Gölge Düşürülmesin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gölge Düşürülmesin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ocak 2017 Salı

Yargıya Gölge Düşürülmesin..



Yargıya Gölge Düşürülmesin..


Yekta Güngör Özden
19.01.2009

Sayı:220


Gündem değiştirerek sorunları saklamak ve ertelemek konusunda becerikli olan siyasal iktidar “Ergenekon” soruşturmasıyla kimi durumların tartışılmasından yine kurtuldu. Muhalefetin yetersizliği giderek çizgisinden kayan demokrasimizi iyice yozlaştırmaya dönüştü. Atatürkçü, ilerici, devrimci, çağdaş kesimi sindirme ve yıldırma operasyonuna dönüşen uygulamalar yerel seçim öncesinde siyasal iktidarın diline dolayacağı konuların başında gelecektir. Hukukâ, adalete, yargıya karşıtlıkları bilinen iktidar yandaşlarının bu kez tüm çelişki ve aykırılıkları, önceki tertiplerinin tersine, görmezlikten gelip savunmaları gerçek kimliklerini ve niteliklerini ortaya koyan bir görünümdür. Oysa, herkes, her zaman, her durumda ve her koşulda gerçeğin ortaya çıkarak haksızlıkların ve hukuk dışılıkların önlenmesi için adalete sarılmalı, yargıya güvenmeli ve işlemlerin uygunlukla gitmesine tutumuyla yardımcı olmalıdır. Gizlilik kurallarının çiğnenmesinden Hükûmet Sözcüsü de yakınmaktadır. Savcılık ve Mahkeme anlatımları medyaya yansımakta, savlar ve savunmalar devlet kuruluşları adına yapılan açıklama ve düzeltmelerle yanıtlanmakta, kazılar tüm televizyon kanallarıyla – sözde açıklık adına - izlettirilmektedir. Bir kişinin tek başına yapması, yerleştirmesi, kazıp üstünü örtmesi olanaksız cephane depolama ya da gizlemesi soruşturması yapılan ama varlığı hâlâ kanıtlanamayan örgüte bağlanmakta, kamu arazisinde, birden çok kişinin işi, hattâ ilgili kişi ve kurumların bilgisi içinde olması olanağının ağır bastığı buluntuların örgüt malı olduğu, kanıtlanmadan, alelacele ileri sürülmektedir. Gerçeğin kaynağı adalet olmalıdır. Suçlanan kimselerin bu konudaki anlatımları bırakılarak tek yanlı anlatımla kamuoyunun bilgilendirilmesi doyurucu olamaz.

Üzerlerine atılan suçları işlemeleri düşünülmeyecek kimseler, birbiriyle ilişkisi olanaksız şüpheliler-sanıklar, çok çok önemli görevlerin saygın emeklileri ve çalışanları karışık ve karanlık kişilerle birlikte gösterilerek uyandırılmak istenen kanılar ürperticidir. Önceki yılların gizli kalmış olaylarının çözülmesini, örnek olacak, ibret alınacak sonuçların elde edilmesini herkes ister. Ancak, olmayan bir şeyi olmuş göstermek amacıyla zorlamalara, senaryolara, yapaylıklara, düzenlere girmeyi kimse uygun karşılayamaz. Kimse adaletin siyasete âlet edilmesini, kullanılmasını bağışlayamaz. Bu nedenlerle çok özenli davranmak zorunluluğu açıktır. Yöntemsiz, özensiz, gereksiz uygulamalar yarardan çok zarar verir. Yakıştırmalar, dedikodular, karşıtlıklar yargısal işlemlerin nedeni olamaz. Yandaşlık ve önyargılılık yargının düşmanıdır. Siyasal iktidarın, muhalefetin durumuna ve duruşuna güvenerek sürdürdüğü aldırışsızlık bu alanda da kendini göstermiştir. Adalet Bakanı’nın görüşmelerinin içeriğine, sözde ilgisizliğine ilişkin konuşmaları yanında YARSAV için söylediklerine katılmak olanaksızdır. Hukuk tanımayan iktidarın çekindiği bir kurum ya da toplumsal güç yoktur. Yargı konuları siyasetçilerin karşılıklı atışmalarıyla değerlendirilemez. Hukuksal eleştirileri siyasal tartışmalara dönüştürmek yanlıştır. İşlemler işgüzarlıkla da yürütülemez. İktidar medyasıyla iktidar yandaşı medyada konuşup yazanların toplumu bölen, kutuplara ayıran, bilimsel ve yargısal konuları sömüren, gerçeklerle bağdaşmayan görüşleri değişik zararlara yol açacak nitelikte ve içeriktedir. Darbeye ve darbecilere karşı olmak içtenlikli yurttaşlığın gereğidir. Yeltenenleri “eski-yeni” ayırmadan birlikte yargıya teslim etmek, hepsi için eşit uygulamayı istemek gerekir. İktidar oyunlarının, rejim değiştirme ve Ilımlı İslâm çabalarının, AB ve ABD baskılarının, Ermeni ve Kürt yıkıcılıklarının karşısına çıkan ilerici, Atatürkçü ve gerçek ulusalcıları susturmak korku düzenleri oluşturanları dışarıda tutmak inandırıcı olamaz. Silâhlı Kuvvetleri tümüyle geriye itmek, kurucusu olduğu cumhuriyeti nitelikleriyle birlikte koruma ve kollama yükümlülüğünden uzaklaştırmak, güçsüz ve etkisiz göstermek için kolları sıvamak hiçbir yarar getirmez. Suça ve suçluya bilinçli karşıtlık, adalete saygı, hukuka bağlılık, yargıya güvenle başlar. Tersine davranışlarla ulusun güven ve inanının sarsılması yaşamın en tehlikeli durumudur. Siyasetçilerin konuşmalarına çok dikkat etmesi gerekir. Başbakanın soruşturmanın sonraki evrelerine ilişkin kimi olasılıklardan söz etmesi büyük bir yanlıştır.

Mahalle, park, okul baskılarıyla kuşkulara itilen toplumun siyasal amaçlı girişimlerle ayrılıklara düşmesi kaçınılmazdır. Toplumsal barışın sarsılması da ulusal yapı için en sakıncalı oluşumdur. İçimizdeki karşıtlar, işbirlikçiler kendi etkinlikelerinin artması, çıkarlarının büyümesi için bu yolda çaba harcamaktadır. Yazılar konuşmalar bunu göstermektedir. Yargının etkinliğini kaldırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Türkiye Barolar Birliği ile Ankara, İstanbul, İzmir ve birlikteliklerini açıklayan öbür baroların uyarılarına kulak verilmelidir.

Dinsel Dayanışma

İnsana, insanlığa karşı olumsuzluklara tepki vermek, inanç ve soy ayrımı gözetmeksizin gerçekleşmelidir. Dinci, ümmetçi, Şeriatçı açılımlar, mezhep ve tarikat dayanışmaları evrensel değerler ve insancıl ilkeler bağlamında arka sırada kalır. Ülkemizde siyasetin değişmez malzemesi durumuna getirilerek saygıda içtenlikten uzak kalınan din, son Gazze olayları nedeniyle yine kullanılıyor. Terörün aramızdan ayırdıkları için sesini çıkarmayanlar, şehitlerimize gereken ilgiyi göstermeyenler, din bağıyla alanlara çıkıyor. Bu yetmiyormuş gibi Millî Eğitim Bakanlığı 13 Ocak’ta tüm okullarda Filistinliler için saygı duruşu yaptırdı. Filistinliler, Araplar Türkler için ne yaptı? Ne yapıyor? Halk olarak, ulus olarak, bireyler olarak, kimi kurumlar olarak Filistin olaylarında tepki vermek ayrı, devlet eliyle ulusal saygı duruşları düzenlemek ayrı. Ölçüyü Kaçırmamak gerekir. Dine göre düzenlemeler yanlıştır.

Yerel seçimler nedeniyle kesenin ağzını açan iktidar ve yandaşı kuruluşların “yardım” adı altında oy sağlama açılımları sürmektedir. Kömür ve gıda yardımlarında önceki yıla göre belirgin artışlar ilgi çekici düzeydedir. Devlet eliyle yapılan yardımların partizanlık yansıtan biçimler ve oranları demokrasiyle bağdaşmayan çarpık anlayışları yansıtmaktadır. Deniz Feneri de korunmaktadır.

Belediye başkan adaylarının açıklanması da kimlerin ne olduğunu ve olacağını daha iyi göstermiştir. Makam için ilkelerinden ödün verip dönenler, yaranmak için yanaşanlar ve daha başkaları..

Siyasal partilerin ilgi çekmekten çok tepki çekmeleri, geleceğimiz için umut kırıcıdır. Hukukun altyapısını oluşturduğu demokrasi, hukukdışı çözümler aramakla güçlenmez. Hukuk içinde yükselme ve güçlenme çabası esenlik getirir. Sekiz yıl önce alınmış ifadelerin yitirildiği söylenen kayıtlarının televizyon kanallarına dağıtıldığı bir ortamda gizlilikten, hukuktan söz edilemez. Olmayan bir yapıyı oydurmak için her yola başvurulduğu kanısı uyanır. Çamur atarak yıpratma ve yıkma kampanyası görünümü sakıncalıdır. İfadeler inkâr da edilebilir. Onlara dayanan işlemler çöker.

Kitap

Ahmet Şahin Aksoy’un Kardanadam yayınlarından “1930” adlı yapıtı 1930’un önemli olaylarını romanlaştırarak günümüze aktarıp toplumsal belleği tazeleyen bir içerik taşımaktadır. Cumhuriyetimizin gelişmelerini belgeleyen kitaplardan biri sayılır. Okurlarımıza salık veriyoruz. Yazarını da kutluyoruz.

http://www.turksolu.com.tr/220/ozden220.htm


***