TAYYİP ERDOĞAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TAYYİP ERDOĞAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Eylül 2020 Pazar

11 Cİ ULUSLAR ARASI TÜRKÇE OLİMPİYATLARI TAYYİP ERDOĞAN KAPANIŞ KONUŞMASI..,

  11 Cİ ULUSLAR ARASI TÜRKÇE OLİMPİYATLARI TAYYİP ERDOĞAN  KAPANIŞ KONUŞMASI..,

 

 EVET  GÜZEL GÖREN..., GÜZEL  DÜŞÜNÜR.!!!!

 GÜZEL DÜŞÜNEN HAYATINDAN  LEZZET ALIR  !!!!



https://www.youtube.com/watch?v=b5rTQfhccgY 
  


***

24 Şubat 2017 Cuma

SONUÇ; UYUYAN BİR MİLLET İÇİN NASIL AMA.. Her Tarafta Yazilmayan Haberler,



SONUÇ; UYUYAN BİR MİLLET İÇİN  NASIL  AMA..

'' Her Tarafta Yazilmayan Haberler, !! ''




Demirel’den Paket Uyarısı: 'Millet Bilincimiz ortadan Kalkar'

Devletin henüz Türkçe Eğitimin bile altından kalkamadığını belirten 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ' Demokratikleşme Paketi'nin reform içermediğini Türkiye'yi geriye götürdüğünü söyledi.

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı ve içinde Kürtçe eğitimin de yer aldığı demokratikleşme paketine sert tepki gösterdiği ortaya çıktı. Demirel, "demokratikleşme paketi" konusundaki görüşlerini, MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkan ile paylaşırken, “Burada reform diye sunduğu tek şey var, millet bilincini ortadan kaldıracak Andımız'ı yasaklamak” dedi.
Demirel’i önceki gün ziyaret eden Türkkan, görüşmenin ayrıntılarını kamuoyu ile paylaştı. 

'Devlet Türkçe Eğitimin altından kalkamıyor'

Türkan, Demirel’in Erdoğan’ın açıkladığı demokratikleşme paketi için genel olarak bir reform içermediğini, aksine Türkiye'yi geriye götürme çabası olduğunu ifade ettiğini bildirdi. Türkan, Demirel’in paketi “ Romanlar'a okul açmak mıdır reform, W ve Q harflerini alfabeye dahil etmek midir reform, devlet halen Türkçe eğitimin altından kalkamaz iken Kürtçe özel okul açmak mıdır reform? Burada reform diye sunduğu tek şey var, millet bilincini ortadan kaldıracak Andımız’ı yasaklamak ” dediğini aktardı.  

Erdoğan " Andımız "ı Hedef aldı

Başbakan Tayyip Erdoğan, Adana'daki açılış töreninde konuştu. Erdoğan "andımız"ı hedef aldı.

Erdoğan, andımızdaki " Türküm, doğruyum, çalışkanım " ifadelerini eleştirdi. "Her sabah çocukları sıraya dizip o çocuklara 33’lü yıllardan kalma soğuk savaş döneminin demir perde döneminin sloganlarını attırmak milliyetçilik değildir. Milliyetçilik, o çocuklara insanca eğitim görecekleri sınıflar inşa etmek, çocuklara slogan attırmak değil, onlara vizyon sunmakdır. Doğruyum dediler, Türkiye’yi yolsuzluklara muhtaç ettiler... Çalışkanım dediler, yıllarca yan gelip yattılar..." ” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Demokrasi Paketi‘ni eleştiren muhalefete de yüklendi. Erdoğan, "kızlarını halkın yüzde 99'u Müslüman olan Türkiye’de başörtülü oldukları için okutamadığını, şimdi üniversitelerde böyle bir sorun kalmadığını" söyledi. Erdoğan, pakete karşı çıkanlara “Başörtülü bacılarım kamuda rahat çalışacak diye mi karşı çıkıyorsun?” diye sordu. (Benim kızım başörtülü olduğu için Üniversite'de okuyamadı diyen Başbakan; "Senin kızın başörtülü olduğu için değil, Puanı (zekası) yetmediği için Türkiye'de üniversite okuyamadı ve Amerika ya gitti..")

Erdoğan, devlet imkanlarıyla parti mitingi yaptı. Açılış adı altında, parti bayrağı taşıyan AKP'liler meydandaydı.

Erdoğan'ın gelişi için hazırlıklar günler öncesinden başladı. Adana Valiliği'nin ve Ceyhan Kaymakamlığı'nın, okullara resmi yazı yazarak yönetici ve öğretmenleri miting alanına gitmeleri için zorladığı ortaya çıktı.

CHP Milletvekili Nur Serter, Adana Valiliği'nin telefon zinciri oluşturarak okullarda öğrenci taşıyan servisleri, miting alanına memurları ve halkı ücretsiz taşımaları konusunda görevlendirdiğini söyledi.



Anayasa'yı Deldik!

AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı deldiklerini itiraf etti.“ Mevcut anayasa yürürlükteyken 42. Madde, ana dilde eğitim yasağı varken, bu seçmeli ders dahil, aslında bir şekilde arkadan dolanıp bu hakkı tanımaktır. Ancak bugün BDP de iktidar olsa, PKK de iktidar olsa parti kurup iktidar olsa, ana dilde eğitimi bundan fazla veremezdi. Ya anayasayı değiştirecek ya bunu yapabilecek. Evet benim de talebim, ana dilde eğitimin devletin parasız, resmi okullarında verilmesidir.” Dedi.

Bakan'dan Çelişkili Savunma,

Gümrük Bakanı Hayati Yazıcı, Andımız'ın açılım paketiyle kaldırılmasını savundu. Ancak AKP'li Bakan'ın sözleri şaşırttı. Bakan, önce " Türk milleti ırk ifade etmez " dedi, ardından ise Andımız'da ırkçı sözlerin olduğunu iddia etti. Yazıcı'nın sözleri "Andımız insanın doğasına aykırı" ifadesiyle devam etti.
 Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, AKP'nin açılım paketiyle Andımız'ın ilköğretimden tamamen kaldırılmasını savundu.
Yazıcı önce " Türk bu Milletin adıdır, ırk ifade etmez " dedi. 
Bakan Yazıcı, ardından ise, Andımız ile ırkçılık yapıldığını iddia etti. 
Hayati Yazıcı, bir adım daha attı ve Andımızın insanın doğasına aykırı olduğunu söyledi.

Danıştay'ın 18 Şubat 2011 tarihli kararı:

 "Türk kelimesi bir ırkın değil, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan; dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi ne olursa olsun, tüm vatandaşların bir araya gelerek oluşturdukları ve herkesi kucaklayan milletin ortak adı olup, aksi yöndeki davacı iddialarına itibar edilmemiştir.Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür"

Amerika Birleşik Devletlerinin Ana Okullarindan Lise son sınifa kadar ABD Andi okunur, bu And Asagidaki gibidir. (Ama bize Yasak)

OATH
“I pledge allegiance to the flag of the United States of America, and to the Republic for which it stands:
one Nation under God, indivisible, with Liberty and Justice for all.”

Yani Diyorlar ki:

OATH. Yemin(And)

“Amerika Birleşik Devletleri’nin BAYRAĞINA Ve o bayrağın simgelediği CUMHURİYETE Bağlılık için and içiyorum.
Herkes için özgürlük ve adaletle, TANRI’nın Gözetiminde, BÖLÜNMEZ, TEK VATAN için.”


TSK ve Yargıya da Türban geçirmeye hazırlanıyor


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı Televizyon Programında haftabaşında açıkladığı paketle ilgili maddeleri ele aldı. Başörtüsüyle ilgili olarak "Başörtülü adayımız olacak" diyen Erdoğan, bu konuda "temayül yoklaması" yaptıklarını açıkladı.

Başörtüsü yasağının TSK, Emniyet ve yargıda da kaldırılabileceğinin işaretini veren Başbakan, "İstedikleri zaman istedikleri düzenlemeyi yapabilirler. Onlar kendi tasarruflarında adımlarını atarlar" diye konuştu ve "Önce direkt olarak süratle aşabileceğimiz kamu dairelerindeki adımları atalım, çözelim. Belli aşamaları dökmeden kırmadan götürmek gerek" dedi. 

Kürtçe ile iş bitmiyor,

Programda, pakette öngörülen "özel okullarda anadilde eğitim" maddesini de irdeleyen Erdoğan, açılımın sadece Kürtçeyi kapsamadığını, birçok etnik kökeni kapsadığını söyledi. Erdoğan "özel okullarını kendileri kuracak" dedi. Başbakan, resmi dilin Türkçe olacağını, ancak Kürtçe'nin de seçmeli ders olarak devletin okulunda okutulabileceğini söyledi.

Bayrama kadar Bakanlar Kurulu kararları ,

Seçim sisteminde değişiklik konusunda yine net konuşmayan Erdoğan, barajın kaldırılması ya da yüzde 5'e indirilmesi seçeneklerinden söz etti ve "kamuoyu araştırması yapacağız, ona göre adım atmayı planlıyoruz" dedi. Seçim düzenlemelerinin bayrama yetişmeyeceğini açıklayan Erdoğan, diğer kararların bayrama yetişeceğini duyurdu.

Referandum Yaparız,

Cumhurbaşkanlığı adayı olup olmayacağı da sorulan Erdoğan, "Böyle bir kararım kesin olarak yok" açıklamasını yaptı. Bugüne kadar bütün basamakları tırmanarak geldiğini vurgulayan Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçim sisteminde olası bir değişiklik konusunda ise, "330'u garanti ettikten sonra halka götürürsünüz. O zaman halkımızın evet diyeceğine inanıyorum" dedi. Kendi adaylığına ilişkin de "Hiçbir zaman isteyen olmadım. Biz hep görevlendirme noktasında olduk" açıklamasını yaptı. Erdoğan, seçim aralığı konusunda da "Ben 4 yılı bir siyasi iktidarda yeterli süre olarak görmüyorum. 5 yılın olması lazım" ifadesini kullandı. 

Çin kararını savundu,

Başbakan Erdoğan, ABD'den tepkiyle karşılanan Çin füzelerinin alımı kararını ise savundu ve gerekçelerini açıkladı. "En düşük fiyatı Çin verdi, üstelik ortak üretim teklif etti" diyen Erdoğan, teslim süresinin de Çin'in teklifinde daha kısa olduğunun altını çizdi. 

Şimdi de Şehir Müzesi,

Haziran ayaklanması sürecinde, bir tür geri adım atan Erdoğan, "Çevre duyarlılığına saygılıyız" dedi ve vandallık söylemini tekrarladı, "Ağaç isteyen gençlere değil, vandallığa karşıyız" dedi. Taksim projesini savunan Başbakan, amaçlarının İstnbul'a bir meydan kazandırmak ve şehir müzesi kurmak olduğunu söyledi ve AKM'yi yenileyeceklerini kaydetti. Yeni Anayasa çalışmalarına da değinen Erdoğan, diğer partilerin "ipe un serdiğinden" yakındı. 

Kılıçdaroğlu'ndan '' Türbanlı Adaya Yeşil ışık ''

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu partisinin yerel seçimde izleyeceği stratejiye ilişkin soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu 'Seçimlerde türbanlı adayınız olacak mı?' sorusuna, “Aday kazanacaksa niye olmasın? Milletvekili seçimleri için de, belediye seçimleri için de başörtülü adayımız olabilir” dedi.

Gaziantep ziyaretini takip eden gazetecilerle Uçakta sohbet eden CHP lideri yerel seçimdeki partisinin öncelikleri ve tercihleri hakkında konuştu. Sarıgül'ün adaylığı konusunda belirsizliğin sürdüğünü belli eden Kılıçdaroğlu “Sosyal demokratların demokrasi ve cumhuriyetin tehlikede olduğu bir dönemde ayrışma lüksü yok. Güçbirliği yapmamız lazım. Sarıgül gelecekse bizim bir sorunumuz yok. Başarılı bir belediyeci. Önce partiye gelsin. Büyük ihtimalle aday adayı olur, diğer adaylarla yarışır” dedi. 

'Neden kaldırdılar bilmiyorum!'

Erdoğan'ın 'açılım paketi'nde yer alan ve PKK uzun süredir kaldırılması için ısrarcı olduğu 'Andımız'ın neden kaldırıldığını bilmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu “Hangi gerekçeyle kaldırdığını bilmiyorum. Ant olmayacak. Ne olacak peki?

İlköğretim birlikte olma duygusunu geliştirir. Ağacın gövdesini yok etmek istiyor. Atatürk vurgusu, Ulusal Kurtuluş Savaşı, bağımsızlık vurgusundan kimsenin rahatsızlık duymaması gerekir” değerlendirmesi yaptı.


İyi Çalışmalar, Saygı ve Sevgiler

Murat Binzet

Mailto:m1000zet@gmail.com

https://groups.google.com/forum/#!topic/m1000zet/vT8hMKwHPYc

***
SONUÇ; UYUYAN BİR MİLLET İÇİN  NASIL  AMA..


25 Haziran 2016 Cumartesi

PKK VE BARZANİ KARŞISINDA YENİ BİR MAĞLUBİYET..



PKK ve Barzani Karşısında Yeni Bir Mağlubiyet

Yazar: Ümit Özdağ
07 MAYIS 2013 

Ancak Türkiye'ye gelmesinin nedeni Hakkari'de PKK'nın gerçekleştirdiği son saldırıda 24 askerimizin şehit olmasının Türk kamuoyunda uyandırdığı infiali ortadan kaldırmaktı. Barzani, Türkiye'de A. Gül. Erdoğan ve A. Davutoğlu ile görüşmeler yaptı. Tabii aslında uluslar arası diplomasi kuralları gereği federe bir devletin başkanı olarak örneğin Bavyera başbakanından farkı olmadığı için Türkiye'deki muhatabı olsa olsa dışişleri bakanı olması gereken Barzani'nin bu seviyede muhatap alınması önemli bir yanlıştı. Ancak AKP Hükümetinin Barzani'ye bitmek tükenmek bilmeyen kredisi bu zatı şımarttığı gibi diplomasinin kuralları dışında sanki bağımsız bir devletin başkanı imiş gibi muhatap alınması da ayrı bir yanlıştı.

Barzani ile yapılan görüşmelerde AKP Hükümetinin K. Irak yönetiminden PKK'ya karşı önlemler alınması taleplerini gündeme getirdiği duyuldu. Bu önlemler çerçevesinde PKK'nın yol kontrollarının engellenmesi, PKK'nın lojistik kaynaklarının çözülmesi, PKK'lıların peşmergeler tarafından yakalanması ve en önemlisi PKK'ya Avrupa'dan hava yolu ile Erbil havaalanı üzerinden gelen paraların Kandil'e ulaşmasının durdurulması talep edilmişti. Ayrıca, AKP Hükümeti Barzani'yi eğer "  Sen PKK'yı durdurmaz isen biz durdururuz " şeklinde tehdit etmişti. Barzani'nin bu taleplere verdiği cevap ise PKK ile çatışmayacağı doğrultusunda bir cevap olmuştu.

Ancak Barzani ile görüşmelerin bir başka boyutu olduğu ortaya çıktı. Taraf gazetesinin 14 Kasım 2011'de verdiği habere göre Erdoğan Barzani'den Karayılan ile görüşerek yeni bir ateşkes için arabuluculuk yapmasını istemiştir. Taraf'ın iddiasına göre Erdoğan, "Karayılan ile görüş ateşkes ilan edip, silahı bıraksınlar. Ortalık yangın yerine dönse de askeri operasyonlar sürecek. Eğer PKK silahlı mücadeleye devam ederse sen de zarar görürsün" demiş. Bu 1984'den buyana ilk kez bir hükümetin PKK'dan ateşkes talebidir. PKK 1990'ların başından itibaren bir çok kez ateşkes ilan etmiş ancak Türkiye Cumhuriyeti bu "ateşkes ilanlarını" yok saymıştır. Çünkü ateşkes talebi tarih boyunca savaşmaktan yorulan ve masaya oturduğu zaman taviz vermeye hazır olandan gelir. Erdoğan'ın " PKK'ya ateşkes ilan et " demesinin doğal sonucu, " Sen ateş kesersen bende keserim " demektir. Bu noktaya gelinmiştir. Bu, PKK karşısında uğranılan bir mağlubiyettir.

Peki, Erdoğan'ın PKK ateşkes ilan etmez ise sende zarar görürsün tehdidi Barzani'yi hiç etkilemiş midir? Hayır etkilememiştir. Çünkü, geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin 1990'lardan buyana Irak-Türkiye sınırında Habur dışında bir ikinci sınır kapısının açılması için mücadele etmiştir. Ankara'da değişik hükümetler bu sınır kapısının Ovaköy bölgesine yapılmasını ve oradan Telafer-Musul hattı üzerinden orta ve güney Irak'a ulaşmasını istemişlerdir. Barzani ise bu talebi sürekli geri çevirmiş ve ikinci kapının ya Habur'un hemen yanına ya da kendi istediği bir bölgeye yapılmasını istemiştir. Hiç kimsenin aklına Habur sınır kapısını kapatarak "Ovaköy'e yeni kapı açılmadan Habur çalışmayacak" demek gelmemiştir. Eğer Türkiye Habur'u kapatır ise K. Irak boğulur.

Böyle olmayınca Barzani'nin baskıları netice vermiş ve Ovaköy'ün 5 kilometre doğusunda Barzani'nin istediği yerde ikinci bir sınır kapısı açılması için AKP Hükümeti tarafından yasa tasarını TBMM Dış İşleri Komisyonuna sevk edilmiştir. Komisyonda MHP milletvekilleri Tuğrul Türkeş, Tunca Toskay ve Sinan Oğan, kapının Ovaköy'den açılması gerektiği ve açılacak kapının Türkmenlerin haklarının ihlali olduğunu belirterek muhalefet şerhi koymuşlardır. Ancak AKP Hükümetinin teklifi AKP'li ve CHP'li milletvekillerinin oyları ile kabul edilmiştir.

Şimdi siz Barzani olsanız, Erdoğan'ın " PKK ile mücadele etmez isen sende zarar görürsün " tehdidinden etkilenir misiniz? 
Doğru! 

Barzani'de hiç etkilenmiyor. 

Muhtemelen Karayılan'a " Sen dayan ve devam et " önerisinde bulunmuştur.

http://www.21yyte.org/kose-yazisi-yazdir/6367



..

30 Ağustos 2015 Pazar

TAYYİP ERDOĞAN, TUNCAY GÜNEY’LE GÖRÜŞTÜ MÜ?



TAYYİP ERDOĞAN, TUNCAY GÜNEY’LE GÖRÜŞTÜ MÜ?


25 OCAK 2011 SALI





“Ben Tayyip Erdoğan’la görüştüm, geçen sene. Hem de içinde bulunduğu parti aleyhine bir görüşmeydi. Hiç çıkıp da, basına bir açıklama yaptı mı?”
Bu sözler, Tuncay Güney’e ait. Konuşma, 1998 yılında, gazeteci Kemal Kaplan ile Tuncay Güney arasında geçiyor. Konu ilginç. Güney elindeki “Mesut Yılmaz - Abdullah Çatlı” fotoğrafının nasıl paraya çevrileceğinin peşinde…
Tuncay Güney, Vakit ve Yeni Şafak gazetelerinde çalıştıktan sonra, kendisiyle birlikte, Strateji dergisini ikinci kez çıkarmak üzere çalışmaya başlayan Kemal Kaplan’dan, fotoğrafları Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan’a satmasını ister.
Kaplan, her ne kadar yapacağı işin gazetecilik faaliyetiyle bağdaşmayacağını düşünse de Güney’in isteğine boyun eğer:
“Kendimi kanıtlamam için fırsat doğmuştu. Neden kendimi kanıtlamam gerektiğini ise bilmiyordum. Ya mesleğim, ya da Tuncay’la birlikte başlayan, adının ne olduğunu bilmediğim yeni kariyerim arasında karar vermem gerekiyordu. Ancak belki de işler sandığım gibi sarpa sarmazdı. Kimsenin haberi olmadan bunu çözebilirdim. Son düşünce, beni daha çok rahatlatıyordu. Buna tutunarak, Tuncay’a, ‘Olur, Recai Kutan’a bu fotoğrafı götürürüm’ dedim.
“- Harika… Korkuyorsun değil mi?
“- Evet.
“- Çok normal. Fakat korkacak bir şey yok. Öncelikle yasa dışı bir şey değil. İçinde bulunduğumuz dönemin fırsatlarını değerlendiriyoruz sadece.
“Haklı olabilirdi. Belki de haklıydı. Yasa dışı bir şey değildi. Fakat bana son derece yabancı ve ters bir durumdu.
“- Sen önce Recai Kutan’la görüşme fırsatı yakala, sonrası çorap söküşü gibi gelir.
“- Ya, basına deşifre ederse olayı?
“- Sen deli misin bunlar siyasetçi, siyaset için her şeyi yaparlar, kimsenin ruhu duymaz. Ben Tayyip Erdoğan’la görüştüm, geçen sene. Hem de içinde bulunduğu parti aleyhine bir görüşmeydi. Hiç çıkıp da, basına bir açıklama yaptı mı?
“- Hıı.. İlginç, Tayyip Erdoğan’la mı görüştün? Ne görüştün, diye sordum heyecanla. Tuncay hemen kapattı kendini.
“- Sonra anlatırım bunları, şimdi işimize bakalım.
“Artık bununla ilgi hiçbir şey öğrenemezdiniz Tuncay’dan. Bir anlık heyecanla gaflete kapılmış, olayın devamını sormuştum. Adam da bir savunma mekanizması devreye giriyor, hemen kendini kapıyordu. Öldürsen anlatmaz… Ben de meraktan çıldırırım…” (1) Kemal Kaplan, Köstebek – JİTEM-MİT ve MOSSAD Üçgeninde Tuncay Güney ile 240 gün, Stigma Yayınları, Mayıs 2010, sayfa 35,36
Sonuç olarak Kemal Kaplan Recai Kutan’la fotoğraf işini görüşür. Kutan Kaplan’ı, pazarlık için Nevzat Yalçıntaş’a yönlendirir. Yalçıntaş, Güney’in istediği 150 bin doları çok bulur…
Ergenekon soruşturması, 2001’deki Emniyet ifadesine dayandırılan Tuncay Güney, bu konuşmadan kısa bir süre sonra, Tayyip Erdoğan’ın arkadaşı Sarıyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün ile de görüşür. Konu, bu kez Erdoğan’ın Yargıtay’da bekleyen cezasıdır…

GÜNEY: ERGENEKON DÜĞMESİNE ABD BASTI

Güney’in Emniyet ifadesinin, Ergenekon tertibi olduğunun en açık işaretlerinden biri de yine kitapta yer alıyor. Kemal Kaplan, soruşturmanın ilerleyen aşamalarında, Kanada’da bulunan Tuncay Güney’le Messenger üzerinden konuşmaktadır. 5 Mayıs 2009 tarihli bilgisayar kaydına göre Güney şöyle söyler:
“Benim ifadem olmadan, bu içerideki ne Perinçek kimse çıkamaz. Adam gibi ifade verirsem, kıçımı başımı oynatmazsam çıkarlar”. (2) Sayfa 223
Kaplan, Güney’le 17 Nisan 2010 tarihinde bir görüşme daha yapar. Konu, Ergenekon operasyonunun asıl sahibinin kim olduğudur. Bilgisayar kayıtlarına göre görüşme şöyledir:
“Kemal: Kim yapıyor peki ABD mi?
“Daniel: Kim olsa iktidarda, operasyon olacaktı.
“Daniel: ABD tek başına değil.
“Kemal: Düğmeye ABD mi bastı?
“Kemal: Kim var ABD’nin yanında?
“Daniel: Bir takım ülkeler de var.
“Daniel: Aslında her şey ortada.” (3) Sayfa 233
Gerçekten de aslında her şey ortadaydı. Güney’in ilişkileri başta olmak üzere…

TUNCAY GÜNEY’İN ABD BAĞLANTISI KİM?

Kemal Kaplan’ın Tuncay Güney’le 240 günlük anıları içinde, satır aralarında bu ilişkiler de ortaya çıkıyor. Örneğin, bir gece Prive isimli, seçkin eşcinsellerin takıldığı bir gece kulübüne giderler. Tuncay Güney’in masasına üç kişi oturur:
“Üç kişiden birincisi, ABD İstanbul Konsolosluğu’nda, diğeri Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’nda görevliydi. Üçüncüsü ise bir diplomattı. Evet yanlış duymadığınız bir diplomat. Hem de bir Ortadoğu ülkesinin İstanbul Konsolosluğu’nda. Oldukça iyi Türkçe konuşuyordu”. (4) Sayfa 79
Tuncay Güney’in ABD bağlantısı olan “gay” arkadaşı ilerleyen sayfalarda da karşımıza çıkıyor:
“ 2001 yılındaki ifadesinden sonra, ABD’ye gitmiş olması çok tartışıldı. Fakat Tuncay daha önce de gitmişti. 10 yıllık vizeyi ifade vermeden önce 2000 yılında almıştı. İfade verdikten sonra ikinci kez gitmiş oluyordu. ABD İstanbul Konsolosluğu’nda kendi gibi gay arkadaşı olduğunu zaten biliyordum. Vize alması kolaydı”. (5) Sayfa 203

TUNCAY GÜNEY’DEN MİT’E DÜZENLİ RAPOR

Güney’in bir de MİT’ten iki kişiye düzenli rapor verdiği bilgisi yer alıyor kitapta:
“Şadi ve Nurullah isminde Tuncay’ın MİT ajanı olarak tanıttığı iki kişi vardı. Şadi uzun, Nurullah orta boylu, ikisi de yapılı adamlardı.
“Tuncay girip çıktığı yerlerde, duyduğu-öğrendiği bilgileri bu iki kişiye arada bir dosya yapıp verirdi”. (6) Sayfa 132

PERİNÇEK’E KOMPLO İTİRAFI

Kitaptaki en çarpıcı itiraf ise, Tuncay Güney ve Sami Demirkıran’ın Doğu Perinçek’e kurduğu komplo konusundaydı:
“Demirkıran enteresan biriydi. İlginç tavırları ve yaşama bakışı vardı. Uzun yıllar PKK’nın dağ kadrosunda yer almıştı. Televizyonlarda da o dönem boy gösteren Demirkıran, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e kafayı takmıştı. Sebebi neydi? Perinçek’ten ne alıp veremediği vardı? Bilmiyorum.
“Sami bir gün Doğu Perinçek aleyhine hazırladığı mektubu, bize getirdi. Mektup, PKK’nın sözde sorumlularından biri tarafından yazılmış ve Perinçek’in örgüte verdiği destekten dolayı teşekkürü içeriyordu. Altında bir de PKK’nın mührü vardı. Tuncay mektubu okuduktan sonra, ‘Harika, süper yazmışsın’ dedi.
“Demirkıran, ‘Mektubu Ankara’ya götüreceğim. Nuh Mete Yüksel’e vereceğim. Perinçek görsün bakalım’ dedi.
“Sami’nin anlattığına göre, dönemin Ankara DGM başsavcısı olan Nuh Mete Yüksel’le arası çok iyiydi. Perinçek’in mektup sayesinde tutuklanacağından emindi.
“Tuncay mektubu alıp bir kopya çıkardı. Sami ofisten ayrıldıktan sonra Tuncay’a, neden böyle bir olaya karıştığını, Aydınlık grubuyla aramızın iyi olduğunu, Adnan Akfırat’la sık sık görüşüp hatta onlara haber kaynaklığı bile yaptığımızı hatırlattığımda, bana gülerek şu cevabı verdi. ‘Kemal hocam çok irdeleme…’
“Nuh Mete Yüksel, Sami Demirkıran’ın verdiği mektuba istinaden, Perinçek’i tutuklatmış, 24 Eylül 1998 tarihinde cezaevine giren Doğu Perinçek, on ay cezaevinde yatmıştı”. (7) Sayfa 69-70-71
Kemal Kaplan, Perinçek’e kurulan komployla ilgili olarak yıllar sonra şöyle söylüyordu kitabında: “Ülkemde iftira kampanyaları çok kolay tutar. ‘Çamur at izi kalsın’ değil, ‘Çamur at, nasıl olsa yapışır, üzerinde kalır’ anlayışı hakim”. (8) Sayfa 71

Mehmet Ali Güller
25 Ocak 2011
http://maliguller.blogspot.com.tr/2011/01/tayyip-erdogan-tuncay-guneyle-gorustu.html

..