydi.Raltson PKK' nın üç hamisinden biri olan Barzani ile 
görüşmüş, görüşme sonrasında Barzani yaptığı açıklamada istenirse PKK yetkilileri ile görüşebileceğini açıklamıştı.

Zemin bir anda PKK lıları resmileştirmeye doğru kayıyordu. Terörle mücadele konusunda Hükümetle Genelkurmay arasında uygulanacak politikalardaki temel 
farklılıklar ortaya çıkıyordu. Genelkurmay Başkanlığı terörü koruyan ve destekleyenler le bu konuda konuşulacak bir şey olmadığını açıklarken, hükümet kanadı Amerika öyle istediği için görüşmeleri destekliyor hatta daha ileri giderek Başbakan, Leyla Zana'nın üç büyüğünden biri olan Talabani ile yanak yanağa öpüşüyordu.

Ülkenin talihsizliği çözümü kendi gücünde dayanağı, kendi milletinde arayacak bir iktidar yerine sırtını Amerika'ya dayamış onun direktiflerinden asla 
çıkamayacak bir iktidara sahip olmasındandı.

Yeter ki iktidarları sürsün varsın akarsa şehit kanları aksın. Askerlik yan gelip yatma yeri değildi. 


Edip Başer ve Terörle Mücadele ( 2 )

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü  
Terörizm ve Terörizmle Mücadele
24 Mayıs 2007 Perşembe

Dün Terörle mücadele özel temsilcisi Edip Başer’in görevi ile ilgili genel kapsamlı bir değerlendirme yapmış görevden alınışını bu güne bırakmıştım. Ancak dün akşam saatlerinde Ulus'ta meydana gelen patlama olayın başka yönlerini öne çıkarmıştır. Hükümet görevden alma nedenini şu şekilde açıklamıştır.

"Orgeneral Edip Başer'in konu ile ilgili olarak ulusal ve uluslar arası platformlarda ve basın-yayın organlarında yer alan bazı beyanatlarının 
çalışmaları olumsuz yönde etkileyeceği göz önünde bulundurularak görevinin sona erdirilmesi uygun görülmüştür" denildi

Aslında Hükümetin rahatsızlığının iki boyutu vardır. Birinci boyutu Sayın Başer'in Cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki değerlendirmesidir.İkinci boyutu 
isemuhtemelen ABD tarafından gelmiş olabilir.Çünkü Sayın Başer ABD'nin oyalamalarına sessiz kalmıyor ve ABD'nin vurdumduymazlığını halkı ile 
paylaşıyordu.

Hükümetin görevden alma biçimi ise sanki 27 Nisanda Genelkurmay Başkanlığı e-muhtırasına bir tepki olarak şık olmayan bir şekilde cereyan etmiştir.

Ankara Ulus'ta meydana gelen patlamalar şüphesiz ki herkesi şok etmiştir. Hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet yaralananlara da acil şifalar 
diliyorum. Ancak terörle mücadele ile düşünce düzeyinde bile ilgilenenler bu patlamaların ayak sesleri geliyorum diyordu. Geçen ay Taksim'de patlayıcılarla 
yakalanan bayan, İzmir mitingi öncesi orada meydana gelen patlama ve PKK'nın genel terör siyaseti göz önünde bulundurulduğunda bu patlama bir gün olacaktı. 
Yurt içine sokulan patlayıcılar konusunda gerek Emniyetin gerekse Genelkurmayın değişik zamanlarda yapılan açıklamalarda ortaya konulmuştur.

Eylemin olmuş olması güvenlik kuvvetlerinin başarısız olduğu anlamına da gelmez. Çünkü güvenlik kuvvetleri bizim haberimiz olmadan yüzlerce eylemi 
önlemektedir.Bu tür eylemler her zaman tekrar yapılabilir.Kullanılan patlayıcının gücü dikkate alındığında bunun bir plastik patlayıcı olduğu ve plastik patlayıcıların genelde PKK tarafından kullanıldığı, geçmişte de bu tür eylemler yaptığı göz önünde bulundurulursa bu bir PKK eylemi olma olasılığını 
artırmaktadır.

Seçilen yer ve zamanlama açısından bu bir profesyonel eylemdir. Terör eylemlerinin en önemli amaçlarından birisi belki de en önemlisi propagandadır. 
Bu nedenle bu tür olaylarda asla üst düzeyde değil en alt düzeyde açıklamalar yapılmalıdır.

Bu gün tartışma günü değil, birlik olma günüdür. Ancak bu birlik nasıl olabilecek bu çok tartışmalı çünkü hükümetle her gün şehitler veren silahlı kuvvetler arasında terörle mücadele konusunda çok ciddi farklılık vardır. Bu kadar ağır terör karşısında olup da en ağır bedeli ödeyip ancak terörle mücadele 
konusunda hiçbir stratejisi olmayan tek ülke Türkiye dir.

Sıfıra yakın bir terörle iktidara gelen hükümet maalesef Türk Silahlı Kuvvetlerin elini kolunu bağlamakta küstah Barzani'ye karşı tek kelime edememektedir. 

Gelinen noktayı düşünebiliyor musunuz? Barzani bu iktidarın devamından yana açıklamalar yaparken bu konuda faaliyetlerde bulunurken AKP'lilerin sesi 
çıkmadığı gibi ülkemizi ona buna oyuncak etmektedir.

Şimdi bir taraftan terörle mücadele eden Silahlı Kuvvetlerin elini kolunu bağlayacaksın sonrada bu patlama nasıl oldu diye soracaksın.Yazık oluyor bu 
ülkenin çocuklarına yazık oluyor.Onların şehit olmalarında en büyük sorumluluk hiçbir hükümete olmadığı kadar bu hükümete aittir.

Şimdi 22 Temmuzda bir seçime gidiyoruz.Eğer vatandaş olarak terörle mücadelede Amerika'nın talimatları dışına çıkamayan hükümeti değiştiremezse daha çok ağlayacağız.Sadece ağlamakla kalmayacağız ülke bölünmenin eşiğine gelecek.

Başta Türk milleti olmak üzere kahraman Türk Ordusu buna asla müsaade etmeyecektir.Ancak bedeli ağır olacaktır.Bedeli en aza indirmek için önce bu 
hükümeti 22 Temmuzda değiştirmek zorundayız.

..