1960 Öncesi, 1980 Sonrası, Faşizme Karşı Dilekçeler. BÖLÜM 34
4- Rapor Sahteliği:
a- 6 Mayıs 1974 günkü duruşmada bu konudaki istem ve iddialarımı içeren bir dilekçeyi Yüksek Mahkemenize sunmak istedim. Daha sonra verilmesini uygun
gördünüz. Mahkemenizi işgal etmemek için 11 Haziran 1974 tarihli Sayın müdafilerimin bu konudaki soruşturmanın genişletilmesi talepleri ile yetinmeyi
düşünmüştüm.
b- Savcılık mütalaasında, bize tutarsız gelen görüşleri dinledikten sonra, mahkemenizin bu konudaki kararına rağmen bu dilekçemi tarihi bir belge olarak
ekte sunmak gereğini duydum. (Ek-1)
c- Bu konudaki ısrarımın nedeni; idarenin hakkımdaki subjektif menfi niyetinin saptanması yanında, yeteneksiz, bilgisiz, zavallı kişilerin ellerine bir yetki
geçirdiklerinde, hiyerarşinin verdiği gücü de azamî ölçüde istismar ederek, görevlerini kanun çerçevesi içinde yapan örgüt ve kişileri kendi emellerine
kolayca hizmet ettirebildiklerinin saptanması ve bunun sonucunda bir düzenin icraatının sergilenmesi ve belgelenmesidir.
d- Çünkü şahsıma karşı oyunlarını sahte rapor düzenleyerek de devam ettirenler, aynı zamanda idarenin her katını Gizli Örgütleri olan Kontr-Gerilla’yı kullanarak bu davayı şahsım üzerine monte eden kişilerdir.
5- Taksim Soygunu Olayı:
a- Duruşma tutanakları sahife 555’te Askeri Savcı eski iddialarını unutur görünerek yeni iddialar ortaya atmışıtr. Onu da cerh edecek en uygun kaynak
iddianame olsa gerektir.
b- İddianame sahife 9’da yer alan bu konuya ilişkin iddia, aynı sahifede yer alan bir başka iddia ile kendiğinden kakzedilmiştir. (Sahife 9 sondan 5. satıra bakınız)
c- Yargılamanın bugüne kadarki safhasında da iddiayı doğrulayacak Kontr - Gerillaa ifadesi dışında yeni bir kanıt getirilmiş değildir.
d- İddianamenin buna ait bölümünde (Sahife 14) diğer bölümlerle çelişmeye düşülmemesi için sadece 12 Mart toplantısında A. Çakmak- R. Kaplancı- F.
Özkaya tanıştırılmasından söz edilmiştir. Buna karşılık iddianame sahife 33, 34, 57 de “12 Mart’tan hemen sonra,” Sahife 63’te ise “1971 yılı son aylarında”
denilmektedir.
Bütün bu iddiların tek kaynağı dosya 176/16-18’deki ifadedir.
e- İddianamenin bana ait bölümünde meşkuk geçilen bu konu, Sahife 33, 34, 57 ve 63’te benim evimde yapıldığı iddia edilen 12 Mart toplantısı ile Taksim
Soygunu olayına bağlanmıştır.
Savcının Du. Tu. Sh. 555’teki beyanları ile iddianame çelişmektedir.
f- Askeri Savcının Du. Tu. Sh. 555’teki yarım kartla ilgili beyanları, iddianame sahife 11 ve 12’deki iddialarla çelişmektedir. Ve şunu da ifade edeyim ki, bu
konudaki yeni beyanlar lehimdedir. Buna rağmen eleştiriyorum.
g- Yarım kart iddiası, 84 sanıklı davanın kararına aykırıdır. Bunun yanında bu konudaki Yargıtay kararı ile de Askeri Savcı çelişkiye düşmektedir. İddianame
Sahife 11’de yarım kartı Kaplangı’dan alıp Solmazer’e intikal ettirdiğim iddia edildiğine ve kartı aldığım ve verdiğim iddia edilen kişiler beraat ettiğine göre
bana bu konuda suç izafe etmek ceza hukukundaki illiyet prensibinden vazgeçmek olacaktır.
h- Bu konuda Du. Tu. Sh. 66, 73’te ve 5 Nisan 1974 tarihinde mahkemeye sunduğum dosyanın (Bölüm III) 84-92 ve 107-113. Sahifelerinde ve Ek-7’de
ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir.
Sonuç:
Yargılamanın bugüne kadarki seyri boyunca konunun aydınlığa kavuşturulması için müteaddit dilekçeler vermiş bulunuyorum. Özellikle 5 Şubat 1974 tarihli 169
Sahifelik dosya (Bölüm I ve II), 5 Nisan 1974 tarihli 213 Sahifelik dosya (Bölüm III) ve 6 Mayıs 1974 tarihli 11 Sahifelik dosya (Bölüm V) da soruşturmanın
genişletilmesi talebinde bulunurken ayrıntılı açıklamalar yapmak gereğini duymamın nedeni, Askeri Savcıya, Çizmeci’in hatalarının miraşçısı olmamak
olanağını bahşetmekti. Fakat mütalaasından açıkça anlaşıldığı üzere bunları okumamıştır. Eğer okumuş olsaydı oradaki beyanlarıma mütalaasında yer verirdi.
Bundan çıkarılacak tek sonuç onun da Çizmeci’niin hatalı tutumunda ısrar etmekte kararlı olduğudur.
Umut ederiz ki, Esas hakkındaki mütalaasında önerilerimizi değerlendirirken reddi mirasta bulunur ve bir hukukçuya yakışacak şekilde davranır.
Saygılarımla.
M. Talat Turhan
Notlar:
1- Bu dilekçe, 18 Temmuz 1974 günkü duruşmada, mahkemeye verilmiştir.
2- Duruşma Tutanağı Sahife 562-563’e bakınız.
Ek 53
Duruşmadaki Beyanlarımın Doğruluğunu Saptayan Belgeler Hakkında İstanbul, 5 Eylül 1974
1. Ordu Komutanlığı 3 No.lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi Başkanlığına,
Sanık: M. Talat Turhan
Konusu: Duruşmadaki beyanlarımın doğruluğunu saptayan belgeler hakkındadır.
Konunun incelenmesi:
1. Memduh Eren’le ilişki:
a- Askeri Savcı, Memduh Eren’le ilişkime örgütsel nitelik kazandırmak için özel bir çaba harcamıştır.
b- Oysa, (Du. Tu. Sh. 33)’teki benim beyanlarım ve benden sonra sorgusu yapılan Memduh Eren (Du. Tu. Sh. 95) ve Nuri Yazıcı (Du. Tu. Sh. 203)’nın beni
teyit ettikleri beyanlarında da açıkça görüleceği gibi, Memduh Eren’le tanışmam, hasta olan yengemi tedavi amacıyla kendisine götürmem nedeniyle olmuştur.
c- Benim ve dolayısıyla Memduh Eren ve Nuri Yazıcı’nın bu konuya ilişkin beyanlarının doğruluğunu saptamak için, 3.2.1968 tarihli Memduh Eren’e ait
reçeteyi (Ek-1)’de ve tedavinin devamını kanıtlayan 26.2.1968 ve 6.4.1968 tarihli reçeteleri (Ek-2) ve (Ek-3)’te sunuyorum.
d- Reçetede adı geçen Zehra Şerifoğlu, Amcam Şevket Şerifoğlu’nun eşi olup, (Üsküdar, Fıstıkağacı, Devrim Apartmanının 17 No.lu dairesinde) ikamet
etmektedir. Yüksek Mahkemeniz, bu kişinin yengem olduğunu tevsike gerek görürse, gayet tabii olarak gereğine tevessüh eder.
2- Nuri Yazıcı’yla ilişki:
a- Askeri Savcı, Nuri Yazıcı ile olan ilişkime de örgütsel bir nitelik vermek çabasına düşmüştür.
b- Oysa, (Du. Tu. Sh. 39 ve 74)’te yer alan benim beyanlarım ve benden sonra sorguları yapılan Memduh Eren (Du. Tu. Sh. 98) ve Nuri Yazıcı (Du. Tu. Sh. 203
ve 204’teki beni teyit eden beyanlarında da açıkça görüleceği gibi, Nuri Yazıcı ile olan ilişkim, bir akrabamın bir davası nedeniyle avukat tutulmasına yardımcı
olmam nedeniyle başlamış ve bu davaya müstağni kalması nedeniyle de esasen sınırlı olan ilişkimiz. Bir daha düzelmemek üzere bozulmuştur.
Nuri Yazıcı, daha hücredeyken vermiş olduğu bir dilekçede (Dosya sıra No. 450) bu hususu itiraf etmektedir.
c- Bu hususu tevsik etmek için, 16 Haziran 1973 tarihinde, mahkemeye bir dilekçe vermek istedim. Yüksek Mahkemenizce dilekçem o tarihte alınmayarak,
duruşmanın bu evresinde vermem önerisinde bulunuldu. Bu öneriye dayanarak adı geçen dilekçemin bir suretini ve bu surete ekli olan Esat Efendigil’in tarafıma
verdiği Genel Vekaletnameyi (Ek-4)’te sunuyorum.
d- Nuri Yazıcı’ya davasının verilmesine aracı olduğum akrabam, dayımın oğlu olup, (Elazığ, İstasyon Caddesi No: 50’de) ikamet etmekte ve (Elazığ, Yakup
Şevki Caddesi No:5/C de) otomobil parçası ticareti yapmakta olan Esat Efendigil’dir.
e- Nuri Yazıcı ile aramdaki ihtilaf, Atamer Erol’un emniyet ve Askeri Savcılık ifadelerinde de görülmektedir.
Bundan başka (Ek-4)’teki dilekçemde görüldüğü üzere, dava sahibi Esat Efendigil ve o tarihte Üsküdar Savcı Muavini olan sayın Tevfik Barut, Yüksek
Mahkemeniz gerek görürse bu kişileri de dinleyebilir. (Sayın Tevfik Barut, halen Sandıklı Cumhuriyet Savcısıdır.)
f- Normal beşeri ilişkiler içerisinde ve ücreti vekaletini peşinen takdir hudutları içerisinde, normal rayiçten daha fazla alan, buna rağmen kendisine verilen
davayla asla ilgilenmeyen bir kişiyle, örgütsel ilişki içinde gösterilmem, iddianameyi oluşturan sakat bir mantığın tipik bir örneği olarak görülmektedir.
3- Turhan Önalan’la ilişki:
a- Askeri Savcı, Turhan Önalan’la olan sınırlı ilişkime de kendine özgü yöntemi içinde özel manalar vermekte yarar görmüştür.
b- Oysa, Turhan Önalan’ın Dosya Sıra No: 52/7 Paragraf 5’teki emniyet ifadesinde ve benim Dosya Sıra No: 384 Paragraf 6’daki askeri savcılık
ifadem-de açıkça görüleceği gibi, Turhan Önalan’la tanışmam kızım Feza Turhan’a ders vermesi için kendisini öğretmen olarak tutmam nedeniyle olmuştur.
c- Bu hususu sorgumda (Du. Tu. Sh. 41 ve 79) da ayrıntılarıyla açıklamış bulunuyorum. İfadelerimizin bu konuda birbirine uyması yanında, sorgudaki
beyanlarım da Turhan Önalan’ın (Du. Tu. Sh. 226 ve 234) teki beyanlarıyla teyiden doğrulanmaktadır.
d- Turhan Önalan’la ilişkimin iddia paralelinde olduğuna dair hiçbir sanığın veya tanığın emniyet ve Askeri Savcılık ifadelerinde ve sorgularında herhangi bir
beyana rastlamamaktayız.
e- Turhan Önalan’la müştereken Kuzguncuk’ta ikamet etmekteyiz. Evlerimiz birbirine çok yakın olduğundan, kendisini kızım Feza Turhan’a ders vermek
amacıyla o tarihte öğretmen olarak tutmuş bulunuyordum. Kızım Feza Turhan Ek-5’te fotokopisini sunduğum karnesinde görüleceği üzere, 1971-1972 ders
yılında ve Şubat 1972 ayı sonunda verilen birinci kanaat notunu belirleyen karnesinde Matematik’ten 4 ve Fen Bilgisinden 4 olmak üzere kırık notlar almıştı.
Bu nedenle kendisine öğretmen tutmak gereğini duymuştuk.
f- Bu karnenin alındığı tarihe kadar, kızım Feza Turhan’ın hiçbir dersten kırık not aldığını hatırlamıyorum. İlk defa olarak kırık not getirdiği için bu gerek
duyulmuştur. Sorgumda da belirttiğim gibi, Turhan Önalan’ın bu amaçla öğretmen olarak tutulduğu tarih Mart 1972 dir. Esasen kendisiyle tanışmamız da
bu tarihe rastlamış ve öğretmenlik ilişkisi bir iki kereye münhasır kalmıştır.
Bilindiği gibi Turhan Önalan, Mayıs 1972 başında tutuklanmıştır. Böylece, tanışmadan tutuklanmaya kadar geçen çok kısa bir dönem içinde, yaş ve sosyal
durumları birbirinden çok farklı iki kişi arasındaki beşeri ilişkiden örgütsel mana çıkartabilmek için, ya bir tertibin maşası olmak, ya da Nevzat Çizmeci
mantığına sabip olmak gerekir.
4- Mahmut Dondurmacı ile ilişki:
a- Askeri Savcının beşeri ilişkilerden örgütsel ilişkiler çıkartmak yöntemi içinde benimle ilişkili gösterdiği bir kişi de Mahmut Dondurmacı’dır.
b- Bu kişi ile olan ilişkimi (Du. Tu. Sh. 42) de belirtmiş bulunuyorum. Benden sonra sorgu veren Mahmut Dondurmacı da, kendisiyle olan beşeri ilişkimin
mahiyetini benim beyanlarım doğrultusunda açıklamıştır. (Du. Tu. Sh. 390)
c- Sorgumda da belirttiğim üzere, Mahmut Dondurmacı ile ilişkim, Birinci Ordu Saymanlığından, kızım Feza Turhan’ın Ortodonti tedavisi nedeniyle namıma
tahakkuk eden paraların alınması için mutemet tayin etmem nedeniyle devam etmiştir. Çünkü: Kızım Feza Turhan’ın bu tedavisi senelerce sürmüş ve
dolayısıyla Mahmut Dondurmacı’nın mutemetliği de bu süre içinde devam etmiştir.
d- Bu hususa ait belgeler Ek-6’da ve 8 belge halinde ilişikte sunulmuştur.
e- Bu belgelerin bazıları asılları olup, bir kısmı da tasdiksiz suretler halindedir.
Mahkemeniz gerek görürse, belgelerin asıllarını celbederek, beyanlarımızın doğruluğunu saptayabilir.
f- Eğer iddia edildiği gibi, Mahmut Doğramacı ile örgütsel ilişki içinde bulunsaydım, onu mutemet tayin etmemin ve bu suretle ilişki içinde bulunduğum belgelenmesini akıllı dahi izah mümkün olmazdı. Kaldı ki Ceza Hukukunda örgütsel ilişkiler bilimsel bir açıklığa kavuşmuş bulunmaktadır. İki kişinin işkence altında birbirlerine atmak zorunda kaldıkları atfı cürümlerden örgütsel ilişki anlamı çıkaran Askeri Savcı Nevzat Çizemeci’nin mesleki yetenekleri hakkında ciddi şüpheler taşımaktayız. Bu yeteneksizliği tespitle görevli mercilerin onu görevlere atamış olduklarını görmekle de ibret, hayret ve dehşetle ürperiyoruz.
5- Osman Deniz’le ilişki:
a- Osman Deniz ifadeleri ve sorgusunun, ne ölçüde gerçeği yansıttığını, 6 Mayıs 1974 tarihinde mahkemeye sunduğum dosyada (Bölüm V, Ek-3) 8 sanık ve 3
tanık beyanına dayanarak eleştirmiş bulunuyorum. (Osman Deniz atfıf cürümlerinin bu 11 kişi dışında benimli ilgili tanık ve sanığı da yoktur.)
b- Bu kişinin sorgusu ile teyit edilen, emniyet ve Askeri Savcılık ifadelerinde, 12 Mart’tan hemen sonra, çalıştığım iş yerine geldiğini ve 12 Mart’a ilişkin olaylar
hakkında, Hürriyet gazetesinde çıkan yazı üzerine kendisiyle tar-tış-tığımızı ve bu tartışma sonucunda, benim olayları çok yakından bilmem ne-deniyle, olayların içinde olduğum kanaatına vardığına dair (mealen) bir atfı cürmü bulunmaktadır.
Gerçekte ipe kadar giden hukuki bir deneyden geçen bir kişinin, kanaat serdederek bir kişiyi suçlayamayacağını bilmesi gerekirdi. Fa-kat o, art hesapları
içerisinde, Askeri Savcılık ifadesinin sonunda, kendisine muhbirlik sıfatını dahi yakıştıracak bir seviyeye düşmüş bulunmaktadır. Muh-birlik dışında hukuk
literatüründe bir de müfterilik sıfatı vardır. Kişilerin bu sıfatını da tarih önünde saptamak Yüksek Mahkemenize düşen bir görevdir.
c- Osman Deniz’in sorgusunu, duruşmanın ileri safhalarını beklediğim için, başlangıçta kısaca cevaplandırdım. (Du. Tu. Sh. 360) Duruşmanın ilerdeki
safhaları, gerçekte tamamen beni doğrular şekilde ve maalesef onu yalanlar tarzda bir gelişme gösterdi. (6 Mayıs 1974 tarihli dosyanın Ek-3’üne bakınız.)
d- Osman Deniz sorgusuna karşı beyanlarıma karşılık vermemiştir. Yalnız (Du. Tu. Sh. 362)’de yer alan ve kendisini Yüksek Mahkemeye karşı angaje eden
aşağıdaki beyanlarına rastgelmekteyiz: “Esasen kısa sorgumda bu konularda tensibinize sunacağım tevzii tahkikat taleplerimiz de olacağını
arzetmiştim.”demekle yetinmiştir.
e- Bilindiği üzere, mahkemeniz tevsii tahkikat için gerekli mehilivermiştir. Bu mehil içinde, ne Osman Deniz’in, ne de müdafiinin bu konuda herhangi bir
talepleri olmamıştır.
f- Aksine, onun angaje olmasına rağmen, ben, Osman Deniz’le olan ilişkilerimin, daha da aydınlığa kavuşmasını sağlamak amacıyla birtakım taleplerde
bulundum.
g- (1) Yukarda da belirttiğim gibi, Osman Deniz sorgusuyla da teyet ettiği emniyet ve Askeri Savcılık ifadelerinde, 12 Mart’tan sonra çalıştığım işlerine gelerek, 12 Mart’a ilişkin olayları Hürriyet gazetesi neşriyatı üzerine görüştüğümüzden söz etmektedir.
(2) Yüksek Mahkeme, tevsii tahkikat talepleri hakkında aldığı bir karar göre de benim işe başladığım tarihi saptayacaktır. Bu tarih, 12 Mart’tan tam beş ay
sonradır. Gene, Osman Deniz’in beyanlarına göre bu konuda konuşmak üzere işyerime işe başladıktan iki ay sonra geldiğinden sözedilmektedir. 17 Mart 1971
tarihli Hürriyet gazetesinde çıkan ve 1. ve 9. sayfalarda yer alan (olayların hikayesi) adlı ve Yılmaz çetiner tarafından yazılmış olaylar üzerine
konuşulduğundan söz edildiğine göre, aradan 6-7 aylık bir süre geçmiş olmaktadır. 6-7 ay sonra aktüalitesini sürdüren bir gazete haberinin
bulunacağından söz etmek gerçekle bağdaşmaz. Adı geçen Hürriyet gazetesi (Ek-7)’de sunuyorum.
(3) Bu açık belge ve gerçek karşısında Osman Deniz’in iki şıktan birini tercih durumunda kalmış olmaktadır. Ya hafızası kendisini aldatmakta, ya da bilerek
kasıtlı beyanda bulunmaktadır.
6- Toplantılar iddiaları ile ilgili belgeler:
a- İçişleri Bakanı Faruk Sükan’a yazılan mektup:
(1) Sorgumda (Du. Tu. Sh. 50, 54, 55 ve 82)’de belirttiğim üzere, özellikle emekli edildikten sonra evim ve kendim devamlı olarak emniyet kuvvetleri tarafından kontral altında tutulmuştur.
(2) Büyük sahtekârların, uluslararası şebekeler halinde iktidarlarını Mafia’laştırarak, kendilerine ve çevrelerine çıkarlar sağladığı bir dönemde,
yurtseverlerin izlenmesinden daha doğal bir şey olamaz. Fakat, bu izleme bir dönem geldi ilkel, bayağı bir şekle dönüştü ki, durumu zamanın İçişleri Bakanı
Faruk Sükan’a 14 Eylül 1966’da bir mektupla bildirmek ve bu iğrenç takibin önlenmesi ricasında bulunmak zorunluluğunu duydum. (Adı geçen mektup ile bu
mektubun merciine gittiğine dair belgelerin fotokopilerini Ek-8’de sunuyorum.)
(3) Bu belgeden anlaşılacağı üzere, en azından 1966’dan bu yana ısrarla izlendiğini bilen bir kişi olarak, evimde örgütsel amaçlarla toplantı yapmam
düşünülemez. Bunun içindir ki bu tip iddialarda bulunanları da ancak gaflet içinde bulunmakla nitelemekteyiz.
b- 1968-1969 senelerindeki toplantı iddiaları:
(1) Bu dönemde, Fıstıkağacı’ndaki evimde bir kısım Havacı Subaylarla toplandığım ve Maran Restoran’da, Nuri Yazıcı’nın evinde birtakım kişilerle
toplandığımıza dair iddialara yer verilmiştir.
(2) Dosya sıra numarası 176/1-26’daki ifadeden kaynaklanan bu iddiaların sanıkların dahi emniyet ifadelerinde karşılığı bulunmadığı ve hiçbir maddi kanıta
dayanmadığına dair ayrıntılı eleştirimizi 5 Nisan 1974 tarihinde mahkemeye sunduğum dosyanın (Bölüm III) sayfa 7-12 ve (Ek-1, 2, 3)’ünde mahkemeye
sunmuştuk.
(3) Arzettiğim bu eleştiriler karşısında dahi iddialar gülünçleşmekte ve bu iddiaları serdeden kişi güç bir duruma düşmüş olmasına rağmen, gerçeğe olan
saygımızdan ve Türkiye’de bir kısım sahtekârların yeniden tertip düzenlemesini önlemeye yararlı olur umuduyla, bu konuda da belge sunmayı uygun mütalaa
ettim.
(4) Oyla, (Ek-9)’da sunduğum evimin tamir ruhsatı ve (Ek-10)’daki tapu senedindeki kayıtlardan açıkça anlaşılacağı gibi; 25/7/1968 tarihinden, 1 Mayıs
1969 tarihine kadar evimin inşaatını fiilen yaptırmış bulunmaktayım. (Ek-9’daki belgede adı geçen Reşide Turhan annemdir.)
(5) Bu dönemde, bütün gün hiçbir yere ayrılmaksızın inşaat yaptırdığıma dair sayısız tanıklar göstereceğim hususundaki sorgumdaki beyanlarım
mahkemenizce gerekli görülmediğinden tanıkların celbi için bir karar alınmamıştır. Bunun yanında gene gerek görülürse bu dönemde Üsküdar,
Fıstıkağacı, Devrim Apartmanı Daire 17’de oturduğumu da Kuzguncuk ve Fıstıkağacı muhtarlıklarından saptamak mümkündür.
(6) Arzettiğim belgeler incelendiğinde ve gerek görülen bu konuya ilişkin tespitler yapıldığında, bu kadar yoğun bir çaba içinde olan bir kişinin, ilişkileri çok sınırlı olan başka kişilerle örgütsel çalışmalar içersinde bulunamayacağı açıkça anlaşılabilir.
(7) Esasen bu tertibi hazırlayanlar ve bu tertibe dayanarak iddianame düzenlemeye cür’et eden kişiler ve bunların akıl hocaları, Türkiye’deki politik
ortamın kendi iğrenç niyetleri doğrultusunda gelişmediğini gördüklerinde bir yandan meydanı boş bırakmayı kendi çıkarları açısından yeğlerken, bir yandan
da çekildikleri inlerinde susmak yolunu seçmişlerdir.
7- Rafet Kaplangı’nın davası ile ilgilenme:
a- Bu konuda sorgum esnasında Yüksek Mahkemenin bir sorusuna muhatap olmuş ve bu soruyu aşağıdaki şekilde cevaplandırmıştım. (Du. Tu. Sh. 79)
“Soruldu: Rafet Kaplangı tutuklandıktan sonra aynı tutuklu koğuşunda beraber kaldığı bir kişinin tavsiyesi ile Kemal Kumkumoğlu isimli kimseyi vekil tutmak
istedi. Delalet ettim, kabul etti. Daha sonra iki taraf ücret meselesinde anlaşamadılar ve Rafet Kaplangı başka bir avukat bulmamı istedir. Ben de bunun
üzerine 1970 yılında Memduh Eren delaletiyle tanımış olduğum Salim Yavuz’u kendisine tavsiye ettim ve vekaletini aldı” dedi.
“Soruldu: Rafet Kaplangı’nın durumuyla işin başından beri ilgiliydim kendisi bana devamlı olarak davasıyla ilgilenmemi bir yönden avukatının ciddiyetle davayı
takibetmesini sağlamamı isterdi. Bu cümleden olarak işin başında Kemal Kumkumoğlu’nun avukatlığı sırasında dahi iddianame üzerinde çalışmalarım
olmuştur. Son safhada da yine bu maksatla Salim Yavuz’un yazıhanesinde birkaç gün dava konusu üzerinde çalışmalarım olmuştur” dedi.
b- Yukardaki beyanlarıma karşı Rafet Kaplangı’nın adı geçen diğer kişlerin mukabil ve beni nakseden herhangi bir beyanları olmamıştır.
c- Bu beyanlarımın doğruluğunu saptamak için, 84 sanıklı dava ile ilgilenmemi kanıtlayan, Avukat Sayın Kemal Kumkumoğlu’ndan aldığım el yazımla yazılmış
ve 84 sanıklı dava iddianamesi üzerindeki çalışmalarımı içeren belgeleri (Ek- 11)’de sunuyorum.
d- Sorgumda da belirtildiği gibi bu çalışma Rafet Kaplangı’nın arzusu üzerine ve avukatlarının dava ile yakından ilgilenmelerini sağlamak için bir arkadaşlık görevi
olarak yapılmıştır.
8- Yüksek Mahkemenize sunduğum (Ek-1 ve Ek-11)’deki belgeler dışında, özellikle fikri yapımı keyfi, indi ve ilkel eleştirilere tabii tutarak ve bilimsel veriler
dışında iddialar serdeden, Nevzat Çizmeci’yi cevaplandırmak için bir kısım belgeleri ayrıca sunacağım.
Haddizatında Türk Silahlı Kuvvetlerinin safları arasında önemli görevler ifa etmiş ve devletin bütün sırlarına vakıf olmaya layık görülmüş bir kişiyi, bu derece çirkin olarak suçlayabilmek bildiğimiz hiçbir insani değer normlarıyla bağdaştırılamaz.
Bir tertibe alet olarak beni sanık yapanlar, şerefli askerlik hayatımın bütün evrelerini sicil dosyamı celbederek görebilirlerdi. Fikri niteliğim hakkında, bu
dosyadan daha emin bir kaynağın varlığını iddia etmek, bana çok onurlu sicil veren değerli komatanlara da bir anlamda hakaret anlamını taşır.
Saygılarımla.
M. Talat Turhan
Notlar:
1- Bu dilekçe bir dosya halinde, 5 Eylül 1974 günkü duruşmada mahkemeye verilmiştir.
2- Duruşma tutanağı Sahife 570, st. 5-7’de kayıtlıdır.
3- Ekli belgeler, dilekçelerin suretlerini içeren “Dilekçeler Dosyası”ndadır.
35. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder