5 Temmuz 2019 Cuma

ERGENEKON UN., KARANLIK İSMİ KARA KUTU TUNCAY GÜNEY., BÖLÜM 2

ERGENEKON UN.,  KARANLIK İSMİ KARA KUTU TUNCAY GÜNEY., BÖLÜM 2



Koyu bir sohbete başladık. Kişisel web sayfamda anne ve baba tarafından aslen Çorumlu olduğumu öğrenince, bana olan sevgi ve saygısı artmıştı. “Uzun yıllardır yazılarını biriktiriyorum, hayranım yaklaşımlarına, ortak görüşleri paylaşıyoruz” diyen Tuncay, mutlaka kitaplarıma ulaşmak istiyordu. Festivalde lokum çadırı çok yoğun olduğundan, çok fazla konuşamadık. Daha sonra buluşmak için sözleştik. Benden kitaplarımı imzalı istedi. 
Kanada’da 2004’den beri aylık yayımlanan, köşe yazarı ve yayın danışmanı olduğum Canada Türk gazetesinin bulunduğu çadıra giden Tuncay, editör Hasan Yılmaz’dan Yahudiler aleyhinde yazmaktan vazgeçmesini talep etti. 
“Git işine buradan kovmadan” diye bir araba azar işitti. O sırada İsrail, Lübnan’a saldırmıştı. Kanadalı Arapları bölgeden tasfiye etmek için, Ottawa, Ankara’dan yardım istemişti. 2005 sonunda kurulan Kanada Dinlerarası Diyalog Merkezi’nin 2006 yılındaki çalışmalarını yürüten Fehmi Kala, Yahudi toplumundan diyalog kuracak kimse bulamayınca, ‘Yahudi’ sandığı Tuncay’dan destek istemişti. Toronto’da sinagog sinagog dolaşarak, Kanada’da ilk defa 2006 Ramazan’ında düzenlenecek diyalog yemeğine çağıracak Yahudi aradılar. Sonuçta biraz ılımlı olan bir Yahudi ve Tuncay’dan başka Ramazan ayında gerçekleşen iftara katılan ‘Yahudi’ olmadı. Daha sonra Kala’ya, “koskoca Toronto’da diyalog yapacak ‘sahte Yahudi’ Tuncay’dan başka adam mı bulamadın” diye epey takıldım. Kala da, insanları etkilemeyi bilen Güney’in kurbanlarındandı. Güney, beni de kandırmıştı. Daha sonra, düştüğümüz hâle, ikimizde çok güldük. Toronto’da King Oteli’nde gerçekleşen iftar sırasında ve sonrasında, Tuncay ile ayak üstü sohbet ettik. İftar masamda “kim bu konuştuğun Yahudi?” diye soran Türklere, sırf şaka olsun diye, “hiç, arkadaş MOSSAD’a çalışıyor, rapor yazmaya gelmiş” cevabını, alelade bir cevapmış gibi verdim. Çünkü, bir kaç dakika önce Tuncay aynı soruma, böyle cevap vermişti. Öyle bir izlenim veriyordu. Çevresindeki insanlar kendinden korksun, saygı duysun diye, MOSSAD’ım diyordu. 
İftardan sonra Tuncay’ın başındaki kippa ve kara fötr şapka ile fotoğraflar çektirdim. ‘Net Kırılma’ adlı kitabımı imzalayıp Güney’e getirmiştim. Dışarı çıktık, araba ile evine bırakmayı önerdim, kabul etti. 
Henüz otelin merdivenlerinden inerken, ilk tepkisi programa katılan Yahudi’ye oldu. Cuma akşamı düzenlenen iftar hataymış, bir Yahudinin bu iftara katılması daha büyük hataymış. Çünkü, Cuma akşamı ve Cumartesi günleri, dindar Yahudiler hiçbir etkinliğe katılmaz. Programı düzenleyenlerin bunu bilmeyecek 
kadar cahil olmadığını var sayarak, Yahudileri dışladıklarını sonucuna varmıştı Güney. Bir kasıtları olmadığını söyledim. Program boyunca, ılımlı Yahudinin -koyu kara ve beyaz gömlek Yahudileri temsil eden kıyafet giydiği için- kendisine korku ve endişe ile baktığını ve rahat konuşamadığını, rapor edeceğini bildiğini savundu. Kime rapor edeceksin dediğimde, daha önce şaka yaptığını sandığım sözü tekrarladı: MOSSAD’a... 

İkinci tepkiyi, programda onur konuğu olan ABD Toronto Konsolosu’na gösterdi. Daha yeni göreve başlamasına rağmen, Fehmi Kala’nın nasıl olup ta böyle bir diplomatı ‘ele geçirdiğini’ merak etti. Bir dahaki diyalog iftarına geleceğine dair bu programda söz vermesine rağmen, gelememesi için gerekli yerlere rapor 
edeceğini, CIA’yı bilgilendireceğini söylemeyi ihmal etmedi. Ne kadar önemli, büyük bir adam olduğunu sürekli imâ ediyordu. 

Saatlerce konuştuk, pek azını kaleme aldım. Herkesten bilgiler kotarıp, ilgi duyan bir başkasına satıyordu. 2006 Ekim ayında, internette köşe yazdığım sonsaniye.net ve Almanya’da yayımlanan Platform dergisinin web sayfasında “Mossad’a Çalışma ve Masonluk Teklifi” başlıklı aşağıdaki yazım yayımlandı. Yazı, muhatabımın çifte kişilikli olmasından kaynaklanan, bazı yanlış bilgileri de barındırıyordu. Ergenekon’un kara kutusu Güney’i tanımak isteyen pek çok kişiye kaynak oluşturduğu için, buraya olduğu gibi alıntılamak zorundayım: 
“Sonunda başıma bu da geldi. MİT veya derin devlete çalışmadığım konusunda ikna olan MOSSAD, meğerse bir aracıya ‘bizim ile çalışır mı?’ diye sordurtmuş. Aracı Yahudi dostum, bana haber bile vermeye gerek duymadan, ‘onurlu bir Müslümandır, çalışmaz’ demiş. Yahudi dostum ciddi ciddi, ‘yahu sen Mason olsan, müthiş yükselirsin’ dedi. 

Yukarıdaki öneri espiri değil. Tuncay müstear ismini kullanan Yahudi hayranım, uzun süredir kitaplarımı imzalı istiyordu. Nihayet buluştuk ve aramızda aşağıdaki ilginç diyalog geçti. Asıl ismini yazmayacağım. Pek çok Yahudi gibi çıkarlarına uygun olduğu için Türkiye'yi ve insanını seven bir Yahudi. Türkiye'de Yahudi düşmanlığı yoktur dedim ve başındaki kipasını başıma geçirerek fotoğraf çektirdim. İsrail'i kuran ve esas yönetici kadro Eşkenaz Yahudilerinin soyu, Musevi olan Hazar Türklerine dayanır, aralarında akrabalık ilişkisi vardır. Bu 
topraklardan İspanya'ya göç ettiler, daha sonra katliama uğradılar ve Osmanlı’ya 500 sene önce tekrar göç etmek zorunda kaldılar; işte bu Yahudiler İsrail'i kurmuştur. 
Biraz ipucu vereyim. İstanbul Üniversitesi mezunu bir gazeteci. Milliyet, Sabah, Akşam gibi gazetelerde çalışmışlığı var. Türkiye vatandaşı olabilmek için İstanbul Müftülüğü'ne gidip numaradan kelime-i şehadet getiren, aslında koyu dindar bir Musevidir. Oldukça iyi takiyye yapmış; pek çok sûre ezberinde ve Kur’ân'ı tecvidiyle okuyabiliyor. Bir ara JİTEM mensubu olduğu ortaya atıldı. (Ortaya atan arkadaş dostum olur, ona lanet okuyor, kimin elindense ölmesini diliyor) Bunun nedeni dünyanın en dönek ve bukelemun adamı olarak nitelediği İşçi Partisi Başkanı Doğu Perinçek ile PKK elebaşısı Abdullah Öcalan'a gül verirken çekilen fotoğrafı elde etti, MİT'e verdi. MİT ise medyaya verdi. MİT'e yaptığı servisler ve MİT'in ona yaptığı servislerin çoğu 28 Şubat sürecinde gerçekleşmiş. Türkiye'yi bir Türk'ten daha iyi tanıyan, karış karış dolaşmış bir meraklı. Türkçesi 
mükemmel. Kanada'da da Sion Tarikatı Toronto Merkez'inde Türkiye Masası uzmanı olarak çalışıyor. Ayrıca Toronto Mason Örgütü'nün Bathurist ve St. Clair West şubesine üye. 
‘Senin yazılarını tercüme etmekten anam ağladı!’ diye söze başladı Tuncay. 
- Peki, kime gönderiyorsun bunları, ne diyorlar yazılarıma? MOSSAD'a mı çalışıyorsun? 
- Genelde ‘Fuck’, ‘Shit’ diyorlar. Yahudi teşkilatlarına gönderiyorum. 
- Çok mu Yahudi aleyhtarı yazıyorum sence? 
- Çok ta laf mı? Akit-Vakit çizgisindekiler yazsa güler geçeriz, ciddiye almayız. Ama senin yazdıkların Müslümanları uyandırıyor. Özellikle genç entellektüel gençlik üzerinde büyük etkin var. Çok açık yazıyorsun. Biraz liberal ol, üslubunu yumuşat. 
-Yalan mı yazıyorum? Ben fundamentalist Yahudi zihniyetine karşıyım. Dünyayı kana bulayan dinlerin fanatik grubudur. Bu ayrımı yapabiliyor musun? 
- Doğru yazıyorsun. Ben çok beğeniyorum, hepsini arşivlemişim. Sana hak veriyorum. Ama bu fanatik dindarlar İsrail devletinin teminatıdır. Sen sizin derin devleti eleştirir gibi yapıp aslında savunuyorsun? Cidden söyle bana, derin devlete mi, yoksa MİT'e mi çalışıyorsun? 
- (Burada epey gülüyorum) Eski bir gazeteciyim, yazmak benim hobim. Aslen bakliyat ihracatcısıyım. Türk derin devletinin benim gibi adamla çalışmadığını sende iyi biliyorsun. İsrail derin devletine gelince; başbakanları İzak Rabin'i öldürecek kadar barıştan uzak, kan isteyen caniler güruhundan oluşuyor. Bunlar nasıl dindar ve ne tür bir Allah korkuları var, anlayamadım? İsrail'in devlet terörü işlemesinin sebebi bu çete. Bu durum sence İsrail'i ve halkını bölgede güvenlikte mi kılıyor, yoksa ateşe mi atıyor? 
- İstihbaratların değişik mesleklerde bir sürü ajanı vardır ya, neyse! Sizin derin devletin asker ayağı güçlü değil mi? 
- Derin devlete tamamen karşı değilim. Her ülkenin olmalı. Ama kime hizmet eden derin devlet olacağı önemli. Bir tane Türk derin devleti yok ki! En güçlüsü sen de biliyorsun ekonomimizi elinde bulunduran İstanbul baronları, yani sizin Sebataycıların ekibi. Asker, bu ekibin içinde yer alan operasyonel çalışmaları yapan en güçlü kolu olduğu için halkın gözünde derin devlet asker gibi algılanır. Kime suikast düzenleneceğine baron karar verir, alt birimler uygular. Bazen diğer derin devlet ekibiyle çatıştıkları olur ve ortaya Susurluk kazası, Şemdinli krizi, Söylemezler çetesi gibi skandallar çıkar. 
- Doğru söylüyorsun. Uğur Mumcu'nun öldürülmesine Türkiye'nin baronu karar verdi. Taşeron olarak bir örgüt kullandılar. 
- Söyle çekinme! Sizin MOSSAD'ın Türkiye'de kurduğu taşeron örgütünün adını söyle. Suçu nasıl da 

Müslümanların üstüne attılar. Derin devlet işte aslında devlete değil bazılarının çıkarlarına çalışır. Rejimi koruma derler, başka teraneler uydururlar, ama esasında potansiyel ekonomik ve siyasi rakiplerini kirli yollarla temizlerler. Türkiye'de derin devlet yok, derin çete var. 

Derin devlet cinayet işlemez, öldürse bile vatanı korumak içindir. Bunların işi gücü cinayet. 
- İyi ama bizim derin devletimiz olmasa İsrail'de olmazdı. HAMAS ve Hizbullah'a kök söktürüyorlar. 
- Bravo yani! Onlar devlet terörü organize ediyor. HAMAS ve Hizbullah'da İslam'da olmayan terör yöntemi ile cevap veriyor. Kan ve şiddet durmuyor. İkisinin de yaptığı terör estirmek. Şimdi bana sen kalkmış bu derin 
devletlerin lazım olduğunu anlatıyorsun. 
- PKK ile HAMAS-Hizbullah arasında ne fark var? Batıda PKK, Kürtlerin özgürlüğü için savaşıyor diye algılanıyor. 
- Türkiye'de 10 milyon Kürt var. PKK bunun yüzde kaçını temsil ediyor, yüzde birini bile değil. Kürt vatandaşlarımızın çoğu şiddete, teröre karşıdır. PKK'yı kimlerin kullandığının farkındasındır. Ama siz Filistinlilerin yurdunu işgal etmişsiniz. İştahanız doymuyor, hepsini sürmeye, öldürmeye çalışıyorsunuz. 
İsrail'in devlet gibi yaşamaya hakkı var, ama Filistinlilerin de devlet gibi yaşamaya hakkı var. 
- Ben de aynı şey Kürtler için dersem ne dersin? 
- Kürtleri kimlerin maşa olarak kulandığını iyi biliyorsun. Oralara gittin gördün. Ben bu olayı dış mihrak kadar, bizim derin devletin kirli bağırsağı olarak görüyorum. 
- Olabilir. Ama sizin derin devlet kara cahil aşırı ırkçıları tetikçi olarak kullanıyor. Adamlarda kültür yok, medeniyet yok. Yazık vallahi! 
- Ne yapsınlar? Onların yaptıkları katliam operasyonlarını hangi aklı başında insan yapar? Vatan-Millet-Sakarya edebiyatıyla biraz gaz verdin mi, ellerine üç-beş kuruş tutuşturdun mu, işlem tamam. Kaybedecekleri birşey yok; zaten aslında suçlular, işledikleri devlet adına suç, ama kahramanlık, şan-şöhret katıyor. Doğru mu? Yanlış elbette. Devlet katili işe almaz. O zaman balansı yakalayamaz, bu adamlar kontrolden çıkar ki, çıkmıştır. Hesabını veremiyorlar. Terörü kim işlerse işlesin terördür. 
- Abdullah Çatlı'yı ne kadar büyüttünüz öyle! 
- Biz büyütmedik. Baronlar öyle istedi. Bir kamuflaj görevi gördü. Altındaki, arkasındaki pislikleri gizledi. Biraz deşilseydi derin devletin tetikçilere azmettirenleri halk görebilecekti. Çatlı'nın efsaneleştirilen bedeni, 
derinlere inilmesini engelledi. Kirli bağırsakları temizleme fırsatı kaçırıldı. 
- Papa suikastında asıl organizatör Çatlı değil, Oral Çelik'ti; adam ‘ben yaptım’ diyor halen serbestçe geziyor. 

Belli ki, derinlerden korunuyor. 

- Derin devlet, İsrail'de olduğu gibi karanlık eylemlerini taşeronlara yaptırır. Türkiye'de bile MOSSAD'ın kaç tane taşeron örgütü var, bunları biliyorsun. 
- Devletin bekası için bunlar gerekli şeyler. Veli Küçük’le uzun süre çalıştım. Bugün yaptıklarımdan dolayı 
utanıyorum. Küçük ekibini yanlış yönlendirdiğim için kendimi suçlu hissediyor um. 
- Evet, defterini dürmek isteyenlerin defterini Allah dürdü. 
Tevbe edenlere Allah'ın ve salih kullarının kapısı her zaman açıktır. 
- Türkleri seviyorum. Ermeni sözde soykırımı meselesinde sizin yanınızdayız. 
- Acaba niye bizi destekliyorsunuz? Çıkarınız nedir? 
- Hımm! İyi bir soru. 
- Soykırıma uğrayan mazlum millet imajınızı tekelinizde bulundurmak ve maddi-siyasi çıkarlar elde etmek olmasın. 
- Bak. Sana MOSSAD'ın e-mail yazarak, tehdit etmesi olayını, arkadaşlara sordurdum. Direk olarak öyle bir şey yok dediler, ama endirek olabilirmiş ve bu onları bağlamazmış. 
- Eee.. sonra! 
- Sonra senin yazılarının tercümelerini okuduktan sonra bu adam Türk MİT'i veya derin devletine mi çalışıyor diye sordular. 
- Sen ne dedin? 
- Hayır dedim, mümkün değil. Bize çalışmak ister mi diye sordular bu sefer. 
- Bir bu eksikti. Sen ne cevap verdin? 
- Kesinlikle çalışmaz, çok onurlu bir Müslümandır dedim. 
Radikal Müslümanları ikna ederiz, Faruk Arslan'ı edemeyiz dedim. 
- Beni iyi tanımışsın, aferin! Ankara'da iken İsrail Büyükelçisi Uri Bar ile o kadar iyi ilişkilerimiz vardı ki, sorma! Hatta makamıma gelip Yahudilerin aleyhine çok 
yazıyorsun, ayağını denk al diye şantaj yapabiliyordu. 
Ben bildiğim doğruları yazıyorum. Bunların bazıları elbette Yahudilerin hoşuna gitmeyecek şeyler. Çünkü Türkiye'nin çıkarlarını savunuyorum. GAP bölgesi ve Irak'taki çalışmalarınıza kuşku ile yanaşıyorum. Filistin konusundaki gidişatınızı beğenmiyorum, dünyada nefreti artırıyorsunuz. 
- Nil’den Fırat'a Büyük İsrail projesi bizim ekmek teknemiz. Söyler misin bana; ayda 5000 dolara yakın, bir Yahudiden Kuzey Amerika'da Büyük İsrail için bağış topluyoruz. Böyle bir projemiz olmasa ne adına para isteyeceğiz? 
- Ermenilerde soykırım endüstrisi kurmuş, aynı taktikle zengin Ermenileri soyuyor. Var mı, o kadar geniş araziyi dolduracak kadar Yahudi? Zengin Yahudileriniz oraya savaş içine yaşamaya gitmez ki, bence hayal kuruyorsunuz! 
-Topluyoruz. 3. dünya ülkelerinde yaşayan fakir Yahudileri finanse edip, yerleştiriyoruz. 
- Haydi topladınız diyelim. Bu proje barış mı, getirir yoksa daha fazla savaş mı? Daha fazla kan ve gözyaşından başka ne getirir? 
- Bu noktada haklısın. Ama bu bizim yüzyıllardan beri devam eden rüyamız. MOSSAD'ı ve derin devletimizi yöneten koyu hahamlar, bu hedefe ulaşmadan 
durmayacaklar. 
- Her zaman her dinin derin fanatizm çeteleri çok tehlikelidir. Benim fanatik olmadığımı biliyorsun. 
Barışcıl ve huzurlu bir dünya istiyorum. 
- Elbette biliyorum. Sorun da bu zaten. Radikal olsan safdışı etmek çok kolay. Sen ve senin gibi hiçbir arkadaşın terör, şiddetle alakalı değil, bilakis 
karşısınız. 

Üstelik çok okumuş, entellektüelsiniz, sizi ikna etmemiz zor. Yani bizim fanatik Yahudilerin beğenmediği tiplersiniz. Onlar, cahil, şiddet yanlısı radikal 
Müslüman seviyor. 
- Fanatiklerinizin düşüncesi kendisine kalsa hiç karışmayacağım. Ama ABD'de 45 milyonu bulan Evanjelistleri Kabala öğretileri ve kıyamet teorileriyle etkiliyorlar. ABD güç aygıtını savaşlardan savaşa kulağından tutarak sürüklüyorlar. Korkarım, birgün uyutulan Amerikan halkı bataklığın içine düşürüldüklerini anladıktan sonra bu suçun sorumlularını arayacak ve fanatik Yahudi çeteyi bulacaktır. Bu haraketleri nefret ve kin olarak kendilerine geri dönebilir. Ateşle oynuyorlar. 
- Evet haklısın. New York'ta onların arasında uzun süre yaşadım. Akıl almaz radikal fikirleri var, ayrı düştüm Kanada'ya geldim. 
- New York'ta 4.5 milyon Yahudi yaşıyor. Bunların hepsi fanatik değil. İçlerinde eminim benim yazdıklarıma aynen katılacak bir milyona yakın Yahudi çıkar. Radikal olanlar maalesef rahatı yerinde çok zengin olanlar, para babaları. 
ABD derin devletinin babaları. Bir derin çete de burada var. Görünüşte Amerikan, esasen fanatik Yahudi çıkarları için yapmayacakları çılgınlık yok. Bu adamlar Üsame Bin Ladin'den daha tehlikeli. 
- Biliyorum. Türkiye'den Mehmet Ali Birand'ı bunların yanına götürmüştüm. ABD'de üst düzey bir devlet kurumundayız. Adamlar, 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini anlatıyor ve listede Türkiye'nin de adı var. 
Birand şok oldu, bana döndü ve dedi ki : Bunlar çıldırmış, Türkiye'yi de bölmek istiyorlar. 
- Bizim laik ve Batı teslimiyetçisi kesim ABD-İsrail ve CIA-MOSSAD ile iyi ilişkiler kurunca Türkiye'nin kapsam dışı tutulacağını sandı. 
- Birand'a korkmayın, siz ikinci sıradasınız diyebildim sadece. 
- Evet, Türkiye'ye sıra Suriye, Suudi Arabistan ve İran engeli aşıldıktan sonra gelecek. En iyi ihtimalle 2015 sanırım. 
- Başka bir şey soracağım. Masonlara neden şiddetle karşısın? 
- Görünüşteki niyetlerini samimi bulmuyorum. Tek dünya devleti ve tek dünya dini için çalışıyorlar. Aslında amaçları din filan değil, tüm dinleri yıkmak ve paranın tanrılaştığı tek dünya devleti çatısı adı altında kurdukları şeytani ekonomi sistemleriyle dünyaya hükmetmek. 
- Tamam dini açısından sakıncalı buluyorsun. Ama masonlar cahil insanlar değiller. 
- Elbette değiller. Entellektüel, toplumda iyi bir makamı, zenginliği elde etmiş elit kesim masonluğa davet ediliyor. 
- Seni mason yapmaları için teklifde bulunduralım. İnan, kısa sürede çok yükselirsin. 
- İstemem, kalsın. 

3 . CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder