oraj poyraz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oraj poyraz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ocak 2020 Pazar

1915 OLAYLARI SEVR’DE BİLE YOK

1915 OLAYLARI SEVR’DE BİLE YOK




1915 olayları Sevr’de bile yok

Oraj POYRAZ
23 12 2019

Akçay Sevr Antlaşması’nın hazırlık aşamasındaki görüşmeleri araştırdı çarpıcı ayrıntıları makalesinde kaleme aldı. Sevr görüşmeleri sırasında 1915 olaylarına başka başlıklar altında kısa olarak değinildiğini belirten Akçay Ermeni temsilcilerin de önemli bir anlatımının olmadığına dikkat çekti

OLCAY KABAKTEPE / ANKARA

Av. Dr. Deniz Akçay’ın Türkiye Barolar Birliği Yayınları tarafından yayınlanan ‘Sevr Antlaşması Hazırlık Görüşmelerinde 1915 Olayları Konusu ve Bugünkü Uluslararası Yargı Kararlarına Göre Değerlendirilmesi’ başlıklı yazısında dikkat çekici noktalar yer aldı. Sevr Antlaşması’nın hazırlık görüşmelerinde bile 1915 olaylarının ayrı başlık altında incelenmediği belirtilen yazıda “Ermeni temsilcileri de olaylar hakkında ayrıntılı bir anlatımda bulunmadılar. Hele hele ‘soykırım’ olarak algılanabilecek herhangi bir ifade kimse tarafından kullanılmadı” denildi.

Sözde ‘Ermeni Soykırımı’ yalanına ilişkin önemli saptamalarda bulunan Dr. Deniz Akçay’ın yazısından bazı paragraflar sunuyoruz:

AYRI BAŞLIK ALTINDA İNCELENMEDİ

Görüşmelere ilişkin tutanakların incelenmesinden Müttefik Devletlerin 1915 olaylarını ayrı bir başlık altında incelemeye gerek görmedikleri anlaşılmaktadır. Bu olaylara yapılan genel nitelikli kısa göndermeler çok az olduğu gibi olayların anlatılması belirli sayıların ortaya konulması sorumlulukların tahlil edilmesi gibi bir çabanın sarf edilmesine de gerek görülmediği söylenebilir. 1915 olayları toplantılarda arada bir ek haklılık argümanı olarak kullanılmış olmakla birlikte bu konuda hiçbir zaman olayların cereyan şeklini ve boyutlarını belirleme ve derinleştirme ya da araştırılması konuları gündeme gelmemiştir.

ERMENİ TEMSİLCİLER OLAY ANLATMADILAR

Konferans toplantılarına katılmış olan Ermeni temsilcileri Avetis Aharonyan ve Boğos Nubar Paşa’nın da 1915 olayları hakkında ayrıntılı bir anlatımda bulunmamaları bu konuda belirli ve daha önemlisi günümüzde ileri sürülen sayıları andıracak herhangi bir mağdur sayısı iddiasında bulunmamaları da en azından ilginç olgulardır. Üzerinde önemle durulması gereken husus görüşmelere aktif ve iddialı biçimde katılmış olan Ermeni temsilcilerin başka konularda doğruluğu kesin olmamakla birlikte çeşitli sayılar ileri sürmüş oldukları halde 1915 olayları ile ilgili olarak günümüzde ileri sürülen sayılara uzaktan yakından yaklaşacak bir sayıdan söz etmedikleridir.

ANLAŞMADA DA YOK

Sevr Antlaşması’nın gerek giriş bölümünde gerek Ermenistan sınırı ile ilgili maddelerinde 1915 olaylarına herhangi bir atıfta bulunulmamıştır. Sevr Antlaşması sürecinde 1915 olaylarının gerek Antlaşma metnindeki hükümler düzeyinde gerek Müttefik Devletlerin görüşmeler sürecindeki ifadelerinin yansıttığı sübjektif algıları açısından soykırım olarak değerlendirildiğini ortaya koyacak unsurlardan yoksun olduğu açıktır.

SOYKIRIMIN ‘S’ Sİ YOK

Türkiye temsilcisinin davet edilmediği hazırlık konferanslarında ve sonuçta ortaya çıkan antlaşma metninde soykırım suçunu diğer savaş suçlarından ve insanlık aleyhindeki suçlardan ayıran özelliği olan ‘Ulusal etnik ırksal veya dinsel’ olarak tanımlanabilecek bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi kastına ilişkin herhangi bir somut maddi hatta teorik bir ipucuna rastlanmamaktadır. Kaldı ki Sevr Antlaşması’ndan üç yıl sonra Türkiye ile Müttefik Devletler arasında aktolunan Lozan Antlaşması’nda 1915 olaylarıyla bağlantılı olabilecek herhangi bir hükme rastlanmadığı gibi daha geniş anlamında da yaptırım başlıklı herhangi bir düzenlemeye de yer verilmemiştir.

‘SOYKIRIM’ ALGILAMASINI İMKÂNSIZLAŞTIRIYOR

Başlıca Müttefik Devletler tarafından bile onaylanmamış olan Sevr Antlaşması’nın hazırlık görüşmelerinin devletler hukuku bakımından herhangi bir bağlayıcılığı ve hatta hukuki değeri bulunmadığı açıktır. Ancak Müttefik Devletlerin başkan başbakan ya da bakan düzeyinde temsil edilmiş oldukları bir toplantı dizisinde yapılan açıklamaların kullanılan argümanların hatta sıradan ifadelerin tarihsel önemi azımsanamaz. Görüşmeler sırasında Müttefik Devletlerin başka başlıklar altında 1915 olaylarına yaptıkları genel çok kısa ve ‘arızi’ olarak nitelendirilebilecek atıflarla yetinildiği ve ayrıca bu olayların hazırlanmakta olan Sevr Antlaşması’na da yansıtılmamış olduğu da dikkate alınarak söz konusu olayların bugünkü anlamıyla ‘Soykırım’ olarak algılanmasını imkânsızlaştırmakta dır. 1915 olayları 1920’de Müttefik Devletlerin Türkiye’nin doğusunu yeniden şekillendirmek projeleri çerçevesinde bir hukuksal argüman yoğunluğunu taşımayan oportünist bir ‘Atıf’ olarak kullanılmıştır.

https://www.aydinlik.com.tr/1915-olaylari-sevr-de-bile-yok-turkiye-aralik-2019

- - - - - - - - - - - - -

Beni görmek demek mutlaka yuzumu gormek demek degildir.
Benim fikirlerimi benim duygularimi anliyorsaniz ve hissediyorsaniz bu yeterlidir.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK


***

17 YILLIK AKP İKTİDARININ BİLANÇOSU

17 YILLIK AKP İKTİDARININ BİLANÇOSU


Oraj POYRAZ, İsmail ŞAHİN, 17 yıllık Blanço, TAKSAN, SEKA, Eti Bakır, Sümer Holding, 

Oraj POYRAZ 
0raj.p0yraz@neomailbox.net
: Dec 22 03:48PM +0300

Blanconun Eksiği var fazlası yok.
Ben Eksikleri sıralamaya kalksam bir kitap çıkar ortaya.
 Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net 
oraj.poyraz@openmail.cc )
          

---

17 yıllık AKP iktidarının bilançosu


 17 YILLIK AKP İKTİDARININ BİLANÇOSU

 17  yıl önce bugün iktidara gelen AKP  Cumhuriyetin birikimi yerli ve milli ne kadar kamu kuruluşu varsa elden çıkardı. Dev projeleri ise yandaş şirketlere yaptırıp Hazine garantisi vererek ülkenin geleceğini ipotek ettirdi.


İsmail ŞAHİN
 14:55 - 3 Kasım 2019

   14 Ağustos 2001’de  kurulan 3 Kasım 2002 seçimlerinden birinci parti çıkan  AKP  bugün iktidardaki 17’nci  yılını geride bıraktı.

O günden bugüne ekonomiden siyasette adaletten güvenliğe kadar birçok alanda büyük bir değişim yaşandı. AKP iktidarı Türkiye'nin en büyük şirketlerini 
fabrikalarını otellerini limanlarını enerji üretim tesislerini elektrik ile doğal gaz dağıtım şebekelerini ve arazilerini yerli ve yabancı özel şirketlere sattı.

268  KURULUŞTA KAMU PAYI SIFIRLANDI

2002 yılından bu yana  273 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış-devir işlemleri yapıldı. Bu kuruluşlardan 268'inde  kamu payı kalmadı. 1986 yılından AKP' nin iktidara geldiği döneme kadar 8.2 milyar dolarlık özelleştirme yapılırken 2002'den  günümüze toplam 62 milyar dolarlık satış gerçekleştirildi.

ÖNCE / FABRİKA KURAN FABRİKALAR’ /  GİTTİ

AKP iktidara gelir gelmez ilk önce /  fabrika kuran fabrikaları’ / elden çıkardı.
2003 yılında  iki kamu şirketi Ortadoğu ve Balkanlar’ın en büyük tezgah üreticisi  TAKSAN ile sanayi tesisi imalatı yapan GERKONSAN satıldı. 

Aynı yıl  Türkiye Denizcilik İşletmeleri ‘ne ait limanlar  SEKA ' nın kağıt fabrikaları ve kamu arazileri de satılarak toplam 187 milyon dolar gelir elde edildi.

PARÇALAYA  PARÇALAYA VERDİLER

Takvim yaprakları 2004 yılını  gösterdiğinde özelleştirmelerde vites yükselten  AKP  iktidarı 1 milyar 282 milyon  dolarlık satış yaptı. 
2003 yılında  fabrika yapan fabrikaları elden çıkaran  AKP  iktidarı bu defa parçalaya parçalaya sanayi kuruluşlarını satmaya başladı.

TEKEL in alkollü içecekler bölümü 292 milyon  dolara satılırken gübre üreten şirketler ve onların fabrikaları özelleştirildi. 
Eti Bakır  21.8 milyon Eti Krom  58 milyon Eti Gümüş 41.2 milyon ve Eti Elektrometalurji 15.3 milyon dolara satıldı.

Çayeli Bakır İşletmeleri 49.2 milyon dolara Karadeniz Bakır işletmeleri Samsun İşletmesi 11.1 milyon BET Kütahya Şeker Fabrikası 23.8 milyon dolara  Amasya Şeker 1 milyon 250 bin dolara özelleştirildi.

Türk Hava Yolları'nın hisselerinin yüzde 20'si 2004 yılında yüzde 25’i ise 2006 yılında  satıldı.



THY NİN YÜZDE 20’Sİ BORSADA  SATILDI

Doğalgaz dağıtım şirketleri  ESGAZ 43 milyon  dolara  BURSAGAZ 120 milyon  dolara satıldı. Sümer Holding bünyesinde yer alan fabrika arazileri de tek tek satıldı. 44 milyon  dolara satılan  Sümerbank Bakırköy İşletmesi ‘ni ve 27 milyon  dolara satılan  TÜMOSAN izledi.
Blok satıştan toplam 402 milyon  dolar gelir elde edilirken 2004 yılında 689 milyon  dolar değerinde tesis varlık ve arazi satışı gerçekleştirildi. Türk Hava Yolları' nın ( THY ) hisselerinin yüzde 20'si ise 177 milyon dolara borsada satıldı.



Türk Telekom’un içini boşaltmakla ve bankalara olan borcunu ödememekle suçlanan Hariri Ailesi’nin üyesi Saad Hariri geçen haftaya kadar Lübnan Başbakanı’ydı. Hariri Lübnan’da Ekonomik kriz ve yolsuzluğun tetiklediği sistem karşıtı protestolar sonrası istifa etti.

TÜRK  TELEKOM  LÜBNANLILARIN OLDU

2005 yılında  AKP iktidarı toplam 8.2 milyar  dolarlık özelleştirme yaparak rekor kırdı. Türkiye'nin en stratejik kurumlarından biri olan

Türk Telekom 'un yüzde 55'i 6 milyar 550 milyon dolar bedelle Lübnanlı Hariri Ailesi’ne satıldı.  Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü 'ne ait olan İstanbul Hilton Oteli binası ve arazisi 255 milyon  dolara  Ataköy Otelcilik 62.7 milyon  dolara Ataköy Marina ve Yat İşletmeciliği 23.7 milyon  dolara  Ataköy Turizm ise  33.5 milyon dolara satıldı.

ETİ  ALÜMİNYUM 305 MİLYON DOLARA  SATILDI

2005  yılının bir başka büyük özelleştirmesi ise 305 milyon  dolara  Eti Alüminyum'un satışı oldu.  Kıbrıs Türk Havayolları 33 milyon  dolara
Adapazarı Şeker Fabrikası 45.7 milyon dolara blok olarak satılan kuruluşlar oldu. AKP 2005 yılında Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşlarından   TÜPRAŞ ve  PETKİM in bir bölümünü borsada sattı.
Bir gece yarısı TÜPRAŞ'ın yüzde 14.76'sı  İsrailli iş adamı Sami Ofer'e 453 milyon  dolar bedelle devredilirken  PETKİM' in yüzde 35'i 273 milyon  dolara halka arz edildi.

Koç Holding - Shell ortak girişimine satılan TÜPRAŞ 2018’de 3 milyar 761 milyon lira net kâr elde etti.

TÜPRAŞ  VE  ERDEMİR  ELDEN ÇIKARILDI



2006 yılı özelleştirme çapı açısından 2005'i  bir önceki yılı aratmadı. Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşu olan  TÜPRAŞ' ın özelleştirme ihalesi  Eylül 2005'te  yapıldı ve 4 milyar 140 milyon dolar teklif eden Koç Holding -Shell ortak girişimi ipi göğüsledi.

Birkaç gün sonra ise bir başka sanayi devi  Erdemir 2 milyar 770 milyon dolara  OYAK Grubu'na satıldı.  Başak Sigorta ve  Başak Emeklilik ‘e mayıs ayında 
blok olarak 268 milyon  dolara özelleştirildi.
THY nin yüzde 25'i 207.8 milyon  dolara borsada halka arz edilirken  TEKEL ' in Ankara'daki genel müdürlük binası da 100 milyon dolara TOBB' a satıldı.


OTELLER PEŞ PEŞE GİTTİ

Emekli Sandığı'nın sahip olduğu oteller de bir bir özelleştirilirken Büyük Ankara Oteli 36.3 milyon dolar Büyük Efes Oteli 121.5 milyon dolar  Büyük Tarabya Oteli ise 145.3 milyon  dolara satıldı.2006 yılında toplam  8 milyar dolarlık özelleştirme yapılırken taşınmaz ve tesis satışından toplam  710 milyon  dolar gelir elde edildi.


ARAÇ MUAYENE İSTASYONLARINI VERDİLER

2007 yılında  AKP  hiç kamu şirketi satmadı. Araç muayene istasyonlarını taşınmazları ve borsada Halkbank hisselerinin bir kısmını elden çıkartarak toplam 4 milyar 258 milyon dolar gelir elde etti.

Bugün Zorlu Center'ın yükseldiği İstanbul Boğazı'na nazır Karayolları arazisi 800 milyon  dolara  Mersin Limanı 755 milyon  dolara araç muayene istasyonları 613 milyon  dolara  Halkbank 'ın yüzde 25'i ise 1.8 milyar dolara satıldı.

Azerbaycan devlet şirketi Socar Petkim'i 2 milyar 40 milyon dolara satın aldı.

 YERLİ VE MİLLİ PETKİM AZERBAYCAN IN OLDU



2008 yılında iki şirket blok olarak özelleştirildi. Birincisi tıpkı TÜPRAŞ ve Türk Telekom gibi Türkiye'nin en stratejik kurumlarından biri olan  Petkim Petro kimya  Holding 'di. 30 Mayıs 2008 günü imzalanan sözleşmeyle Azerbaycan devlet şirketi Socar Petkim'i 2 milyar 40 milyon dolara satın aldı.

TEKEL' in sigara bölümü ise 24 Haziran 2008'de 1 milyar 720 milyon dolara satıldı.  Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A. Ş' nin (ADÜAŞ) sahip olduğu 
9 santral ise 510 milyon dolara özelleştirildi.

 ŞİRKETLER BİTİNCE TESİS VE VARLIKLARI SATTILAR

2009 yılında  İSE 2 milyar 270 milyon dolar değerinde özelleştirme işlemi gerçekleştirildi. Yapılan satışlarda en büyük kalemi elektrik dağıtım şirketleri oluşturdu. 
Başkent Elektrik 1 milyar 225 milyon dolara Sakarya Elektrik 600 milyon dolara Meram Elektrik ise 440 milyon dolara satıldı.

Blok olarak satış yapacak kamu şirketi sayısı azalınca ilerleyen yıllarda tesis ve varlık satışına ağırlık veren AKP hükümeti kamu arazilerini fabrikaları enerji üretim santralleri ile dağıtım şebekelerini elden çıkardı. Devletin yapacağı yatırımları ise özel sektöre ihale eden AKP seçtiği işbirliği yöntemiyle de ülkenin geleceğini sayıları iki elin parmaklarını geçmeyecek şirkete adeta ipotek ettirdi.

HAZİNE DEN 100 MİLYAR DOLAR ÇIKABİLİR.

Üçüncü Hava limanı Yavuz Sultan Selim Köprüsü Osman Gazi Köprüsü Avrasya Tüneli ve şehir hastaneleri başta olmak üzere yap-işlet-devret modelli projeler de işletici firmalarla yapılan sözleşmelerde günlük veya yıllık olmak üzere yolcu araç ve hasta sayısı garantisi verildi.

TİCARİ SIR’ / DEYİP HALKTAN GİZLİYORLAR

Eğer planlan sayıda kullanım olmazsa kamu-özel işbirliği projelerinde devletin hazinesi 25 yıl  boyunca firmalara toplam 100 milyar  dolarlık ödeme yapabilir. Ülkenin geleceğini ipotek altına alan bu mega yatırımlar için verilen taahhütler ise/“ticari sır”/ olarak halktan gizleniyor.

KAMU ÇALIŞANI SAYISI YÜZDE 100 ARTTI

AKP  iktidara geldiğinde devleti küçültüp harcamaları kısarak daha verimli bir yapı oluşturma iddiasına taşıyordu. Kamu şirketleri satılacak işçiler özel sektör tarafından istihdam edilecek merkezde toplanan yetkiler yerele devredilerek kadrolu memur sayısı azalacaktı.

2003 yılında Türkiye'de kamuda çalışan kişi sayısı 2 milyon 187 bin 599'du. 2019 yılının ikinci yarısı itibariyle kamuda istihdam edilenlerin sayısı 4 milyon 569 bin 916'ya çıkmış durumda.

Ekonominin hız kesmeye başladığı yıllarda peş peşe gelen seçimler 2013 yılından  bu yana kamuda çalışanlarının sayısı 2 milyon  kişi artmasına
neden oldu. 2002 yılında  iktidar koltuğuna oturduğunda devleti küçültme iddiasını taşıyan  AKP  aradan geçen 17 yılda  kamuda çalışan sayısını yüzde 
100'den  fazla artırmış bulunuyor.

10 KİŞİDEN ÜÇÜ EKONOMİK SUÇTAN CEZA EVİNDE

   2002 yılında Türkiye'de toplam 98 bin 955 kişi  ceza evindeydi.
Hırsızlık zimmete para geçirme rüşvet irtikap sahtecilik para ve mal kaçakçılığından hapse girenlerin sayısı ise 13 bin 169'di. 

   Türkiye İstatistik Kurumu'nun konuyla ilgili yakında dönemde yayınladığı son veri 2017'ye  ait. Buna göre söz konusu tarihte Türkiye'de Ceza infaz kurumuna 215 bin 761 kişi girdi.

Hırsızlık zimmete para geçirme ve benzeri suçlardan hapse giren hükümlü sayısı ise 68 bin 528 oldu. 
2002 yılında Cezaevine giren her 10 kişiden biri ekonomik suçlardan dolayı hapse girerken 2017 yılında bu oran her 10 kişiden üçü bu nedenle ceza aldı.


CİNSEL SALDIRI HÜKÜMLÜSÜ  SAYISI 14 KAT ARTTI

Uyuşturucu madde kullanma satma veya satın alma suçunu işleyen 3 bin 450 kişi 2002 yılında  cezaevine girdi. Takvim yaprakları 2017'i gösterdiğinde ise bu sayı 22 bin 490'a  yükseldi. Cinsel suçtan dolayı 2002'de  1.858 kişi hüküm giyerken bu sayı 2017’de 26 bin 539 oldu. 
Cinsel saldırıdan cezaevine giren suçluların 14 kat  uyuşturucu hükümlülerinin ise 7 kat  artığı görülüyor.

İCRA  DOSYALARINDA   PATLAMA

    Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre; 2002 yılında 8 milyon 613 bin 759 adet İcra dosyası bulunuyordu. Yıllar için icra dairelerindeki icra ve iflas dosyaları artarken bu sayı Kasım 2019 itibariyle 21 milyonu aşmış durumda.

                    İŞSİZ SAYISI

2002:  2 milyon 464 bin

2019: 4 milyon 596 bin*(Temmuz)

                  İŞSİZLİK   ORANI

2002:  Yüzde 10.3

2019: Yüzde 13.9  (Temmuz)

TÜRKİYE NİN BRÜT DIŞ BORÇ  STOĞU

2002:   129.6 milyar dolar

2019:  446.8 milyar dolar (Ekim)

DIŞ  BORCUN  GSYH  ORANI

2002: % 54.8

2019: % 61.9

MERKEZİ  YÖNETİM  TOPLAM  BORÇ  STOKU

2003:    283.2 milyar lira

2019: 1  trilyon 239 milyar lira (Ekim)

GSYH

2002: 231 milyar   dolar

2019:  749 milyar dolar (Tahmini)

KİŞİ   BAŞI  GSYH

2002:  3 bin 492

2019:  9 bin 93 dolar (Tahmini)

 BÜYÜME

2002:  Yüzde 6.2

2019:  Yüzde 0.5 (Tahmini)


ENFLASYON

2002:  29.8
2019: 9.26  (Eylül)


https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/17-yillik-akp-iktidarinin-bilancosu-5427893/?fbclid=

    Ordularımızın kazandığı zafer sizin ve sizin ordularınız ın zaferi için yalnız zemin hazırladı...
Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutlaka başarılı olacaksınız.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK


***

ERDOĞAN İLK ŞERİAT KANUNU NU YAYIMLADI,

ERDOĞAN İLK ŞERİAT KANUNU NU YAYIMLADI,






Oraj POYRAZ

22 12 2019


Şeriat Nedir,? 
Nasıl bir şeydir.? 
Bilmeyenler için söyleyeyim.
Öyle Boynuzlu, Kuyruklu bir şey beklemeyin.

İşte böyle sindire sindire, yavaş yavaş geliyor.
Anayasanın, yasaların, yönetmeliklerin, genelgelerin İslam şeriatına uygunluğu na bakılır. Devletin resmi mevzuatında dinli, imanlı, Allahlı, Kur'anlı, fıkıhlı cümleler kurulur.

Siz Müslüman olmayabilirsiniz, siz Sünni de olmayabilirsiniz, siz Müslüman olursunuz da genel geçer klişelere uymazsınız.
Bunların hiç önemi yok.
Eşşşşek gibi uyacaksınız.
Çünkü sizin adınıza, sizin için , size rağmen, karar verecek bir ilahiyatçılar var.

Ortada uzlaşma, pazarlık için hiçbir zaman, zemin, imkan yok.
Dogma neyse o size dayatılacak.

Gel kardeşim konuşalım falan yok.
Dayatma ve zorbalık var.

Oraj POYRAZ (0raj....@neomailbox.net / oraj....@openmail.cc )


ERDOĞAN İLK 'ŞERİAT KANUNUNU' YAYIMLADI


22.12.2019 12:38


AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 'Din kişinin hayatına nüfuz etmezse kişi zamanla yapıp ettiklerini dinleştirir. Bunun için İslam bize göre değil biz İslama göre hareket edeceğiz. . ' sözü yaşama geçirildi ve Kuranıkerim’den ayetler Hz. Muhammet’in hadis-i şeriflerinden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çalışmalarından alıntılar yapılan şeri bir karar Resmi Gazete’de yayımlandı.

Son Dakika. . AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla İlk şeri kanun Resmi Gazete'de yayımladı

Karar ile faizsiz finans kuruluşları denetçileri için belirlenen etik kurallar fıkhi (İslam hukuk kuralı) hükümlere bağlandı.

14 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazete’de Kamu Gözetim Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nun 12 Aralık 2019 günü aldığı “Faizsiz Finans Kuruluşlarının Bağımsız Denetimini Yürüten Denetçiler İçin Kurallar” kararı yayımlandı.

Cumhuriyet Gazetesi'nden Işık Kansu'nun haberine göre; Kuranıkerim’den ayetler Hz. Muhammet’in hadis-i şeriflerinden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çalışmalarından alıntılar yapılan kararın giriş bölümünde “muhasebenin İslam dininin farz-ı kifaye (yapanın sevabını aldığı tümden yapılmadığı durumda toplumun tümünün sorumlu olduğu yükümlülük) olarak gerekli kıldığı mesleklerden” sayıldığı kaydedilerek şöyle denildi:

“Adil olma kavramı (adalet) Kuranıkerim’de birçok ayette geçmektedir. ‘Şüphesiz Allah adaleti iyilik yapmayı yakınlarına yardım etmeyi emreder’ ve ‘Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor...’

"HALİFELİK İLKESİ. . TAKVA... ALLAH'A HESAP VERME"

Adalet kavramının muhasebe felsefesinde ‘ön yargı taşımama’ olarak bilinen bir karşılığı da vardır. Muhasebe ve denetim standartları ilkesel olarak bu kavramın hayata geçirilmesine öncülük etse de adalet esasen etik bir değerdir. Bu sebeple mesleki görev ve hizmetlerini yerine getirirken denetçilere gösterecek etik kurallara ihtiyaç bulunmaktadır. ”

Kararda fıkhi ilke ve kuralların bu etik kurallara amaçları bakımından diğer tüm nedenler üzerinde sürekli ve değişmez dini kaynaklı potansiyel bir yaptırım gücü sağladığı belirtilerek denetçiler için etik ilkelerin dini dayanakları sıralandı. Bu dayanaklar arasında “insanın yeryüzündeki halifeliği ilkesi ihlas (ibadette içtenlik) takva (Allah’tan korkma) Allah’a hesap verilecek” olması yer aldı.

"ALLAH-U TEÂLÂ SİZİ İZLİYOR VE KIYAMET GÜNÜ HESAP VERECEKSİNİZ"

Mesleki yeterlik ve özen ilkesine dayalı etik davranış kuralları da tanımlanırken “Denetçi mesleki görev veya hizmetlerini özenle ve düzgün biçimde yerine getirirken Allah-u Teâlâ’ya topluma mesleğine müşterisine ve kendisine karşı sorumlu olduğu” denildi. Bir başka kurala göre de; denetçilere Allah-u Teâlâ’nın kendisini sürekli izlediğinin ve kıyamet gününde hesap vereceğinin bilincinde olması zorunluluğu getirildi.

HAYATI DİNLEŞTİRME.,

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen kasım ayı sonundaki Din Şûrası’nda yaptığı konuşmada “Dini hayattan tecrit eden belli kalıplara şekillere davranışlara hapseden dogmatik bir anlayışa itibar etmeyeceğiz. Bir Müslüman dinini hayatın şartlarına göre değil hayatını inancının esaslarına göre uyarlamakla mükelleftir” demiş ve eklemişti:

“Din kişinin hayatına nüfuz etmezse kişi zamanla yapıp ettiklerini dinleştirme yanlışına düşer. Bunun için İslam bize göre değil biz İslama göre hareket edeceğiz. ”

KAZAN: KURALLAR LAİK CUMHURİYET’E UYMALI

Hukukçu Turgut Kazan içinde yaşadığımız dönemde anayasasız bir Türkiye yaratıldığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Siyasi iktidar ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ne isterse yapabileceğini düşünüyor. Şeklende olsa halen bir anayasamız var. Cumhurbaşkanı da bu anayasaya göre seçildiğine ve yemin ettiğine göre böyle bir şey kural dışıdır. Türkiye Cumhuriyet’i laik bir Cumhuriyettir. Kuralların hukuka laik Cumhuriyet’e uygun olması gerekir. Şimdi bir kez daha anlaşılıyor ki her şeyi adım adım birilerinin anladığı İslamiyet’e uydurmaya çalışmalarının bir adımıdır. Şüphesiz ki kural dışıdır. ” Kaynak; Cumhuriyet

https://www.birhaberoku.com/erdogan-ilk-seriat-kanununu-yayimladi-27874

 ***

Turk ün haysiyeti onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -

JEAN MESLIER : SAĞDUYU TANRISIZLIĞIN İLMİHALİ

187. ESKİ VE YENİ DİNLER, SOYUT KURUNTULARINI VE GÜLÜNÇ AYİNLERİNİ HEP BİRBİRLERİNDEN ALMIŞTIR

Eski rahiplerin dinleri yok oldu, ya da daha dogrusu bu dinler bicim degistirmekten baska bir sey yapmadi. Her ne kadar yeni ilahiyatcilarimiz onlara sahtekar gozuyle bakiyorlarsa da, genel toplami artik bizim icin var olmayan sistemlerinden bircok daginik kisimlari topladilar. Teolojinin baska bir tarzda yeniden giydirmekten baska bir sey yapmadigi dogmalari cagdas dinlerimizde hala aynen bulmakla kalmiyoruz; hurafeler bulasmis dini islerinin, Thergie'lerinin*, buyulerinin, efsunlarinin dikkat ceken artiklarini da bu dinlerde goruyoruz. Misir'dan alinmis tuhaf fikirlerle dolu oldugunu gordugumuz ibrani dininin peygamberlerinden, rahiplerinden, yasa yapicilarindan kalan turbeleri saygiyla ziyaret etmeleri hala Hiristiyanlara emredilir. Bu sekilde, hilekarlar ya da puta tapan hayalciler tarafindan duslenen garabetler hala

Hırıstiyanlar ın "kutsal" gÖrüşleridir.

Tarihe biraz goz atilirsa, insanlarin butun dinleri arasinda goze carpici benzerlikler gorulur. Yeryuzunun her yerinde dini fikirlerin, kavimleri, donem donem kederlendirdigi ve sevindirdigi gorulur. Her yerde igrenc ibadet yerlerinin, ibadet islerinin zihinleri mesgul ettigi ve meditasyon konulari oldugu gorulur. Cesitli hurafelerin soyut hayaletlerini ve ayin bicimlerini birbirlerinden aldiklari gorulur.

Dinler, genellikle bunlari birlestirmek, eklemek ve o anki amaclarina uymayanlari kaldirmak hakkini koruyarak, seleflerinin malzemelerini kullanmislardir. Misir dini, putatapma (sanemperestlik) ayinini bu dinden uzaklastirmis olan Musa'nin dinine temel hizmetini gormustur. Musa hizipci bir Misirlidan baska bir sey olmamistir.

Hiristiyanlik, birleştirilmiş " Yudaizm"den (Musevilikten) başka bir şey degildir. Müslümanlık ise, Hiristiyanlıktan, Yahudilikten ve Arabistan'in eski dininden ibarettir.

Gökyüzü Ruhlari ile İlişkiler üzerine kurulu bir tür büyü.
- - - 
Konuşan, Adamin beyni degil, Gırtlagıydı.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Hayat bir firsat tır ve Manaya Gebedir.
Ama yaşadığınız hayat, Seçimleriniz üstüne kurulur.

KURTZ, PAUL (1925) ABD'li filozof ve yazar.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

***

14 Ekim 2019 Pazartesi

ASRIN PROJESİ, "Asrın Soygunu"

ASRIN PROJESİ, "Asrın Soygunu"



RİFAT SERDAROĞLU : 


Marmaray Projesi, Gebze'den Halkalıya bir bütündür ve asla parçalanmaması gerekir.
1984 yılında İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'ın, yaptırdığı "İstanbul Ulaşım Planı" içinde, çift hatlı Boğaziçi Tüp Geçit Avan projesi yer almıştır.
Aynı yıl Ulaştırma Bakanlığı bu Avan Projeyi uygulamaya koymak için bir "Müşavirlik İhalesi" açar.

İhaleyi, Yüksel Proje-De Cosult- Lois Berger Ortak Girişimi alır.
Firma, 1986-1999 yılları arasında çalışır, Marmaray'ın komple Avan Proje ve ihale dokümanlarını tamamlar ve işveren olan Ulaştırma Bakanlığına teslim eder.
Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, 2001 yılında ihaleyi açmak ister ve Uluslararası Müşavirlik firmalarına, Marmaray Projesinin yapım ihale dosyası için hazırlanmalarını duyurur.

Fakat Müşavirlik teklifleri alınmadan 2002 yılında hükümet değişir ve AKP hükümet olur.

AKP hazır projeyi önünde bulur.
Marmaray Projesinin gerçek tarihi budur.
Siz isterseniz bu projeyi Sultan Abdülmecit'e veya Sultan Abdülhamit'e, isterseniz Hazreti Âdem'e kadar dayandırın, gerçek yukarda yazıldığı gibidir.
İnanmayan devletin resmi kayıtlarını incelesin!
Sonuç olarak ülkemiz bir eser kazanmıştır.

Henüz proje tamamlanmadığı için net bir şey söylemek mümkün değil.
Proje hakkında, uzmanlar tarafından yapılan çok ciddi eleştiri ve uyarılar vardır.
Yine de, Marmaray'ın bu hale gelmesinde emeği geçen herkese, TC vatandaşı olarak teşekkürlerimi sunarım.
Kim bu aziz vatan için hayırlı bir iş yapmışsa Allah ondan razı olsun…
Asrın Projesi sözü size ne hatırlattı bilmiyorum ama bana "Asrın Soygunu" adlı Deniz Feneri yolsuzluğunu hatırlattı!
Unutmuş olanlar için hatırlatmak gerekirse Alman Adaleti, bu yolsuzluğu tespit etmiş, delillendirmiş, dava açmış, yargılamış, sanıklar "Evet bu paraları biz yürüttük, ama esas patron 'Hırsızlar İmparatoru' Türkiye'de, paraları biz ona götürdük" diye suçlarını kabul etmişlerdi.
Alman Adaleti de bu davayı "Asrın Soygunu" olarak ilan etmişti.
Sahi, ne oldu o dava, bilen var mı?
Savcıların "Hırsızlar İmparatoru" adını taktıkları kim acaba?
Bu "Hırsızlar İmparatorunu" bir yakalarsam, onun anasından emdiği sütü, burnundan getireceğim.
Yakında bu konuda size güzel haberlerim olacak!..
Başbakan Erdoğan, 29 Ekim 2013 tarihinde hiç istemeden öyle bir hayırlı iş yaptı ki, bence esas "Asrın Projesi" bu iş idi.
Erdoğan bu güne kadar ki uzlaşmaz-kırıcı-küfürlü söylemleri ve Türklüğe-Türk Milletine- Cumhuriyetin kurucularına- Türkiye'ye hizmet etmiş insanlara- vatan için canını seve seve veren aziz şehitlerimize ve Türk Ordusu mensuplarına öyle hakaretler etti, onları öylesine incitti ki, sonuçta tüm Türk Milleti, Cumhuriyetin etrafında toplandı, tek vücut oldu.
Türkiye'nin tüm şehirlerinde milyonlarca insan "Hükümet İstifa" diye bağırdı.
Türk Milleti, ellerinde şanlı Türk Bayrağı- Atatürk'ün posterleri ile hem bayrağımıza, hem Cumhuriyetimize, hem de Ata'mıza sahip çıktı.
Esas Asrın Projesi budur.
Türk Milleti "Asrın Projesini" onaylamış ve ihale tarihi olan ilk seçimlerde, gereğini yapma kararı almıştır.
Erdoğan ve ekibi artık gidicidir.
Gidecekleri yer, yeniden bağımsız hale getirilecek olan Türk Yargısının şefkatli kucağıdır.
Ayrıca bu olacaklara kızmak kimsenin haddi değildir.
Nasılsa Yargı karar verecek değil mi?
Aklanıp gelirsiniz, siz de rahat edersiniz, Türk Milleti de…
Acı Badem takımı, tam da Asırlık Seçmeceler gibi!
Her şeyleri "Asrın Büyüğü"
Yolsuzluklar "Asrın Yolsuzluğu" , yalanlar "Asrın Yalanları" , ihanet

"Asrın İhaneti" Yargılanma safhaları da "Asrın Mahkemesi" olacak.
Göreceksiniz.

***

ASRIN PROJESİ, 

Hep iftira ederler.
Özellikle de mürteciler.
Solcular, Kemalistler bütün gelişmeler karşıymış, öyle dedikodu yaparlar.

Solculum, Kemalistim.
Kesinlikle tüp geçitlere taraftarım.
Hatta hiçbir rakamsal kısıtlamadan yana değilim.
Bir değil, beş tane yapsınlar, on tane yapsınlar.
Bana göre sıkıntı yok.
Eksik yapan hatalı.
Tarihi eserlere bir zarar yok.
Ekolojiye bir zarar yok.
İyi planlanırsa, bir çok metroyla beraber entegre şekilde yapılırsa ciddi bir ulaşım katkısı da sağlar.
Sağlam, mühendislik gereklerine göre yapılırsa tehlikenin de fazla olacağını düşünmüyorum.

Ama köprüler öyle değil.
Bağlantı yolları için yapılan istimlak ve hafriyatları gördünüz.
Bir elinizi vicdanınıza koyun.
Artık vicdanınız neredeyse oraya.
Cüzdanınız mı, kalbiniz mi, beyniniz mi, size kalmış.
Söyleyin, hiç III. Köprü için yapılan bağlantı yolunun hava fotograflarını gördünüz mü?
Siz hiç Belgrat Ormanlarına, İstanbul'un su ihtiyacını sağlayan bentlere, kemerlere gittiniz mi?
Bir gidin, görün.
Yarın içecek su, soluyacak hava bulamayacaksınız.


İstanbul III. köprüyle artık köprü kotasını doldurmuş ve aşmıştır.

İstanbul'un ulaşım sorunu için, bundan sonra mevcut yollardan pay alan tercihli yol, metrobüs yolu gibi seçenekler geçerli değildir.
Havai hat, metro, ekstra yol gibi ek geçiş imkanı yaratan seçenekler değerlendirilmek zorundadır.
Aslında kentin bazı bölgelerinin ya araç trafiğine toptan kapatılması, ya da özel araç trafiğine kapatılması ciddiye alınması gereken bir seçenektir.
Mesela sur içi İstanbul, Taksim, Beyoğlu gibi eski İstanbul'a ait semtler öncelikle düşünülebilir.


Saygılar
Oraj POYRAZ



https://orajpoyraz.blogspot.com/2013/10/10-rifat-serdaroglu-asrin-projesi.html

***


6 Kasım 2015 Cuma

ARAPLARIN TÜRKLERE İHANETLERİ



ARAPLARIN TÜRKLERE İHANETLERİ




Arapları aldatarak Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtıp isyana sevkeden İngiliz casusu Lavrence'in, yardımcıları Nuri Said, Faysal ve Şerif Hüseyin ile birlikte Şam'da Türkleri katlettikten sonra: "Evet onları isyana ben kışkırtmıştım. Ama böylesine vahşice kan dökeceklerini hiç tahmin etmemiştim. Bazı mahalleleri gezerken silahsız Türk askerlerinin nasıl öldürüldüklerine bakamadım; tiksindim bu vahşetten" diyerek itirafta bulunmuştur…
(Kaynak: İlhan Bardakçı; İmparatorluğa Veda, Hülbe Yayınları, İstanbul/1985, s.572)
1916 yılının Şubat ayında tarihi Erzurum Kalesi düşmanın sürpriz bir saldırısıyla düştüğünde, bu durumun Osmanlı ordusundaki Arap subaylarının Çarlık Rusyası'nın komutanlarına verdiği bilgiler sayesinde gerçekleştiği anlaşıldı.
(Osman Özsoy, Saltanattan Cumhuriyete Kurtuluş Savaşı, s.19)
Emir Hüseyin'in oğlu Faysal, Araplara şu bildiriyi yayımlar: "...Uyanınız! Elele vererek, Osmanlı saltanatını yıkma zamanı geldi."
(Fahri Belen, 20. Yüzyılda Osmanlı Devleti, s.330)
Her kim Türklerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. İmdi müslümanlar bir bir Türklerin başını kesip getirip 100 dirhemi aldılar.Ve Türkleri dağıtıp hesapsız kırdılar ve mübaleğa ile mal ve ganimet alıp yine dönüp Merve geldiler.
(Tarih-i Taberi / Cilt 3/ Syf-343)
Mekke Emiri Hüseyin, 11 Mart 1917'de Bağdat'ı ele geçiren General Mod'a, "Bağdat'ı Turanilerden(Türklerden) kurtardığı için Allah'a şükrettiğini, İngilizlerin başarılarına duacı olduğunu" bildirecektir.