12 Ağustos 2019 Pazartesi

1960 Öncesi, 1980 Sonrası, Faşizme Karşı Dilekçeler. BÖLÜM 22

1960 Öncesi, 1980 Sonrası, Faşizme Karşı Dilekçeler. BÖLÜM 22


3- Havalandırma:

Madde-37: Tutukluların günde iki defa olmak üzere posta, posta ve yerleştirmedeki ayrılığa uyularak (madde-35’e bakınız) hava almaya çıkarılmaları mecburidir.

Uygulama:

(1) 4 Temmuz 1972: 1 Ağustos 1972’de gözaltında bulunduğum süre içinde 24 saat devamlı ışık yanan penceresi açılmayan, pencereleri kâğıt ve perdelerle
kaplı, kapısı açılmayan odalarda tutuldum. Bu bir aylık dönemde sadece 31 Temmuz 1972 günü öğleden sonra, gözlerim bağlı olarak 10 dakika havaya
çıkarıldım. (Bir ayda 10 dakika)
(2) 1 Ağustos 1972: 4 Ağustos 1972’de Asayiş ve Emniyet Birliği’nde bulunduğum süre içinde böyle bir havalandırma yapılmadı. Esasen bu yerde
havalandırma şöyle dursun. Normal tuvalet ihtiyacı dahi 1 saat ve 8 saat arasında bir gecikme ile sağlanmaktadır. Bu nedenle def’i tabii ihtiyaçlarını
sağlamak için insanlar çeşitli yöntemler geliştirmektedirler.
(3) 4 Ağustos 1972: 3 Eylül 1972’de hücrede bulunduğum süre içinde gayri muntazam sürelerle, bazı durumlarda hiç çıkarılmamak üzere, toplam olarak 745
dakika havalandırma yapılmıştır. Bu, vasati olarak günde 20 dakika havalandırmaya tekabül eder. Halbuki günde bir saat olması gerektiğine göre
vasati ölçüleri esas aldığımız taktirde dahi günde 40 dakikalık havalandırma hakkının selbedildiği görülür.

G- Koğuşu

(13 Kasım 1972)
I- Patlama Olayı:
1- Talat Turhan (E. Sb.)
2- Memduh Eren (Dr)
3- Nuri Yazıcı (Av)
4- Vahap Mutlugün (Av)
5- Yüksel Çengel (He. Uz)
6- Ersin Ertekin (Jeolog)
7- Adnan Çakmak (Em. Em. Müf)
8- Selahattin Uzunismail (Stj. Dr.)
9- Selim Şenay (Muhtar)
10- Mahmut Dondurmacı (E. Asb)
11- Ekrem Topal (İşçi)
II- Madanoğlu Gr.:
12- Necdet Düvencioğlu (E. Sb.)
13- Cengiz Balıklaya (Öğr.)
III- Sabotaj Olayı:
14- Fevzullah Bigalı (İşçi)
15- Cevat Zamanoğlu (Öğ-Memur)
IV- Gizli Örgüt:
16- İlhan Sülen (Dz.. Asb.)
17- Hasan Bal (Dz. Asb.)

V- Kaçış olayı:

18- Metin Çakmak (Hv. Asb.)
VI- Şafak Gr.
19- M. Latif Güvercin (Ög.) (18 Kas.da ayrıldı)
VII- Veznedarın ölümü (Bakırköy)
20- Mehmet Seyhan (işçi)
21- Necati Gökgöz (işçi)
22- İbrahim Er (Emlakçı)
VIII- Mermi kaçakçılığı
23- Kemal Akbaş (Tiic.)
IX- Deniz kazası:
24- Erol Çevik (işçi)
X- Gümrük olayı:
25- Kemal Kantarcı (Tiic.)
26- Teoman Saveren (Güm. Kom)
27- Kayhan Eğilmez (Güm. Kom)
1- 27 kişi, 10 grup
2- 27 kişi (24 tutuklu, 3 hükümlü)
3- 27 kişi (19 siyasi tutuklu, 8 adi suçlu)
4- 8 adi suçlu (3 hükümlü, 5 tutuklu)
5- 2 Em. Sb. 4 Asb. 1 Em. Em. Müf., 12 serbest meslek, 2 öğrenci 5 işçi, 1 öğretmen
6- En küçük 18 yaş- en büyük 59 yaş
(4) 3 Eylül 1972: 20 Kasım 1972 koğuşta bulunulan süre:
(a) 3 Eylül 1972: 25 Eylül 1972 arasındaki dönemde:
Sadece koğuşun açıldığı 8x6 adım ebadında (6x4,5 m) bir hole çıkma müsaadesi verildi. Bu müsaade 06:30-20:30 arasında veriliyordu 20:30-06:30 arasında
koğuşun demir kapısı kapalı tutuluyor.
(b) 25 Eylül 1972: 14 Kasım 1972 arasındaki dönemde gayri muntazam şekilde (takriben haftada 3-4 gün) 36x4,5 m ebadında büyük koridorda havalandırma
imkanı verildi. Gerçekte koridorda dolaşma havalandırma yerine sayılmayacağı için ben bu müsaaden de yararlanmadım. Bu dönemde de (6x4,5 m) ebadındaki
koridordan dışarı çıkmadım. Büyük koridorda arkadaşlara dolaşmak için tanınan süre 1 saat idi.
(c) İhtilattan men kararının fiilen yürürlüğe konulduğu 14 Kasım 1972’den itibaren 06:30-20:30 arasında (36x4,5 m ebadında) Selimiye Kışlası’nın iç avlusunu gören büyük koridorda dolaşma imkanı sağlandı. Ben bu imkandan yararlanmaya başladım.
(d) Özet olarak:
(I) Bugüne kadarki dönemde geçen 140 gün içinde talimat gereğince 140 saat açık havada ve güneşlenmeye çıkarılmam gerekirken toplam olarak 12 saat
havalandırma uygulanmıştır. Bu görüldüğü veçhile talimatların tanıdığı hakkın 1/10’u bile değildir.
(II) Açıkta havalandırma ve güneşlendirme şöyle dursun, koğuşta bulunan üç pencere yağlı boya ile boyalı olduğundan pencereden gelecek güneşten ve
ışıktan yararlanma olanakları da bertaraf edilmiştir. Gündüz ışık yetersiz olduğu için ancak elektrikler yakılınca okuma imkanı bulunabilmektedir.
(III) Dünyanın hiçbir Ceza Evinde böyle bir uygulama düşünülemez. Mevcut bu durum Referans’ta belirtilen bütün dokümanlar, anayasa’mız, İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi, devlet olarak imzamız bulunan bütün antlaşmalara aykırıdır.
(IV) Güneş ve havanın insan sağlığı yönünden değeri kabili münakaşa olmadığından, bu uygulama sağlığımı olumsuz yönde etkilemekte. Devamlı
olarak hastalıktan kurtulamamaktayım.
(V) Elbette buna gerekçe olarak Ceza ve Tutuk Evleri’nin özel şartları ileri sürülemez. Çünkü Ceza ve Tutuk Evi açanlar bunlara, mevzuatımızda
emredildiği gibi şartları sağlamakla da yükümlüdürler. Bunlar yerine getirilmediği takdirde uygulama bir işkenceye dönüşür. Hukuk devleti’nden bahsedildiği sürece sağlığıma ve hayatıma yönelik bir tehdit mahiyetini alan bu yanlış uygulamanın düzeltilmesi istemekten daha doğal bir hak düşünülemez.
e- Mektup Meselesi
Madde-46: Hükümlülere gelen gazete, kitap ve mecmua gibi basılı yazılar ile sair eşya hakkında da aynı yolda muamele yapılır. (madde-44 ve 45’e bakınız)
(Subay ve askeri memurlarla sivil kişiler hakkında adli amirlik kararı olmadıkça bu yoldaki kayıtlamalar uygulanamaz.)

Uygulama:

(1) Yukarıdaki madde bugüne kadar uygulanmamıştır. Şöyle ki:
(a) Dışardan gelen ve dışarı gönderilen her türlü kitap, basılı evrak ve saire kontrol edilmekte. Dışardan gelen kitapların bir hafta sonra verildiği vaki
olmuştur.
(b) Bazı mektupların yerine ulaşmamıştır.
(I) 24 Ağustos 1972’de kızıma yazdığım mektup.
(II) 4 Eylül 1972’de eşime yazdığım mektup.
(III) 6 Kasım 1972’de anneme yazdığım mektup.
(c) Kontrol edilememe bir yana, kontrol halinde referanstaki dokümanların ilgili maddeleri gereğince gönderilmeyen mektupların haber verilmesi gerektiği halde
buna da uyulmak lüzumu hissedilmemiştir.
(d) (Hukuki durumuma ilişkin istekler ve notlar) – (Avukatlarım için) notlarımın (15-17. sahifelerine bakınız)
(2) Tamamen mevcut kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine uygun olan bu dokümana konu olan isteklerim sözlü olarak 13 Kasım 1972’de avukatım Sayın
Alp Kuran’a ulaştırılmış ve hepsi de Ceza ve Tutuk Evi yetki sınırlarını aşan haklı dileklerim avukat gözetimi ile grevli subay tarafından idareye yanlış intikal
ettirilmiş olmalı ki, akşam yoklamasında başka bir tema içinde nöbetçi Subayı Piyade Üsteğmen Mete….. tarafından koğuşta tartışma konusu yapıldı.
Bu tartışmadan anladığıma göre ve benim kanıma göre Ceza ve Tutuk Evi yetkilileri yanlış bir tefsir içinde bulunmaktadırlar ve bu hatalı tefsiri Askeri Ceza
ve Tutuk Evleri Talimatı’nın uygulamasında bariz hataların nedeni olmaktadır. Mevzuata uymayan bu uygulamanın önlenmesi için bu tefsirin hatalı olduğu
yetkili mercilere müracaat edilerek, tespit olunmakta mutlak lüzum görüyorum.
Şöyle ki; Sıkıyönetim ilamından sonra çıkarılan bir kanunla Sıkıyönetim’ce tutuklananların asker sayılması öngörülmüştür. Bu kanunun çıkarılma nedeni
gerekçe’sinde bellidir. 13 Kasım akşamı yapılan tartışma da Asker deyiminin er olarak tefsir edildiği ifade edilmiştir. Yani Ceza ve Tutuk Evi yanlış tefsirinden
hareketle herkese er muamelesi yapmaktadır.

Halbuki hukukun en belirgin prensiplerinden biri, hiçbir kanuna mukabiline şamil olmak imkanını tanımayacağına göre, kazanılmış bir hak olan Emekli Subay
olarak Subay statüsünün bütün haklarından yararlanmam doğaldır.
(aa) Böyle olduğu için, Emekli maaşı alıyorum.
(ab) Böyle olduğu için, Sağlık Fişi’ni kullanmam gerekir..
(ac) Böyle olduğu için, Seferi Görev Emri ile bir celp vukuunda İzmir, 15. Kor.ya katılmak emrini almış bulunuyorum.
(ad) Esasen tutuklunun masum addedilmesi de yasalarımızın gereğidir. Yanlış bir tutum ve anlayışla gasp edilen haklarım Askeri Ceza ve Tutuk Evleri talimatı
gereğince verildiği takdirde:
-Sb. koğuşuna alınmam (Böyle bir koğuş olmadığı için ihdas edilmesi gerekir) (madde-35)
-Yatak takımlarımın Ceza Evine sokulması (madde-20)
-Gazete, kitap, mecmua, basılı yazılar ve sair eşyalarımın ve mektuplarımın gidip gelmelerde aramadan ve kontrolden azade tutulması gerekir 
(Madde- 44, 45, 46)
-Götürüp getirmelerde muhafız subayından başkasının bulundurulmaması ve kelepçe takılmaması gerekir (madde-55, 56, 57)
-Saç kesilmesinin kanunsuz olduğu meydana çıkan (madde-75)
-Bugüne kadar uygulamada ihtiyaç olduğunda ilaçları kendi paramla temin ettim.

Halbuki Sağlık Fişi’m var. Bu Türk Silahlı Kuvvetleri İç hizmet kanun ve yönetmeliğinin bana sağladığı müktesep bir haktır.
Halbuki bugüne kadar ki uygulamada sağlık Fişi’nden yararlanma hakkı tanınmamıştır (İlgili mercilerden bu husus sorulmalı ve uygulamaya mesnet olan
mevzuatın ne olduğu sorulmalıdır. Hukuken %100 haklı bulunulduğuna göre bu hususun tespiti diğer meseleler için de kıstas olur ve Tutuk Evi bana er
muamelesi yapmak için neden bulamayacağı gibi, bugüne kadarki yanlış gayri hukuki uygulamasının tarihi sorumluluğunu taşır)
f- Götürülüp getirilme meselesi:
Madde-55: ……… müdür veya idare memurunun göreceği lüzum üzerine tutuklulara sevk sırasında kelepçe de vurulabilir. Ağır cezalı suçlardan ötürü
tutuklu bulunan erata herhalde kelepçe vurulur.
Madde-57: Subaylarla askeri memurlar memur edilecek bir muhafız subay tarafından götürülüp getirilir. Ve haklarında adli amirlikçe emredilmiş olan diğer
lüzumlu tedbirler alınır.

23. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder