Çekoslovakya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çekoslovakya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Kasım 2020 Cumartesi

Irak'a Harekât Olursa

Irak'a Harekât Olursa



GÜNDÜZ AKTAN

Irak'a Harekât Olursa (1)
20/11/2002





Bir yandan Kıbrıs'a ilişkin Annan paketi üzerindeki çalışmalar sürerken, öte yandan da Irak politikamızı tartışmalıyız.
Bir yandan Kıbrıs'a ilişkin Annan paketi üzerindeki çalışmalar sürerken, öte yandan da Irak politikamızı tartışmalıyız.
BM Güvenlik Konseyi'nin 1441 sayılı kararı ittifakla alması ve Irak'ın bunu şartsız kabul etmesi, Amerika'nın askeri müdahalesini ertelemiş görünüyor. Ancak kararda kabul edilen istisnai denetleme rejiminin uygulanmasında çıkabilecek en küçük ihtilafın savaşa dönüşmesi ihtimali bulunuyor. Irak'ın silahsızlanması kadar rejiminin değişmesini de amaçlayan Amerika'nın müdahalesi için Saddam'ın fırsat vermesi olasılığı da göz ardı edilemez. Bu nedenle Türkiye, Irak'a silahlı müdahale yapılabileceğini göz önüne almak zorunda.

Böyle bir harekâtın Irak'ın toprak bütünlüğünü bozacağı ve Kuzey Irak'taki Kürt oluşumlarının bağımsız devlet olarak ortaya çıkmasına yol açabileceği, diğer bölge ülkeleri gibi Türkiye'yi de endişelendiriyor. Amerika'nın verdiği teminatlar bu endişeleri teskin edemiyor.

II. Dünya Savaşı sonrası uluslararası düzen, ülkelerin toprak bütünlüğü üzerine oturuyor. BM Yasası ve AGİT Helsinki Belgesi toprak bütünlüğünü temel ilke olarak kabul ediyor. Buna rağmen Pakistan, Çekoslovakya, Yugoslavya ve Sovyetler Birliği bölündüler. Son üçünde bölünmeler kurucu devletler tarafından gerçekleştirildi. Kosova kurucu olmadığından Yugoslavya'dan kopamadı. Pakistan bir yana bırakılırsa, bugüne kadar dış silahlı müdahaleler hiçbir ülkeyi bölmedi.
Irak Kürtlerinin, Saddam rejimi tarafından uğratıldıkları mezalimden doğan kendi kaderini tayin hakkını kullanarak bağımsızlık isteyebilecekleri iddia edilebilir. Kürtlerin bu hakka sahip oldukları varsayılırsa, Türkmenlerin de aynı hakka sahip oldukları söylenebilir. Zira Irak'ın bağımsız bir ülke olarak kabulü için Milletler Cemiyeti'ne sunduğu, bizim Lozan Antlaşması gibi bir kurucu belge olan, 1932 tarihli 'Declaration'un 9. maddesinde Kürtlere ve Türkmenlere aynı statü tanınıyor. Bu nedenle birinin sahip olduğu haklar diğeri için de geçerli. Yani Irak'ın toprak bütünlüğü bozulursa sadece Kürtler değil Türkmenler de bağımsız olmak hakkına sahipler.

Kaldı ki Lozan Antlaşması 3. Maddesine göre Milletler Cemiyeti kararıyla çözümlenen Musul sorunu konusunda Türkiye-İngiltere arasında yapılan 5 Haziran 1926 tarihli anlaşmaya göre Türkiye, Musul'u Kürtlere değil Irak'ın mandater ülkesi İngiltere'ye bırakmıştı. Şimdi Irak'ın toprak bütünlüğü bozulursa Kuzey Irak'a ilişkin tarihi hak ve taleplerin ortaya çıkması kaçınılmaz olur. Bu durumda meydana gelecek bölgesel istikrarsızlığı önlemenin tek yolu Irak'ın toprak bütünlüğünü korumaktan geçiyor.

Mondros Mütarekesi imzalandığında Musul, Anadolu toprakları içindeydi.
İngiltere imzadan iki hafta sonra 7. maddeye göre, yani işgal kuvvetlerinin
güvenliğini sağlamak bahanesiyle Musul'u işgal etti. Musul İstiklal Savaşı'na esas teşkil eden Misak-ı Milli sınırları içinde yer aldı. Lozan Konferansı'nda en sert müzakerelerin bu konuda geçtiği görülüyor.

İngiltere 'fetih hakkı' teorisine dayanarak Musul'u iade etmedi. Aslında İngiltere Musul'u Hindistan yolu üzerinde önemli bir stratejik yer olduğundan ve petrol kaynakları bulunduğundan Türkiye'ye vermedi.

İlginçtir ki, Musul'un İngiliz mandası altındaki Irak'ta kalmasını öneren Araştırma Komisyonu, 16 Temmuz 1924 tarihli raporunda, İngiliz mandasının 25 yıl sürmemesi halinde Irak'ın Musul'u (yani geniş anlamda Kuzey Irak'ı) yönetemeyeceği gerekçesiyle Türkiye'ye bırakılmasının daha doğru olacağı vurgulamıştı. 

Oysa İngiltere yedi yıl sonra manda yönetimine son verdi.

Harekât olur ve Irak'ta rejim demokratik esaslara oturtulursa Kürt bölgesinin de demokratikleşmesi gerekecek. Zira Saddam'ın Tikrıti aşiretlerine dayalı yönetimi ne kadar demokratikse Kürtlerin aynı modele dayalı yönetimi de o kadar demokratik. Bu amaçla bir yandan demokratik olmayan mevcut parlamento yerine uluslararası gözetim altında yenisinin seçilmesi ve Kürtlerin de silahsızlandırılması gerekecek. Herkesin elinde Kalaşnikof'la dolaştığı demokrasi olur mu?
****

22 Temmuz 2017 Cumartesi

KIBRIS BARIŞ HAREKATI


 KIBRIS BARIŞ HAREKATI






Haluk DURAL 
Kıbrıs Barış Harekâtı! 

RAUF DENKTAŞ - KIBRIS BARIŞ HAREKATI

Bugün 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtının 43. Yıldönümü.

 Adada sağlanan barış üzerine 1960 yılında kurulmuş olan Kıbrıs Cumhuriyetini yıkan Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios ve Makarios’a karşı darbe yapan faşist Nikos Samson’un Türklere başlattığı vahşi etnik temizlik ve soykırım saldırılarına karşı Türk Ordusu, Başbakan Ecevit başkanlığındaki CHP+MSP koalisyon hükümetinin kararlı tavrı üzerine Garanti Andlaşmasının verdiği yetki ile adaya müdahale edip Türk vatandaşlarının hayatını kurtararak, iki bölgeye ayrılan adaya 43 yıldır devam eden bir barış getirmiştir.

Bu harekât sadece Kıbrıs’a değil, faşist askeri cuntanın da yıkılmasına yolaçarak Yunanistan’a da iç barış ve demokrasi getirmiştir.

Hatırlamakta yarar vardır. Yunan propagandasının aksine Türkler Kıbrıs’ı Rumlardan değil, 1 Temmuz 1570’de Kıbrıs’a çıkan Lala Mustafa Paşa tarafından adayı işgal altında tutan Venedikliler den almışlardır.

Batı emperyalizmi; Yugoslavya, Çekoslovakya (barışçıl), Sudan, Libya, Irak ve Suriye’yi kanlı ve vahşi saldırılarla milyonlarca masum insanı “demokrasi, insan hakları, özgürlük” sloganlarıyla öldürerek bölüp, parçalara ayırırken, Kıbrıs’ta Türk Ordusunun varlığı ve koruyuculuğu altında 43 yıldır Türklerin, ilan ettikleri bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde olmak üzere, iki ayrı bölgede barış içinde yaşamalarını hazmedememekte, iki toplumun tekrar birleşerek Rumların liderliğinde Türklerin azınlık olacağı bir birleşik Kıbrıs kurulmasını istemekte ve her fırsatı kullanarak böyle bir çözümü zorlamaktadırlar.

Bunun iki temel sebebi bulunmaktadır. Birincisi Kıbrıs’ın sabit bir uçak gemisi gibi bütün Ortadoğuyu kontrol edebilecek bir coğrafî bir konumda olmasıdır. İkincisi ise Doğu Akdeniz yatağındaki petrol ve doğalgaz kaynaklarıdır.

Kıbrıs ve Doğu Akdeniz enerji varlıkları hakkındaki geniş bilgiye aşağıdaki bağlantıdan “ Doğu Akdeniz Enerji Kaynakları ” başlıklı makalemden ulaşabilirsiniz.

(http://www.dunya48.com/haluk-dural/24934-haluk-dural-dogu-akdeniz-enerji-kaynaklari)

Kıbrıs’a barış getiren, başta müdahale kararını alan Başbakan Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan ile Kıbrıs Türklerinin bağımsızlık mücadelesinin liderleri Dr. Fazıl Küçük ve KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş olmak üzere, bütün Kıbrıs mücahitleri ve Türk Ordusunun şehit ve gazilerini minnet ve şükranla anarken, yaşasın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diyoruz.

Saygılarımızla,

Millî Merkez Genel Sekreteri 
Haluk DURAL - 20 Temmuz 2017

http://www.dunya48.com/haluk-dural/30276-haluk-dural-kibris-baris-harekati

**