13 Haziran 2019 Perşembe

TERÖRÜN DİNİ ?!... BÖLÜM 2

TERÖRÜN DİNİ ?!...  BÖLÜM 2


OCAK 2004 - Milli Çözüm Dergisi 
Yazar Ahmet AKGÜL 
01 Ocak 2004 

"İslami Terör" yaftası ve yalanıyla, tüm ortadoğunun, İslam Dünyasının ve Asyanın işgal ve kontrol altına alınmak istendiğini... 

Irak'tan sonra Suriye ve İran'a saldırıya geçileceğini ve ardından Yugoslavya misali asıl Türkiye'nin bölüneceğini, yunanlı Gazeteci Haris Mavromatis 
bile biliyor ve yazıyordu da, bizim etkili ve yetkili başlarımız uyuyorlar mıydı? [6] 

Türk Medyası denen bazı basın ve yayın Mafyasının, ABD'nin ve İsrail'in borazanı gibi davranması ve "İslamcı Terör" havasını yayması, satılmışlık gereği mi, 
yoksa tarafsızlık icabı mıydı? 

Bütün bunlar açıkça teröristleri Türkiye'ye davet etmek ve ülkemizi terör üssü ve hedefi haline getirmek ve dış güçlere hizmet etmek değil midir? 

"İslamcı terör" senaryosunda, figüran soytarılığını oynayan kuklalar, niye bugüne kadar bir kere olsun on binlerin katilleri için "Hıristiyancı terör" veya 
"musevici terör" kelimesini kullanmadılar? 

Bütün müslümanları potansiyel terörist ilan eden yayınlar maalesef etkisini göstermeye başladı. 

İstanbul seferini yapan uçakta 7 Türk yolcu namaz kılmaya başlayınca, telaşa kapılan pilot "terör alarmı ile uçağı geri döndürdü. 

Bu Türk yolcuların 2,5 saat poliste sorgulanmasının ardından uçak yeniden havalandı..." [7] 

11 Eylüldeki ikiz kule saldırıları ile küresel terör evrensel bir konum kazanmış ve İslamcı terör sıfatıyla bütün müslümanlar hedef tahtası yapılmıştır. 

Batı Medeniyeti etiketli Amerikan emperyalizminin ve İsrail siyonizminin dünya hakimiyeti sevdasıyla, Ortadoğuya ve İslam alemine yönelik dayatmalarına 
karşı çıkan bütün müslümanları "tehlikeli terörist" göstererek, işgal ve sömürülerine haklılık kazandırılmaya çalışılmaktadır. 

Daha önceleri Afrika'yı sömürmelerine meşruiyet kazandırmak için yerli halkını "yamyam, tamtam" diye tanıttıkları da unutulmamalıdır. 

ASAM Başkanı Prof.Dr.Ümit Özdağ, El-Kaidenin ve Taliban rejiminin bilinçli ve sistemli şekilde ABD tarafından desteklendiğini vurgulamıştır. 

Eski MİT Daire Başkanı Prof.Dr.Mahir Kaynak ise: El-kaidenin bir örgüt değil, sadece hedef saptıran bir posta kutusu ve adres olduğunu açıklamıştır. 
Bu arada, "Böyle bütün örgütleri ABD ve İsrail'in kullandığını söylemek, Siyonizmi ve onun hizmetçisi ABD'yi asla yenilmez ve baş edilmez Kadiri mutlak 
bir güç olarak göstermek ve dolayısıyla milli ve haysiyetli diriliş hamlelerini kösteklemek ve cesaretlerini körletmek olmaz mı?" şeklinde bir soru da akla gelebilir. 

Hayır! Tam tersine Süper güç diye lanse edilen ABD ve İsrail siyonizmi eğer, ayakta kalabilmek için, son çare ve son ümit olarak bu gibi vahşi terör 
girişimlerine başvurmak ve El-Kaide gibi balon ve fason örgütlere sığınmak zorunda kalmışsa, bu siyonist süper canavarın çaresizliğinin ve can 
çekiştiğinin alametidir. 

Yukarıdaki iddianın aksine, "İslamcı Terör" iftirasına El-Kaide'yi adres ve merkez gösterme gayretleri, bütün müslümanları El-Kaide'ye ümit bağlamaya ve onu tek kurtuluş karargahı sanmaya yönlendirmektedir. 

Evet, güdülen şeytani amaç; eylem yapılan ülkeleri, ya İsrail'e, ya El-Kaide'ye yaklaşmaya mecbur etmektir. 

Hatırlayınız, Fas'taki Sinagog saldırısından sonra, yıllardır bozuk olan Fas-İsrail ilişkileri düzelmeye başlamıştır. 

Ve yine Riyad saldırıları sonrasında, Suud hükümet, El-Kaide ile görüşme kararı almıştır!?. 

Aylar önce SESAR'ın ortaya çıkardığı, ABD Ankara büyükelçisi Eric Edelman'in hazırladığı "Ortadoğu ve Kafkasları karıştırma ve Türkiye'yi bu batağa bulaştırma" planlarıyla, İstanbul'daki 4 saldırının ve sonrasının tıpatıp uygunluğu üzerinde niye hiç durulmamıştır. [8] 

   Alarko Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton'un ve gazeteci Cengiz Çandar'ın aynı ağızla, Ariel Şaron'un açık oynamasını ve yanlış yapmasını eleştirmesi... 

İngiltere'nin bu bahane ile 2.dünya savaşından sonraki en geniş tedbirleri alıp, demokratik hak ve özgürlüklere kısıtlamalar getirmesi... 

Türkiye'nin başta İngiltere ve diğer AB ülkelerince tehlikeli bölge gösterilmesi... 

Türkiye'ye yapılacak ticari ve turistik gezilerin iptal edilmesi... Türk turistlere vize verilmemesi... 

Bush'un Güvenlik Danışmanı Bayan Rice'nin Ağustosun ilk haftasında "yakında ortadoğuda 22 devletin değiştirileceğini... 

Irak'ın ve Gürcistan'ın bölüneceğini... 

Bu tedbirler alınmazsa Türkiye de dahil bütün bölgenin fanatik müslümanların kontrolüne geçeceğini" söylemesi, [9] 

İngiltere'de yayınlanan ve Siyonist Rohtshildlerin güdümünde bulunan The Economist'in yan kuruluşu Economist Intelligence Unit'ın bu yılki Raporunda, 2004'te Türkiye'nin ekonomik krizler ve siyasi belirsizlikler içine gireceği kehanetini bildirmesi [10] ile, son İstanbul saldırıları ve İslamcı Terör safsataları arasındaki ilişkiler niye gözlerden saklanmaktadır? 

İstanbul'daki kanlı patlamaların hemen arkasından, İsrail Baş katili Şaron'un İtalya'da bütün Yahudileri İsrail'e çağırması, aksi halde güvende olmamakla 
korkutması... 

Ve yine, 800 bin Yahudinin yaşadığı Arjantin'de, Şaron'un bütün gayretlerine rağmen İsrail'e göç etmemesi üzerine, son günlerde onlara karşı saldırıların 
hız kazanması gibi çok açık gerçekler niye konuşulmamaktadır? 

Gürcistan'da Yahudi spekülatör Soros projeli ve CIA destekli bir halk ayaklanmasıyla, Türkiye ve Rusya ile iyi ilişkiler geliştiren Şevardnadze'yi deviren ve Siyonist kuklası olduğu ehlince bilinen Mihail Saakaşvili yönetimini Amerika ve Avrupa'nın hemen ve resmen tanımaları ve Şevardnadze'ye 
"Batı bize ihanet etti!.." demeye mecbur bırakmaları... 

Rusya ile Arabistan arasında tasarlanan 60-70 milyar dolarlık yatırım ve ticaret bağlantılarını... 

Rusya'nın İslam dünyasına yakınlaşmasını ve özellikle Şangay beşlisine katılan Türkiye ile ekonomik ve stratejik ilişkiler başlatmasını baltalamaya çalışmaları... 
Ve yine "Türkiye'ye karşı özellikle İran ve Suriye kaynaklı terör hazırlıkları konusunda istihbarat bilgileri aldıklarını" söyleyen batılı sahte dostlarımızın 
bu bilgileri hala bizimle paylaşmamaları [11] niye gündeme hiç taşınmamış ve son terör olaylarıyla bağlantısı tartışılmamıştır? 

Türkiye'yi Parçalamayı amaçlayan Sevr anlaşmasının, Milletimizden gizlenen maddeleri bir bir uygulamaya koyulmaya çalışılmaktadır. 

Madde 62: Kurulacak bir komisyon Irak'ın kuzeyinde Türkiye'nin ise güneyinde kürtlerin yoğun bulunduğu bölgelerin yerel özerkliğinin tanınmasını sağlayacaktır. 

Madde 63: Türk hükümeti yukarıdaki maddedeki komisyonun kararlarını 3 ay içinde tanıyacaktır. 

Madde 64: Bundan 1 yıl sonra kürtler, genel olarak bağımsız olmak isteyip birleşmiş Milletlere başvururlarsa, konsey de bu kararı onaylarsa Türkiye, 
bölgedeki bütün haklarından vazgeçip, burayı kürtlere bırakacaktır. 

Evet, işte bu sonuca ulaşmak ve kanuni alt yapısını hazırlamak üzere maalesef AKP ve CHP'nin iş birliği ile 4 Haziran 2003'te ikiz yasalar diye bilinen ve 
"Bütün halklar, kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir" maddesini içeren, uluslar arası anlaşma metni meclisten geçirilmiştir. 

Fransa bile, milli bütünlüğünü tehlikeye sokacağı gerekçesiyle bu maddeye şerh koymuşken, bizim Genel Kurmay yetkililerimizin bütün ısrarına rağmen, 
AKP hükümeti buna bile gerek görmemiştir. 

Bu arada meclis gündemine getirilen Yerel Yönetimler ve Kamu Personel tasarıları da bu bölünmeye zemin hazırlayacak girişimlerdir. 

7.Uyum paketleriyle MGK Genel Sekreterliğini işlevsiz hale getiren AKP, Meclise sevk ettiği tek maddelik bir tasarı ile de TSK'ya lojistik destek sağlayan 
ve (Ulusal Kriptoloji Enstitüsü) gibi milli ve gizli stratejiler üreten birimleri bünyesinde barındıran TÜBİTAK'ı siyasallaştırmak ve orduyu zor durumda 
bırakmak amacını taşıyan hıyanet odaklarının sinsi emellerine bilmeden hizmet etmektedir. 

Ülkemizde, milliyetçi sağcılığı ülkücüler ve MHP eliyle öldürten... Solculuk ve sosyal adalet ümidini Ecevit ve CHP eliyle söndürten güçler şimdi de İslamcılığı 
ve Milli şahlanışı AKP eliyle gömdürmek hevesindedir. 

ATO'nun açıkladığı "dünya ölçeği ve Türkiye gerçeği" raporuna göre 30 OECD ülkesi içerisinde: 

Teknolojik yenilik ve gelişim derecesinde ve Endüstriyel üretim büyüme endeksinde; 30'uncu (yani en sonuncu) İş verimliliği ve şirket güvenliği derecesinde; 29'uncu 

İhracatın milli gelire oranı kategorisinde; 26'ıncı Yabancı yatırımların Milli Gelire oranı sıralamasında 27'inci, yani her konuda hep en gerilerde bulunan, 
ATO Başkanı Sinan Aygün'ün ifadesiyle " AKP hükümetinin ve daha önce Türkiye'yi yönetip bu hale getirenlerin, aynası ve karnesi" olan bu acı sonuçları ve kötü gidişatı halkın gözünden saklayan marazlı medya, İslamcı terör soytarılıkları ve AB'ye katılma sayıklamaları ile toplumu oyalamaktadır. 

Oysa AKP'nin 1 yıllık iktidarında Türkiye'nin dış borcu yaklaşık 50 milyar dolar artmış ve ülkemiz beş basamak daha geriye kaymıştır. 

2004 bütçesi sözde 150 katrilyon olarak açıklanmıştır, 50'si açık, gerçekte 100 katrilyon kalmaktadır. Onun da 70 milyar doları borç faizine ve taksitlerine yatırılacaktır. 

AKP hala " AB'ye girip kurtulacağız " kuruntularıyla toplumu avutmaktadır. Bu hevesle Kıbrıs gözden çıkarılmış, Rum Loisuda'ya 1 milyon 150 bin Euroluk 
tazminat yatırılmış, böylece Kıbrıs'ı işgal ettiğimiz iddiasındaki Batı haklı çıkarılmıştır. 

Oysa, Eski Güney Kıbrıs Lideri Klerides bile: "Bugüne kadar Denktaş'la yapılan bütün görüşmelerde, kasıtlı olarak, getirilen hiçbir teklifi kabul etmemek ve asla taviz vermemek siyasetiyle, dünya kamuoyunda Türk tarafını "uzlaşmaz ve barışa yanaşmaz!" göstermeyi amaçladıklarını ve bunu başardıklarını 
açıkça söylemesine rağmen AKP yetkilileri hala 

Denktaş'ı yalnız bırakmakta, Hatta arkadan bıçaklamaktadır. 

AB'ye ne pahasına olursa olsun ille de girelim diyen AKP'nin ve arkasındaki güçlerin asıl hedeflerinin " Türk ordusunu her yönden zayıflatmak, ülkenin 
geleceği ve güvenliği konusundaki etkinliğini azaltmak... Kısaca sivilleşme ve demokratikleşme bahaneleriyle, milli ve haysiyetli tavrında direnen orduyu dağıtmak ve kurtulmak" olduğunu Fransa'nın solcuları bile artık yazıp konuşmaktadır. [12] 

Bizdeki Milli Derin Devlete Dikta, Amerika'daki Siyonist lobilere ise "Thing-Tank" diyen satılmışlar, şu anda Amerika'da Dic Cheny'nin karısının başında 
bulunduğu bir örgütün, kimlerin, hangi kütüphaneden hangi tür kitapları alıp okuduğundan... Hangi üniversite hocasının hangi hassas konularda neler 
konuştuğuna kadar, tek tek fişlediklerini ve insanların gece yarıları evlerini basıp karakollarda saatler, günler boyu sorguya çektiklerini niye unutmaktadır? 

Vurgun ve soygun kanserinin silahlı kuvvetlere kadar sirayet ettiğini... 

M.S.Bakanlığı Kalite Bölge Başkanı Albay Feridun Cengiz Seçkin''in 2 trilyon haksız servet edindiği tespit edilip, şimdi cezaevine girdiğini... 

M.S.B. İnşaat Daire Başkanlığında üst düzey yetkili bir çok albay, yarbay ve binbaşının tutuklanıp, görevlerinden el çektirildiğini... 

Müteahhit Nihat S.'nin G.K.Başkanlığına gönderdiği ihbar mektubunda, 25 Trilyonluk sahte fatura yolsuzluğuna bulaşan ve 20 kadar Fason şirket kurup, 
mütahitlere baskı yapan bir çeteyi ele verdiğini... 

D.K. Eski Komutanı Oramiral İlhami Erdil'nin emir subayı Yüzbaşı Yalçın K.nin işadamlarından bir milyon dolar rüşvet devşirdiğini ve tevkif edildiğini... 
Gölcük Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Aydın Gürün ve diğer üst rütbeli subaylar hakkında, Askeri Savcı Saim Öztürk'ün, yolsuzluk 
davası açıp ifadelerini istediğini... 

Ve Silahlı Kuvvetlerde çok ciddi ve ümitlendirici bir temizlik operasyonuna girişildiğini, Gazeteci Nuh Gönültaş yazdı. [13] 

Ama AKP'nin Aydın Doğan'ın Şirketlerine yaptığı Trilyonluk kıyaklarla ilgili sorulara hala cevap çıkmadı... 

Terör olaylarına ve yolsuzluklara karşı, sadece askeri tedbirlerle başa çıkılamayacağı, bu konularda millet-devlet işbirliğine ve karşılıklı güvene mutlaka ihtiyaç duyulduğu bilinmesine rağmen, AKP İktidarı bu güveni sarsan başörtüsü ve İmam-Hatip meselesi gibi konularda hala ciddi, cesaretli ve çözüm 
üretici hiçbir adım atmamış, " Konsensüs, toplumsal uzlaşma" gibi cilalı kavramlara sığınarak ve sanki muhalefet kendi iktidar ortağıymış gibi davranarak her sorunu sürüncemeye bırakmıştır. 

AKP'nin Akıl Hocalarından Prof. Hayrettin Karaman bile bu gidişe isyan edip " İktidara mektup" yazmak ve uyarmak zorunda kalmıştır. [14] 

Kısaca bu hükümet ve bu zihniyetlerle, ne terörle mücadelede başarılı olmak ne de ekonomik sorunlardan kurtulmak imkansızdır. 

Sonuç olarak: 

İsrail Siyonizmi ve onun güdümündeki Haçlı Emperyalizmi, kendisini masum tanıtmak ve meşruiyet kazanmak için, uzun yıllar korkulu düşman olarak 
gösterdiği Komünizmin yerine, şimdi artık İslam'ı koymuş bulunmaktadır. 

Batının zulmünden ve sömürüsünden haklı bir nefret duyan bazı müslüman grupların tepki ve taleplerini istismar ve suiistimal ederek bunları şiddet ve 
hiddete yönlendiren ve dönüp bunları bahane göstererek, kendi vahşi eylemlerini müslümanlara yükleyen de bunlardır. 

Bu küresel çeteye gönüllü hizmet edecek köle ruhlu müslüman tipini, siyonizm ve emperyalizmle uyumlu teslimiyet zihniyetini, "Ilımlı İslam" diye yerleştirmek ve bu İslam aksesuarlı sömürü saltanatını yürütmek üzere "Radikal İslam" veya "İslam'i Terör" korkusuyla müslümanları sindirmek için, her ikisini de, yani ılımlısını da, radikalini de aynı odaklar uydurup, kullanmaktadır. 

Bir zamanlar, sağcılara karşı solcuları, kapitalizme karşı komünizmi koyan ve tahtaravelli gibi oynatan da bunlardı... 

Bu nedenle öyle "Ayaklarımın altında ezerim!.. Dünyayı onlara dar ederim!" gibi efelenmelerle veya "Ahirette cezasını çeksinler!" gibi beddua etmelerle, 
terörle mücadele edilmez! 

Teröre tehdit savurmak, meydan okumak, acemiliktir,cahilliktir... Çünkü terör; orduları, silahları, saldırı sahaları, ortaya çıkacağı zamanı ve mekanı belli 
olmayan bir düşmandır. 

Ve hele, hala KADEK'i özgürlük savaşçısı gören Avrupa'ya ve hala Güney sınırımızı kabul etmeyen Amerika'ya güvenerek, terörü ezeceğini söyleyenlere, 
kargalar bile kahkaha atmaktadır. 

Çünkü ABD ve AB destekli PKK'nın şu anda sınırlarımızdan içeriye korkunç miktarda C3 ve C4 patlayıcıları sokmakta olduğunu ASAM Başkanı Prof. Ümit Özdağ Star TV. Kırmızı Koltuk Programında açıklamıştır. [15] 

Amaç büyük eylemlerle panik yaratmak, hükümeti APO'yu serbest bırakmaya zorlamak ve Eric Edelmen'nin kehanetiyle " hapisten çıkartılan ve yıldızı 
parlatılan yeni liderleri iktidara taşımaktır. 

Terörün Dini Yoktur " iddiaları da doğruyu yansıtmamaktadır. 

Çünkü Terörün dini vardır: 
Terörün Dini Siyonizm'dir. 
Terörün Tanrısı Şeytan'dır. 
Bu günkü Peygamberi de Şaron'dur! 
Bu Şeytan Şebekesiyle boğuşmak ve başa çıkmak, 
Çoluk Çocuk işi değildir. 

DİPNOTLAR;

[1] Maide:32 
[2] 30-11-2003 Tercüman 
[3] 30-11-2003 Umur Talu /Sabah 
[4] 2-Aralık-2003 Milli Gazete 
[5] 02.12.2003 Melih Aşık.Milliyet 
[6] 01.12.2003.Radikal 
[7] Vatan Gazetesinin haberi 2 12 2003 
[8] Bak:Milli Gazete.15.11.2003 
[9] 28.11.2003 Güler Kömürcü.Akşam 
[10] 23.11.2003.Osman Ulagay.Milliyet 
[11] 28.11.2003.Zülfikar Doğan.Akşam 
[12] Mine G. Kırıkkanat Radikal 23.11.2003 
[13] 28.11.2003 Tercüman 
[14] Bak. Yeni Şafak 
[15] 2.12.2003 Salı akşamı 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder