Varlık Vergisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Varlık Vergisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Aralık 2020 Perşembe

TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK., BÖLÜM 4

TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK: “DİLEK SİSTEMİ”  BÖLÜM 4


Milli Şef, Varlık Vergisi, Dilek Sistemi, 1939 CHP V. Kurultayı, CHP, Tek Parti Dönemi, Parti-Devlet Bütünleşmesi,Sevda MUTLU,

Eğitim ile İlgili Dilekler., 

Atatürk döneminde, eğitsel ve kültürel yapının yeniden inşaası, Batı medeniyetiyle bütünleşmiş, gelişmiş pozitivist bakış açısına sahip, modern ulusal dayanışmacı bir toplum meydana getirmeye yönelik olmuştur ve cumhuriyet eğitiminin başlıca hedefi çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ve geçmekti.85 

Ancak, Kurultay’a ulaşan dileklerden de anlaşıldığı üzere, eğitim imkanlarının çok kısıtlı olduğunu anlıyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarında okuma yazma oranı %510 ve bu oran köylerde %1’e düşmekteydi. Eğitimle ilgili gelen dilekler arasında 85 yerde ortaokul ve lise açılması dileği vardı. 

1938-1939 öğretim yılında ortaokul sayısı 228’di ve lise sayısı ise 75’ti. 86 “Vilayet ve kazalarda yeni liselerin açılması konusundaki dileklere cevaben, mevcut liselerin takviyesi yapıldıktan sonra yeniden lise açılması düşünülmektedir. Parti programına göre mevcut liselerin takviye edilmesi emrolunmaktadır. 

Bu nedenle yeni lise açmadan, eldeki liselerin takviyesi tamamlanacak ve daha sonra yeni liseler açılacaktır.”87 ifadesiyle dilekler bir süreliğine ertelenmiştir. 
85 yerde ortaokul açılması dileğine ilişkin olarak hükümetin son dört yılda 41 yerde ortaokul açtığı ve bakanlığın plan ve program çerçevesinde 295 yerde ortaokul açmayı amaçladığı ve milli eğitim bakanlığının yapacağı eğitim şürasında verilecek karara göre ortaokul açılacak yerlerin sıraya konması ve bina yapmak gibi yardımda bulunan yerlerin ön safhada alınması muvaffak görüldü88 açıklaması yapılmıştır. Sanat okulu açılması dileği, “Kars, Iğdır, Kayseri, Seyhan, Trabzon, Çoruh (Muğrul) Vilayetlerinde istenen sanat mektepleri hakkında ise, bu gibi müesseselerin günden güne arttırılmasının Vekâletin en yüksek emellerinden bulunduğu ve imkan ve eleman nispetinde tezyit ve teşmil kılınacağı konuşuldu”89 şeklinde belirtilmiştir. 

Son dört yılda, 41 yerde ortaokulun açılmış olması ve ortalama her bir yıla on ortaokulun düşmesi, dönemin sosyo-ekonomik koşullarının oldukça kötü ve zor 
olduğu bilgisini vermektedir. 

 Eğitimle ilgili diğer dilek ve istekler ise şöyleydi: Özel mekteplerde imtihanların adil olmaması konusundaki dilek yerinde bulunmuş, bu nedenle, her talebenin aynı ilim ve fikir seviyesinde olması için ilk, orta ve liselerde bir devlet sınavı yapılması kararı verilmişti. Bu karar, “Hususi mekteplerde talebeye müsamaha yapılmasına müsaade edilmeyecek”90 başlığı ile haber olmuştu. Kitapların pahalı olduğu yönündeki dileğe karşılık, ülkemizde kitapların Avrupa memleketlerinden herhangi birisinden üç dört kat daha ucuza satılmakta olduğu ve Bakanlığın talebi karşılamak üzere bol yapraklı ve çok ucuz satılacak defterler hazırlanmakta olduğu bildirilmişti. Milli Kütüphane’nin açılması kararı da burada alınmıştı.91 

Eğitim konusunda Kurultay’a sunulan dilekler, daha çok okul açma, ders araç-gereçleri ile ilgili olup, eğitim çalışanları ile herhangi bir dileğin olmaması da dikkat çekicidir. 

Adliye ile İlgili Dilekler 

Adliye Bakanlığı ile ilgili dileklerin oldukça yoğun olduğuna tanık oluyoruz. 
Bu dilekleri üç kategoriye ayırarak şu şekilde değerlendirebiliriz: 

1. Adliye binası ve cezaevleri yapımı ile ilgili dilekler, 
2. Hâkim ve Noter tayini ile ilgili dilekler, 
3. Kanuni düzenlemelere ilgili dilekler. 

1. Adliye binası, Cezaevleri yapım ve mahkeme tesisi: Çanakkale, Denizli, İstanbul (Üsküdar), Kayseri (Develi) nin bu adliye binası dileği sırasıyla temine çalışılmakta nitekim bu sene tahsisatla Kastamonu ve Manisa adliye binalarının yaptırılacağı ifade olunarak olumlu bir cevap verilemediğini görüyoruz. Antalya, Gümüşhane, Erzincan ve Üsküdar’ın ceza evleri inşaatının ön sırada olduğu izah edildi. Mahkeme tesisi: nerelerde ne gibi mahkemelerin gerektiğinin yeniden 
saptandıktan sonra dilekte mevcut yerlere de kadro gönderileceği beyan olunmuştur. 

2. Hâkim ve Noter tayini, Hâkim tayinine ilişkin mevcut kadronun 275 olduğu ve her sene tezyit olunan kadro mucibince boşlukların doldurulmasına çalışıldığı cihetle dilekte mevzubahis olan yerlerin de bu meyanda kapatılacakları bildirildi.92 Ankara’ya üçüncü noter tayin edildiği fakat araştırma sonucunda Beykoz (İstanbul) lüzum olmadığı anlaşılmıştır.93 

3. Kanuni düzenlemelere ilişkin dilekler: Bahçe hırsızlığının ve hayvan hırsızlığının önüne geçilmesi için cezanın ağarlaştırılmasına ilişkin dilek, icra ve adli harç kanunlarında değişiklik, Borçlarını veremeyenler hakkında yeni hüküm ilavesine ilişkin dilekler94 görüşülmüştür. 

Mahkemelerin yetersizliği, davaların çok uzun sürmesi, dönemin en öne çıkan sorunlarından biriydi. Öyle ki, Atatürk, SCF’nin kurulması kararını aldığı yemekte, Samsun Valisi Kazım Paşa’ya ülkenin durumunu nasıl gördüğünü sorar, Kazım Paşa’da, halkın, özellikle de, mahkeme işlerinin sonuçlanmadığından şikayetçi olduğunu söylemişti.95 Söz konusu durumun dileklere de yoğun bir şekilde yansıdığına tanık oluyoruz. 

Ekonomi İle İlgili Dilekler 

Sanayi geliri olmayan yeni Türkiye, devletinin gelir kaynaklarını oluştururken vergiye ağırlık vermiştir. Dönemin sosyo-ekonomik özellikleri çerçevesinde 
alınan vergiler vatandaşı zorluyordu. Bu nedenle, ekonomik içerikli dileklerin en yoğun olduğu alan vergi affı ya da vergilerin düşürülmesi yönündeydi. Üç aylık 
yurt gezisinde Atatürk en çokhalkın vergilerlerden şikayetiyle karşılaşmıştır,“her gittiğimiz yerde halk müştereken vergilerin ağırlığından şikayet etti. Hiç bir 
yere tahsilat tam olmamış, hacizsiz hatta hapissiz vergi tahsili yapılmamış.”96 Halktan alınan, Buğday Koruma, Çeltik Muamele, Hayvan, Yol, Bina ve Arazi 
Vergisi gibi vergilerin kaldırılması ya da düşürülmesi dilekleri97 görüşülmüştü. 
Ekonomik içerikli diğer dilekler ise, bazı mallarda (şeker, mazot, gaz vs. maddelerinin fiyatlarının düşürülmesi yönünde olmuştur.

 Ayrıca, her taraftan fabrika veya imalathanenin yapımı dilek ve isteği de Kurultay’a taşınmıştı. Bu dilek karşısında İktisat Bakanı’nın şu açıklaması dikkat 
çekicidir: 

“Devletçi iktisadın bir sistem ve program dahilinde hareket etmek mecburiyetinde olduğu ve esasen plan harici fabrika ve imalathanelerin şahsi teşebbüsle meydana getirilmesinin mümkün bulunduğu ve sürprodüksiyon endişesiyle konulan kanuni kayıt ve tahditlerinin kaldırılmasının düşünüldüğü, bununla beraber memleketin her tarafından yapılan fabrika tesisi dileğinin birer zaruret ifadesi olduğunun göz önünde tutularak her bir yer dileği hakkında ayrı ayrı araştırmalar yapılacağı ve nitekim Erzurum ve Bursa’da birer şeker fabrikası tesisi mevzubahis olduğunu 
bildirdi.”98 

1930’larda uygulanan devletçi politikaların bir gereği olarak, 1933 yılında çıkarılan rekabeti önleme nizamnamesi olarak uygulamaya konulan kanun ve  uygulamalar ın kaldırılmasının düşünüldüğünü ve girişimcilerin de fabrika ve imalathane açmasının söz konusu olacağının belirtilmiş olması dikkat çekicidir. 

Bakanın bu sözlerinde, Bayar’ın bir yıllık (1937-1938) Başbakanlığı dönemindeki liberal uygulamalarının etkisinin olduğu sonucuna da varabiliriz. Ancak, çok 
partili siyasal hayata geçene kadar, bunun pek de böyle olmadığı görülmüştür. Yine de, İnönü’nün katı devletçiliği içerisinde, bu sözlerin sarf edilmesi, girişimcilik için küçük bir ışık niteliğindendir. 
Dilek ve isteklerin yoğunlaştığı ve halkın asıl önemsediği, hem vergi indirimi hem de bazı malların fiyatlarının düşürülmesi türünden ekonomik içerikli dileklere olumlu cevap verilmediğine tanık olundu. 

Sağlıkla İlgili Dilekler 

Yurdun pek çok yerinden gelen dileklerin yoğunlaştığı diğer bir alanın da sağlık olduğunu görüyoruz. Bataklıkların kurutulması, hastane, dispanser, doğumevi 
ve sanatoryum, eczane açılması, ebe ve hükümet tabibi gönderilmesi, frengi ve sıtma mücadelesinin yapılması gibi dilekler Kurultay’ın gündemine 
ulaştırılmıştı. 

Gerçekten de, Encümen Raporu’nda yer alan şu istatistik, dönemin sağlık koşullarının ne kadar yetersiz olduğunu gösterir niteliktedir. “Memleketimizde 
10.000 nüfusa yedi yatak isabet etmekte imiş. Bu nisbetin 10 senede 15’e çıkarılmasının programlaştırıldığı, Çoruh, Erzurum, Kütahya hastane işlerinin de bu program dahilinde olduğu anlaşıldı.”99 Hastanesi, eczanesi, ebesi, hekimi olmayan yerlerin varlığı, dönemin sosyo-ekonomik koşullarının kısıtlılığını gösterir 
niteliktedir. 

Diğer Dilekleri 

Tabloda yer alan, ancak tüm detayları ile çalışmada yer verilemeyen ama önemli sayılabilecek bazı dilekleri burada değerlendirilmesi uygun olacaktır. 

Başbakanlıkla ilgili dilekte, dikkati çeken ve karara bağlanan bir dilek var o da: İnönü Savaşı’nın meydana geldiği alanda, piyade siperlerinin olduğu yerde, İnönü heykelinin dikilmesi dileğidir ve kabul edilmiştir.100 Bu dileğin, İnönü’nün Cumhurbaşkanlığının ilk yılına denk gelmesi tesadüf olmasa gerek. 

Milli Şef olmasıyla birlikte, İnönü’nün statüsüne övgünün oldukça yaygın bir tutum olduğuna tanık oluyoruz. Bu dönemde, İnönü’nün hayatı ile ilgili de pek çok övgü niteliğinde yayın yapılmıştı. Öte yandan da, İnönü’nün de, Atatürk’ten sonra kendi imajını yaratıcı ve yüceltici uygulamaları olmuştu. İnönü’ye atfen yapılan at yarışları, düzenlenen kır gezileri, ansiklopedi ve kitapların ona ithaf edilmesi, bir takım yerlere onun isminin verilmesi, ona bir takım unvan ve payelerin layık görülmesi, bunlar arasındadır. Çeşitli sanat, eğitim, sportif ve kültürel faaliyetlere yönelik olarak verilen armağanlar: ‘İnönü Değerlendirme Armağanları’, 
‘İnönü Özendirme Armağanları’ adlarını taşımaktaydı.101

 Dikkati çeken ve karara bağlanan, ayrıca basında da geniş yer bulan, üzerinde durulması gereken bir diğer dilek de halka ucuz radyo temini dileğidir. 

Ulaştırma Bakanı Ali Çetinkaya, verdiği cevapta, bu hususta bir kanun lahiyası teklif edilmek üzere bulunduğunu, bu surette halkın 17-25 lira arası fiyatlarla 
birer radyo sahibi olabileceklerini ve halkın bunları kolaylıkla kullanabilmesi için ayrıca tedbirler derpiş edildiğini ve köylerin radyolanması için idarelerinin 
mecbur tutulmasını kaydetmiştir.102 Halka ucuz radyo verileceğine dair karar, dönemin basınında büyük puntolarla yer almıştı.

 I. Dünya Savaşı yıllarında, etkili bir propaganda aracı olarak radyo kullanımında patlama olmuştu. Türkiye’de devlet, 1930’lardan başlayarak radyo ile ilgilenmeye başlamıştır. Radyonun anında ve yaygın bir etkiye sahip olduğunun anlaşılmasın dan sonra 1936’da çıkardığı bir kararname ile devlet radyonun yönetimini doğrudan ele aldı ve radyoculuk tarihimizde ‘devlet tekelinde ve yönetiminde radyo’ diye adlandırılan bir döneme geçildi.103 

Bu dönemde, nüfusunun çoğunluğu köyde yaşayan köylüler için “Ziraat Takvimi Saati” gibi eğitim programları düzenleniyordu, “Ancak teknik problemler nedeniyle radyo çok iyi bir şekilde dinlenemiyordu.104 Devletin tekeline geçen radyo halkla hükümet arasındaki tek iletişim aracı niteliğindeydi. Hem Devletin, hükümetin 
ve CHP’nin halkına kendi varlığın hissettirebileceği bir araç olarak hem de halkın dış dünya ile bağlantısını kurabileceği yaygın ve etkili (çünkü diğer araçlardan gazeteye herkesin hemen ulaşması imkanı oldukça kısıtlıydı) bir araç olarak radyo temini önem kazanmıştır. Bu nedenle, kanuni bir düzenlemeyle halka ucuz radyo dağıtılması kararı, iki tarafı da olumlu birbirine bağlayan bir karar olmuştu. Öyle ki, devletin tekelinde olmayan radyo yayını için devlet halka ucuza radyo dağıtma kararı alır mıydı? 

Bazı yerleşim yerlerinin, belediye, nahiye, kaza olması yönünde dilekler olmuştu. Belediye memurlarının tekaüt (emeklilik) haklarının tanınmasına dair Isparta Vilayeti dileğine karşı, genel bütçeden temini olmayan bir sigorta usulünün tatbikine gidilmesinin düşünüldüğünü belirtilmiştir. Hükümet Konağı yapımı dileklerine ilişkin, hiç binası olmayan doğu vilayetlerinden başlayarak, Garp Vilayetlerine doğru hükümet konakları inşaasına bir plan dâhilinde devam 
edilmekte olduğu; yangın ve harap olan binaların tercihan yapılması gerektiği encümenimizce uygun görülmüştür. Polis teşkilatı sayısının arttırılması, köy işlerine ilişkin dilekler de görüşülmüştür.105 

Ziraat işlerine ilişkin dileklerin büyük bir çoğunluğu, alet, makine, tohum, çubuk, fidan temini veya bunların ucuzlatılması ve ıslahına ilişkin olmuştur. 

Memur istenilen yerlere de bu sene kadroya alınacaklardan kısmen gönderileceği bildirdi. Yardım ve zirai krediler hakkındaki dileklerin yerine getirileceği, tetkikat 
neticesinde lüzum görülen yerlere şube açılmasına veya ajan gönderilmesine çalışılacağı ifade edilmiştir. Orman işlerine ilişkin, Orman mahsullerini toplama 
işlerinde kolaylık gösterilmesi çareleri aranacağı bildirildi. Veteriner işleri dileğine ilişkin: damızlık ihtiyacını her yerde karşılamak için çalışılacağı ifade edildikten sonra aşı parasının onda bire kadar indirildiği ve bir kısımlarına da büsbütün parasız olarak dağıtılmaya başlandığı bildirilmişti.106 

Çocuk Esirgeme Kurumuna ait olan ve tütünden alınan hisse ile köy çocuklarına da yardım edilmesini isteyen Kocaeli (Gölcük) dileğinin yerine getirildiği bu kurumun başkanı ve Kırklareli mebusu Dr. Fuat Umay’ın izahından anlaşılmıştır.107 

Çok çocuklu yardım işine hükümetin fazla ehemmiyet vermesi, kimsesiz çocuklar için devlet yurtları açılması108 dilekleri de dikkati çeken dilekler arasında yer almaktadır. 
Kurultay tarihi 1939 olunca II. Dünya Savaşı gerçeğini de vurgulamak gerekiyor. 1939’da savaş patlak verdiğinde, Türk ekonomisi tek başına büyümek için gerekli ‘kalkışı’ yapmaktan hala uzak olsa da, büyük bir ilerleme kaydetmişti.109 Kurultay tarihlerinde, II. Dünya Savaşı rüzgârı esmekteydi. Dolayısıyla, 
Kurultay boyunca savaş konusu Ulus Gazetesi’nin başyazılarında yer almıştı110 . Kurultay’ın gerçekleştiği tarih II. Dünya Savaş’ı başlangıcından (Savaşın başladığı tarih olarak genellikle, Almanya’nın Polonya’yı işgal ettiği 1 Eylül 1939 kabul edilmektedir) yaklaşık olarak üç ay öncesidir. 

Dolayısıyla, Savaş rüzgarları esmekle birlikte henüz savaş başlamadığı için dönemin sosyo-ekonomik yapısında savaşın olumsuz etkilerinin olduğu 
söylenemez. Bu nedenle, söz konusu dilekler gerçekten de dönemim salt sosyo-ekonomik koşullarının yansımasıdır. 

Dilek Sisteminde gözden kaçmaması gereken bir nokta da, yurdun en ücra köşesinden gelen bir dileğin, görüşülüp karara bağlandığında tüm yurdu kapsıyor 
olmasıydı. Örneğin, Manisa’nın Demirci ilçesinden gelen İcarei zemin vergisinin111 kaldırılması dileğine yönelik karar (olumlu ya da olumsuz) tüm ülkeyi  ilgilendiri yor. Aslında özelde gelen dilekler, genelleştiriliyor ve her ili ve herkesi ilgilendiren bir karar haline geliyor. 

Dileklerin yerine getirilip getirilmediğini takip etmek, CHP Genel Sekreterliği’nin göreviydi. 

Encümen raporunda, dileklerin pek çoğu açık bir şekilde belirtilmediğinden dolayı, dileklerin kaç tanesinin kabul edilip, kaç tanesinin reddolunduğunun istatistiksel verilerine ulaşma imkanı (gerekli görmemize rağmen) ol(a)madı. Encümen raporunda, kapalı olan ve üstünkörü geçilen dilekler ise şöyle: Örneğin, eğitimle ilgili pek çok dilek görüşülüp karara bağlandıktan sonra, “diğer dileklerin bir kısmının tetkik edilip imkan aranacağı veya mahalline aidiyeti hakkında verilen izahat encümenimizce kafi görülmüştür.”112 

Yine örneğin, Nafıa dilekleri ile ilgili: “Diğer dileklere ait izahat da kafi görüldü. ”113 
Maliye Vekaleti ile ilgili; “diğer dileklerin bir kısmının esasen yerine getirildiği veya getirilmesinin mutassever olduğu, bir kısmının ise imkan dahilinde bulunmadığı hakkında verilen izahatler tatminkar görüldü”114 türünden Encümen Raporu boyunca devam eden genel ifadelerin varlığı dileklerin istatistiksel değerlerini vermemizi imkansız kılmıştır. 


BU BÖLÜM DİPNOTLARI:

85 Filiz Meşeci Giorgetti, Betül Batır; “İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı Döneminde Eğitim Politikaları”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, 
S 13-14, 2008, s. 27-55, s. 28. 
86 Giorgetti, Batır, a.g.e., s. 50. 
87 Ulus Gazetesi, 31 Mayıs 1939, s. 7. 
88 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 17. 
89 a.g.e., s. 17. 
90 Yeni Sabah Gazetesi, 31 Mayıs 1939, s. 1. 
91 Ulus Gazetesi, 31 Mayıs 1939, s. 7. 
92 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 7. 
93 a.g.e., s. 8. 
94 a.g.e., s. 5. 
95 Fethi Okyar, “Ali Fethi Okyar’ın SCF Anıları”, Fethi Okyar’ın Anıları Atatürk, Okyar ve Çok Partili Türkiye (iç.), Osman Okyar-Mehmet Seyitdanlıoğlu, 
Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, Şubat 1999, S: 91-162, s. 95-96. 
96 Başar, a.g.e., s. 64. 
97 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 16. 
98 a.g.e., s. 21. 
99 a.g.e., s. 24. 
100 a.g.e., s. 4. 
101 Osman Akandere, Millî Şef Dönemi Çok-Partili Hayata Geçişte Rol Oynayan İç ve Dış Tesirler 1938-1945, İz Yayıncılık, İstanbul, 1998, s. 56. 
102 Ulus Gazetesi, 30 Mayıs 1939, s. 6; 31 Mayıs 1939, s. 7. 
103 Mehmet Özçağlayan, “Türkiye’de Radyo Yayıncılığının Gelişimi 1926–1991”, İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi Dergisi, S: 14, 2002, 
s. 529- 557, s. 534-535. 
104 Tuğrul Eryılmaz, “Radyo ve Radyoculuk”, Radyo ve Radyoculuk (iç.), Der: Sevda Alankuş, IPS İletişim Vakfı Yayınları: 8, İstanbul, 2003, S: 79-104, s. 85. 
105 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 12-13. 
106 a.g.e., s. 26. 
107 a.g.e., s. 27. 
108 Ulus Gazetesi, 31 Mayıs 1939, s. 7. 
109 Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, s. 123. 
110 Bkz. Mahmut Esat Bozkurt, “Barış Politikamızın Anlamı” 26 Mayıs 1939 Ulus Gazetesi, s. 1; Recep Peker, “Karar Günleri” 
29 Mayıs 1939, Ulus Gazetesi, s. 1; A. Şükrü Esmer, 
“CHP ve Cihan Sulhu” 31 Mayıs 1939 Ulus Gazetesi, s. 1. 
111 İcarei Zemin vergisi, üzerine yapı veya bağ vs yapılan araziye karşılık devlete verilen vergi. 
112 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 18. 
113 a.g.e., s. 9. 
114 a.g.e., s. 16. 

5. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK., BÖLÜM 3

TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK: “DİLEK SİSTEMİ”  BÖLÜM 3


Milli Şef, Varlık Vergisi, Dilek Sistemi, 1939 CHP V. Kurultayı, CHP, Tek Parti Dönemi, Parti-Devlet Bütünleşmesi,Sevda MUTLU,


DİLEK SİSTEMİ’NİN SOSYO-EKONOMİK BOYUTU: 1939 CHP V. BÜYÜK KURULTAY’I İSTEK VE DİLEKLERİNİN ANALİZİ 

Çalışmanın başında, Dilek Sistemi’nin demokratik gereklilik ve işlevselliğinin yanı sıra, sosyo-ekonomik boyutu ile de incelenmesi gerektiğini vurgulanmıştı. 
Burada, 1939 CHP V. Büyük Kurultay’ına gelen dilek ve isteklerin içerikleri, dönemin sosyo-ekonomik koşullarını ortaya koymak amacıyla çözümlenecektir. 
Ayrıca, bu kurultay örneğinde, dilek ve isteklere ilişkin CHP’nin tutumuna ve bu dilek ve isteklerin ne oranda cevap bulduğuna açıklama getirilerek, Dilek Sisteminin işlerliği tartışılacaktır. 

CHP V. Kurultay’ı 3 Haziran 1939’da 417 milletvekili ve 211 delegenin katılımıyla toplanmıştır. Milletvekili sayısının delege sayısından fazla olması (yaklaşık 
iki katı) parti-devlet bütünlüğünün ve egemenliğinin göstergesi olarak değerlendirebiliriz. 1939 CHP V. Kurultay hazırlıkları çok öncesinden başlamıştı 
ve CHP ocak, bucak, kaza kongrelerinden başlayıp sıra ile vilayet kongrelerinden gelen istek ve dikleler Kurultay’a sunulmak üzere tasnif edilmişti. Parti Umumi 
İdare Heyeti dilekleri “yapılması imkânı olanlar” ve “ana işlere” ilişkin olanlar şeklinde, 29 Mayıs’ta toplanacak olan Büyük Kurultay’a sunulmak üzere tasnif 
etmişti.60 Bu tasnif işlemi, basında, “Memleketin ihtiyaçları tespit ediliyor.”61 başlığı ile verilmişti. 

 Basının, Kurultay’a gelen dilek ve isteklerle yakından ilgili olduğuna tanık oluyoruz. “Dilek Sistemi Tek Parti boyunca yerel örgütlerin sosyal ve 
ekonomik sorunları ve buna bağlı olarak bazı istekleri dile getirme araçlarının en belli başlısıdır. Dilek Sisteminin kamuoyuna açık olması ve dileklerin 
yayınlanmaları bu sistemin etkinliğini arttırdığı gibi dikkat çekici bir nitelik de kazandırmaktadır.”62 CHP’nin resmi yayın organı olan Ulus Gazetesi’nin 
Kurultay’a gelen dilek ve isteklere ilişkin, “yurdun her tarafının ilgilendiği bu dilekler, memleket ihtiyaçlarının muhtelif mevzularda bilhassa aşağıdaki 
noktalarda toplandığını göstermektedir. Bu hulasaya atfedilecek dikkatli gözler halkımızın yurdun ve milletin terakki yolundaki intihabının ve yurt ihtiyaçlarıyla yakın ve şuurlu ilgisinin aksini görecekler... Bu dilekler tetkik edilince halkımızın yurt ihtiyaçlarıyla ne kadar yakından alâkalandığı iftiharla görülür.”63 haberinde dikkati çeken şey, halkın bilinçli bir şeklide ön plana çıkarılmasıdır. Halkın yurt sorunlarıyla ne kadar ilgili olduğu vurgusuyla, bilinçli bir şekilde, CHP, halkın gölgesinde mi? bırakılmak isteniyor sorusu akla gelmiyor değil. Oysa ki, halkın dilek ve isteklerini dikkate alan, ocak, bucak, kaza ve vilayet kongrelerinde bu dilek ve istekleri toplayan, Büyük Kurultay’da da görüşerek karara bağlayan ve nihayetinde de uygulayacak olan CHP’dir. 

İşin özü, halk vurgusunun altında yatan neden, Dilek Sisteminin en önemli işlevi ile ilgilidir; CHP’nin bir yandan halkı yönetime dahil etme isteğiyle, diğer yandan da halkı önemsediği algısını oluşturma çabasıyla doğrudan ilgilidir. 
29 Mayıs 1939 günü, Kurultay’ın açılış günü, Ankara baştanbaşa bayrak ve dövizlerle süslenmiş64, Kurultay, saat 10’da İnönü’nün açış konuşması ile 
başlamıştır. Kurultay açıldıktan sonra, Dilek Encümeni65 saat 14’te “Büyük Millet Meclisi’nde kendilerine tahsis edilen yerlerde toplanarak tevdi edilmiş olan mevzular üzerinde tetkiklerine başlamışlardır.”66 Kurultay’da görüşülen ve karara bağlanan dilek ve istekler, CHP V. Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu’nda yer almış ve bu rapor yayımlanmıştır. Raporun girişinde şu ifadeler yer almaktaydı: 
 “Büyük Kurultayca seçilen Dilek encümenimize Parti Genel sekreterliğinin 29.05.939 tarihli 2/14681 sayılı tezkeresiyle havale buyurulan vilayet kongreleri dilekleri alakalı Vekil ve Umum Müdürlerinin huzurlariyle ve büyük bir dikkat ve itina ile müzakere ve tetkik olundu. Parti teşkilat kademeleri takip ederek Yüksek Kurultayın ruznamesine kadar gelen bu dilekler halkımızın ehemmiyetli ihtiyaçları tebarüz ettirmesi ve ilk kademeden son kademeye kadar kongrelerimizin nazarı tasvibinden geçmesi itibariyle üzerinde kemali ehemmiyetle durulması lazım gelen bu dilekler Encümenimizce baştan nihayete kadar geniş bir surette incelenmiş ve bu meyanda üyeler tarafından yapılan teklifler de ehemmiyetle 
mütalea ve tetkik edilmiştir. Vekillerimizin encümenimizin çalışmalarını kolaylaştırıcı alaka ve duygularını şükranla kaydetmeyi vazife biliriz. 

Müzakere neticeleri hulasaten aşağıda olduğu gibi tertip sırasıyla tesbit edilmiş bulunmakla Yüksek Heyetin nazarı tasvibine saygılarımızla arz olunur.”67 

Yirmi beş kişilik Dilek Encümeni’nin altı delege ve on dokuz milletvekilinden oluşması, merkezin hakimiyetini göstermesi açısından dikkat çekicidir. 
Ayrıca, Dilek Encümen’inde Refet Bele’nin (İstanbul milletvekili), Bakanlardan Fethi Okyar (Adalet Bakanı), Ali Fuat Cebesoy (Bayındır Bakanı) gibi isimlerin 
yer alması da gözden kaçmaması gereken önemli bir ayrıntıdır. İnönü Cumhurbaşkanı olduktan kısa bir süre sonra, daha önce meclis dışında bırakılanların kırgınlıklarını gidermek amacıyla, 24 Mart 1939’da Dolmabahçe Sarayı’nda 1700 kişilik bir çay partisi verdi. Bu partiye tüm kırgınlar çağrılmıştı.68 Hazırlık yaptığı 1939 genel seçimleri, İnönü’nün barış politikasını sürdürmesine yardımcı olmuş 69 ve Fethi Okyar, Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Halide Edip Adıvar gibi isimleri tekrar kazanmıştır. 

“Yurdun her tarafından gelen ve her tarafını ilgilendiren bu dilekler, memleket ihtiyaçlarının çeşitli konuları şu noktalarda toplanmıştır.”70 

Söz konusu, dilek ve istekler, Dilek Encümeni Raporu’ndan 25 Mayıs-30 Mayıs 1939 tarihli Ulus Gazetesi’nden ve 30 Mayıs 1939 tarihli Yeni Sabah 71 gazetelerinden  yararlanılarak (Tablo1) yer verildi. Dilekler ve istekler ilgili bakanlıklara göre tasnif edilmiştir: 

Tablo 1: CHP Beşinci Büyük Kurultay’ına Gelen Dileklerin İlgili Bakanlık ve Kuruluşlara Göre Dağılımı Başbakanlığa (Başvekâlet) ait dilekler, Başvelaket müsteşarı Vehbi Demirel’in huzurunda görüşüldü 

• İnönü savaşının meydana geldiği alanda piyade siperlerinin olduğu yerde İnönü heykelinin dikilmesi kabul edilmiştir. 
   Evkaf Umum Müdürlüğü (Vakıflar Genel Cami ve eski eserlerin tamiri Müdürlüğü ) ile ilgili dilekler, 
• Arazi temliki (mülk olarak vermek) Vakıflar Genel Müdürü Fahri Kiper’in 
• Türlü dilekler: Mezarlıklarla il-Huzurunda görüşüldü. gili dilekler, Havza kaplıcalarının ıslahı ve İcarei zemin vergisinin kaldırılması Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü ile ilgili dilekler, Beden Terbiyesi Genel Direktörü General Cemil Taner’in 
• Beykoz, Fatih ve Üsküdar semtlerinde birer saha yapılmasına ilişkin dilekler Meteoroloji genel müdürlüğü ile ilgili dilekler, Genel Müdür Tevfik 
Noyan’ın huzurunda 
• Manisa Salihlide bir istasyon açılmasına dair dilek Adalet Bakanlığına (Adliye Vekâleti) ait dilekler, Adliye Vekili Fethi Okyar huzurunda görüşüldü. 
• Denizli, İstanbul (Üsküdar), Kayseri (Develi) nin adliye binası yapılması dileği 
• Cezaevi inşaatı dileği 
• Hâkim tayini 
• Bahçe hırsızlığının önüne geçilmesi 
• İcra ve adli harç kanunlarında değişiklik 
• Hayvan hırsızlığının önüne geçilmesi 
• Mahkeme tesisi 
• Noter Tayini 
• On liraya kadar alacak davalarına ihtiyar heyetlerinin de bakabilmesi 
• Boşanma işlerinde kolaylık gösterilmesine dair dilek MM Vekâletine dair dilekler, 
Vekâlet Ordu Dairesi Başkanı General Abdi Pandır’ın  huzurunda görüşüldü. 
• 
• Antalya (Korkuteli) ve Kırşehir’de birer askeri alay veya Kıt’a bulundurulması Memnu mıntıkalar (girilmesi yasak yerler ) işaretlenmesi ile ilgili 
Kırıkkale dileği İçişleri Bakanlığına (Dâhiliye Vekâleti) ait dilekler, Vekil Faik Öztrak’ın huzurunda görüşüldü. 
• 
• 
• 
• 
• 
• Belediye işleri: yeni belediyeler yapılması ve belediye memurlarına emeklilik maaşı bağlanması Nüfus işleri: Evlenme işlerinin hafiflettirilmesi, kayıtsız çocukların nüfusa kaydı, gizli nüfusun cezasız yazılması, nüfus memuru tayini ve 
Evlenmeyi teşvik için evlenmeyenlerden muayyen bir vergi alınması. 

Nahiye, kaza olması istenen yerlerle ilgili dilekler Hükümet Konaklarının yapımı ile ilgili dilekler Polis teşkilatı sayısının arttırılması ile ilgili dilekler Köy İşleri ile ilgili dilekler Maliye Bakanlığına (Maliye Vekâleti) ait dilekler, Vekil Fuat Ağralı’nın huzurunda görüşüldü. 
• Vergi üzerine dilekler: Hayvan Vergisinde indirim yapılması ve vergi alınmaması dilekleri, Yol, Bina ve Arazi Vergisi bakayasının affı, Motorlu değirmenlerde köylünün öğüttüğü undan vergi alınmaması dileği, Buğday Koruma Vergisi, Köylerdeki Bina Vergilerinin kaldırılmasına ilişkin dilek, Çeltik Muamele Vergisi Eğitim Bakanlığına (Maarif Vekâleti) ait dilekler, Vekil Hasan Ali Yücel’in huzurunda görüşüldü 
• 85 yerde ortaokul açılmasına ilişkin dilekler Ankara’da Milli Kütüphanenin açılmasına karar verilmiştir. Lise, sanat okulu açılması dileği, Milli Kütüphane açılması, Okul kitaplarının ucuzlatılması, Özel okullarda sınavın devlet tarafından yapılması Bayındırlık, Haberleşme, Ticaret ve İktisat 
• Demiryolları ve limanların inşaatı Bakanlığına (Nafia, Münakalat, Muhaberdileği at, Ticaret ve İktisat Vekâleti) ait dilekler, 
• Zahire hangarlarının yapılması Nafia Vekili General Ali Fuat Cebesoy, dileği Muhabere ve Münakale Vekili Ali Çetinka
• Posta merkezi açılması dileği ya huzurunda görüşüldü. 
• Halka ucuz radyo temini dileği İktisat Vekâleti ile ilgili dilekler, Vekil Hüsnü Çakır huzurunda görüşüldü 
• Şeker, mazot ve gazın ucuzlatılması dilekler Fabrika İnşaatı Ticaret Vekâleti ile ilgili dilekler, Vekil Cezmi Erçin’in huzuru ile tetkik olundu 
• Afyon işi satım işlerinin kolaylaştırılması Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına (Sihat ve İçtimai Muavenet Vekâleti) ait dilekler, Vekil Dr. Hulusi Alataş’ın 
huzurunda görüşüldü 
• Bataklık kurutulması Dispanser açılması Doğumevi ve sanatoryum açılması Eczane açılması ve sayısının arttırılması Frengi ve sıtma 
mücadelesi, Hükümet tabibi Gümrük ve Tekel Bakanlığına (Gümrük ve İnhisar Vekâleti) ait dilekler, Dilek Vekili Raif Karadeniz’in Huzurunda görüşüldü. 
• İspirtolu içkilere ait işler: Şarap fabrikalarının yapımı, içki fiyatlarının indirilmesi Tütün fiyatlarının indirilmesi, Tuz fiyatlarının indirilmesi 
Ziraat Bakanlığına (Ziraat Vekâleti) ait dilekler, Ziraat Vekili Muhlis Erkmen huzurunda incelendi. 
• Orman işleri: Orman mahsullerini toplama işlerinde kolaylık gösterilmesi ve Devlet ormanlarındaki yabani fidanların halka meccanen (ücretsiz) verilmesi. Veteriner işleri: damızlık ihtiyacının karşılanması Ziraat işleri: alet, makine, tohum, çubuk, fidan temini veya bunların ucuzlatılması Yardım ve zirai krediler hakkındaki dilekler Emlak ve eytam bankasıyla ilgili dilekler: Umum müdür Cevdet Gölet’in huzuru ile görüşüldü. 
• Şube açılmasına ilişkin dilekler Çocuk Esirgeme Kurumu ile ilgili dilekler Kurum Başkanı ve Kırklareli mebusu Dr. Fuat Umayın ile görüşüldü 
•  Çocuk esirgeme kurumuna ait olan ve tütünden alınan hisse ile köy çocuklarına da yardım edilmesini isteyen Kocaeli (Gölcük) dileği Kimsesiz çocuklar için devlet yurtları açılması Hatay’da parti teşkilatlanması henüz olmadığı için teşkilat ve dilek kongreleri yapılamadığından, Hatay delegelerinin ayrıca ilettikleri dilekleri 
• Hatay’da büyük sıtma yuvaları teşkil eden Amik bataklığının kısa zamanda kurutulması, Hatay’da en kısa zamanda sıtma ve trahom mücadelesi 
teşkilatının kurulması 
• Eti Türkleri arasında Türkçe dilinin kısa bir zamanda yayılması için Maarif ve Parti cephelerinden acil hareketler faaliyetlere geçilmesi 
• Antakya’da bir memleket hastanesinin yapılması, Demiryolunun Antakya’ya kadar uzatılması, Ziraat bankası ile diğer ticaret bankalarının kurulması, Hatay ile Türkiye arasındaki iktisadi mübadeledeki kayıtların derhal kaldırılması, İskenderun limanın vücuda getirilmesi Her ne kadar yurdun her tarafından gelen dilekler dense de, Tek Parti döneminde CHP’nin Doğu illerinin bir çoğunda örgütlenmesinin olmaması gözden kaçırılmamalıdır. 1939 V. Kurultay delege listesine bakıldığında, dikkat çekici noktaları şöyle sıralayabiliriz: Ağrı (3 milletvekili), Bingöl (2 milletvekili), Bitlis (2 milletvekili), Diyarbakır (7 milletvekili), Elazığ (5 milletvekili), Hakkâri (1 milletvekili), Manisa (6 milletvekili), Mardin (7 milletvekili), Siirt (4 milletvekili), Tunceli (3 milletvekili), Urfa (6 milletvekili), Van (3 milletvekili) illerinin delegeleri yok, sadece milletvekilleri Kurultay’a katılmıştı.72 

CHP’nin parti (ocak, bucak, kaza ve il) örgütlenmesinin olmadığı Doğu illerinde 73, halkın dilek ve istekleri doğrudan üst mekanizmalara taşınamıyor ve Dilek Sistemi 
bu illerde işlemiyordu. Sadece illerin yerel yöneticileri ve bölge müfettişleri 74 aracılığıyla ihtiyaçlar saptanıp üst mekanizmalara iletiliyordu. 

Bakanlar ve Genel Müdürlerin huzurunda görüşülen dilek ve isteklerin tüm detaylarının burada verilmesine imkan yoktur. Ancak çalışmanın amacına hizmet 
edecek şekilde, dilek ve isteklerin sosyo-ekonomik çözümlemesini; Modernleşme, Eğitim, Adalet, Ekonomi, Sağlık ve diğer konularla ilgili dilekler, alt başlıkları şeklinde değerlendirmeye çalışılacaktır. 
Modernleşme Projesi Bağlamında Dileklerin Analizi Atatürk’ün başlattığı modernleşme hareketlerinin en başında hukuksal düzenlemeler yer alıyordu. Toplumsal yapıda istenilen modern değişim ve dönüşüme, İsviçre’den Medeni Hukuk (1926), Almanya’dan Ticaret Hukuku (1926), İtalya’dan Ceza Hukuku (1926) alınarak ve hukuksal zorunluluk ile yön verilebileceği düşünülüyordu. Ancak modernleşme bağlamındaki bu hukuksal uygulamaların beraberinde bazı sorunları getirdiği, Kurultay’a iletilen dilek ve isteklerde görülmektedir. Başka toplumların ihtiyaçları için yürürlüğe konulan hukuki uygulamaların bir başka toplum tarafından uygulanması ve kabul görmesi sosyolojik olarak bazı zorlukları da beraberinde getirmekteydi. Söz konusu hukuksal yenilik ve uygulamalar, kendi iç dinamikleriyle meydana gelmediği için, toplumsal yapıda yavaş ve sorunlu olmaktaydı. Özellikle de, Medeni Hukuk alanındaki uygulamaların toplumsal pratiğe yansımasında, hukuksal olan ile gelenekselin uyumsuzluklarından doğan sorunlar yaşanmıştır. Bu sorunların, dilek ve isteklere yansıdığına tanık oluyoruz. Hükümet, halkın hukuksal düzenlemelere uyması için bazı yaptırımlar uygulamaya koymuştu. Hükümetin bu uygulamaları karşısında da halkın, hükümetten yaptırımlarını yeniden düzenlenmesi ya da kaldırılmasına yönünde dilek ve isteklerde bulunduğunu görüyoruz. 

 Söz konusu durumu, “Kayıtsız Çocukların Cezasız Yazılması” ve “Resmi Nikah” dileği örneğinde aşağıdaki şemada formüle edebiliriz: 

Yukarıda formüle edilen, “kayıtsız çocukların nüfusa kayıt edilmeleri ve bugüne kadar kayıt yaptırmamış olan vatandaşların cezasız nüfusa kayıt edilmelerinin 
teminine ilişkin dilek”75 şu gerçeği sergilemektedir: çocukların nüfusa kayıt olabilmeleri için anne-babalarının resmi nikah yaptırmaları zorunluluğu var. 
Dolayısıyla çocuklarını kayıt yaptırmak isteyenlerin de öncelikle para cezasını ödemesi gerekiyor. Oysa çocuklarını nüfusa kayıt yaptırmalarını zorunlu hale 
getiren ceza, fakirlik içindeki halk için işi daha da zorlaştırmaktaydı. Halkın kayıt yaptıramamasının en önemli nedeni ise nikâhlarının resmi olmamasından ve 
çok eşle evli olmasından kaynaklanmaktaydı. Evlenme işlerinin hafifletilmesine ilişkin Bilecik, Çorum, Denizli ve Yozgat Vilayeti dilekleri görüşülerek, evvelce 
600 kuruştan ibaret olan evlenme harç masrafının 261 kuruşa indirilmesi ve evlenme kâğıtlarının da parasız verilmesi kararlaştırılmıştır.76 Böylelikle resmi 
nikâh sorununa getirilmeye çalışılan çözümle birlikte, kayıtsız çocukların ceza-sız nüfusa kaydına ilişkin dileğe de şöyle cevap verilmişti: “kayıtsız çocukların 
nüfusa kaydı, gizli nüfusun cezasız yazılması için Afyon, Çorum, Denizli vs. Vilayetler dileğinin 2576 numaralı kanuna göre bir buçuk ay müddetle cezasız 
olarak yapılan bu nevi nüfus muamelelerinin görülen lüzum üzerine kayıtlarının bir sene daha uzatıldığı bundan sonra bir daha uzatılma veya affının halk üzerinde 
ruhi ve içtimai bakımdan eyi bir tesir yapmayacağı gibi mübalatsızlığa da yol açar. Nüfusu çok olan kazalara bağlı uzak mesafedeki nahiyelere bütçe müsaadesi 
nispetinde birer nüfus memuru tayininin hükümetçe tahakkuk ettirilmesi düşünülen gayelerden biri olduğu, Evlenmeyi teşvik için evlenmeyenlerden 
muayyen bir vergi alınması işinin henüz tetkik edilmeyen bir mevzu bulunduğu anlaşıldı.”77 

Cumhuriyet tarihine “bekârlık vergisi” olarak geçen, aslında tam olarak uygulanamayan evlenmeyi teşvikin dilek ve isteklerde yer aldığına tanık oluyoruz. 
Birinci Dünya Savaşı sadece siyasi sonuçlar doğurmamış, ülkenin demografik yapısını da etkilemişti. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren evlenmenin 
özendirilmesi ve nüfus artışı sürekli olarak desteklenmiştir. Bekârlık Vergisi, uygulamaya girmese de, bekârlığı caydırmaya yönelik kanun teklifleri verilmiş ve 
dönemin basınında sürekli tartışılmıştır. “Atatürk ve yönetici kadrosu 1926’dan itibaren nüfusu arttırmak için doğrudan ya da dolaylı olarak bir çok düzenleme 
yaptılar.”78 1920’li yıllarda ihtiyaç duyulan genç nüfus eksikliğine çözüm bulmaya çalışan bir kanun teklifinde 25 yaşını doldurup henüz evlenmemiş olan 
25 yaş erkeklerden vergi alınmasını istiyordu. Aynı teklif, 1921’de evliliğin başlangıcı 18 sonu 25’tir diye bir kanun teklifi daha verildi ve yine kabul edilmedi. 
Ancak Bekârlık Vergisi Kanunu Türkiye’nin hem askeri hem de ekonomik açıdan zorluklarla karşılaştığı her dönem sürekli gündeme gelmeye devam etti. 

Nitekim 1929 ekonomik iç hazinenin arttırılması için 1929’da bekârlık vergisinin alınması kanun teklifinde bulunuldu. 1930 da bir kez daha yenilenen vergi 
teklifinde evlenme yaşı erkeklerde 17, kızlarda ise 15’ti. II. Dünya Savaşı’nda da bir kez daha kanun teklifi sunuldu, ancak kabul edilmedi. Hükümet 1944 yılında 
gelir vergisi kanunu görüşürken kanunun 90. maddesi ile “bekârlık zammı” başlığı altında yasalaştı.79 

Boşanma işlerinde kolaylık gösterilmesine dair olan Ordu Vilayeti dileği önemli bir tartışma konusu olmuştur. Boşanma davalarının kolaylaştırılmasına ilişkin dileği, Adliye Vekili Fethi Okyar, bu konudaki kanunların yeterli olduğunu ve ayrıca bunun toplum düzeni açısından sakıncaları olacağını bildirerek reddetmiştir.80 “Ayrılık kararının kaldırılması hakkında yapılan müzakere ile ortada yalnız karı-koca meselesi olmayıp, fevri asabiyetlerin geçici mahiyetleri ve yetim düşecek olan ve hiçbir suçu olmayan çocukların düşünülmesi icap edeceği öne sürülerek genel ahlak ve toplumsal boyutuyla oldukça hassas olan bu meselenin inceden inceye tetkike değer bir mevzuu olduğu anlaşılmıştır.”81 Boşanma ile ilgili takınılan bu tutumu, CHP’nin muhafazakâr eğilimlerinin bir göstergesi olarak değerlendire biliriz. Tek Parti dönemi boyunca “radikal” bir modernizm projesinin uygulanmıştır. Türkiye’de modernleşme sürecinin muhafazakâr bir tarzda ilerlemesine yön verilmiştir.82 

Kemalizm gerçekten de, büyük ölçüde bir sürekliliğe sahip olduğu İttihatçı siyasal düşünceyle ilerleme fikrinin temellerini Fransız Devrimi ve Aydınlanmadan 
alması nedeniyle muhafazakâr siyasal düşüncenin karşısında oldu. Birbirine karşıt görünen siyasal tutumlar geleneksellik-modernizm, muhafazakârlık-radikalizm, milliyetçilik-toplumculuk Cumhuriyetin ilk yıllarında yan yana bir çok durumda da iç içe var oldular.83 

CHP’nin ideologu Ziya Gökalp’ın de hars ve medeniyet ayrımında dikkat çektiği gibi var olan kültürün temel değerlerini koruyarak harsçı bir tutum sergilemiş, 
başlattığı modernleşme süreciyle de Batı medeniyeti içerisinde yer almaya mücadelesini sürdürmüştür. Öyle ki, CHP’nin muhafazakâr eğilimine bir örneğini 
de 1939 V. Kurultayında yapmış olduğu bazı program değişikliklerinde de görmek mümkün; Programın Milli Talim ve Terbiye bölümünün 4. Maddesi Halk Terbiyesi’nin b şıkkında; “Asrımızda sinemanın halk kitlelerinin ahlak ve karakteri üzerine yaptığı müspet ve menfi tesirler göz önüne getirilerek milletimizin 
yüksek ahlakını ve sahabetli karakterini ifsat etmeyecek ve bilakis manevi bünyemizin Sihat ve selametini temin edecek bir terbiye vasıtası olarak inzibat 
altına alınması ve alakadar makamlarca daha sıkı bir murakabeye tabi tutulabilmesi için eski 50. madenini bu işe tesiri ve yeni program projesinde 30. madde olarak tespit edilmiştir.” 84 

CHP bir taraftan modernleşme politikası izlerken öte yandan da milletin yüksek ahlakını ve değerlerini korumaya çalışıyordu. 

Sonuç olarak denilebilir ki, Kurultay’a sunulan bu dilekler bir anlamda, Ankara’daki parti tarafından, TBMM tarafından yasalaştırılan kanunların uygulamasında ortaya çıkan uygulama sorunlarının halk tarafından Ankara’ya iletilmesi sürecidir. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI:

60 Ulus Gazetesi, 25 Mayıs 1939, s. 1. 
61 Yeni Sabah Gazetesi, 31 Mayıs 1939, s. 1. 
62 Uyar, Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi, s. 241. 
63 Ulus Gazetesi, 25 Mayıs 1939, s. 1. 
64 Ulus Gazetesi, 30 Mayıs 1939, s. 1. 
65 Dilek Encümeni şu kişilerden oluşuyordu: Dilek Encümeni Başkanı İsmet Eker (Çorum Mebusu), Mazbata Muharriri Rıza Erten (Mardin Mebusu), 
Kâtip Fakihe Öymen (İstanbul Mebusu), Azalar: Şakir Kınacı (Ankara Mebusu), Tevfik Aslan (Kastamonu Mebusu), Hüsnü Yaman (Manisa Mebusu), 
Şevki Alpagut (Niğde Delegesi), Gl. Refet Bele (İstanbul Mebusu), Nazım Toker (Kayseri Mebusu), Talat Onay (Giresun Mebusu), Asım Bektaş (Yozgat 
Mebusu), Şevket Erdoğan (Gümüşhane Mebusu), Muzaffer Akpınar (Balıkesir Mebusu), Nihat Arkat (Zonguldak Delegesi ), Tevfik Temelli (Bitlis Mebusu), 
Munip Boya (Van Mebusu), Raşit Usumu (Çanakkale Mebusu), Hayrullah Özbudun (Çorum Delegesi), Dr. Akif Arkan (Çankırı Mebusu), 
Ragıp Akça (Kocaeli Mebusu), Tahir Tüfekçi (Tokat Delegesi Mebusu), Ziya Kayran (Maraş Mebusu), Alaettin Tiritoğlu (Kütahya Mebusu), 
Dr. Tuğamiral H. Şinasi Erel (İstanbul Mebusu), Ekrem Pekel (Yozgat Mebusu). Bkz. CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, 
Ankara, 29.05.939, y.e.b. (Yayınevi bilinmiyor), s. 3. 
66 Ulus Gazetesi, 30 Mayıs 1939, s. 6. 
67 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 3. 
68 Asım Us, Asım Us’un Hatıra Notları, 1930’dan 1950’ye Kadar Atatürk ve İnönü Devirlerine Ait Seçme Fıkralar, Vakit Matbaası, İstanbul, 1966, s. 358; Çetin Yetkin, Karşı Devrim 1945-1950, Otopsi Yayınevi, İstanbul, 3. Basım Aralık 2003, s. 51. 
69 Cemil, Koçak, Türkiye’de Millî Şef Dönemi (1938-1945) C: 2, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, s. 41. 
70 Ulus Gazetesi, 25 Mayıs 1939, s. 5. 
71 Ulus Gazetesi, 25-26-27, 28, 29, 30 Mayıs 1939, Yeni Sabah Gazetesi, 30 Mayıs 1939. 
72 V. CHP Büyük Kurultay Delege ve Milletvekili tam listesi için Bkz. CHP V. Büyük Kurultay Zabıtları 29 Mayıs 1939- 3 Haziran 1939, 1939 
Ankara Ulus Basımevi, s. 10-18. 
73 CHP’nin Tek Parti döneminde Doğu Örgütlenmesi için Bkz., Murat Turan, CHP’nin Doğu’da Teşkilatlanması (1923-1950), Libra Kitap, 2011, İstanbul. 
74 Umumi Müfettişler hakkında detaylı bilgi için Bkz., Cemil Koçak, Umumi Müfettişlikler (1927-1952), İletişim Yayınları, 2010, İstanbul. 
75 Ulus Gazetesi, 30 Mayıs 1939, s. 6. 
76 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 11. 
77 a.g.e, s. 11. 
78 Yaşar Semiz, “1923–1950 döneminde Türkiye’de Nüfusu Arttırma Gayretleri ve Mecburi Evlendirme Kanunu (Bekârlık Vergisi), 
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 27 (2010): 423-469, s. 430. 
79 a.g.e. 
80 Ulus Gazetesi, 30 Mayıs 1939, s. 6. 
81 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 8. 
82 Özgür Gökmen, “Tek Parti Dönemi Cumhuriyet Halk Partisinde Muhafazakâr Yönelimler”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Muhafazakârlık (iç), 
C: 5 İletişim Yayınları, 2005, S: 132-153, s. 133. 
83 a.g.e., s. 132-133. 
84 Ulus Gazetesi, 1 Haziran 1939, s. 4. 

4. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK., BÖLÜM 2

TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK: “DİLEK SİSTEMİ”  BÖLÜM 2


Milli Şef, Varlık Vergisi, Dilek Sistemi, 1939 CHP V. Kurultayı, CHP, Tek Parti Dönemi, Parti-Devlet Bütünleşmesi,Sevda MUTLU,



CHP KURULTAYLARI VE DİLEK SİSTEMİ 

CHP Kurultayları, parti ve ülke sorunlarının görüşülerek, partinin hatta hükümetin izleyeceği siyasetin belirlendiği, parti tüzük ve program değişikliklerinin yapıldığı, Parti Genel Başkan seçiminin yapıldığı, delegeler ve milletvekillerinin katılımıyla gerçekleşen toplantılardır. Tek Parti döneminde, CHP Kurultayları’nda partinin ve hükümetin izleyeceği siyaset ve devlet işleri birlikte görüşülüp karara bağlanmış tır. “Büyük Kurultayda memleket ve Partiye ait her iş görüşülebilir. Program ve nizamnamenin kabulü ve değiştirilmesi Büyük Kurultay’a aittir.”22 

Bu bağlamda, parti-devlet bütünleşmesinin kendisini en çok hissettirdiği ve parti-devlet arasındaki çizgisinin en belirsiz olduğu alanlardan birinin CHP Kurultayları olduğunu söyleyebiliriz. Parti için alınan ve parti tüzüğünde yapılan bir değişiklik doğrudan devlet yönetimine ilişkin olabiliyordu. 

Kurultayda, pek çok “devlet işleri” görüşülerek, karara bağlanmaktaydı. CHP Tek Parti döneminde bir tanesi olağanüstü kurultay olmak üzere yedi tane kurultay 
yapmış, her birinde parti ve devlet yönetimine ilişkin değişim ve dönüşüm niteliğinde önemli kararlar alınmıştır.23 

Gerçekte Tek Parti sistemi niteliğini ortaya koyan siyasî mekanizmalar, CHP tüzüğü ile varlık bulmuştu. Bir siyasî parti tüzüğünün, anayasadan da yasalardan 
da üstün olabilmesi elbette mümkün değildi. Ama gerçekte, siyasî sistem anayasanın değil söz konusu parti tüzüğünün öngördüğü şekilde işliyordu.24 

Söz konusu, CHP tüzük ve program değişiklikleri de CHP Kurultay’larında yapılıyordu. “Nitekim uzun yıllar Türk siyasi literatüründe kullanılmış olan ve 
Türk siyasi kültürü üzerinde etkisi olduğu söylenebilecek olan “Değişmez Genel Başkan”, “Milli Şef” ve “Kemalizm” kavramları da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 
siyasi partisi olan CHP’nin kongrelerinde ortaya atılmıştı.”25 

İnönü, CHP I. Olağanüstü Kurultay konuşmasında, kurultayın anlam ve önemini şu sözlerle belirtmiştir: 

“Büyük Kurultay; kurtuluş mücadelesinin en evvel işlemeye başlayan, içerden ve dışarıdan her türlü insafsız hücumlara milletimizin maruz kaldığı günlerde onun iradesini ilan etmek üzere meydana atılan, en eski teşkilatımızdır”... Atatürk; kurtuluş mücadelesini, siyasi ve askeri sahnelerde, evvela Kurultayda, sonra Büyük Millet Meclisi içinde idare etti. Sulh ve harbin siyasetini inkıtasız bir Millet Meclisi ile idare edebilmek zihniyetini ve kudretini, bugün dahi çok memleketlerde göremiyoruz (Bravo sesleri). Atatürk, Kurultayları yalnız millet hayatının lüzumlu 
bir mekanizması olarak takdir etmekle kalmazdı, onu samimi ve derin bir sevgi ile de severdi. Büyük Kurultayın duygusunu söylediğime emin olarak, bütün gelecek Kurultaylar adına da Atatürk’e karsı hiç bir zaman solmayacak olan sevgi ve tazim hislerimizi ifade etmekle şeref duyarım”26. 

İnönü’nün de belirttiği üzere, Atatürk Milli Mücadele ile ilgili siyasi ve askeri kararları önce kongre / kurultaylarda 27 aldı, sonra Büyük Millet Meclis’inde 
idare etti. CHP Kurultayları’nda parti-devlet bütünleşmesinin kendisini en iyi gösterdiği uygulamalardan biri de Dilek Sistemidir. Bu sistem şöyle işliyordu: 
halkın CHP Ocak, bucak, kaza ve vilayet kongrelerine sunduğu dilek ve istekler merkeze Parti Genel Sekreterliği’ne iletiliyordu. CHP İdare Heyeti ülkenin pek 
çok noktasından gelen bu dilek ve istekleri, Büyük Kurultay başlamadan önce dilek ve istekleri inceleyip, “yapılması mümkün olanlar” ve “esas önemli olanlar” 
kriterine göre tasnif ederek, Kurultay’da görevlendirilen Dilek Encümeni’ne iletiyordu. Kurultayın ilk günü açılış merasiminden sonra, Dilek Encümeni, 
Hükümetin Bakanları ve Kurumların Genel Müdürleri, kendilerine ayrılan bir toplantı odasında toplanarak, daha önceden tasnif edilen dilek ve istekleri burada 
görüşüp, tartışarak karara bağlıyorlardı. Böylelikle, hükümetin yapacağı bazı işlerin kurultayda belirlendiğine tanık oluyoruz. Açıkçası, Bakanlar Kurulu’nun 
CHP Kurultayı’nda toplandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Parti Kurultay’ında Bakanların toplanması ve yapılacak bazı işlerin görüşülüp karara bağlanması, 
parti-devlet bütünleşmesini açıkça ortaya koymaktadır. 

 CHP’nin Tek Parti, devlet partisi, devlet kuran parti özelliklerinin yanında partinin emir-komuta zinciri (hiyerarşik yapısı) liderlerden aşağıya doğrudur. 
Parti Genel Başkanı öylesine yetkilerle donatılmıştı ki, kelimenin tam anlamıyla “tek adam”. O’nun sözü üzerine söz söylenemez, emirlerine itiraz edilemezdi. 
Genel görüntü böyle olunca, CHP lidere dayalı bir devlet partisidir. Bu nitelikteki bir partiden demokratik uygulamalar beklemek imkansız gibi. Oysa Dilek 
Sistemi, bu algıyı ve görüntüyü zayıflatıyor. Parti bir anlamda halkçılık ilkesini bu sistemle uygulamaya sokuyor. Dilekler köylerden, nahiyelerden, kazalardan 
ve illerden kurultay ortamına taşınabiliyor. Gerek müstakil grup, gerekse Dilek Sistemi CHP’de çok partili sisteme geçişin işareti sayılabilir. Dilek Sistemi, 
“CHP’nin geleneksel parti örgütü içerisinde yer alan bir mekanizmadır.”28 

Dilek Sistemi, Tek Parti yılları boyunca devam eden bir uygulama olmuştur. Parti devlet yakınlığı ve kaynaşması, bu uygulama için özendirici ve hatta gerektirici bir durum yaratmıştır29. Dilek Sistemi, CHP’nin kendi iç mekanizmalarının işletilerek, 
halkın dileklerini en alt birimden en üst noktaya ulaştırılmasının yoluydu. 

Dilek Sistemini, halkın yönetenlerine ulaşabileceği, sonuç alınabilecek en etkili 
bir mekanizma olarak küçük bir demokrasi platformu olarak nitelendirebiliriz. 

O halde Dilek Sistemini gerekli kılan nedenlere bakmakta fayda var. 
Tek Parti döneminde, sosyo-ekonomik ve demokrasiye ait sorunlar vardı. CHP, bu süreçte bu sorunların üstesinden gelmeye çalışmıştır. Bu çerçevede, Dilek Sistemi, CHP’nin, ülkenin ve halkın ekonomik ve demokrasi sorunlarını çözüme kavuşturma çabasında işlevsel bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. 
Dilek Sistemi’nin demokratik boyuttaki gereklilik ve işlevselliği; Tek Parti otoriter yönetim anlayışının gölgesinde ve karar alma mekanizmasının dışında bırakılan halkın ne istediğinin önemsenmesi, hatta halka önemsendiğinin gösterilmek istenmesidir. Bu önemseme, Cumhuriyetin temelini oluşturan “Hâkimiyet Milletindir” ilkesinin gerekliliğini yerine getirme çabasının bir ürünü olarak, CHP’nin meşrutiyetini halktan almasına rağmen, halkın karar alma mekanizmasının dışında tutulmasından doğan boşluğu Dilek Sistemi ile doldurmaya çalışılmasından kaynaklanmaktadır. Sosyo-ekonomik boyutundaki gereklilik ve işlevselliği ise, fakir ve devletin pek çok imkan ve hizmetlerinden yoksun olan halkın durumunu anlamak ve ihtiyaçlarının neler olduğunu tespit etmek ve buna göre politikalar üretmekti. Dilek Sistemi’nin demokratik ve sosyo-ekonomik boyutlardaki gereklilik ve işlevselliğini başlıklar altında detaylandırmak konunun anlaşılması açısından faydalı olacaktır. 

DİLEK SİSTEMİ’NİN DEMOKRASİ BOYUTU

 Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, Yeni Osmanlılar hareketiyle başlayıp, Jön Türklerin “İttihat ve Terakki” hareketiyle devam eden ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile noktalanan parlamenter temsil mücadelesi, Batı’daki maddi temellerinden yoksundu. Tek Parti döneminde, 
demokrasi sorunları daha yoğun ve sıkıntılıydı. Demokrasinin ol(a)madığı bu yapıda, “Dilek Sistemi” önemli bir işleve sahip olmuştur. Söz konusu yapıda, 
Dilek Sistemini işlevsel kılan demokrasi gerekliliklerini üç ana başlıkta incelemek mümkündür: 
1. Sivil Toplumun Yokluğu, 
2. CHP’nin Halkçılık İlkesi, 
3. SCF Deneyimi. 

Sivil Toplumun Yokluğu 

Tek Partili sistemlerde, parti daima haklı konumda olduğu için otoriter bir tutum sergilemektedir. Eylem programları, parti egemenliğindeki siyasal düzene 
karşı, çoğulcu ve kendi kendini örgütleyen bir sivil toplumun oluşturulmasını devamlı olarak engellemeye yönelik olmuştur.30 Türkiye’de Tek Parti dönemin
de, sivil toplum kuruluşları varlık ve etkinlik gösteremediğinden dolayı, ülke, bölge ve yöre sorunlarını dile getirmede Dilek Sistemi önemli bir işleve sahip 
olmuştur. Sivil toplumun gelişmemesi, devletin toplumsal hayattaki etkinliğinden çok şey beklenmesine neden olmuştur. Örgütlenmesi zayıf toplumsal yapı, 
Türkiye’de sosyal ve ekonomik sorunun daha da ağırlaşmasına yol açmıştır.31 

Tek Parti döneminde CHP, rejimi her an yıkılma tehlikesi altında görmesinin 
yanı sıra, rejimi oturtmak ve sisteme istikrar kazandırabilmek için sivil toplum kuruluşlarının varlık göstermesini engellemişti. “Tek Partiye dayalı siyasal 
sistem giriştiği hukuksal düzenlemelerle sivil toplum örgütlerine özerk alan bırakmamaya dikkat etmiştir. O kadar ki, bu dönemde sivil toplum kuruluşlarının 
sayısı neredeyse tek haneli rakamlarla ifade edilecek kadar azalmıştı.”32 

Günümüzde de, sivil toplum örgütlerinin sayısının yeterli olmaması veniteliksel 
olarak işlevlerini çok iyi yerine getirememesi o dönemin bir yansıması olarak değerlendirebiliriz.

 Eski düzeni (rejimi) yaşatmaya ve hatta hatırlatmaya yönelik sivil toplum kuruluşlarına izin verilmemesi anlaşılır bir süreçtir. Diğer yandan, yeni düzen 
(rejim) kendini geniş kitlelere anlatmak için kendi güdümünde birtakım sivil toplum örgütlerinin kurulmasına ve desteklenmesine Halkevleri örneğinde olduğu 
gibi izin verilmiştir. Ülkedeki tüm kesimlerin temsilcisi konumunda olan CHP, sivil toplumun kuruluşların yokluğunda, halkın her türlü sorununa cevap 
verme çabasında olmuş ve bu anlamda halkın sorunlarını iletebilmesinin bir aracı olarak Dilek Sistemini oluşturmuştur. 

Dilek Sistemi, halkın sorunlarını ve dileklerini iletebileceği herhangi bir sivil toplum örgütünün olmadığı ve iletişim kanallarının oldukça zayıf olduğu bir ortamda, halkın hükümetle, parti kurultayları aracılığıyla, etkin ve doğrudan iletişim kurma yolu olarak, işlevsel bir sistem olmuştur. O dönemde Dilek Sisteminin sivil toplum boyutuyla nasıl algıladığına ilişkin, 1943 CHP VI. Kurultayı’nda, Ulus Gazetesinin “Büyük Parti Kurultayında Dilekler” başlıklı köşe yazısındaki şu ifadeler oldukça açıklayıcı olacaktır; 
“Altıncı büyük kongreye en son, vilayet kongrelerinin süzgecinden geçerek gelmiş dilek sayısı (637) mevzuda (2100) dür. 137 büyük sayfaya sığdırılan dilekler ilgili oldukları vekilliklere ve amme teşekkürlerine göre öyle iyi tasnif edilmiştir ki bir vekilliğe ait bir dileğin kaç vilayet kongresinden birlikte geldiği kolayca görülmektedir.... Cumhuriyet Halk Partisi’nin köy ve mahalleden başlayarak vatandaşların dileklerini yine kendi aralarında yaptıkları bir tasnifle en yüksek mesuliyet makamlarına ulaştırması milli bir geleneğimiz olmuştur. Her derecedeki kongrede partililer düşündüklerini anlatarak bunun bir yukarı kongreye verilmesini isteyebiliyor. Yahut alt kongreden gelen her dilek kendiliğinden üst kongreden heyetin tahliline uğruyor. Ve kongre heyeti bunları kendisine mal edince artık karar, daha yukarı kongreye ait oluyor. Bu haliyle büyük kurultaya kadar gelmiş olan dileklerin pek çoğu sırasıyla pek çok kongrenin düşünüş ve duyuşunu üstünde taşıyor. Milli dehamızın parti anlayışı ve bunu kendi mayamızla yuğuruşunu dilekler mekanizması da bütün asilliğiyle ifade eder. Köy veya mahalledeki mütevazi bir çatının altında birleşen ve hemen hemen buradaki iş çağında bütün vatandaşları içine alan parti toplantılarında herkes bilir ki çevredeki işler veya memleket için düşündüklerine beraberindeki veya daha üst kongredeki arkadaşları da katılırsa dileği devletin en yüksek organlarına kadar erişir.”33 

Bu ifadelerden, CHP’nin Dilek Sistemini, dilek ve isteklerini devletin en üst birimlerine iletebilecekleri bir mekanizma olarak halka sunduğuna tanık oluyoruz. 
Öyle ki, halka sunulan bu sistemin iyi bir fırsat olduğu algısını da oluşturulmaya çalışıldığını, Ulus Gazetesi’nde “Büyük Kurultayın İçindeki Hava” başlıklı bir başka yazıda geçen şu ifadelerden anlıyoruz; “Dilek encümeni partinin semt, köy ve ocaklardan başlayarak vilayet idare heyetlerine kadar bütün teşkilattan 
gelen partili yurttaş dilekleri üzerine çalıştı. Yüzlerce mebus ve delegenin hazır bulunduğu encümenlere bir köylü yurttaşın dileği elini kolunu sallaya sallaya 
giriyordu.”34 

CHP’nin Halkçılık İlkesi 

CHP’nin halkçılık anlayışının en belirgin özelliği, hakimiyetin millette olması ilkesiydi. Siyasal iktidar meşruiyetini halktan alıyordu. Buna rağmen, Tek Parti döneminde kararı alan ve uygulayan kesim askeri bürokrasi ve sivil bürokrasiydi. Halk karar alma mekanizmasının dışındaydı. CHP’nin, halkı sınırlı da olsa, bu karar mekanizmasına dahil etme zorunluluğunun bir gereği olarak Dilek Sistemini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu yolla CHP, yönetim ile halk arasında doğan boşluğu bir nebze de olsa doldurmuştur. Tek Parti döneminde, CHP halkçılığına yönelik “halka tepeden bakan bir halk patronluğu olmaktan öteye gidememiştir”35 anlayışına ve “halkın yönetimden soyutlanması sonucunda halk ekonomik ve sosyal isteklerini merkezi ve mahalli yöneticilere, siyasal kuruluşlara iletememiştir... Yönetimin direk halkla bir ilişki içine girmemiş, böylece halk yönetime dilek ve isteklerini iletme şansını bulamamıştır”36 türünden eleştirilere karşılık, CHP’nin, Dilek Sistemi ile halkı önemsediğini göstermesi ya da halkın önemsendiğini hissetmesi açısından, sınırlı da olsa bir demokrasi platformu oluşturduğunu ileri sürebiliriz. “Parti veya hükümet nezdinde, bir dilek ve şikâyet bürosu veya masası oluşturulması halkın dilek ve isteklerine zaman ayrılması istenmiştir.”37 Ayrıca, CHP, Dilek Sistemi aracılığıyla halkın nabzını da tutuyor ve kendi yönetim algısının halkta nasıl olduğunu değerlendirme fırsatını da yakalamış oluyordu. 

“Atatürk cumhuriyetçi devletin temel görevini, halkı çağdaş medeniyet seviyesine çıkartmak olarak görmüştü. O halkın büyük bir gelişme potansiyeline sahip olduğunu düşünmüştür. 
Ne var ki bu potansiyeli harekete geçirmek gerekmekteydi. Halk tek başına bu temel hedefe ulaşmaya yeterli ve istekli değildi. 
Padişahların kişisel yöntemleriyle geçen uzun yıllar boyunca halk, inisiyatifi kendi eline alabilme kabiliyetini kaybetmişti.”38 Halkın hükümet işlerine kayıtsız 
kalmaması için izlenmiş bir yol olarak nitelendirebileceğimiz Dilek Sistemi, yönetilenlerin dilek ve isteklerinin siyasal sisteme aktarılmasında önemli araçlardan dı. 39 
CHP halkçılık ilkesinin bir gereği olarak oluşturduğu Dilek Sistemi ile Parti devleti anlayışından halkın devleti anlayışına doğru bir politika izlemeye çalıştığını söyleyebiliriz. Halkın dilek ve isteklerini hükümete ulaştırması demokratik bir haktır ve bu sistemle sınırlı da olsa demokratik kapının aralandığını görmek mümkündür. 
Sonuç olarak denilebilir ki, CHP’nin halka rağmen halkçılık anlayışında bir değişikliğin olduğu ve bu değişiklik “halkın sesine kulak vermek” ve “halkla 
birlikte” halkçılık anlayışına bir yönelme biçiminde değerlendirilebilir. 

SCF Deneyimi., 

Tek Parti döneminde, çok partili siyasal sisteme geçiş denemeleri olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) ve Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) 
deneyimleri, beraberinde siyasi tarihimize pek çok mesajı da bırakmıştı. Özellikle, ekonomik gelişim için liberal bir model çizen SCF deneyiminin (kısa süreli 
ve yönetimde etkili olmamalarına rağmen) verdiği en önemli mesaj, halkın Tek Parti yönetiminden memnun olmadığının ortaya konmasıydı. Ali Naci “Halk 
Muzdariptir” başlıklı yazısında, “Serbest Fırkanın büyük iyiliği, memleketteki umumi hoşnutsuzluğu meydana çıkarması oldu”40 demişti. Aslında, Atatürk bu 
durumun çok öncesinden farkındaydı ve SCF’nin kurulmasını da özellikle bunun için istemişti. Ancak pratikte durum farklı seyretmiş ve Atatürk, kuruluşunu 
desteklediği SCF’nin feshini istemişti. SCF deneyimi ile halkın memnuniyetsizliğini bir kez daha gören Atatürk, 1930’da halkın sorunlarını daha yakından 
görebilmek için yanına aldığı aydın ve uzmanlardan oluşan danışma ekibiyle birlikte, üç ay süren bir yurt gezisine çıkmıştır.41 Bu yurt gezisinde Atatürk’ün 
iktisat danışmalığını yapan Başar’a göre, “Atatürk’ün geniş ölçüde yapacağı bu seyahatin hususi hedefi vardı: Serbest Fırka hadisesi memlekette idareden 
memnun olmayanların çokluğunu ortaya koymuştu. Her taraftan şikayetler yükselmekteydi.... şikayetlerin köyden ve şehirden bir anda toplanarak 
Türkiye’nin sekiz senelik sükunet havasında fırtınalar yaratması için Serbest Fırka’nın doğması kafi gelmişti. İşte Atatürk bu fırkayı feshettikten sonra 
şikayetleri en mütehassıs bir heyetle yerlerinde tetkik etmek ve yapılması lazım gelen işleri tespit eylemek üzere seyahate çıkmış bulunuyordu.”42   

Atatürk’ün, Ankara’dan görülemeyen sorunları tespit etmeye çalıştığını ve buna göre yeni dönem bir yol haritası belirleyebilmek için bu seyahati önemsediğini yine Başar’ın şu ifadelerinde anlıyoruz; 

“Serbest Fırka ile beraber ortaya çıkan fenalıkların ve şikayetlerin kök sebebi neydi? Atatürk yurtta yapacağı seyahatle, başkalarının teferruatla gömülerek göremeyecekleri bu kök sebebi bulmağa karar vermiştir.”43 

Bir çok kenti gezen Atatürk’ün, bu gezi sonrasında yeni politikalar izleyeceği yönünde beklentiler söz konusuydu. “Gazi’nin mütehassıs bir heyetle yaptığı bu 
seyahat neticesinden büyük şeyler bekliyordu. Bir inkılap daha görecektik. Zaten Gazi bütün inkılaplarını bir seyahatten sonra birden bire ortaya atmıştı. Seyahat 
kendilerine görmek, çalışmak kararlarını selamet ve kudretle vermek imkanlarını hazırladı. Onun için üç aydan fazla zamanadır devam eden bu son seyahat 
neticesinde çok büyük işler umut ediliyordu. İktisadi devletçilikle, vergi işlerinde ve idari mekanizmada çok esaslı inkılaplar olması bekleniyordu.”44 Başar’ın bu 
beklentisi boşa çıkmamış ve bu seyahat sonrasında gerçekleşen 1931 CHP III. Büyük Kurultayı’nda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Dilek Sistemi’nin 1931 
CHP Üçüncü Büyük Kurultayı’nda daha sistemli bir nitelik kazanmış45 olması da tesadüf değildi. 
SCF gerçeği ile halkın Tek Parti yönetiminden memnun olmadığını gören Atatürk, halka yakın olmak ve sorunları ile daha yakından ilgilenmek için Dilek Sistemini daha etkin ve sistemli bir şekilde uygulamaya koymuştur. Atatürk’ün yapmış olduğu önemli bir değişiklik de, “1931 tüzüğünde kademeler arası sıralama belirtilmiştir: kongrelerde üye adedine göre temsil ilkesi benimsenmiş, 1927 tüzüğünde böyle bir temsile yer verilmemişti. Üye sayısına göre temsil, parti içi işleyişin demokratikleşmesi yönünde geliştiğinin göstergesidir.”46 Atatürk’ün 1931 Kurultayı’nda parti örgütlenmesinde temsil sistemini getirmesi ve Dilek Sistemini daha etkin hale dönüştürmesi birbiri ile uyumlu politikalar olmuştur. İç işleyişin demokratikleşmesi ve küçük çapta ve sınırlı da olsa demokrasi platformu yaratan bu politikalar, Başar’ın ifadesiyle, ülkedeki sekiz yıllık sessizliliği bozan SCF deneyimi ile açığa çıkan hoşnutsuzluk ve halkın sorunlarını yakından gören Atatürk’ün, bundan sonra CHP’nin tek parti olarak yola devam edebilmesinin yolları olarak uygulamaya konmuştu. 

Dilek Sisteminin tarihsel süreçteki seyri ise şöyledir: 1923 CHP Tüzüğü’nün 13. Maddesinde, Raporlar ve Tetkik Encümeni’nden bahsedilmekte ve görevi 
“Vilayet kongrelerinden gelecek raporları tetkik ve mütealalarıyla beraber kongrenin heyeti umumiyesine iblağ eyler.”47 şeklinde belirtilmişti. Görüldüğü üzere vilayetlerden gelen raporların içeriğinin detaylarına yer verilmemekle birlikte bu raporlarda özellikle de yerel yöneticilerin dilek ve isteklerin de yer alabileceği 
ihtimali yüksek görülmektedir. CHP 1927 Tüzüğü’nün, 13. Maddesinde, on birer azadan mürekkep, Nizamname, Hesap ve Lahiya Encümenleri seçilir der ve 15. Maddesinde de: Lahiya encümeni; “Vilayet Kongrelerinden gelmiş olan temenni Lâhiyalarını ve resen vuku bulacak teklifleri tetkik eder.”48 ifadesi yer almaktadır. 1927 CHP Tüzüğü’nde ocak, nahiye, kaza ve il kongrelerinin nasıl yapılacağı ve görevlerinin ne olduğu ayrıntılı bir şekilde verilirken halkın dilek ve isteklerinin de ocaktan başlayarak Vilayete kadar iletilebileceği ve son aşamada Vilayet Kongresi yetkilisi Vali’nin de kendisine gelen bu dilekleri umumi müfettişine sunacağı 49 belirtilmiştir. 

1931 Tüzüğü’nde lahiya encümeni sayısı 25’e çıkarılmış50 ve giderek güçlendirilen Genel Sekreterlik bünyesine bağlı “Alelumum Dilekler ve Müracaatlar” bürosu oluşturularak 51 daha sistemli hale getirilmiştir. CHP 1935 Tüzüğü’nün 
36. Maddesinde Lahiya Encümeni yerine Dilek Encümeni ifadesi kullanılarak, bu encümenin görevi de “İl Kongrelerinden gelen dilekleri ve üyeler tarafından 
yapılmış önergeleri inceler”52 şeklide belirtilmişti. CHP’nin Tek Parti dönemi uygulamalarından biri olan Dilek Sistemi, 1931 CHP III. Kurultay’ı, 53 1935 CHP IV. Kurultay’ı54, 1939 CHP V. Kurultay’ı55, 1943 CHP VI. Kurultay’ı56 ve 1947 CHP VII. Kurultay’ında57 işletilmiştir. Ancak, CHP’nin 1950 seçimlerinde muhalefette kalması sebebiyle, 1950 CHP VIII. Kurultay’ına gelen dilekler görüşülmeden, Dilek Encümeni tarafından Genel İdare Kurulu’na sevk edilmiştir. Söz Konusu Dilek Encümen Raporu şöyledir: 

“29-30 haziran 1950 tarihlerinde toplanan komisyonumuz, Kurultay Başkanlığı’ndan havale edilen Genel Sekreterliğin Dilekler hakkındaki 
26.6.1950 tarihli raporunu tetkik etmiş ve: 

1- 1947 kasımında toplanan VII. Kurultaydan bugüne kadar, 

a- 1947 il kongrelerinden 
b- 1948 ocak ve bucak kongrelerinden, 
c- 1949 il kongrelerinden olmak üzere Genel Merkeze 10448 dilek gelmiş ve her biri ait olduğu Bakanlıklar ve Genel Müdürlükler nezdinde layık olduğu önemle takip edilmiş, bunlardan 3092’si müspet, 2296’sı menfi olarak neticelenerek teşkilata tebliğ edilmiş Bütçeye teallük eden 2375 dilek mali imkanlara talik olmuş ve 1950 il Kongreleri dileklerinden 2687’sinin cevabı alınmadan seçimlere girildiği anlaşılmıştır. 

Bugün elde bulunan ve netice alınmayan dilekler üzerinde halihazır şartlarına göre muamele yapmak üzere bunların Genel İdare Kuruluna havale edilmesine, 

2- CHP’nin iktidardan muhalefete geçmiş olduğu göz önünde bulundurularak dileklerin belirtilmesiyle takibinin belli prensiplere bağlamasına 
fayda mülahaza eden komisyonumuz aşağıdaki neticelere varmıştır: 

I. Kanunsuz bir harekete muhatap olduğunu iddia edecek partililerin ve parti kurullarının şikayet ve dileklerini derece derece parti üst kademelerine intikal yolu açık bulunmakla beraber, 

II. Diğer taraftan; 

a) Ocak, bucak, ilçe ve illeri ilgilendiren dileklerin mahalli idare kurulları tarafından takip edilmesi, muhik olmayan veya kanuni sebeplere dayanmayan menfi neticeler hakkında, 
b) Belirlenen ihtiyaca göre yürürlükte olan kanunların tadilini veya yeniden kanun vaz’ını gerektiren, 
c) Parti, Tüzük ve Programının ve parti teşkilatı çalışmasını ilgilendiren dilekler üzerinde karar alıp harekete geçmek üzere bunların Genel İdare Kurulu’na bildirilmesi muvafık olur. İş bu rapor yüksek kurultayın tasvibine sunulur.”58 
     Yukarıdaki raporda gözden kaçmaması gereken bir ayrıntı dikkat çekicidir. 
     O da, Dilek Encümen Raporunda, ilk kez şikayet ifadesinin yer almış olmasıdır. 
     CHP, muhalefet partisi konumunda geldikten sonra mevcut iktidarın uygulamalarına yönelik halkın şikayetlerinin olacağı varsayımından hareket etmiştir. 

Öyle ki, CHP tek partiyken ve iktidardayken halktan gelenler, “Dilek ve İstek” iken, muhalefette partisiyken, halktan gelenler “Şikayet ve Dilek” olabilmekteydi. 
CHP 1950 Kurultay’ında partililerin ve parti kurullarının şikayet ve dileklerini parti üst kuruluna iletme yollarını açık bırakılmakla birlikte, bundan sonraki kurultaylarında da gözlendiği üzere, Dilek Sistemi eski işlerliğini kaybetmiştir. 

1951 CHP IX. Kurultay’ında da CHP iktidarı devretmeden evvelki döneme (1947-1950) ait kongrelerden gelerek toplanan dilekleri incelemek üzere “Dilek Encümeni”ni son kez oluşturmuştu.59 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI:

22 Ulus Gazetesi, 28 Mayıs 1939, s. 1. 
23 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi’nde, ulusal kurtuluş ve bağımsızlık için faaliyet gösteren dernekler “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleşti. Mustafa Kemal başkanlığında 16 kişilik “Heyet-i Temsiliye” oluşturuldu. Kimi tarihçilerce CHP’nin de ilk kongresi olarak kabul edilir. CHP’nin kuruluşunun bu kongreyle filizlendiği ve bu nedenle “Devlet kuran parti” tanımlaması yapılır. 2. Kurultay 15 Ekim 1927’de toplandı. Atatürk’ün “Büyük Nutuk”u okuduğu Kongrede “Cumhuriyetçilik”, “Halkçılık”, “Milliyetçilik” ve “Laiklik” partinin dört temel ilkesi olarak benimsendi. 
Bu kurultayda, Mustafa Kemal partinin “Değişmez Genel Başkanı” olarak belirlendi. 
3. Kurultay 10 Mayıs 1931’de yapıldı. Tüzükten ayrı bir program yapıldı. Dört temel ilkenin yanı sıra “Devletçilik” ve “İnkılâpçılık” da tüzük ve programına girdi. Böylece partinin simgesi “Altı Ok”a anlamını veren altı ilke belirlendi. 
4. Kurultay 9 Mayıs 1935’de toplandı. Atatürk’ün katıldığı bu son Kurultay’da partinin adı “Cumhuriyet Halk Partisi”ne dönüştürüldü. Tüzük değişikliğiyle 
parti ile hükümetin kaynaştırılması yoluna gidildi. Genel Başkan Vekili İsmet İnönü’nün yayımladığı genelgeyle İçişleri Bakanı parti yönetim kuruluna alındı ve Genel Sekreterlik görevi verildi; parti il başkanlıklarına il valileri getirildi. 1937’de, Anayasaya “Türkiye devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimcidir” şeklindeki CHP’nin altı ilkesi eklendi. Atatürk’ün vefatının ardından 26 Aralık 1938’de 1. Olağanüstü Kurultay toplandı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü “Değişmez Genel Başkanlığa” seçildi; Atatürk’e Ebedi Şef”, İnönü’ye de “Milli Şef” unvanı verildi. Parti Genel Başkan Yardımcılığına Başbakan Celal Bayar, Genel Sekreterliğine İçişleri Bakanı Refik Saydam getirildi. 5. Kurultay 29 Mayıs 1939’da toplandı ve tüzükte değişiklik yapıldı. Başbakanın aynı zamanda 
Parti Genel Başkanı olması uygulamasına son verildi. İçişleri Bakanı’nın Parti Genel Sekreteri, valilerin il başkanı olması uygulaması terk edildi, memurların partiye üyeliği yasaklandı. 6. Kurultay 8 Haziran 1943’de toplandı. Bu, CHP’nin Tek Parti döneminde yaptığı son Kurultay oldu. 2. Dünya Savaşı sürecinde toplanan Kurultayda, parti programında ulusal savunma ile dış ilişkiler konularına ağırlık verildi. CHP’nin 2. Olağanüstü Kurultay’ı 10 Mayıs 1946’da toplandı. İnönü, yeni seçim kanununun yasalaşmasından sonra seçimlere gidileceğini açıkladı. Tüzükteki “Değişmez Genel Başkan” ifadesi “Genel Başkan” şeklinde düzenlendi. Bkz., “CHP Kurultaylar Tarihi”, Bugün Gazetesi, 20 Mayıs 2010. 24 Cemil Koçak, “Tek Parti Yönetimi, Kemalizm ve Şeflik Sistemi: Ebedi Şef/Millî Şef”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Kemalizm (iç.), C: 2, İletişim Yayınevi, İstanbul, 2002, s. 120. 
25 Hakan Uzun, “Tek Parti Döneminde Yapılan Cumhuriyet Halk Partisi Kongreleri Temelinde Değişmez Genel Başkanlık, Kemalizm ve Milli Şef Kavramları”, 
ÇTTAD, IX/20-21 (2010/Bahar-Güz), S 233-271, s. 264. 
26 Ulus Gazetesi, 7 Aralık 1938, s. 5. 
27 1931 Kurultay’ına kadar Kongre kavramı kullanılıyordu. Atatürk’ün öz Türkçe çalışmaları nedeniyle, 1931’den sonra Kurultay kavramı tercih edildi. 
28 Cemil Koçak, Türkiye’de İki Partili Siyasi Sistemin Kuruluş Yılları, İktidar ve Demokratlar, C: 2, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012, s. 349. 
29 Uyar, Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi , s. 239. 
30 John Keane, Demokrasi ve Sivil Toplum Avrupa Sosyalizminin Açmazları, Toplumsal ve Siyasal İktidarın Denetlenmesi Sorunu ve Demokrasi 
Beklentileri Üzerine, Çeviren: Necmi Erdoğan, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1994, s. 157. 
31 İlyas Doğan, “Türkiye’de Tek Partili Dönemde Sivil Toplum”, SBARD, Mart 2007, S: 9, S: 1 – 19, s. 1. 
32 a.g.e, s. 12. 
33 Kemal Turan, “Büyük Parti Kurultayında Dilekler”, Ulus Gazetesi, 14 Haziran 1943, s. 1. 
34 Selahattin Sönmez, “Büyük Kurultayın İçindeki Hava”, Ulus Gazetesi, 9 Haziran 1943, s. 3. 
35 Mehmet Altan, Birinci Cumhuriyet Üzerine Notlar, Birey Yayıncılık, İstanbul, 2001, s. 33. 
36 Mehmet Ş. Göküş, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Modern Türkiye’ye Yöneten-Yönetilen İlişkilerinin Gelişimi”, Süleyman Demirel Üniversitesi, 
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Y. 2010, C: 15, S: 3 s.227-249, s. 237-238. 
37 Esat Öz, Türkiye’de Tek-Parti Yönetimi ve Siyasal Katılım, 1923-1945, 2. cilt/Siyaset/ Sosyoloji Dizi, Gündoğan Yayınları, 1992, s. 211. 
38 Heper, a.g.e., s. 97. 
39 Öz, a.g.e., s. 166. 
40 Mete Tuncay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetiminin Kurulması (1923 - 1931), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, s. 276. 
41 Ahmet Hamdi Başar, Atatürk’le Üç Ay, AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Okulu Basımevi, İstanbul, 1945. 
42 Başar, a.g.e., s. 21. 
43 Başar, a.g.e., s. 37. 
44 Başar, a.g.e., s. 121. 
45 Öz, a.g.e., s. 189. 
46 Aydın Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi Tüzükleri Dünü Bugünü 1923-2000, Kitap Yayınları, Ankara, 2000, s. 31. 
47 Halk Fırkası (1923) Nizamnamesi, Tuncay, a.g.e. (iç), S 375-384, s. 376. 
48 Cumhuriyet Halk Fırkası Nizamnamesi (1927), Tuncay, a.g.e. (iç.), S. 398-412, s. 399400. 
49 CHF 1927 Tüzüğünde; Vilayet Teşkilatı: Halk, Nahiye, Kaza ve Vilayet Kongrelerinden ve Nahiye, Kaza ve Vilayet heyetlerinden oluşmaktaydı. Köy ve mahalle ocakları fırkanın ilk teşkilat kademesini teşkil ediyordu. Fırkaya kayıt olan ve asgari on kişi olunca orada ocak teşekkül ediyordu. Her köy ve mahalle ocağı senede bir defa kongresini yapar. Fırkaya üye ve 18 yaşını tamamlamış her vatandaş halk kongresinin doğal üyesidir. Kongre reisi ve katibini seçer. üç kişilik ocak heyeti ile üç kişilik yedek azayı ve Nahiye kongresine gidecek bir temsilciyi seçer. Nahiye kongresine teklif edeceği maddeleri müzakere ve tespit eder. Köy 
ve mahalle ocakları üçer kişiden oluşur. ocakların vazifesi, halkı aydınlatmak ve doğru yolu göstermektir. Üyelerin kayıtlarını tutar ve fırkanın amaçlarının gerçekleşmesini sağlamaya çalışır, seçimlere hazırlık çalışmaları yapar. Nahiye teşkilatı Madde 58: her sene köy ve mahalle ocağından gelecek birer temsilciden oluşur. Kongreyi idare için bir başkan ve katip seçer. nahiye heyetinin geçen seneye ait faaliyet raporunu tetkik ve müzakere eder. Kaza kongresine gidecek üç temsilci seçer, Nizamname tadilatına, vilayet meclisi umumisine ve belediye işlerine ait teklifleri veya nahiye halkının ihtiyacını bir üst heyete bildirmek üzere 
tespit eder. D. Nizamname tadilatı ile Vilayet Meclisi Umumisine ve Belediye işlerine ait gerek Nahiye Kongreleri tarafından verilen raporları ve gerek res’en dermeyan edilen teklifatı tetkik ve kaza halkının umumi ihtiyacatı hakkındaki mütealasını tespit eder, buna göre vilayet Kongrasına rapor izah eyler Madde 71: Vilayet Kongraları E- Vilayet meclisi umumisine belediyelere ait umur için program tanzim ve nizamname tadilatı ve kongraya verilmiş dermeyan edilen teklifatı ve mahallin ihtiyacatı umumiyesi hakkındaki mütealatı tetkik ve izhar edeceği lahiyaları müfettişliğe tevdi eyler. 
50 C.H.F. Nizamname ve Programı 1931, Tuncay, a.g.e. (iç.), S. 451-473, s. 455-456. CHF Üçüncü Büyük Kongre Zabıtları, 10-18 Mayıs 1931, 1931 İstanbul Devlet Matbaası, s. 247. 
51 Hakkı Uyar, 1923’ten Günümüze CHP Tüzükleri Üzerine Genel Bir Değerlendirme, TÜSES İstanbul, İzmir, Nisan 2000, s. 1 
52 CHP Tüzüğü, Partinin Dördüncü Kurultay’ında Onaylanmış Mayıs 1935, Ankara, Ulus Basımevi, s. 10. 
53 CHF Üçüncü Büyük Kongre Zabıtları, 10-18 Mayıs 1931, s. 91-227. Tuncay, a.g.e., s. 324. 
54 CHP Dördüncü Büyük Kurultayı Görüşmeleri Tutulgası, 9-16 Mayıs 1935, s. 117-227. 
55 CHP Beşinci Büyük Kurultay Zabıtları, 29 Mayıs-3 Haziran 1939, Ulus Basımevi, Akara, 1939, s. 106-167. 
56 Bkz., Ulus Gazetesi, 9 Haziran-14 Haziran 1943 tarihleri arası. 
57 Bkz., Ulus Gazetesi, 19 Kasım 1947, s. 1, Ulus Gazetesi, 24 Kasım 1947, s. 1. 
58 Ulus Gazetesi, 2 Temmuz 1950, s. 8. 
59 Ulus Gazetesi, 26 Kasım 1951, s. 1. 

3. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***