TÜRK SİYASETİNDEKİ YOK OLAN SİYASİ PARTİLER
1 Kasım’da Türkiye yeniden sandığa gidiyor. Amacımız yeni bir hükümet ile tarih içerisinde yolumuza devam etmek. 1 Kasım seçimleri, TBMM için yapılacak olan 26. Seçim. Türkiye geride bıraktığı bu 26 seçim esnasında pek çok partiye tanıklık etti; pek çok parti kuruldu, seçim meydanlarında büyük heyecanlar yaşandı, partiler birbirleriyle en çok oyu alabilmek için kıyasıya bir rekabete girdi, seçim sonucunda birlikte koalisyonlar kurdular,muhalefet yaptılar, kimileri tek başlarına iktidar oldu; öyle ya da böyle bu ülke demokrasi ile 92 yıl boyunca yoluna devam etti.
Bu partilerden kimileri Türkiye Tarihine damgalarını vurdular, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi, Demokratik Sol Parti gibi. Kimileri sahip olduğu gelenekleri tek adam önderliğinde yıllarda sürdürdüler: Milli Selamet Partisi, Milli Nizam Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisi çok uzun yıllar boyunca Necmettin Erbakan tarafından kurulmuş, Anayasa Mahkemesi ya da askerler tarafından kapatılmış aslında tek bir partidir. Günümüzdeki partileri zaten biliyoruz, doksanlı yıllar yakın geçmiş olduğundan o dönemdeki partiler DE hala hafızamızda; peki bu kadar mı? Hayır Türkiye seçmeni! Senin unutulmuş pop starların, beyaz perde yıldızların olduğu gibi siyasi partilerin de vardır. Bunlar o kadar çok ki! Bu listede sadece birkaçına yer vereceğiz. Buyrun başlayalım:
Millet Partisi (1948)
Türkiye, 1946 yılında çok partili sisteme geçince, o zamana kadar devleti tek parti sistemi ile yönetmiş olan CHP’nin içinden bir kesim ayrılarak Demokrat Parti’yi kurdu. Demokrat Parti’yi 1950 seçimleriyle birlikte iktidara gelmesinden ve günümüze kadar uzanan bir siyasal gelenek yaratmasından ötürü hepimiz gayet iyi tanıyoruz. Ama bir de 1948 yılında bu sefer Demokrat Parti’nin içinden, DP’nin CHP’ye karşı yeterince sert ve etkili bir muhalefet yürütememesinden şikayetçi ve kendilerine “müfrit muhafazakar demokratlar” adını veren bir kısım partilinin ayrılmasıyla kurulan Millet Partisi var. Millet Partisi gerçekten de şikayetçi oldukları sert muhalefet konusundaki çalışmaları ile tanındılar. Örneğin o günlerde bir tabu gibi görülen “milli şef” İsmet İnönü’yü doğrudan hedef alan söylemleri vardı. Altı Ok kavramının anayasadan çıkarılmasını, özellikle laiklik ilkesinin yeniden daha muhafazakar bir bağlamda değiştirilmesini istiyorlardı. Millet Partisi, 1950 seçimlerinde aldıkları %3’lük oyla sadece bir milletvekili çıkarabildiler. Yaptıkları muhalefet ile pek çok algının yıkılmasında etkili oldular; ama bu değişim kendilerine değil onlardan çok daha etkili bir şekilde örgütlenmiş olan ve halk nezdinde daha popüler isimlere sahip olan Demokrat Parti’ye yaradı. Parti, 1954 yılında iktidardaki Demokrat Parti tarafından laiklik karşıtı söylemleri nedeniyle kapatıldı. İşin ilginç kısmı 1960 darbesinden sonra yapılan yargılamalarda aynı suçlamanın bu sefer Demokrat Parti’ye yöneltilecek olmasıydı.
Cumhuriyetçi Millet Partisi
Bizler özellikle doksanlı yıllardan siyasi partilerin çeşitli nedenlerden kapatılmasına ve kapatılan partilerin isim değiştirerek yollarına devam etmelerine çok yakından tanık olduk. Oysa bu sadece doksanlı yıllarda yaşanan bir durum değildir; bu Türk siyasi hayatının geleneklerinden biridir. Millet Partisi, kapatılınca yerine aynı kadro Cumhuriyetçi Millet Partisi’ni kurdu. Bu sefer genel başkanlıktaki isim, Millet Partisi’nin 1950 seçimlerinde meclise sokabildiği tek isim olan Osman Bölükbaşı’ydı. Partinin söylemlerinde ya da siyasi tavrında Millet Partisi’ne oranla çok da büyük bir değişiklik yoktu ama bu sefer 1954 seçimlerinden %5,3 oy alarak 5 milletvekili çıkarmayı başardılar. Bu partiye ne mi oldu? Lütfen devam edin.
Türkiye Köylü Partisi
Günümüzde bu isimle kimse bir parti kurmaz; kurarsa da herhalde şaka malzemesi olur. Ama 1950li yıllar hala nüfusun büyük bir kesiminin köylerde yaşadığı ve günümüzün aksine köylü kelimesinin herhangi bir olumsuz/değersiz anlam taşımadığı zamanlardı (Günümüzde köylü ile aktarılan hafiften aşağılama tavrınınsa ne büyük bir saçmalık olduğuna şimdilik değinmiyoruz). Bu parti, bu sefer Demokrat Parti’den “ya işiniz gücünüz büyük burjuvayı desteklemek oldu, kökenlerinizi unuttunuz, ne olucak bu küçük burjuvanın hali, ne olacak bu köylünün hali” diyerek ayrılmış siyasetçilerden oluşan bir topluluktu. Açıkçası bir siyasal partiden çok bir topluluk olarak da kaldılar. Hiçbir seçimde bir başarı gösteremediler ve kısa sürede Cumhuriyetçi Millet Partisi ile birleştiler. Aslında birleşmediler de, Türkiye Köylü Partisi rica ederek, CMP’nin bünyesine katıldı. Ve ortaya ne çıktı:
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi
Bu yeni oluşum ayrı bir hikaye. CMKP, en sonunda 1961 seçimlerinden %14 oy alıp meclise 54 milletvekili sokarak, 1960 darbesinden sonra kapatılan DP’nin ardından kurulan Adalet Partisi ve CHP’nin ardından ülkenin üçüncü büyük partisi konumuna gelmiştir. Ama herhalde başarının paylaşılması konusunda(!) parti içinde bir anlaşmazlık olacak ki seçim sonrasında Osman Bölükbaşı partiden istifa ederek Millet Partisi’ni yeniden kurmuştur. Bir sonraki 1965 seçimlerinde Millet Partisi 31 milletvekili kazanırken, CMKP sadece %2,2 oyla 11 milletvekili ile yetinerek büyük güç kaybetmiştir. Bunun sonucunda parti bir kere daha yeni bir yapılanmaya gitmiştir. MP-CMP-CKMP olarak sürekli ismi büyüyen parti bir beşinci kelimeyi daha eklerse kimsenin söyleyemeyeceğini düşünmüş olacak ki ismini Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirmiştir. Sürpriz! Evet işte günümüzün MHP’si bu şekilde kurulmuştur.
Hürriyet Partisi
Maşallah Demokrat Parti öyle bir partiymiş ki içinden bir sürü başka parti çıkarmış. Buna rağmen var olduğu tüm seçimlerde hep tek başına da iktidara gelmeyi başarmış. Yani bölüne bölüne bitmemiş bir türlü. 1955 yılında Demokrat Parti’nin siyasi tavrından bu sefer Millet Partisi gibi daha muhafazakar değil de daha demokratik ve liberal olmadıkları için bir kesim ayrılarak Hürriyet Partisi’ni kurarlar.
Parti, genel olarak demokratik hakların genişletilmesini, ifade ve basın özgürlüğünü, eşitlikçi bir anayasa ve siyaset yaklaşımını, yargı bağımsızlığını ve güçlü sendikal örgütlenmeleri destekliyordu. İsminin hakkını veren bir partiydi. Partinin en büyük başarısı da seçimlerden önce oldu. Kurulduktan sonra Demokrat Parti’den o kadar kişi istifa edip Hürriyet Partisi’ne katıldı ki, HP’nin milletvekili sayısı CHP’yi bile geçip ana muhalefet partisi konumuna yükseldiler (Yok la yok, o kadar da kişi Demokrat Parti’den istifa etmedi. İşin özü şuydu, DP 1954 seçimlerinde 541 koltuklu meclise 503 milletvekili sokarak dünya tarihinde kırılması neredeyse imkansız bir rekora imza atmıştır. Ana muhalefetteki CHP’nin sadece 31 milletvekili bulunuyordu. Dolayısıyla 31 sayısını geçmek çok da zor olmamıştır).
Parti girdiği ilk seçimlerde sadece %3,5 oy olarak 4 milletvekili kazandı. Ardından da oturup “birader bu böyle olmaz gel biz en iyisi CHP’ye katılalım, güçlerimizi birleştirelim” deyip dağıldılar.
Yeni Türkiye Partisi
Evet gördüğünüz gibi “Yeni Türkiye” sloganı Türkiye için yeni bir kavram değil. Türkiye var olduğundan beri sürekli bir Yeni Türkiye ülküsü vardı. Gerçi bir türlü gelemedi o Yeni Türkiye ya neyse… Peki bu partinin kaynağı kimler? Tahmin edebileceğiniz üzere yine Demokrat Parti. Bu sefer 60 darbesinden sonra kimi DPliler Adalet Partisi’ni kurarken, kimileri de söylem ya da felsefe açısından AP’den hemen hemen hiçbir farkı olmayan bu partiyi kurdular. Herhalde ortamda renk olalım istediler. DP’den kalan oyları da ikisi kendi aralarında paylaştı. Güçlü olan AP’ydi ama YTP de senelerce hatırı sayılır oylar almadılar değil. Hatta 1962 yılında CHP ile 1965 yılında ise Adalet Partisi ile koalisyonlarda yer alıp bakan bile verdiler bu hükümetlere. Lakin ülkede yeterince sağ parti vardı. Bunlara bir de Necmettin Erbakan’ın kurduğu Milli Selamet Partisi eklenince, YTP’ye pastadan pek bir pay kalmadı. Onlarda 1973 yılında “hacı kapatalım güneye yerleşelim organik tarım yapalım” kafasına girdiler.
Güven Partisi
Demokrat Parti sürekli olarak bölünür de en büyük rakibi CHP boş durur mu? Bülent Ecevit, CHP’nin başına geçince partinin eksenini “ortanın soluna” kaydırır; ama kimi partililerin kaymakla arası pek yok gibidir. Onlar solda kalmak isterler ve partiden ayrılıp Güven Partisi’ni kurarlar. Parti, sola doğru bakan heybetli bir koçu amblemleri olarak belirler. “Yolumuz Atatürk yoludur” sloganıyla meydanlara çıkan parti, liberalizme de sosyalizme de karşıdırlar. 1973 Genel seçimlerinde %5,3 oy alarak 13 milletvekili de çıkarmayı başardılar. Hatta Süleyman Demirel ile koalisyon ortağı bile oldular. Bu sırada CHP’den bir grup daha ayrılarak Cumhuriyetçi Parti’yi kurarlar. Bu parti ile, Güven Parti’si, (ha pardon bu arada isimleri Milli Güven Partisi olmuştur) birleşerek bu sefer Cumhuriyetçi Güven Partisi oldular ve 70li yıllar boyunca her seçimde meclise girip koalisyon hükümetlerinde yer aldılar ya da dışarıdan desteklediler.
Gerçi dönemin sonuna gelirken artık tabanlarını neredeyse kaybetmişlerdi, parti de artık kendini solcu değil sağcı olarak tanımlıyordu ama hala Atatürkçü’ydü. Atatürkçülüğün sol yorumuna karşı sağ bir Atatürkçülük yaratmaya çalışan tek oluşumdur. Başardılar mı? Hayır. 80 Darbesi ile parti kapandı.
Milliyetçi Demokrasi Partisi
1983 seçimleri günümüz açısından bakınca oldukça ilginç bir seçimmiş. Seçim sonucu meclise giren üç partinin de günümüzde esamesi okunmuyor. Bunlardan en ilginç olanı da Milliyetçi Demokrasi Partisi. Parti 80 darbesi sonrasında çoğunluğu subaylardan oluşan bir kadro tarafından kurulmuş. Açık ve seçik bir şekilde de darbenin yandaşlığını yapan bir partiymiş. Kenan Evren tarafından da desteklenen partinin seçim öncesinde büyük bir süksesi vardı. Demek o zamanlar günümüzde olduğu gibi seçim anketleri yapılmadığından kendileri de dahil herkes MDP’nin seçimlerden birinci olarak çıkacağını düşünmekteydi. Velhasıl erken öten horozun başını halk kesti. Üç partinin katıldığı seçimlerden üçüncü olarak çıktılar. Gerçi günümüzle kıyaslayınca aldıkları %20 oy ile bir açıdan başarılı olmuş sayılabilirler ama seçimden tek başına iktidara gelerek büyük bir zafer kazanan ANAP ile karşılaştırılınca o zaman için sözü edilecek bir durum bile yoktu. Efsaneye göre partinin başarısız olmasındaki en büyük etken Kenan Evren’in televizyonda oyunu bu partiye atacağını söylemesiymiş. Parti 1984 yılındaki mahalli seçimlerde sadece %7 oy alınca da sessiz sedasız daha diğer genel seçimlere kadar bile dayanamadan yok olup gitti; kendini fesh etti. Partinin milletvekillerinin çoğu yeni kurulmuş olan Doğru Yol Partisi’ne geçti. Böylece darbe yönetimi tarafından kurulan bu kukla parti de tarih sahnesinden silindi.
Halkçı Parti ve Sosyal Demokrat Parti
80 Darbesi sonrasında Demokrat Parti/Adalet Partisi’nin devamı olarak ANAP görülüyordu; o da 83 seçimlerinden büyük bir başarı ile çıkıp tek başına iktidara geldi. CHP geleneğini ise yeni kurulan iki parti Halkçı Parti ve Sosyal Demokrasi Partisi üstlenmişti. Sosyal Demokrasi Partisi Erdal İnönü tarafından kuruldu ama cunta yönetimi tarafından sürekli veto edildiklerinden 83 seçimlerine katılamadı. Dolayısıyla sol oyların hepsi aslında daha az popüler olan Halkçı Parti’ye gitti. Parti, %30 oy alarak 117 milletvekili çıkardı ve ana muhalefet partisi oldu. Bu başarı çok kısa sürdü, Sosyal Demokratların bir yıl sonraki mahalli seçimlere girmesine izin verilince oylarının hemen hepsini SODEP’e kaptırdı ve hemen ardından SODEP’le birleşti.
Ortaya çıkan yeni partinin adı Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SDHP = SODEP ) oldu
Bu parti de kısa sürede kendini fesh ederek yeni bir isim buldular. Daha doğrusu yeni bir isim bulmak yerine space tuşuna basmadılar. Bu şekilde partinin ismi Sosyaldemokrat Halkçı Parti (yani SHP) oldu. SHP, doksanların ortasına kadar siyasal hayat içinde aktif bir rol üstlendi. Seçim yasağı kalkan Süleyman Demirel önderliğindeki DYP ile koalisyon ortağı da oldular. CHP’nin yeniden teşkilatlanmasıyla zayıfladırlar ve en sonunda CHP ile birleşip onlar da tarih sahnesinden çekildiler.