12 Ağustos 2019 Pazartesi

1960 Öncesi, 1980 Sonrası, Faşizme Karşı Dilekçeler. BÖLÜM 16

1960 Öncesi, 1980 Sonrası, Faşizme Karşı Dilekçeler. BÖLÜM 16


Bu durumda sadece iki olasılık düşünülebilir:

a- Başbakan Talu, bu tutumu ile Faik Türün mezaliminin iştirakçisi durumuna düşmüştür. (Talu, 16 Haziran 1973’de uçakla İstanbul’a gelmiş Yeşilköy’den
Helikopter’le doğruca Selimiye’ye gelerek, bu konuyu Türün’le görüşmüştür.)
b- Talu’nun bu tavrını, tarih önünde saptamak için, 11 Şubat 1974 tarihinde, Başbakan Ecevit’e, 380 kelimelik bir ELT telgraf çekmiş bulunuyorum. (Selimiye
postanesi makbuz No: 167)
b- Gerek, 8 Haziran 1972 ve gerekse 12 Haziran 1972 tarihli dilekçelerimin cevapsız kalması bir yandan iddialarımın haklılığını ortaya çıkarırken, bir yandan
da, Türün ve Talu ikilisini, tarih önünde suçlu sandalyesine oturtmuştur.
e- Zaman beni kesinlikle doğrulmamış, benden 9-10 ay sonra yüce Parlamento’da, 12 Haziran 1973 tarihli dilekçemde ve sorgumda varlığından söz
ettiğim, yasadışı, Kontr-Gerilla Örgütü’nün gerçek olduğunu, Sayın Başbakan Ecevit Parlamento’da dile getirmiştir. (5 Şubat 1974 tarihli TBMM tutanak
dergisine bakınız.) 6 Şubat 1974 tarihli Hürriyet gazetesinin manşeti aynen şöyle Demirel’e cevap veren Başbakan: “İşkence, Kontr-Gerilla iddialarını ispat 
etmek için devlet arşivlerini karıştırmaya gerek yok.”
f. Bundan başka:
1- Klasör II, Dosya Sıra No: (Dizi Sıra No:) 314, 315 teki MİT yazısı, tek başına, 8 Haziran ve 12 Haziran 1973 tarihli dilekçelerde öne sürdüğüm iddiaların 
gerçek olduğunu ve o dönemde tam aksini söyleyen tüm yetkililerin beyanlarının gerçekdışıolduğunu ortaya koymaktadır.
2- Bilindiği gibi, 644 Sayılı Yasa gereğince sorgulama ve soruşturma yapmak hakkı olmayan, MİT’te sorgumun yapıldığını İlgi (a)’daki belgenin ortaya koyması,
hazırlık soruşturmasını gayri meşru hale getirmektedir.
3- Faik Türün, Hürriyet gazetesine verdiği beyanatta, Hazırlık Soruşturmasının yasadışı yöntemlerce, yasadışı örgütlerce yapıldığını itiraf etmiştir. Bu meyanda,
yardımcılarından önde gelen kişinin, Gn. Memduh Ünlütürk olduğunu da açıklamıştır. (Hürriyet gazetesi, 7, 8, 9, 10, 13 Şubat 1972 tarihli nüshalarına bakınız.)

Faik Türün’ün bu itirafları, benim bu konuda geçen sene, onun komutanlık döneminde, öne sürdüğüm iddiaları doğrulamaktadır.
8 Haziran 1973 günkü duruşmadaki sorgumda şöyle diyordum: D.Tu.Sh.16 “Bugün İstanbul’da işkence şebekesi vardı. Şebeke Faik Türün tarafından
yürütülmektedir. Orada Gn. Ünlütürk de vardır. İşkencelerle tespit edilmiş ifadelerle burada icrai adalet edilemez.”
g- Fakat bugün görüyorum ki, işkence ile alınmış, Emniyet ve Kontr-Gerilla ifadeleri dışında aleyhimde tek delil bulunmamasına rağmen, tüm benimle ilgili
sanık ve tanık beyanları lehimde tecelli ettiği halde ve bir tedbir olan tutukluluk müessesinden yararlanılarak, 671 günden beri içerde tutuluyorum. Türkiye
gerçeklerini bildiğim için, bunları doğal karşılıyorum. Eğer bu gerçeklere sırt çevirseydim, şimdi başka yerlerde bulunurdum elbette. Atatürk’ün Bursa Nutku ile verilen görevlerin takipçisi olarak müsterihim. Sıkıyönetim Savcılarından bazıların Bursa Nutku’nun, Stalin’e ait olduğunu iddia edecek kadar cahil olduğu bir dönemde, bir başka savcının talihsiz bir belgesi olan, Bomba Davası İddianamesi’ne dayanılarak tutuklu tutulmam sadece inançlarımı kuvvetlendirir.

Sonuç ve İstekler.,

1. İlgi (a) Ek-2’deki benimle ilgili 20 Eylül 1972 tarihli rapor sahtedir. (D.Tu.Sh.31)
Bu hususta Yüksek Mahkemenin kararı (D.Tu.Sh.38) konunun delillerin ikamesi veya soruşturmanın genişletilmesi safhalarında dikkate alınacağı şeklindedir. 
Bu dava ile hakkımda tertipler düzenleyenlerin, yasadışı tutumunu ve gayri kanuni bir hazırlık soruşturmasına tabi tutulduğumun saptanması için dilekçemde belirttiğim tespitlerin yapılmasını talep ediyorum.
2- 8 Haziran 1973’te Mahkemeye sunduğum, 12 Haziran 1973 te Başbakanlık ve Genel Kurul Başkanlığına sunduğum dilekçelerimdeki (Ek-1) iddialarım, İlgi
(a)’daki (Klasör II, Dizi 314, 315 deki) MİT yazısı ile resmen, Faik Türün’ün Hürriyet’e verdiği demeci ile gayri resmi olarak doğrulanmış olmasına rağmen, 8
Haziran 1973 tarihli dilekçemde, istediğim tespitlerin yapılması için ilgili mercilere yeniden başvurularak gereğinin yapılmasına yardımcı olunmasını saygı ile arz ederim.

Talat Turhan

Ekler
Ek-1 12 Haziran 1973 tarihli dilekçe sureti. (4 sahife)

Ek 23

Türün’ün Hürriyet Gazetesine Verdiği Beyanatın Eleştirisi
İstanbul, 18 Temmuz 1974
1. Ordu Komutanlığı
3 No.lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi Başkanlığına
Selimiye-İstanbul,
İçindekiler:
Dilekçe 13 Sahife
Ek-1:Ek-6 6 Sahife
Ek-7 3 Sahife
Ek-8 1 Sahife
Ek-9 1 Sahife
Ek-10 1 Sahife
Ek-11 1 Sahife
Ek-12 1 Sahife

Dilekçeyi Veren Sanık: M. Talat Turhan

Konusu: Eski Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün’ün Sıkıyönetim uygulamaları ve Hazırlık Soruşturması ile ilgili olarak Hürriyet gazetesine vermiş olduğu 
beyanatın eleştirisi.

Konunun İncelenmesi:

1- Genel:

Yüksek Mahkemeniz, 28 Haziran 1974 günkü duruşmada Hürriyet gazetesinde yayınlanan Faik Türün beyanatında mahkeme celbine karar vermiştir.
(Du.Tu.Sh.559)

  Bu beyanlar; gerçekte benimle ilgili iddialar, ifadelerim, sorgum ve muhtelif tarihlerde mahkemeye ve diğer mercilere sunduğum dilekçelerle çok sıkı sıkıya
ilgilidir. Faik Türün açıklamalarıyla adeta beni doğrulayan önemli bir tanık durumuna kendisini sokmuş bulunmaktadır. Çünkü duruşmanın bu evresine
kadar neyi iddia etmişsem, iddia makamı ve diğer yetkili makamlar tam aksini iddia ettikleri halde, Faik Türün aradan bir sene geçtikten sonra değişen koşullar
içerisinde beni doğrular duruma girmiştir.

Beyanatı bir başka açıdan eleştirdiğimiz takdirde ise, Orgeneral rütbesine kadar ulaşmış, Sıkıyönetim Komutanlığı yapmış bir kişinin hukuk devleti kavramıyla 
ters düşen, hatta en ilkel hukuk kurallarına dahi uymayan anlayışını sergilemek ve bu suretle de tarihe ışık tutmak olanağını bulacağımı umut ediyorum.

2- Eleştiri:

a. Ek-1 de sunduğum 6 Şubat 1974 tarihli Hürriyet gazetesinde Sayın Başbakan Bülent Ecevit’in “İşkence ve Kontr-Gerilla iddialarını ispat etmek için arşivleri
karıştırmaya gerek yok” şeklindeki beyanatı manşette yer almıştır.
Sayın Başbakan’ın bu beyanatından hemen bir gün sonra, gene Hürriyet gazetesinde yer alan Faik Türün’ün açıklamaları anılan beyanatla çelişmektedir.
(Ek-2 ile 6’daki 7,8,9,10,13 Şubat 1974 tarihli Hürriyet gazetelerine bakınız.)
Esasen, Sayın Ecevit muhalefette iken de, yasadışı Kontr-Gerilla örgütünü ağır şekilde eleştirmiştir. Bu eleştirinin çıktığı 133 Sayılı Yankı dergisinin ilgili bölümü
(Ek-7) de sunulmuştur.
Bu açıklamamdan anlaşılacağı gibi, Türkiye’deki politik ortamın tutucu güçlerin ve onların iç ve dış destekçisi çevrelerin planları dışında bir oluşum göstermesi
sonucu Sayın Ecevit; Erim, Melen, Talu’nun tam aksine, Kontr-Gerilla’nın ve işkencenin varlığını gerek muhalefette gerekse iktidarda iken kabul etmiş
olmaktadır.
Bu kabulden sonra, Faik Türün açıklamalarının aynı gazetede neşri, eğer bir tesadüf veya bir gazetecilik tekniği değilse, Faik Türün adına ciddi bir talihsizlik
olmuştur. Ve bu durumda değerli bir Başbakan tarafından yalanlanmış bir eski Sıkıyönetim Komutanının tüm açıklamaları değersiz hale gelmiş bulunmaktadır.
b. Fakat, konu benim açımdan özel bir önem taşıdığından, Yüksek Mahkemenizden, Faik Türün’ün tanık olarak dinlenmesini talep ettim. Kendisiyle,
sanık sandalyesinden diyalog kurarak, her önüne gelenin her konuda konuşamayacağını tarih önünde saptamak istemiştim. Mahkemeniz, sadece bu
konudaki gazete nüshalarının celbine karar vermekle yetindiğinden, önemine binaen görüşlerimi yazılı olarak sunuyorum.
Faik Türün’ün açıklamaları içinde en kayda değer olanı, Kontr-Gerilla konusudur.
Konuyu eleştirdikçe görüleceği gibi, ne yazık ki Türün kendi kendisiyle de çelişmektedir.

1- 1402 Sayılı Sıkıyönetim Yasasının 2. maddesi: “Milli İstihbarat Teşkilatı Sıkıyönetim Komutanlığı ile işbirliği yapar” hükmünü amirdir. Ne Milli İstihbarat
Teşkilatı Kanununda, ne de 1402 Sayılı Sıkıyönetim Yasasında, bu konuda ayrıntılı bir açıklama olmamasına rağmen, işbirliği deyimi sınırlı bir ilişkiyi ifade
eder. Fakat Faik Türün ve onun anlayışındaki kişiler, bu kadarıyla yetinmeksizin, Türkiye’deki sosyal uyanışı önlemek için, yasadışı, dışa bağımlı, gizli örgütler
kurarak çalıştırmışlardır.

2- Bu anlayıştaki kişiler, kavram kargaşası yaratarak, Türkiye’nin bir iç harbe sürüklenmekte olduğu fikrini kamuoyunda oluşturmaya çalışmışlar ve bu amaçla
toplumun her sınıfında bireysel ve gruplar halinde tahrikler sürdürmüşler, yaratmayı başardıkları ortamda, gayri nizami harp yöntemleri uygulamışlardır.
Halbuki (Ek-8’deki 1 Ekim 1973 tarihli Yeni Ortam gazetesinde açıklandığı gibi, gerçekte: “Kontr-Gerilla; Hak, hukuk, kural tanımayan düşman ajanlarına karşı
aynı şartlar içinde savaşacaktı. Düşman ajanları öldürüyorsa, o da öldürecek, düşman ajanları işkenceyle bilgi alıyorsa, o da alacak, düşman tedhiş yapıp
korkutuyorsa, o da yapacaktı. Kontr-Gerilla’nın görevleri bütün çarelere başvurarak yurdu düşman karşısında savunmaktı.
Kontr-Gerilla düşman karşısında görev yapmak amacıyla kurulmuş bir örgüttür.”
3- Bu hususu saptadıktan sonra, Türk halkına yöneltilmiş hıyanet, tüm boyutlarıyla aydınlığa kavuşmaktadır. Çünkü; Türkiye’de amacından uzaklaştırılan,   bir Kontr-Gerilla uygulaması, yasadışı yöntemlerle, kendisini Türk sayan hainler tarafından, Türk Halkının her kesimindeki insanına uygulanmıştır.
4- 2 Ekim 1973 tarihli duruşmada Yüksek Mahkemenize Kontr-Gerilla konusunda teorik bilgileri içeren, Sayın Başbakan Ecevit’in o zamanki görüşlerini yansıtan
beyanları ile bizzat Faik Türün’ün Erenköy’de Kontr-Gerilla örgütüne ait bir köşk hazırlattığına ilişkin beyanlarını içeren (Ek-7)’deki 133 Sayılı Yankı dergisi ile 
(Ek- 8)’deki 1 Ekim 1973 tarihli Yeni Ortam gazetesi küpürü sunulmuştu.

Eğer Faik Türün okumak zahmetine katlansaydı, bu konuda bizzat kendi beyanlarına ters düşen, bilgi ve yetenekleri hakkında olumsuz yankılar
uyandıran, Hürriyet gazetesindeki talihsiz beyanatını vermezdi.

Onun: Birtakım uygulamaları örtbas etmek çabasıyla ve bu konudaki sorumluluğunu yaygın hale getirmek gibi bir savunma çabası içinde çırpındığını
görmemiz bizim için sürpriz olmadı.

5- Harp Akademisinde okutulan, bir çeşit Gayri Nizami harp yöntemi olan, Kontr- Gerilla harekatını ve buna ait deyimi, Ordu Komutanlığı yapmış ve Orgeneral
rütbesine ulaşmış Türün’ün: “Kontr-Gerillla diye bir terim olduğunu ben bilmiyorum… Başka memleketlerde kelimenin lügat manasına uygun düşen
örgütler olduğunu da bilmiyorum” şeklinde itirafta bulunmasını bir cehalet örneği olarak kabul edemeyiz. Gerçekleri saklamak amacına yönelik bu tutumu, tarih
önünde sergilemekle kendimi görevli sayıyorum.
6- (Ek-7)’de sunulan Yankı dergisinde Faik Türün: “Ben Kadıköy’deki Köşkü Kontr-Gerilla örgütüne özel olarak hazırlattım.” diye açıklamada bulunmuştur. (Bu derginin tarihi 1-7 Ekim 1973 olup, anılan beyanat da tekzip edilmemiştir.)
Aynı Faik Türün, bu tarihten 5 ay sonra Hürriyet gazetesinde çıkan beyanatında ise: “Kim buldu bu Kontr-Gerilla deyimini? Talat Turhan çıkarttı bunu. 
Bir faşist örgütüdür” diye. Açıklamada bulunarak kendi kendisiyle çelişkiye düşmesinin anlamı açıktır. (Ek-3) 8 Şubat 1974 tarihli Hürriyet.
7- Aslında bu konuda ne Türün’ün, ne de benim açıklamalarımızın Yüksek Mahkemenizi bağlamayacağını biliyorum. Şimdilik sadece kapağının fotokopisini
takdimle yetindiğim belge, bu konudaki gerçeği ısrarla inkar eden zavallı kişilere, birçok şeyi anlatacak kadar açıktır. (Ek-9) Amerikan talimname kapağı 
fotokopisi.
Bu belge, FM 31-16 (FM: Sahra talimnamesi demektir.) Sayılı ve Counterguerrilla Operations (Kontr-Gerilla Hareketi) adlı talimnamenin kapağıdır.
Bu talimnamede, Kontr-Gerilla hareketi tüm ayrıntılarıyla açıklanmaktadır.
Talimnamenin basım tarihi ise 1967’dir.
Emekli olduktan sonra dahi, Özel davetle Amerika’ya ziyaret yapacak kadar bu ülkeyle sıkı fıkı ilişkilerde bulunduğundan söz edilen bir kişinin, Kontr-Gerilla
deyiminden habersiz olduğunu ifade etmesi ve daha da ileri giderek, bu tabirin benim tarafımdan çıkarıldığını iddia etmesi, onun niteliğini ve uygulamalardaki
mantığının açık bir kanıtıdır.
8- Faik Türün talihsiz beyanatını bir gezi öncesi vermiştir. Bu beyanatın alınış tarihi 18 Ocak 1974’tür. (Ek-2) (7 Şubat 1974) tarihli Hürriyet gazetesi, sahife 15)
(Ek-10)’da sureti sunulan, Nisan 1974 tarihli ve 5 Sayılı Yeni Dönem dergisinin 39. sahifesinde, “Bir portre” den söz edilmektedir. Metindeki meçhul kişinin,
Amerika Seyahati tarihi 19 Ocak 1974’tür. Ummak isteriz ki bu Portredeki kişi Faik Türün olmasın.
9- Faik Türün açıklamalarına devam ediyor ve diyor ki: “Bildiğim kadarı ile Gerilla-Gerillacı birer deyimdir. Kontr-Gerilla diye bir terim olduğunu ben
bilmiyorum. Bir yakıştırma olsa gerektir. Belirttiğiniz şekilde ilk defa bir sanık tarafından (Daha önceki açıklamalarında bu sanığın Talat Turhan olduğunu
söylemişti.) muhakemesi sırasında kullanıldığını sanıyorum. Başka memleketlerde kelimenin lügat manasına uygun düşen örgütler olduğunu
biliyorum.” (Ek-6) (13 Şubat 1974 tarihli Hürriyet gazetesi, sahife 11)
10- Gerçekte Türün’ün bu konudaki kabullerini içeren belgeleri mahkemeye sunarak, yukarıdaki bu açıklamalarını yalanlanmış bir duruma kendisini sokmuş
oluyorum. Bunun yanında Kontr-Gerilla pratiğinin, teorideki esasları hakkındaki bilgisizliğini de ortaya koymuş oluyorum.
11- Teoride bir şekli bulunmasına rağmen, Kontr-Gerilla uygulamaları dünyada ve Türkiye’de, iki tarzda uygulamaya konulmuştur. Bunlardan ilki, yukarda adı
geçen talimnamede yer alan yöntemleri içermekte ve işgal edilen bir ülkede başlaması doğal olan gerilla faaliyetine karşı, işgal eden kuvvetin yöntemlerini,
yani Kontr-Gerilla usullerini göstermektedir. Diğeri ise emperyalizmin boyunduruğu altındaki ülkelerde, sosyal uyanışı önlemek için CIA
koordinatörlüğünde yürütülen ve işgal edilen ülkelerde sürdürülen vahşet yöntemleridir. Bu yöntemler Vietnam, Kamboçya gibi ülkelerde uygulanmıştır.
İkinci guruba dahil olmasına rağmen Türkiye ve Yunanistan’da uygulama farklı olmuştur. Özellikle Türkiye’de 1961 Anayasal düzeninden gocunanlar, birtakım
kavramların ardına saklanarak, iç harp bahanesi, demokrasi ve hukuk devletini korumak paravanası arkasında, dışa bağımlı olarak, yerli işbirlikçilerle sahneye
konulmuştur.
12- Kontr-Gerilla harekatı ile ilgili planlama ve uygulamalarını asıl amacı içinde yönetmek üzere kurulmuş legal bir örgüt olan, STK’dan bahsetmeyi ülkemin
çıkarlarına aykırı bulduğum için üzerinde durmuyorum.
Fakat, bu legal örgüt ve benzeri örgütleri, illegal duruma sokarak, dışa bağımlı bir hıyanet kliğinin, iktidar sürelerini uzatmak için, finans kapital ve onun yerli
işbirlikçilerinin çıkarları doğrultusunda kullananların, maskelerini düşürmeyi bir görev sayıyorum.
13- İşbu illegal karma hıyanet örgütü, yukarda açıkladığım şekilde kendi ulusuna yönelik bir uygulama sonucu amacından saptırılmış ve birçok tertipler
düzenlenerek, suni davalar ve bu davalar içinde, çeşitli nedenlerle düzenlenmiş fişlerle, hesabı görülmesi istenen kişiler, suni sanık yapılarak davalara ithal
edilmiştir. Bu oluşum içerisinde, benim özel bir yerim bulunmaktadır. Diyebilir ki, (ilerde bunu da ispat edeceğim) şahsımda Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir kesiminin
zihniyetini mahkum etmek için özel bir dava tertiplenmiştir.
Sorgumda “bu balonu patlatmak şöyle dursun, kalbura çevireceğim” demiştim.
Yüksek Mahkemeniz, daha duruşmanın bu evresinde, Çizmeci’yi tarih önünde mahkum edecek olan iddia balonlarını gerçekten kalbura çevirdiğimin tanığıdır.
14- 6 Aralık 1973 günkü duruşmada, yukarıdaki açıklamalarım paralelinde bir dilekçeyi, Yüksek Mahkemeye sunarak, Kontr-Gerilla’nın bir yüzünü açıkladığımı
burada belirtmekte yarar görüyorum.
15- Dünyadaki Kontr-Gerilla uygulamaları için bir fikir verebilmek üzere (Ek- 11)’de sunduğum 23 Nisan 1974 tarihli Yeni Ortam gazetesinde çıkan Latin
Amerika’daki Kontr-Gerilla Okulları adlı çeviri ile (Ek-11)’de sunduğum 25 Nisan 1974 tarihli Yeni gazetesindeki Uğur Mumcu’nun “ Bir Sorunumuz Var ” adlı
makalesine bakınız. (Ek-12)
c- Kontr-Gerilla konusundaki bu açıklamalarımla, yüzde yüz kesinlikle, Faik Türün’ü yalanlamış olmamla genel bir haklılık durumunu elde etmiş bulunuyorum.


17. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder