1960 Öncesi, 1980 Sonrası, Faşizme Karşı Dilekçeler. BÖLÜM 8
Bir Belge olarak Sunuyorum.
Yasalarımız ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin 1000’lerce yıllık tarihinin gelenekleri olarak vermemesine rağmen 140 kez elime kelepçe takılmıştır. Bu uygulamanın
sorumlularına da teessüf ederim.
Seçimlerden sonra nedense tüm sanıkların saçları kesildi. 353 Sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca “asker kişi” sayıldığımdan ve “asker kişi” olarak da emekli
yarbaylık haklarımı koruduğumdan saçlarım ancak iç hizmet yönetmeliği ve kıyafet yönetmeliklerinin subaylar için öngördüğü şekilde kesilebilirdi.
Bu durumu Ek-35’teki dilekçe ile Ceza Evi Müdürüne bildirdim. Yasalara göre yazılı yanıt vermek zorunda olan Ceza Evi Müdürü sivil gardiyanını göndererek
saçımın kesilmesini istedi. Ceza ve Tutuk Evinde hemen hemen benden başka saçını kesmeyen kalmamıştı.
Bu zulüm idaresinde daha müessif bir durumu önlemek için saçlarımı kestirdim.
Ceza Evi Müdürü bu davranışından utanmış mıdır bilmiyorum ama, ben onun yerinde olsaydım, bu ölçüde vefasızlık ve haksızlığın aracı olmaya
katlanamazdım.
Ek-35’teki dilekçem Ceza Evinde dışardan gelen eşyaların sık sık kaybolduğunu kanıtlamak için verilmiş ve tabii yanıtsız bırakılmıştır.
V. Kısım:
Kitaplarımla İlgili Dilekçeler.,
Evimde yapılan aramada, arayıcılar tamamen keyfi bir tutumla, 20-30 kitabımı almışlar, buna karşılık bana belge vermemişlerdir. Alınan yapıtlar içinde, Genel
Kurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan “Rus Harb Doktirini” ve Odalar Birliğince yayınlanan “Komünizm Nedir” adlı yapıtların bulunması, arayıcıları
kitap toplamadaki keyfi ve indi tutumlarını kanıtlayan somut bir örnektir.
Evimden alınan kitaplar, Emniyet Müdürlüğünde tasnif edilerek Dosya Sıra No: 1269/1’deki belgeyle 4’ünün yasak olduğu belirtilerek Askeri Savcılığa
gönderilmiştir. Askeri Savcı bu konudaki Askeri Yargıtay ilamlarından habersiz olmalı ki esas iddianamesinin 194. sahifesinde kitaplar için müsadere kararı
alınmasını istemiştir.
Bir kere evimden alınan suç unsuru bulunmadığı saptanılan kitaplarımı kendiliğinden bana iade etmeyen İstanbul Emniyet Müdürlüğü bu tavrı ile gasıp
durumuna düşmüştür.
Askeri Savcı Çizmeci’ye gelince; Askeri Yargıtay’ın 2. Dairenin, 5.8.1971 tarih ve 1971/340 Esas, 1971/336 Karar, 4. Dairenin 6.8.1971 gün ve 1971/337 Karar,
1971/334 Sayılı ilamlarından habersiz olmalı ki (Ek-33), Lahika III’teki, Cumhuriyet gazetesinde, 16 Eylül 1972 günü yayınlanan, Orhan Apaydın’ın
“yasak kitap sorunu”yla ilgili yazısına bakınız. Mahkemenizden kitapların müsaderesini istemektedir.7
Yargıtay ilamı gereğince alınan tüm kitaplarımın tarafıma iadesini talep ediyorum. Aynı konudaki istemde Mayıs1973’te bulunmak istemiştim çünkü bu kitaplara savunmam için ihtiyacım vardı. Mahkeme duruşmanın daha ilerdeki evresinde verirsiniz diye dilekçemi almadı. (Ek-37)
Daha sonra değerli müdafilerim 4 Eylül 1973’te aynı konuda Askeri Savcılığa bir dilekçe vererek (Ek-38) el konulan kitaplarımın iadesini istediler. Fa-kat haklı olan bu istemimin de gereği bugüne kadar yerine getirilmiş değildir.
Selimiye Ceza ve Tutuk Evinin koridorunun iç avluya bakan pencerelerinin karşısında bir evrak yakma fırını vardı. Bu fırında kamyon kamyon kitapların
yakılmasının tanığı olmuş bir kişiyim.
Kitap düşmanı Türün tonlarca kitabı yakacağı yerde hiç olmazsa, İzmit’te SEKA’ya gönderseydi, bu cinayeti bir ölçüde hafifletmiş olurdu.
Faik Türün’ün emrinde ve hiyerarşisinde bulunan ve onun her türlü, yasadışı tutumuna hukuki kılıf hazırlamak yarışına giren Çizmeci’nin, kitap konusunda da
komutanının anlayışına uygun, el koyma istemlerine gereken yanıtını mahkemece verileceğine inanıyorum.
VI. Kısım:
Avukat Görüşmesiyle İlgili Dilekçeler.,
Ceza Evinde bulunduğum son 1 ay hariç, avukat görüşmeleri devamlı dinlenilmiş, dinleyici subaylar bazen not almış ve bazen de konuşmaya müdahale etmiştir.
353 Sayılı Yasanın 91. maddesine aykırı olan bu uygulama, ST 31-15 Talimnamesinin 33. maddesi c fıkrasına uygun bulunmaktadır. Onun için, yasa
yerine talimname esas alınarak uygulamaya tevessül edilmiştir.2
Bu konunun düzeltilmesi için, ilgili makamlara yaptığımız başvurulara verilen yazılı yanıtlar, Ceza Evi idaresince yazılı olarak bizlere tebliğ edilmemiştir. Ek 39-
41’e bakınız.
Mahkemedeki duruşma arasında bile Asayiş Birliğinin görevli subay ve astsubayları sanıkların müdafileriyle birkaç kelime ile dahi olsun görüşmesine
engel olmuşlardır.
Bu konuyla ilgili olarak bir subayla aramda geçen ve duruşma tutanağına yansıyan tartışmayı eleştirimi tamamlamak için Ek 2’de8 sunuyorum. (Duruşma
Tutanağı Sahife No: 251, 252, 253, 254, 261, 262)
Duruşma Tutanağı Sahife 254’te de görüldüğü gibi, tartışmayla ilgili duruşma tutanağı yasa gereğince 1. Ordu Komutanlığına gönderilmiştir. Komutanlık beni
haklı bulmuş olmalı ki; hakkımda soruşturma açmak şöyle dursun, benimle tartışan subayı görevinden almıştır. O günden sonra tartıştığım subayı ne
duruşma salonunda ne de Selimiye’de görmedim.
VII. Kısım:
Mahkemeye Verilen Dilekçeler.,
Ek 42’deki dilekçe, Nuri Yazıcı’yla ilişkilerimin niteliğinin saptanılması için, sorgum esnasında mahkemeye verilmek istenmiş, mahkeme tarafından
duruşmanın daha ilerdeki evresinde verilmesi önerilmiştir. Bu öneriye uyarak, 5 Eylül 1974 tarihinde mahkemeye verdiğim “duruşmadaki beyanlarımın
doğruluğunu saptayan belgeler”i içeren dosyanın Ek 4’ü olarak dilekçeyi ve eki olan vekaletnameyi vermiş bulunuyorum. (Duruşma Tutanağı Sahife No: 570, St. No: 5-7’e bakınız)
Bu konudaki beyanlar tarafımdan, belgesel olarak doğrulandığı gibi Nuri Yazıcı’nın 3 Aralık 1973 tarihinde mahkemeye verdiği dilekçe ve eki ile de
aramızdaki ihtilafa neden olan dava konusu belgelenmektedir.
Yazıcı ile aramızdaki uyuşmazlığın tanığı olan iki kişi (Ek-42) dilekçede belirtilmiş ve bu kişilerin dinlenilmesine gerek görülmemiştir.
Ek 43’teki dilekçe Numan Esin’in sorgusuna yanıt olarak verilmiştir. Duruşma Tutanağı Sahife No: 382, St. 11-12, 13-18, 24-25 el yazılı dilekçenin 10-11. Ek
439’daki daktiloyla yazılı dilekçenin 7. ve 8. sahifelerinde, Memduh Eren’li Kontrgerilla’da “Boğaz Köprüsü”yle ilgili olarak Memduh Eren’in evinde üç
toplantı yapıldığı beyan edilmiştir. Bu beyanlara ve sözü geçen yüzleştirmeye rağmen, Memduh Eren’in ifadelerine “Boğaz Köprüsü”yle ilgili suçlamaların
katılmaması anlamlıdır. Bu durum tertibin özellikle, seçilmiş belirli kişileri hedef aldığını kesinlikle kanıtlamaktadır.
Ek 44’teki dilekçe Saim Deliismailoğlu’nun sorgusuna karşı verdiğim yanıtı içermektedir.
Anayasa konusunda benimle ilgili suçlamalar tertipçilerce az görülmüş olmalı ki, hiç tanımadığım bir kişi olan Saim Deliismailoğlu’nun ifadesi ile bir “anayasa
toplantısı”na katılmış bulunuyorum.
Bu kişinin ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını ve kendisini tanımadığımı kanıtlamak için, kendisinden kişisel durumum hakkında sual sormamı veya
mahkemece soru sorulmasını istedim. Bu istemim yanıtsız bırakılmıştır. (Duruşma Tutanağı Sahife No. 47, 18 Haziran 1973)
Ek 45’teki dilekçe, Atamer Erol’un sorgusuna karşı verdiğim yanıtı içermektedir.
Bu dilekçede, 27 Mayıs’ta 147’lerle üniversitede, kız öğrencilere sarkıntılık yapmakla tanındığı için, asistan olarak uzaklaştırılmış bir kişinin hukuk profesörü
olarak, Yedek Subay Okulu dönemindeki öğrenciliği dahil, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Adli Müşavirliğine yön vermek için çalıştırıldığını, eline geçen bu
olanaktan yararlanarak, 27 Mayısçıları özellikle Milli Birlik Komitesi üyelerini her çareye başvurarak suçlatılma tertiplerine katıldığını belirtmiş bulunuyorum.
Ayrıca bu dilekçede, genellikle Atamer Erol’un ifadelerinden kaynaklanan “ön anayasa taslağı” ve “devrimci kadro listesi” suçlamalarının, hukuken değeri
bulunmadığını da ispatlamış bulunuyorum.
Nitekim daha sonra, tanık olarak dinlenilen İlyas Albayrak ve Emin Değer’in ifadeleri, bu konudaki savla da ilgimin bulunmadığını ortaya çıkarmış
bulunmaktadır.
Ek 46’da sureti verilen 5 Şubat 1974 tarihli dilekçeye ekli olarak 169 sahifelik bir dosyayı mahkemeye sundum. (Bölüm I ve III Duruşma Tutanağı Sahife No: 502, St. No: 14-22.) Tutanağa sadece dilekçenin sahife adedi yazılmıştır.
Bu dosyada benimle ilgili tüm sanıkların ve benim ifadelerim paragraf paragraf eleştirilmiş ve Askeri Savcı Çizmeci’nin iddialarının esasını teşkil eden ifadelerin, hukuki değeri bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca davada tanık durumunda bulunan kişilerin tümü ifadelerin “adı geçenler” bölümünde gösterilmiştir. Ve bazı istemlerde bulunulmuş ve MİT emriyle tutuklanmış olmamın hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Ek 47’deki dilekte, Numan Esin’in ifadelerinde yer alan, avukat ücretiyle ilgili ödemenin yapıldığını göstermektedir.
Ek 48’deki dilekçe ile daha Af Kanununun esasları belli olmadığı bir dönemde
“Af Kanununun lehimde tecelli etmesi ihtimal dahilinde olan tüm hükümlerinden
yararlanmak istemediğimi” mahkemeye duyurmuş bulunmaktayım.
10 Nisan 1974 tarihli duruşmada mahkemeye sunulan ve Ek-49’da sadece dilekçe sureti verilen 213 sahifelik dosyada (Bölüm: III) sorgu evresi sonunda
hukuki durumum eleştirilmiş ve bu amaçla istemlerde bulunulmuştur. (Duruşma tutanağı sahife No. 526, St. No:31-37)
Askeri Savcı Süleyman Takkeci her nedense verdiğim dosyaları okumamıştır.
Zaman zaman verdiği mütealalarında bu gerçeği saptadığım için de kendisini eleştirdim. Bu eleştirilerime rağmen okumamakta direndiği için, bu dosyada yer
alan soruşturma genişletilmesi istemlerini yanıtsız bırakmıştır. (Duruşma tutanağı Sahife No: 544, St.No: 43-52, Sahife: 557, St. No: 42-46 ve Ek-52’ye bakınız.)
Bu dosyanın ilgili bölümlerini 3.ve 5. klasörlerde yer alan savunmamın “ Somut hukuki savunma ” bölümüne de katmış bulunuyorum.
Ek-50’de “kamu tanıkları dinlenilmesi evresi sonunda hukuki durumun eleştirisi” yapılmıştır. (Bölüm: V) ekli çizelgelerde de görüldüğü gibi dinlenen tanıkların
tümü benim duruşmadaki beyanlarımı doğrulamış, buna karşın Askeri Savcı Nevzat Çizmeci’nin benimle ilgili hiçbir savı doğrulanmamıştır. (Duruşma
Tutanağı Sahife No: 541, Satır No: 46-48)
Ek-51’de yer alan ve değerli savunma avukatlarım tarafından yazılan “soruşturmanın derinleştirilmesi istemlerini kapsamaktadır”. Duruşma Tutanağı
Sahife No: 549 St. No: 14-17, 22-239 ve Duruşma Tutanağı Sahife No: 544, St.No: 38-52, Sahife No: 550, St. No: 11-19 ve Sahife No:557, St. No.42-46)
Askeri Savcı Takkeci gerek bu dilekçede yer alan veya verdiğim diğer dilekçelerde bulunan ve gerekse duruşmada yaptığım istemlerin hemen hemen
tümüne katılmıştır. (Duruşma Tutanağı Sahife No: 551-557)
Örneğin: İşkence konusu’nda saptama istemleri, Faik Türün’ün ve bu davada sanık olarak gösterilen komutanların, hiç olmazsa tanık olarak dinlenilmeleri
istemleri bunlar arasındadır. Mahkeme ise istemlerin çoğunu incelemek gereğini duymamıştır. (Duruşma Tutanağı Sahife No: 558-559-563-567-570-573-578)
Ek-51’deki dilekçe ile Askeri Savcı’nın “soruşturmanın genişletilmesi istemleriyle ilgili mütalaası eleştirilmiş ve Ek-22’de suretini verdiğim 6 Mayıs 1973 tarihinde
yazılan ve fakat mahkemeye verilmeyen dilekçe (Ek-51) dilekçeye (Ek-1) olarak sunulmuş rapor sahteliği konusu gördüğüm lüzum üzerine eleştirilmiştir.
Ek-53’deki dilekçeye ekli dosya ile “duruşmadaki beyanlarımın doğruluğunu saptayan belgeler” mahkemeye sunulmuştur. (Duruşma tutanağı Sahife No: 570, Satır No: 5-7)
Belgelerin; Askeri Savcı’nın iddialarının gerçekleri yansıtmadığını gösterecek nitelikte olduğu incelendiğinde anlaşılacaktır.
Ek-54-56’da yer alan dilekçelerimde, savunma döneminde verirsiniz önerisiyle mahkeme tarafından alınmamıştır.
(Ek-54) duruşma tutanağı düzeltmesi, (Ek-55) Askeri Savcı’ya yanıt ve (Ek-56) ise ön anayasa taslağı sav’ının dinlenen tanık beyanlarına göre eleştirisi
yapılmıştır.
Bilindiği gibi, MİT’te sorgulandığımın tanığı bulunan Faruk Ateşdağlı’nın tanık olarak dinlenilmesini istemiştim. Bu istemim kabul edilmemişti. Oysa benim
durumumun saptanılması için Faruk Ateşdağlı’nın tanıklığı çok önemliydi.
Zamanın Garnizon Komutanı Korgeneral Fikret Köknar ile Emniyet Müdürü Nihat Aslantürk’ünde MİT’te sorgulandığımı bildiklerini ortaya çıkarıyordu. Bu nedenle,
noter kanalıyla alınan ifadesini bir dosya ile mahkemeye sunmak istedim. Bu dosyada savunma döneminde verirsiniz diyerek kabul edilmemiştir.9 (Duruşma
Tutanağı Sahife No: 576-578) Adı geçen dosyaya, savunmamın, 2. Klasör, I. Kısmında yer alan hazırlık soruşturmasının eleştirisi bölümünde Ek-5 olarak dahil edilerek mahkemeye sunulmaktadır.
Kelimesi kelimesine İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine Avrupa sözleşmesine; yasalar, tüzükler, yönetmeliklere ve dava dosyasına, yüzlerce yapıta ve binlerce belgeye dayanılarak yapılan savunmamda izlediğiniz gibi suçsuzluğumu ispat çabasından daha çok, bu davayı düzenleyen örgüt ve kişilerin suçluluklarını saptamaya çalıştım.
Bugün için tertipçilerin suçluluklarının saptanılma olanağı bulunmadığını da biliyorum.
Mahkemeniz aracılığı ile tarihe tevdi etmiş olduğum savunmamla, tüm işbirlikçi ve satılmış hainleri ve onların örgütlerini tarihin adil yargısına terk ediyorum.
Saygılarımla.
1- Ayaklanmaları Bastırma Hareketleri (David Galula) (15 No.lu kitap olarak mahkemeye verilmiştir.)
2- ST 31-15 “Gayri Nizami Kuvvetlere Karşı Harekât” Talimnamesi
3- Günaydın, 30.12.1972 tarihli (İsrail hapishanesine ait bir fotoğraf.)
4- Günaydın, 4.1.1973 tarihli (Harp esirlerine verilen konseri gösteren fotoğraf.)
5- Akşam, 6 Aralık 1965 tarihli (Tural’a Selçuk Atakan ile yazdığımız açık mektup.) (1. Klasör, I. Kısım P. Savunma ekleri arasında bulunan yazılar dosyasına bakınız.)
6- Hasan Bal’ın Deniz Astsubay örgütü davasında mahkemeye verdiği 9 Kasım
1973 tarihli dilekçe şöyledir:
Birinci Ordu Komutanlığı 3 Nolu Askeri Mahkeme Başkanlığına Açıklama Hakkında Tutuklu bulunduğum sürede tutukluluğun verdiği moral bozukluğu daha evvelce bende mevcut olan asabi rahatsızlığımı arttırmış ve beni sinir krizlerine sürüklemiştir. Bu sinir krizleri anında ne yaptığımı ne de söylediğimi
bilemeyecek duruma geliyorum ve daha sonra yaptıklarımın büyük bir kısmını hatırlayamıyorum. Hafızamda kaldığına göre bu kriz anlarından birinde Selimiye
Askeri Tutuk Evi Müdürü ile görüştürüldüm. Bu görüşmenin sonrasında neler söylediğimi tafsilatı ile bilmiyorum fakat arkadaşlarıma bir atfi cürumda bulunmuş olabilirim. Bu konuşmaların teyp bantlarına alınmış olabileceğini ve bu davanın aleyhinde iddia makamı tarafından delil olarak öne sürülebileceğini göz önünde tutarak bu açıklamayı yapma zorunluluğunu duyuyorum.
Hastalığım sebebi ile 6 aya yakın bir zaman Haydarpaşa Askeri Hastanesin’de yattım. Bu esnada bir sürü sinir krizleri geçirdim. Bu krizler beni intiharın eşiğine
kadar getirdi ve hastanede üzerime kolonya dökerek kendimi yaktım.
Durumumun göz önüne alınarak eğer varsa arkadaşlarımı suçlar mahiyetteki teyp bantlarının nazari dikkate alınmamasını mahkeme heyetinden 9 Kasım 1973 arz ve talep ederim.
Hasan Bal.,
7- Cumhuriyet, 16 Eylül 1972 tarihli Yasak Kitap Sorunu, Orhan Apaydın. (7. Klasör Ek-33, Lahika III’e bakınız.)
8- Duruşma Tutanağı Sahife No: 251, 252, 253, 254, 261, 262’de yer alan görevli subayla tartışma ile ilgili bölümü.
9- Faruk Ateşdağlı’nın noter kanalıyla alınan ifadesi (2. Klasör, I. Kısım hazırlık soruşturmasının eleştirisi Ek-5’deki dosyanın ekine bakınız.)
Ek 1-A Hukuki Durumuma İlişkin İstekler ve NotlarAvukatlarım İçin (I. Bölüm)
1. Prensip
Şahsen ben, prensip olarak sonucunun mutlak olumsuz olacağını bilmemize rağmen, kanun ve yönetmeliklerin hukuken tanıdığı bütün hakların
kullanılmasından yanayım.
Gayem, uygar insanın önde gelen niteliklerinden biri olan, hak arama hürriyetinin kullanılmasıdır. Sonuç almak değil. Bu dahi beni tatmine yeter.
Bu düşüncemin sonucu olarak da bugüne kadarki uygulamada, kanun ve tüzüklere aykırı olduğunu sandığım bazı hususları aşağıya çıkarmış
bulunuyorum. Son kararı takdirlerinize sunarım. (ACMUK: 196-198)
Bu konular, prensiplerimize uygun olarak hukuki incelemesi yapılır ve gene kararlarınıza göre benim veya sizin tarafınızdan, hemen veya duruşmanın
herhangi bir safhasında (özellikle savunma) kullanılması hususu bugünden kararlaştırıldı.
Ancak kurumların bir kısmı için bugünden bazı müracaatların yapılması, bize ilerde kullanabilmemiz için malzeme olacağı hususu da göz önüne alınmalıdır.
2. Evde Arama
a. CMUK 94-103 madde
b. ACMUK 66-68 madde
c. Sıkıyönetim Yasası (1402 Sayılı Kanun) - Madde-3
Bu üç kanun arasındaki ilişkinin hukuken incelenmesini arzularım.
d. Bu inceleme sonucu 3/4 Temmuz 1972 gecesi 24:00-01:00 arasında evimde yapılan aramanın gayri ahlaki, vicdani, insani ve hukuki olduğunun açıklıkla
meydana çıkarılabileceğini sanıyorum.
Şöyle ki:
1- Arama Gece Yapıldı:
(1402 Nolu Kanunun 3. maddesinde zamanı belirleyen bir kayıt bulunmadığına göre, CMUK ve ACMUK’unun bu husustaki maddelerinin uygulanması gerekir.
Bu takdirde de işlemin kanunlara aykırı olduğu meydana çıkar.) (CMUK - madde - 96)
2- Arama Emri Yoktu:
“Asker kişiler, MİT ilgilileri ve polisten oluşan 20’den fazla şahıs, önce sokak kapısını açıp, merdivenlerde yerleşiyorlar ve bu arada sokak kapısının lambasını
yaktıktan sonra zili çalıyorlar. Ben uyanıyorum, gece olduğu için kapıyı açmadan pencereden bakıyorum ve durumu anlayıp, kapıyı açıyorum. Karşıma çıkan
şahsa arama emri soruyorum. Bu zat cevap olarak örfi idare diyor. Israr ediyorum, gene örfi idare diyor ve hüviyetini gösteriyor, doğru ise Metin Bozbora
ve bütün ekip birden evin her tarafına aynı anda dalıyor. Eşim henüz giyinmiş bile değil. Bu arada ekipte bir Piyade Albay görerek onu muhatap alıyorum. Örfi
idarenin de hukuka uyması gerektiğini keyfi idare olmadığını arama emri bulunmamasının ve bu şekilde aramanın kanunlara aykırı olduğunu söyledimse
de nafile… Bu şekilde bir arama CMUK - 97. maddeye aykırı olması gerekir.”
3- Aramanın Gayesi Bildirilmedi: (CMUK - 97. madde) aykırı.
4- Aramayı 20’den Fazla Kişi Aynı Anda Yaptı: (CMUK - 97. madde) aykırı.
5- Aramadan Sonra Belge Verilmedi: (CMUK- 99. madde) aykırı.
6- Alınan Kitaplar: Zabıt tutuldu, suret verilmedi.
3. Saç Kesme.,
a. Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanun (Kanun No: 1721 Kabul Tarihi: 14.6.1930) Madde 226: Hükümlü ve tutukluların traşı:
Hükümlü ve tutukluların toplum içinde alışılmış hal dışında saç ve sakal bırakmalarına izin verilmez. Bunlar sık sık traş ettirilir.
b. Ceza ve Tevkif Evi İç Yönetmeliği (Resmi Gazete ile yayın tarihi: 19/12/1967) Madde-20: Saç Kesme ve Berberlik İşleri Toplum içinde alışılmış hal dışında saç ve sakal bırakanlar ile, saçlarının temizliğine dikkat ve itina göstermedikleri idarece tespit edilen hükümlü ve tutukluların saç ve sakal bırakmalarına izin verilmez. Bunlar sık sık traş ettirilir.
c. Türkiye ve Türkiye’nin çeşitli antlaşmalarla bağlı bulunduğu uygar batı aleminin bu konudaki bugüne kadarki teamülü, aydın kişilerin saçının kesilmemesi şeklinde belirlenmiştir.
d. Yukarıda 3. madde b fıkrasında açıklanan madde 20’deki saç kesmek için “temizliğe dikkat ve itina göstermemek”in tespitini şart koşmuştur.
1- Gözaltına alınır alınmaz (4 Temmuz 1972’de) ilk defa ve
2- Selimiye’de hücreye alınmadan önce (4 Ağustos 1972’de) bir defa olmak üzere, iki defa saçım 1 nolu makine ile kesildi.
f. Kanun ve tüzüklere aykırı uygulamanın da önlenilmesi için gerekli hukuki incelemenin yapılmasını ve buna uygun müracaatların yapılmasını istirham
etmekteyim.
4. Tutuklanmanın Yakınlara Haber Verilmesi
Bu hususta yerine getirilmiştir.
a. Anayasa - Madde: 30
b. ACMUK - Madde: 73
c. CMUK - madde: 107
d. Tazminat Kanunu: (466 Nolu Ka-nun) madde: 5
e. Ceza İnfaz Hukuku ve İnfaz Müesseseleri (İstanbul Cumhuriyet Savcı Yardımcısı A. Rıza Mengüç,1968, Sf. 15-16)
5. Tutuklama Kararına İtiraz ve Tahliye Talebi
a. 2 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi’nce verilen tutuklama kararına itiraz etmedik ve tahliye talebinde bulunmadık. (ACMUK - madde: 74)
b. Neden olarak Askeri Savcı tarafından dosyanın incelenmesine müsaade edilmediğini bildirdiniz. Bu takdirde Askeri Savcı, ACMUK - madde-90’ın 3.
fıkrasını ihlal etmiyor mu?
c. Eğer ediyorsa bu hususu tevsik için yazılı bir müracaat gerekmez miydi?
d. Tahliye talebinde bulunmamak ve tutuklama kararına itiraz etmemek zimmen suçu kabullenmek anlamını taçammum etmez mi? Bu husustaki teamül nedir?
6. Tutukluluk Halinin İncelenmesi:
a. Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığının 8.8.1972 tarih ve 1972/278 NC sayılı kararı ile tutuklama halinin devamına dair olan kararı tebellüğ ettim.
b. Bu karara göre yeniden inceleme tarihi 1 Eylül 1972’dir. Siz bu tarihe kadar dosyayı inceleyecek misiniz?
c. Eğer dosyayı görmek imkanınız olursa Askeri Savcı’ya incelemek üzere bazı hususların tesbiti talebinde bulunabilir miyiz?
d. ACMUK - madde-75 gereğince tutuklama halinin incelemesini isteyecek miyiz?
e. 1 Eylül 1972’de verilecek tutuklamanın uzatılması kararına itiraz edecek miyiz?
7. Avukatla Görüşme Meselesi.,
a. ACMUK - madde-91 gereğince bir tutuklunun avukatı ile her zaman görüşmesi mümkün. İlgili maddede süre bakımından bir sınırlama yok. Halbuki bugünkü
uygulamada beş dakika oluyor, bu konuda askeri mahkeme nezdinde itiraz etmekte fayda görür müsünüz?
b. Gene bu madde gereğince görüşmede Askeri Savcı ya da yardımcısı bulunabilir kaydı vardır. Askeri Savcı yardımcısı olan şahıs As. Ad. Hak.
sınıfından olması gerektiğine göre tatbikatta bir usul hatası yapılmıyor mu? Bu hususun belgelendirilmesinde bir fayda mülahaza eder misiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder