12 Ağustos 2019 Pazartesi

1960 Öncesi, 1980 Sonrası, Faşizme Karşı Dilekçeler. BÖLÜM 13

1960 Öncesi, 1980 Sonrası, Faşizme Karşı Dilekçeler. BÖLÜM 13


Ek 16

Tutuklama Müzekkeresinin Geri Alınması ve Tutukluluk Haline Son Verilmesi İstemi İstanbul, 26 Ekim 1972 İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığına,
Sanık: Talat Turhan
Vekilleri: Avukat Alp Kuran ve Avukat Birsen Balcıkardeşler
Konusu: Tutuklama müzekkeresinin geri alınması ve tutukluluk haline son verilmesi isteminden ibarettir.
Tahliye Sebepleri.,

Malum olduğu üzere tutuklama müessesesi, koğuşturmanın selametle yürütülmesini sağlamak amacıyla ve sadece bu amaçla kullanılmak üzere kabul
edilen bir “ihtiyati tedbir” müessesidir. Sanığın kaçması veya suç delillerini değiştirip yok etmesi sözkonusu değilse, müsnet suç ağır cezalık olsa bile,
sanığın serbest olarak koğuşturulması ve yargılanması esastır. Nitekim isnat olunan suçun mahiyeti ve ağır cezalık olmasının tutuklama ve tutukluluk halinin
devamı için tek başına yeterli sebep sayılmadığı ve sanığın serbest olarak koğuşturulduğu, gerek sivil, gerekse askeri mahkemelerin bugüne kadarki
uygulama ve kararlarıyla sabittir.
Müvekkilimiz Talat Turhan ise, yıllarca Türk Silahlı Kuvvetlerinde şerefle hizmet yapmış eski bir Subaydır. Kaçması hiçbir suretle düşünülemez, kaçması ihtimali
bulunduğu ileri sürülemez.
Öte yandan, İstanbul 2 No.lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinin 28.10.1972 gün ve 972/2446-137 sayılı kararıyla, müvekkilimin tutuklu kaldığı süre içinde,
“koğuşturmanın tekemmül etmiş olması gerekeceği” kabul edildiğine göre, koğuşturmanın selametle yürütülmesi açısından kendisinin daha fazla tutuklu
bırakılmasında, herhangi pratik bir fayda kalmadığını da kabul etmek gerekir düşüncesindeyiz.

Sonuç;

Yukarıda belirtilen nedenlerle, müvekkilimiz Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan’ın tutukluluk haline son verilmesi hususunu yüksek takdirlerinize arz
ederiz.
Tutuklu sanık Talat Turhan
Vekilleri Avukat Alp Kuran ve Avukat Birsen Balcıkardeşler

Ek 17

2 Nolu Askeri Mahkemesinin Kararına İtiraz
İstanbul, 13 Ekim 1972
İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 3 No.lu Askeri Mahkemesine sunulmak üzere İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığına,
Sanık: Talat Turhan
Vekilleri: Avukat Alp Kuran ve Avukat Birsen Balcıkardeşler
Konusu: İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No.lu Askeri Mahkemesinin
28.10.1972 gün ve 972/2477-94 sayılı kararının gerekçesine itiraz ve tahliye isteminden ibarettir.

İtiraz Sebepleri.,

1- 27 Ekim 1972 tarihli dilekçemizde: İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No.lu Askeri Mahkemesinin 18.10.1972 gün ve 972/2446-137 sayılı kararı uyarınca
müvekkilimiz hakkındaki kovuşturmanın tekemmül etmiş olması gerektiği göz önünde tutularak, “Müvekkilimiz emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan’ın yıllarca Türk Silahlı Kuvvetlerinde şerefle hizmet yapmış eski bir subay olduğu, ordudan ayrılmış olsa bile bir Türk subayının herhangi bir durumda ve koşulda kaçmasının sözkonusu olamıyacağı, kaçması ihtimalinin düşünülemiyeceği ve ileri sürülemeyeceği” nedeniyle, tahliyesine karar verilmesi talep olunmuştur.
2- İşbu tahliye talebimiz, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No.lu Askeri Mahkemesinin 28.10.1972 gün ve 972/2477-94 sayılı kararıyla ve “353 Sayılı
Kanunun 71. maddesinde ağır cezalı işlerde sanığın kaçma şüphesinin var olacağının kabul olunabileceğinin sarahaten belirtilmiş olması karşısında tahliye
talebinin yerinde görülmediği” gerekçesiyle reddolunmuştur.
Kararda, tahliyeye engel olabilecek başkaca bir neden ve gerekçe de gösterilmemiştir.
Sözü geçen red kararı ve gerekçesi, aynı zamanda, “Ordudan ayrılmış da olsa
Türk Subayı hiçbir durumda ve koşulda kaçmaz” varsayımını reddeder nitelikte bulunması ve aksi görüşü benimser ve savunur yapıda olması nedeniyle, işbu
karara itiraz ve kaldırılmasını talep etmek zorunluluğu duyulmuştur.
3- Bilindiği üzere, 353 Sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasasında, ağır cezalık suç isnadı altında bulunan sanığın mutlaka kaçacak
sayılması gerektiği söylenmemiş, bu konuda takdir yetkisi yüksek Mahkemelere bırakılmıştır; her olayda sanığın özel durumunun dikkate alınması istenmiş ve
böylece sanığın hiçbir biçimde kaçması ihtimali yoksa,-sanık, kesin mahkeme hükmüne kadar masum kişi sayılır- kuralı uyarınca serbest olarak kovuşturulması ve yargılanması esası korunmuş ve kabul edilmiştir.
Nitekim, itiraz konusu red kararında da, 353 Sayılı Yasanın 71. maddesinde “ağır cezalık işlerde sanığın kaçması şüphesinin var olacağının kabul bulunmadığının
da kabul edilebileceği” ortaya konmuş; bunun sonucu sanığın kaçması şüphesi yoksa serbest olarak kovuşturulabileceği ve yargılanabileceği gerçeği kabul
edilmiştir.
Bu durumda, isnad olunan suç ağır cezalık olsa bile, sanığın kaçması ihtimali yoksa, bu ihtimal ileri sürülerek sanığın tutuklu bırakılamayacağı ve “sanık, kesin
mahkeme hükmüne kadar masum kişi sayılır.” (İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Korumaya dair sözleşme, madde 6/2) kuralı uyarınca, sanığın
serbest olarak kovuşturulması ve yargılanması gerekeceği muhakkaktır.
Çünkü aksi görüş benimsenip uygulandığı takdirde, sadece kovuşturmanın selametle yürütülmesi açısından sanığın kaçmasını ve suç delillerini yok etmesini
önlemek amacıyla “bir ihtiyati tedbir müessesesi” olarak kabul edilmiş bulunan ve sadece bu amaçla kullanılabilecek olan “tutuklama müessesi”nin bu niteliğini
kaybedeceği ve hukukla bağdaşmayan “keyfi bir ceza müessesesi” haline dönüşeceği bir gerçektir.

Sonuç;

Yukarıda belirtilen nedenlerle, “Ordudan ayrılmış da olsa Türk Subayı hiçbir durumda ve koşulda kaçmaz” varsayımını ve gerçeğini reddeder nitelikte bulunan ve aksi görüşü benimser ve savunur yapıda olan itiraz konusu kararın kaldırılmasını ve müvekkilimiz Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan’ın tahliyesine
karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.
Avukat Alp Kuran ve Avukat Birsen Balcıkardeşler

Ek 18

İşkence İddialarımızın Tespiti Hakkında
İstanbul, 8 Haziran 1973
İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 3 No.lu Mahkeme Başkanlığına,
Sanık: M. Talat Turhan
Konusu: İşkence iddialarımızın tespiti hakkında
Olayın Açıklanması:
1- Sayın Askeri Savcı, gözaltında tutulduğumuz 30 günlük süre içinde ifadelerimizin Emniyet Müdürlüğünde alındığını iddia etmektedir.
2- Oysa ben ve benimle ilişkili olan kişilerin çoğunun ifadeleri Emniyet Müdürlüğünde alınmadı.
“Kontr-Gerilla” adı altında yasadışı olarak örgütlenmiş ve çeşitli güçlerden oluşan bir sağ cuntaya hizmet ettiği anlaşılan bir yerde, yasalarımızda yeri olmayan
yöntemlerle sorgulamaya tabi tutulduk. Gördüğümüz ağır baskıdan kurtulmanın tek yolu, hazırlanan senaryoları imzalamak olduğunu anladığımız için de, bir
yandan bizlere bazen telkini sorgu, bazen dikte ettirilen suç isnatlarını elle yazarak verdik, önümüze ifade diye konan kağıtları imzaladık ve bu kağıtları
teyplere okuduk.
3- İlk anda İstanbul Emniyet Müdürlüğünde alınan ifadeler ile “Kontr-Gerilla Örgütü’nde” alınan ifadeleri birbirinden ayırmak mümkündür.
Şöyle ki:
a- “Kontr-Gerilla Örgütü’nde” alınan ifadelerde (…………’nın, ……… tarihinde alınan ifadesinde…………) kaydı olmasına karşılık.
b- İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde alınan ifadelerinde (………….’nın Emniyet 1 Şube Müdürlüğünde………… günü sanık olarak alınan ifadesinde) kaydı
bulunmaktadır.
c- Ayrıca, doğrudan doğruya Kont-Gerilla Örgütü’ne götürülen kişilerin parmak izleri alınmadığı halde, Emniyet Müdürlüğünde ifade veren kişilerin parmak izleri
alınmıştır. Bu husus 2. Şube Parmak Kısmından tesbit edilebilir.
4- Daha sonra Askeri Savcılık’ta verdiğimiz ifadelerde “Kont-Gerilla Örgütü’ne” götürülmek tehdidi altında bulunmak nedeni ile işkence altında verdiğimiz
ikrarların hepsini veya çoğunu kabul etmek zorunda kaldık.
5- Sayın Savcı eğer gerçekten bu örgütle bir ilişkisi yoksa, bizim bu isteğimizi araştırmakla yükümlüdür.
İddialarımız doğrulandığı takdirde işkence altında verdiğimiz ifadeler hükümsüz kalacak ve Sayın Savcı da tertipçilerin içinde bulunduğu intibaından kurtulmuş 
olacaktır. Bu nedenle, bu hususun aydınlığa kavuşmasını bizden çok kendisinin istemesi gerekir.
6. Fakat iddianamesinde böyle bir niyet görülmüyor. Çünkü bu takdirde ikrara dayanan ve “Takriri delil” sisteminden fayda uman Sayın Savcının kurduğu bina,
iskambil kağıdından şatolar gibi çökecektir..
7- Bu konu mahkemenin yürütülmesi ile de yakınen ilgilidir. Çünkü, işkence yapıldı-yapılmadı iddiaları, duruşmaların seyrini olumsuz yönde etkileyebilecektir.
8- İddialarımızı ispat edebilmek için, gözümüz kapalı bulundurulduğumuz bu yerin, muhtelif sanıklarla yaptığımız görüşmelerden sonra tespit edebildiğimiz
özelliklerini ve tahmini planını ek’te takdim ediyorum. (Ek-1)
9- Tahminime göre, işkence gördüğümüz bu yer: Erenköy-Göztepe’de Erenköy Kız Lisesi civarında bulunan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın sorgulama bürosu veya
Anadolu yakasında bu maksatla kullanılan 3 katlı, büyük bir bahçe içinde bulunan bir başka ahşap köşk olabilir.

Sonuç ve İstekler;

1- İddialarımızın daha önce MİT’in en yüksek kademelerinde görev almış, şeref ve haysiyetlerine kimsenin tek toz konduramayacağı, Sayın Emekli Tümgeneral
Naci Aşkun ile Emekli Kurmay Albay Faruk Ateşdağlı’nın da dahil bulunduğu bir bilirkişi heyeti ile verdiğimiz planın Anadolu yakasında bu MİT binasına uyup
uymadığının, tiplerini tarif ettiğimiz kişilerin MİT’te görevli olup olmadıklarının saptanmasını,
2- İfadelerimizin alındığı yerin Emniyet olup olmadığını tespit için, o zaman İstanbul Emniyet Müdürü olan Emekli Tümgeneral Nihat Aslantürk’ün,
götürüldüğüm iddia edilen Şube Müdürünün, nöbetçi komiserlerin, geceleri orada kaldığıma göre, Emniyet Nöbetçi Müdürü’nün dinlenmesini ve nöbet defterlerinin
derhal mühürlenip mahkemece el konulmasına ve ayrıca Emniyet 1. Şube Müdürü personelinin, müdüründen memuruna kadar isim listelerinin ve
resimlerinin mahkemeye getirilmesini,
3- Emniyet ifadesi olduğu iddia edilen sorgu zaptında imzası olan iki kişiden birini teşhis etmiş durumdayım. O şahısların celbi ile sorgu zaptındaki isimlerin ve imzaların onlara ait olup olmadığının saptanmasını,
4. İfadelerin yazıldığı daktilo makinesi ile Emniyet’teki daktilo makinelerinin karşılaştırılmasını,
5- Bu konudaki bilirkişi raporu verilinceye kadar Sayın Savcı’nın istinkaf etmesini,
6- Gözaltına alındığım 3/4 Temmuz 1972 günü gecesi “Kontr-Gerilla Örgütü”nde çekilen fotoğrafım ile Selimiye Askeri Ceza ve Tutuk Evinde, hücrede
bulunduğum 14 Ağustos 1972 günü alınan fotoğraflarımın mukayese edilmesini (Bu fotoğraf çekilirken yanımda Yüksel Çengel vardı) (Canlı cenazeye
benzediğim için en yakın arkadaşım beni gördüğünde tanımamıştı. Daha sonra bu resmi ortadan kaldırmak için birkaç ay sonra koğuşta iken bir resmim daha
çekilmişti.)
7- Yüksek Mahkemeniz bu konuda kendisini yetkili görmezse, ilgili ve yetkili mercilere dileğimi iletmesini,
8. Dilekçemin bir suretinin avukatıma verilmesinin karar alınmasını arz ve istida ederim.
M. Talat Turhan
Ekler:
Ek-1 Erenköy MİT sorgulama evinin 3. kat planı.


“Kontr-Gerilla Örgütü”

Notlar:

1- Bu dilekçe, 8 Haziran 1973 günkü duruşmada mahkemeye verilmiştir.
2- Duruşma tutanağı Sahife No.ları:
a- Dilekçenin mahkemeye verilmesi: Sh. 19
b- Askeri Savcı Mütalaası: Sh. 20 “ileri sürülen işkence iddiaları varid değildir… Şimdi bu konuda taleplerin isafına lüzüm yoktur… Talat Turhan’ın davadan istinkaf etmemizi istiyen talebi de yersizdir.”
c- Dilekçenin İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığına gönderilmesi: Sh. 20-22-36
3- İşkence konusundaki tespit istemlerimizin isafına gerek olmadığını büyük bir sorumsuzluk ve futursuzlukla isteyen Askeri Savcı Nevzat Çizmeci, 26 Haziran
1973 tarihli duruşmada, gene aynı rahatlıkla “mahkemeniz gerekli tespitler yaptırmıştır.” diyebilmektedir (Sh. 62)
4- Oysa, bu dilekçem hiçbir sorumlu makam tarafından işleme konulmamıştır. Çünkü iddialarım doğrudur.
5- İstemlerim isaf edildiğinde İşkence ile tertip düzenleyenlerin maskeleri ortaya çıkacaktır. İdarenin şebekeleştiği ve gizli örgütler’in iktidara egemen olduğu 
bir dönemde bu dilekçem elbette işleme konulamazdı.
6- Ama bu dilekçe ile tertipçileri tarih önünde mahkum etmiş olduğuma inanıyorum.
Talat Turhan

Ek 19

Türk Devletinin Geleceğini Ağır Bir Tehlikeye Düşürecek NitelikteKanundışı
Gizli Örgüt Uygulamaları
İstanbul, 12 Haziran 1973
Başbakanlık ve Genel Kurmay Başkanlığına Sunulmak Üzere İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 3 No.lu Mahkeme Başkanlığına,
Sanık: M. Talat Turhan (Emekli Kurmay Yarbay)
Konusu: Türk devletinin geleceğini, ağır bir tehlikeye düşürecek nitelikte, kanundışı gizli örgüt uygulamaları hakkında
Olayın Açıklaması
1- İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığınca düzenlenen, Sayı: 1973/5, Esas: 1973/79 ve İddia:1973/33 No.lu iddianamesi gereğince 3 No.lu
Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından yargılanmaktayım.
2- 28 Mayıs 1973 günü sorgulamalarım esnasında ve mahkemeye sunduğum yazılı sorgumun, 188. sahifesinde bazı açıklamalarda bulundum.
3. Bu açıklamalar, Türk devletinin geleceğini etkileyecek önemdedir. Bir ay, anayasa, mevcut hukuk düzeni, uluslararası hak ve özgürlüklere ilişkin
bağlantılarımız hiçe sayılarak, işkenceye tabi tutuldum.
İşkence yapanların, hayatıma kasteden tutumlarından daha önemlisi, Türkiye’nin kurulu düzenine, bütün güç ve organlarına açıkça küfür etmeleri olgusunun 
tanığı olmam ve Türkiye’nin kaderinin, bir cunta eline geçtiğini bizzat gözlemlemenin derin ıstırabı içindeyim. 12 Mart’tan sonra parlamento üzerinde baskı sürdürenler ve anayasa’yı değiştirmeye zorlayanlar bu gizli örgüttür. Bu işlemlere tabi tutulan tek kişi ben değilim. Binlerce kişi benzeri ve çok daha ağır 
işkence ve komploların kurbanı edilmiştir.
4. Bütün bu kanundışı uygulamaların, tek sorumlusunun İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Sayın Orgeneral Faik Türün’ün olması iktiza eder. Çünkü, bu
işkencelerin yapıldığı yerin bir müddet 1. Ordu Komutanlığında görevli bulunan, Tümgeneral Memduh Ünlütürk tarafından yönetildiğini işkence görenler
saptamışlardır.
5. 1402 Sayılı Sıkıyönetim Yasasının 6. maddesi gereğince Sıkıyönetim Komutanı Başbakan’a karşı sorumludur. Bunun yanında
açıklamalarım, Türk Silahlı Kuvvetlerini de ilgilendirmektedir.
6. İç Hizmet Kanununun, 27. Maddesinde (Her şikayet edilen amir geçilir) hükmü yer almaktadır. Bu kanun gereğince dileğimin Başbakanlık ve Genel Kurmay Başkanlığına gönderilmesini talep ediyorum.
7. Kendilerini “Kontr-Gerilla Örgütü” olarak tanıtan bu kanundışı örgütte, sorgu ve işkence esnasında:
a. Anayasa kanunlar ve parlamentoya,
b. O zaman Kara Kuvvetleri Komutanı olan Sayın Orgeneral Faruk Gürler’e Hv. Org. Sayın Muhsin Batur’a ve o tarihte Donanma Komutanı olan Or. Am. Kemal
Kayacan ve aile efradına,
c. Komünizme ve Komünistlere,
d. MBK’sine ve MBK üyelerine,
e. CHP ve Sayın Ecevit’e,
f. AP ve Sayın Demirel’e,
g. Azınlıklara,
h. Masonlara,
ı. Alevilere
j. Vergi kaçakçılarına ve diğer kaçakçılara devamlı küfür edilmekte ve
k. 6 Ok’un komünist prensiplerinden alındığı ile,
l. 27 Mayıs’ın Marksist-Leninist bir hareket olduğu iddia edilmektedir.
8. Bütün bunları yapanlar Türk Silahlı kuvvetleri mensupları olmadıkları halde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin adını ve rütbelerini pervasızca kullanmaktadırlar.
9. Bu tertipler İstanbul’un muhtelif yerlerindeki, MİT binalarında ve İstanbul Emniyet Müdürlüğünde yapılmaktadır.
10. Benim götürüldüğüm binanın özelliklerini yazılı sorgumun 1.88. sahifesinde belirtmiş bulunuyorum. Bu binanın Anadolu yakasındaki, Erenköy’deki MİT’in
sorgulama yuvası olduğunu sanıyorum. Aynı yakada MİT’in bir başka binası da olabilir. İşkencehane olarak kullanılan ve benim 3/4 Temmuz 1972 den, 
1 Ağustos 1972’ye kadar gözaltında kaldığım, bu yerin saptadığım nitelikleri aşağıdadır:
a. Büyük bir bahçe içinde, bahçesinde yüksek çam ağaçları ve müştemilat olarak hücreleri bulunan, bodrum katı hariç 3 katlı, ahşap, eski bir köşk,
b. Civarında birkaç cami var, bunlardan biri pek yakınında,
c. Bina yakınında olduğu anlaşılan, Boğazköy Şan Sineması’nın, ses ve reklamları zaman zaman duyuluyor,
d. Civarından geçen demiryolundan tren sesleri duyuluyor,
e. Bazı geceler civardan martı sesleri geliyor,
f. Köşkün kurt köpeklerinden birinin adı Olga,
11. Gözaltına alınanlar bu binaya ya Kadıköy İnzibat Bölge Komutanlığı, ya da Kadıköy Kaymakamlığı, Emniyet Amirliği önündeki kamyonetlerle
götürülmektedir ler.
12. Kanundışı tamamen cuntalaşmış ve çete yöntemlerine dahi taş çıkaran uygulamalar ile, kurulu düzeni hiçe sayan, birçok değerlere açıkça küfür eden ve
bir kısım insanlar hakkında, kin ve intikam duyguları ile işkence yaparak, çeşitli senaryolarla adaleti tesir altına almaya ve en azından adaleti saptırmaya çalışan
bu örgütün, gerçek mahiyeti ve sorumluları ortaya çıkarılmadan, Türkiye’de ne haktan, ne hukuktan, ne adaletten, ne insan haklarından, ne demokrasiden
bahsedilemez. Bu örgüt, anayasa’ya dahi pervasızca küfür etmekte ve Türkiye’deki kurulu düzeni hiçe saymaktadır.
13. Montesquieu; “Bir kişiye yapılan adaletsizlik umuma yöneltilen bir tehdittir.” diyor. Türk Devletinin geleceği bu tehditten kurtarılmazsa vahim sonuçlarla
karşılaşılması mukadderdir.

Sonuç ve İstekler;

1. İddialarımın bugüne kadar işkence konusunda, objektif tutum gösterdiğinin tanığı olduğumuz Sayın Bülent Ecevit ve Sayın M. Ali Aybar’ın da dahil olduğu bir
parlamento heyetince tahkik edilmesini,
2. a. Trabzon’da öldürülen ve faili bulunmayan Kayıkçılar Kahyası Yahya için, 18 Temmuz 1922 tarihinde Bakanlar Kurulukararı ile beş kişilik parlamento tahkik
heyeti kurulmuş ve bu heyet 4 Ağustos 1922’den 12 Eylül 1922’ye kadar geçen 39 gün olay mahalli olan, Trabzon’da tetkikat yapmış idare ve yöneticiler
aleyhinde tecelli eden raporunu TBMM’ne sunmuştur. (İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat Terakki Erkanı - Kazım Karabekir Shf. 363:375)
b. Yarım asır önce, yüce parlamentonun bu kişinin öldürülmesi olayını, bu derece hassasiyetle incelemek gereğini duyan parlamentonun, sayısız faili meçhul
cinayetlerin işlendiği ve insanların akıl, insanlık, vicdan ve ahlak dışı işkencelere tabii tutulduğu bir dönemde duyarsız kalabileceğine inanmıyoruz.
c. Bütün dünya, Avrupa Konseyi, Batı basını ve televizyonu, işkence iddialarını ortaya atarken, bunları yalanla suçlamak kimseye bir şey kazandırmaz. Bu
iddiaların tespit ve tahkiki Türkiye’nin geleceği için kaçınılmaz bir görev olduğu inancıyla konunun Türk Silahlı Kuvvetleri açısından da incelenmesini,
3. Dilekçemin bir suretinin Avukatıma verilmesini arz ve talep ederim.
M. Talat Turhan.
Dağıtım:
Gereği için:
Başbakanlık
Gn. Kur. Bşk
Bilgi için:
3 No.lu Askeri Mahkeme Başkanlığı.


14. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder