PKK - CUMHURİYETİ VE AK - PARTİ., BÖLÜM 17
Suriye’deki bu karışık durum devam ettiği için, önümüzdeki zaman diliminde şu soruların yanıtlarına dikkat edilmelidir. Şöyle ki;
1. Beşir Esad yönetimi, rejimi devam ettirmek için, PKK-KCK’nin Suriye’nin kuzeyindeki yapılanmasına zımnen izin vermeye devam edecek mi?
2. PKK içindeki Suriyeli militanların sayısı daha da fazlalaşacak mı?
3. Suriye üzerinden, Amanoslara ve özellikle de kırsaldaki jandarma bölgelerine yönelik olarak, militan ve mühimmat transferi artarak devam edecek mi?
4. Bu bağlamda da, Suriye üzerinden gelen terör, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Şanlıurfa, Mersin ve hatta Antalya’ya doğru terör uzanabilir mi?
5. Yine PKK’nin kendi lehine alan ve şehirleri devşirmesinin nedeniyle, Halep’teki Arap ve Türkmen nüfus ciddi anlamda tepki gösterecek ve taraflar arasında
muhtemel bir iç-çatışma olacak mı? Ve bu durumun ülkemize yansıması da olumsuz olacak mı?
6. Bu nedenle de Irak’taki üslenmeye benzer hatalı bir durumun, Suriye’de de olmaması için çok dikkat edilmeli ve PKK’nin buradaki alan ve zaman hakimiyeti
zayıflatılmalı ve hatta bitirilmeli mi?
Ne dersiniz?..
Şimdi de yola gene devam edelim ve PKK-KCK’nin ses getirici eylem arayışlarına da beraberce irdeleyelim.
PKK-KCK yapısı son dönemde hem şehir merkezlerinde hem de kırsalda yapılan sonuç odaklı operasyonlarla ciddi sıkıntılar yaşadığı için, kendisince ses
getirici saldırılarda bulunarak bir çıkış yolu bulmayı arzulamaktadır…
PKK-KCK;
1. Kırsal arazilerde dağınık hareket edilmesini ve fakat grupların parçalanarak güçlerinin dağıtmamasını ve eylem amacıyla bir araya gelinmesini,
2. Düzenlenen her saldırıların kameralarla kaydedilerek, propaganda saikiyle Fırat Haber Ajansı aracılığı ile haber yapılmasını,
3. Yaz aylarında jandarma (JÖH) ve polis (PÖH) tarafından operasyon yememek için, sıklıkla (15 gün gibi) kamp noktalarının değiştirilmesini,
4. Güvenlik güçlerini yanıltmak saikiyle kıyafetlerin farklı olmasına dikkat edilmesini ve silahların görünmemesinin sağlanılmasını,
5. Anadolu’daki yapımı devam eden barajlara yönelik bir eylemin gerçekleştirilmesini,
6. Özellikle ve öncelikle kalburüstü sivil, asker, bürokrat ve mülki amirlerin saldırılarda hedef alınmasını,
7. Ayrıca, güvenlik güçlerine yönelik, pusu, mayınlama, taciz ateşi gibi riski az eylemlerin artarak devam edilmesini,
8. Mevcut eylem tıkanıklığını da aşmak için, metropoller ve şehir merkezlerinde de saldırılar düzenlemeyi,
9. “Şehir gerillacılığı” adı altında; sabotaj, suikast, bombalama gibi saldırı yöntemlerine ve bunlarla ilgili eğitimlere ağırlık vermeyi,
10. Bu bağlamda Öz Savunma Birliklerini (ÖSB) metropol şehirlerde, daha yaygın, etkin ve sürekli bir şekilde yapılandırılmayı istemektedir…
Kanımızca bundan sonraki süreçte PKK-KCK terör yapısı, Diyarbakır mliserkez olmak üzere, bazı diğer metropol şehirlerde de, ÖSB’li kişilerin eylemleri ile
valilik ve önemli devlet binalarına, çarşı iznine çıkan askerlere, daha önce keşfi yapılan resmi / sivil polis arabalarına ve yerleşim yerleri tespit edilmiş terör ve
istihbarat konusunda uzman olan akademisyenlere ve polislere yönelik silahlı / bombalı saldırı eylemleri yapılması söz konusu olacaktır. Eğer bu bağlamda burnum bile kanayacak olursa bunun sorumlusu Başbakan Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Başer Atalay, Ankara Valisi Yüksel ve Emniyet Genel Müdürü Kılıçlar ve Polis Akademisi Başkanı Remzi Fındıklı’dır…
Gediktepe + Hakur + 250 örgüt mensubunun + saldırı + Tekeli taburu + Şemdinli ilçe merkezi + Gomani + Efkar dağları kelimelerini birleştiren bir cümlenin kurulması durumunda olacak her şeyden sizce kim sorumlu olacaktır?
PKK-KCK’nin bütün çabalarına karşın, şiddet içerikli sokak gösterilerine yurttaşlarımız asla teveccüh göstermemektedir. Neredeyse Öcalan’ın 27 Temmuz 2011’den bu yana avukatlarıyla görüştürülmemesini protesto etmek için, BDP organize ettiği bazı illerde yapmaya çalışılan eylemlerde bile vatandaşların kandırılamadığı çok net bir şekilde görülmektedir…
BDP milletvekilleri, PKK-KCK kadrolarının tüm yönlendirmelerine rağmen, 27 Temmuz’daki eylemler alabildiğine sönük geçmektedir ve çok az sayıda katılım
sağlanmaktadır… Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Hakkâri, İstanbul, Mardin, Mersin, Şırnak ve Van da yapılmaya çalışılan eylemlerde Kürt yurttaşlarımız asla
itibar etmemiş ve hepsine birden katılanların sayısı 2000 rakamını bile bulamamıştır…
Hiç bir yurttaşımız bu sokak gösterilerine katılmamakta ve itibar etmemektedir. İtibar etmemektedir çünkü, son dönemlerde yapılan KCK operasyonlarının bu
duruma artı değer katması söz konusudur.
Özellikle de Eylül 2011’den Ekim 2012’ye kadar yapıla gelen ve en az kesintisiz 1 yıl daha devam etmesi gereken bu KCK operasyonları sayesinde; örgütçe kitleleri eylemselliğe yönlendirebilecek kadroların bulunmasında büyük sıkıntılar yaşanmaktadır ve artık sokak eylemlerinde ciddi anlamda düşüşler yaşanması söz konusudur…
PKK-KCK önümüzdeki haftalarda ve aylarda ne melanetler yapabilir?
1.Öcalan her fırsatta gündeme getirilerek, yeniden onunla irtibat kurulmasına çalışılacak mı?
2.Hakkâri / Dağlıca ve Kayseri / Pınarbaşı gibi bir terör eylemi ile ses getirici, büyük çaplı şiddet eylem arayışları ile kırsalda pusu, taciz ateşi, mayınlama gibi
saldırı girişimleri yapılabilir mi?
3.Özellikle de Hakkâri ve Siirt kırsal alanlarında, etkili saldırılar gerçekleştirilmeye çalışılacak mı?
4.Amanoslar ve Karadeniz bölgeleri takviye edilerek, ses getirici eylemlere tevessül edilebilir mi?
5.Canlı bomba, fedai türü eylemler de dâhil olmak üzere, şehir merkezlerindeki bombalı saldırı arayışlarına devam edilecek mi?
6.Suriye’nin kuzeyindeki örgütsel varlığın güçlendirilmeye ve bu sayede Türkiye’deki terör olaylarının da artırılmaya çalışılması var mı?
7.Yol kesme, adam kaçırma, iş makinesi yakma türünden saldırılar ile kritik altyapılara yönelik eylemlerin yapılması söz konusu mu?
8.Çeşitli bahanelerle, sokak eylemlerinin arttırılmasına çalışılacak mı?
PKK-KCK terör örgütü saldırıları için çözüm nedir?
1.Hakkari / Şemdinli Çukurca’da bir hareketlilik söz konusu mudur? Çünkü; PKK-KCK, son zamanlarda, özellikle Hakkari iline yoğunlaşmaktadır ve bu bağlamda
da Şemdinli ve Çukurca ilçelerine yönelik sanki eş zamanlı olarak saldırılar mı planlamaktadır?
2.PKK-KCK acaba 1980 ve 1990’lı yıllarda olduğu gibi, bu yerlere yine 300-400 kişilik saldırılar mı düzenlemeyi düşünmektedir?
3.Şemdinli’de PKK militanlarının mevzilendiği Gomani tepesi ve Günyazı köyüne yakın Yiğitler mezrası çevresi JÖH ve PÖH tarafından kontrol altına alınmış mıdır?
4.Şemdinli’de emniyet ve asker ortaklaşa ve etle tırnak gibi bütünleşerek PKK-KCK’nin yapacağı saldırıları püskürtmüş müdür?
5.PKK-KCK’ya karşı operasyonların arttırılarak ve kesintisiz 1 yıl devam ettirilmesi gerekli midir?
6.Kırsalda ve sınır ötesindeki üslenme bölgelerine yönelik, istihbarat destekli, teknik imkânların çok etkin kullanıldığı önleyici hava / kara operasyonlarının
arttırılması gerekli midir?
7.Bu konuda özellikle jandarma ve askeri birimlerin yönlendirilmesi zaruri midir?
8.Karacı yapılanmanın bir an önce re-organize edilmesi ve mutlaka ‘bekle-öl’ şeklinde değil, ‘saldır-vur’ şeklinde konuşlandırılması mı gereklidir?
9.PKK-KCK’nın içinde de inanılmaz derecede ideolojik bunalım, strateji geliştirememe, örgüt içinde hizipleşme, iç hesaplaşmalar, derin devlet ile çok sıcak
birliktelikler ve liderlik çekişmeleri gibi sorunlardan acaba yararlanılabilmekte midir?
10.Öcalan’ın izole edilmesinin devamlılığı ve PKK-KCK örgütünü itibarsızlaştıran / etkisizleştiren uygulamaların üzerine hassasiyetle gidilmesi gerekli midir?
11.PKK-KCK’nin üst düzey yöneticilerine, İsrail’in FKÖ’nün, İran’ın PJAK’ın, Rusya’nın Çeçenler’in üst düzey yöneticilerine yaptığı nokta ve sonuç odaklı yaklaşımın aynısının tıpkısının yapılması artık bir an önce gerçekleştirilmeli midir?
12.Yine bu paralelde, şehirlerde halk ayaklanması ve alternatif devlet yapılanmasını amaçlayan illegal KCK oluşumlarına yönelik operasyonların aynı hassasiyetle sürdürülmesi gerekli midir?
13.PKK-KCK yapısına yurtdışı kaynaklı desteğin kesilmesine yönelik atılması gereken bütün adımların aksatılmaksızın arttırılması lazım mıdır?
14.Bu bağlamda, Irak’ın kuzeyindeki PKK-KCK devletinin kurulmaması ve Suriye’deki karışıklığın örgütsel bir kazanıma dönüşmesinin önlenmesi yapılmalı mıdır?
15.Kamuoyunda, “terörle müzakere” edilebileceği gibi bir algının oluşturulmasının önüne geçilmesi amacıyla; kesinlikle ve özellikle bölge halkının sorunlarının teröristler ile pazarlık konusu ol(a)mayacağı, çözüm sürecinde rol almak isteyenlerin silahla ilişkilerini sonlandırmaları gerektiği net bir biçimde vurgulanmalı mıdır?
16.Kamuoyunda, “terör olaylarının artmasına paralel olarak uzlaşma zemini arandığı” izlenimine asla ama asla ve hatta Beşir Atalay’ın rağmına meydan verilmemelidir değil mi?
17.Örgüt üst düzey sorumlularının yerlerinin tespit edilmesinde büyük fayda sağlayacak ve örgütteki çözülmeleri hızlandıracak mıdır?
18.Terörle Mücadele Kanunu Kapsamına Giren Suçların Faillerinin Yakalanmasına Yardımcı Olanlara Verilecek Ödül Hakkında Yönetmeliğin ışık hızıyla hayata
geçirilmesi gerekli midir? Elzem midir? Olmazsa ihanet midir?
19.PKK-KCK örgütünün içinde bulunduğu sıkıntılardan dolayı örgütsel problemlerin / ayrışmaların, son dönemde alabildiğine fazlalaştığı ve örgütten
kaçışların / ayrılmaların inanılmaz arttığı kamuoyuna yeterince anlatılmakta mıdır?
20.PKK-KCK yapılanması Şemdinli ve Yüksekova’da neredeyse 5000 sivil halkın ölmesinin örgütçe göze alınması söz konusu mudur?
21.Mesut Barzani’nin terör örgütünü açıktan desteklediği ve hatta bol miktarda askeri kamuflaj ve kıyafet temin etmesi doğru mudur?
22.Şemdinli’ye yönelik saldırı girişimi öncesinde başka bir oyun çevirip, güvenlik güçlerini başka bir bölgeye çekmeye çalışacakları, sonrasında ilçe merkezinde
güvenlik güçlerinin sayılarının azalmasından faydalanarak saldırıya geçmeleri mi söz konusu olacaktır?
23.Gediktepe + Hakur + 250 örgüt mensubunun + saldırı + Tekeli taburu + Şemdinli ilçe merkezi + Gomani + Efkar dağları kelimelerini birleştiren bir cümlenin kurulması durumunda olacak her şeyden sizce kim sorumlu olacaktır?
24.Yüksekova sorumlusunun kim olduğu, Yüksekova ve Şemdinli’nin ele geçirilmesi, Çukurca’nın çevresinin sarılması, sonunda da bütün Hakkâri’nin ele geçirilmesi çalışması var mıdır?
25.Dalamper Dağının Hakurk Bölgesi’ne bakan tarafında sınıra yakın bir yerde 1800 kadar militanın beklediği, 16-17 katıra yüklü şekilde ağır makineli
silahları ve bol miktarda ilkyardım malzemesinin varlığı söz konusu mudur?
26.Yüksekova’ya 700 örgüt mensubunun gönderildiği, askeri operasyonların neticesi ne olursa olsun Şemdinli ve
Yüksekova’yı basmaya kararlı oldukları doğru mudur?
27.Diyarbakır – Lice içinde böylesi bir basma planının varlığı söz konusu mudur? (71).
PKK terör örgütünün Avrupa ülkelerinde vakıf, dernek, vb. kuruluşlar adı altında topladığı yardımlar gelir kaynakları arasında büyük meblağları ifade etmektedir. Bu kuruluşlar Almanya, Hollanda, Rusya, İsviçre, Danimarka, İsveç, ABD, Kanada ve Fransa gibi ülkelerde kurulu olup, toplanan para trafiği Kürt Demokratik Halk Birlikleri (ERNK) tarafından kontrol edilmektedir. Sayıları 165'i
bulan bu dernekler 9 federasyonun çatı kurumu olan KON-KÜRD tarafından organize edilmektedir. PKK terör örgütü Almanya'da resmen yasaklanmasına rağmen faaliyetlerini farklı isimlerde kurulan dernek ve kuruluşlarca sürdürmektedir.
Öte yandan PKK terör örgütünün diğer gelir kaynaklarını şu şekilde sıralamak mümkün:
Yandaş devletlerin yardımlarını da unutmayalım. Özellikle PKK terör örgütünün kurulduğu yıllarda doğrudan parasal olarak yapılan yardımlar halen devam
etmekte fakat ABD'ye yapılan terör örgütü saldırısı sonucu terörün algılanışının farklılaşması ve günümüzdeki yeniden yapılanmalar sonucu yerini kısmen dolaylı yardımlara bırakmıştır. Bu dolaylı yardımlar ise yandaş devletlerin topraklarında barınma izini, terör örgütü üyelerine verilen eğitimler şeklinde sıralanabilir. Yakalanan teröristlerin ifadelerinden Türkiye ve çeşitli
Avrupa ülkelerinden Yunanistan'a gönderilen PKK terör örgütü üyelerinin bu ülkede patlayıcı madde eğitimi aldıkları anlaşılmaktadır. Uyuşturucu ticareti en büyük gelir kalemidir. Türkiye'nin jeopolitik konumu düşünüldüğünde, Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan Türkiye'nin, Orta Doğu'dan Avrupa ülkelerine yapılan uyuşturucu ticareti için uygun güzergâha sahip olduğu görülmekte dir. PKK terör örgütü, nakliyesi kolay, müşterisi hazır, para ile takası kolay ve geliri giderlerine göre çok yüksek olan uyuşturucu maddelerin ticaretini
gerçekleştirmekte ve bu ticaretten yüksek gelir elde etmektedir. Yakalanan terör örgütü üyesinin ifadesine göre Van'dan İstanbul'a götürülen uyuşturucu maddenin kilosu 5 bin 500 Euro olurken Avrupa'ya çıkartılan uyuşturucu maddenin kilosu 17 bin Euro'ya ulaşıyor. Diyarbakır Valiliği'ne göre; 2010 ve 2011 yıllarında bölgeden geçirilirken yakalanan uyuşturucu madde miktarının 39,3 ton ağırlığında olması terör örgütünün finansal kaynakları arasında uyuşturucu ticaretinin büyük önemi olduğunu gösteriyor. PKK, her türlü kaçakçılık işleri yapmaktadır.
Bunlar içerisinde silah, petrol ve petrol ürünleri, insan, sigara vb. kaçakçılığını sayabiliriz. Özellikle son yıllarda sigara ve petrol ürünlerindeki yükselen fiyatlar nedeniyle vatandaşlar alternatif arayışlara girmiş ve özellikle İran ve Irak'tan getirilen kaçak sigara ve petrol ürünlerine talep artmıştır. Ülkeye kaçak olarak getirilen sigara ve petrol ürünleri vergisiz olarak ve yüksek kâr marjı ile satılmakta, sağlanan gelir ise PKK terör örgütüne verilmektedir. Yurtiçinden ve yurtdışından topladığı haraçlar her sene artmaktadır.
Haraç ile ifade edilen ise PKK terör örgütü ile ilgisi olan veya olmayan kişi ve kuruluşların terör örgütüne zorla yaptıkları mali desteklerdir. Bu yol ile toplanan
gelirin yıllık 150 milyon Euro civarında olduğu tahmin edilmektedir. Fransa’da açılan PKK davasında bir milyar ABD doları rakamı telaffuz edilmiştir. Hıristiyan
misyonerler vasıtasıyla sıcak paralar Avrupa’dan ülkemize taşındığı içim kimse gerçek rakamı bilemiyor. Soygun ve gasp yapan PKK, özellikle büyük şehirlerde aktiftir. Ünlü türkücü İbrahim Tatlıses’ten bile gasp yoluyla paralar alınmıştır. Tüm zengin işadamları hedefleridir. Terör örgütü üyeleri tarafından gerçekleştirilmekte olan soygun ve gasptan sağlanan kaynakların büyük meblağlar olmadığı düşünülse de, devletimizi ve vatandaşlarımızı hem maddi hem de manevi olarak kayıplara uğratmaktadır. Sahtecilik almış başını gitmiştir.
Günümüzde baskı teknolojisinin de ilerlemesi ile para basımı için gerek duyulan araç ve gereçler kolaylıkla elde edilebilmekte, terör örgütünün ihtiyaç duyduğu kaynak sahte para basılıp piyasaya sürülerek sağlanmaktadır.
Görüldüğü üzere PKK terör örgütü hayatımızın her alanına girerek kendisine para kaynakları yaratmaktadır. Bizim bu bataklığı tamamen kurutabilmemiz için mutlaka finans kaynaklarına inilmesi ve milletimizin çok uyanık olması gerekmektedir (72).
Zirve Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (OSAM) Müdürü Doç. Dr. Gökhan Bacık, terör örgütü PKK'nın, her yıl ihtiyaç
duyduğu milyarlarca dolar parayı sınır bölgelerinde kaçakçılardan ''vergi'' adı altında topladığı haraçlardan elde ettiğini belirtiyor. Doç. Dr. Bacık, terör örgütü
PKK'nın, 2011-2012 yılında bir teröristin dağda barınması için günde ortalama 70-80 dolar harcadığını, söz konusu teröristin bir yerden bir yere eylem yapmaya gitmesi durumunda ise maliyetin katlandığını kaydediyor.
Maliyetler karşısında örgütün büyük paralara ihtiyaç duyduğuna işaret eden Doç. Dr. Bacık, ''Terör örgütü PKK'nın, silahlı mücadele süresi uzadıkça, haraç ve bağış yoluyla elde ettiği gelirlerinde ciddi oranlarda düşüş görülüyor. Örgüt, her yıl ihtiyaç duyduğu 4-5 milyar doları sınır bölgelerinde kaçakçılardan 'vergi' adı altında topladığı haraçlardan elde ediyor. PKK, terör örgütünün varlığını sürdürebilmesi için mutlaka büyük bir ekonomik kaynak oluşturması gerekiyor. Örgüt, uyuşturucu, silah kaçakçılığı, göçmen ticareti gibi işler oluşturarak ciddi
maddi gelirler elde etmeye çalışıyor'' diye konuşuyor.
Türkiye'de sadece PKK'nın değil, faili meçhullerden, darbelere kadar bütün negatif yapıların ekonomik yapısının bulunduğunu, bu illegal ekonomik yapıların
mutlaka çökertilmesi gerektiğini, aksi takdirde milyar dolarlık uyuşturucu ve sigara kaçakçılığı pazarının olduğu yerde bu kaynağa talip olanların da mutlaka çıkacağını dile getiren Doç. Dr. Bacık, şunları tesbit etmiş: ''Tabii ki,
PKK da diğer örgütler gibi finansal kaynaklarını diri tutmak isteyecektir. PKK ve benzeri örgütler, Afganistan üzerine gelip Türkiye üzerinden Avrupa'ya giden göçmen kaçakçılığı işinden de ciddi gelir elde ediyor. Ancak terör örgütü PKK'nın, bu kadar parayı bunca yıldır bu kadar rahat bulması çok çok problemli bir sorundur. Türkiye gibi büyük iddiaları olan bir devletin, gücüne paralel bir şey
değildir. Bu gayri meşru ekonomik güç ortada durduğu sürece de, istediğiniz kadar operasyon yapın, temizlik yapın, o yine yeşerip ortaya çıkar. Terör örgütünün para muslukları kesilmedikçe, örgütün yok edilmesi veya silah
bırakmaya zorlanması imkânsız. Polisin ve jandarmanın gerek sigara, gerekse de uyuşturucu kaçakçılarını yakalaması büyük bir başarıdır. Ama insanlar doğudan gelen uyuşturucuyu Türkiye üzerinden batı pazarına götürdüğü sürece, ne terör biter, ne de bu bölgedeki istikrarsızlıklar biter'' (73).
Terör örgütünün ulusal ve global mali kaynaklarının yer aldığı Mali Suçları Araştırma Kurulu raporu, PKK'ya yapılan yardımları mercek altına aldı. Raporda, Türkiye'de bulunan terör örgütüne yakın derneklere Avrupa'dan yüklü
miktarda para aktarımı gerçekleştirildiği ortaya çıktı. MASAK'ın, söz konusu raporunu MİT, emniyet ve savcılığa gönderildi. Raporda yer alan belgeler,
Avrupa'nın terör örgütüne yaptığı mali yardımları tescil ediyor. Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), bir ihbar üzerine Diyarbakır merkezde bulunan ve özellikle kadın ve çocuklara yardım etmek için kurulduğu öne sürülen 'Umut Işığı Kadın Kooperatifini' yakın takibe aldı. 2008'de kurulan derneğin mali hesaplarını inceleyen MASAK, Umut Işığı Kadın Kooperatifine Avrupa'daki tanınmış yardım vakıflarından 3 yıl içinde toplamda 760 bin İsveç Kronu, 100 bin Amerikan Doları ve 125 bin lira para aktarıldığı ortaya çıktı. MASAK uzmanları bu paranın PKK'ya aktarıldığını iddia ediyor. 2008'de kurulan Umut Işığı Kadın Kooperatifi'ne mali destek sağlayan kuruluşların izini süren MASAK, Avrupa'daki İsveç Kürt Kültür Vakfı'na ulaştı. Vakıf üzerinde araştırma yapan MASAK uzmanları, Stockholm Kürt Kültür Derneği ve bazı oluşumların yasal kılıf altında PKK'nın dağ kadrosuna militan temin ettiğini iddia etti. Raporun konu ile ilgili kısımlarında "Umut Işığı Kadın Kooperatifine para transfer eden Kürt Kültür Vakfı hakkında internet üzerinden yapılan taramada; Stocholm Kürt Kültür Derneğinin de içinde bulunduğu bazı oluşumların yasal kılıf adı altında PKK'ya dağ kadrosu ve militan temini amacıyla hizmet verdiği, bunların aynı zamana PKK militanlarının buluşma noktası olduğu Türk ve Kürt iş adamlarını tehdit ederek çok miktarda nakit temin ettikleri, bürolarında uyuşturucu ticaretini ve organize fuhuşu yönettikleri, İsveç hükümetinin PKK'yı terör örgütü olarak tanımakla birlikte bu tür paravan kuruluşlara müsamahakâr davrandığı iddia edilmektedir" ifadeleri yer aldı.
Maliye Bakanlığı'na bağlı Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) PKK'ya finans desteği sağlayan oluşumları yakın takibe aldı. 2 yıl süren çalışmanın ardından Avrupa'daki vakıflardan Chest Vakfı, Global Fund Children ve Ashoka General gibi kuruluşların Diyarbakır'da PKK'ya yakınlığıyla bilinen 'Umut Işığı Kadın Kooperatifi' adlı kuruluşa yüklü miktarda para aktardığını tespit etti. MASAK tarafından hazırlanan raporunun MİT, Emniyet ve savcılığa gönderildi. Raporun
konu ile ilgili kısmında: " Umut Işığı Kadın Kooperatifi'nin doğrudan kendi hesaplarına yahut ortak veya çalışanlarının hesaplarına yurt dışından 'Kürt Kültür Vakfı (Kurdiska Kulturstiftelsen)' tarafından toplam 469,800 SEK, Vansterpartiet Jarfalla (İsveç Sol Parti) tarafından 290,000 SEK, Global Fund For Children tarafından 15,000 USD, Ashoka General tarafından 26,435,63 USD ve Chrest Foundation tarafından 45,598 USD tutarında para transfer edilmiştir. Diğer yandan İsveç İstanbul Başkonsolosluğu tarafından Kurdiska
Kulturstiftelsen adlı kuruluşa 140,931 SEK tutarında para transfer edilmiştir" bilgileri yer alıyor (74).
Terör örgütünün beslendiği en önemli finans kaynaklarının başında uyuşturucu ticareti geliyor. Emniyet'in raporlarında da PKK-uyuşturucu ilişkisi konusunda çarpıcı veriler yer alıyor. Buna göre 1981'den beri yapılan operasyonlarda 60 PKK sığınağında yüksek miktarda uyuşturucu ele geçirildi. Bu kapsamda 839
terörist tutuklandı. Operasyonlarda 4 bin 253 kilo eroin, 22 bin 830 kilo esrar, 4 bin 305 kilo bazmorfin, 8 kilo afyon sakızı ve 710 kilo kokain yakalandı. Güvenlik güçleri, teröre de finansman sağlayan uyuşturucuya yönelik operasyonlarını son yıllarda sıklaştırdı. 1988'de zehir tacirlerine 2 bin 737 baskın yapılmışken, bu sayı 2011’de 18 bin 24'e çıktı. Öte yandan terör örgütünün uyuşturucu
bağlantısı Avrupa Birliği polis teşkilatı EUROPOL, NATO Ekonomik Komitesi ve Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Programı'nın raporlarına da girdi.
Emniyet Genel Müdürlüğü arşiv verilerine göre terör örgütüne yönelik operasyonlarda 60 PKK sığınağında yüksek miktarda uyuşturucu ele geçirildi. Son 27 yılın arşiv verilerinde 363 uyuşturucu operasyonunda zehir tacirlerinin PKK, DHKP/C, TKP-ML, Devsol ve Asala gibi terör örgütleriyle bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Son yıllarda terör örgütünün finansman kaynakları arasında
olduğunun net bir şekilde ortaya çıkmasıyla birlikte uyuşturucu operasyonlarına büyük önem verildi. Örneğin 1998 yılında uyuşturucu tacirlerine yönelik 2 bin 737 operasyon yapılmışken 2011'de bu sayı 18 bin 24'e çıktı.
1999'da uyuşturucudan yakalanan şüpheli sayısı da 6 bin 121 kişi iken 2011 sonunda bu sayı 38 bin 534'ü buldu. Terör örgütlerinin eylemlerinin devam etmesi büyük ölçüde finansal kaynakların yeterliliği ve devamlılığına
bağlı. Örgütlerin silah, barınma, beslenme, iletişim, propaganda gibi ihtiyaç ve faaliyetleri büyük çapta finansal kaynak gerektiriyor. Terör örgütü PKK için de
uyuşturucu kaçakçılığının en önemli gelir kaynaklarından biri olduğu ifade ediliyor. Emniyet Genel Müdürlüğü arşiv kayıtlarında terör örgütü mensuplarının ifadeleri ve ele geçirilen belgelerdeki para kayıtları PKK'nın uyuşturucudan finansman sağladığını açıkça ortaya koyuyor. Türkiye'de istihbarat birimlerinin narko terör raporlarına göre PKK artık dünya raporlarına uyuşturucu kaçakçısı olarak girmemek için özel bir önem gösteriyor. Avrupa ülkeleri ve Amerika gibi yerlerde daha rahat hareket edebilmek amacıyla uyuşturucu kaçakçılığı işlerini
örgütle direkt bağlantısı ortaya çıkmayan kişilere yaptırıyor. Ancak yine de her yıl yayınlanan uluslararası raporlar örgütün zehir tacirliğini ortaya çıkarıyor. Avrupa Birliği polis teşkilatı EUROPOL tarafından yayımlanan 'AB Terörizm Durumu ve Eğilim Raporu (TE-SAT 2012)' başlıklı raporda PKK'nın Avrupa'daki üyelerinin işlediği suçlar arasında uyuşturucu kaçakçılığı da sıralanıyor.
PKK'nın uyuşturucu kaçakçılığından kazandığı parayı terörist faaliyetlerde kullandığı ifade edilen raporda, Avrupa'nın PKK için lojistik destek üssü durumunda olduğu vurgulanıyor. PKK'nın örgütsel faaliyetlerini finanse etmek için Avrupa içinde ve dışında uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı belirtiliyor. Terör örgütünün, militan devşirme ağını endişe kaynağı olarak gören raporda kara
para aklama, uyuşturucu ve insan kaçakçılığının örgüt için temel finansman kaynağı olduğu tespiti yapılıyor. NATO Ekonomik Komitesi 2009'da hazırladığı 'Terörün ekonomik ve maddi boyutu' başlıklı gayri resmi raporunda PKK'nın finans kaynaklarına dair çarpıcı bilgiler veriyor. Terör örgütlerinin finans kaynaklarına ilişkin uluslararası istihbarat kurumlarından elde edilen bilgiler doğrultusunda hazırlanan raporda, Avrupa'dan PKK'ya 200 milyon Euro
aktarıldığı belirtiliyor. Raporun 70. maddesinde bu miktarın 25 milyon Euro'sunun bağış olarak toplandığı, geri kalan miktarın ise uyuşturucu, insan kaçakçılığı ve kara para aklama gibi yasa dışı işlerden toplandığı vurgulanıyor. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Programı (UNODC) 2011 yasa dışı uyuşturucu kaçakçılığı analizlerinde de PKK'nın rolünden bahsediliyor.
Uyuşturucu ticaretiyle silahlı terör örgütlerinin ilişkisinin irdelendiği 2012 raporunda da PKK örneği veriliyor. UNODC 2007 raporlarında, terör örgütünün uyuşturucu madde kaçakçılığının imalat, taşıma, aracılık, satış ve sokak satıcılığı gibi her safhasında yer alarak, finansal destek sağladığına dikkat çekiliyor. Avrupa'da uyuşturucu ticaretini kontrol altında tutan PKK'nın, Afganistan,
Pakistan ve Irak üzerinden getirilen uyuşturucuyu İtalya, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya'daki yasa dışı örgütler ile işbirliği içerisinde Avrupa'ya nasıl aktardığı ve pazarladığı belgeleriyle ortaya konuluyor. 30 Mayıs 2008
tarihinde, ABD yönetimi tarafından 'Yabancı Narkotik Çeteleri Belirleme Yasası' çerçevesinde 3 PKK terör örgütü yöneticisi uyuşturucu kaçakçıları listesine dahil
edildi. ABD Hazine Bakanlığı bünyesindeki Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi tarafından 14 Ekim 2009 tarihinde yapılan açıklamada söz konusu şahısların 'Özel Olarak Belirlenmiş Uyuşturucu Kaçakçısı' olarak ilan edildiği bildirildi. Bu bağlamda bahsi geçen terör örgütü PKK yöneticilerinin ABD'de bulunan mal varlıklarının dondurulmasına ve Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlarının bu şahıslarla ekonomik veya ticari nitelikli bir işlem yürütmesinin yasaklanması na karar verildi (75).
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
71 Aytaç, Önder. PKK-KCK Nereye Koşuyor? Rotahaber.com. 28.10.2012.
72 Ban, Ünsal. PKK Terör Örgütünün Para Kaynakları. Bugün gazetesi. 13.11.2011.
73 Bacık, Gökhan. Terör Örgütünün en büyük gelir kaynağı. Sabah Gazetesi. 13.07.2012. 74 Kılıç, Mustafa. İşte PKK’nın para kaynaklarının belgesi. Milli Gazete. 21.09.2012.
75 Sarıkaya, Salih.PKK sığınakları uyuşturucu deposu. Zaman gazetesi. 27.09.2012.
18 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***