12 Ağustos 2019 Pazartesi

1960 Öncesi, 1980 Sonrası, Faşizme Karşı Dilekçeler. BÖLÜM 30

1960 Öncesi, 1980 Sonrası, Faşizme Karşı Dilekçeler. BÖLÜM 30




Ek 46

Sorgu Evresi Sonunda Hukuki Durumum Hakkında İstanbul, 5 Şubat 1974
1. Ordu Komutanlığı, 3 No.lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi Başkanlığına,
Sanık: M. Talat Turhan
Konusu: Sorgu Evresi Sonunda Hukuki Durumumu.

Konunun eleştirisi:

I. Bölüm:

1- 17 Ocak 1974 tarihinde yapılan duruşmada, dava dosyasının, dizi pusulası, Sahife: 16. Sıra No: 314 ve 315’te bulunan, bir “Güvenlik Örgütü”nün öz
yapısının somut örneği olan ve “Hukuk Devleti” kavramını temelinden sarsacak nitelikteki bir belgesinden söz ederek, bu belgede imzası bulunan kişiyi ve
örgütü, ispata çağırdım. Bu beyanlarım duruşma tutanağına bütünü ile yansımamıştı.

Gerçekte bu belge, 12 Mart sonrası uygulaması içinde, “Devlet Benim” diyebilen anlayışın ulusal bir güvenlik örgütümüzün bir bölümünü, kendi çıkarları
doğrultusunda, birtakım kişi ve güçlerce kullanıldığının açık bir kanıtı olduğu kadar, şahsımda idarenin, yargı alanına sorumsuz bir saldırısını göstermesi
yönünden, tarihsel bir niteliği vardır. Tabii bu meyanda, nasıl bir tertibin kurbanı olarak, yetkisiz ve sorumsuz organların direktifi ile, huzurunuza sanık olarak
getirilmemi belirtmesi nedeni ile de benim için özel bir anlam taşımaktadır.
Belgenin varlığını çok önceden biliyordum. Hatta kimlerin ağır baskı ve zorlamaları sonunda, imza sahibinin, o günlerin koşulları içinde, belki de vicdanı
ürpererek, bu tertibe sokulmak zorunda kaldığından da haberim vardı.
Daha önemlisi, tertipçilerin iğrenç iktidar arzularına ulaşmak için, sürdürdükleri entrikalar devam ediyor ve bunların yansıması beni ister Kontr-Gerilla ister
Selimiye bodrumundaki hücreler, ister hapishane koğuşu olsun buluyordu.
2- Bugün bu iğrenç oyunun oyuncularının canlarına ot tıkıldığı yeni ve demokratik bir döneme ulaşmış olmasının huzuru içinde, geriye baktığımda, entrika elebaşılarının tasfiye edildiğini de görüyorum. Bu çok değişken politik ortam içinde, ortamın koşullarına sıkı sıkıya bağlı olarak sahneye konan Bomba
Davası, yeni bir evreye ulaşmıştır.
O halde Devletin en önemli bir “Güvenlik Örgütü”nün beni açıkça suçlayan yazısı karşısında, bunun ispatını istemek sanıkların en doğal hakkı değil midir?
3- Bu istemi bu kadar tok sesle belirtebilmemin tek nedeni, suçsuz olmanın bana vermiş olduğu cür’et ve cesarettir.
Çünkü; bu belgedeki suçlamaları var olmaksızın önünüze getirebilecek kadar şebekeleşen entrika güçleri ve çeteleri inlerine çekilmişlerdir bugün.
Ve çünkü; Yüksek Mahkemeniz, böyle bir hukuka saldırı niteliğinden olan bir isteme itibar etmeyecek kadar, hak ve hukuk kavramlarına saygılı olduğunu, o
belgede suçlanan altı kişiyi salıvermekle göstermiş bulunmaktadır.
4- Bu dilekçe, bir tahliye istemi dilekçesi değildir. Suçsuz bir kişi benim anlayışıma göre, hakkını istemez, ona hakkı verilir. Böyle bir durumda Yüksek
Mahkemenizin yetkileri arasında bulunan re’sen tahliye müessesesinin harekete geçirilmesi gerekir. Koşullar elverdiğinde, bu yolla hakkımın verildiğini görmek
benim tercihlerim arasındadır. Bu nedenle bu güne kadar tahliye isteminde bulunmadım ve aynı istemde bulunmak isteyen değerli avukatlarıma da karşı
çıktım.
5- O halde bu dilekçe ile ne yapmak istemekteyim? Bu dilekçe, mahkemeye sunmayı arzuladığım “Talat Turhan Dosyası”nın bir bölümünü kapsayan
eleştirilerden oluşmaktadır.
6- Duruşma evreleri içinde Savunma Evresi, olduğunu da biliyorum elbette. Beni bu ön çalışmaya yönelten etken, suçsuzluğumu kanıtlamak çabası da değildir.
Suçsuzluğumun belgesi, mahkeme dosyası’nda duruyor. İdari bir organın tutuklama yetkisini kendisinde görebildiği bir ortamda, bir insana sanık demek
dahi hukukun bütün kuralları ile ters düşmesi bir yana, kamu vicdanını da rencide etmesi gerekir.
Bu nedenle yetkisi olmayan bir örgütün emri ile beni mahkeme önüne getiren herkes bana yapılan tertiplerin sorumluları ve suçlularıdır. Bunlardan yaşadığım
dönemde hesap sorulmasa bile, şimdiden tarihin sanık sandalyesine oturduklarını görüyorum. 

Çünkü:

Ahlak, vicdan ve yasadışı yöntemlerle vatandaşlarına tertipler hazırlayanların, devlet kadroları içinde bulunmaları, bir yandan bürokrasiyi kanserleştirirken, bir
yandan da vatandaşın, en kutsal kavramlara inancasını yitirebilir. İnançları yitirilen toplumlarda, anarşinin filizlenmesinden daha doğal bir oluşum
düşünülemez.

7- “Talat Turhan Dosyası”nı ilk kez ben hazırlamıyorum. Hukuk katında bunun sorumlusu Askeri Savcı Nevzat Çizmeci’dir. Çizmeci, Dizi Pusulasısında açtığı
davanın adını koyarken kendini ele veriyor. Şöyle ki: “Dizi Pusulası, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı 1973/5-79 Sayılı, Talat Turhan ve diğer
bir kısım sanıkla ilgili dava dosyasının dizi pusulasıdır.” Başlığını taşımaktadır.
Evet başlık aynen böyle. Yani Askeri Savcı Nevzat Çiçmeci’ye göre, terazinin bir kefesinde Talat Turhan vardır, diğer kefesinde diğer sanıklar.
Bu Sayın Savcının, hukuk dışı angajmanları içinde başta meslektaşları vardır. Ve onlar dün aynı anlayışla 27 Mayısçı’lara hizmet sunmuşlardı. Bu anlayışın
sonucu olarak 1960’larda Yassıada’ya Tünel Kazdırma suçunun yaratıcıları olarak birçok insanı aylarca zulüm içinde yaşatmışlardı. Devir değişmiş, hizmet
anlayışlarını hemen yeni devre uydurup, Sabotaj-Bomba Davaları ve bu meyanda Boğaz Köprüsü provokasyonunun mimarı oldular. Böylece, bir kısım
kişilerin iktidar hırslarına hizmeti marifet sayan bu kişilerin bütün bunları hukuk adına yapmalarının üzerinde uzun uzun düşünülmelidir. Yaptıkları hizmete
karşılık emir aldıkları kimselerden bekledikleri karşılık sadece İstanbul’da kalmaktır. Nitekim öyle olmuştur da… Biz bu nitelikte bulunan kişilerin yargı
kadroları içine dek sızmış olduğunu yaşamımızla idrak etmenin kuşkusu içinde bulunuyoruz.
8- Kutsal kişi hak ve dokunulmazlığının gereği olarak, Anayasal haklarımdan yararlanarak ve güvencemi yitirmeksizin bugüne kadar her makama başvurdum.
İşkence gördüğümü, yapan ve yaptıranların eylemlerini, işkence yerini, işkence yapanların isimlerini açıkladım. Bu tertiplerin içinde gördüğüm Askeri Savcı
Nevzat Çizmeci’yi iki kez intinkâf’a davet ettim. Çizmeci her seferinde iddianamesinin tek dayanağı olan ifadelerin, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde,
kanuni koşullar içinde alındığını iddia etti.
Ama, Türkiye’nin politik koşulları, onun ve hizmetinde olduğu çevrelerin planları doğrultusunda gelişmedi. Bir gün geldi, aynı Savcı “Emniyet beyanının tam
anlamı ile doğru olduğu şeklinde kendimizi angaje etmek istemeyiz. Yalnız Emniyet ifadesinin serbest iradesi mahsulü olduğunu beyan ediyoruz.” (Duruşma
Tutanağı Sahife 303)

Askeri Savcı Nevzat Çizmeci’nin bu beyanı anlamlıdır. 39. duruşma günü tam aksini söylediği halde, 40. duruşma gününde bu geri dönüşün nedenleri olsa
gerektir. Elbette var. Askeri Savcı suçluların telaşı içinde bu ihtiyacı duymak durumundadır. Günlerden Perşembe, takvim 18 Ekim 1973’ü göstermektedir.
Seçim sonuçları alınmıştır ve onun umduğu dağlara kar yağmıştır. Ve artık Çizmeci “Emniyet ifadelerine angaje olmak istememek” durumundadır.
O halde, iddianamenin dayanağını kendi eliyle çekerek çökerten Askeri Savcıyı mazur mu görmeliyiz? Hayır. O, hukuka entrika sokmanın telaşı içinde
çırpınmaktadır artık ve bu nedenle de atandığı Gelibolu’ya gitmek yerine kendini daha güvenli hissedebileceği bir göreve atanmanın yolunu bulmuştur.
9- Şimdi, kendisini ilk kez istinkaf’a davet etmemin nedeni olan, iddiası hi- lafına emniyet müdürlüğünde değil, yasadışı bir gizli örgüt olan Kontr-Gerilla’da veya
MİT’te ifade verdiğimi kanıtlayan belgeden birkaç satır alarak onu yalanlayayım ve malzemesinin hukuki olmadığını kanıtlayayım. (madde-4 gerek İstanbul ve
gerek Ankara’da yakalanacak, bu şahısların, her türlü ihtilattan men edilerek üzerlerinin, ikamet ve işyerlerinin sıkı bir aramaya tabi tutularak, suç delilleri teşkil edebilecek vesaikle birlikte ivedilikle büromuza sevklerine müsaadelerinizi emirlerinize arzederim.) “Dizi Pusulası. Sahife 16, Sıra No: 314-315’deki belgeye
bakınız. (Ek-1)
Tabii bu belgenin başlığı Milli Emniyet İstanbul Bölgesi Başkanlığı olunca, Talat Turhan’ın sevkedildiği büronun da Milli Emniyet Sorgulama Bürosu olduğu ortaya
çıkar ki; 8 Haziran 1973 tarihinde Yüksek Mahkemenize sunduğum ve gereği için gönderildiği İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığınca sonuçlandırılmayan dilekçem
ve 12 Haziran 1973 günü, gereği için Başbakanlık’a, bilgi için Genel Kurmay Başkanlığı’na sunduğum dilekçelerimde ben de aynı iddiayı tekrarlıyordum.
Ayrıca, 2 Ekim 1973 tarihinde verdiğim bir dilekçede de eski Sıkıyönetim Komutanının bir dergi ve gazetede çıkan beyanlarını tanık göstererek gayri
meşru bir sorgulama yöntemi ve işkence gördüğümü belirttim.
Böylece yetkisiz kurulların, her türlü insani, ahlaki, vicdani ve hukuki değerlere itibar etmeksizin, iğrenç yöntemlerle düzdükleri senaryolara göre, seçtikleri
kurbanlarına verdirttikleri rol doğrultusunda ikrarnameler imzalattıklarını ve bunun tahkikini (bir parlamento komisyonu kurularak) istedim.
Gerçekte dosyada benimle ilgili bu MİT belgesi var oldukça benim tüm çabalarıma gerek bile yoktu. Ama, amacım işkencecileri ve onların hamilerini
sergilemekti.
10- Evet, Talat Turhan’ın sorgusu Milli İstihbarat İstanbul Bölgesi Daire Başkanlığı’nın Erenköy Bürosu’nda (Faik Türün’ün deyimiyle Anadolu Yakası’nda
kiralanmış bir köşkte) yapılmıştır. Bu nedenle “Dizi Pusulası” Sahife 16, Sıra No. 314-315’deki belge doğrudur. Doğru olmayan uygulamanın tarzıdır. Çünkü bina
Milli Emniyetindir ama, orada icra-i san’at eden işkenceciler ilk kademede Gn. Memduh Ünlütürk’e, daha sonra da Gn. Faik Türün’e bağlı olarak devletin bütün
güçlerini belli bir amaca yönelik kullanmaktadırlar. Görünürde bu amaç, birtakım tutucu ve çıkarcı güçler ve onların yan destekleriyle bütünleşmiş olarak Sunay-
Tağmaç ikilisinin iktidar hırsları ve Dünya görüşlerine göre düzenin iç ve dış egemen güçlerin isteği doğrultusuna getirilmesi idi.
11- Şimdi, Askeri Savcı Nevzat Çizmeci’den soruyorum: Cumhuriyet yasalarının koruyucusu yükümlülüğü ile görevli olduğu halde ve 644 Sayılı, Milli İstihbarat
Teşkilatı yasasına göre, bu örgütün sorgulama yapmak yetkisi ve hakkı olmadığı, yasa emri iken, bu davayı, belli yöntemlerle Kontr-Gerilla, denilen gizli bir örgütçe alınan gayri meşru ifadelere göre nasıl açabilmiştir. (K. Gerilla için 6 Aralık 1973 tarihli dilekçeme bakınız.)
Aynı soruyu, hukuk, adalet, hukuk devleti, demokrasi kavramlarına sahip çıkan Melen’ler, Talu’lar başta olmak üzere sorumluluğu üzerinde taşıması gereken
tüm yetkili kişilere yöneltiyorum.

Sorun bir kişinin, yüz kişinin, bin kişinin hakkının verilmesi ya da verilmemesi “4” olmaktan çıkmış. Devletin var olması, ya da yok olması niteliğine dönüşmüştür.
En kutsal kavramların temeline dinamit koyanların maskeleri düşürülmeli ve bu adamlardan devlet kadroları arındırılmalıdır.
12- Böylece dilekçemin ana amacını açıklamış bulunmaktayım. Şimdi de yasadışı yöntemlerle oluşturulmuş Askeri Savcı Nevzat Çizmeci’nin
iddianamesinde bulunan tüm suçlamaların kaynağını teşkil eden ifadelerin incelenmesini kapsayan incelememi sunacağım. Bu sunuş sonunda Yüksek
Heyetinizin, daha sorgu evresi sonunda, benimle ilgili tüm suçlamaların kaldırıldığını, bir daha müşahade etmek imkanını bulmuş olacağını sanıyorum.
a- Sorgumda davaya dahil edilen kişilerden tanıdıklarımla olan ilişkilerimi, Duruşma Tutanağı Sahife 33, 36 ve 47’de açıklamıştım. Bu kişiler dışında
olanları ise tanımadığımı belirtmiştim. Bu beyanım sorgu evresi sonunda doğrulanmıştır.
(1) Tanıdığım veya tanımadığım halde, benimle ilgili atfı cürümleri bulunan kişilerin, bu atfı cürümlerini kaldırmalarını belirleyen Duruşma Tutanağı Sahife
No.larını içeren çizelge Ek-2’dedir.
(2) Tanıdığım veya tanımadığım halde, benimle ilgili atfı cürümleri bulunan kişilerin hukuki durumunu saptamakta yararlı olacağını umduğum ve özellikle atfı cürümleri bulunan emniyet İfadeleri, Askeri Savcılık ifadeleri ile, tutuklama mahkemesindeki beyanlarına karşı, sorgularındaki cevapların Duruşma
Tutanağındaki Sahife No.larını içeren çizelge Ek-3’dedir.
(3) Tanımadığımı sorgumda beyan ettiğim kişilerin, beni tanımadıklarını belirleyen çizelge Ek-4’tedir.
(4) Bu dört ekin incelenmesinden çıkan sonuca göre (Ek-4 Sahife 2, Notlar bölümüne bakınız.)
Davada bulunan 59 sanıktan, 16 tanesini tanımakta olmam ve bu 16 kişiden, 12’sinin bana atfı cürümü bulunduğu ve bu atfı cürümlerin tümünün sorgu evresi
sonunda kaldırılmış olmasıdır.
b- Bu gerçeğin ortaya çıkmasına rağmen, yaptığım çalışmayı yeterli görmeksizin, Duruşma Tutanağında yer alan ve bir yandan suçsuzluğumu bir yandan da
üzerimde yürütülen tertibi hazırlayanların sarfettikleri çabaları bir bakışta gözler önüne sermek için, emniyet ifadelerindeki Sıra No, ifade alınış sırası kabul
ederek ilgili kişilerin beyanlarını Duruşma Tutanağı’ndan aynen alarak hazırladığım belgeyi Ek-5’te sunuyorum.
c- Ek-6’daki çizelgede ise benimle ilgili sanıkların hukuki durumlarının saptanması ve dolayısıyla benim durumumun aydınlanması yararlı olacağını
sandığım bazı tarihler verilmiştir. Bu çizelge incelendiğinde:
(1) Bana atfı cürümde bulunan kişilerin, hemen hemen tümünün Kontr-Gerilla gizli örgütünde belli yöntemlerle ifade verdikleri görülmektedir.
(2) Benimle ilgili kişilerin, dört kademede tutuklandığını ve bu tutuklamaların, ülkenin politik koşullarına bağlı bir seyir takip ettiği açıkça görülmektedir.
(a) I. grup (Benden önce gözaltına alınanlar.)
Bu grupta bulunan kişilerden Turhan Önalan ve Mümtaz Aktaş, eylemlerini ve niteliklerini belirtmişler ve beni suçlamak için İstanbul Emniyet 1. Şube Müdürü
Şükrü Balcı tarafından kendileri ile pazarlık yapıldığını sorgularında beyan etmişlerdir. Salım Yavuz’la ilişkilerimin sınırlı olduğu kendi beyanları ile de
saptanmış olduğu halde, bir yandan dava üzerinden saptırılır genişletilirken, bir yandan da politik yön verilip, arzulanan yöne alınan tahkikatla, ilgililer niyetlerine ulaşmışlardır. Esasen Salim Yavuz, duruşmada çok kereler davanın kendi üzerinden saptırıldığını beyan etmiştir.
Fevzi Özkaya; Salim Yavuz’dan alınan ikrarların, bana da yönelik olarak genişletilmesi için, korkunç ve iğrenç işkence altında istenilen doğrultuda ifade
vermek zorunda kaldığını sorgusunda beyan etmiştir.
Ersin Ertekin, Köprü Provakosyonu’nu sahneye koymak ve senaryonun dinamit boşluğunu doldurmak için seçilmiş bir kişi gibi görünmektedir.
(b) II. grup (Aynı dönemde Kontr-Gerilla’da bulunduğumuz kişiler) I. grupta bulunan 5 kişi ile, davanın çatısı çatılmış ve tasarı alanı tertipçilerce
hazırlandıktan sonra (Klasör: 2, Dizi 314-315)’deki MİT istemi ile hem de “Tutuklanacak şahıslar” kaydı ile bu grupta bulunan kişiler gözaltına alınmışlardır.
(Ek-1) Gözaltına alınan kişilere, kendilerinden önce alınan ikrarlar doğrultusunda ifadeler oluşturmak çabası ile her türlü işkence gördükleri sorgularında beyan
etmişlerdir.

I- Memduh Eren, Nuri Yazıcı, Vahap Mutlugün ve Mahmut Dondurmacı’nın, benden önce ifade verdikleri, hem emniyet (Kontr-Gerilla) ifadeleri tarihinden
hem de Dosya Sıra No.larının takip ettiği sıradan anlaşılmaktadır.
II- Ek-6 çizelgeye göre Adnan Çakmak ve Rafet Kaplangı’nın benden sonra ifade verdikleri görülmekte ise de, ben sorgumda Kontr-Gerilla ifademin 
yanlış olduğunu açıklamıştım. Esasen görüldüğü gibi tertip benim üzerimde yürütülmektedir.
III- Gerçekte aynı anda Kontr-Gerilla Gizli Örgütü’nde sorgulanan kişilerin kiminin ilk önce, kiminin sonra atfı cürümde bulunduğunu saptamak hemen hemen imkansızdır. Çünkü; buradaki sorgulama devamlı olarak sözlü, el yazılı yapıldıktan sonra daktiloya geçirilmektedir. Daktilodan önceki hazırlık döneminde bir kişiden alınan ikrar, ötekilere aktarılmaktadır.
Sorgulama timi ve işkenceci başı olan kişinin sık sık tekrarladığına göre, bu işin koordinasyonunu yapan 21 Kurmay Subay, Kontr-Gerilla’da görevli
bulunmaktadır. Böylece Kurmay Subay olamamış Eyüp Özaltaş bu seçkin grubu da, bilinç altındaki kompleksleri doğrultusunda, bu kirli işe girmiş göstererek
sorgulanan kişiler nezdinde onları itibarsızlaştırma yoluna bile tevessül edebilmiştir.

(c) III. grup: (Benden sonra gözaltına alınanlar)

Bu grupta bulunan kişiler de iki kısım halinde tutuklanmışlardır.

(1) III. grup, I. kısımda bulunan kişiler. (Ek-6)

Selahattin Uzunismail,
Atamer Erol,
Alp Kuran,
Fuat Turan (Tutuksuz)
Salih Zeki Yılmaz.
Bu kişiler Askeri Savcının tasarı halindeki iddianamesindeki boşlukları
tamamlamak, ve bazı idari tasarrufları haklı çıkarmak, olaylara süreli bir hava
vermek için alındıkları anlaşılmaktadır.
(II) III. grup, 2. kısımda bulunan kişiler: (Ek-6)
Saim Deliismailoğlu,
Osman Deniz,
Hasan Yalçınkaya,
Numan Esin,
Mehmet Çınar.

31. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder