Oslo görüşmeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Oslo görüşmeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Aralık 2020 Pazartesi

Jandarma ve TSK Üzerindeki Oyun

    Jandarma ve TSK Üzerindeki Oyun




Armağan Kuloğlu 
14 Haziran 2014

 Jandarma Genel Komutanlığı’nın tasfiyesine ilişkin, 5-6 yıldır tartışmalar, yorumlar ve programlar yapılmakta, yazılar yazılmaktadır. Bunu gündeme taşıyanların, iktidarı destekleyen ve onun propagandasını yapan medya grubu olduğu dikkat çekmektedir. Son zamanlarda yönetimin, bu konunun planlanarak gerçekleştirilmesi için hazırlıklar yaptığı da anlaşılmaktadır. Bunun gündeme getirilmesinin sebebinin, AB giriş süreci çerçevesinde güvenlik teşkilatlarının AB normlarına uyum sağlaması olduğu ifade edilmektedir. Bu kapsamda yeni sınır güvenlik birimlerinin oluşturulması, jandarmanın tasfiyesi, TSK’nın yeniden yapılandırılması, ordunun profesyonelleştirilmesi gibi konuların yer aldığı görülmektedir. Ancak sebebin AB olarak gösterilmesinin gerçeklik yönü olsa da, bunun yanında çözüm sürecinde bölücülere verilen sözlerin ve yönetimin ideolojik yaklaşımlarının da bu çalışmalarda önemli rol oynadığı dikkatlerden kaçmamaktadır. 

Sebebin AB olduğuna bakacak olursak, Türkiye’nin coğrafi konumunun AB ülkelerinden farklı olduğunu, komşularımızın onlarınkine benzemediğini, jeopolitik ve tehdit ortamının, dolayısıyla güvenlik algılamasının mukayese edilemeyeceğini açık olarak görmek mümkündür. Ayrıca ülkelerin tarihi geçmişlerini, gelenek ve teamüllerini, kuruluş şekillerini ve felsefesini de bu kapsamda düşünmek gerekir. Bu nedenle ülkelerin, özellikle Türkiye’nin güvenlik yapısının farklı olabileceği, her şeyin AB ülkelerindeki gibi olamayacağı kabul edilmelidir. Ancak başka düşüncelerle bunu bahane ederek bir zorlamaya gitmenin ve kamuoyunu da yanıltmanın doğru bir yaklaşım olmayacağı aşikârdır. Bu kapsamda Ermenistan, İran, Irak, Suriye, hatta Yunanistan gibi ülkelerle olan sınırlarımızın asker olmayan sınır güvenlik birimleriyle korunmasının mümkün olamayacağını, buradaki konunun sadece uyuşturucu, insan kaçakçılığı ve gümrük hususlarının çok ötesinde olduğunu bile bile böyle bir uygulamaya gitmek hatadır. Avrupa ülkelerinde sınır geçişlerinin fark edilmediğini de orada seyahat edenler bilir. Jandarmanın tasfiyesinin de Oslo görüşmelerinde görüşüldüğü ve bugüne kadar da bölücüler tarafından ısrarla üzerinde durulduğu haberlerine rastlanmaktadır. Jandarmanın askeri niteliğinin ortadan kaldırılması ve TSK’dan da koparılması söz konusudur. AB normlarını uygulayacağım derken, İtalya, Fransa, Belçika gibi ülkelerde askeri nitelikte jandarma teşkilatı bulunduğu, ihtiyaç duyulduğunda jandarma birliklerinin Kara Kuvvetlerini destekleyeceği, buna uygun eğitim, teçhizat ve teşkilata sahip olduğu dikkate alınmamaktadır. Bugüne kadar başta Kıbrıs Harekâtı olmak üzere iç güvenlik ve dış güvenlikteki başarılı ve kahramanca hizmetleri görmezden gelinmektedir. Jandarma subay ve astsubaylarının, özellikle komutanlarının yetişmesinin kolay olmadığı, Kara Harp Okulu’ndan sonra Piyade Okulu’nda, sonra da buna ilave olarak jandarmanın görevleri olan mülki ve kolluk görevleri, adli kolluk görevleri ve iç güvenlik hizmetleri için uzun süre öğretim ve eğitimden geçtikleri bilinmelidir. Eğitim, öğretim, teçhizat, malzeme, teşkilatının askeri olması ve asker nosyonuna sahip olmalarından dolayı sahip oldukları ruh hali ve motivasyonun ülke güvenliği açısından önemi ve değeri dikkate alınmalıdır. Sadece adli kolluk görevinin üzerinden alınması faydalı olabilir. Aynı durumda olan Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın da sivilleştirmeye çalışılması yanlıştır. Yunanistan’ın dahi Sahil Güvenlik Örgütü’nü tam askerleştirdiği bir ortamda bu yanılgıya düşülmemelidir. Bu komutanlığın da gerekli zaman ve yerde Deniz Kuvvetleri’nin bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Bunların dışında, TSK’nın yapısının değiştirilmesi konusunda da çalışmalar yapıldığı duyumu alınmıştır. 

Bu çerçevede, Genelkurmay Başkanlığı karargâhının küçültülmesi, MSB karargâhının büyütülüp operasyonel nitelik kazandırılmasına yönelik çalışmalar yapıldığı, neticede TSK’nın geleneksel yapısının tasfiyesinin ön görüldüğü değerlendirilmektedir. TSK’nın da tam profesyonel yapılarak, mükellefiyet yoluyla olan askerliğin ortadan kaldırılmasının planlandığı anlaşılmaktadır. 
Bu uygulamayla milletle ordu arasındaki bağın, muhabbet ve iletişimin kopacağı bilinmelidir.
Bu çalışmalar dikkate alındığında amacın AB normlarının ötesinde, bölücülere, AB ülkelerine ve küresel güçlere şirin görünmek olduğu algılanmaktadır. Ayrıca Jandarma’nın tasfiyesiyle TSK’nın insan gücünün azaltılmasının hesaplandığı değerlendirilmektedir. TSK’nın yapısının değiştirilmesiyle de Genelkurmay Başkanlığı’nın etkinliğinin zayıflatılmasının, bununla, hâlâ böyle bir yaklaşım ve ihtimal olmamasına rağmen, siyasi bir propaganda aracı olarak kullanılan, olası darbe düşüncesinin engellenebileceğinin hesaplandığı kıymetlendirilmektedir. İktidarın devamlılığının, devletin güvenliğine tercih edilebileceği gibi yanlış bir algılamaya sebebiyet vermemek için bu oyuna gelinmemelidir. Bu konuda gerekli hassasiyetin gösterilmesinde fayda mütalaa edilmektedir.

12 Ekim 2020 Pazartesi

Hangi Pkk - Sedat Laçiner KİTABI HAKKINDA..,

Hangi Pkk - Sedat Laçiner   KİTABI HAKKINDA..,

Hangi Pkk - (Masada Kimler Var? Ve Nasıl Biter?)-Sedat Laçiner

Moskova''dan Roma''ya herkesin kucak açtığı eli kanlı tek lider... Türkiye''yi terörle cezalandırmak isteyen ''yeniden doğmuş'' fanatikler... 

30 yıldır hiç dokunulamayan üst yöneticiler... İsrail ve ABD''yi ''imkânsız'' senaryoya ikna eden jeopolitik... 

Dijital esaretten damarları delik deşik olmuş bir istihbarat... 

İşte dışarıya bağımlılığı arttıkça taşeronlaşan bir örgütün; ''olmayan'' PKK''nın ve onunla mücadelenin hikâyesi.

Terör üzerinden Türkiye''yi yıldırmak isteyen güçlerin varlığını bir önceki kitabında ifşa eden Prof. Sedat Laçiner, bu kez bir başka ezberi bozuyor. 

Yakın tarihe dair cevapsız kalmış sorulara yanıt veriyor: Oslo görüşmelerinin perde arkası ne? ''PKK''istan bölgede hangi güçlerin işine geliyor? 

Türkiye''nin ''Aşil topukları'' neler? Obama''nın 2. başkanlık döneminde terörle mücadelede ABD''nin rolü ne olacak?

Prof. Laçiner, daha temelde ise kışkırtıcı bir tez ortaya atıyor: Ya PKK sandığımız örgüt PKK değilse? 30 Sene sonra karşımızda hâlâ aynı örgüt olabilir mi? 

Değişen küresel jeopolitik dengeler bu yapıyı nasıl etkiledi? Türkiye''nin karşısında nasıl bir şer koalisyonu var?

Gerçek, maskenin altında! Prof. Laçiner o maskeyi sizin için indiriyor. Gördüklerinize şaşıracaksınız.

RESİMLERLE PKK...,

https://yandex.com.tr/gorsel/search?text=HANG%C4%B0%20PKK%2C&stype=image&lr=11508&source=wiz

***

16 Temmuz 2016 Cumartesi

Hacı Paşa'nın Anayasası,



Hacı Paşa'nın Anayasası



MEHMET EYMÜR,
30.05.2016


İstanbul Beylikdüzü’nde SADAT isminde askeri eğitim veren bir şirket var. Belirtildiğine göre yöneticileri ve personeli irticai faaliyetleri nedeniyle ordudan uzaklaştırılmış veya emekli edilmiş subay ve astsubaylar. Başında emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi bulunuyor. Tanrıverdi, 1944 yılında Konya'nın Akşehir ilçesinde doğmuş. 1964 yılında Kara Harp Okuluna girmiş ve Topçu Subayı olarak okulu bitirmiş. Dört yıl Özel Harp Dairesi ve 1986-88 arası Kıbrıs dâhil çeşitli yerlerde görev yaptıktan sonra, 1992 tarihinde Tuğgeneralliğe yükselmiş ve 30 Ağustos 1996 yılında kadrosuzluktan emekliye sevk edilmiş. Askerlik hayatı sırasında Kara Harp Akademisini, Silahlı Kuvvetler Akademisini bitirmiş, Özel Tekâmül Kursları, Fransızca Kursu ve Gayri nizami Harp (GNH) Kursu görmüş.Evli ve iki çocuklu.





Adnan Tanrıverdi Emekliye ayrıldıktan sonra, bir yıl Üsküdar FM Radyosunun Genel Koordinatörlüğünü yapmış, 2004’te İhlas Marmara Evleri Camii Yaptırma ve Yardım Derneği Yönetim Kurulunda yer almış. 2004-2009 arasında halen ‘Onursal Başkanı’ olduğu ‘Adaleti Savunanlar Derneği’nin (ASDER) Genel Başkanlığını yapmıştır. Bu derneğin yönetici ve üyelerinin de aynı şekilde irticai faaliyetler nedeniyle ordudan uzaklaştırılan kişiler olduğu belirtiliyor. Şubat 2012’de Müslüman ülkelerde faaliyet yürütmek ve yabancı ülkelerdeki savaşçıları eğitmek, silahlandırmak üzere basında ‘Türk BLACKWATER'i diye adlandırılan, hayli soru işaretli SADAT (Uluslararası Savunma Danışmanlık Ticaret AŞ.) adlı şirketi kurmuş. 2013 yılında ise, İslam Ülkelerinin birliği için ASSAM (Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği) ve YUSDER’i (Yunus Uluslararası Doğa Sporları Derneği ve Deniz Sporları Kulübü) kurmuştur. Halen; SADAT A.Ş. ASSAM ve YUSDER Yönetim kurulu Başkanlıklarını aktif olarak yürütmektedir. Ayrıca Milli Gazete ve Vakit Gazetesinde yazarlık da yapmış olan Tanrıverdi’nin ‘Yeni Anayasa’sına bir göz atalım.

YENİ ANAYASA’YI 2011’DE HAZIRLAMIŞ


Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi kendisine ait internet sitesindeki 22 sayfalık “YENİ ANAYASAMIZ HAYIRLI OLSUN” başlıklı bölümde hazırladığı anayasa taslağının 30 Aralık 2011 tarihinde Onursal Başkanı olduğu ASDER vasıtasıyla TBMM’ne yollandığını belirtiyor.

Tanrıverdi, yeni anayasasının başlangıç bölümünde “Giriş, Neden Yeni Bir Anayasa, Darbelerin Anayasal Dayanakları, 12 Eylül 1980 Darbesinin Yasal Dayanağı, 28 Şubat 1997 Post Modern Milli MGK Darbesinin Anayasal Dayanağı, 27 Nisan 2007 İnternet Bildirisinin Anayasal Dayanağı” gibi başlıklarla tahlillerde bulunuyor.

Devamında; “Anayasal Dayanakla Tasfiye Kurulu Haline Getirilen YAŞ, YÖK Darbeleri ve Anayasal Dayanağı, Yargı Darbeleri ve Anayasal Dayanakları, 03 Mayıs 2007 Yargı Darbesi, 05 Haziran 2008 Yargı Darbesi, 30 Temmuz 2008 Yargı Darbesi, Darbelere Dayanak Olan İstikrarsız Dönemler” gibi başlıklarla ağırlıklı olarak kendisince “yargı darbeleri” olarak nitelendirdiği dönemleri inceliyor.

Gelelim esas konuya, “ Nasıl Bir Anayasa ” olması gerektiği kısmına:

a. Anayasada resmi ideoloji olmamalıdır
b. Değişmez maddeler bulunmamalıdır
c. Laiklik ilkesi anayasada bulunmamalıdır
d. Resmi dil Türkçe olmalı, ana dilde eğitim imkânı sağlanmalıdır
e. Temel insan hak ve özgürlükleri kısıtlanmamalıdır
f. İdam cezası konulmalıdır
g. Vatandaşın anayasal sıfatı olmamalıdır
h. Başkanlık sistemi olmalıdır
i. Yönetim şekli, bölgeli üniter devlet ve idari özerklik ilkelerine göre düzenlenmelidir
j. Milli iradenin bütün devlet kurumları üzerinde otorite kurması sağlanmalıdır
k.Sivil diktatörlüğün yolu kapatılmalıdır
l. Siyasetin üzerinde yargı vesayeti olmamalıdır
m.YÖK kalmalı, üniversitelerde bilimsel özerklik sağlanmalıdır
n. Asker siyasetin üzerinde vesayet kuramamalıdır


   • Milli güvenlik kurulu kaldırılmalıdır
   • Genelkurmay Başkanlığı MSB'lığına bağlanmalı ve TSK yeniden yapılandırılmalıdır.
   • Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesi yeniden ifade edilmelidir
   • iç Güvenlik İçişleri Bakanlığına, dışa karşı savunma da MSB'lığına verilmelidir
   • Jandarma Genel Komutanlığının Gn. Kur. ile organik ağı koparılmalıdır
   • Milli Güvenlik Siyaset Belgesinden (MGSB) iç tehdit değerlendirmeleri kaldırılmalıdır
   • YAŞ'ın yapısı değiştirilmeli ve bütün kararları yargıya açıkolmalıdır
   • Askeri yüksek yargı kaldırılmalı, askeri hâkimler üniformasız olmalıdır.

Tanrıverdi, “Temel insan hak ve özgürlükleri kısıtlanmamalıdır” demiş ama arkasından da “idam cezası konulmalıdır” diyerek insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını kısıtlamıştır. Yine de kırbaçlama ve Recm (taşlanarak öldürülme) cezalarını önermemiş olmasına şükretmeli. TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın “Yeni anayasa dindar olmalı” açıklamalarına da 29 Nisan 2016'da Yeni Akit Gazetesindeki beyanatı ile destek veren Adnan Tanrıverdi "istikrarın teminatı olmak üzere” başkanlık sistemini desteklediğini belirtiyor ve inanç özgürlüğünün müdahalesiz yaşanabilmesi için de laiklik ilkesinin anayasadan çıkarılmasını zaruri görüyor. Bu nedenle? “TBMM Başkanımız Sayın İsmail Kahraman’ı destekliyor, yeni anayasadan laiklik ilkesi çıkarılsın ve ‘Devletin dini İslâm’dır’ hükmü anayasaya dahil edilsin” diyor.

Tanrıverdi’nin yeni anayasasını okuyunca aklıma ilk gelen ABD’nin “BÜYÜK ORTADOĞU” ve “BÜYÜK KÜRDİSTAN” projeleri oldu. “Başkanlık” ve “Eyalet” sistemini getir, Türkiye’yi eyaletlere böl, bu eyaletleri “bölgeli üniter devlet ve idari özerklik ilkelerine göre düzenle ve kestirme yoldan Türkiye’yi böl, işi bitir. 

 


http://atin.org/images/guncel/HACIPASA/NYT-Turkey.jpg

Daha geçenlerde New York Times gazetesi Osmanlı topraklarını dağıtan Sykes Picot anlaşmasının yüzüncü yılı münasebetiyle “Böyle olsa daha mı iyi olurdu?” diye alternatif bir harita yayınladı. Harita’da bizi kuşa döndürmüşler. Doğu ve güneyde Ermenistan’a, Kürdistan’a ve Suriye’ye toprak vermişiz. Batıda İstanbul ve binlerce şehidimizin yattığı Çanakkale’nin tamamıyla, Balıkesir ve Bursa’nın büyük bir kısmı ve Trakya’nın bütünü elimizden çıkmış, MİLLETLERARASI KOSTANTİNOPOLİTAN EYALET haline gelmiş. Bitmedi, İzmir bölgesi de Türkiye’ye bağlı, yarı bağımsız eyalet haline getirilmiş.

Hacı Paşam, sizin önerdiğiniz şekildekine uygun bu haritayı beğendiniz mi? Türkiye’yi bölmek isteyenleri mutlu edecek fikirler sizde nasıl ve neden doğdu, yoksa Büyük Kürdistan, Büyük Ortadoğu gibi kanlı ABD projelerinin yeni “Eşbaşkanı” siz mi oldunuz?


24 SENE ÖNCEKİ ERBAKAN İKAZI


Milli Görüş Lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan 1992 yılında TBMM’deki bütçe konuşmasında Türkiye üzerinde oynanan büyük oyuna ve emperyalist güçlerin Kürt Devleti Planına dikkat çekiyor. Amerikalı bir Albay'ın Riyad'da bir gazeteciyle arasında geçen diyaloğu aktaran Erbakan:

“Riyad'da bizim bir gazetecimize şunları söylüyor. Amerikalı Albay söylüyor bunları... Eli harita üzerinde diyor ki: 'İşte Kürt devleti burada kurulacak. Savaş bitecek. Saddam çökmüş olacak'. Daha Körfez harbi bitmemiş. Harpten önce söylüyor adam. ‘Saddam çökmüş olacak, bu yörede devlet kalmayacak. Devlet otoritesinden yoksun bir boşluk doğacak. Kürtler bir devlet kurarak buradaki boşluğu dolduracaklar. Belki de Türkiye'den toprak isterler’. ‘Türkiye bunu kabul etmeyeceğini açıklamış bulunuyor’ dendiği zaman kendisine, ‘O zaman çarpışacaksınız’ diyor. Şimdi tekrar kendisine deniyor ki; ‘Türkiye'nin düzenli orduları, silahları, topları, zırhları, tankları, uçakları, füzeleri var. Böyle bir büyük güce nasıl karşı koyarlar? Hem gerek İran gerek Suriye, Irak'ın toprak bütünlüğü için açık tavır koymuş bulunuyorlar. Onların da bölgede bir Kürt devleti oluşmasına göz yumacaklarına nasıl ihtimal veriyorsunuz?’ denildiği zaman Amerikalı Yarbayın söylediği sözler şunlar: ‘Irak'ın Kuzeyindeki Kürtlerinde yakında çok silahları olacak. Saddam'ın bıraktığı silahlar onlara kalıyor. Belki Türkiye'de sizinkilerden bile ileri silahları olacak. Uçakları, tankları, füzeleri, zırhlıları, helikopterleri, hava limanları ve saire’. Ne zaman söyleniyor bu sözler? Körfez harbinin başında daha Körfez harbi yapılmamış. Muhterem milletvekilleri, aziz milletimizin evlatları; bu okuduğum vesika ne gösteriyor? ABD, dış güçler, İsrail bütün bu olayların hepsini planlı olarak yapıyor. Onların uzun vadeli planları var. Batılı ajanlar cirit atıyor. Onların bu uzun vadeli planları var da bizim kısa, orta ve uzun vadeli milli planlarımız nerede? Kim yapacak bunları ve yapması icap edenler bir plan sahibi olmadıkları gibi sadece onların planlarına alet oluyor. Bak onlar, orta doğuda Müslüman ülkeler arasında iş birliği olmasın, Türkiye Suriye ile, Türkiye Irak’la, Türkiye İran ile çatışsın istiyorlar ve bunu gerçekleştiriyorlar. Öyleyse bu emperyalizmin ve Siyonizm’in planını bozmamız lazım”.

Rahmetli Necmettin Erbakan’ın o günlerde, yani 25-30 yıl önce söylediği her şey, yaşadığımız bu sıkıntılı günlerde tek tek doğrulanıyor. Bir başka konuşmasında Suriye’ye de girileceğini ve böleceklerini belirttiği gibi…

SADAT’a dönelim… SADAT’ın geniş bir danışman kadrosu var: Yeni Akit yazarları Abdurrahman DİLİPAK ve Ahmet VAROL gibi siviller hariç hemen hemen tamamı eski asker. Bazıları Kuzey Irakta görev yapmış ve Arapça biliyorlarmış.

Bu danışmanlar: (E) Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, (E) Tuğgeneral Mehdi Sungur, (E) Tuğgeneral Korkmaz Tağma, (E) Tabip Albay Prof. Dr. Nevzat Tarhan, (E) Tabip Albay Prof. Dr. Yavuz Şenol Önal, (E) Öğretmen Albay Prof. Dr. Mehmet Zelka, Prof. Dr. Mustafa Nutku, (E) Tabip Kd. Albay Turgay Göncü, (E) Tabip Kd. Albay Hüseyin Uludağ, (E) Diş. Tabip Albay Kemal Mete, (E) Hâkim Albay A. Cengiz Tangören, (E) Hâkim Albay Yusuf Çağlayan, (E) Öğretmen Kd. Albay Mehmet İnkaya, (E) Öğretmen Bnb. Selahattin Arslan, Elektronik Mühendisi A. K. Melih Tanrıverdi, (E) Tankçı Kurmay Kd. Alb. Fethi Kıran, (E) Piyade Kd. Albay Süleyman Türkmen, (E) Piyade Kd. Albay Mustafa Uçtu, (E) Piyade Kd. Albay Ersan Ergür, (E) Piyade Kd. Albay Yakup Baykan, (E) Piyade Kd. Albay Erol Gündüz, (E) Piyade Kd. Albay Cahit Uygur, (E) Tankçı Kd. Albay Mehmet Yavuz Ay, (E) Topçu Albay Nejat Özden, (E) Tankçı Binbaşı Mustafa Bozgeyik, (E) Tankçı Kd. Başçavuş Nurettin Yavuz, (E) P. Kd. Başçavuş Hilmi Yüksel, (E) İkmal Yarbay Hulusi Gülen, (E) İkmal Yarbay Zafer Şahin, (E) Personel Kd. Başçavuş Reşat Fidan, (E) Teknisyen Kd. Başçavuş Ömer Yenici, (E) Teknisyen Kd. Başçavuş İsmail Kaplan, (E) Teknisyen Kd. Başçavuş Rıdvan, Çayhan, (E) Teknisyen Astsubay Dursun Öztürk, (E) İs.Tek. Başçavuş Yavuz Sulumeşe, (E) Sat Kd. Başçavuş Dr. Naci Efe, (E) Sat Kd. Başçavuş Mehmet Emin Koçak, (E) Sat Kd. Başçavuş Musa Menekşe, (E) Sat Kd. Başçavuş Hayrettin Kocaoğlu, (E) Kd. Başçavuş Engin Yılmaz, (E) Kd. Başçavuş Mehmet Kurt, (E) Kd. Başçavuş Ahmet Türkan, (E) Yük. Mühendis Kd. Albay Nuri Onay, (E) Eln. Kd. Başçavuş Bülent Uzman, (E) Bilgisayar Müh. Astsubay Mesut Kaya, Hv. Yer (Kont.) Kd. Alb. Mustafa Hacımustafaoğulları, (E) Pilot Kd. Albay Haluk Yıldırım, (E) Pilot Kur. Yb. Hayati Atalay, (E) Kd. Bnb. Gürcan Onat, (E) Teknisyen Kd. Başçavuş Osman Kaçmaz, (E) Teknisyen Kd. Başçavuş Fethi Çoban, (E) İstihkâm Kd. Başçavuş Cemil Turan, (E) Jandarma Kd. Alb. Çetin Zamantıoğlu, (E) Jandarma Kd. Alb. İrfan Çalışkan, (E) Jandarma Kd. Alb. İbrahim Töre.

SADAT’ın resmi internet sitesinde verdiği “ Eğitim Hizmetleri ” şöyle sıralanıyor: “Sabotaj, suikast, pusu, baskın, adam kaçırma, tedhiş (terör), gerilla harekâtı, tahrip, sokak hareketleri ve gizli etkinlikler.

Yetkilileri tarafından inkâr edilse de, basında ve İnternet’te SADAT’ın faaliyetinin kanunsuz olduğunu, Suriyeli muhalifleri, ülkemizde yaşayan Çeçen militanları, hatta IŞİD mensuplarını eğitip, Suriye ve Irak’a yolladığına dair çok miktarda idea var.

Nitekim Ocak 2015’de eski Büyükelçi Milletvekili Osman Korutürk, Suriye’deki muhaliflerin eğit-donat projesi çerçevesinde Türkiye’de eğitilecek olması ile ilgili kaygılarını TBMM gündemine taşımıştı.

Korutürk, “Bilindiği gibi Suriye rejimine karşı uluslararası planda askeri önlemler alınması hususunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nce alınmış herhangi bir karar mevcut değildir. Bu durumda böyle bir operasyonun uluslararası meşruiyete sahip olmayacağı da açıktır” dedi. Korutürk Ahmet Davutoğlu’na şu soruları yöneltti:

•“Birleşmiş Milletler Antlaşması, bir üye ülkenin başka bir ülkenin toprak bütünlüğüne ve siyasi bağımsızlığına yönelik kuvvet kullanmasını ya da kuvvet tehdidinde bulunmasını yasaklamaktadır. Mevcut Şam yönetiminin Birleşmiş Milletler tarafından meşru hükümet olarak tanınarak Birleşmiş Milletler Teşkilatı nezdinde temsil edilmekte olduğu bir ortamda Suriye’deki silahlı muhalif gruplara askeri eğitim verilmesi hükümetinizce hangi uluslararası hukuk ilkelerine dayandırılmaktadır?

• Eğit-donat projesi kapsamında Türkiye’ye gelecek yabancılar, hangi ulusal ya da uluslararası hukuk mevzuatına tabi olacaklardır? Bunların Türkiye’ye gelmesi ve ülkemizde bulundurulması için anayasanın 92. maddesi uyarınca TBMM’nin onayı alınacak mıdır?

• Türkiye’de eğitilip donatılacak yabancıların karışabilecekleri adli olaylarda hangi hukuk uygulanacaktır? Türkiye’de eğitilenlerin eğitim dönemlerinin sonunda kendi ülkelerine ya da başka ülkelere gittiklerinde oralarda katılabilecekleri terör ya da başka yasadışı eylemlerden dolayı Türkiye Cumhuriyetinin sorumlu tutulması nasıl önlenecektir?

• Türkiye’nin “eğit-donat” projesine bağlı gelişmeler sonucunda uluslararası hukuk çerçevesinde davalara, hatta yaptırımlara muhatap olma riski hesaplanmakta mıdır?

• Eğit-donat projesi çerçevesinde ülkeye girecek grupların içinde IŞİD, El Kaide, El Nusra ya da diğer terör grubu mensuplarının olup olmadığı nasıl saptanacaktır? Yoksa bu gruplara mensubiyet araştırılmayacak mıdır? Bu tür kişilerin Türkiye’de kalıp terör eylemlerine ve yasadışı faaliyetlere girişmeleri, devlet güçlerine, kurumlarına ya da sivillere yönelik silahlı eylemlerde bulunmaları nasıl önlenecektir?

• Eğit-donat projesi kapsamındaki askeri eğitimler Türk Silahlı Kuvvetleri’nce mi verilecektir? Öyle ise söz konusu projede görev alacak olan Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin, bu tip hukuki meşruiyeti tanımlanmamış silahlı örgütlere eğitim vermesi hangi yasal mevzuata dayandırılacaktır?

Korutürk tatmin edici bir cevap aldı mı, aldı ise ne dediler bilmiyoruz. Ancak Korutürk 18.03.2015'de yaptığı bir açıklamada, ABD’nin “eğit-donat” projesini, AKP iktidarının yanlış anladığını söyledi. “ABD’liler, bu projeyi IŞİD’e karşı gerçekleştirdiklerini anlatıyorlar. Hükümet ise ’eğit-donat’ projesini Suriye’ye karşı anlatıyor” Aynı dalga boyutunda değiller” diye konuştu.

Karışık bir dönem yaşıyoruz. İçimizde binlerce hain varken gizli işler yapmaya, boyumuzu aşan, projeler geliştirmeye çalışıyoruz. Tam ellerimizi ovuşturacakken bir de bakıyoruz başımıza çuvalı geçirmişler.

Oslo görüşmeleri gibi, Dışişlerinde, zamanın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan arasındaki konuşmaların ortalara dökülmesi tam bir meydan okuma. Birileri “ Senin her adımından haberim var, Aklını başına topla ” mesajı veriyor.

Evet, Hacı Paşam. “En kısa zamanda Şam'a gidecek, İnşallah Selahaddin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi'nde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşi'nin, İbni Arabi'nin Türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu'nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz” gibi iddialı söylemlerle coşmuşken, arkaya dönüp bir de bakarsınız ki vatan toprakları elden gitmiş…

İşte o zaman heyecanla alkışlayanlar, ölünüze bile lanet okurlar…
 

..
..